Çocuğun beslenmesi konusu neredeyse bütün ebeveynlerin dertli olduğu bir konudur. Birçok anne-baba elinde tabakla çocuğun peşinde koşarak, bazen yalvarıp bazen bağırarak, bazen dikkatini dağıtıp bazen televizyona dalmasını sağlayarak, bazen zorlayarak, bazen rüşvet verip bazen de cezalandırarak çocuğunun iki kaşık yemek yemesi için çeşit çeşit yöntemler denerler. Ancak bu, her geçen gün ebeveyn açısından daha zor bir hal alır. Onların sabrını ve enerjisini tüketir. Fakat yine de çocuğun yeme alışkanlığında hiç bir değişiklik olmaz.
Beslenmenin Önemi
Çocuk gelişiminde beslenme fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal açıdan çok önemlidir. Daha ilk günden bebek, annesinin memesini emerek onunla duygusal bir ilişki içerisine girmiş olur. Çocuk acıktığının sinyalini vermiştir. Annesi de bu sinyalleri doğru okumakla kalmamış, bebeğinin bu ihtiyacını önemsemiştir ve onu beslemiştir. İlk güven ilişkisinin temelleri atılmaya başlanmıştır. Ayrıca bebek anne sütü sayesinde bedensel olarak da gelişim göstermeye başlamıştır.
Başlangıçta bebeğin temel besin kaynağı anne sütü iken yaklaşık altı aylık bir süre sonra bu kaynağın yanına ek gıdalar eklenir. Zamanla çocuk bir yetişkinin yediği hemen hemen her şeyi yemeye başlar. Temel besin grupları proteinler (et, yumurta, baklagil), süt ve süt ürünleri, sebze ve meyveler, tahıllar olarak dörde ayrılır. Yağ ve şeker de kontrollü bir şekilde tüketilmelidir. Su ise hiç ihmal edilmemelidir.
Bu besin grupları gün içerisinde yeterli miktarda alındığı takdirde çocukların beden sağlığı ve fiziksel gelişimlerinin yanı sıra, zihinsel gelişimleri açısından da oldukça yararlıdır. Ancak bunun için beslenmenin de düzenli olması gerekir. Mesela kahvaltı hep karambole giden oysaki gitmemesi gereken bir öğündür. Özellikle öğrenciler açısından çok daha fazla önemlidir. Kahvaltı yapan çocukların dikkati toplamada ve ders başarısında yapmayanlara oranla daha iyi olduğu uzmanlarca söylenmektedir.
Güne kahvaltıyla başlanması diğer öğünlerin düzene girmesini kolaylaştırır. Çünkü kahvaltı yapmayan çocuk öğle yemeği saatine kadar sabredemeyip abur-cuburla midesini doldurabilir ve öğle yemeği için iştahı kapanır. Bu diğer öğünlere de sarkar. Böylece hem sağlıklı beslenememiş olur, hem de diğer aile üyelerine yemeklerde eşlik etmediği için tek başına yemek zorunda kalır.
Çocuk düzenli beslenme alışkanlığını kazanamamışsa yemekli olan sosyal ortamlarda gerilebilir. Yemekli davetlerden hoşlanmayabilir.
Özellikle, anaokuluna yeni başlayan böyle çocuklarda okulun ilk günlerinde yemek saatlerinde ağlama, huzursuzlanma ya da o ortamda bulunmak istememe gibi davranışlar görülebilir.
Beslenme Alışkanlığı
Çocuğun beslenme alışkanlığını kazanması için ebeveynlerin yapılmasına ve yapılmamasına dikkat etmeleri gereken bir takım noktalar vardır.
Ebeveynler öncelikle öğünlerin net olmasına özen göstermelidirler. Her öğünün belli bir saati olmalı ve öğün atlanmamalıdır. Kahvaltı alışkanlığı daha çocuk küçükken yerleştirilmeye çalışılmalıdır.
Çocuk öğün sırasında yemeği reddettiği zaman ısrar edilmemeli ancak bir sonraki öğüne kadar yiyecek başka bir şey de verilmemelidir. (Bu konu bir sonraki yazıda daha ayrıntılı işlenecektir.)
Diğer bir önemli nokta öğünlerin aile üyeleri ile birlikte yenmesidir. Genelde gün ortasındaki öğünlerde bu pek mümkün olmayabilir ancak, kahvaltı ve akşam yemeğinde buna mümkün olduğunca dikkat edilmelidir. Sofra ortamının gergin ve huzursuz olmaması bu noktada önemlidir. Çocuğun bir suçu, hatası ya da anne-baba arasındaki ciddi bir sorun bu ortamda konuşulmamalıdır. Sofra sırasındaki muhabbet neşeli ve keyifli olmalıdır ki çocuğun iştahı kaçmasın veya hemen sofradan kalkmak istemesin.
Çocuk 1 yaşında elinde kaşık tutabilir, 4 yaşından itibaren hatta bazen daha önce, sofrada ailesi ile oturup yemek yiyebilir. Anne, çocuğun kendi başına yemek yemesi için ona fırsat tanımalıdır.
Bazı anneler ev pislenir, üzeri kirlenir diye çocuğa kendileri yedirmektedirler. Bu çok iyi bir yöntem değildir. Çünkü çocuk kendi başına döke saça da olsa yemek yiyebildiğini gördüğünde, bu, onun özgüveninin gelişmesine katkıda bulunur. Diğer türlü, bunun çocuk açısından bir alışkanlığa dönüşme ihtimali de vardır; sürekli annenin yedirmesini bekleyebilir.
Çocuğun beslenme alışkanlığını kazanmasında aile üyelerinin beslenme davranışları da göz ardı edilmemesi gereken bir noktadır. Çünkü çocuklar model alarak öğrenirler. Özellikle kendilerinden büyük kardeşlerini. Yemek seçen, zorla yiyen, oyalanarak yiyen birileri varsa onları taklit edebilir. Anne-babanın her konuda olduğu gibi, bu konuda da çocuğa güzel örnek olmaları gerekmektir.
Anne, çocuğun yiyeceği yemeğin sunumuna özen göstermelidir. Çocuğun kendine ait tabağı, bardağı olabilir. Çocuk yemeği kendisi koyabilir. Eğer anne koyacaksa da çocuğun yiyeceği kadar koymalıdır. İlk başta az koyup, çocuk yedikçe ilave etmek daha uygun bir yöntemdir.
Ebeveynler yemeği ödül ve ceza olarak kullanmamalı, çocuklara rüşvetle ya da peşlerinde dolanarak yemek yedirmeye çalışmamalı, yemek konusunda aşırı hassas davranmamalı ve bu konudaki endişelerini çocuğa hissettirmemelidir.
Beslenme Sorunları
Yemeği ağznda tutma, kusma, şişmanlık...vs gibi problemler olmasının yanı sıra, anne-babaların beslenme ile ilgili en sık dile getirdikleri sorunlar çocuğun iştahsız olması, yemek seçmesi, yemek yedirmenin zor olması gibi meselelerdir.
Çocuğun beslenme ile ilgili bir sıkıntısı olduğunda öncelikle bunun fiziki muayenesi yaptırılmalıdır. Bu muayene sonucunda her şey normalse, o zaman ebeveyn tutumu akla gelen ilk şıklardan birisi olmalıdır.
Genelde ebeveynlerin beslenmeden anladıkları çocukların iyice doyurulması gerektiğidir. Halbuki çocuğun ne kadar yemek yediğinden ziyade neyi, ne kadar, ne zaman ve nasıl yediği asıl önemli olandır. Bir diğer husus da bu doyma kriterinin neye göre ele alındığıdır. Çocuğun kendini aç hissetmemesine göre mi, yoksa annenin çocuk için kafasında tasarlamış olduğu doyma miktarına göre mi?
Bu başlıkla ilgili sizden gelen çok fazla soru olduğu için gelecek yazıda bu konuya daha ayrıntılı değineceğiz. Haftaya görüşmek üzere.
Psikolog Canan Cantürk
---alıntıdır----