• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

27+2 Erken İkiz doğum

Merhabalar. 27 Ocak günü açmış olduğum konu başlığı silindiği için tekrardan paylaşım yapma ihtiyacı hissettim. Buradaki amacım benim durumumda olan ve bu siteden kendisine duygudaş arayan annelerin yalnız olmadığını hissettirmektir.

Yaklaşık bir buçuk yılı kapsayan güzel bir hazırlık aşamasından sonra 31 temmuz 2024'te gebelik müjdemi aldım. Bu müjdem 20 Ağustos'ta ikiye katlanmıştı. İkiz annesi olacaktım. Ben daha mutluluğumu yaşayamadan doktor hanım, bu gebeliğin riskli statüsünde olduğunu ve bu alanda uzman olan perinatolog ile sürecimin ilerlemesi gerektiğini vurguladı. Ben kendi kendi kendime bu doktorlarda ne kadar abartıyorlar? Neden her zaman en kötüden başlamak zorundalar ki? diye söyleniyordum. Bizim için zaman ilerliyordu. Urfa'dan Denizli'ye tayinimiz çıkmıştı. Eşimle aynı kurumda görev yapacaktık. Müjdeler ardı ardına geliyordu. Gebeliğimin ilk ayları çok güzel geçiyordu. Sadece açlık şekerim düşük çıkıyor, her zaman düşük olan demirim bile asgari sınırın üstünde oluyordu. İdrarımda enfeksiyon görünüyordu lakin gebelikte normal kabul ediliyordu. Çevremin söylemleri ve kendi araştırmalarım sonunda bazı takviyelere başladım. Multivitamin, D vitamini, Calsiyum, Magnezyum ve Demir. Sonrasında hamileliğimin 18. haftalarında yapılan tahlillerde karaciğer enzimlerimde yükselişler oldu. Takviye gıdaları ilk süreçte tamamen kestim. Sonrasındaysa haftada bir olacak şekilde kullanmaya devam ettim. Bu enzimlerdeki yükselişin ana sebebiyse doktorun aynı anda iki demir ilacı yazması ve benim sorgulamadan iki gün bu ilaçları kullanmam, oldu. Her şey yolunda giderken 24+5'te Perinatolog olan doktorum rutin kontrol esnasında 4 cm açılmam olduğunu söyledi. Hızlı bir şekilde doğumhane hazırlandı ve servikal serklaj gerçekleşti. Başarılı bir operasyon oldu. Bu başarının ana aktörünün doktorum olması yanında doğum sancımın olmaması da en temel etkendi. O günden sonra hayat rutinim çok değişti. Yatarak günü tamamlama çabası içerisinde oldum. Operasyondan bir hafta sonra kontrole gittiğimde doktorum açılmanın kapandığını ve bir ay sonra gelebileceğimi söyledi. Bizde eşimle bu sürenin uzun olduğunu 20 gün sonra tekrar gelmenin uygun olacağını kararlaştırdık. Operasyonun ikinci haftasında sağlık ocağında tahliller yaptırdım. Doktorum, tetanoz ve şeker yüklemesi üzerinde çok duruyordu. Tahlil sonuçlarını doktoruma gönderdim ve hem yükleme hemde tetanoz olabileceğimi söyledi. Ek olarak tahlillerimde idrar yolu enfeksiyonu görünüyordu. Bayağı da yüksekti. Munurol ile bu işin çözülebileceğini ifade etti. 2 Ocak günü şeker yüklemesi gerçekleşti 154 çıktı. Hocayla görüşülüp ona göre bir yol izlenir, dedik. 3 Ocak günü tetanoz aşısının 2. dozu gerçekleşti yani 27+1'inci günde. Sağlık ocağındaki doktor munurolü yazamayacağını belirtti. Bizde hastane vasıtasıyla bu ilacı yazdırdık. Lakin ilacın gece kullanılması tavsiye ediliyordu. Aynı zamanda tetanoz ile aynı gün kullanmanın sorun olabileceğini düşündük ve 4 Ocak tarihinde kullanmaya karar verdik. Eczane işlerini tamamladıktan sonra karnımda bir bası hissetmeye başladım. Ama önemsemedim. Sabahleyin karnımın sol tarafında anormal bir şişlik vardı. Ama sürecin bir parçası olduğunu düşündüm. Akşam saat 20.00 gibi ritmik kasılmalar başladı. İlk etapta gaz sancısı gibi hissettim. Ama her 5 dakikada bir girip 15-20 saniye sürünce ilk doktorumu aradim. O da o gün ameliyat olmuş ve Fakültenin yataklı servisinde tedavi görüyormuş. Saat 21.00'da apar topar hastaneye gittik. O günün bir rüya hatta kabus olmasını istiyordum lakin gerçekti. O gün riskli gebeliğin anlamını öğrenmiştim. Aynı zamanda idrar yolu enfeksiyonunun hafife alınmayacak bir rahatsızlık olduğunu anlamıştım. Hatırlamak istemediğim saat dilerimleri geçirdim. Sabah saatlerinden sezeryan olacağım söylendi. Doğumu yavaşlatmak için iğneler ve haplar verildi. Burak ve Kerem için ciğer geliştirici iğneler vuruldu. Lakin 4 Ocak 01.00'da acil doğum sürecim başladı. İlk etapta epidural anestezi altında doğum yapılacakken benim konu hakkında tam bilgi sahibi olmamam ve olumsuz refleksler göstermem sebebiyle genel anestezi altında doğum gerçekleşti. 01.20'deyse oğullarım dünyaya geldi. Herkes kendi çocuğunun peşinden gider. Annem benimle kalırken, eşim bebeklerin ardından gitmiş. Eşim yanima geldiğinde bebeklerin iyi olduğunu lakin üniversite hastanesinin Yeni Doğan Ünitesinde yer olmadığı için bebeklerin özel bir hastaneye nakledildiğini söyledi. Sonradanda şunu ekledi. Keşke hastane sorumluluktan kaçmak adına gerekli veya gereksiz bir sürü kağıda imza attıracağına Yeni Doğan Ünitesinde yer olmadığını, mümkünse Yeni Doğan ünitesi olan hastanede doğumun gerçekleşmesi için planlamalar yapılabileceğini bize bildirselerdi.

Eşim yatış için gerekli evrakları imzaladıktan sonra kendisine bebekleri görmesi için müsade tanınmış. Gece 04.00 gibi ilk Kerem'i sonrasındaysa Burak'ı görmüş. Kerem 930, Burak ise 1060 gram olarak dünyaya geldi. Biz yaklaşık iki ay boyunca sağ ustte duran ve kilosu daha ağır olanı Burak, Sol altta duran ve biraz daha geriden geleni Kerem olarak isimlendirmiştik.

Eşim bana sürekli olarak iyi ve güzel bilgiler veriyordu. Lakin olayın iç yüzü hiçte öyle değilmiş. Yoğun Bakım doktoruyla 4 Ocak'ta saat 10.30 gibi görüşme imkanı bulmuş. Doktor kendisine çocuklarda çok ağır enfeksiyon olduğunu 1-3-7 gün şeklinde kritik süreçlerin olduğunu belirtmiş. Sonradan öğrendiğimiz bilgilere göre ilk ciddi atakları 5 Ocak tarihinde yaşanmış ve ilk etapta 1. basamak olarak nitelendirilen antibiyotik tedavisi merkezli olan tedaviden 2. basamak tedaviye geçiş yaşanmış.

Eşim çocuklarla ilgilenirken ben ameliyat sonrası sürecin sıkıntılarıyla mücadele etmeye çalışıyordum. Kalkmak ve yürümek o kadar zor geliyordu ki...

Sonrasında süt olayı ortaya çıktı. 27 haftalık sezeryan doğum yapan bir anneden süt geleceğine inanmıyordum. Hemşireler ilk süreçte canını yakmazsan, sonrasında canın daha çok acıyacak diyerek beni güdülemeye çalıştılar. Lakin ilk denemelerim başarısız oldu. Bu süreçte bir hemşirenin iki ayrı zaman diliminde 24 ve 26. Haftalarda doğumlar yaptığını ve iki çocuğununda şuan sağlıklı olduğunu öğrendim.

5 Ocak Pazar günü tapurcu oldum.

6 Ocak Pazartesi günüyse oğullarımı görmeye gittim. O süreci anlatmam çok zor. Ama acı, üzüntü ve mutluluğun aynı anda yaşandığı birkaç dakikaydı. O gün sütüm gelmeye başlamıştı. Sütü el ile sağıyordum. Eşim veya annem ise çıkan birkaç damlayı şırıngaya almaya çalışıyordu. Bu şekilde iki şer saat arayla 2-3 CC şeklinde kolostrum depolamaya çalışıyordum.

7 Ocak Salı günü hemşire tarafından atandık ve bizden süt istenildi. Yine bugün elektrikli süt pompası siparişimiz geldi.

8 Ocak Çarşamba günü saat 11.30'da eşim aranmış ve bebeklerin 12x2 cc şeklinde beslendiği ve daha fazla süte ihtiyaç olduğu söylenmiş.
Yine Carsamba günü doktor Bey, Burak'ın bayağı ilerleme kaydettiğini Kerem'in ona göre tedavi sürecinde biraz geride kaldığını ama olumsuz bir durum olmadığını belirtmiş. Bu iki haber bizi çok ama çok mutlu etmişti. Ailecek çok neşeli bir gün geçirmiştik.

9 Ocak persembe günü ben uyurken sabah 07.30 gibi eşim hızlı bir şekilde evden çıktı. Biz bu süreçte annemin evinde misafir kalıyorduk. Ben uyandım, duşumu aldım. Kahvaltımı yaptım. Süt sağımına geçerken telefonda iki cevapsız çağrı gördüm. Bu çağrılar hastaneye aitti. Olumsuz bir şeyler olduğunu hissediyordum ama dillendiremiyordum. Eşimi arayamıyordum. Sadece mesaj attım. O da "Seni seviyoruz Annesi" diye bir cevap yazdı. Ben pencereden sürekli olarak onu gözledim. Geleceğim dediği zamanın üzerinden neredeyse bir saat geçmişti. Sonunda gelmişti. Ama dün sahip olduğu neşeden hiçbir eser yoktu. O kapıyı çalmadan, ben açtım. Anneme bize biraz müsade edebilir misin? dedi. Beni salona götürüp kapıyı kapattı. Ben Kerem diye ağlamaya başladım. Ve bana Kerem, değil. Burak, dedi. O an neler söyledim, ne haykırdım hatırlamıyorum. Hatırlamakta istemiyorum aslen. Sadece eşimin beni sakinleştirmeye çalışırken söylediği şu cümleleri anımsıyorum "Canımız acıyor. Lakin yas tutmaya vaktimiz yok. Çünkü bizi bekleyen bir oğlumuz daha var."

Hastane görevlileri ve aile üyeleri cenaze işlemlerinin Perşembe günü yapılabileceğini söylediklerinde eşim kabul etmemiş. Bugün Kerem'in ziyaret günü olduğunu, Burak ile vedalaşmak için birgün daha beklenmesi gerektiğini söylemiş. Doktorla yaptığı görüşme sonucunda da, benim gösterebileceğim duygu boşalımları sebebiyle diğer anneleri olumsuz etkilememek adına ziyaret saatinden sonra Kerem'in ziyaret edilmesinin en uygun karar olacağı konuşulmuş.

Kerem'i gördüm. Acım biranda hafifledi. Onunla konuştum. Güçlü olması gerektiğini, bizim her zaman yanında olduğumuzu söyledim. Kolları morarmıştı. Muhtemelen gece verdiği savaşın yaralarıydı bu morluklar.
Sonrasında sol tarafa baktığımda daha iki gün önce Burak'ın olduğu ve şuan boş olan küvözü gördüm...

10 Ocak günü inanın bana Serklaj ve Doğumdan çok daha zor bir süreç yaşadım. O küçücük bedenin kollarımdan önce toprağa gitmesini hayatım boyunca kabullenemeyeceğim diye düşünüyorum.
Sürekli düşünüyorum. 6 Ocak günü hemşireler Kerem ağladığı için ona dokunmama müsade etmişlerdi. Bende eline dokunmuştum. O gün Burak'ıma da dokunabilseydim acaba kaderde bir değişiklik olabilir miydi? O his ile hayata daha sıkı tutunabilir miydi? Bu soru hep aklımda olacak.

Pazartesi günleri Kanguru yani sadece anne günü. Perşembe ise aile günü. Babalar da bebeklerini görebiliyor.
Küvöz sürecinde oğullarımız %15 kadar kilo kaybına uğradı. Hatta Kerem 790 grama kadar geriledi. 10 ve 11 Ocak'ta birçoğu samimiyetsiz olan başsağlığı ziyaretlerinden sonra tüm odağımızı Kerem'e yönlendirmek amacıyla kendi evimize geçtik.

13 Ocak tarihinde, Kerem günden güne iyiye gidiyordu. Ciğerleri gelişmediği için destek yardımıyla solunum yapıyordu. Doktor Bey, Burak sonrasında daha temkinli açıklamalar yapmaya başlamıştı. Lakin biz eşimle günden güne daha inançlı şekilde hastaneyi arıyor, daha istekli bir şekilde yoğun bakıma sütler bırakıyorduk.

Bizi hastaneden aramasınlar diye bez ve ıslak mendil gibi unsurları sık sık götürüyorduk. Çünkü telefon her çaldığında hem ben hem eşim tuhaf bir his yaşıyorduk.

16 Ocak tarihinde oğlumuz entübe konumdan çıkartıldı. Sonrasında fanus destekli ve desteksiz olarak solunum yapmaya başladı. Bu sürece ek olarak sırasıyla D vitamini, özel eoprotein ve demir takviyeleri kullanılmaya başlandı. Tabi emme becerisi ve yutkunma refleksi yeterli olmadığı için halen hortumla beslenmeye devam ediyor.
  • Kilosu bir ara 960 grama çıktı. Lakin bu ödemsel bir kilo artışı olduğu için tekrardan 920'ye kısa sürede düştü.
  • Şuan 12 x 13 CC seklinde besleniyor.

20 Ocak gününde doktor Bey Kerem'in bağırsak tembelliği yaşadığını bu sebeple birkaç gün dinlendirileceğini söyledi. Burada dinlenmeden kastın solunum takviyesi olduğunu düşündük lakin anne sütüne ara verileceğini bilgisini aldık.

23 Ocak gününde kilosu 980 gram oldu. Hemşireler üç gündür aynı kiloda olduğunu belirttiler. Bunun ana sebeplerinden biri anne sütüne bir süre ara verilmesi diye düşünüyoruz.

Şuan 1020 gram ve ilk kez 27 Ocak'ta Kanguru için ilk kez kucağıma verildi. Bu benim için tarif edilmez müthiş bir andı. Şuan sabırsızlıkla Perşembe olmasını bekliyorum. Benim Kerem'im çok güçlü ve bu mücadeleden büyük bir zaferle ayrılacağına inanıyorum.
- Beslenme 12 x 14 CC şeklinde.

30 Ocak'ta Kerem'i ziyaret ettik. Uykusu olduğu için bizim ilgimize pekte karşılık vermedi. Şuan kilosu 1080 gram. Beslenme 12 x 16 cc şeklinde.

1 Şubat'ta benimle beraber ilk kez eşimde Kerem'i kucağına aldı. Şuan 1120 gram. Beslenme 12 x 16 şeklinde devam ediyor.

3 Şubat
Ağırlık 1160 gram
Beslenme 12x19 CC
Anne Kanguru süreci herhangi bir solunum hortumu vs olmadan gerçekleşti.

4 Şubat
Bugün 657'ye tabi memurlar için bir bilgi öğrendik. 30. haftadan önce doğum gerçekleştiği için 27+2 ile 30+0 arasındaki 19 gün doğum iznine eklendi. Yani normalde 70(doğum öncesi)+56(Doğum sonrası) gün şeklinde olan doğum iznim 70+56+19 şeklinde güncellendi. Kamu Personelleri Genel İzin Tebliği şeklinde araştırma yapabilirsiniz.

Allah; anne olan ve olmak isteyen herkese hayırlısıyla, sağlıkla ve huzurla; evlat veya evlatlarıyla nice güzel seneler yaşamayı nasip eylesin.
Ilk defa burada bir konuda agladim. Allah oglunuzu size bagislasin.
 
Allah evladınıza uzun ömürler versin inşallah. Ben de aniden hiçbir şey yokken normal doğum yaptım. 26+4 te. Kızım altı gün yaşadı ve melek oldu. Bu süreçte herkes fazla samimiyetsiz haklısınız. Allah size sabır versin. Daha güzel günleriniz olsun inşallah.
Çok teşekkür ederim. Yaşamadan bu süreci anlamak mümkün değil. Her şey gönlünüzce olsun. 🤲🏻
 
Benim annemde, benim düğünimden tam 3 gün sonra 24 haftalıkken doğum yaptı. 700 gram doğan kardeşim mucizelere rağmen yaşadı.Kızımdam 1 yaş büyük Birlikte büyüyorlar ve gayet yaşıtlarını yakaladı biraz daha zayıf olsada. Küvezde 2 kiloya geldiğinde bi kaç haftalığına annemi hastaneye yatırmışlardı bebek ile birbirlerine alışsınlar diye taburcu öncesi bi gözetimdi aslında. Hayırlısıyla sizinde yakındır bu durumunuz 🥹❤️ yengemde ikizlere hamileydi sizin gibi erken doğum yaptı ve onunda bir bebeği daha kilolu, diğeri daha zayıftı. Aynı anlattığınız gibi oldu onunda. Zayıf olan bebek yaşadı şuan 2 yaşında maşallahı var turp gibi. Diğeri hastanede vefat etmişti:( Her bir satırında empati kurarak ve sizi gerçekten içten anlayarak okudum. Siz çok güçlü bir annesiniz ve eşinizle birbiriniz için çok büyük bir şanssınız. Hayran kaldım okurken. 2.ye gebeyim bende, dualarım sizinle🙏🏻
 
Benim annemde, benim düğünimden tam 3 gün sonra 24 haftalıkken doğum yaptı. 700 gram doğan kardeşim mucizelere rağmen yaşadı.Kızımdam 1 yaş büyük Birlikte büyüyorlar ve gayet yaşıtlarını yakaladı biraz daha zayıf olsada. Küvezde 2 kiloya geldiğinde bi kaç haftalığına annemi hastaneye yatırmışlardı bebek ile birbirlerine alışsınlar diye taburcu öncesi bi gözetimdi aslında. Hayırlısıyla sizinde yakındır bu durumunuz 🥹❤️ yengemde ikizlere hamileydi sizin gibi erken doğum yaptı ve onunda bir bebeği daha kilolu, diğeri daha zayıftı. Aynı anlattığınız gibi oldu onunda. Zayıf olan bebek yaşadı şuan 2 yaşında maşallahı var turp gibi. Diğeri hastanede vefat etmişti:( Her bir satırında empati kurarak ve sizi gerçekten içten anlayarak okudum. Siz çok güçlü bir annesiniz ve eşinizle birbiriniz için çok büyük bir şanssınız. Hayran kaldım okurken. 2.ye gebeyim bende, dualarım sizinle🙏🏻
Çok teşekkür ederim. Kendini yazıyla da olsa ifade edebilmek birde üstüne üstün anlaşılabilmek o kadar kıymetliki...
Allah razı olsun.
İnşallah, hayırlısıyla sağ salim bebeğinizi kucağınıza alırsınız🤲🏻
 
Merhabalar. Bu uzun cümlelerin amacı benim durumumda olan ve bu siteden kendisine duygudaş arayan annelerin yalnız olmadığını hissettirmektir.

Yaklaşık bir buçuk yılı kapsayan güzel bir hazırlık aşamasından sonra 31 temmuz 2024'te gebelik müjdemi aldım. Bu müjdem 20 Ağustos'ta ikiye katlanmıştı. İkiz annesi olacaktım. Ben daha mutluluğumu yaşayamadan doktor hanım, bu gebeliğin riskli statüsünde olduğunu ve bu alanda uzman olan perinatolog ile sürecimin ilerlemesi gerektiğini vurguladı. Ben kendi kendi kendime bu doktorlarda ne kadar abartıyorlar? Neden her zaman en kötüden başlamak zorundalar ki? diye söyleniyordum. Bizim için zaman ilerliyordu. Urfa'dan Denizli'ye tayinimiz çıkmıştı. Eşimle aynı kurumda görev yapacaktık. Müjdeler ardı ardına geliyordu. Gebeliğimin ilk ayları çok güzel geçiyordu. Sadece açlık şekerim düşük çıkıyor, her zaman düşük olan demirim bile asgari sınırın üstünde oluyordu. İdrarımda enfeksiyon görünüyordu lakin gebelikte normal kabul ediliyordu. Çevremin söylemleri ve kendi araştırmalarım sonunda bazı takviyelere başladım. Multivitamin, D vitamini, Calsiyum, Magnezyum ve Demir. Sonrasında hamileliğimin 18. haftalarında yapılan tahlillerde karaciğer enzimlerimde yükselişler oldu. Takviye gıdaları ilk süreçte tamamen kestim. Sonrasındaysa haftada bir olacak şekilde kullanmaya devam ettim. Bu enzimlerdeki yükselişin ana sebebiyse doktorun aynı anda iki demir ilacı yazması ve benim sorgulamadan iki gün bu ilaçları kullanmam, oldu. Her şey yolunda giderken 24+5'te Perinatolog olan doktorum rutin kontrol esnasında 4 cm açılmam olduğunu söyledi. Hızlı bir şekilde doğumhane hazırlandı ve servikal serklaj gerçekleşti. Serklaj sonrasında, idrar sondası işlemide bana büyük zorluk yaşattı.

Başarılı bir operasyon oldu. Bu başarının ana aktörünün doktorum olması yanında doğum sancımın olmaması da en temel etkendi. O günden sonra hayat rutinim çok değişti. Yatarak günü tamamlama çabası içerisinde oldum. Operasyondan bir hafta sonra kontrole gittiğimde doktorum açılmanın kapandığını ve bir ay sonra gelebileceğimi söyledi. Bizde eşimle bu sürenin uzun olduğunu 20 gün sonra tekrar gelmenin uygun olacağını kararlaştırdık. Operasyonun ikinci haftasında sağlık ocağında tahliller yaptırdım. Doktorum, tetanoz ve şeker yüklemesi üzerinde çok duruyordu. Tahlil sonuçlarını doktoruma gönderdim ve hem yükleme hemde tetanoz olabileceğimi söyledi. Ek olarak tahlillerimde idrar yolu enfeksiyonu görünüyordu. Bayağı da yüksekti. Monurol ile bu işin çözülebileceğini ifade etti. 2 Ocak günü şeker yüklemesi gerçekleşti 154 çıktı. Hocayla görüşülüp ona göre bir yol izlenir, dedik. 3 Ocak günü tetanoz aşısının 2. dozu gerçekleşti yani 27+1'inci günde. Sağlık ocağındaki doktor monurolü yazamayacağını belirtti. Bizde hastane vasıtasıyla bu ilacı yazdırdık. Lakin ilacın gece kullanılması tavsiye ediliyordu. Aynı zamanda tetanoz ile aynı gün kullanmanın sorun olabileceğini düşündük ve 4 Ocak tarihinde kullanmaya karar verdik. Eczane işlerini tamamladıktan sonra karnımda bir bası hissetmeye başladım. Ama önemsemedim. Sabahleyin karnımın sol tarafında anormal bir şişlik vardı. Ama sürecin bir parçası olduğunu düşündüm. Akşam saat 20.00 gibi ritmik kasılmalar başladı. İlk etapta gaz sancısı gibi hissettim. Ama her 5 dakikada bir girip 15-20 saniye sürünce ilk doktorumu aradim. O da o gün ameliyat olmuş ve Fakültenin yataklı servisinde tedavi görüyormuş. Saat 21.00'da apar topar hastaneye gittik. O günün bir rüya hatta kabus olmasını istiyordum lakin gerçekti. O gün riskli gebeliğin anlamını öğrenmiştim. Aynı zamanda idrar yolu enfeksiyonunun hafife alınmayacak bir rahatsızlık olduğunu anlamıştım. Hatırlamak istemediğim saat dilerimleri geçirdim. Sabah saatlerinden sezeryan olacağım söylendi. Doğumu yavaşlatmak için iğneler ve haplar verildi. Burak ve Kerem için ciğer geliştirici iğneler vuruldu. Lakin 4 Ocak 01.00'da acil doğum sürecim başladı. İlk etapta epidural anestezi altında doğum yapılacakken benim konu hakkında tam bilgi sahibi olmamam ve olumsuz refleksler göstermem sebebiyle genel anestezi altında doğum gerçekleşti. 01.20'deyse oğullarım dünyaya geldi. Herkes kendi çocuğunun peşinden gider. Annem benimle kalırken, eşim bebeklerin ardından gitmiş. Eşim yanima geldiğinde bebeklerin iyi olduğunu lakin üniversite hastanesinin Yeni Doğan Ünitesinde yer olmadığı için bebeklerin özel bir hastaneye nakledildiğini söyledi. Sonradanda şunu ekledi. "Keşke hastane sorumluluktan kaçmak adına gerekli veya gereksiz bir sürü kağıda imza attıracağına Yeni Doğan Ünitesinde yer olmadığını, mümkünse Yeni Doğan ünitesi olan hastanede doğumun gerçekleşmesi için planlamalar yapılabileceğini bize bildirseydi"

Eşim yatış için gerekli evrakları imzaladıktan sonra kendisine bebekleri görmesi için müsade tanınmış. Gece 04.00 gibi ilk Kerem'i sonrasındaysa Burak'ı görmüş. Kerem 930, Burak ise 1060 gram olarak dünyaya geldi. Biz yaklaşık iki ay boyunca sağ ustte duran ve kilosu daha ağır olanı Burak, Sol altta duran ve biraz daha geriden geleni Kerem olarak isimlendirmiştik.

Eşim bana sürekli olarak iyi ve güzel bilgiler veriyordu. Lakin olayın iç yüzü hiçte öyle değilmiş. Yoğun Bakım doktoruyla 4 Ocak'ta saat 10.30 gibi görüşme imkanı bulmuş. Doktor kendisine çocuklarda çok ağır enfeksiyon olduğunu 1-3-7 gün şeklinde kritik süreçlerin olduğunu belirtmiş. Sonradan öğrendiğimiz bilgilere göre ilk ciddi atakları 5 Ocak tarihinde yaşanmış ve ilk etapta 1. basamak olarak nitelendirilen antibiyotik tedavisi merkezli olan tedaviden 2. basamak tedaviye geçiş yaşanmış.

Eşim çocuklarla ilgilenirken ben ameliyat sonrası sürecin sıkıntılarıyla mücadele etmeye çalışıyordum. Kalkmak ve yürümek o kadar zor geliyordu ki...

Sonrasında süt olayı ortaya çıktı. 27 haftalık sezeryan doğum yapan bir anneden süt geleceğine inanmıyordum. Hemşireler ilk süreçte canını yakmazsan, sonrasında canın daha çok acıyacak diyerek beni güdülemeye çalıştılar. Lakin ilk denemelerim başarısız oldu. Bu süreçte bir hemşirenin iki ayrı zaman diliminde 24 ve 26. Haftalarda doğumlar yaptığını ve iki çocuğununda şuan sağlıklı olduğunu öğrendim.

5 Ocak Pazar günü tapurcu oldum.

6 Ocak Pazartesi günüyse oğullarımı görmeye gittim. O süreci anlatmam çok zor. Ama acı, üzüntü ve mutluluğun aynı anda yaşandığı birkaç dakikaydı. O gün sütüm gelmeye başlamıştı. Sütü el ile sağıyordum. Eşim veya annem ise çıkan birkaç damlayı şırıngaya almaya çalışıyordu. Bu şekilde iki şer saat arayla 2-3 CC şeklinde kolostrum depolamaya çalışıyordum.

7 Ocak Salı günü hemşire tarafından arandık ve bizden süt istenildi. Yine bugün elektrikli süt pompası siparişimiz geldi.

8 Ocak Çarşamba günü saat 11.30'da eşim aranmış ve bebeklerin 12x2 cc şeklinde beslendiği ve daha fazla süte ihtiyaç olduğu söylenmiş.
Yine Carşamba günü doktor Bey, Burak'ın bayağı ilerleme kaydettiğini Kerem'in ona göre tedavi sürecinde biraz geride kaldığını ama olumsuz bir durum olmadığını belirtmiş. Bu iki haber bizi çok ama çok mutlu etmişti. Ailecek çok neşeli bir gün geçirmiştik.

9 Ocak persembe günü ben uyurken sabah 07.30 gibi eşim hızlı bir şekilde evden çıktı. Biz bu süreçte annemin evinde misafir kalıyorduk. Ben uyandım, duşumu aldım. Kahvaltımı yaptım. Süt sağımına geçerken telefonda iki cevapsız çağrı gördüm. Bu çağrılar hastaneye aitti. Olumsuz bir şeyler olduğunu hissediyordum ama dillendiremiyordum. Eşimi arayamıyordum. Sadece mesaj attım. O da "Seni seviyoruz Annesi" diye bir cevap yazdı. Ben pencereden sürekli olarak onu gözledim. Geleceğim dediği zamanın üzerinden neredeyse bir saat geçmişti. Sonunda gelmişti. Ama dün sahip olduğu neşeden hiçbir eser yoktu. O kapıyı çalmadan, ben açtım. Anneme bize biraz müsade edebilir misin? dedi. Beni salona götürüp kapıyı kapattı. Ben Kerem diye ağlamaya başladım. Ve bana Kerem, değil. Burak, dedi. O an neler söyledim, ne haykırdım hatırlamıyorum. Hatırlamakta istemiyorum aslen. Sadece eşimin beni sakinleştirmeye çalışırken söylediği şu cümleleri anımsıyorum "Canımız acıyor. Lakin yas tutmaya vaktimiz yok. Çünkü bizi bekleyen bir oğlumuz daha var."

Hastane görevlileri ve aile üyeleri cenaze işlemlerinin Perşembe günü yapılabileceğini söylediklerinde eşim kabul etmemiş. Bugün Kerem'in ziyaret günü olduğunu, Burak ile vedalaşmak için birgün daha beklenmesi gerektiğini söylemiş. Doktorla yaptığı görüşme sonucunda da, benim gösterebileceğim duygu boşalımları sebebiyle diğer anneleri olumsuz etkilememek adına ziyaret saatinden sonra Kerem'in ziyaret edilmesinin en uygun karar olacağı konuşulmuş.

Kerem'i gördüm. Acım biranda hafifledi. Onunla konuştum. Güçlü olması gerektiğini, bizim her zaman yanında olduğumuzu söyledim. Kolları morarmıştı. Muhtemelen gece verdiği savaşın yaralarıydı bu morluklar.
Sonrasında sol tarafa baktığımda daha iki gün önce Burak'ın olduğu ve şuan boş olan küvözü gördüm...

10 Ocak günü inanın bana Serklaj ve Doğumdan çok daha zor bir süreç yaşadım. O küçücük bedenin kollarımdan önce toprağa gitmesini hayatım boyunca kabullenemeyeceğim diye düşünüyorum.
Sürekli düşünüyorum. 6 Ocak günü hemşireler Kerem ağladığı için ona dokunmama müsade etmişlerdi. Bende eline dokunmuştum. O gün Burak'ıma da dokunabilseydim acaba kaderde bir değişiklik olabilir miydi? O his ile hayata daha sıkı tutunabilir miydi? Bu soru hep aklımda olacak.

Pazartesi günleri Kanguru yani sadece anne günü. Perşembe ise aile günü. Babalar da bebeklerini görebiliyor.
Küvöz sürecinde oğullarımız %15 kadar kilo kaybına uğradı. Hatta Kerem 790 grama kadar geriledi. 10 ve 11 Ocak'ta birçoğu samimiyetsiz olan başsağlığı ziyaretlerinden sonra tüm odağımızı Kerem'e yönlendirmek amacıyla kendi evimize geçtik.

13 Ocak tarihinde, Kerem günden güne iyiye gidiyordu. Ciğerleri gelişmediği için destek yardımıyla solunum yapıyordu. Doktor Bey, Burak sonrasında daha temkinli açıklamalar yapmaya başlamıştı. Lakin biz eşimle günden güne daha inançlı şekilde hastaneyi arıyor, daha istekli bir şekilde yoğun bakıma sütler bırakıyorduk.

Bizi hastaneden aramasınlar diye bez ve ıslak mendil gibi unsurları sık sık götürüyorduk. Çünkü telefon her çaldığında hem ben hem eşim tuhaf bir his yaşıyorduk.

16 Ocak tarihinde oğlumuz entübe konumdan çıkartıldı. Sonrasında fanus destekli ve desteksiz olarak solunum yapmaya başladı. Bu sürece ek olarak sırasıyla D vitamini, özel eoprotein ve demir takviyeleri kullanılmaya başlandı. Tabi emme becerisi ve yutkunma refleksi yeterli olmadığı için halen hortumla beslenmeye devam ediyor.
  • Kilosu bir ara 960 grama çıktı. Lakin bu ödemsel bir kilo artışı olduğu için tekrardan 920'ye kısa sürede düştü.
  • Şuan 12 x 13 CC seklinde besleniyor.

20 Ocak gününde doktor Bey Kerem'in bağırsak tembelliği yaşadığını bu sebeple birkaç gün dinlendirileceğini söyledi. Burada dinlenmeden kastın solunum takviyesi olduğunu düşündük lakin anne sütüne ara verileceğini bilgisini aldık.

23 Ocak gününde kilosu 980 gram oldu. Hemşireler üç gündür aynı kiloda olduğunu belirttiler. Bunun ana sebeplerinden biri anne sütüne bir süre ara verilmesi diye düşünüyoruz.

Şuan 1020 gram ve ilk kez 27 Ocak'ta Kanguru için ilk kez kucağıma verildi. Bu benim için tarif edilmez müthiş bir andı. Şuan sabırsızlıkla Perşembe olmasını bekliyorum. Benim Kerem'im çok güçlü ve bu mücadeleden büyük bir zaferle ayrılacağına inanıyorum.
- Beslenme 12 x 14 CC şeklinde.

30 Ocak'ta Kerem'i ziyaret ettik. Uykusu olduğu için bizim ilgimize pekte karşılık vermedi. Şuan kilosu 1080 gram. Beslenme 12 x 16 cc şeklinde.

1 Şubat'ta benimle beraber ilk kez eşimde Kerem'i kucağına aldı. Şuan 1120 gram. Beslenme 12 x 16 şeklinde devam ediyor.

3 Şubat
Ağırlık 1160 gram
Beslenme 12x16 CC
Anne Kanguru süreci herhangi bir solunum hortumu vs olmadan gerçekleşti.

4 Şubat
Bugün 657'ye tabi memurlar için bir bilgi öğrendik. 30. haftadan önce doğum gerçekleştiği için 27+2 ile 30+0 arasındaki 19 gün doğum iznine eklendi. Yani normalde 70(doğum öncesi)+56(Doğum sonrası) gün şeklinde olan doğum iznim 70+56+19 şeklinde güncellendi. Kamu Personelleri Genel İzin Tebliği şeklinde araştırma yapabilirsiniz.

6 Şubat
Kg 1250
Beslenme 12 x 17


8 Şubat
Kg 1280
Beslenme 12 x 17
Not: 3 saatlik dilimlerde beslenme denemesi gerçekleşecek. Eğer Kerem bu durumu tolere, artık beslenme düzeni bu şekilde olacak.

10 Şubat
Kg 1320
Beslenme 8 x 26
Not: Artık küvözdeki en küçük bebek Kerem değil. Maalesef erken doğum sebebiyle 28 haftalık minik bir kızımızda zorlu sürece dahil oldu.

13 Şubat
Kg 1390
Beslenme 8 x 28
Not: Kuvöz süreci ve prematüre olması sebebiyle göz muayenesi (Rop) gerçekleşti. İlk muayenede değerler normal.

14 Şubat
Kanamam oldu. Regl döngüsüne çok benzerdi. Bu dönem benim için çok sıkıntılı geçerdi lakin şuan ağrısızdı. Doğum sonrası regl sürecinin çoğunlukla geç başladığı bilgisine sahiptim. Tedbiri elden bırakmamak adına muayeneye gittim. Detaylı muayene ve tahlillerde sonra doktor hanım sürecin olağan olduğunu belirtti. Yani doğumdan 50 gün sonra adet döndüm başlamış oldu.


15 Şubat
Kg 1460
Beslenme 8 x 30

16 Şubat
Acıtan anılar
"Şunu belirtmek istiyorum. Görevini layıkıyla yapanları tenzih ederim. Lakin devlet hastanelerindeki bazı sağlık personelleri özelliklere hasta destek bölümünde çalışanlar gerçekten empatik yoksunluk yaşıyorlar. Ben apar topar hastaneye geldim. Hiçbir hazırlığım yok. Hasta bakıcı statüsündeki kadın "Sen hazırlıksız gelmişsin." ifadeleri sonrası ihtiyaç giderme isteğime yanıt olarak yalın ayak bir şekilde beni tuvalete yürütmeye kalktı. Birkaç adım da attım. O esnada olaya şahit olan bir doktor, Allah ondan razı olsun. Sağ olsun, bir terlik bulup giymemi sağladı."

17 Şubat
Kg 1500
Beslenme 8 x 32
Not: İkinci göz muayenesinde 1. derecede problem saptanmış. Doktor bey, 2 hatta 3. seviyedeki rahatsızlık bile kendiliğinden iyileşebilir, diyerek bizi rahatlattı.
Not2: İlk defa hemşirelerin gözetiminde alt değiştirme ve giysi giydirme tecrübesi yaşadım :)

18 Şubat
Doktor bey aradı. Bugünkü muayenede rop değeri normal çıkmış. Bizim için gerçekten sevindirici bir haber oldu.
- Bugün Kerem'e süt bıraktıktan sonra Burak'ı da ziyaret ettik. Biraz duygusal bir süreç yaşadık. Orada birçok yeni mezar gördük. Hepsi yenidoğan bebeklere aitti. Tarifsiz bir durum. Allah kimseye kaldıramayacağı acıyı yaşatmasın.

20 Şubat
Kg 1580
Beslenme 8 x 35
Bugün ziyaret esnasında kustu. Hemşireler sağ olsunlar gerekli değişimler yapılana kadar Kerim'i kuvözden çıkartıp, kucağımıza verdiler. Tabi sağ olsunlar bu değişimi olabildiğince yavaş yaptılar:)


22 Şubat
Kg 1640
Eğer halen anne karnında devam etseydiler 34 + 2 olacaklardı. Kerem, Burak'a nazaran bir hafta kadar geriden gelisimine devam ediyordu.


24 Şubat
Kg 1690
Beslenme 8 x 38
Göz değerlerimiz normal.


Urfa'dan eski iş yerimden bir arkadaşımla konuştum. O da şuan 35 haftalık çift yumurta iki prenses bekliyor. Beyza ve Büşra. Evinde Allah'ın izniyle dört tane kızı olacak. Allah onlara hem sağlık, arkadaşıma da bol bol sabır versin. Doktor 28 Şubat için doğum tarihi vermiş. İnşallah sağlıcakla her anne gibi o da bebeklerine kavuşacak.

İkiz kavramı uzun bir süre hem duyduğumda hem de gördüğümde canımı acıtacak, bunun farkındayım. Ama ailem için en az kayıpla bu süreci ilerletmeye gayret gösteriyorum.

27 Şubat
Kg 1800
Beslenme 8 x 40

1 Mart
Kg 1810
Beslenme 8 x 40

2 Mart
Kg 1850
Beslenme 8 x 40

3 Mart
Kg 1930
Beslenme 8 x 40

6 Mart
Kg 2010
Beslenme 8 x 45
Bazı değerlerimizde düşüklük var. Lakin doktorumuz ciddiyeti olan bir durum olmadığını ifade etti.

Allah; anne olan ve olmak isteyen herkese hayırlısıyla, sağlıkla ve huzurla; evlat veya evlatlarıyla nice güzel seneler yaşamayı nasip eylesin.
Merhaba öncelikle başınız sağ olsun çok çok geçmiş olsun, Rabbim kalanlarımıza sağlıklı uzun ömürler versin🤲🏻. Ben de kısmen benzer sebeplerden 24 haftalık pamuk kızımı 22 şubatta doğurdum. 600 gr lık meleğim 1 hafta dayanabildi dünyanın yüküne 1 martta melek oldu. Cennet kuşum yavrum Bade’m annesinin kalbinde ince keskin bir sızı artık. Ama biliyorum ki benim asla veremeyeceğim güzellikte bir yerde. Kısmen benzer sebepler dedim ancak benim hiçbir belirtim yoktu. Amniyom sıvımın gelme şüphesiyle gidip plesentamın yırtılması ve doğumun başlaması sebepleriyle başka bir ile sevk edildim ve acil ameliyata alındım. Sonra öğrendim ki koryoamniyonit denen enfeksiyon olmus ve canım kızım yenidoğan yoğunbakımın söylediğine göre aylarca enfeksiyonlu suda kalmış. Kadın doğumun söylediğine göre ise 10 günlük felan bir enfeksiyon. Halbuki kan ve idrar tahlillerim sürekli temizdi ve benim şikayetim yoktu. Tek belirtim son bir haftadır iç çamşırımın günlük 4 parmak kadar ıslandığıydı.
 
Benim annemde, benim düğünimden tam 3 gün sonra 24 haftalıkken doğum yaptı. 700 gram doğan kardeşim mucizelere rağmen yaşadı.Kızımdam 1 yaş büyük Birlikte büyüyorlar ve gayet yaşıtlarını yakaladı biraz daha zayıf olsada. Küvezde 2 kiloya geldiğinde bi kaç haftalığına annemi hastaneye yatırmışlardı bebek ile birbirlerine alışsınlar diye taburcu öncesi bi gözetimdi aslında. Hayırlısıyla sizinde yakındır bu durumunuz 🥹❤️ yengemde ikizlere hamileydi sizin gibi erken doğum yaptı ve onunda bir bebeği daha kilolu, diğeri daha zayıftı. Aynı anlattığınız gibi oldu onunda. Zayıf olan bebek yaşadı şuan 2 yaşında maşallahı var turp gibi. Diğeri hastanede vefat etmişti:( Her bir satırında empati kurarak ve sizi gerçekten içten anlayarak okudum. Siz çok güçlü bir annesiniz ve eşinizle birbiriniz için çok büyük bir şanssınız. Hayran kaldım okurken. 2.ye gebeyim bende, dualarım sizinle🙏🏻
Su an 2 yaşında demissiniz beslenmesi nasıl bende 25 haftalik doğum yaptım 15 aylik düzeltilmiş 11 aylik ama bizim yutma sorunumuz var puturlu gıdaları yutamiyor oguruyor kusuyor ama içmiyor zar zor yemeyi içmeyi reddediyor çok zor beklemek
 
Merhaba öncelikle başınız sağ olsun çok çok geçmiş olsun, Rabbim kalanlarımıza sağlıklı uzun ömürler versin🤲🏻. Ben de kısmen benzer sebeplerden 24 haftalık pamuk kızımı 22 şubatta doğurdum. 600 gr lık meleğim 1 hafta dayanabildi dünyanın yüküne 1 martta melek oldu. Cennet kuşum yavrum Bade’m annesinin kalbinde ince keskin bir sızı artık. Ama biliyorum ki benim asla veremeyeceğim güzellikte bir yerde. Kısmen benzer sebepler dedim ancak benim hiçbir belirtim yoktu. Amniyom sıvımın gelme şüphesiyle gidip plesentamın yırtılması ve doğumun başlaması sebepleriyle başka bir ile sevk edildim ve acil ameliyata alındım. Sonra öğrendim ki koryoamniyonit denen enfeksiyon olmus ve canım kızım yenidoğan yoğunbakımın söylediğine göre aylarca enfeksiyonlu suda kalmış. Kadın doğumun söylediğine göre ise 10 günlük felan bir enfeksiyon. Halbuki kan ve idrar tahlillerim sürekli temizdi ve benim şikayetim yoktu. Tek belirtim son bir haftadır iç çamşırımın günlük 4 parmak kadar ıslandığıydı.
Başınız sağ olsun. Bu kısa sürede burada duygularınızı paylaşıyor olabilmeniz sizin gerçekten güçlü bir anne olduğunuzun göstergesi. İnşallah Bade'nizle yarım kalan hikayenizi en güzel şekilde tamamlamak nasip olur. Sizi kısmen anlayabiliyorum ama her annenin sevgisi ve acısı kendisine özgü. Allah size sabır versin. Geçmişi değiştirmek maalesef mümkün değil. Ama bugününüz ve geleceğiniz gönlünüzce olsun.

Bize doktorlar net bir açıklama yapmadı. Sizin kadar teknik kavramlara sahip değilim. Benim düşüncem serklaj iplerinin gevşemesi sonucunda açılmam olduğu ve bu açıklıktan keseye enfeksiyon bulaştığı. Ben uzun süre keşkelerde takıldım. Kendimi, ailemi, hekimleri suçladım. Ama maalesef bu kendini ve çevreni yıpratmaktan başka bir sonuca götürmedi beni.
 
Back