Bencil miyim yoksa haklı mıyım...Yorumlarınıza İhtiyacım Var...

Arkadaslar yapmayin boyle ya... niye konu sahibini gucsuz sansin sadece Feliss kendinden ornek vermis... erkeklerin genel odunsu kaba davranislarindan bahsetmis kendiside nisanlisindan ayrilmis ve bununla basedebilirim manasinda gucluyum demis...Bende ozguvenini tebrik ediyorum kendine guvenmek ne kadar guzel birsey herkes bu kadar guclu olamiyor. Lutfen baska yerlere cekmeyelim ben boyle anladim sahsen...konudan uzaklasiyoruz birbirimize cvp yazarken
 
Son düzenleme:

neden bu kadar benzıyoruz bız yahu

uzun yıllar evlı degılım ama sen gıbı düşündüm yıne ,genelın dısındayım



derinss sorunun cozulmesıne cok sevındım cnım orta yolun bulunacagını bılıyordum..
senın de iş ıle gorusmelerın ıstedıgın gıbı gecer ınsallah..
gönlünden ne gecıyorsa o olsun..
 
bekar olmak güçlü olmak değildir, eğer bakış açınızı değiştirirseniz tüm bu zorluklara katlanmaya çalışan kadında kendi içinde güçlüdür, o zorluklara karşı bir şekilde sabreder başeder, o da o zorluklara karşı güçlüdür ama dışarda tek başına belki yaşamaya güçlü değildir. bu dediğim konu sahibi için değil, Feliss kardeşe cevaben yazıyorum. genel konuşuyorum. senin ise gücün dışarda kendi başına yaşayabilmendedir belki, sende bir adamın zorluklarıyla başa çıkamıyorsan bu da senin bu konuda güçsüz olduğunu gösterir... yani bakış açılarımıza bağlı. üstelik kadın zayıf bir varlıktır. en ufacık şeyde hüngür hüngür ağlayan kim? fizikende zayıftır, duygusal olarak da... ama işte tam bu noktada ADALET devreye girmelidir. kadın ve erkek arasında tam bir adalet sağlanmalıdır ki iki tarafta madur olmasın. kadın ve erkek farklı yaratılmışlardır, mesela kadın bir masa hazırlayacak, örtüden çatala, porselenlerin desenine bardakalrın rengine kadar herşeye dikkat ederken erkekler için öenmli olan o yemeği yedinmi suyunu içtinmi? gerisi boş... kadını erkekleştirmenin gereği yoktur.. ve genel olarak söylemiştim, kadın yada erkek, özgürlüğüne düşkünse o kişini evliliği çok zor yürür, kocasına yada karısına hesap vermek istemeyen birinin evlenmesinin mantığı yoktur zaten... feliss kardeşim özgürlüğüne düşkün bir insan olarak zaten evlenseydi çok sorun yaşardı... ama belki en iyi şöyle 60 yaşına geldiğinde anlarsın, çevrende seni ziyaret edecek bir evlat, birlikte başını yastığa dayayacağın bir eş olmadığında kendini çok yalnız hissedersin, çünkü insan yaşlandıkça hayatın ondaki cazibesi gider, hastalıklar, türlü sıkıntılar baş gösterir, işte o zaman birine iyi bir eşe ihtiyaç duyulur... şahsi görüşüm tabiki, amacım kimseyi kınamak değil. fikirlere ve yaşantılara saygılıyım...
 
Herkes evlenmek zorunda degil zaten, kimsede bir erkegin guclukleriyle basa cikmak zorunda da degil. Bana gucluk cikarani hayatimi alt ust edeni veya zora sokani bende birakir giderim acikcasi. Kimse kimseyi cekmek zorunda degilki artik 25 yasindan sonrada bende acikcasi kimseye katlanamam esimde cok ugrastirirsa yol veririm gider.Herseyin bir siniri var bence kimse zorluk cikarmasin bizde elalemin adamlarini adam edicez yok sorunlarini duzelticez diye ugrasmiyalim.

Ayrica bekar olarak ayakta kalmakta cok takdir edilesi birsey ve bu devirde cogu bayanin cesaret edemedigi bir durum. Herkesin bakis acisina gore degisir tabi ama evlenmek daha kolayken bekar olupta yanliz basina bir bayan olarak ayakta durmak gercekten daha zor. Eminim cogu bayan evlenmeyi ve bir adamin kahrini cekmeyi yanliz basina bayat kurmaya tercih edemez cunku risk alamaz. Evlenince yaninizda en azindan bir erkek oluyor ama bekarken o hayattan siz sorumlusunuz ve yardimsiz kurulmus bir hayat. Bunu goze alan bayanlari ben cok takdir ediyorum. Ayrica o kadar vahimde degil herkes evlenmek zorunda degil insanlarin gene akrabasi, arkadas cevresi vs olur kimse yanliz kalmaz. Artik devir cok degisti nerde oyle eski zamanlardaki gibi aile iliskileri kendinize baktirmak icin cocuk yapiyorsaniz hic yapmayin zaten. Kimse evladindan birseyde umit etmesin cunku etraf hayirsiz evlaTlarla dolu. Bir o kadar hayirsiz ailede var tabi onlarida unutmamak lazim. Insan once ne cocuk ne es olmadan ayakta kalabilmeyi ogrenmeli kimseye guvenmemek lazim .Ilerde o cocugun size bakacagi veya ziyaret edecegi garantisi yok.bIR suru cocugu olan ama yanlizliga terk edilmis yasli cift taniyorum. Onlardan biri olmak isten bile degil.
 

evet kimse evlenmek zorunda olmadığı gibi, evlenenlerde koca yarı kadın zulumü çekmek zorunda değil... herkes için hayır farklıdır... zaten herkes evlenmelidir diye irşey söylemedim... ama bekar kalmak o kadar da abartılacak kadar güzel birşey değil...
 
Aradaki yorumları okumadan yazacağım görüşümü.
Bu arada 6 senelik evliyim.
Yüksek lisans tamam, ona sözüm olmaz. Benim eşimi de şirket bazen haftasonu kursa, seminere yolluyor, gıkım çıkmıyor. Hatta üzülüyorum onun adına, dinlenemedi diye.

Ama yelken kulübü başka bişey.. İtiraz etme şansı olan bişey, tamamen zevk işi, tamamen hobi.
Sizin de katılma şansınız var mı bilemiyorum. Şirket organizasyonu olduğu için belki de yoktur.
Bir de bazen büyük şirketlerde bu tür faaliyetlere iştirak etmek, terfi etme açısından bir zorunluluk oluyor. Katılmazsan göze batıyorsun, katılırsan "sosyal insan" oluyorsun. Bu açıdan eşin mecbur kalmış olabilir katılmaya. Bunu da değerlendir.

Eşim şu ana dek hiç böyle bensiz yapacağı bir hobi isteğiyle çıkmadı karşıma. Biz flört ederken eşim balık tutmaya meraklıydı mesela, birlikte gittik birkaç defa nişanlıyken, evliyken. Ben sevmedim balık tutmayı, beklemeyi. Ama engel olmadım ona, sen arada git gene dedim. Ama gitmedi. Zaten bir pazarımız var bizimde. Giderse bozulur muydum, evet sanırım bozulurdum. Mecbur olmadığı bir aktivite ve onun yerini benimle yapacağı etkinliklerle gayet güzel doldurabilir.

Dediğim gibi, eşinizin yelken faaliyetinde şirket parmağı olduğu için kesin yorum yapamıyorum, fakat katılmama şansı varsa eğer, ben bu hakkını kullanmasını ve benimle olamsını umardım açıkçası.

Ve tabi "akşamları görüşmüyor muyuz sanki" lafı çok incitici olmuş, haklısınız. Eminim o da sonradan pişman olmuştur, bazen erkekler aklından geçeni pat diye dışa vuruyor, nazik bir forma sokmadan. Çok da takılmayın söylediğine bence.
 

Kendi başına bir hayat kurmak ve ayakta kalmak çok zor gelmiyor bana.
Ben bunu ilk defa 20 yaşımda, üniversiteden ilk mezun olduğumda yaptım. 4 sene de yalnız yaşadım. Şu anki eşimle sevgiliydik ve çok mutluyduk. Ama gerçekten çok mutluyduk. Hafta sonları gelirdi, özlemle beklerdim. Evdeki herhangi bir tamirat vs gibi konularda ondan beklentim yoktu, herşeyin ustası var, bir telefona bakıyor. Yeterki maddi sıkıntın, tasan olmasın.
Evlendik, aileler devreye girdi ve ben gerçekten idare etmekte ilk etapta zorlandım.
Sonra tabi eş olunca kapris daha farklı oluyor, kaybetme korkusu kesinlikle ve kesinlikle azalıyor.
Sevgiliyken olmayan tartışmalar hatta kavgalar yaşanıyor evlilikte, çünkü her saniye dipdibesin, biraz kırılsan yalnız kalma şansın yok, illa ki gene aynı eve geliyorsun, sinirlerin yatışmadığı için yeniden tartışabiliyorsun.
Ha yok mu evliliğin güzel yanları, evet "aile olmak" güzel tabi. Onun dışında açıkçası sevgili olmak mı evlilik mi dense, biz sevgiliyken daha mutluyduk, o kesin.
Ama evlenmeden çocuk yapacak cesaretim var mı, hayır yok.
Ha ama bir sorun yaşarsam evliliğimde ayrılıp, çocuğuma tek başıma bakmaya cesaretim var mı, ooo sonuna kadar..
 
Son düzenleme:

benim eşim şirket faaliyetlerine katılmaz, hayır böyle bir zorunluluk yok. işte insanlar bazen gerçekten aman el bişey demesin falan alınmasın diye çok eşyi yaparşar yada yapmazlar, ama konu kendi ailelerine gelince, o kişinin sevgisini sabrını suistimar edip onları düşünmezler.. o beni seviyor, o nasıl olsa benim yanımda, o beni bilir, ama falanca beni bilmez yanlış anlar... bu gerçekten çok zararlı bir düşünce...
 

Sizin eşinizin çalıştığı şirketi bilemem, ama örneğin benim çalıştığım şirkette yazılı olmayan fakat herkesin bildiği kurallar çerçevesinde, şirket faaliyetlerine katılmak bir zorunluluktur.
Eğer katılmazsan, "havada bulut terfiyi unut" kısaca..
 

8 aydır evliyim 4 yıldırda birlikteyiz eşimle..
Az çok biliyorsun zaten ama söyliyim yinede..
Okuduğum kadarıyla ikinizinde biraz ılımlı olmasıyla ortak yol bulunmuş gibi..
İlk adımı eşin atmış ama sende olayı uzatmayarak ılımlı olmuşsun sonuçta.. (bence)
Tepkin bence abartılıda değildi saçmada değildi..
Bende olsam aynı tepkileri verirdim..
Yorumlarını okurken çoğu yerde aynı şeyleri hissettiğimizi farkettim..
Biz sözlüykende tek başıma veya onsuz bişey yaptığımda keyif almazdım..
Herşekilde onunla keyif alıyorum. Mutlu olduğumda da yanımda olsun oda gülsün oda bu anı yaşasın istiyorum..
Aynen senin gibi düşünüyorum farklı hayatlar yaşıycaksak farklı şeylere gülüp ağlıycaksak neden evlendik..
Analarımızın babalarımızın evinde de bunu yaşayabilrdik..
Bizi kovan yoktu yani
Ben bunu eşlerimizi hayatlarımızın merkezine koymuşuz olarak görmüyorum..
Bu içten gelen bişey bide herkeze göre değişiyo tabikide.. Herkez benim düşündüğüm gibi düşünmek zorunda değil.. Herkez herşeyi eşiyle yaşamak istemeyebilir..
Ortada iki farklı görüş ve iki farklı istek varsa bir tarafın fedakarlık yapması gerekiyo..
Bu her zaman kadınlar olucak anlamına gelmiyo tabikide fakat evlilik bu özveri istiyo.
Allah başka dert keder vermesin inşallah..
 

ben terfiyi önemsemiyorum, önemli olan benim mutluluğum... tabi herkesin yaşam tarzı farklıdr...
 
ben terfiyi önemsemiyorum, önemli olan benim mutluluğum... tabi herkesin yaşam tarzı farklıdr...

Şu yazdığım 2 cümleden benim yaşam tarzımı anladıysanız size bravo..
Ben büyük şirketlerdeki durumu, kaideyi yazıyorum. Öeri getirmiyorum veya kendi hayatımı anlatmıyorum.
Somut bir gerçeği yazıyorum.
 

ben sizin için demedim kardeşim, genel dedim, siz de dediniz şirket etkinliğine gidiliyor diye bende o gidenler için dedim panik yok herşey kontrolüm altında
 
gördüğün sıkıntısı olan kadını güçsüz sandın da dandik bi yüzük atma olayı seni güçlü mü kıldı hayatım

missplayful arkadaşım sağolsun benden önce tam da benim vereceğim cevabı sana vermiş. onu okuyabilirsin, başka diyecek bir şeyim yok çekilebilirsin arkadaşım

doğru anlamışsın sevgili missplayful. teşekkür ederim cevabın için.


sevgili moonquin arkadaşım, bu da değişik bir bakış açısı esasen. Ama mesele, bir adamın zorluklarıyla başa çıkamamak değil biliyor musun? Çünkü etrafımda kadar çok kadın var ki sevgilisinin, nişanlısının, eşinin her dediğini boyun büküp kabul eden, bütün kaprislerini gık çıkarmadan yerine getiren. Sevgilisi evlenmekten vazgeçmesin diye istediği her şeyi yapan, askılı giymeyen, oje sürmeyen, bütün arkadaşlarıyla görüşmeyi, dışarı çıkmayı kesen vs. Şimdi bu, bir adamın zorluklarıyla başa çıkmak mıdır sence? Yoksa kendi kişiliğini tamamen hiçe sayıp bir kula kul olmak mıdır? Konu sahibi arkadaşımıza dönersek, kendine ait bir hayatı yok. İşi yok, vakit geçireceği bir hobisi bir ilgi alanı yok. Tek beklediği şey h.sonu gelsin kocamla gezeyim vakit geçireyim. E durum böyle olunca da "artık beni sevmiyor" paranoyası başlıyor.
Evliliğin özgürlük kısıtlanması kabulünü birlikte getirdiği düşüncesine de kesinlikle katılmıyorum. Özgürlükten anladığınız kimseye açıklama yapmadan canının istediği gibi her yere gitmek, yani hayatını tek kişiymiş gibi yaşamak mıdır? Yoksa karşındaki insanın da bir birey olduğunu unutmadan ayrı kişiliklerle ayrı ömürleri tek bir yaşamda birleştirmek midir?

Ayrıca asla evlenmeyi düşünmediğimi nerden çıkardın da "60 yaşına gelip de yalnız kalırsın" mealli akıl vermelere kalktın? Beni olduğum şekilde kabul edip değiştirmeye çalışmayacak, kendine güvenen, eşinin zekasına ve sağduyusuna güvenen, vicdan sahibi bir erkekle karşılaşırsam tabii ki evlenirim. Ömrümü yalnız başıma geçirmek gibi bir planım yok. Kalabalık aileleri severim :)
 
canım bence gayet normal bir tepki vermişsin ben olsam bende öle yapardım sonuçta günlerce eşimsiz tek basıma oturucam olucak şey mi üstüne bide evliyiz neyse sakın üzülme eşin seni çok seviyo sevmese kapını açmaya çalışmaz
 

bende 1.5 yıllık evliyim benim de eşimle zaman zaman bu tarz problemlerim oldu
karşı atağa geçtim
sen onu yapyorsan ben de bunu yapıyorum ozaman
atıyorum o yelken kulüğbüne gidecekmiş ya
sen de dans kursualmak istediğini söle
erkekler buna ifrit oluyo nedense
bi dene olumlu bakar sa da sen de dan sdersi almış olursun
yani o yokken onu evde bekleyeceğine ssen de kendin için bir şeyler yapabilirisn
böylelikle sıkılmazsaın canım
 

verecek cevabım yok, hala beni yanlış anlamakta ve her söylediğimi şahsınıza söylemişim gibi kabul etmekte ısrarcısınız... ne özgürlük konusunda ne de başka konuda beni anlamamışsınız... mühim de değil zaten beni anlamanız... anlayan anlamıştır..
 
ayrıca konuyu açan kardeşin hiçbir hobisinin olmadığını nasıl söyleyebiliyorsun? onunda mutlaka kendince vakit geçirdiği şeyler vardır... onun boş veya dolu bir insan olması eşiyle vakit geçirmek istemesini etkiler mi? gerçekten hayret ediyorum size, her neyse, dediğim gibi hiçbir konuda beni doğru anlamadığınız kesin, açıklamak içinde çaba sarfetmeye lüzum görmüyorum, dilediğiniz gibi kabul edebilirsiniz...
 
Okuduğum kadarıyla kursa filan gitmiyor, çalışmıyor da.
Eşi "sen de kursa git" dediğinde şiddetle karşı çıkıp "ben seninle kursa gitmek için evlenmedim" demiş.
Bu kısmı çok anlayamadım gerçi. Kursa gitmek için evlenmek?
Yani evlilik hayatımızın olağan akışı içinde gerçekleşen bir medeni durum değişikliği ve hayat birleşmesi değil de varoluş amacımız, yaşam hedeflerimizin toptan değişmesi gibi bişey mi ki?
Evlenince artık hayatın geri kalanını o kişiyle yapışık ikiz olarak sürdürme zorunluluğu mu var?
insan elbette ki eşiyle birlikte vakit geçirmek ister, geçirmelidir de.
Yazdıklarımdan "evlilikte herkes kendi hayatını yaşasın kimse kimseye karışmasın" gibi bir anlam çıkardığınızı sanıyorum. Sanırım bu yüzden sizi anlamadığımı iddia ettiniz. İnsanın boş veya dolu olması eşiyle vakit geçirmesini istemesini etkilemez, ama eşinin kendisinden ayrı geçirdiği saatlere vereceği tepkileri etkiler. Hepimiz biliyoruz ki eşi yelken kulübüne gidecek diye masayı dağıtıp tabak çanağı kırmak çok abartılı ve hepten yalnız kalma korkusuyla verilmiş bir tepki. Eğer uğraşacak bir ilgi alanı ya da bir işi olsaydı belki bu kadar büyük bir tepki verip "beni sevmiyor, artık istemiyor, ben yalnız kaldım, öldüm, bittim" duygusuna girmezdi.

Her neyse, okuduklarımı gayet iyi anladım ve bana hitaben yazdığınız şeylere de cevap verdim.
Cevap verildiği için de "Hiçbir dediğimi anlamamışsınız, neyse anlayan anladı" diyerek karşındakini anlayışsızlıkla suçlamak sanırım bir savuşturma yöntemi
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…