Ya şimdi kabirde olsaydım.
Toprak üstümü az önce örtmüş olsaydı mesela…
İlk günüm, ilk gecem nasıl geçerdi?
Çocuklarım gelir miydi aklıma?...
Ya da eşim….
Hiç bitmeyecek sandığım, bensiz yürümeyecek sandığım işleri kim yapar, kim yoluna koyardı?
Hergün düşündüğüm yavrularım ve onlar için çırpınışlarım duâlarımı kim yapacaktı.
Evim, eşyalarım, yatağım, sandığım, ayakkabılarım benden sonra kime kalır, kim sahiplenirdi?
Ya pişmanlıklarım…
“Ölen her insan pişman olacaktır” buyuruyordu Rasulümüz. (Aleyhisselâm)
“Müminlerde mi ya Rasulallah ?”
diye soran ashabına;
“Evet, onlar da dudaklarının
Allah adıyla ıslanmadığı her an için pişman olacaktır” diye cevap veriyordu...
Müslümalığım geldi sonra aklıma.
Ahhh!!!
Bu ne acı bir pişmanlıkmış meğerse...
İşlerimin arasına sıkıştırdığım, şöyle uzun uzadıya kılamadığım namazlarım.
İşler yetişmez korkusuyla hızlanan secdelerim, rükûlarım….
İşler çabuk bitiyormuş demek, bir nefeslikmiş hepsi…
Yok yok, ebedi arkadaşımın kıymetini hiç bilememişim ben.
Ona ne çok vefasızlık etmişim.
Onunla neden daha çok zaman geçirmedim?
Çok samimi olamadım.
Halbuki ne çok faydası olurdu şimdi bana. Yan yan bakıp geçmezdi ızdırabıma….
Geri dönesim geliyor!
İçime sindire sindire namaz kılasım, içermiş gibi kuran okuyasım geliyor...
Rafta hep gözümün önünde duran kur'an-ım…
Her an beni mahsunca süzen kur'an-ım…
Ne zaman okuyacak olsam, hep bir engel çıkardı, yapacak bir şeyler gelirdi aklıma...
Ara sıra okuduğum iki sayfayla tüm sorumluluğu üzerimden attım sanırdım…
Yüzümde bir sivilceden kalan lekeyi dert ederiz...
Oysa buraya girer girmez, bedende hızlı bir çürüme başlıyor...
Toprak ezelden beri beni bekliyormuş sanki...
Sıkıyor, sıkıyor…
Kemiklerimin kırıldığını, iç içe geçtiğini çıtırtıları duyar gibi oluyorum...
Allahım! çok yalnızım korkuyorum…..
Koca bir ömrü nasıl heba ettim...
Oysa yapabileceğim ne çok şey vardı…
“Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım! diye feryad ederler.
Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi?
Size uyarıcı da gelmedi mi?
(Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı)! Zalimlerin yardımcısı yoktur.”(Fatır suresi 37)
Bu ayet dünyadayken beni ne çok etkilerdi.
Ama neden gereğini yapmadım?
Neden şimdi elimdekiler bu kadar az?
Küskünlüklerim...
kızgınlıklarım...
kıskançlıklarım...
sahip olamadıklarıma...
hayıflanmalarım...
Ne kadar boş, ne kadar gereksizmiş…
Aldırmam sanırdım ama,“Ne derler” sözünü beynime mıhlamıştım sanki...
Kınanmaktan çok korkarmışım meğer…
Biliyorum ardımdan iyi konuşan da olacak.
”Güleryüzlü, tatlı dilliydi” diyecekler.
Bir zaman sıkça, daha sonra arada düşeceğim akıllarına.
Ama sonra…
En yakınım bile unutacak.
Bir arefe, birde bayram günlerinde hatırlanacağım.
Yüzüm, sesim unutulacak.
Ellerim gözlerim unutulacak….
Tek “O” unutmayacak, ufak tefek yaptığım herşey amel defterimde. Kabir bana mesken, kabir bana kucak, belkide korkunç bir mahzen olacak….
Evim, yurdum, günüm gecem burası artık.
Dünyaya açılan bütün kapılar kapandı.
Yalnızlık, yapayalnızlık sardı dört bir yanımı.
Pişmanlık bana hakim olan tek duygu şimdi…
Saniyelerdir verirsem geri alamam diye tuttuğum nefesi, büyük bir telaşla verdim.
Yaşadığıma inanmak için aynaya koştum...
Gözlerim kıpkırmızı, yerinden fırlamış sanki...
Çok şükür yaşıyorum.
Hâlâ zamanım var….
Bir nefeslik bile zamanım varsa en azından bir SUBHANALLAH diyebilirim.
Eğer önümde yaşanacak daha uzun yıllar varsa, neler neler yapılmaz ki şu hayatta…
Namaz, önce namaz....
Önce namaza başla..
Sarıl Kur'an'a ...
Dikkat et..
Helal lokma...
Kul hakkına....
Öğren dinin inceliklerini..
Biat et SAHIBI ZAMANA...
Dahası...
Varmı kırdıkların....?
Gönül al,
hiç durma...
Kırdılarmı seni....?
Boşver aldırma...
Sen gayret et iyilik yapmaya...
Her işinde söyle...
Bismillah....
Düşürme dilinden..
Lâ ilâhe illallah...
Muhammedun Rasulullah....
"Aklı olana bir işaret yetişir."demiş büyüklerimiz.
Allahü Teâlâ'ya emanet olun