Hamileliğin oluşumunu engelleyen ya da zorlaştıran fiziksel nedenler/hastalıklar nelerdir?
///////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////
Yaradılışımızın insana sunduğu en önemli yeteneklerden biri kuşkusuz üreme yeteneğidir. Günlük hayatımıza yüzeysel bir bakış açısıyla baktığımızda, gebelik oldukça sıradan bir olay gibi görünmesine rağmen, işin gerçeği, dünyaya canlı bir varlık getirebilme durumu oldukça karmaşık ve birbirine bağlı bir dizi olayın mükemmel çalışması sayesinde gerçekleşebilmektedir.
Bir gebeliğin gerçekleşmesi için en yalın haliyle, anneye ait yumurta hücresi ile babaya ait sperm hücresinin buluşması, spermin yumurta hücresinin içine girerek onu döllemesi, döllenmiş olan ve artık embriyo dediğimiz oluşumun annenin üreme yolları içinde ilerleyip anne rahmine(uterus) yerleşmesi gerekmektedir. Bu mekanizmayı etkileyebilecek herhangi bir anormallik gebelik oluşumunu da engelleyebilmektedir.
Erkeklerdeki cinsel fonksiyon bozuklukları ayrıca değerlendirildiğinde, gebeliğin oluşumunu engelleyen fiziksel nedenlerin neredeyse tamamının kadın üreme yollarındaki problemlerden kaynaklandığı görülür. Burada yumurtanın tüpler tarafından yakalanmasını etkileyebilecek ve embriyonun tüpler içinde ilerlemesini bozabilecek tüp problemleri en başta gelen sebepler arasındadır. Özellikle geçirilmiş enfeksiyonlar, karın ameliyatları sonrası oluşabilecek karın içi organların yapışıklıkları, endometriosis hastalığı gibi nedenlerden ötürü yumurta hücresi sperm hücresi ile buluşamayabilir ya da buluştuğunda döllense bile embriyonun anne rahmine ulaşması mümkün olmayabilir. Bu da gebelik oluşumunu engeller. Anne rahminin iç tabakası olan endometrium tabakası da oluşan embriyonun yuvalandığı yerdir. Bu bölgede var olan problemler de embriyonun yuvalanmasını engelleyerek gebelik oluşumunu engelleyebilir. Bazı doğuştan rahim bozuklukları (çift rahim, rahim ortasında septum denilen perdenin olması, rahmin yarısının oluşmamış olması) ya da sonradan oluşabilen, rahmin yer kaplayan iyi ya da kötü huylu tümörleri (myomlar, polipler) ve endometrium tabakasının hafif ya da şiddetli formda yapışıklığının (asherman sendromu) varlığı gibi nedenler embriyonun yuvalanmasını engelleyerek gebeliği önlemektedir.
İleri yaş bu olguyu ne kadar etkiliyor?
Bilindiği gibi anne adayının yaşı gebe kalabilme potansiyeli üzerindeki en önemli faktörlerden birisidir. İlk adet görme ile başlayan bu potansiyel, adetten kesilme çağı olan menopoza kadar devam etmektedir. Ancak bu süre boyunca gebelik elde etme potansiyelinin aynı oranda devam ettiğini söylemek maalesef mümkün değildir. Kadınlarda biyolojik yaştan daha hızlı olmak kaydıyla yumurtalıkların yaşı ilerlemektedir. Günümüzde oldukça genç olarak kabul etmemiz gereken 30’lu yaşlardan itibaren gebe kalma potansiyeli azalmaya başlamaktadır. Özellikle 35 yaşın üzerinde, tedavilerle dahi gebelik elde etmek giderek zorlaşmaktadır. İlerleyen kısırlık tedavileri,
tüp bebek uygulamaları ile bugün birçok hastaya gebelik şansı verilebilirken, ilerlemiş yaşlarda gebelik elde etme oranları yine de gençlere göre daha düşüktür. Ülkemizde ortalama menopoz yaşı 47’dir. Menopozdan sonra ise artık gebelik elde etmek mümkün olmamaktadır. Günümüzde evlenme yaşı sosyal nedenler ya da akademik kaygılar nedeniyle giderek ötelenmektedir. Bu da kısırlık kliniklerine olan başvuruları giderek artırmaktadır.
Yaşanan düşük, çocuk aldırma gibi olaylar hamile kalmak isteyen kadını bu süreçte nasıl etkiliyor?
Bir gebeliğin düşükle sonuçlanması gebelik ile ilgili tüm olaylar içinde anne adayını en olumsuz etkileyen travmalardan biridir. Gebeliğin annenin arzusu olmaksızın, beklenmedik bir biçimde sonlanması anne üzerinde kimi zaman çok ciddi psikolojik travmalara neden olabilmektedir. Annenin kendi arzusu ile gebeliğini sonlandırdığı durumlar da neredeyse istenilen bir gebeliğin sonlaması kadar olumsuz bir etkiye neden olabilmektedir. Bazen bu durum profesyonel desteği gerektirecek ölçüde önem arz etmektedir. Psikolojik destek bu zor süreci geçirmede kadınlara oldukça yardımcı olmaktadır.
Düşük yapmış ya da gebeliğini kendi arzusu ile sonlandırmış kadınların travmayı atlatabilmeleri için belli bir zamana ihtiyaç vardır. Ancak özellikle gebeliğin istemsiz bir şekilde sonlandığı durumlarda, bazen kaybedilenin bir an önce yerine konması fikri ağır basmakta ve anne adayı kısa bir zaman dilimi içinde tekrar gebelik arzu etmektedir. Fiziksel olarak düşük ya da kürtajlardan sonra çok uzun süre beklemek zorunlu değildir. Ancak yine de sonlanmış bir gebelik sonrası 2-3 ay beklemek daha doğru bir yaklaşımdır.
Doğum sayısı bu süreci nasıl etkiliyor?
Doğum sayıları ile gebelik elde edebilme kabileyeti arasında bir ilişki kurmak çok mümkün görünmemektedir. Yani bir hanım çok sayıda doğum yapmış olabilir, bu durum sonraki başarısız gebelikler ile ilişkili değildir. Eğer geçmiş doğumlarla ilgili herhangi bir olumsuz süreç yaşamamış bir kadın, yeni bir gebelik elde etmede güçlük yaşıyorsa bu daha önceki doğumlar ile ilgili olmayıp, sonradan oluşan bir nedenden kaynaklanmaktadır.
Yaşam alışkanlıkları (sigara, alkol) hamile kalamamada ne kadar etkili?
Burada söz konusu olan daha çok zaralı alışkanlıklar ise gebelik elde etmede kesinlikle olumsuz etkiler çok açıktır. Özellikle sigara içen kadınlarda gebelik oranları içmeyenlerle kıyaslandığında daha düşüktür. Sigara vücudumuzdaki birçok sistemi olumsuz olarak etkilediği gibi üreme sistemlerimizi de kötü etkilemektedir. Sigara, damarların iç tabakası olan endotel üzerinde hasar yaratarak kan dolaşımını olumsuz etkilemektedir. Nasıl ki kalp hastalıklarının oluşumunda sigara bu mekanizmayı etkileyerek kalp damarlarında sorun oluşturuyorsa kadınlarda yumurtalıklar ve endometriuma gelen kan akımını da bozarak yumurtalık kapasitesini ve yumurta hücre kalitelerini de etkilemekte, endometriumun embriyoyu yakalama ve yuvalanma yeteneğini azaltmaktadır. Bu nedenle sigara baş düşmanlarımızdan biridir.
Alkol de yine özellikle yumurtalıklar üzerinde olumsuz etki göstermekle beraber tüketimin belirgin olarak arttığı dönem ve durumlarda bu etki dikkat çekmektedir. Bunun yanında her türlü narkotik bağımlılık yapan keyif veren maddeler gebelik elde etmede ve gebeliğin sağlıklı sürmesi üzerinde olumsuz etki yapmaktadır.
Hamilelik için gerekli şartları yerine getiren bir kadının sonuçsuz kalması durumunda doktora gitmeden ne kadar süre beklemesini önerirsiniz?
Korunmasız ilişkiye ve düzenli cinsel birlikteliğe rağmen gebelik elde edilememesini kısırlık olarak tanımlıyoruz. Ancak bu, evliliğin ilk birkaç ayında gebelik elde edilmediğinde de kısırlık olrak algılanmamalıdır. Bu tanımı tamamlayan kriter, sürecin en az 1 yıl olmasıdır. Eğer çiftler 1 yıl boyunca korunmadıkları halde gebelik elde edemiyorlarsa bunu kısırlık olarak tanımlamalıyız. Bu sürenin tamamlanması ile beraber çiftlerin hekime başvurmaları gerekmektedir. Ancak bu 1 yıllık süreç tüm kadınları kapsamamaktadır. Özellikle ilerleyen yaş ile gebelik elde etmek zorlaştığından, 35 yaşın üzerinde bu süreyi 6 ay ile sınırlamak daha doğrudur. 40 yaş üzerinde ise vakit kaybına hiç tahammülümüz yoktur. 40 yaş üzerindeki bir kadın gebelik arzuluyorsa vakit kaybetmeden hemen hekime başvurmalı ve bir sorun varsa bunu vakit kaybetmeden öğrenmelidir. Üreme tıbbı ile ilgilenen biz hekimler, çoğu zaman bu yaş grubundaki hastaların bir sorunu olmasa da hemen tıbbi desteğe başlamayı tercih ederiz. Bu nedenle bu yaş gruplarındaki kadınlar hekimlere başvurma konusunda tereddütsüz olmalıdırlar.