O gemi gelecek mi İsmail Abi?


Hiç beyhude uğraşmayın, tutturmuşlar bir türkü, aynı telden çalsın dinlesinler, bir yerden sonra bıkar, susar giderler nasılsa.


Müge de böyle güzel yazılar yazardı. Özledim onu..

Mügehatun değil mi?
 
Geç değil arkadaşım başka bir yerlerden

Hatta kalemine de bayıldım küçük denemeler hikayeler bile yazabilirsin

Yazindaki lezzet tarif edilemez

Yazarlık gibi bir ilgi alanım yok, benim harcım değil.
Dramaturji mezunu birkaç arkadaştan biliyorum, hani öyle kendi kendime karalayayım olsun gitsin denecek bir şey değil; ilgi, bilgi, çalışma isteyen bir şey. Benim de ilgimi çekmiyor, bilgim de ortalama bir okuyucu kadar, yok yani.

Teşekkür ederim iltifatın için.
 
"Sessiz Gemi" gelmediği sürece geç değildir. Hayallerinizi ötelemeyin.

Öyle elbette.
Zaten ucundan tutuyorum bir şekilde, elimden geldiğince; baya irdeledik de konu içinde, akışa bırakmak en güzeli olacak sanırım. Hazır olunca, ne zamanın bir önemi olacak ne de ne kadar haz aldığımın. Kendimi kendime ispatı tamamlamış olacağım çünkü.

Evet ya. O da tatlı tatlı konuşurdu. Ne zaman konunu görsem aklıma o geliyor böyle:)

Severdim ben de Mügehatunu, zor bir zamandan geçiyordu en son.
Teşekkür ederim.
 
Severdim ben de Mügehatunu, zor bir zamandan geçiyordu en son.
Teşekkür ederim.

Konu ile ilgili yorumum yok ancak bir sorum var cevaplarsan sevinirim, sadece merakran soruyorum. Bana da mügeyi hatırlatıyorsun.
Mügenin gidişiyle katılmışsın kk'ya yani daha öncesinde kayıtsız mı takılıyordun yada başka bir kaydın mı vardı?
 

Daha önce bir üyeliğim vardı, iptal ettirdim ve bir süre girmedim.
Müge ile bir alakam yok, birkaç özel mesajlaşma haricinde.
 
Daha önce bir üyeliğim vardı, iptal ettirdim ve bir süre girmedim.
Müge ile bir alakam yok, birkaç özel mesajlaşma haricinde.

Teşekkür ederim cevap verdiğin için, daha önce soracaktım belki ben benzetiyorumdur diye sormadım şimdi birkaç kişide anımsıyınca soramadan geçemedim.
Herşey gönlünce olsun.
 
Teşekkür ederim cevap verdiğin için, daha önce soracaktım belki ben benzetiyorumdur diye sormadım şimdi birkaç kişide anımsıyınca soramadan geçemedim.
Herşey gönlünce olsun.

Rica ederim.
Doğru biraz andırıyor gibi.
Normalde böyle duygusal ele almamaya çalışırım bir konuyu; ama gardımı düşüren bir mevzudur bu benim için, aklımı ekarte eder. Bir annem zaten, bir de şu resim işinin sündüğü karman çorman his; ikisi beni diz üstü çöktürüyor.

Bilmukabele, senin de gönlünce olsun.
 
Şu zavallı konu kk tarihinde görülebilecek en saçma tartışmalara tanık olmuş öfke kusma alanı olarak kullanılmış ne yazık

Konu sahibi nasıl yazmış çok mu edebi çok mu uzun çok mu kafa şişirici bilmiyorum ancak 'en azından' ana dilini doğru kullanıp düzgün cümleler kurmuş 'en azından' ne anlatmak istediği anlaşılıyor noktalama işaretleri paragraflar var.

Bunlar konu sahiplerinde çok bulunmayan özellikler malum
 
Sanki kadın sanatçı, hayatım çok zor geçti falan dedi.
Sanki kadın ben yazarım yazar olmak istiyorum dedi.
Sanki kadın derdime ille yorum yazın ilgilenin benle dedi.

Konu nerden nereye sürüklendi.
Ya benim anlama yeteneğim sıkıntılı ya milletinki..

Burada vaktinde yeteneklerinin ve isteklerinin peşinden koşamamış, beklediği desteği görememiş bunun hüznünü yaşayan bir yandan hala umut etmek isteyen bir kadın var.

Heralde millete sataşmadan, ezip aşağılamadan alınmış beğeniler rahatsız etti.
 
Milleti zan anlatında bırakma
Anlama yeteği yazmışsın ondan bahsettim :)
 
Bu platformda o kadar bozuk cümleler, o kadar eksik kelimeler, konulmayan noktalama işaretleri, ayrılmayan paragraflar görüyoruz ki; sizin net ve anlaşır cümleleriniz, bir çırpıda okunan akışkan yazınız insanlara konunuzdan ziyade yazım şeklinizi düşündürüyor. Acaba diyorlar belki bir edebi yoklama içinde miyiz? Sanmıyorum gerçekte hickimse burda kurduğu cümlelerle konuşsun. Yazı dili başkadır sonuçta.

Ancak okurken ben de mugehatunu hatırladım nedense. Profil fotografiniz da onu çağrıştırıyor. Onun için daha çabuk benzerlik kurulmuş da olabilir.

Belki de alışık değiliz böylesi net anlatımlara. Konular genelde bir solukta hızlı hızlı, özensiz yazılmış ve okurken de insan nefes nefese kalıyor. Halbuki öyle yazanlara da biraz düzgün yazsan ikazlari yağıyor. Kimse birseyden memnun değil yani.
 
Ne çok benzerlik var öyle... O "geç kalmışlık" çok acıdır iyi bilirim. Hatırlattın şimdi gece gece... :) Resmen tokat yedim.

Ama ilginçtir bi yandan da tekrar çizime başlama isteği oluştu. Tokat iyi geldi gibi...
 

Yazıyı nasıl yazmışım, ne demişim, ne dememişim; neresinden çekip neresinden tutmuşum, süslü mü olmuş vs vs; bunları görmedim, bunu anlatamadım gitti arkadaşlara. Ama şunu da dedim geri çekildiğimde "Keşke bu kadar dökmeseydin. Drama Queen'e bağlamışsın" ... Sonra da "Zaten en duygusal olduğum konu bu, belki sert bir eleştiri gelir, hırs katar, bırak gitsin" dedim. Ancak yorumlar resimden, "Yaparsın ya bu kadar salma kendini!" den, "Çok takılıyorsun hayale, gerçekçi olmalısın artık" dan, "Yap, durma o zaman"dan çıktı, bir noktadan sonra yazarlara, tablo görmeden tablo eleştirilerine, "Yazın böyleyse, senin resmin de yeterli değildir"lere, "Sanatçı olamazsın"lara kadar geldi. Bunu tetikleyen de hakaretten banlandı, gelip buralarda yazar isimleri verip kıyaslara girdi üzerine. Bu da durumun ayrı bir ironik yanı ya neyse.

Yav ben ne anlayayım yazarlıktan, söylüyorum "İlgim yok, bilgim yok, öyle bir iddiam yok" ısrarla hala edebi eleştiri geliyor. Bir yazıda noktalamalar doğru mudur ve kelimeyi düzgün yazdım mı ona bakarım yani gerisi için bir uğraşım yok, anlamam da.

Sonra oradan çıktı, hayat kıyaslarına, tahminlerin ısrarına, yetersiz acılara doğru gitti; abi ben otobiyografi yazmadım buraya, beni anlattığım kadar bilirsin burada, oturup da hayatımda kaç ölüm, kaç iflas, kaç hastalık gördüm, neyin acısını nasıl çektim bunları irdeleyip "Yeter değil mi çekmiş miyim baya?" mı demem gerekiyordu, bilemedim. Yüzeyden yazdım, küçük bir anın tüm birikenleri hatırlatıp hırpaladığını söyledim, yok. Bir konu, ancak bu kadar zavallı edilir konu sahibi nin de dediği gibi.

Birini memnun etmek için yazmadım, kendim sıyrılayım şu saçma halden diye yazdım, keşke deftere yazıp yırtıp atsaymışım ya lanet olsun, sadece insan istedim o an tanımadığım birileri "Üzülme" desin istedim. Neyse, ne diyeyim daha yani?
 

Çizin, boyayın, istek varken yapın; yeteneğinizin ölmesine izin vermeyin, ben de vermeyeceğim.
 
İnsan bazen boşlukta havada uçuyor gibi kalıyor. Ne yapacağını bilemiyor. Böyle zamanlar bence hayatın dönüm noktası. Ya aynı atalete devam ederiz ya da kalkıp yeniden yol almaya başlarız.

Burada her türlü yorum olacağı için ben derdimi yazmayı yeğlemiyorum. Zaten gerçek hayatta insanlar fazlasıyla üzüyor bir de sanalda tanımadığım insanların, üstelik benim duygu durumumu, şartlarımı hiç bilmeyen insanların beni üzmesini kaldiramam. Herkese böyle yapın da diyemem kiminin çevresinde kimsesi yok, insanlarla çok iletişim halinde olamıyor ya da onu anlayan hiç kimse yok. Sadece buradan sıkıntısını çözüme ulaştırabiliyor belki.

İlk yorumumda dediğim gibi zaman geçiyor. Her dakikası kıymetli. Madem yetenek ve çabanız var durmayin, duraksamayin, başlayın hemen. Her zaman çevremizden istediğimiz desteği alamayabiliriz. Bazen çok umursanmayabiriz. Hayat bizim, kararlar bizim. Zamanında hayati kararlariniza çok müdahil olunduğu için böyle karışık hissediyorsunuz bence. Yine birileri beni desteklesin, arkadan telkin versin, dürtsün diye fısıldıyor bilinçaltınız. Hayat sizin hayatınız ve rota sizin içinizde. Nereye gitmek istiyorsanız oraya çevirin.
 

Üzülmedim yorumlara, bende hiçbir ederi olmayan tanımadığım tipin biri gelip atıp tutmuş filan işin orasında değilim, ben kendimi biliyorum, bir ispat çabası içinde de değilim. Ama konu dağıldı, konu saptı, Mune uyardı yok, hala aynı. Konuma kilit atılmak durumunda kalsın istemiyorum; ama ısrarla polemik üzerine polemikle geliniyor. Olay o yani. Neyse.

Baya farklı yorumlar aldım konu içinde; "Kendini hazır hissetmiyorsun bence" denildi mesela; bunu irdeledim ki doğru. Kendimi "Zaman geçiyor, zaman geçiyor" diye sıkıştırdıkça, sergi için tarih koyup öteledikçe geç kalmışlık hissimi besliyorum. Oysa geç kalmak ya da erken gelmek değil; vakitsizlik mesele. Vakitsiz kalmak... Ki "Bir vakti yok, doğru zaman var ve zaten o an geldiğinde, sen harekete geçmiş olursun" dendi ve "Budur" dedim kendi kendime.
Rotayı kurs ile çevireceğim; sonrasında kendi kendine gittiği yere kadar nasıl gidecekse, ne olacaksa olacak sanırım. Yani önce kendim tatmin olmalıyım; kendimce yetersiz bulduğum noktaları eğitimle "Yeter" hale getirmeliyim, kendimi dinlendirmeliyim. O zaman zaten serginin bir önemi olmadığını daha net göreceğim.
Teşekkür ederim yorumunuz için.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…