Beyinsiz Adam- Akp mitinginde bir monşer
Bu yazıyı belli bir elitlik seviyesindeyseniz okuyun, değilse lütfen reklamlara tıklayıp gidin.
Öte yandan beni gözlemlerimi yazmam için cesaretlendiren yazının linki şu:
http://sarapvepeynir.blogspot.com/2014/03/akp-mitinginde-bir-capulcu.html
Geçtiğimiz gün AKPnin Yenikapı mitingine gittim. Ne işim vardı benim AKP mitinginde?
Bu soruyu soran sadece ben değilim, görüşlerimi bilen herkes aynı soruyu soruyor. Gümüşhaneden eniştem bile arayıp orada ne işim olduğunu sordu. Ona cevabım şu oldu: SA-NA-NE!!!!
Ama size cevabım bu olmayacak. AKP mitingine gittim çünkü halkımın selametini düşünüyordum. Dedim ki, eğer halkın arasına karışırsam, onlardan biriymişim gibi davranırsam ne kadar cahil ve seviyesiz olduklarını daha yakından görür ve onları ne kadar cahil ve seviyesiz oldukları konusunda ikna edebilirdim.
Elbette bu, yani onlardan biri gibi davranma meselesi, sandığım kadar kolay olmadı. Mitingde dikkat çekmemek adına annemin yer bezi olarak kullandığı eski gömleğimi giydim. Üstüne de üzerinde tepinerek ütüsünü bozduğum lacivert bir ceket geçirdim. Ama hem gömlek hem de ceket Vakkodan olduğu için, fotoğrafta göründüğü gibi, en ufak şekilde bozulmadı bile. Saçlarımı özenle dağıttım, tuvaletten sonra elimi yıkamadım ve biraz yerde yuvarlanmak suretiyle üstümü başımı toz içinde bıraktım. Yeterince kötü kokmadığımı, bu şekilde dikkat çekeceğimi fark edince tişörtüme bir miktar da sarımsak sürdüm. Artık çıkmaya hazırdım.
Taksi ile Yenikapıya gittim. Aslında halktan biri gibi görünme adına belediye otobüsüne binmiş ama dayanamayıp bir durak sonra küfrederek inmiştim. Rahat bir yolculuk oldu.
Miting alanı gerçekten çok kalabalıktı. Dikkat çekmemek adına yere tükürüp bir iki geğirdikten sonra miting alanına girdim.
Öncelikle bu kitleden biraz bahsetmek lazım. Kim bu 1 milyon insan?
Onlar görmezden geldiklerimiz
Evet, hani bugüne kadar gözümüzün önünde olan ama görmezden geldiğimiz, ölü taklidi yaparsak gider dediğimiz insanlar var ya, hani farkına varmadığımız, hani iki kelime konuşmaktan sıkıldığımız, hani üç cümle konuşunca baygınlık geçirdiğimiz
İşte onlar
Çocuğumuzun bakıcısı Şermin Abla
Sitemizin güvenlik görevlisi Mustafa
Tekstil atölyesinde 12 saat sigortasız çalışan Makbule
Annesi Behiye
Kardeşi Murat
Kayınbiraderi Hulki
Eltisi Atiye
İskiden emekli Müslüm amca
Onlar işte
Bir CVsi olmayan insanlar
İnsan üşenmeyip bir şeyler yazar değil mi? Yazmıyorlar. CVleri yok, anlatabiliyor muyum?
Onlar birbirleriyle konuşmayan insanlar
Aralarında Afrika yerlileri misali tuhaf sesler çıkararak anlaşıyorlar. Birinin hı dediğini duydum mesela, efendim demekmiş, öbürü ıııh dedi, istemiyorum anlamına geliyormuş. Sevindiklerini zaman bizim alkış dediğimize benzer tuhaf bir el çırpma hareketi yapıyorlar. Üzüldükleri zaman iyice küçülüyorlar.
Onlar yanlarında tek bir gazete taşımayanlar. Evet hiçbirinin koltuğunun altında tek bir, bakın tek bir diyorum, tek bir gazete yok. İkiyi üçü geçtim, tek diyorum, yok. Onlar telefonla internete bağlanmayanlar, twitter mwitter kullanmayanlar, RT nedir bilmeyenler, FAVdan haberi olmayanlar, DMden yürümeyi hiç tatmamış olanlar, interaksiyonun bereketini yaşamamış olanlar
Onlar yorgun bacaklar, nasırlı eller. Neutrogena derinlemesine bakımdan haberi olmayanlar, Dove kremi görse üzerlerine sürüp yağlı güreş yapacak olanlar
Onlar beslenemedikleri için boyu benden kısa olanlar
En son Japonyaya yaptığım elit seyahatte bunu yaşamıştım. Ama onların gözler çekik olduğu için gene sempatiklerdi. Bunlar böyle, tövbe Tanrım, cüce gulyabaniler gibi, 1 otuz boyları hepsinin. Japonlarınki genetik ama bunlarınki opera seyretmedikleri için, klasik müzik dinlemedikleri için kısa kalmıştı. Fark edilmemek için biraz eğilmek zorunda kaldım.
Otobüsle geliyorlar çünkü arabaları yok çoğunun
Olsa da benzine paraları yok
Olsa da nasıl çalıştıracaklarını bilmiyorlar
Nasıl çalıştıracaklarını bilseler de ayakları gaz pedalına yetişmez. Çünkü kısalar.
Nerede ise tamamı geldikleri ilçe teşkilatı tarafından sağlanan anlık veya devamlı yardıma muhtaç
AKP Esenler teşkilatı kartı taşıyan bir genç elinde biberonla insanlara su içiriyor ve bir yandan da ağızlarına ekmek sokuşturuyordu, onları en azından miting süresince hayatta tutmaya çalışıyordu. Muhtemelen pek çoğu mitingden sonra ölmüştür.
Bunlar bizim Makarnaya, bulgura oyunu satıyorlar! diye kızdığımız, aşağıladığımız, yeri geldiğinde bir iki tokat çaktığımız, dersini almazsa üzerlerinde sigara söndürdüğümüz insanlar.
Ama o makarna öyle değerli ki onlar için. Kendi onunla doyuyor, çocuğunu onunla doyuruyor. Bizim gibi Nusrette yemiyor, steakden haberi bile yok. Birine yaklaşıp Hanımefendi şurada yarımşar porsiyon köfte yer miyiz? dediğimde uzaylı görmüş gibi bakıp benden uzaklaşması bundandı. Oysa makarna deseydim tıpış tıpış gelecekti.
Makarnanın neden onlar için bu kadar önemli olduğunu nerden mi anladım? Yanımda getirdiğim bir liralık simit ve 50 kuruşluk suya yutkunarak bakmalarından. Resmen içime düşeceklerdi, dudaklarını dilleriyle ıslatıp yalvaran gözlerle bakıyorlardı. Simitten bir parça koparıp havaya attım, ortalık birbirine girdi, size şu kadarını söyleyeyim, en son bu sahneyi Üsküdar-Eminönü hattında martılarla yaşamıştım. Pet şişemden de avucuma bir miktar su alıp yüzlerine serptim, bu onları bir süre idare ederdi.
Yalnız bayanlara karşı çok kibarlar. Yoldan bir kadın geçtiğinde kafasına bir tane geçirmek yerine yol falan veriyorlar. Beni en çok şaşırtan bu oldu.
Dünyadan haberleri yok, Romada moda haftası başlamış umurlarında değil, Londrada inşası devam eden opera binasının iki senedir hala bitmemesini tınlamıyorlar.
Selfie nedir bilmiyorlar. Birine hocam bir selfie alalım mı şöyle hep beraber dediğimde sen al, ben yanımda ekmek getirdim diyecek kadar en önemli olaylardan bihaberler. Selfieyi bir çikolata markası, yahut bir yiyecek türü zannediyorlar. Neden? Çünkü ben uykumdan feragat edip gecenin bir yarısı Oscar ödül törenini izlerken bu amcamız akşam 10′da tavuk gibi uyumuştur da ondan. O özel gecede ben dakikaları sayarken, Ellenin çektiği fotoğrafla büyülenirken bu amca rüyasında makarna görüyordu da ondan.
Derken Tayyip geliyor. Helikopterle önce alanın üzerinde bir tur atıyor, sonra aşağıya emirler yağdırmaya başlıyor, safları sıklaştıralım, arkada boş yerler var gibi. Eski imam-hatipli ve İETT çalışanı olduğu için bunlar normal. Normal olmayan ise bu insanların bu kadar itaatkar olması. Adam gökyüzünden emir veriyor, bunlar uyguluyor. Vay be dedim kendi kendime, bu kitle aşağılanmayı çok seviyor. Hemen test etmek için yanımdaki amcaya naber lan ibiş dedim, şöyle bir döndü baktı, nasıl gidiyo lan dümbük deyince üzerime yürüdü ve kaçmak zorunda kaldım. Belli ki başka bir partinin ajanıydı, yoksa hoşuna giderdi.
Peki bu insanlar neden mi böyleler? Çünkü yönlendirilme dışında alternatifleri yok. Hayatları boyunca talimat alıyorlar. Ali çöpü at, Hatice yerleri sil, Memduh boşları al
Aç kalmamak adına itaat etmişler. Oysa ben kimseye itaat etmem, annem çöpü dök dediğinde, maşallah benden sağlamsın git kendin dök, derim. Hemen dökmem yani, bir sorgularım, irdelerim, önce bir miktar klasik müzik dinlerim. Böylece uzun boylu ve elit bir insan olurum.
Sonuç:
Bu mitinge katılanlar cahil ve seviyesiz insanlar, boylar bir otuz, fakirler ve ancak dışarıdan yardımla hayatta kalabiliyorlar. Çok büyük bir maceraya girdim ama çok önemli bir ders çıkardım: Onlarla iletişim kurmamız gerekiyor. Biliyorum iki cümle sonra sıkılıyoruz ama lütfen onlarla konuşalım ve onlara ne kadar cahil ve seviyesiz olduklarını söyleyerek kendi partilerimize oy vermeye çağıralım. Bunu başarabiliriz.
Kaynak :
http://beyinsizadam.net/akp-mitinginde-bir-monser/
Bu Daha güzel olmuş bence bir okuyun.