Daha öncesinde farklı ve çok daha güzel illerin üniversiteleri alıma çıktı. SB alımını beklediğim için üniversite gelecek olmasına rağmen başvuru yapmadım. Çünkü SB alımında da istediğim şehir gelecek gibi görünüyordu kılavuz eski hali ile kalsaydı. Sonra deprem oldu. Kılavuz revize edildi. Alımlar deprem bölgesine kaydırıldı. Çok fazla sağlıkçı maalesef ki vefat etti, çoğu tayin istedi bu yüzden ihtiyaç doğmasını anlayabiliyorum. Isparta da denk geldi aslında. Bunun yanında yerli halktan birini tanımıyorum. Oradan öğrenciler ile konuştum. Şehrin öğrenci şehri olmasından kaynaklı çok canlı, çok hareketli, modern bir şehir olduğunu söylediler. En kötü Antalya üç saat diyorlardı. Sadece merkeze uzak ilçeler sıkıntılı olabilir demişlerdi. Bu yüzden de olumlu şeyler düşündüm yani.Yani Isparta insanını gerçekten duymadınız mı, oldukça tutucular ve sosyallik yok denecek kadar az. Size burayı düşünmenizi ne sağladı merak ettim. Malatyayı beğenmeyip gittiğiniz şehre değmesi gerekir örneğin Ege veya Akdeniz kıyısındaki bir şehir olmalı.
Daha sosyal bir yerde akşam kafe bar vs. gitmekte çok bir meziyet değil. Şehir dışı tur vs. siz de demişsiniz zaten daha donanımlı etkinlikler. Hem kadrolu hem daha fazla kazandıracak bir iş şu an sizin için daha önemli gibi görünüyor. Akraba baskısı vs. olayını anlamadım. Nasıl bir baskı kurulacak üzerinizde?Merhabalar, yakın zamanda şöyle bir konu açmıştım : Hep En İstemediğim Şeyler ile Sınav Oluyorum Atandım ama Mutlu Olamıyorum
BDV'yi çok işgal ediyormuşum gibi geliyor, kusura bakmayın. Bu atanma-atanmama ile ilgi son açacağım konu olacak. Fikir verirseniz çok mutlu olurum.
Malatya 'ya atanmıştım hemşire olarak. Alımların %80'i deprem bölgesine yapıldığı için bir noktada yazmak zorunda kaldım. Ama hem kalacak yer problemi olduğundan (konteyner, yurt durumu falan net değil), hem o şehirde çok sayıda yobaz akrabam olduğundan, şehrin biraz tutucu olmasından, ailemin çevre illerin birinde olup şehir toparlanırsa ve ben ev tutarsam yanıma gelmek isteme ihtimallerinden dolayı çok mutsuzdum. Bu arada deprem bölgesinden yıkımın çok olduğu Hatay, Maraş gibi iller de gelebiliyordu. Ama oralar direkt sosyalleştirme bölgesi olarak geçiyordu. Yani atandığın takdirde seni Sahra 'ya da verebiliyor, şehre çok uzak bir ilçe devlet hastanesine de ya da merkezde ayakta kalmış belki iyi bir hastaneye de... Tüm bu ihtimaller cesaretimi kırdı ve Malatya' yı onların üzerine yazdım.
Daha öncesinde üniversite hastanelerine de başvuru yapmıştım. Birkaç gün önce Isparta Süleyman Demirel Üniversite Hastanesinin de asıl listesine girdiğimi gördüm. Ve acaba dedim oraya mı gitsem?
Tercih danışmanına sorduğumda "Yerinde olmak isteyen milyonlarca genç var. Bu çok mantıksız olur. Biraz şükret." minvalinde konuştu. Çünkü şöyle ki (Tamamen tercih danışmanının anlattığı şekilde bahsediyorum.) "Üniversite hastanelerinde performans diye bir olay var. Başhekim kalkıp 'Performansını beğenmedim.' deyip sözleşmeyi feshedebilir. Sözleşmeli olduğun için mobing olayı daha çok olur. Üniversite hastanelerinin iş yükü çok daha fazla olur. Çakılı kadro, kolay kolay tayin alamazsın. Özlük hakların kamuya göre daha az olur. Çoğu üniversite hastanesi personeli kamuya geçmeye çalışıyor. Malatya 'da bir iki sene zorluk çekersin. Ama Ankara' da meslektaşın on bin kira verirken sen birikim yaparsın. Şu an hizmet puanı ne bilmiyorum ama deprem ili olduğu için muhtemelen daha da artacaktır. Yine deprem ili olduğu için teşvik ödemesi de fazla olur daha fazla kazanırsın. " şeklinde konuştu.
Yani dışarıdan bakıldığında kamuyu bırakıp üniversite hastanesine gitmek evet mantıksız duruyor. Ama sevdiğim il sevmediğim il olayı kafamı karıştırıyor. Çok üzüldüğümü gören annemler de " Merak etme, biz de seninle yaşamak istemeyiz zaten. " diyorlar. Ama bu söylediklerinin arkasında dururlar mı bilmiyorum. Sonuçta küçük bir yer ayrı ayrı ev tutmamız yine akraba şerrine maruz kalmama neden olur. Yani bilmiyorum şehir depremden önce de emekli şehri gibiydi öyle eğlence mekanı falan bildiğim kadarıyla yoktu. Şimdi deprem oldu artık sosyallik tamamen sıfıra inmiştir. Gezi turlarına falan katılırım, çevre illere giderim diye plan yapmaya çalışıyorum ama şimdiden ot gibi yaşayacakmışım gençliğim gidecekmiş gibi geliyor. Bu sebeplerden dolayı da acaba üniversite hastanesine mi gitsem belirsizliğini yaşıyorum.
En güzel yaşlarım ot gibi geçecekmiş gibi geliyor. Ama bu faktörler de var. Kamu olsun diye insanlar Sahra 'yı bile göze aldı.
İstanbul'da özgürdüm. Kimse kimseyi tanımıyordu. Oturduğumuz yer çok lüks semtlerden biri değildi ama orta halli özgür bir yerdi. Baskıdan kastım yani nasıl anlatsam yobazlar, gericiler. Ben onlara göre çok açık giyiniyorum mesela. Çok farklı düşüncelerim var. Yıl 2023 ama onlar kadın-kız ayrımı bile yapan kişiler. Ben mesela kendimden 'genç kadın' diye bahsediyorum ya artık 18'i geçmiş olduğum için hemen düzeltme yapıyorlar 'genç kız' diye. Bu aşamada kalmışlar yani. Eniştem benim yanımda kızı için "Kapanmazsa kafasını kırarım." falan diyor. Anlaşamıyorum bu yüzden. Benimseyemiyorum. Mesela benim için bir akşam bir erkek arkadaşım veya bir kız arkadaşım ile bir yerlerde oturmak çok normal, sizin için de normaldir. Ama onlar için normal değil. Türlü türlü şey söylerler. Ya da evler yeniden inşa edilirse ailem o şehre gelse bile ben ayrı yaşamak istiyorum. Aynı şehir iki ayrı ev, kötü yola düşmüşüm gibi muamele yaparlar. Yani onlarca böyle örnek sayabilirim.Daha sosyal bir yerde akşam kafe bar vs. gitmekte çok bir meziyet değil. Şehir dışı tur vs. siz de demişsiniz zaten daha donanımlı etkinlikler. Hem kadrolu hem daha fazla kazandıracak bir iş şu an sizin için daha önemli gibi görünüyor. Akraba baskısı vs. olayını anlamadım. Nasıl bir baskı kurulacak üzerinizde?
Açık söyleyeyim bence Malatya doğu bölgelerinin en güzel ikinci şehri (birinci Antep). Çok daha güvensiz bölgelerde, hatta köylerde görev yapan nice insan varken Malatya merkez ilk atama yeriniz için nimet. Hem fay hatları enerjisini boşalttığı için uzun süre deprem tehlikesi yaşamayacak bir şehir Allah korusun. Öğrenciler kendi kampüs içi yaşantılarından dolayı Isparta övmüşlerdir yoksa çalışan biri açısından Isparta hiç de kamu memurluğunu yakıp gidilmeye değer bir şehir değil. Atandığınız yerde güzel arkadaşlıklar kurup basit bir cafede piknikte ev oturmalarında dahi çok eğlenebilirsiniz, maaşınızdan artırıp tatillere çıkabilirsiniz biraz mutlu olun. Kaldı ki haftanın 5 günü çalışıp yorulacaksınız öyle barlar sokağı vesaire canınız gitmek istemeyecek. Kafa dengi arkadaşlarla evde çok daha güzel ve hesaplı sofralar kurulur.Daha öncesinde farklı ve çok daha güzel illerin üniversiteleri alıma çıktı. SB alımını beklediğim için üniversite gelecek olmasına rağmen başvuru yapmadım. Çünkü SB alımında da istediğim şehir gelecek gibi görünüyordu kılavuz eski hali ile kalsaydı. Sonra deprem oldu. Kılavuz revize edildi. Alımlar deprem bölgesine kaydırıldı. Çok fazla sağlıkçı maalesef ki vefat etti, çoğu tayin istedi bu yüzden ihtiyaç doğmasını anlayabiliyorum. Isparta da denk geldi aslında. Bunun yanında yerli halktan birini tanımıyorum. Oradan öğrenciler ile konuştum. Şehrin öğrenci şehri olmasından kaynaklı çok canlı, çok hareketli, modern bir şehir olduğunu söylediler. En kötü Antalya üç saat diyorlardı. Sadece merkeze uzak ilçeler sıkıntılı olabilir demişlerdi. Bu yüzden de olumlu şeyler düşündüm yani.
Tutturmuşsunuz bir barlar sokağı. Sanki annenizin karnından barla çıktınız yahu. Beklentiniz biraz fazla. Nispeten küçük ölçekli olan büyükşehirlerde barlar sokağı olsa bile çok da nezih yerler olmuyor zaten. Bursa ve İstanbul’da, kafa olarak modern semtlerde yaşadım hep. Üniversite hayatım Kadıköy ve Taksim’de geçti. Arkadaşlarımla da hep pub, bistro tarzı mekanlarda takılırdık. Güneydoğuda bir ilçeye atandığımda bunları hiç dert etmemiştim, gittiğimde de hiç sıkılmamıştım. İnsanlar Şırnak’a, Hakkari’ye gidiyor. Ama hep genç ortam olduğu için ömürlük dostluklar kurup dönüyorlar memleketlerine. Beraber vakit geçirip her fırsatta şehir dışı gezileri vs. yapıyorlar. Sizin de elbet öyle çevreniz olur eğer sosyal biriyseniz. O kadar atanamayan, işsizlikten, çaresizlikten bunalıma giren genç varken sizinki biraz şımarıklık gibi geliyor. Akraba ya da aile bahane biraz, siz çizginizi net bir şekilde çekerseniz kimse hayatınıza zorla giremez.
Ki bildiğim kadarıyla Malatya çok yeşil bir yer bir sürü gezilecek yayla, doğal güzellik, çarşı pazar vesaire var. Bana doğudan bir yer seç deseler direkt Malatya derdim sanırım. İstanbul’daki gibi karmaşa, kalabalık yoruyor insanı belli bir yaştan sonra.Atanana kadar hayatimda köy gormedim.Izmirin merkezinde dogup buyuyup Eskisehirde okudum.Sonra 22 yasinda dagin basina kirsalin en dibine yaylaya atandim 5 senem gecti ya.Su tribe girmedim hayat akip gidicek,sosyallesemeyecegim diye.Toplanip yaylaya ciktik,yakin sehirlere h.sonu gezmeleri yaotik,yemek yemege ilce merkezine gidicez diye sevincten delirirdik.Ne sosyallikmis arkadas.Cidden simariklik.Bu uye degilmiydi ders calismam lazim hastanelerin yurtlari beni alir mi diye burda karin agrilari ceken? Valla atanmasin boyleleri.Niceleri bekliyor onun yerini.
İstanbul'da özgürdüm. Kimse kimseyi tanımıyordu. Oturduğumuz yer çok lüks semtlerden biri değildi ama orta halli özgür bir yerdi. Baskıdan kastım yani nasıl anlatsam yobazlar, gericiler. Ben onlara göre çok açık giyiniyorum mesela. Çok farklı düşüncelerim var. Yıl 2023 ama onlar kadın-kız ayrımı bile yapan kişiler. Ben mesela kendimden 'genç kadın' diye bahsediyorum ya artık 18'i geçmiş olduğum için hemen düzeltme yapıyorlar 'genç kız' diye. Bu aşamada kalmışlar yani. Eniştem benim yanımda kızı için "Kapanmazsa kafasını kırarım." falan diyor. Anlaşamıyorum bu yüzden. Benimseyemiyorum. Mesela benim için bir akşam bir erkek arkadaşım veya bir kız arkadaşım ile bir yerlerde oturmak çok normal, sizin için de normaldir. Ama onlar için normal değil. Türlü türlü şey söylerler. Ya da evler yeniden inşa edilirse ailem o şehre gelse bile ben ayrı yaşamak istiyorum. Aynı şehir iki ayrı ev, kötü yola düşmüşüm gibi muamele yaparlar. Yani onlarca böyle örnek sayabilirim.
Ben de atanana kadar köy görmedim hayatımda. Üniversite için İstanbul’a geldim, sekiz sene yaşadım Kadıköy’de. Evet bir Caddebostan sahili yok oralarda ama ilk atandığım yeri, o yılları gülümseyerek anıyorum hep. Oradaki arkadaşlarımla hala görüşürüz. İlk atama yerleri hep güzel dostlukların kurulduğu yerler zaten. Merkeze arada bir konsere, tiyatroya, yemeğe gitmek kıymetli ve eğlenceliydi bizim için. Malatya ölü şehir şu an, böyle şeyler orası için zaman alır ama konu sahibi için deprem öncesinde de yobaz ve çekilmez bir şehirmiş zaten. İnsan şey demeden edemiyor: Malatya da sana meraklıydı zaten.Atanana kadar hayatimda köy gormedim.Izmirin merkezinde dogup buyuyup Eskisehirde okudum.Sonra 22 yasinda dagin basina kirsalin en dibine yaylaya atandim 5 senem gecti ya.Su tribe girmedim hayat akip gidicek,sosyallesemeyecegim diye.Toplanip yaylaya ciktik,yakin sehirlere h.sonu gezmeleri yaotik,yemek yemege ilce merkezine gidicez diye sevincten delirirdik.Ne sosyallikmis arkadas.Cidden simariklik.Bu uye degilmiydi ders calismam lazim hastanelerin yurtlari beni alir mi diye burda karin agrilari ceken? Valla atanmasin boyleleri.Niceleri bekliyor onun yerini.
Barlar sokağı bir üyeye cevap verirken verdiğim bir örnekti sadece. En küçük illerde bile oluyor Malatya'da o bile yok anlamında söyledim. Gerçi depremden sonra hiçbir şey yok. Bu kadar herkesin takılacağını hiç düşünmedim yani.Kendimi aşağı atasım geldi. Hiçbir kimseyi barlar sokağı yok diye şu şehre asla gitmem dediğini duymadım. En batılısı bile atanmak için köye gidiyor siz ise liseli modundan çıkamamışsınız. Atandığıız yerde akrabaları napacaksınız? Aynı birimde mi çalışacaksınız? Birkaç tanıdığım hemşire var. Sosyallikten ölürken siz ise daha nelerin peşindesiniz. Ya ayağınız yere basmıyor ya da ben abartıyorum.
Size kötü bir haberim var. Sadece Malatya değil, bu ülkenin çoğu ili böyle zaten.Barlar sokağı bir üyeye cevap verirken verdiğim bir örnekti sadece. En küçük illerde bile oluyor Malatya'da o bile yok anlamında söyledim. Gerçi depremden sonra hiçbir şey yok. Bu kadar herkesin takılacağını hiç düşünmedim yani."Barlar sokağı olmadığı için gitmek istemiyorum." diye bir cümlem de yok ayrıca. Şehir çok küçük bir yer attığım her adımda önüme bir tanesi çıkıp "Burada ne işin var diyecek?" mesela, dip dipe burun buruna olacağız. Gece bir yerde görseler eski devirden kalma insanlar gibi türlü türlü laf söyleyecekler. Aynı yerde çalışmayacağımızı ben de biliyorum.
İstanbul'da doğup büyüdüm ve üniversiteyi de orada okudum. Kırsalı daha önce hiç görmedim.Kirsalda buyuyup sonra atanip neye saracagini sasiran memur saskinligi bu.Nerde olsa tanirim bu tribi.
Herkes büyük diyor ama ben bir büyüklüğünü göremedim. Bilmiyorum İstanbul kaosuna alıştığım için mi şehre önyargılı mı davranıyorum ama çok küçük görünüyordu gözüme. Gaziantep, Ankara, Diyarbakır vs gibi bazı illere de gitmiştim gezmek amaçlı, onlarla kıyaslayınca da çok küçük duruyor sanki.Akrabalardan uzak olduktan sonra Malatya da güzel olur. Cidden bunu 3 sene afrikanin köyünde yaşamış bi insan olarak söylüyorum önemli olan şehir barlar bilmem ne değil kurduğun güzel ilişkiler. Malatya şu an hayalet şehir olsa da eski hali ile oldukça büyük guzel bir sehirdi doğası vs zaten çok güzel. Komik bir sey söylemek istiyorum. Malatyada şu an bir dolu yabancı calisan var dünyanın her yerinden insani yardım BM kuruluşu vs deprem sebebiyle orda. Bunu neden söyledim şu an oraya atanan sadece siz olmicaksiniz. Turkiyenin 4 bir yanından bir sürü hemşire doktor memur arkadaşıniz olacak. Zaten ilk etapta onlarla vakit geçireceksiniz. Barda olmasa da evde takilacaksiniz. Sizi çok etkilemeyecek şehir. Biz afrikada 3 tane evin olduğu köyde ne çok egleniyorduk is arkadaşlarımla. İstanbullular antepi tutucu zanneder ki alakası yoktur ne biçim tekno partiler yapiyor gençler burda. Her yerin ayrı iyi tarafları var. Pesimist olmayın.
Sadece bir kullanıcı Isparta 'da bulunan barlar sokağı ile alakalı bir şey dedi yanıt verirken "En küçük illerde bile en azından gençlere hitap eden bir barlar sokağı oluyor, Malatya 'da o bile yok. Emekli şehri gibi. " dedim ve barlar sokağına taktı herkes inanamıyorum gerçekten.Tutturmuşsunuz bir barlar sokağı. Sanki annenizin karnından barla çıktınız yahu. Beklentiniz biraz fazla. Nispeten küçük ölçekli olan büyükşehirlerde barlar sokağı olsa bile çok da nezih yerler olmuyor zaten. Bursa ve İstanbul’da, kafa olarak modern semtlerde yaşadım hep. Üniversite hayatım Kadıköy ve Taksim’de geçti. Arkadaşlarımla da hep pub, bistro tarzı mekanlarda takılırdık. Güneydoğuda bir ilçeye atandığımda bunları hiç dert etmemiştim, gittiğimde de hiç sıkılmamıştım. İnsanlar Şırnak’a, Hakkari’ye gidiyor. Ama hep genç ortam olduğu için ömürlük dostluklar kurup dönüyorlar memleketlerine. Beraber vakit geçirip her fırsatta şehir dışı gezileri vs. yapıyorlar. Sizin de elbet öyle çevreniz olur eğer sosyal biriyseniz. O kadar atanamayan, işsizlikten, çaresizlikten bunalıma giren genç varken sizinki biraz şımarıklık gibi geliyor. Akraba ya da aile bahane biraz, siz çizginizi net bir şekilde çekerseniz kimse hayatınıza zorla giremez.