Arkadaşlar merhaba.
Hayatımın artık şu döneminde elim kolum bağlı hissettiğim ve sahip olduklarımı da kaybettiğimi gördüğüm bir dönemdeyim. Kısaca kendimden bahsedeyim. 24 yaşında bir kamu kuruluşunda sözleşmeli çalışan, 6 senelik yakın arkadaşı kardeş bildiği insanla eve çıkan, kısaca hayali olan hayatı yaşamaya çabalayan bir insanım. Mesleğim sosyolog. Çok isteyerek okuduğum bu bölümün istihdam ve iş olanakları kısıtlı olduğundan iş arama sürecim ve sonrasında bulduğum işlerde karşılaştığım manzaralar beni psikolojik anlamda çok yıprattı. Ondan önceki süreçlerde de üniversite hayatımın pandemi ile altüst oluşu, Erasmus isteklerimin sürekli bir engel nedeniyle olumsuz sonuçlanması gibi birçok şey oldu. Ancak ben annemin ve babamın hep akıllı uslu çalışkan kızıydım. Ard arda gelen bu başarısızlıkları kendime yediremedim ve nasıl başa çıkacağımı bilemedim. Bir şekilde unutup onlar yokmuş gibi davranmayı seçtim hep. Önümde çok da başka bir seçenek yok gibi geliyordu o zaman. Günler geçti aylar geçti başardığımı düşündüğüm işlerde bile görmezden gelmek zorunda hissettiğim tahammülümü zorlayan çok fazla olay oluyordu ve ben birden bunca sorunla baş etmek için nasıl yol alacağını iyice karıştırmış haldeydim. Çok bunalıyordum. Herşeyden çabuk sıkılıyor ama pes etmeyi de kendime yakıştıramıyordum. Arkamdan başarısız diyecekler korkusu vardı yani. Hayatımda o sıra yolunda giden tek bir şey vardı. Dostum dediğim insan. O da çok zor günler yaşadı çok zor zamanlar atlattı. Ancak hep iletişimde kalıp birbirimize zaman ayırmaya özen gösterirdik. Biz üniversitede yurt arkadaşı olarak tanıştık ve sevdik birbirimizi. O benim yatay geçişle geldiğim okula farabi değişim öğrencisi olarak bir yıllığına gelmişti. Birlikte yüz yüze 9 ay gibi bir süre vakit geçirdikten sonra o dönmek zorunda kaldı ve aramıza kilometreler girdi. Ama iletişimimiz hiç kopmamıştı. Sürekli online platformlarda vakit geçiriyorduk birbirimize hayatımızı anlatıyorduk. Araya pandemi girdi. Biz daha çok online platformlarda vakit geçirmeye başladık. Bazen tüm günü sohbet ederek geçirdiğimiz oluyordu. Süreçte dostluğumuz da sağlamlaştı. Kardeşim gibi olmuştu. Onunlayken yaşadığım sıkıntılı süreçleri unutuyor mutlu oluyordum o yüzden de mümkün olan en çok vaktimi onunla geçirmek istiyordum. O da aynı şekildeydi. Zaman geçti ben bir erasmus projesinden kabul aldım. 2 aylığına yurt dışına çıktım. O süreçte ufak bir koptuk. Çünkü o benim çok mutlu bir hayata başladığımı düşünüp bir daha türkiyeye geri dönmek istemeyeceğimi sanmış. Bu süreçte o da yeni işine başladı. Bizim iletişimimiz azalmaya başladı. Ben bu durumdan rahatsız oldum ve biz o süreçte bana az vakit ayırdığına dair ona kızıyordum. O ise yeni işinde çok çalışarak kendi yaşadığı hayatı unutmaya ve orada yaptığı işten mutlu olmaya başladığını söylemişti. Ben türkiyeye döndüm o ise daha da çok çalışmaya başladı. Sürekli yoğundu. Ben türkiyeye döndükten iki hafta sonra haberi olmuştu döndüğüme. İşe sabah 8 de gidiyor gece 10-11 civarı geliyor iki kelime konuşmayı başarırsak o arada konuşuyorduk. Zaten sonrasında sabah erken kalkacağı için hemen uyuyordu. Ben de erasmustan döndükten sonra ciddi bir boşluğa düştüm. Zaten erasmus sürecinde de birçok aksilik gelmişti ve yine görme yut devam et politikası izledim. Böyle güçlü hissedebiliyordum kendimi. Yakın bir süreçte iş buldum. Dışarıdan güzel gözüken ama içeride it muamelesi gördüğüm bir işti. Yeterince sabreder olumsuzlukları görmezsem yolun sonunda başarılı olurum sandım. Ama artık hal öyle bir durumdaydı ki ben hiçbir şeye tahammül edemez duygusuz ve yorgun bir varlık olmuştum. Çevremin benden beklentilerini yapıyor ve bir noktada işlerin düzeleceğine inanıyordum sadece. Sonra işler daha da sarpa sardı. Ben dostum dediğim insanla bana olan ilgisini ve sevgisini uzun zamandır hissedemediğim ve beni bu hayatta yanlız bıraktığı için çok kızgındım. İlk defa o zaman ilişkimizi bitirmeyi düşünmüştüm. Ona da bir süre konuşmak istemiyorum demiştim. Ardından deprem oldu ve o hataylı. Depremde evi yıkılmadı ama psikolojik olarak o yıkıldı. Deprem sürecinde ben de onu kaybetme durumuyla yüz yüze gelince ciddi bir vicdan azabı çektim. Ya küs olsaydık ve o ölseydi.. tüm kırgınlıklarımı unutup sadece onun yanında olmak istedim. Depremin 2. Günü yanına gitmeyi başardım bir şekilde. Kocaman sarıldım ben buradayım yanındayım dedim. Sonrasında da fiziksel olarak yanında kalmaya devam edemedim ama telefonun başındaydım sürekli. Ona kendini yanlız hissettirmemeye çalışıyordum. Ama ben farkında değildim. Ona yardım etmek isterken kendim ne haldeyim aynaya bile bakmadım. Aşırı mutsuzdum yaşadıklarımdan. Tek bir amacım vardı onu mutlu görmek. Ama inanın o zamanlar neler yaşadık benim hafızamda yok bile, hatırlamıyorum. Depremden sonra bir ay geçti. biz önce tanıştığımız şehre ona da iyi gelsin diye gezmeye geldik. Bizim ilk tanıştığımız zaman hayalimizdi. Mezun olunca birlikte bizi bir araya getiren şehre taşınıp burada kendi mesleklerimizi yapacaktık. Yaşanan herşey bunu çok ötelememize neden olmuştu. Ama şimdi en azından yıllar sonra birlikte sevdiğimiz yerdeydik. Ama o çok mutsuzdu. Ben ise sadece onun dostu olmam gerektiğini ve ona kendini iyi hissetmesi için herşeyi yapmam gerektiğini düşünüyordum. Kendim ne hissediyorum o an düşünmek aklımdan bile geçmedi. Mutlu olmaya çalışarak aslında inanılmaz güzel ama yaşanılanların etkisi altında çok fazla kaldığımız bir gezi oldu. Bunun gibi iki tatil yaptık. Tatillerimiz de güzel geçmişti birlikteydik en öncesinde. O bile güzel geçmesine yeterdi. Sonra temmuz oldu ben işimden istifa ettim. O da çok istemeden de olsa başta çok sevdiği işinden üzülerek ayrıldı. Kötü bir bitiş oldu onu çok yaralamıştı. Ama artık ikimiz de bu durumdayken sevdiğimiz şehire taşınma hayalini ertelemek istemedik. Önce ben geldim. Başta herşey kolay olur sandım. Sonuçta yıllardır hayal edip her detayını düşündüğümüz bir konuydu. Ama öyle olmadı. Benim bulduğum iş yine birçok şeyi görmezden gelmem gereken düşük maaşlar aldığım çalışma saatlerimin belirsiz olduğu bir işti. Bir süre iş aramaktan da yorulduğum için elimde olanla mutlu olmaya çalıştım. Sanırım olmamış .. o süreçte de dostum yanımdaydı artık ve yapacak daha çok şeyimiz vardı. Zamanında engel olarak gördüğümüz tek şey ayrı olmamız durumu yoktu artık. O sevinçle herşeyi yapmak istedik. Ancak ekonominin batmış olduğu bir ülkede biri iş arayan diğeri de komik rakamlara çalışan olunca işler öyle gitmedi. Maddi açıdan biriktirdiğimiz paralar bizi bir süre idare etti ancak ben kısa süre içinde borca girmeye başladım. Bu da zaten savaş modunda olan beynime diğer bir darbeyi vurdu. Borç sürekli artıyordu ama maaş aynıydı. Bir yandan da yaşamak istediğim hayata yetişemeye çalışıyordum. Çok yorulmuştum. Arkadaşım ise uzun süre işsiz kaldı. Yeni başlayacağı işin iyi bir yer olmasını istedi ve bunun çabasındaydı o da. Ben de o iş bulamadıkça kendim çalışıyor olmama bile utanır olmuştum. Ona gündelik yaşadıklarımı anlatıyor mutlu olmasını diliyordum. Bir yandan da onu anladığımı düşümdüm hep. Sonuçta kaç yıllık dostumdu tanıyordum onu. Ama o böyle düşünmedi. Ben herşeyi o kadar çok düşünmek ve çabalamak zorunda hissederken dönüp ne halde olduğuma bile bakmamıştım. Çünkü dinlenmeye ve pes etmeye hakkım yoktu. O ise onu sadece anladığımı sandığımı ama onu dinlemediğimi söylediğini düşündü. Bazen bana alınıyor ve sessiz kalıyordu ben de o an çırpınıyordum zar zor kurduğumuz hayatta asla mutsuz olmamalıydık çünkü. Zamanla o beni kaybettiğini düşünmüş. Ona karşı ilgimin ve sevgimin azaldığını sanmış. Oysa ki yaşadıkları karşısında kaybolan bendim. Ona olan sevgim değil. Ben o zihin bulutumun içinde çırpınır dururken o da kendini hep yanlız hissetmiş ve bana olan kırgınlığı günden güne artmış. Şimdi ise bu kırgınlıkla baş edemez bir hal aldı ilişkimiz. O benim herşeyi yıkıp geçtiğimi ve yine benim toparlamam gerektiğini düşünüyor. Ben ise ne yapacağımı bilmez haldeyim. Tek istediğim oysa bir nefes alıp birbirimize sarılmak. Ve herşeyin geçeceğine dair birbirimize güç vermek. Beni bırakıp gitmeyi düşünüyor artık. Bunu dile de getiriyor. Ya düzelt ya da ben yokum düşüncesinde. Ben ise seviyorum onu o da beni seviyor biliyorum. Ve bu yüzden bitsin istemiyorum. Yıllar boyu süren binbir zorluğu aşmış dostluğumuzun bunu da aşcağına inanıyorum çünkü. Ama çok yoruldum ve tükendim. Her uyandığım gün bugün de kavga edecek miyiz endişesinden acaba bugün de terk edilecek miyim endişesinden yaşayamaz hale geldim. O ise ben seni zamanında çok dinledim artık ne orta yol bulurum ne de sana imtiyaz veririm. Benim de sabrım tükendi diyor. Ne yapacağım cidden bilemez durumdayım. Onu kaybedersem naparım bilmiyorum. Yıllardır o vardı çünkü onsuz hayat nasıl onu bile unuttum. Kendi sıkıntıma mı üzüleyim, sahip olduğum en değerli şeylerden biri gördüğüm ilişkime mi üzüleyim yoksa işte yaşadığım sıkıntılara mı? Maddi zorluk yaşadığım için devlet psikoloğundan 4 aydır seansa gidiyorum. Hiçbir etkisi olmadı faydası az oluyor. Antidepresan kullanmaya başladım belki zihnimdeki düşünceler yola girer biraz olsun diye o da hiçbir işe yaramıyor üstelik 3. Paketi kullanıyorum zerre değişiklik yok. Resmen oturdum hayatımın elimden kayıp gittiğini izliyorum üstelik suçlanan tek kişi de benim. Nolur bana bir yol gösterin yoksa delirmek üzereyim..