• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Evliliğimin bitmesi gerek sanki.

Evet değindiğiniz kısım da beni endişelendiriyor. Muhtemelen oğlum zor bir çocuk olmaya devam edecek ve tek başıma ne kadar mücadele edebilirim emin değilim.

Bizi en çok yıpratan ikimizin de geçmişteki yaptıklarımızı, söylediklerimizi unutmaması.
Bir çok insan geçiyor aynı yollardan hiç kimsenin hayatı dört dörtlük degil çünkü degisik zorluklarla mücadele ederken ruhumuz yoruluyor.Hayatı dönem dönem hepimiz sorguluyoruz.Ama yinede söylüyorum birseyler birazda bizim çabamızda ve bakış açımizda.Bence pes etmeyin
 
Yapacağım bunu. Hatta bir saat önce oğlum uykudan kalkıp yatağa kustu. Çocuğu al elini yüzünü yıka yatır. Tekmelese de, delirse de yatır. Ben de ortalığı temizleyeceğim dedim. Normalde oğlum çok sık kusar. Ben bir yandan onu temizlerim bir yandan ortalığı. Canım çıkar o anlarda. Paşamız da çocuğa höykürür durmuyor diye. Canıma yazık attık gerçekten ya. Gayet de tuttu temizledi çocuğu. Üç beş tırmık ve tekme yese de.
Geçmiş olsun.
Bak kaç zamandır çocuğu ona havale et, keyfine bak diyorduk. Kocan yapamam dedikçe sen yaparsın yaparsın demek yerine hırslanıp her şeye tek başına yetişmeye
çabaladın. Kocan şu konuda haklı: ona güvenmek zorundasın. Güven olmazsa evlilikte mutluluk da olmaz.
Sal gitsin arkadaşım.

Gerçekten anne olarak bir dönem akıl tutulması yaşıyoruz. Aman kocişimiz işe gidiyor uykusuz kalmasın diye yatağı ve çocuğu ayırıyoruz. Anlayışlı hatun hallerimiz bize eziyet olarak geri dönüyor. Nice çalışan anne uykusuz işe gidiyor senelerce. Hiç aklımıza gelmiyor o anda. Toplumsal rol dağılımı böyle çünkü. Böyle gördük böyle yaşıyoruz. O yüzden erkeklerin % 90 ı böyle maalesef. O kalıbı kırmak yine bize düşüyor.

Bir de eşinin kumar dışında evliliği temelden sarsan hataları yok sanırım. Sende hissettiğim şu -elbette yanılıyor olabilirim- yaşadığın zor bir geçmişten sonra eşini sevdin, güvendin, mutluydun. Ama o kumara bulaşması sonrası yaşadığınız maddi-manevi zorluklar seni yıktı. Geçmişin öfkesini de ona yıktın bilerek veya bilmeyerek. Aileni affettin çünkü onları sen seçmedin. Ama kocanı sen seçtin, güvendin, bu yüzden affedemiyorsun ve onu en basit insani hataları bile senin için hayati mevzu halini alıyor. Eşin senin hayatında bir günah keçisi. Yaptığı yapmadığı her şeyin yükünü ona atıyorsun. Aslında affedemediğin o değil, kendinsin.
Kendini -bilinçaltında- suçluyorsun, yaşadıklarının senin hatan olduğuna inanıyorsun.

Ve hiç sevmesen de arabesk düşünüp öyle yaşıyorsun. Bunu yaşam tarzın
haline getirmişsin. Sen acıların kadınıyken, eşin acı çekmiyor muydu? Senin başına gelenlere o da üzüldü, kahroldu. Sen mutlu değilsin, kocan da değil. Neden birisi günah keçisi olmak zorunda?

Eğer ruhunu iyileştirmek istiyorsan affetmeyi ve yeniden gerçekten sevmeyi
öğrenmeye mecbursun.
 
Evet hiçbir şey eskisi gibi olamaz düşüncesi hakim bende. Aslında o konuyu konuştuk daha sonra. Ben ona açıkça ben affedemiyorum o anları dedim. Gözleri doldu ne desen haklısın o konuda. Ama çabamı gör, bir daha asla öyle bir şey yaşatmadım size dedi.

Bilmiyorum gangsta ya. Hani senin koca da peşine takılmıştı ya kendini affettirmek için. Bu adamlar neden böyle ya. İlla zıvanadan çıkmak, ben ölüyorum yavaş yavaş diye haykırmak mı gerekiyor. İlla geri zekalı ya anlatır gibi tane tane her hissi her isteği belirtmek mi gerekiyor. İlla kaybetme korkusu hasıl olunca mı normale dönmeleri lazım.

Benim de hatalarım var kabul. Zaten ona karşı da söylüyorum hatalarımı kabul ettiğimi. Çabalıyorum da bazı konularda. Ama benim gamsızlığa rahatlığa tahammülüm yok arkadaş. Yok yani.

Bu adamlar, kafası basmayan model İdrak, yüzünden gözünden görmeyen, davranışlarından fark edemeyen, bir kerede duyamayan, sülalesi rahat, anca iş ciddiye binince kçı tutuşan adamlardan. Bir şeyi 3982329048 kere tekrar ettirir benimki, artık deliririm de ancak bir şeyler yapar biliyorsun... Böyle, ne yapayım böyle? İnsan olana laf bir kere söylenir bile dedim, daha ağır da konuştum, moron musun demişliğim de vardır.. Adam böyle, sabit. Ya güdeceğim ya gideceğim.

Bakıyorum, başka iyi yönlerini tartıyorum, artıları ağır basıyor, bir iki huyu yüzünden silip atmak da haksızlık olacak, artık ben uyum sağlıyorum kendimce.

Benim de rahatlığa tahammülüm yok-tu ve hatta beni en delirten şeylerden birisi söylediğimin tekrar ettirilmesi, salaklığa katlanamam İdrak, ben tek seferde kulağım açık duyup fark edip anlayıp yapıyor ya da cevaplıyorsam-düzenliyorsam vb. aynı muameleyi de görmek isterim. Biz bunun kavgasını evliliğimizin (ilk senesi hariç) dört sene sürdürdük, dört koca sene... Ee? Ne değişti? Adam aynı adam, olan bana oldu, sinirden yıprandığımla, boğazımı patlattığımla kaldım. Şimdi telefondan arıyorum kendisini evin içinde; boğazımı hiç yormuyorum ya da bir şey mi yapılacak, üzerine atıp gidiyorum; ister yapsın ister yapmasın. Aynısını ona da yapıyorum, duymazdan geliyorum, dinlemiyorum, lafının yarısında "He? Bi şey mi anlatıyodun?" diyorum, gıcık oluyor; umurumda da değil.

Sen ol gamsız, sen ol rahat İdrak, sen rahat oldukça eşin kendi üzerine düşenleri yapmak durumunda kalacak, herkesin her şeyine yetme; her şeyi kuralına göre yapma. Çocuk bir senin çocuk değil mesela, bağırsa da çığırsa da ver babaya baksın, sen dinlen. Böyle böyle alışacaklar, bak benim sabahları uykuma dokunamaz eşim, oturttum rutini. 2 sene sen uyudun, sıra bende dedim; her sabah uyanır, oğlanın altını değiştirir, üzerini giydirir, krebini yapar köy yumurtasından, kahvaltıyı hazırlar, oğlana yedirir; ben, o kapıdan çıkarken uyanırım. Akşam eve gelir, yemek yenir, bir miktar dinlenir, sonra oğlanla oynarlar ben kendi keyfime bakarım; ardından uyku saati, çocuğu dönüşümlü uyuturuz, dün ben eşlik ettiysem, bugün eşim eşlik eder çocuğa uykuya dalana kadar, yok öyle Gangsta'nın full görevi değil bunlar.

Söyle, itele, bırak. Laf anlatacağım diye peşinde koşma İdrak. Sana da iyi gelecek.
 
Her konunuzda kendimden birşeyler buluyorum yorumlarda bana yazılmış gibi hatta😁 Hayatın tüm kontrolünü elinde tutmaya çalışınca güvende hissediyoruz ama kendimizden gidiyor hersey. Ilk çocuğumda aynen bende senin hissettini yaşıyordum ne zaman ki kenara çekildim şimdi iki çocuğu babalarına bırakıp alışverişe bile gidiyorum ev fazlaca dağılıyor bizim sınırlarımızın dışına çıkıyor çoğu şey ama kimseye birşey olmuyor idrak biz insan olduğumuzu hatırlıyoruz sadece. Bu yolda psikiyatrik destekte yoldaş oluyor kaybettiklerini bulurken. Kolaylıklar diliyorum🤩
 
Sevgili Idrakyollariiltihabi Idrakyollariiltihabi ; kinci, kolay unutmayan, iç huzuru olmayan birisin. Ben de öyleyim. Şu buhranlı halinle böyle ciddi kararlar almamalı ve hatta dile dökmemelisin. Buhran hali azalınca veya ortadan kalkınca keşke dememek için.
Oğlunla iki kişilik bir hayat yaşarken eşinin dışlanmış hissetmesi, gittikçe elini eteğini çekmesi çok normal. Bir de erkekler maalesef ki güdülmek istiyor. Sürekli " şunu yap, bunu getir" gibi yönlendirmeler lazım. Kendi anlasın, halimi görmüyor mu sanki dedikçe bir şey değişmiyor, anlamıyorlar, anlasalar da önemsemiyorlar galiba.
Çocukla ilgilenirken de yönlendirme yapmamak gerek. Bırak kendi bildiği gibi ilgilensin çok ekstrem bir durum yoksa. Ben daha 3 aylık anayım ve her eşim alt değiştirdiğinde " şu çocuğun kıyafetin göğsüne kadar çekme üşüyecek" diye müdahale ederdm. Baktım bir gün, bu adam artık yardım etmiyor, çok söyleniyormuşum ve eziyete dönüyormuş. Çocuk da hasta olmuyor diye bıraktım nasıl yaparsa yapsın. Durum böyle işliyor anladım ki.
Senin kesinlikle çocuğundan biraz uzaklaşman, yükü paylaşman, insan olduğunu hissetmen ve bu anlamda bir şeyler yapman şart. Başka türlü iç huzuruna kavuşamayacak ve sürekli hayatında bir problem arayacak, ufak bir şey buldukça da bunları büyütüp dağ gibi yapacaksın.
Her şey güzel olacak sen iyi olursan.
 
Eve geri döndüm. Başım çatlıyor şu an cümleleri toparlayıp net yazabilirim durumu umarım.

Eşim geldi konuşmaya. Diyalog şeklinde yazayım daha kolay olacak benim için sanki.

+her seferinde kendimi sana açıklama yaparken buluyorum ama açıklayacağım durumu. Gelen mesaj bankadandı. Bir banka işsizlik sigortası kapsamında bir olanak sundu. Aylık belli bir miktar ödeme yapacağım ve ekstra kredi kartı da vermeyi teklif ettiler. Olur da işsiz kalırsam bir garantimiz olsun istedim ekstradan. Sana söylemedim, mesajı da göstermedim çünkü muhtemelen hatta kesin olarak "kart mı çıkardın gizli gizli yine ne haltlar karıştırıyorsun" diyecektin. Israrla göstermek istemedim mesajı çünkü artık bana güvenmeni istiyorum. Öğrenmen gerek güvenmeyi. Her adımımı, her eylemimi söyleyemem sana. Ayrıca telefonuma bakmana sinir oluyorum o yüzden inadına söylemek istemedim.

-ben senin telefonuna bakmadım. Bakmam da. Ne zaman kurcaladım telefonunu Allah aşkına? Öylesine ekrana baktım ve mesaj geldi. Sonrası malum zaten. Ayrıca sen benim akıl sağlığımla mı oynuyorsun? Ne demek güvenmeyi öğrenmen için söylemedim göstermedim. Beni yola mı getireceksin bu şekilde? Aksine daha çok işkilleniyorum. Daha da azalıyor güvenim. Sigorta ödemesi devlet sırrı falan mı? Neyini söylemiyorsun anlamadım ki ben.

+mevzu sigorta değil. Ekstrası olan kredi kartı. Yıllardır kullanmıyorum tek kart var o da evde senin elinde. Para yönetimi de sende. Ben o kartı oğlumuza oda takımı alabilmek için istedim. Senin kartınla alsaydık limit biterdi. Bu kartla sadece taksite gireriz diye düşündüm.

-ah canım benim ortak çocuğumuzun aylardır Planladığımız odasını yapmak için sürpriz mi düzenledin çeeen. Ben niye inanamıyorum buna acaba. Sence de çok absürt bir durum değil mi? Hala gizlenerek yapılacak bir durum göremedim ben.

+idrak sen kendinin farkında değilsin sanırım. Hafiye gibi her anımı sorguluyorsun. Nereye gittin maaş ne kadar yattı nereye harcama yaptın. Ulan maaş belli gider belli neyini sorguluyorsun bu kadar. Maaş bordrrosunu eline getirdim senin. Gördün, inandın. Günlük aldığım harçlıktan mı kumar oynayacağım. Hadi oynadım diyelim onunla mı batacağım. Bir sal artık beni de kendini de. Bak yazık ediyorsun gerçekten.

-yahu bak hala saf ayağı yapıyorsun bana. Sen manipülasyon konusunda uzmansın. Kendince oyunlar oynayıp bazen sevgimi, bazen güvenimi, bazen de öfkeni test ediyorsun. Hadi yapmıyorum de. Beni delirtmek için zemin hazırlayıp, ben zıvanadan çıkınca da gerekçeler sunuyorsun. Sonra da beni suçluyorsun. Ulan ben durduk yere mi paranoyak oldum he? Durduk yere mi bugün boşanma lafını açtım. Tek yapman gereken al bak mesaj bu demekti. Konu kapanırdı gayet. Ama sen inatla "bana güveneceksin. Karışamazsın istediğimi yaparım. Birine gönderdim para ne olacak?" gibi cümleler kurdun. Kusura bakma ya karışırım. Ben şimdi bütçeden ciddi bir harcama yapsam, sorduğunda da "karışamazsın birine gönderdim" desem, he tamam canım mı diyeceksin? Ben de mi test edeyim bana ne kadar güvenip güvenmediğini? Emin ol yaparım. Canını da çok güzel yakarım. Ama yapmıyorum. En başından beri her konuda şeffafım ben bu evlilikte. Senin gibi saçma sapan ergen hezeyanları yaşamıyorum. Seni test etmiyorum.

+haklısın bu konularda. Ama artık vaha güven lütfen. Bak çok yıprattın bu konuda bizi. Al bak bu poliçenin ödeme evrakları. Bu da mesaj. Yalan söylemiyorum sana.

-iyiymiş. Neden bunu en başında sorduğumda yapmadın ki. Gayet sakin bir üslupla sormuştum oysa ki. Bak beni test etme. Bu evlilik böyle saçma sapan oyunları kaldıramayacak kadar yıprandı. Benim hatalarım varsa ki vardır. Söyle açıkça. Ben de düzelteyim. Ancak kendine çeki düzen ver. Ben bu çocuğu evlenirken yanımda getirmedim değil mi? Yanlış mı hatırlıyorum. Korunmasız ilk ilişkimizin ürünü değil mi evladımız? Ben neden tek ebeveyn oldum bi söylesene.

+haklısın ama biliyosun işte durmuyor ben de.

-ben artık haklı olmak istemiyorum yahu. Ben huzur istiyorum, hatta mutlu olmak istiyorum. Seninle ya da sensiz. Ben çok yoruldum. Gerçekten yoruldum. Ya çocuk bakımı konusunda bana destek olur o lanet telefonunu elinden bırakırsın. Ya da ben gerçekten gerçek manada tek büyüteceğim oğlumuzu. Şu an aile dinamikleri nasıl? Ben her şeyi sırtlanıyorum sen de eve para getiriyorsun değil mi? Peki boşanınca ne olacak? Sen yine sadece nafaka kısmında var olacaksın ben aynı şekil devam edeceğim. Allah aşkına söyle ne değişecek ayrılırsak?

+bu konularda haklısın ama bir de dön kendine bak. İki yıldır ben yanımda eş, kadın göremiyorum. Sürekli sorgulama, şüphelenme hali. Evde daima bir hafiye var. Farkında mısın kendi halinin?

-doğrudur fazlaca takıntılı oldum o olaylardan sonra. Ben adım atıp psikoloğa gideceğim. Umarım faydası olur. Şimdi senden ricam, konuşmayalım bunları bir süre olur mu. Hatta ben ailemin yanına gideyim bir süre. Az yalnız kalalım, ayrı kalalım.

+tamam nasıl istersen. Ama bugün gel benimle eve. Fevri davranıp kararlar alma.

Sonra işte eve döndük. Durum bu. Ben gerçekten artık delilik sınırına geldim sanırım. Ne doğru ne yanlış pek ayırt edemiyorum.

Bu kırmızı cümleler benim senelerdir günaydından bile çok kullandığım cümleler :)

Bu arada inandın mı?
İkna oldun mu?

Öyle bir yerdeyim ki..
Sanırım o işsizlik sigortası yaptırdığı yere gidip, yaptırdığı saate kadar
öğrenme gereği duyardım..

Maalesef bu adamların ağızlarından çıkanlar bu derece boş benim için artık..
 
Bu kırmızı cümleler benim senelerdir günaydından bile çok kullandığım cümleler :)

Bu arada inandın mı?
İkna oldun mu?

Öyle bir yerdeyim ki..
Sanırım o işsizlik sigortası yaptırdığı yere gidip, yaptırdığı saate kadar
öğrenme gereği duyardım..

Maalesef bu adamların ağızlarından çıkanlar bu derece boş benim için artık..
Güvenemiyorsanız ayrılmaktan başka yol kalmıyor.
Ne kendinize eziyet edin ne kocanıza.
 
Oğlun annesinin sözünü dinleyen kendi işini kendi halleden koca delikanlıya dönüştüğünde, çalışmaya başladığında, paranı kazandığında, kendine zaman ayırdığında, boşverdiğin ne varsa geri hayatına soktuğunda ne biliyim belki daha bakımlı olduğunda, manikürsüz gezmediğinde, gözlerin ışıldadığında eşin yanında olsun istiyor musun? Cevabın hayırsa bence de bu evlilik bitmeli
 
Bence birbirinizi anlamiyorsunuz.
Eşin seni anlamıyor en azından. Bu konuda oğlun yok ama onun seni çok zorladığını biliyorum eski konularından,eşin belki yaşadığının onda birine şahit oluyor bu sebeple ,idrakta çok yorulmuştur eminim demiyor,ona sorsak oda işten zaten yorgun geliyorum,evde kafa dinlemek benim hakkım diyecek ama sende aynı düşüncedesin doğal olarak zira seninde molaya ihtiyacın var.
Bende kızımda aynı yollardan geçtim, birbirimize empati ile yaklaşmaktan çok uzaktik,yukarıda anlattığim gibiydik ama bence hatamız oturup konuşmamak oldu. Bak sende susuyorsun ama kendi içinde doluyorsun. Konuşsam da anlamayacak diyorsun belki de bilemem.
Bence evli çiftlerin en büyük sorunu bu,bebekle/çocukla ortaya çıkıyor genelde. Bak yardımcısı yada aileden desteği olan insanlar senin benim kadar zorlanmazlar çünkü mola verebiliyorlar arada çocuğu emanet edip.
Ben kızımı tek büyüttüm,kimseye bırakıp gitmedim,zor bir bebekti zaten,anneme bebekken 1 kez bırakip markete gittim,annem dedi ki al kızım bebeğini bir daha bana bırakma cok ağlıyor,ilk ve son oldu.
Arkadaşlarım var evde yardımcısı olan(yatılı yada sürekli,temizlik için bende alıyorum ama 15 günde 1)kuaföre de gidiyorlar,çıkıp kahve içmeye de ,eglenmeye de,eşleriyle herhangi baska bir etkinliğe de ,bu sayede ilişkileri kopmuyor. Bizim kadar yıpranmıyorlar.
Biz o süreci atlattık,oğlumda var şimdi,sorumluluk bölüşmeyi,sen yorgunsun dinlen diyebilmeyi öğrendik sonunda ama hala ikimizde sorumluluk, 3.kişi yok yardım eden. Kendi kendimize yetebilmeyi öğrendik.
Zor oldu ama oldu.
Sizinde bir süreç yaşadığınızı düşünüyorum. Nasıl atlatırsınız,birbirinizi anlayabilirmisiniz ,o adımı atabilir misiniz?bilemem ama zor bu durumda haliniz.
Ayrilmayacaksan boşverme diyebilirim sadece,dır dır etmekten,sen ben savaşına cevirmekten bahsetmiyorum ama senin ne yaşadığını bilsin eşin,kapatma kendini,yakinmak anlamında söylemiyorum,sohbet ederken anlatabilirsin ,eşinde belki işyerinde sorun yaşadı,oda sana açılabilir, belki birbirinizin gözünden bakabilirseniz daha farklı olabilir herşey. Tabiki sihirli değnek değil bu zaman içerisinde düzelebilirsiniz belki.
Kolayliklar dilerim.
 
Oğlun annesinin sözünü dinleyen kendi işini kendi halleden koca delikanlıya dönüştüğünde, çalışmaya başladığında, paranı kazandığında, kendine zaman ayırdığında, boşverdiğin ne varsa geri hayatına soktuğunda ne biliyim belki daha bakımlı olduğunda, manikürsüz gezmediğinde, gözlerin ışıldadığında eşin yanında olsun istiyor musun? Cevabın hayırsa bence de bu evlilik bitmeli

Bu dediklerin bir gün olursa ve kocam zerre ilerleme kaydetmmişse, hala bir şeyleri bahane edip ölü balık gibi yaşıyorsa hayatımda olmasını istemiyorum. Onun bahaneleri bunlar gerçek olduğunda son buluyor. Maddi sıkıntılar ev geçindirme stresi vs. Dediğine göre öyle olsa düzelirmiş. Düzelir ise neden yanımda istemeyeyim.
 
Bu kırmızı cümleler benim senelerdir günaydından bile çok kullandığım cümleler :)

Bu arada inandın mı?
İkna oldun mu?

Öyle bir yerdeyim ki..
Sanırım o işsizlik sigortası yaptırdığı yere gidip, yaptırdığı saate kadar
öğrenme gereği duyardım..

Maalesef bu adamların ağızlarından çıkanlar bu derece boş benim için artık..

Ben senin şu an içinde bulunduğun evreyi atlattım sanırım. Yani çok umurumda değil. Kesin bir kanıt olmadığı sürece bir adım atmayacağım neticede. Kendisine de söyledim, tekrar bağımlı olursan zaten sayamazsın. Ortaya çıkar. İmkansız saklaması çünkü. Bu öyle bir illet ki başlayınca duramaz ve ben de en nihayetinde öğrenirim. O zaman ne yapacağımı biliyor zaten.

Benim bu konuda delirdiğim şey, bunları konuştuğumuz halde kendince beni test etmesi. Bizim eviliğimiz için öyle bir lüks yok. Evet ben güvenmeyi öğrenmeliyim ama o da şeffaf olmak zorunda. Başka çıkış yolu yok.

İnandın mı demişsin, inan umurumda değil nereye harcadığı. Allah büyük, pisliğe bulaştıysa çıkacak zaten ortaya. Yok doğru söylüyorsa zaten benim güvenimi test edip işi boşanmaya kadar götürdüğü için yine haksız.
 
Bu adamlar, kafası basmayan model İdrak, yüzünden gözünden görmeyen, davranışlarından fark edemeyen, bir kerede duyamayan, sülalesi rahat, anca iş ciddiye binince kçı tutuşan adamlardan. Bir şeyi 3982329048 kere tekrar ettirir benimki, artık deliririm de ancak bir şeyler yapar biliyorsun... Böyle, ne yapayım böyle? İnsan olana laf bir kere söylenir bile dedim, daha ağır da konuştum, moron musun demişliğim de vardır.. Adam böyle, sabit. Ya güdeceğim ya gideceğim.

Bakıyorum, başka iyi yönlerini tartıyorum, artıları ağır basıyor, bir iki huyu yüzünden silip atmak da haksızlık olacak, artık ben uyum sağlıyorum kendimce.

Benim de rahatlığa tahammülüm yok-tu ve hatta beni en delirten şeylerden birisi söylediğimin tekrar ettirilmesi, salaklığa katlanamam İdrak, ben tek seferde kulağım açık duyup fark edip anlayıp yapıyor ya da cevaplıyorsam-düzenliyorsam vb. aynı muameleyi de görmek isterim. Biz bunun kavgasını evliliğimizin (ilk senesi hariç) dört sene sürdürdük, dört koca sene... Ee? Ne değişti? Adam aynı adam, olan bana oldu, sinirden yıprandığımla, boğazımı patlattığımla kaldım. Şimdi telefondan arıyorum kendisini evin içinde; boğazımı hiç yormuyorum ya da bir şey mi yapılacak, üzerine atıp gidiyorum; ister yapsın ister yapmasın. Aynısını ona da yapıyorum, duymazdan geliyorum, dinlemiyorum, lafının yarısında "He? Bi şey mi anlatıyodun?" diyorum, gıcık oluyor; umurumda da değil.

Sen ol gamsız, sen ol rahat İdrak, sen rahat oldukça eşin kendi üzerine düşenleri yapmak durumunda kalacak, herkesin her şeyine yetme; her şeyi kuralına göre yapma. Çocuk bir senin çocuk değil mesela, bağırsa da çığırsa da ver babaya baksın, sen dinlen. Böyle böyle alışacaklar, bak benim sabahları uykuma dokunamaz eşim, oturttum rutini. 2 sene sen uyudun, sıra bende dedim; her sabah uyanır, oğlanın altını değiştirir, üzerini giydirir, krebini yapar köy yumurtasından, kahvaltıyı hazırlar, oğlana yedirir; ben, o kapıdan çıkarken uyanırım. Akşam eve gelir, yemek yenir, bir miktar dinlenir, sonra oğlanla oynarlar ben kendi keyfime bakarım; ardından uyku saati, çocuğu dönüşümlü uyuturuz, dün ben eşlik ettiysem, bugün eşim eşlik eder çocuğa uykuya dalana kadar, yok öyle Gangsta'nın full görevi değil bunlar.

Söyle, itele, bırak. Laf anlatacağım diye peşinde koşma İdrak. Sana da iyi gelecek.

Gangsta iki gündür evde değilim. Cumartesi günü sabah kalktım çocuğu doyurdum akşam için yemeği yaptım çıktım evden. Adama da bi gidiyoruz dedim. Kuzenimleydim akşama kadar. Pazar sabahı yine kalkıp evin işini halledip çıktım. Akşam geldim.

Eve geldiğimde "ben de evde oturdum tüm gün" diye kendince duygu sömürüsü yaptı. O senin problemin dedim. Ben seni artık herhangi bir aktivite için itmeyeceğim ısrar etmeyeceğim. Oğlunla zaman geçirmek istemiyorsan senin problemin. Gelecekte sen çekersin sıkıntısını. Asosyal olmak istiyorsan sen bilirsin. Ancak ev işlerinde, çocuk bakımında evde olduğun sürece yardım edeceksin. Sosyal aktivitelerde bulunmak istemiyorsan sen bilirsin dedim.

Hafta sonu ailemin şu an tatil yaptığı yere gidecektim. Bilet ayarlamaya çalışıyordum. Gelmiş bana "ben de gelicem bana da bilet aldım" diyor. Ben bu adama bir ay önce birlikte gidelim değişiklik olur dediğimde "ya ben sıkılırım ne yapıcam ki orda bla bla" diye onlarca bahane sunmuştu. Şimdi bilet aldım diyor.

Yemin ederim benim aklımla oynuyor. Ben vazgeçiyorum uğraşmaktan kendi haline bırakıyorum oğlumla plan yapıyorum. Bu sefer bir şekilde kendini dahil ediyor. Tamam madem rahatsız oluyorsun ayrı kalmaktan şunu şunu yapalım diyorum yine bahaneler sunuyor.

Bak bu ay kendi kişisel harcamalarını abartmış biraz. Ben de ona dikkat ermesini, yine ay sonunda sıkıntı çekeceğimizi söyledim. Konu yine benim daha doğrusu bizim sigara içmemize geldi :) evet sigara ciddi bir masraf kabul ancak konu bu değildi o anda.

Düşünüyorum düşünüyorum içinden çıkamıyorum. Tek bildiğim ben ayrılsam da ayrılmasam da çalışmam gerek. Ayrılabilmek için de maddi olanağım olmalı, devam edebilmek için de. E oğluma bakıyorum sabah uyanıp kreşe gidene kadar ömrümden ömür gidiyor. Ben bu çocukla nasıl düzenli işe gideceğim. İmkansız şu anda. Bekle bekle bekle idrak. Sıkıştım yahu. Yemin ederim inanılmaz sıkıştım.
 
Bence birbirinizi anlamiyorsunuz.
Eşin seni anlamıyor en azından. Bu konuda oğlun yok ama onun seni çok zorladığını biliyorum eski konularından,eşin belki yaşadığının onda birine şahit oluyor bu sebeple ,idrakta çok yorulmuştur eminim demiyor,ona sorsak oda işten zaten yorgun geliyorum,evde kafa dinlemek benim hakkım diyecek ama sende aynı düşüncedesin doğal olarak zira seninde molaya ihtiyacın var.
Bende kızımda aynı yollardan geçtim, birbirimize empati ile yaklaşmaktan çok uzaktik,yukarıda anlattığim gibiydik ama bence hatamız oturup konuşmamak oldu. Bak sende susuyorsun ama kendi içinde doluyorsun. Konuşsam da anlamayacak diyorsun belki de bilemem.
Bence evli çiftlerin en büyük sorunu bu,bebekle/çocukla ortaya çıkıyor genelde. Bak yardımcısı yada aileden desteği olan insanlar senin benim kadar zorlanmazlar çünkü mola verebiliyorlar arada çocuğu emanet edip.
Ben kızımı tek büyüttüm,kimseye bırakıp gitmedim,zor bir bebekti zaten,anneme bebekken 1 kez bırakip markete gittim,annem dedi ki al kızım bebeğini bir daha bana bırakma cok ağlıyor,ilk ve son oldu.
Arkadaşlarım var evde yardımcısı olan(yatılı yada sürekli,temizlik için bende alıyorum ama 15 günde 1)kuaföre de gidiyorlar,çıkıp kahve içmeye de ,eglenmeye de,eşleriyle herhangi baska bir etkinliğe de ,bu sayede ilişkileri kopmuyor. Bizim kadar yıpranmıyorlar.
Biz o süreci atlattık,oğlumda var şimdi,sorumluluk bölüşmeyi,sen yorgunsun dinlen diyebilmeyi öğrendik sonunda ama hala ikimizde sorumluluk, 3.kişi yok yardım eden. Kendi kendimize yetebilmeyi öğrendik.
Zor oldu ama oldu.
Sizinde bir süreç yaşadığınızı düşünüyorum. Nasıl atlatırsınız,birbirinizi anlayabilirmisiniz ,o adımı atabilir misiniz?bilemem ama zor bu durumda haliniz.
Ayrilmayacaksan boşverme diyebilirim sadece,dır dır etmekten,sen ben savaşına cevirmekten bahsetmiyorum ama senin ne yaşadığını bilsin eşin,kapatma kendini,yakinmak anlamında söylemiyorum,sohbet ederken anlatabilirsin ,eşinde belki işyerinde sorun yaşadı,oda sana açılabilir, belki birbirinizin gözünden bakabilirseniz daha farklı olabilir herşey. Tabiki sihirli değnek değil bu zaman içerisinde düzelebilirsiniz belki.
Kolayliklar dilerim.

Evet destek olan birilerinin olmaması çok büyük bir sorun. Ben eşimin bana hata yaptığı zamanlarda o kadar yalnız olmasaydım belki daha rahat atlatırdım. Ancak o dönem çok fazla yalnız kaldım. Çok yıprandım.

İletişim kuramıyoruz zaten. Genelde suçlama ve tartışma oluyor sonu.

Zaten son zamanlarda diyorum ki benim gibi obsesif bir karaktere uygun görülecek en büyük imtihan, güven testi olabilirdi ancak. Allah da onu uygun gördüyse demek.

Ayın 21inde çok bilinen iyi bir uzmana götüreceğim oğlumu. Zoe randevu aldık. Umutluyum en azından o konuda. Bakalım nasıl yönlendirecek bizi. Teşekkür ederim yorumun için.
 
Geçmiş olsun.
Bak kaç zamandır çocuğu ona havale et, keyfine bak diyorduk. Kocan yapamam dedikçe sen yaparsın yaparsın demek yerine hırslanıp her şeye tek başına yetişmeye
çabaladın. Kocan şu konuda haklı: ona güvenmek zorundasın. Güven olmazsa evlilikte mutluluk da olmaz.
Sal gitsin arkadaşım.

Gerçekten anne olarak bir dönem akıl tutulması yaşıyoruz. Aman kocişimiz işe gidiyor uykusuz kalmasın diye yatağı ve çocuğu ayırıyoruz. Anlayışlı hatun hallerimiz bize eziyet olarak geri dönüyor. Nice çalışan anne uykusuz işe gidiyor senelerce. Hiç aklımıza gelmiyor o anda. Toplumsal rol dağılımı böyle çünkü. Böyle gördük böyle yaşıyoruz. O yüzden erkeklerin % 90 ı böyle maalesef. O kalıbı kırmak yine bize düşüyor.

Bir de eşinin kumar dışında evliliği temelden sarsan hataları yok sanırım. Sende hissettiğim şu -elbette yanılıyor olabilirim- yaşadığın zor bir geçmişten sonra eşini sevdin, güvendin, mutluydun. Ama o kumara bulaşması sonrası yaşadığınız maddi-manevi zorluklar seni yıktı. Geçmişin öfkesini de ona yıktın bilerek veya bilmeyerek. Aileni affettin çünkü onları sen seçmedin. Ama kocanı sen seçtin, güvendin, bu yüzden affedemiyorsun ve onu en basit insani hataları bile senin için hayati mevzu halini alıyor. Eşin senin hayatında bir günah keçisi. Yaptığı yapmadığı her şeyin yükünü ona atıyorsun. Aslında affedemediğin o değil, kendinsin.
Kendini -bilinçaltında- suçluyorsun, yaşadıklarının senin hatan olduğuna inanıyorsun.

Ve hiç sevmesen de arabesk düşünüp öyle yaşıyorsun. Bunu yaşam tarzın
haline getirmişsin. Sen acıların kadınıyken, eşin acı çekmiyor muydu? Senin başına gelenlere o da üzüldü, kahroldu. Sen mutlu değilsin, kocan da değil. Neden birisi günah keçisi olmak zorunda?

Eğer ruhunu iyileştirmek istiyorsan affetmeyi ve yeniden gerçekten sevmeyi
öğrenmeye mecbursun.

Bende hissettiklerin şu açıdan doğru. Ben evlenirken ailem eşimle evlenmemi istemedi. Hatta eşimin ailesi de beni çok sevmelerine ve istemelerine rağmen "sen bizim oğlana fazlasın" diyerek vazgeçmemiz için çeşitli konuşmalar yaptılar. Maddi manevi çok zorluk çektik ama ben eşime güvendim. O da bana.

Ikimizin de hayatında travmalar, zorluklar vardı. Birbirimize tutunduk, destek olduk. Herkese karşı durduk. Ve ilk günden itibaren dedik ki "aramızda yalan girmesin. Yalan olmazsa her şey yolunda gider" bu sözü çiğneyen eşim oldu. Bana yalan söyledi.

Dediğin gibi ben uzun zaman "bu benim hatam. Güvenmek, onu seçmek, sevmek benim hatam" hissinden kurtulamadım. Kendimi suçladım. Hatta ailelerin gördüğünü ben göremedim dedim. Daha da küstahlaşıp "ben ona fazlayım demek ki" dedim. Aşık olup evlendiğim halde.

Tüm o güzel anılar, aşkın dorukta yaşandığı yıllar falan :) hepsi silindi zihnimde. Bazen ben gerçekten aşık mıydım diye sorgular oldum. Tek gerçek kaldı geriye. Bu benim seçimimdi.

İnsan, yaşadıkları olumsuz anılara başkalarının etkisi olunca daha çabuk sıyrılıyor o kötü ruh halinden. At suçu ötekine kurtul. Ancak tamamen kendi tercihlerinin sonucu mutsuz olunca, buhran hali geçmiyor.

Ben aylarca "oğlumu mutsuz bir evliliğe mahkum ettim" diye kendimi bitirdim. Ancak o mutsuzluğu yok etmek için de çaba sarf etmedim. Evet arabesk ve olumsuz bakış açısından nefret ediyorum ancak dolaylı yoldan hayatımı tam da bu şekilde yaşıyorum.

Tam ayağa kalkmak için sebepler buluyorken "zamanında engellenmeseydim şu an bambaşka yerlerde olabilirdim" diyerek oturuyorum aynı yere.
 
Bende hissettiklerin şu açıdan doğru. Ben evlenirken ailem eşimle evlenmemi istemedi. Hatta eşimin ailesi de beni çok sevmelerine ve istemelerine rağmen "sen bizim oğlana fazlasın" diyerek vazgeçmemiz için çeşitli konuşmalar yaptılar. Maddi manevi çok zorluk çektik ama ben eşime güvendim. O da bana.

Ikimizin de hayatında travmalar, zorluklar vardı. Birbirimize tutunduk, destek olduk. Herkese karşı durduk. Ve ilk günden itibaren dedik ki "aramızda yalan girmesin. Yalan olmazsa her şey yolunda gider" bu sözü çiğneyen eşim oldu. Bana yalan söyledi.

Dediğin gibi ben uzun zaman "bu benim hatam. Güvenmek, onu seçmek, sevmek benim hatam" hissinden kurtulamadım. Kendimi suçladım. Hatta ailelerin gördüğünü ben göremedim dedim. Daha da küstahlaşıp "ben ona fazlayım demek ki" dedim. Aşık olup evlendiğim halde.

Tüm o güzel anılar, aşkın dorukta yaşandığı yıllar falan :) hepsi silindi zihnimde. Bazen ben gerçekten aşık mıydım diye sorgular oldum. Tek gerçek kaldı geriye. Bu benim seçimimdi.

İnsan, yaşadıkları olumsuz anılara başkalarının etkisi olunca daha çabuk sıyrılıyor o kötü ruh halinden. At suçu ötekine kurtul. Ancak tamamen kendi tercihlerinin sonucu mutsuz olunca, buhran hali geçmiyor.

Ben aylarca "oğlumu mutsuz bir evliliğe mahkum ettim" diye kendimi bitirdim. Ancak o mutsuzluğu yok etmek için de çaba sarf etmedim. Evet arabesk ve olumsuz bakış açısından nefret ediyorum ancak dolaylı yoldan hayatımı tam da bu şekilde yaşıyorum.

Tam ayağa kalkmak için sebepler buluyorken "zamanında engellenmeseydim şu an bambaşka yerlerde olabilirdim" diyerek oturuyorum aynı yere.
Sorun belli çözüm belli.
Çok şükür ki çaresiz bir dert değil.

Değişmek ve ayağa kalkmak zorundasın.
Önce kendin için. Sonra oğlun, kocan, yuvan için.

Tam 20 yıllık öğretmendim eğer 28 Şubat olmasaydı. Şu an kaldığım yerden devam ediyorum okuluma. Nasip olursa 2021 de okul bitiyor. Kpss de başarılı olursam öğretmen olacağım.

Geç kaldım, engellendim ama bunlar beni durdurmadı.
 
Son düzenleme:
Bence,evliliginizin bu duruma gelmesinin tek bir sebebi var.o da eşinizden ayrı yatmaniz yani yatakları ayırmaniz..bakın o yatak öyle sihirli bir eşya ki,gün içerisinde yaşadığınız tüm sorunlari,kavgaları bir anda hafizanizdan silip,sizi tekrar o tutkulu günlere götürür...eşinizle aranıza evladiniz dahi olsa sokmayacaksiniz..aksi takdirde aranızda ki soğukluk,tartışmalara,kavgalara dönüşecektir.bence bunu eşinizle konuşun.yani eşinizin size olan kızgınlığının,en temel sebebi bu çıkacaktır eminim.belki size belli etmek istemeyecek,gurur yapacak ama temel sebebi büyük ihtimal bu.esinize yatakları birleştirmek istediğinizi söyleyip ,kendisinin tepkisini ölçün bence
 
Yine de hep birşeyler eksik yarim kalmış gibi değil mi peki. Gecikmeli de olsa yapmaya çalışmak bazen ir çabaymış gibi geliyor bazende tam tersi tam bir celiski:bicak:
 
Sorun belli çözüm belli.
Çok şükür ki çaresiz bir dert değil.

Değişmek ve ayağa kalkmak zorundasın.
Önce kendin için. Sonra oğlun, kocan, yuvan için.

Tam 20 yıllık öğretmendim eğer 28 Şubat olmasaydı. Şu an kaldığım yerden devam ediyorum okuluma. Nasip olursa 2021 de okul bitiyor. Kpss de başarılı olursam öğretmen olacağım.

Geç kaldım, engellendim ama bunlar beni durdurmadı.
 
Evet destek olan birilerinin olmaması çok büyük bir sorun. Ben eşimin bana hata yaptığı zamanlarda o kadar yalnız olmasaydım belki daha rahat atlatırdım. Ancak o dönem çok fazla yalnız kaldım. Çok yıprandım.

İletişim kuramıyoruz zaten. Genelde suçlama ve tartışma oluyor sonu.

Zaten son zamanlarda diyorum ki benim gibi obsesif bir karaktere uygun görülecek en büyük imtihan, güven testi olabilirdi ancak. Allah da onu uygun gördüyse demek.

Ayın 21inde çok bilinen iyi bir uzmana götüreceğim oğlumu. Zoe randevu aldık. Umutluyum en azından o konuda. Bakalım nasıl yönlendirecek bizi. Teşekkür ederim yorumun için.
Umarım faydalı olur oğlun için
 
Merhaba hatunlar
Bu konuda başarabilirsem sadece evliliğimle ilgili yazmak istiyorum ki, sağlıklı ve işe yarayan cevaplar alayım. Oğlumu ya da geriye kalan hiçbir şeyi dahil etmeyeceğim konuya.

Eşimle iki buçuk yıllık bir beraberliğin sonunda evlenmeye karar verdik. Evliliğimizin beşinci yılındayız. Toplamda yedi yıldır hayatımda kendisi. Önceden de evliliğimizle ilgili bir konu açmıştım lakin içerik farklı olduğundan ve o dönem benim kendi hatalarım fazla olduğundan dolayı herkes evliliğimi kurtarmama yönelik fikirler verdi. Belki yine hatalarım vardır bilmiyorum.

Evliliğimizin ilk iki yılı nispeten güzeldi. Oğlum hareketlenmeye başladıktan sonra öncelikle yatakları ayırdık. Çünkü gece kırk kere uyanan, uyandığında ses çıkarmadan yataktan atlamaya çalışan, hatta abartıp diğer odalara giden bir oğlumuz vardı. Tek yatırmaya çalıştığım her gece mutlaka bir kaza atlattık. Sabah erken saatte işe gitmesi gereken eşim çok fazla uykusuz kalınca çözümü oğlumla diğer odaya geçmekte bulduk. Sonraki zamanlarda yatak ayırma girişimlerim, oğlumun ısrarla yataktan düşmesi veya gece evin içinde uykulu dolaşmaya çalışması yüzünden hüsranla sonuçlandı. Sonuç itibariyle 41 aylık oğlumla birlikte uyuyoruz hala. Eşim de yatak odasında. Bu ayrıntıdan sonra diğer konulara geçeyim.

Eşimin yaptığı bazı hatalar ve oğlumuzun çok zor bir çocuk olması münasebetiyle ciddi kopukluk oldu aramızda. Önce sarılıp öpmeler bitti, sonra cinsel hayatta sorunlar başladı. Son olarak sohbet etmekten bile aciz iki insana dönüştük. Maddi sorunlar da zor çocuk yorgunluğuna eklenince birbirimize tahammülümüz bitti.

Iki hafta önce bu konuyu konuşmak istedim eşimle. Bana "sen sadece eleştiriyorsun çözüm üretmiyorsun ben bu durumdan bıktım. Ayrılmak ise isteğin, lafı oraya getireceksen itiraz etmeyeceğim" dedi. Ben de "neden çözümü ben üretmek zorundayım sen neden o güzel kafanı yormuyorsun" dediğimde "ben artık bu evlilik için ne yapalım diye düşünmeyeceğim, düşünmüyorum zaten. Sen zamanında attığım tüm adımları geri teptin." dedi. Konuşma yarım kaldı,tıkandı. Çünkü en sevdiği şey geçmişteki hataları meydana çıkarmaktır. Lakin bunu ben yapsam rahatsız oluyor.

Eşim işi dışında bir şey düşünmeyen, sürekli elinde telefon olan ve de ailece aktivite yapmaya yanaşmayan birine dönüştü. Açıkçası ben de artık talepte bulunmuyorum. Oğlumla vakit geçiriyorum ve bu durumu da kanıksadım. Yani genel olarak oğlumla iki kişilik bir hayat sürüyoruz esasında.

Uzunca süredir ayrılmak istiyorum. Sevgim bitti mi bitmedi mi bilmiyorum. Çok da umurumda değil artık. Ancak oğlumun özel durumundan dolayı, oğlumla birlikte hayat kuracak durumum yok şu an. Ne maddi ne de manevi. Ailemin yanına asla gitmem. Fazlaca sebebim var. Ancak oğlumla ayrı bir hayat kurabilmek için de en az üç yıla ihtiyacım var. Sebepleri tek tek yazmayayım, uzun sürer. Lakin durum bu.

Öte yandan eşim bir iki yıl sonra yeni bir çocuk sahibi olmaktan bahsediyor ara sıra. Çünkü dengesiz. Başlarda şiddetle karşı çıkarken şimdi "hı hı" deyip susuyorum. Cevap vermek bile gelmiyor içimden.

Evliliğimiz nasıl bu hale geldi derseniz, inanın ben de bilmiyorum. Eşimin hataları benim hatalarım, oğlumuzun zorluğu, maddi sıkıntılar. Bir şekilde koptuk sonunda.

Şimdi ben öyle bir haldeyim ki, boğuluyorum sanki. İçimden "şu an bu evde durman gerekiyor. Oğluna bir gelecek sağlaman için bu şart. Beklenti içine girme. Ev arkadaşın gibi düşün" diyorum. Öte yandan "şu an ayrılamıyorsan ufacık da olsa bir umut varsa düzelmesi için, o yönde adım at" diyorum. Lakin içimden gelmiyor.

Kavga etmiyoruz. Hani seslerin sürekli yükseldiği bir ev değil bizimkisi. Ya da birbirimize hakaret edip psikolojik şiddet uygulamıyoruz. Ancak sürekli laf sokma, imada bulunma mevcut. Fazlasıyla hem de. Oğlum son dönemlerde babasına karşı çok tepkili. İtiyor, gitmesini istiyor. Sevmek istediğinde karşı çıkıyor. Birlikte oyun oynamıyor babasıyla vs. Biliyorum eşim bu duruma da çok üzülüyor. Çünkü oğlunu sever fazlaca. Ancak yetiştirilme tarzından dolayı oğluyla eğlenmeyi, oynamayı bilmez. Beceremez.

Bir süre önce bizi birbirimize bağlayan oğlumuz vardı. Şimdi oğlum da sadece benimle zaman geçirmek isteyince, tamamen koptuk diyebilirim. Bilmiyorum bu durum geçici mi ama eşime karşı tamamen nötr durumdayım şu anda. Hasta olunca ya da ölme ihtimalini düşününce merhamet duyuyorum. Ancak onun dışında bir his yok.

Eşime göre ben çok kurcalıyor, çok düşünüyorum. Abartacak bir durum yok. Ben ise, ömür boyu böyle büyük bir boşlukta yaşamak istemiyorum. Öte yandan sırf annesinin hisleri köreldi diye oğlumu aile ortamından mahrum bırakmak da istemiyorum.

Kafamdan atamadığım ayrılık fikri, büyük şehirde özel ilgi bekleyen bir çocukla yalnız yaşama zorluğu ki şu an öyle bir ihtimal bile yok. Evliliğin düzelmesi adına zerre adım atma isteğim de yok şu an için.

Esasında üzülüyorum da bu duruma. Biz birbirimizi çok sevmiştik düşününce. Neden ve nasıl bu hale geldik hiç bilmiyorum.

Ben içinde bulunduğum zamanı nasıl daha katlanılır hale getirebilirim söyleyin lütfen. Nefes alamıyorum çünkü artık. Ne gitmek mümkün oluyor ne de kalmak. Heh arabeske de bağladım sonunda çok güzel. Ancak durumu özetleyecek tek cümle bu.

Yorumlarınızı bekliyorum. Şimdiden teşekkürler.
Demek ki büyükler boşa demiyor küs bile olsanız yatak ayırmayın diye ben yatak ayirmanizi yanlış buldum benimde iki küçük çocuğum var inanın o kadar sık uyaniyorlar ki eşim de sabah erken gidiyor uykusuz kalıyor ama karşılıklı olarak hiç yatak ayirma düşüncesi oluşmadı bizde ayrilmaniz gereken bişey yok sanki çocuktan dolayı işine mesleğine ara verdiysen onun stresi olabilir mi sende ki hayırlısı olsun
 
Back
X