Sevgili kadınlar kulübü,
Yurtdışında yaşıyorum, haliyle yaşadığım sorun için türk aile yapısını bilen, beni daha iyi anlayacağını düşündüğüm kadınların ve annelerin fikrini almaya geldim.
Olayı size olabildiğinde objektif ve tarafsız bir şekilde yazmaya çalışacağım.
Annem 18 yaşına bastığı gün, gurbette çalışan 32 yaşındaki babamla görücü usulü evlenmiş. 9 sene boyunca babam vize işlerini halledemediği için ben ve benden 3 yaş küçük kardeşim Türkiye'de annemle birlikte babamı bekleyerek büyüdük. Vizemiz çıktığında ben 8 yaşındaydım ve yurtdışına taşındık.
Babamın parası yoktu, çalışmıyordu, sonradan anladığım üzere çalışamıyordu çünkü elinden bir iş gelmiyordu, muhtemelen zihinsel bi sorunu vardı. Durum böyle olunca yokluk içindeydik, türk komşuların desteğiyle su üstünde durmaya çalışıyorduk. Böyle devam etmez diyerek annem bir otelde temizlik işine girmişti. Yine de maddi durumumuz pek iyi değildi, çoğu çocuğun sahip olduğu şeylere sahip olamadım.
Annem, yaşadığı hayal kırıklığı, onca yıl bekleyiş, sorumsuz ve çocuk gibi bir koca gibi sebeplerden kaynaklı öfkesini ve üzüntüsünü beni döverek rahatlatmaya çalışıyordu. Hatta öyle ki, dudağıma dikiş atılmıştı dayaktan. Şöyle demişti sonrasında da: sakın kimseye söyleme dayak yediğini seni bizden alırlar.
8 yıl sonra tanıştığım yabancı bir adam olan babam da, dışarıda başkalarından duyduğu küçük düşürmelerin öfkesini de eve gelip benden çıkarıyordu. Babam beni döverken, annem: yüzüne vurma okuldan şikayet gelmesin, derdi.
12-13 yaşlarında ergenlikle birlikte içime kapanmaya başladım, kollarımı kesmeye başladım, altıma kaçırıyordum, derslerim kötüleşmişti, okula gitmek istemiyordum. Çok zeki bir çocuktum, hem annem babamdan daha zekiydim, hem de yaşıtlarımdan daha üstün başarılar sağlıyordum. Sanki babam biraz da kıskandığı için dövüyordu beni. Bir gün yeni bir mobilya almışlardı, 4 çekmeceli, kapaklı bir dolap. Kurulması gerekiyordu. Babam denedi yapamadı. Sonra gittim ben yaptım. Babam çok kızmıştı bana, yanlış mı kurdum diye sormuştum, öyle sanmıştım çünkü. Benimle gurur duyamadığını sonradan anladım.
Çok evden kaçtım, arkadaşlarıma sığındım, sokaklarda yattım, ama ağzımı açıp bir kere olsun beni dövüyorlar evde demedim kimseye. Kendi hatalarımdan da bahsedeyim, babamın parasını çaldım beğendiğim bir çantayı almak için, internet kullanımı yüzünden eve yüksek faturalar geldi. Hiç arkadaşım olmadığı için internetten arkadaşlar edindim, hatta çoğuyla bugün bile görüşüyorum.
Ondan sonra psikiyatride yattım, 14 yaşındaydım. Birden fazla intihar girişimim oldu. Yaklaşık bi sene kadar yattım psikiyatride. Eve geri döndüğümde annem herkese benim hayırsız olduğumu, benden çok çektiğini anlatmıştı ve hamileydi. Ama dünyanın en iyi annesi gibiydi. Sorunlarımın babam yüzünden olduğunu söyledim, annemi hep akladım ben de. Durum böyle olunca, annem odandan çıkma o zaman, ben yemeğini odana getiririm, yeter ki evde kal, baban da karışmaz sana dedi. Evden gitmemem için her şeyi yaptı. Öyle ki, arkadaşlarımla buluşmamı bile istemiyordu.
Kardeşim doğdu, çok ağlayan bir çocuktu ve annem sussun diye onu da dövüyordu, 2-3 aylıkken tokat atmaya başlamıştı bebeğe.
16-17 yaşına geldiğimde, bi saat geç kalsam polisi aramakla tehdit ediyordu.
Babamsa, geceleri odamın kapısını açar, bana uzun ve boş bakar, tükürür ve giderdi. Nefretle bakardı yüzüme. Tiksinirdi benden. Hep salonda otururdu, tuvalete gitmek için salondan geçmem gerekiyordu ve ondan korktuğum için geceleri altıma kaçırırdım tuvalete gitme isteğimi bastırmaya çalışırken. Bazen beni yatağımdan kaldırıyor yanına çağırıyor, bilgisayarındaki bi sorunu çözmem için yardım istiyordu. Porno sitelerine girdiği için saçma sapan reklamlar çıkıyordu onları kapatamıyordu, ben kapatıyordum.
Ne alkol kullandım, ne uyuşturucu. Sanatsal bir çocuktum, resim yapar fotoğraf çekerdim, doğayı severdim.
Sanırım 18 olmuştum, annem hayatında ilk kez babamdan dayak yemişti. Küpesinden kulak memesi yırtılmıştı, hastaneye oradan da polise gitmiştik. Boşanmaya karar vermişti annem. Küçük kardeşim, diğer kardeşim ve ben üçümüz kalmıştık ve ben mutluydum. İçimi kemiriyordu bi soru, ben dayak yerken neden boşanmadı diye ama susuyordum. Anneme hep destek oldum, yaşadığımız ülkenin dilini öğrenemediği için çocukluğumdan beri her türlü tercümeyi yaptım, her yere onunla gittim. Hayatımda ilk kez salonda tv izliyordum, mutfakta oturuyordum. Odamdan çıkmadan yaşadığım onca sene sonra kendimi çok mutlu hissediyordum.
2 yıl geçti, annem bir gün babanla barışmaya karar verdim, buraya taşınacak dedi. Tam okuluma devam ediyordum, güzel bir işim vardı, mutluydum. O zaman ben giderim bu evden dedim. Bi erkek arkadaşım vardı daha yeniydik, onun yanına. O"ospu mu olacaksın gibisinden bir şeyler söyledi. Yediremedim kendime bunu. Gittim evlendim erkek arkadaşımla. Bu evden gidersen bir daha gelemezsin dedi. Tamam dedim.
Tahmin edersiniz belki, çok kötü bir evlilikti bu ve benim gidecek bir yerim yoktu. Erkek arkadaşım türkiyede yaşıyordu ve yurtdışında oturum izni alabilmek için kullanmıştı beni. Ayrıldıktan sonra o adamdan boşanmam 6 yıl sürdü, tüm masrafları ben ödedim, o kılını kıpırdatmadı.
Annem seni özledim diye çağırdı, koşa koşa gittim. Suçluluk duygusundan ölmek üzereydim. Her şeyin sorumlusu sensin, kendin ettin kendin buldun dedi. Ama bir yandan da beni sevdiğini söylüyor bana yardım ediyordu. Kafam karışıyordu.
Başka bir şehre taşındım, tek başıma kendi ayaklarım üzerinde durdum. Annemle daha az görüşmeye başladım. Babamla zaten yıllarca görüşmedim. Özgüvensizliğim nedeniyle de hiçbir şeye cesaret edemedim. Yeni bir işe girerken bile annem ne der diye düşünür oldum. Çok başarılarım oldu, para kazandım, kendime iyi bir hayat sağladım, annem hiç gurur duymadı benimle ve hep bana eve geri dön dedi.
3 sene önce kanser oldum, atlattım. Psikolojik olarak çöküşüm o dönem başladı. Şizofreni hastası olduğumu öğrendim, bununla birlikte post travmatik stres bozukluğu teşhisi kondu. Doktorlarım şizofreninin sebebinin çocukluğumda dışarıya karşı çok iyi görünen, evde baskı ve şiddet uygulayan ailem yüzünden olduğunu söyledi. Çünkü ben de dışarıya karşı çok bir ailem var imajı çiziyor sorunlarımı kimseye belli etmiyor içime atıyordum. İki farklı dünyada yaşıyor gibiydim.
En iyi doktorlara gidiyorum, en iyi tedaviyi alıyorum. Şu an çok iyi durumdayım ama artık çalışmadığım için emekli oldum. 30 yaşındayım.
Annem en sevdiği çocuğunun ben olduğumu söylüyor. Ne zaman evden gitmek istesem intihar etmekle tehdit etti beni, hatta etti de birkaç kere. Ne zaman duymak istemediği bir şey duysa kendini bir yerlerden atmakla tehdit ediyor. Küçük kardeşim daha 14 yaşında ve muhtemelen babama çekmiş, el becerisi yok, konuşması anlaşılmıyor. Anladığım kadarıyla otizm olabilir, zaten 5 yaşına kadar hiç konuşmamıştı, belki de yediği dayaklardandır. Doktora götürmüyor kardeşimi, ona bunun önemli olduğunu söylüyorum anlamıyor. Şu an ergen ve çevresinden "senden bi b..k olmaz gibi yorumlar duymuş, yüzünde ergenlik sivilceleri var onlara kafaya takıyor tabii ki, kilosu var. Depresyona girmesinden korkuyorum dedim anneme, doktora götür, gerekirse engelli yardımı alsın ki ilerde bir güvencesi olsun, bir iş yerine girdiğinde ona edilen laflar suç kapsamına giriyor o şekilde mesela, devlet güvencesi oluyor. Annem kendini atarım ben dayanamıyorum filan dedi, kaldı öyle... Üzülüyorum çocuğa.
En son nokta şu oldu, bir yıldır yabancı bir erkek arkadaşım var, hayatımda tanıdığım en empatik, en anlayışlı, en sevecen insanlardan biri. Anneme anlattım, ben kabul etmem diyerek telefonu yüzüme kapattı. Bizim ailemize uymaz, kültür farkı, dil bariyeri dedi.
Oysa benim böyle bi sorunum yok, 3 dili anadilim gibi konuşuyorum, kendi gelirim, evim, hayatım var. Annem aylardır benimle konuşmuyor.
Yurtdışındaki doktorlarım ve arkadaşlarım bana ailenle görüşmeni azalt, onları dinleme, kendi iç sesini dinle diyor.
Yabancılar için bunu söylemek çok kolay gibi, Türkiye'de olsaydım doktorlar ne derdi? Siz olsanız ne derdiniz?
Lütfen, gerekirse beni de eleştirerek yorum yapın. Herkesin "senin bir suçun yok" demesi bana inandırıcı gelmiyor. Tüm bunları yok yere hak etmiş olamam diye düşünüyorum. Sorularınızı seve seve cevaplarım.
Teşekkür ederim.
Yurtdışında yaşıyorum, haliyle yaşadığım sorun için türk aile yapısını bilen, beni daha iyi anlayacağını düşündüğüm kadınların ve annelerin fikrini almaya geldim.
Olayı size olabildiğinde objektif ve tarafsız bir şekilde yazmaya çalışacağım.
Annem 18 yaşına bastığı gün, gurbette çalışan 32 yaşındaki babamla görücü usulü evlenmiş. 9 sene boyunca babam vize işlerini halledemediği için ben ve benden 3 yaş küçük kardeşim Türkiye'de annemle birlikte babamı bekleyerek büyüdük. Vizemiz çıktığında ben 8 yaşındaydım ve yurtdışına taşındık.
Babamın parası yoktu, çalışmıyordu, sonradan anladığım üzere çalışamıyordu çünkü elinden bir iş gelmiyordu, muhtemelen zihinsel bi sorunu vardı. Durum böyle olunca yokluk içindeydik, türk komşuların desteğiyle su üstünde durmaya çalışıyorduk. Böyle devam etmez diyerek annem bir otelde temizlik işine girmişti. Yine de maddi durumumuz pek iyi değildi, çoğu çocuğun sahip olduğu şeylere sahip olamadım.
Annem, yaşadığı hayal kırıklığı, onca yıl bekleyiş, sorumsuz ve çocuk gibi bir koca gibi sebeplerden kaynaklı öfkesini ve üzüntüsünü beni döverek rahatlatmaya çalışıyordu. Hatta öyle ki, dudağıma dikiş atılmıştı dayaktan. Şöyle demişti sonrasında da: sakın kimseye söyleme dayak yediğini seni bizden alırlar.
8 yıl sonra tanıştığım yabancı bir adam olan babam da, dışarıda başkalarından duyduğu küçük düşürmelerin öfkesini de eve gelip benden çıkarıyordu. Babam beni döverken, annem: yüzüne vurma okuldan şikayet gelmesin, derdi.
12-13 yaşlarında ergenlikle birlikte içime kapanmaya başladım, kollarımı kesmeye başladım, altıma kaçırıyordum, derslerim kötüleşmişti, okula gitmek istemiyordum. Çok zeki bir çocuktum, hem annem babamdan daha zekiydim, hem de yaşıtlarımdan daha üstün başarılar sağlıyordum. Sanki babam biraz da kıskandığı için dövüyordu beni. Bir gün yeni bir mobilya almışlardı, 4 çekmeceli, kapaklı bir dolap. Kurulması gerekiyordu. Babam denedi yapamadı. Sonra gittim ben yaptım. Babam çok kızmıştı bana, yanlış mı kurdum diye sormuştum, öyle sanmıştım çünkü. Benimle gurur duyamadığını sonradan anladım.
Çok evden kaçtım, arkadaşlarıma sığındım, sokaklarda yattım, ama ağzımı açıp bir kere olsun beni dövüyorlar evde demedim kimseye. Kendi hatalarımdan da bahsedeyim, babamın parasını çaldım beğendiğim bir çantayı almak için, internet kullanımı yüzünden eve yüksek faturalar geldi. Hiç arkadaşım olmadığı için internetten arkadaşlar edindim, hatta çoğuyla bugün bile görüşüyorum.
Ondan sonra psikiyatride yattım, 14 yaşındaydım. Birden fazla intihar girişimim oldu. Yaklaşık bi sene kadar yattım psikiyatride. Eve geri döndüğümde annem herkese benim hayırsız olduğumu, benden çok çektiğini anlatmıştı ve hamileydi. Ama dünyanın en iyi annesi gibiydi. Sorunlarımın babam yüzünden olduğunu söyledim, annemi hep akladım ben de. Durum böyle olunca, annem odandan çıkma o zaman, ben yemeğini odana getiririm, yeter ki evde kal, baban da karışmaz sana dedi. Evden gitmemem için her şeyi yaptı. Öyle ki, arkadaşlarımla buluşmamı bile istemiyordu.
Kardeşim doğdu, çok ağlayan bir çocuktu ve annem sussun diye onu da dövüyordu, 2-3 aylıkken tokat atmaya başlamıştı bebeğe.
16-17 yaşına geldiğimde, bi saat geç kalsam polisi aramakla tehdit ediyordu.
Babamsa, geceleri odamın kapısını açar, bana uzun ve boş bakar, tükürür ve giderdi. Nefretle bakardı yüzüme. Tiksinirdi benden. Hep salonda otururdu, tuvalete gitmek için salondan geçmem gerekiyordu ve ondan korktuğum için geceleri altıma kaçırırdım tuvalete gitme isteğimi bastırmaya çalışırken. Bazen beni yatağımdan kaldırıyor yanına çağırıyor, bilgisayarındaki bi sorunu çözmem için yardım istiyordu. Porno sitelerine girdiği için saçma sapan reklamlar çıkıyordu onları kapatamıyordu, ben kapatıyordum.
Ne alkol kullandım, ne uyuşturucu. Sanatsal bir çocuktum, resim yapar fotoğraf çekerdim, doğayı severdim.
Sanırım 18 olmuştum, annem hayatında ilk kez babamdan dayak yemişti. Küpesinden kulak memesi yırtılmıştı, hastaneye oradan da polise gitmiştik. Boşanmaya karar vermişti annem. Küçük kardeşim, diğer kardeşim ve ben üçümüz kalmıştık ve ben mutluydum. İçimi kemiriyordu bi soru, ben dayak yerken neden boşanmadı diye ama susuyordum. Anneme hep destek oldum, yaşadığımız ülkenin dilini öğrenemediği için çocukluğumdan beri her türlü tercümeyi yaptım, her yere onunla gittim. Hayatımda ilk kez salonda tv izliyordum, mutfakta oturuyordum. Odamdan çıkmadan yaşadığım onca sene sonra kendimi çok mutlu hissediyordum.
2 yıl geçti, annem bir gün babanla barışmaya karar verdim, buraya taşınacak dedi. Tam okuluma devam ediyordum, güzel bir işim vardı, mutluydum. O zaman ben giderim bu evden dedim. Bi erkek arkadaşım vardı daha yeniydik, onun yanına. O"ospu mu olacaksın gibisinden bir şeyler söyledi. Yediremedim kendime bunu. Gittim evlendim erkek arkadaşımla. Bu evden gidersen bir daha gelemezsin dedi. Tamam dedim.
Tahmin edersiniz belki, çok kötü bir evlilikti bu ve benim gidecek bir yerim yoktu. Erkek arkadaşım türkiyede yaşıyordu ve yurtdışında oturum izni alabilmek için kullanmıştı beni. Ayrıldıktan sonra o adamdan boşanmam 6 yıl sürdü, tüm masrafları ben ödedim, o kılını kıpırdatmadı.
Annem seni özledim diye çağırdı, koşa koşa gittim. Suçluluk duygusundan ölmek üzereydim. Her şeyin sorumlusu sensin, kendin ettin kendin buldun dedi. Ama bir yandan da beni sevdiğini söylüyor bana yardım ediyordu. Kafam karışıyordu.
Başka bir şehre taşındım, tek başıma kendi ayaklarım üzerinde durdum. Annemle daha az görüşmeye başladım. Babamla zaten yıllarca görüşmedim. Özgüvensizliğim nedeniyle de hiçbir şeye cesaret edemedim. Yeni bir işe girerken bile annem ne der diye düşünür oldum. Çok başarılarım oldu, para kazandım, kendime iyi bir hayat sağladım, annem hiç gurur duymadı benimle ve hep bana eve geri dön dedi.
3 sene önce kanser oldum, atlattım. Psikolojik olarak çöküşüm o dönem başladı. Şizofreni hastası olduğumu öğrendim, bununla birlikte post travmatik stres bozukluğu teşhisi kondu. Doktorlarım şizofreninin sebebinin çocukluğumda dışarıya karşı çok iyi görünen, evde baskı ve şiddet uygulayan ailem yüzünden olduğunu söyledi. Çünkü ben de dışarıya karşı çok bir ailem var imajı çiziyor sorunlarımı kimseye belli etmiyor içime atıyordum. İki farklı dünyada yaşıyor gibiydim.
En iyi doktorlara gidiyorum, en iyi tedaviyi alıyorum. Şu an çok iyi durumdayım ama artık çalışmadığım için emekli oldum. 30 yaşındayım.
Annem en sevdiği çocuğunun ben olduğumu söylüyor. Ne zaman evden gitmek istesem intihar etmekle tehdit etti beni, hatta etti de birkaç kere. Ne zaman duymak istemediği bir şey duysa kendini bir yerlerden atmakla tehdit ediyor. Küçük kardeşim daha 14 yaşında ve muhtemelen babama çekmiş, el becerisi yok, konuşması anlaşılmıyor. Anladığım kadarıyla otizm olabilir, zaten 5 yaşına kadar hiç konuşmamıştı, belki de yediği dayaklardandır. Doktora götürmüyor kardeşimi, ona bunun önemli olduğunu söylüyorum anlamıyor. Şu an ergen ve çevresinden "senden bi b..k olmaz gibi yorumlar duymuş, yüzünde ergenlik sivilceleri var onlara kafaya takıyor tabii ki, kilosu var. Depresyona girmesinden korkuyorum dedim anneme, doktora götür, gerekirse engelli yardımı alsın ki ilerde bir güvencesi olsun, bir iş yerine girdiğinde ona edilen laflar suç kapsamına giriyor o şekilde mesela, devlet güvencesi oluyor. Annem kendini atarım ben dayanamıyorum filan dedi, kaldı öyle... Üzülüyorum çocuğa.
En son nokta şu oldu, bir yıldır yabancı bir erkek arkadaşım var, hayatımda tanıdığım en empatik, en anlayışlı, en sevecen insanlardan biri. Anneme anlattım, ben kabul etmem diyerek telefonu yüzüme kapattı. Bizim ailemize uymaz, kültür farkı, dil bariyeri dedi.
Oysa benim böyle bi sorunum yok, 3 dili anadilim gibi konuşuyorum, kendi gelirim, evim, hayatım var. Annem aylardır benimle konuşmuyor.
Yurtdışındaki doktorlarım ve arkadaşlarım bana ailenle görüşmeni azalt, onları dinleme, kendi iç sesini dinle diyor.
Yabancılar için bunu söylemek çok kolay gibi, Türkiye'de olsaydım doktorlar ne derdi? Siz olsanız ne derdiniz?
Lütfen, gerekirse beni de eleştirerek yorum yapın. Herkesin "senin bir suçun yok" demesi bana inandırıcı gelmiyor. Tüm bunları yok yere hak etmiş olamam diye düşünüyorum. Sorularınızı seve seve cevaplarım.
Teşekkür ederim.