Ben bekarım ama benim arkadaslarımın çoğu birlikte yaşadıktan sonra evlendi
Bu erkeklerde hiç öyle Avrupalı falan da değildi
Hatta muhafazakar ailelerden gelen büyük şehirlerde okumuş eğitimli erkeklerdi
Ve maşallah diyeyim çok da mutluluklar
Neden?Çünkü karşısındaki kadını tanıyor huyunu suyunu biliyor ev halini biliyor pis mi pasaklı mı dağınık mı neye kızar neye alınır neye tepki verir biliyorlar karşılıklı
Aynı evi paylaşmayan insanlarda uyum sorunu oluyor tabi!Çünkü yumurtadan sürpriz ne çıkarsa artık evlilik kumara dönüyor .iyi olanda var kötü olanda
Burası Ortadoğu ülkesi derken arkadaş burayı İran falan sanıyor heralde
İran dediğime bakmayın yalnız oradaki insanlarda gayet Özgür cinsellik konusunda
Biz kadınlar bunu yapıyoruz bence
Benim basit görmesin benimle evlenmez vs
Evlenmezse evlenmesin ben buyum demiyorlar ki
Bakire değilim nasıl söyletecem bunu diye bir sürü konu açılıyor burda
Diktirme bilmem ne
Herkes olduğundan farklı görünüp kendini karşı tarafa kabullendirme derdinde
Yaş 30 u geçince eyvah eyvah karalar bağlıyorlar hemen alelacele bir koca bulunuyor adamın niteliği falan yok evleniyorlar sonra mutsuzum.
Ben de hiç Avrupai bir insan değilim:) hayatımda Avrupa'yı ilk defa dört beş sene önce gördüm. Kütüğümde Karadeniz'in bir köyü yazıyor, annem babam da gayet geleneksel insanlar..
Bu bahsettiğim birlikte yaşayip evlenen arkadaşlarımın hiçbiri marjinal insanlar değiller. Hiçbirinin annesinin adı Helga, babasının adı Hans degil. Kimi Antepli, kimi Sakaryali,kimi Afyonlu.
Gayet hayatın doğal akışında, sevgilileriyle aynı evde yasiyoralr.
Aslında sanıldığından çok daha yaygın bir şey. Özellikle üniversite için başka şehre giden insanlar tercih ediyor.
sen aileden ayri yaşıyorsan sevgilinle haftasonu kalayım, geç oldu gitmeyeyim, sabah erkenden çıkacağız kalayım diye diye evine yerleştiysen bari iki kira vermeyelim diye de cikabiliyorsun.
Ya da biriniz diğerinin şehrine taşınmaya karar verdiyse dünya masraf yapmak yerine hazır eve taşınıyorsun... Çok olağan, yaygın bir durum aslında.
Ama herkes kendi çevresi neyse ülkenin geneli de o zannediyor. Kendi ailesinde dayak görmüş olan 'tum evliliklerde şiddet var' diyor, babası ve sevgililerinden aldatma gören 'aldatmayan erkek yok,yakalanmayan erkek var' diyor, kendisi sevgilisiyle sevismeyen 'olmasi gereken bu' diyor, sevişen 'hayir herkes sevisiyor,sadece açık açık söylemiyor' diyor... Ama tabii ki herkesin kendi özeli, kendi ilişkisi. Kim neyi yaşamak isterse onu yaşasın.
Sadece o şeyi (ne olursa olsun) yapmadan önce kendine şu soruyu sorsun:
bunu kendi isteğimle mi yapıyorum, yoksa sevgilim beni manipüle mi ediyor, sevgilimi kaybetmemek için mi yapıyorum?
Eğer ilk secenekse , zaten o kişi ayrılıktan sonra derbeder olmaz, çünkü kendi tercih ettiği bir şeyi yapmıştır, ama ikinci seçenekte büyük bir pişmanlık yaşanır...
Konu sahibi de istediği icin beraber yasamamis aslında. Hep evlenmek istemiş, ama adam orali olmamış . Zamanında kendisinin 'istedigim hayat bu değil' deyip ayrılması gerekirdi. Eh,onu yapmamış, yaşadığı hayata da kendi istedigi o olduğu için değil sevgilisini kaybetmemek için ayak uydurmuş. Haliyle şimdi oyalandiğini düşünüyor ...
Yazdıklarında türk erkeğinin ikiyüzlü tarafları oldugu konusunda çikolata 'ya katılıyorum. O yüzden uzun yıllardır türk erkeklerinden hoşlanamiyorum bile, gizli muhafazakarlıklarından gına geldi.
Ama bu haliyle bile benim hayatıma giren Türk erkeklerinin hepsi (benim ne kadar rahat bir kadın olduğumu ve düşünce yapımı gayet iyi bilmelerine rağmen) evlilik heveslisi insanlardı. Neredeyse hepsinden, onlar evlilik konuları açıp ciddi bir adım atmaya niyetlendikleri zaman 'hayir, istediğim hayat, ömürlük arkadaşım bu değil' diye, köprüden önce son cikiştan çıkıp ayrıldım.
Bugüne kadar hayatıma giren hiçbir erkek bana geçmişe dair bir soru soramadigi gibi bundan sonraki hayatıma girecek insanlarin da soramayacağina eminim.
Hayat çevremizden ya da ekşi sozlukte yazanlardan ibaret değil ki...