Yazdıklarınızı okurken son 3 yılımı baştan sona okuyormuş gibi hissettim. O yüzden benzer durumları alıntılayarak eklemek istiyorum ben de kendi yaşadıklarımdan.
Love booming sizi elde ettiğinden emin olana kadar
Başlarda ilişkinin üzerine düşmeyen taraf bendim. Üzerine düşmemekten kastım ilgisizlik değil,
ilişkiyi çok hızlı ilerlettiği için* yavaşlama çabasına giren ben oluyordum ve bu yüzüme ilişkiden memnun değilmişim gibi ya da istemiyormuşum gibi vuruluyordu. Halbuki ikimizin duygularından da emin olana kadar gösterdiğim duygusal yakınlığa dikkat etmeye çalışıyordum. 1 ayda karşındakine hayatının aşkı gibi davranmak bana doğru gelmiyordu çünkü. Bu sebeple ilişkinin öküzü olduğumu bana empoze ederek aylar içinde beni kendi kullanabileceği kıvama getirip yumuşattı. Romantizmi beni buna alıştırmak kullanıyordu. Çünkü ilerde bunu aniden keserek canımı acıtmak için kullanacaktı.
*Sonradan fark ettim ki hayatındaki tüm ilişkileri aynı şekilde hızla ilerletiyor. Bir an önce kullanabilmek için gösterdiği sabırsızlıkmış aslında bu. bendeki model sizinkine nazaran daha sabırsızdı. Çabuk sonuç almak istiyordu.
Şimdi yine gelelim bu 4 yıla, birkaç haftasonu hariç (10'u geçmez) her haftasonu benle olmak ister, iş seyahatine gitse yanına çağırır, kaçamak tatil için gün sayardı.
3 yıllık ilişkide söyleyebilirim ki her fırsatta yan yanaydık. Ondan ayrı kalacağım zamanlar (okulum yaz tatiline girdiğinde vs.) ailemle bile ters düştüğüm oldu memlekete dönmeyip yanında yaz tatilinin çoğunu geçirdiğim için. İş seyahatine gittiğinde birlikte kalabilmemiz için her koşulu mutlaka sağlıyordu. Diğer çalışanlardan ayrı ev tutuyordu.
Öğrenci olduğum için gidiş geliş masraflarımı üstleniyordu sırf geleyim diye*.
Sürekli insanı yanına çeken baskıcı bir yanı vardı ama bunu tatlı dille yapıyordu. Kıyamıyordum uzun uzun bırakıp gitmeye. Sonralarda bu eziyete dönüştü tabi o ayrı. Her ailesinin yanına gittiğinde beni de götürmeler, bir bahane bulup gelmediğimde kalkıp beni almaya gelmeler, emrivakilerle beni zorlamalar vs..
*Bunu ilerde sanki ben talep etmişim ya da param yok diye uyarmamışım gibi yüzüme vurdu elbette.
Bendeki model atama sorunu, onun buhranı derken 2 yıl çalışmadı.
Çok büyük bir aşağılık kompleksi varmış özellikle mesleki anlamda. Çok sonra anladım. Başlarda aynı sektörden çoğu kesimin eleştirdiği durumlara değindiğini düşünüyordum ama aslında kıskançlıktan önüne gelen herkese sallıyormuş. Başkalarının kendi hedefini başardığını görmesi onu çileden çıkarıyordu. Bir de yanında çalıştığı akrabasında parasını alamayınca işler iyice can sıkıcı oldu. İşten ayrıldı. Parasını alamadı. Aracıyla kaza yaptı. Kendini daha çok zora soktu. Bunları bahane ederek sürekli içmeye başladı zaten durum alkol bağımlılığına gitmeye başlayınca olaylar kademe kademe çirkinleşiyor. Ve işsiz olarak 1 yıl kadar evde yatıp bana aşama aşama eziyet ettiği döneme geçiyoruz.
Ben işten ayrıldığım anda (ki bu evliliğe denk geldi) anında gözünde söndüm ve hiçbir maddi/manevi destek görmedim.
Mezuniyetim yaklaştıkça üzerimdeki gerginliği daha da katlamak için elinden geleni yaptı. Beni yaşıtlarımla kıyasladı. Hiçbir şey öğrenmediğimi, okurken bir ofiste çalışmadığım için mezun olunca piyasada iş yapamayacağımı, mesleki olarak öğrendiğim tek şeyin 3D modelleme olduğun ve bunu herkesin yapabildiğini iddia ederek ara ara beni böyle ezdi. Ben bu yüzden işsiz kalma korkusuyla, tamamen özgüvensiz mezun oldum. Halbuki her şey tıkırındayken kurduğu hayalde birlikte kendi ofisimizde çalışıyorduk, beni bu gelecek planı için çok yüreklendiriyordu. Başarılı olduğumu ve bakış açımı beğendiği için zevkli olduğumu söylüyordu. Kendi ofis açma hayali altüst olunca, beni daha mezun olmadan psikolojik olarak çalışamaz hale getirdi ama. Kendi bir şeyler başaramadıktan sonra benim çalışmamın anlamı yoktu çünkü.
Borderline Kişilik Bozukluğu özelliklerini de taşıdığı için bazı bulgular çakışabilir
Benim durumun anormalliğini idrak etmeye başladığımda araştırdığım ilk şey buydu. Hala bilmem narsist mi, borderline mı, ikisinden biraz biraz mı, çünkü teşhis koyduramadım bir türlü. Ama bunlarla alakalı bir şey olduğundan eminim.
-Kendisinde ne eksikse sizi onun için hayatında tutar. Yalnız dikkat, sizi asla bunla övmez.
Az önce bahsettiğim 3D çizimleri kendisi yapamıyordu. Aramızdaki yaş farkından ötürü üniversite zamanı farklı eğitimler aldığımız için o 2D çizime yönelmişti ve aslında 3D çizime mesleki anlamda ihtiyaç duymuyordu. Bunu kafaya takmasına üzülüp onu överek cesaretlendirmeye çalıştığım için kendime gülüyorum. Çünkü bunu beni ezmek için kullanacakmış sonra.
Asla kimi gerçekten sevdiğini anlamadım sanıyordum, bizim anladığımız gibi bir sevgi ile kimseyi sevmiyormuş ki.
İnsan ilişkileri tuhaf gelmeye başlamıştı bir yerden sonra. Sanayide jest yapıp ufak bir tutarın ödemesini kabul etmeyen sanayici abi bile gözünde benden daha kıymetli olabiliyordu. Ona en ufak iyilik yapanları yere göğe sığdıramıyorken en kötü halinde bile yanında olan bana yer bulamıyordu hayatında son zamanlarda. Sonra baktım ki istediğini yaptıramadığında o yere göğe sığdıramadıklarıyla da ters düşüyor. Hele akrabalarıyla öyle tuhaf geliyordu ki bakış açısı. Herkesin vardır anlaşamadığı akrabası, garipsediğim bu değil. Herkesten bir beklentisi vardı hayatta. Bana bir faydaları yok düğünüme cenazelerime gelmelerinden başka diyip, bayramlarda el öpmek için en baştan sıraya giriyordu.
Anne babasını ağzından düşürmez lafta sözde çok düşünür ama sadece bana inat olsun diye onlara para harcar, inatlaşmıyorsa nasıl sömüreceğini düşünürdü.
Annesini deliler gibi övüp en çok da o kadının ağzından burnundan getirirdi. Kavgalar eder bağırır çağırır, küfür bile ederdi ona en ufak eleştiride bulunduklarında. Bunlara başlarda hiç şahit olmadım çünkü ailesini el üstünde tutardı değer verirdi. Böyle gösterirdi en azından. Aile içine karıştıkça fark ettim yaklaşımının onlara da ne kadar dengesiz olduğunu. Kardeşini kıskanır, ona ödenen paraların kendine de verilmesi gerektiğini iddia ederdi. Halbuki ikisine de eşit davranıyorlardı ama fark etmesi mümkün değildi. Kardeşine bir şey alındıysa ona da akmalıydı ailesinin parası.
garantiye tekrar aldığında doz korkunç noktalara ulaşacak.
Ayrılmak adam etmez demişsiniz yukarıda. O kadar doğru ki. İlk ayrıldığımdaki paniğini peşimden koşuşunu son ayrılığımızda ucundan bile görmedim. Ev bakıp eşyalarını toplamasını söylediğimde zaten iki gün sonra barışacağız diyordu utanmadan en son ayrılığımızda. Alışmıştı çünkü bu duruma artık, kendine güveni tamdı beni bağımlı hale getirdiğine dair. Başından sonuna doğru kademe kademe azaldı kendini düzeltme çabası, verdiği sözleri tutmamaya başladığı gibi aynı sözleri tekrar tekrar vermeye de devam etti barışmak için çünkü ayrı kalamıyordu. Bittiğine inandığım an ayrılmak istediğimde aklı başına geliyor, mantıklı bir adam oluyor, büyük özürler diliyordu. Bunca alttan almanın üzerine ayrılamıyordum çünkü ya düzeltecekse düşüncesi kalıyordu aklımda. Zaten o kadar uzun da ayrı kalmıyorduk. Max 1'er ay ayrı kalmıştık bu kavgalardan ama bu arada temas kesilmiyordu, aramalar mesajlar, iletişimsiz kalmıyordu benimle asla. İlk ayrılma ile son ayrılmaya bakıyorum da, o korkunç noktaya gelişimizi bana hissettirmeden nasıl sindirmiş inanamıyorum bazen. Kavgalarında artık saygı yok, sevgi yok, kırar mıyım üzer miyim düşünmek yoktu. Bütün nefretini pisliğini kusana kadar rahatlamıyordu. Sonra da bu kadar büyütülecek bir şey yokmuş gibi davranıyor ya da
benim tepkime göre* özür dileyip geri adım atıyordu.
* Hiç kendisinin benden ayrıldığı bir ayrılık yaşamadık. Bazı tartışmalarda o kadar tükeniyordum ki devam edecek gücü bulamıyordum. Bunu fark ettiğinde vazgeçme eşiğimi zorlamıyordu ayrılmamamız için. Zorlarsa da birkaç saat sonra veya ertesi gün düzeltecek yönde adımlar atıyordu.
ben yapı olarak sorun sevmeyen, çözen biriyim ve daha önceleri gerçek, makul tartışmaları adım atarak bitirmiştim. Şimdi görüyorum ki bunlar sizi tartmak üzerine. Yapınızı çözüyor ve sonra bunu kullanıyor.
İlk tartışmalarla sondakiler arasındaki farkın esas sebebi bu aslında. Fark etmem uzun sürdü. Konuşarak anlaşabileceğimi sandığım tartışmaları ileride tekrar yaşadığımızda tokat atacak kadar tahammülsüzdü bana karşı. Öfkesini kontrol etme gereği duymuyordu. Çünkü mantıklı yaklaşan bendim, kırmamak için kelimelerini seçen bendim. Beni ezmek kolaydı o yüzden.
-Yalan söylemesi. Şimdi görüyorum ki en büyük işaret bu. Evlenene kadar hiç anlamamıştım.
Cunku bir yandan yalandan nefret ettigini soylerdi.
Bendeki model de yalandan ölesiye nefret ettiğinden bahsederdi kendini anlatırken. O kadar çok dile getirirdi ki bunu, yalan söylemeyeceğinden emin olmuştum bir yerden sonra. Ayrıldıktan sonra benim hakkımda ve kendi hakkında etrafa anlattıklarını ortak kişilerden duyunca kulaklarıma inanamadım. Hayal aleminde yaşayan bir insanın sallayabileceği boyutta yalanları ortaya çıkar mı acaba ortak tanıdıklarımız var demeden etrafa sallamış meğer.
size soyledigi, caninizi yakan her seyi bir dusunun aslinda ayip diye, agir gelir diye ya da korkuyorsunuz diye ona soyleyemediginiz seyler degil mi?
Kendi ailesini içten içe küçük gördüğünü sonradan anladım çünkü benim ailemi memur oldukları için maddi durumlarını yetersiz bularak eleştirmeye başlamıştı. Çünkü kendi ailesini cahil buluyordu, benim kendi ailemden gördüğü desteği kendi ailesinden göremiyordu. Ve kavgalarında ailemden beni vurmaya çalışacak kadar çirkinleşiyordu. Bu sadece aile konusundan bir örnek. Ama bana karşı yönelttiği her hakaret aslında benim onda zamanla fark ettiğim ancak onun yüzüne vurmadığım şeylerin bir yansımasıydı. Aslında kendine yöneltimesi gereken her lafı kavgalarda acımasızca bana karşı kullanıyordu.
Tek bir arkadasi var, 2-3 is arkadasi, iyi gecindigi tek akraba yok.
Hiç kız arkadaşı yoktu. Kadınlarla ilişkisi masum kalmıyordu çünkü gördüğüm kadarıyla. Oysa benim arkadaş çevrem karmadır. Bunu garipserdim. Üniversite arkadaşlarına çok bağlıydı. 3 yılda yan yana hiç görüştüklerine şahit olmadım. Ama ara ara birbirlerine borç para atarlardı ya, o yüzden çok kıymetliydi arkadaşlıkları onun gözünde. Halbuki benim gördüğüm son zamanlarda artık telefonlarını açmıyorlardı akşamüstü. Alkol alıp anlattığı zırvalıklarını dinlemekten bıkmışlardı çünkü. Eskiden bol bol konuşurdu arkadaşlarıyla telefonda, sonlarda onlar da vakit ayırmadıkça bütün psikolojik yükünü benim üstümde boşaltmaya başladı. Zaten o döneme girişimizden sonra gün yüzü görmedim ilişkide bir daha, bir kaç ay içinde de iğrenç bir ayrılığa sürüklendik.
Istedigini size yaptiramadiginda yani ustunuzdeki kontrolu yitirdiginde resmen deliriyor.
Kavgaların şiddeti de böyle git gide artmıştı. Ama öyle ani bir artış değil bu. Nasıl ayrılmazsın böyle bir insandan diye yüzüme sorduklarında cevaplayamıyorum bunu. Aşırıya kaçtığını fark ettiğinde büyük pişmanlıklarla özür dilerdi. Sonraki zıt düşmemizde işe bir öncekinin bir kademe üstünden kavga ederdi benimle. Affettikçe yavaş yavaş yükseltti şiddetini. Hatalar yapmasına rağmen pişmanlık içinde özür dileyen biri karşımdayken benim için onu bırakmak acımasızca olurdu. 3 yıl boyunca affetmenin yolunu buldum bir şekilde. Onunla ilk tanıştığımdaki kendim bunu asla affetmezdi ama beni öyle profesyonelce değiştirmişti ki, hissettiğim eziklikten kendi gururumu çok kolay çiğniyordum artık.
Kavga ettim, sakince anlattım, yalvardım, küstüm, nişan attım, evi terkettim, babasıyla konuştum. Her iletişimi denedim.
Tanıştığımız dönem ikimiz de sertralin grubundan bir antidepresanla tedavi görüyorduk. Ben yaşadığım depresyon ve stresi kontrol edememe durumumdan o da benzeri şeyler ve öncesinde panik atak yaşaması sebebiyle kullanıyordu. O yıl içinde benim tedavim bitmişti kendisi bundan sonraki 1 yıl içerisinde bıraktı. Daha önceden ikimiz de kendi farkındalığımızla psikolojik yardım aldığımız için tedavi olması gerektiğini söylediğimde karşı çıkmayacağını düşünüyordum. Ancak iş beklediğim gibi olmadı. Sözde gerekirse doktora da gidicem diyen adam alkolle desteklediği depresyonunu ve alkolün arkasına sığınarak ortaya çıkardığı kişiliğini sonlara doğru kabul etmedi. Çünkü tedavi olmayı kabul eden insanın alkolden de uzak durması gerektiğinin farkındaydı ve bırakmak istemiyordu. Gerçek kişiliğini alkollüyken rahatça ortaya çıkarıp esip gürleyip yıkıp sabah hiçbir şey yokmuş gibi uyanmak işine geliyordu artık.
Sorcaksınız, ee ilişkinin ilk zamanları hiç mi alkol almıyordu bu adam? Yoo gayet de alıyordu. Beraber içip eğlenmekten çok zevk alıyordum hatta. Ben de sosyal içici bir insanım. 3 yılın sonunda bakmışım ki ağzıma bir bira bile sürmüyorum onunla birlikteyken içersem alkol almasını haklı çıkarırım korkusundan.
3 yılın yarısından sonra bu tartışmaları ailesi ile gerektiği oranda paylaşmaya başladım. Çünkü tedaviye yanaşmama ayakları beni iyiden iyiye tedirgin etmeye başlamıştı. Zaten nasıl anlatıcam diye düşünmeme fırsat kalmadı, onların da şahit olduğu kavgalar yaşadığımız için. Ailesinin de desteğini aldığımız bu süreçte kendisini psikolojik tedavi ve alkol tedavisi için ikna ettik. Psikolojik kısmı o kadar zor olmadı zamanında lustral kullandığı için yine benzer iki hap atar geçerim diye düşünmüş olsa gerek ama alkol tedavisini uzun süre reddetmişti çünkü uygulanacak tedavi yüzünden alkol alamaz hale gelecek diye ödü kopuyordu.) 2. seansında doktorun ileride yazmayı uygun gördüğü, alkolü bırakmasına yardımcı olacak ilacı erkenden kendi rızasıyla aldı. Başta bu hareketini şaşırtıcı bulsam da ilacı araştırdığımda alkolü kafada bitirmeden bu ilacı almanın hiçbir faydası olmadığını okudum defalarca. Doktora gitmeyi ve ilaçlar almayı beni ve ailesini susturmak için yaptığına ikna olmuştum artık. Çünkü tüm bu ilaç tedavisine rağmen aynı randımanda içmeye ve afedersiniz s*çmaya devam ediyordu.
Uzun bir yanıt oldu ama toparlamak adına, sonuç olarak;
Ailesi ile ilişkisi, iş durumu kötüye gittiğinde en ufak rahatsızlık duymadan uzun süre size sığınması (bende bu 1 yıl sürmüştü), kendine en güzel imkanları sağlarken sizi hayatının dışında bırakması ama bu özveriyi devamlı sizden beklemesi, sizin iş durumunuz aksadığında kendi hayat gidişatına bakmadan acımasızca sizin üzerinize oynaması*, devamlı benim onun parasını kullandığım, arabası için beraber olduğumu iddia etmesi**
buna gülmeden edemeyeceğim çünkü en sonunda yüzüne de söylemiştim, derdi para olan bir kadın olsam gerçekten parası olan biriyle birlikte olurdum diye.
*bendeki model kendi 1 yıldır işsizken mezuniyetim yaklaştıkça işsiz kalacağım, bir b*k bilmediğim, mesleğim için hiçbir çaba göstermediğim hakkında beni eleştirirdi. Buradaki en komik durum ise meslektaş olmamız ve benim kendi konjektörümde zaten okuyarak hayatım için çaba gösteriyor olmam.
**
oturduğumuz evin tüm ihtiyaçlarını ben karşılıyordum. Bir işte çalışırken de, işsizken de. İşsiz kaldığında hayatımızdaki harcamaların dengesi kayıp biraz daha bana doğru ağırlaşmış olmasına rağmen kendisi sürekli bana para akıtıyormuş gibi bir hayal aleminde yaşardı, mutfağa aldığı malzemeleri sayardı.
Bu bahsettiklerim yazınızı okuduktan sonra daha çok aklıma gelenler tabi. Şiddeti de gördüm, sadakatsiz davranışlara da şahit oldum. Zaten karşısındaki insanı bu kadar değersiz hissettiren birinden sadakat beklemek de hataymış. İnsana alttan alta sürekli "bak seni aldatırım" hissini yaşattıran bir tavrı vardı artık, belki de defalarca aldatıldım, bilmiyorum, önemi de yok artık. Bir ilişki olarak değil, arkamda bıraktığım bir travma olarak görüyorum artık son 3 yılımı. Mezuniyetten sonra sırasıyla nişan, düğün planları yaptığımız ilişkiden, en sonunda uzaklaştırma kararı çıkartarak kavga kıyamet içinde bana kaybettirdiği kilolarla, özgüvenimle, bozduğu psikolojimle zar zor kurtuldum. Ve gördüm ki ilişkiyi bitirdiğim gibi hepsini teker teker geri kazanıyorum. Böyle insanlarla kurulan ilişkiler ruhta ve bedende bir parazit gibi, sömürüp tüketene dek durmuyor, kendin farkına varıp kurtulmadığın sürece. Umarım böyle ilişkiler içinde olan herkes kısa zamanda sıyrılıp kurtulur.