Gerçek NARSİST nedir, anlatıyorum.

Yazdıklarınızı okurken son 3 yılımı baştan sona okuyormuş gibi hissettim. O yüzden benzer durumları alıntılayarak eklemek istiyorum ben de kendi yaşadıklarımdan.

Başlarda ilişkinin üzerine düşmeyen taraf bendim. Üzerine düşmemekten kastım ilgisizlik değil, ilişkiyi çok hızlı ilerlettiği için* yavaşlama çabasına giren ben oluyordum ve bu yüzüme ilişkiden memnun değilmişim gibi ya da istemiyormuşum gibi vuruluyordu. Halbuki ikimizin duygularından da emin olana kadar gösterdiğim duygusal yakınlığa dikkat etmeye çalışıyordum. 1 ayda karşındakine hayatının aşkı gibi davranmak bana doğru gelmiyordu çünkü. Bu sebeple ilişkinin öküzü olduğumu bana empoze ederek aylar içinde beni kendi kullanabileceği kıvama getirip yumuşattı. Romantizmi beni buna alıştırmak kullanıyordu. Çünkü ilerde bunu aniden keserek canımı acıtmak için kullanacaktı.
*Sonradan fark ettim ki hayatındaki tüm ilişkileri aynı şekilde hızla ilerletiyor. Bir an önce kullanabilmek için gösterdiği sabırsızlıkmış aslında bu. bendeki model sizinkine nazaran daha sabırsızdı. Çabuk sonuç almak istiyordu.

3 yıllık ilişkide söyleyebilirim ki her fırsatta yan yanaydık. Ondan ayrı kalacağım zamanlar (okulum yaz tatiline girdiğinde vs.) ailemle bile ters düştüğüm oldu memlekete dönmeyip yanında yaz tatilinin çoğunu geçirdiğim için. İş seyahatine gittiğinde birlikte kalabilmemiz için her koşulu mutlaka sağlıyordu. Diğer çalışanlardan ayrı ev tutuyordu. Öğrenci olduğum için gidiş geliş masraflarımı üstleniyordu sırf geleyim diye*.
Sürekli insanı yanına çeken baskıcı bir yanı vardı ama bunu tatlı dille yapıyordu. Kıyamıyordum uzun uzun bırakıp gitmeye. Sonralarda bu eziyete dönüştü tabi o ayrı. Her ailesinin yanına gittiğinde beni de götürmeler, bir bahane bulup gelmediğimde kalkıp beni almaya gelmeler, emrivakilerle beni zorlamalar vs..
*Bunu ilerde sanki ben talep etmişim ya da param yok diye uyarmamışım gibi yüzüme vurdu elbette.

Çok büyük bir aşağılık kompleksi varmış özellikle mesleki anlamda. Çok sonra anladım. Başlarda aynı sektörden çoğu kesimin eleştirdiği durumlara değindiğini düşünüyordum ama aslında kıskançlıktan önüne gelen herkese sallıyormuş. Başkalarının kendi hedefini başardığını görmesi onu çileden çıkarıyordu. Bir de yanında çalıştığı akrabasında parasını alamayınca işler iyice can sıkıcı oldu. İşten ayrıldı. Parasını alamadı. Aracıyla kaza yaptı. Kendini daha çok zora soktu. Bunları bahane ederek sürekli içmeye başladı zaten durum alkol bağımlılığına gitmeye başlayınca olaylar kademe kademe çirkinleşiyor. Ve işsiz olarak 1 yıl kadar evde yatıp bana aşama aşama eziyet ettiği döneme geçiyoruz.

Mezuniyetim yaklaştıkça üzerimdeki gerginliği daha da katlamak için elinden geleni yaptı. Beni yaşıtlarımla kıyasladı. Hiçbir şey öğrenmediğimi, okurken bir ofiste çalışmadığım için mezun olunca piyasada iş yapamayacağımı, mesleki olarak öğrendiğim tek şeyin 3D modelleme olduğun ve bunu herkesin yapabildiğini iddia ederek ara ara beni böyle ezdi. Ben bu yüzden işsiz kalma korkusuyla, tamamen özgüvensiz mezun oldum. Halbuki her şey tıkırındayken kurduğu hayalde birlikte kendi ofisimizde çalışıyorduk, beni bu gelecek planı için çok yüreklendiriyordu. Başarılı olduğumu ve bakış açımı beğendiği için zevkli olduğumu söylüyordu. Kendi ofis açma hayali altüst olunca, beni daha mezun olmadan psikolojik olarak çalışamaz hale getirdi ama. Kendi bir şeyler başaramadıktan sonra benim çalışmamın anlamı yoktu çünkü.

Benim durumun anormalliğini idrak etmeye başladığımda araştırdığım ilk şey buydu. Hala bilmem narsist mi, borderline mı, ikisinden biraz biraz mı, çünkü teşhis koyduramadım bir türlü. Ama bunlarla alakalı bir şey olduğundan eminim.

Az önce bahsettiğim 3D çizimleri kendisi yapamıyordu. Aramızdaki yaş farkından ötürü üniversite zamanı farklı eğitimler aldığımız için o 2D çizime yönelmişti ve aslında 3D çizime mesleki anlamda ihtiyaç duymuyordu. Bunu kafaya takmasına üzülüp onu överek cesaretlendirmeye çalıştığım için kendime gülüyorum. Çünkü bunu beni ezmek için kullanacakmış sonra.


İnsan ilişkileri tuhaf gelmeye başlamıştı bir yerden sonra. Sanayide jest yapıp ufak bir tutarın ödemesini kabul etmeyen sanayici abi bile gözünde benden daha kıymetli olabiliyordu. Ona en ufak iyilik yapanları yere göğe sığdıramıyorken en kötü halinde bile yanında olan bana yer bulamıyordu hayatında son zamanlarda. Sonra baktım ki istediğini yaptıramadığında o yere göğe sığdıramadıklarıyla da ters düşüyor. Hele akrabalarıyla öyle tuhaf geliyordu ki bakış açısı. Herkesin vardır anlaşamadığı akrabası, garipsediğim bu değil. Herkesten bir beklentisi vardı hayatta. Bana bir faydaları yok düğünüme cenazelerime gelmelerinden başka diyip, bayramlarda el öpmek için en baştan sıraya giriyordu.

Annesini deliler gibi övüp en çok da o kadının ağzından burnundan getirirdi. Kavgalar eder bağırır çağırır, küfür bile ederdi ona en ufak eleştiride bulunduklarında. Bunlara başlarda hiç şahit olmadım çünkü ailesini el üstünde tutardı değer verirdi. Böyle gösterirdi en azından. Aile içine karıştıkça fark ettim yaklaşımının onlara da ne kadar dengesiz olduğunu. Kardeşini kıskanır, ona ödenen paraların kendine de verilmesi gerektiğini iddia ederdi. Halbuki ikisine de eşit davranıyorlardı ama fark etmesi mümkün değildi. Kardeşine bir şey alındıysa ona da akmalıydı ailesinin parası.

Ayrılmak adam etmez demişsiniz yukarıda. O kadar doğru ki. İlk ayrıldığımdaki paniğini peşimden koşuşunu son ayrılığımızda ucundan bile görmedim. Ev bakıp eşyalarını toplamasını söylediğimde zaten iki gün sonra barışacağız diyordu utanmadan en son ayrılığımızda. Alışmıştı çünkü bu duruma artık, kendine güveni tamdı beni bağımlı hale getirdiğine dair. Başından sonuna doğru kademe kademe azaldı kendini düzeltme çabası, verdiği sözleri tutmamaya başladığı gibi aynı sözleri tekrar tekrar vermeye de devam etti barışmak için çünkü ayrı kalamıyordu. Bittiğine inandığım an ayrılmak istediğimde aklı başına geliyor, mantıklı bir adam oluyor, büyük özürler diliyordu. Bunca alttan almanın üzerine ayrılamıyordum çünkü ya düzeltecekse düşüncesi kalıyordu aklımda. Zaten o kadar uzun da ayrı kalmıyorduk. Max 1'er ay ayrı kalmıştık bu kavgalardan ama bu arada temas kesilmiyordu, aramalar mesajlar, iletişimsiz kalmıyordu benimle asla. İlk ayrılma ile son ayrılmaya bakıyorum da, o korkunç noktaya gelişimizi bana hissettirmeden nasıl sindirmiş inanamıyorum bazen. Kavgalarında artık saygı yok, sevgi yok, kırar mıyım üzer miyim düşünmek yoktu. Bütün nefretini pisliğini kusana kadar rahatlamıyordu. Sonra da bu kadar büyütülecek bir şey yokmuş gibi davranıyor ya da benim tepkime göre* özür dileyip geri adım atıyordu.
* Hiç kendisinin benden ayrıldığı bir ayrılık yaşamadık. Bazı tartışmalarda o kadar tükeniyordum ki devam edecek gücü bulamıyordum. Bunu fark ettiğinde vazgeçme eşiğimi zorlamıyordu ayrılmamamız için. Zorlarsa da birkaç saat sonra veya ertesi gün düzeltecek yönde adımlar atıyordu.

İlk tartışmalarla sondakiler arasındaki farkın esas sebebi bu aslında. Fark etmem uzun sürdü. Konuşarak anlaşabileceğimi sandığım tartışmaları ileride tekrar yaşadığımızda tokat atacak kadar tahammülsüzdü bana karşı. Öfkesini kontrol etme gereği duymuyordu. Çünkü mantıklı yaklaşan bendim, kırmamak için kelimelerini seçen bendim. Beni ezmek kolaydı o yüzden.

Bendeki model de yalandan ölesiye nefret ettiğinden bahsederdi kendini anlatırken. O kadar çok dile getirirdi ki bunu, yalan söylemeyeceğinden emin olmuştum bir yerden sonra. Ayrıldıktan sonra benim hakkımda ve kendi hakkında etrafa anlattıklarını ortak kişilerden duyunca kulaklarıma inanamadım. Hayal aleminde yaşayan bir insanın sallayabileceği boyutta yalanları ortaya çıkar mı acaba ortak tanıdıklarımız var demeden etrafa sallamış meğer.

Kendi ailesini içten içe küçük gördüğünü sonradan anladım çünkü benim ailemi memur oldukları için maddi durumlarını yetersiz bularak eleştirmeye başlamıştı. Çünkü kendi ailesini cahil buluyordu, benim kendi ailemden gördüğü desteği kendi ailesinden göremiyordu. Ve kavgalarında ailemden beni vurmaya çalışacak kadar çirkinleşiyordu. Bu sadece aile konusundan bir örnek. Ama bana karşı yönelttiği her hakaret aslında benim onda zamanla fark ettiğim ancak onun yüzüne vurmadığım şeylerin bir yansımasıydı. Aslında kendine yöneltimesi gereken her lafı kavgalarda acımasızca bana karşı kullanıyordu.

Hiç kız arkadaşı yoktu. Kadınlarla ilişkisi masum kalmıyordu çünkü gördüğüm kadarıyla. Oysa benim arkadaş çevrem karmadır. Bunu garipserdim. Üniversite arkadaşlarına çok bağlıydı. 3 yılda yan yana hiç görüştüklerine şahit olmadım. Ama ara ara birbirlerine borç para atarlardı ya, o yüzden çok kıymetliydi arkadaşlıkları onun gözünde. Halbuki benim gördüğüm son zamanlarda artık telefonlarını açmıyorlardı akşamüstü. Alkol alıp anlattığı zırvalıklarını dinlemekten bıkmışlardı çünkü. Eskiden bol bol konuşurdu arkadaşlarıyla telefonda, sonlarda onlar da vakit ayırmadıkça bütün psikolojik yükünü benim üstümde boşaltmaya başladı. Zaten o döneme girişimizden sonra gün yüzü görmedim ilişkide bir daha, bir kaç ay içinde de iğrenç bir ayrılığa sürüklendik.

Kavgaların şiddeti de böyle git gide artmıştı. Ama öyle ani bir artış değil bu. Nasıl ayrılmazsın böyle bir insandan diye yüzüme sorduklarında cevaplayamıyorum bunu. Aşırıya kaçtığını fark ettiğinde büyük pişmanlıklarla özür dilerdi. Sonraki zıt düşmemizde işe bir öncekinin bir kademe üstünden kavga ederdi benimle. Affettikçe yavaş yavaş yükseltti şiddetini. Hatalar yapmasına rağmen pişmanlık içinde özür dileyen biri karşımdayken benim için onu bırakmak acımasızca olurdu. 3 yıl boyunca affetmenin yolunu buldum bir şekilde. Onunla ilk tanıştığımdaki kendim bunu asla affetmezdi ama beni öyle profesyonelce değiştirmişti ki, hissettiğim eziklikten kendi gururumu çok kolay çiğniyordum artık.


Tanıştığımız dönem ikimiz de sertralin grubundan bir antidepresanla tedavi görüyorduk. Ben yaşadığım depresyon ve stresi kontrol edememe durumumdan o da benzeri şeyler ve öncesinde panik atak yaşaması sebebiyle kullanıyordu. O yıl içinde benim tedavim bitmişti kendisi bundan sonraki 1 yıl içerisinde bıraktı. Daha önceden ikimiz de kendi farkındalığımızla psikolojik yardım aldığımız için tedavi olması gerektiğini söylediğimde karşı çıkmayacağını düşünüyordum. Ancak iş beklediğim gibi olmadı. Sözde gerekirse doktora da gidicem diyen adam alkolle desteklediği depresyonunu ve alkolün arkasına sığınarak ortaya çıkardığı kişiliğini sonlara doğru kabul etmedi. Çünkü tedavi olmayı kabul eden insanın alkolden de uzak durması gerektiğinin farkındaydı ve bırakmak istemiyordu. Gerçek kişiliğini alkollüyken rahatça ortaya çıkarıp esip gürleyip yıkıp sabah hiçbir şey yokmuş gibi uyanmak işine geliyordu artık.

Sorcaksınız, ee ilişkinin ilk zamanları hiç mi alkol almıyordu bu adam? Yoo gayet de alıyordu. Beraber içip eğlenmekten çok zevk alıyordum hatta. Ben de sosyal içici bir insanım. 3 yılın sonunda bakmışım ki ağzıma bir bira bile sürmüyorum onunla birlikteyken içersem alkol almasını haklı çıkarırım korkusundan.

3 yılın yarısından sonra bu tartışmaları ailesi ile gerektiği oranda paylaşmaya başladım. Çünkü tedaviye yanaşmama ayakları beni iyiden iyiye tedirgin etmeye başlamıştı. Zaten nasıl anlatıcam diye düşünmeme fırsat kalmadı, onların da şahit olduğu kavgalar yaşadığımız için. Ailesinin de desteğini aldığımız bu süreçte kendisini psikolojik tedavi ve alkol tedavisi için ikna ettik. Psikolojik kısmı o kadar zor olmadı zamanında lustral kullandığı için yine benzer iki hap atar geçerim diye düşünmüş olsa gerek ama alkol tedavisini uzun süre reddetmişti çünkü uygulanacak tedavi yüzünden alkol alamaz hale gelecek diye ödü kopuyordu.) 2. seansında doktorun ileride yazmayı uygun gördüğü, alkolü bırakmasına yardımcı olacak ilacı erkenden kendi rızasıyla aldı. Başta bu hareketini şaşırtıcı bulsam da ilacı araştırdığımda alkolü kafada bitirmeden bu ilacı almanın hiçbir faydası olmadığını okudum defalarca. Doktora gitmeyi ve ilaçlar almayı beni ve ailesini susturmak için yaptığına ikna olmuştum artık. Çünkü tüm bu ilaç tedavisine rağmen aynı randımanda içmeye ve afedersiniz s*çmaya devam ediyordu.

Uzun bir yanıt oldu ama toparlamak adına, sonuç olarak;
Ailesi ile ilişkisi, iş durumu kötüye gittiğinde en ufak rahatsızlık duymadan uzun süre size sığınması (bende bu 1 yıl sürmüştü), kendine en güzel imkanları sağlarken sizi hayatının dışında bırakması ama bu özveriyi devamlı sizden beklemesi, sizin iş durumunuz aksadığında kendi hayat gidişatına bakmadan acımasızca sizin üzerinize oynaması*, devamlı benim onun parasını kullandığım, arabası için beraber olduğumu iddia etmesi** :KK70: buna gülmeden edemeyeceğim çünkü en sonunda yüzüne de söylemiştim, derdi para olan bir kadın olsam gerçekten parası olan biriyle birlikte olurdum diye.
*bendeki model kendi 1 yıldır işsizken mezuniyetim yaklaştıkça işsiz kalacağım, bir b*k bilmediğim, mesleğim için hiçbir çaba göstermediğim hakkında beni eleştirirdi. Buradaki en komik durum ise meslektaş olmamız ve benim kendi konjektörümde zaten okuyarak hayatım için çaba gösteriyor olmam.
**oturduğumuz evin tüm ihtiyaçlarını ben karşılıyordum. Bir işte çalışırken de, işsizken de. İşsiz kaldığında hayatımızdaki harcamaların dengesi kayıp biraz daha bana doğru ağırlaşmış olmasına rağmen kendisi sürekli bana para akıtıyormuş gibi bir hayal aleminde yaşardı, mutfağa aldığı malzemeleri sayardı.

Bu bahsettiklerim yazınızı okuduktan sonra daha çok aklıma gelenler tabi. Şiddeti de gördüm, sadakatsiz davranışlara da şahit oldum. Zaten karşısındaki insanı bu kadar değersiz hissettiren birinden sadakat beklemek de hataymış. İnsana alttan alta sürekli "bak seni aldatırım" hissini yaşattıran bir tavrı vardı artık, belki de defalarca aldatıldım, bilmiyorum, önemi de yok artık. Bir ilişki olarak değil, arkamda bıraktığım bir travma olarak görüyorum artık son 3 yılımı. Mezuniyetten sonra sırasıyla nişan, düğün planları yaptığımız ilişkiden, en sonunda uzaklaştırma kararı çıkartarak kavga kıyamet içinde bana kaybettirdiği kilolarla, özgüvenimle, bozduğu psikolojimle zar zor kurtuldum. Ve gördüm ki ilişkiyi bitirdiğim gibi hepsini teker teker geri kazanıyorum. Böyle insanlarla kurulan ilişkiler ruhta ve bedende bir parazit gibi, sömürüp tüketene dek durmuyor, kendin farkına varıp kurtulmadığın sürece. Umarım böyle ilişkiler içinde olan herkes kısa zamanda sıyrılıp kurtulur.
Bu konu resmen ders niteliğinde ilerlemeye başladı, keşke başa tutturulan gönderi olarak falan kalsa
 
Bu konu resmen ders niteliğinde ilerlemeye başladı, keşke başa tutturulan gönderi olarak falan kalsa

İçine girdiğim o ezik, paranoyak ve savunmasız psikolojiden beni tutup çıkaran şey internette borderline ve narsist kişileri araştırırken bu kişilerin yakınlarının yorumlarına rastlamak oldu. Çünkü hayatımdaki insanlara bile anlatamadığım çoğu şeyi başkalarının da sistematik şekilde yaşadığını gördüm.

Aslında biz özel bir durum içinde değildik, sabredeceğim bir şey yoktu, o sadece zor bir dönemden geçmiyordu, daha fazla alttan almamın anlamı yoktu çünkü onun karakteri buydu, kabullenene kadar asla iyileşmeyecekti. Basit bir depresyon tedavisi ya da manevi destek değildi onun ihtiyacı olan, yıllar sürecek psikoterapi seanslarıydı sadece ve belki de hiç işe yaramayacaktı bu seanslar. Çünkü henüz daha kendisindeki problemi kabullenmemişti. Boşa kürek çektiğimi böyle böyle fark ettim ve bendeki bu kazanmaya çalışma, düzeltme içgüdüsünün de normal olmadığını anladım. Kendimin de anormal davrandığını fark etmemi sağladı başkalarının yorumları.

Oysa ben kendimi asla zayıf bir karakter olarak tanımlamazdım. Sağlıklı bir aile ilişkim, arkadaş çevrem var. Kendi halinde mütevazi yaşayan bir aile hayatından gelmekteyim. Kavga gürültüyle büyümedim. Sevgisizlik görmedim. Bu zamana kadar saygı ve sevgi görmediğim insanları kolayca çıkarabildiğimi düşünürdüm hayatımdan. Çevremden birinin böyle bir ilişki yaşadığını duysam engel olmak için elimden geleni yapardım çünkü böyle şeylerin bir ilişkide olmaması gerektiğinin farkındaydım. Ama etrafa akıl dağıtırken her nasılsa aynı batağın içine ben de düşmüşüm. İçimdeki tamir etme arzusunun farkında değilmişim ben de meğer. Bunun benim işim olmadığını ve kabullenip kendi yoluma gitmem, vazgeçmem gerektiğini ancak bazı şeyleri kalbim kırıla kırıla tecrübe ettikçe anladım.

Bu sebeple umarım benzer durumlar yaşayan kişiler buraları bulur ve okur. Ben buraya daha yeni kaydoldum ve başlığı tesadüfen gördüm. Ama sonradan bunları okumak, benzer durumları yaşadığım insanların aydınlandığını görmek beni umutla doldurdu çünkü ayrıldıktan sonraki çöküntü gerçekten çok kötü oluyor. Hayatınızdaki o narsist/borderline ya da her neyse, sizde ne varsa harcamış tüketmiş haldeyken elinizde bir hiç ile bir başınıza kalmış gibi hissediyorsunuz. Çünkü ayrıldığınız haliniz, onunla tanışmadan önceki siz değilsiniz. Kendiniz bile yabancı geliyor karşınızdaki kişi sizi fazlasıyla değiştirdiği için. Tam o sırada bu yorumları görmek tekrar toparlanmak için çok cesaret verici.
 
Genel bir şey soracağım burdakilere, sizce narsistler tamamen mi duygusuz? Mesela gidip kendisine ihtiyacı olan hasta annesine, anneannesine vs çıkarı olmadan yardım eder mi?
Eğer sizin onun annesiyle anneannesiyle bir sıkıntınız olduysa sizin gıcıklığınıza herşeyi yapar onları umursamasa bile yapar. Çıkarsız iş yapmazlar çıkar sadece para değil sizi sinirlendirmek paradan daha muhteşem bir çıkar narsist için.
 
Genel bir şey soracağım burdakilere, sizce narsistler tamamen mi duygusuz? Mesela gidip kendisine ihtiyacı olan hasta annesine, anneannesine vs çıkarı olmadan yardım eder mi?
Eğer sizin onun annesiyle anneannesiyle bir sıkıntınız olduysa sizin gıcıklığınıza herşeyi yapar onları umursamasa bile yapar. Çıkarsız iş yapmazlar çıkar sadece para değil sizi sinirlendirmek paradan daha muhteşem bir çıkar narsist için.
 
Sürekli insanı yanına çeken baskıcı bir yanı vardı ama bunu tatlı dille yapıyordu.
Bu çok zor bir durum oluyor. Ben de yaşadım bunu. Sen istemediğin halde tatlı dille sana yaptırmaya çalışıyor. Yapmak istemeyince seni suçluyor. Zaten sen istemiyorsun ki ben zorluyorum diyor. Evet zorluyorum diyemiyorsun. Çünkü deyince surat yapıyor. Senle iletişimi kesiyor.
Her ailesinin yanına gittiğinde beni de götürmeler,
Evet bunu da tatlı dille yaptırıyordu. Gitmeyince sanki sen onları istemiyormuşsun gibi tavır yapıyordu. Sanki bu yapılması gereken bir davranış gibi.. Annesi de bu yönde destekliyordu.
Hiçbir şey öğrenmediğimi, okurken bir ofiste çalışmadığım için mezun olunca piyasada iş yapamayacağımı, mesleki olarak öğrendiğim tek şeyin 3D modelleme olduğun ve bunu herkesin yapabildiğini iddia ederek ara ara beni böyle ezdi. Ben bu yüzden işsiz kalma korkusu
Aynı yoldan geçmişiz. İş bulayım diye beni zorla 3D modelleme kursuna gönderdi. Başta söyledim. Çizim ilgi alanım değil. Benim alanım kalite dememe rağmen senin iyiliğin için adı altında beni gönderdi. O dönem pandemi vardı. Ben işsizdim. Kursa gitsem bile sonuç almayacağımı biliyordum. Çünkü uniden beni ilgi alanım değildi ve modellemeyi de sevmem. Ama bu konuda bana çok ısrarcı oldu. Kurstan sonra çizim falan yapmadım. Sonra beni suçladı. Sen elinden geleni yapmıyorsun diye. Halbuki tüm korkusu benim işsiz kalmam idi. Hatta bana her gün iş ilanı atardı. Uyardığımda sen çalışmak istemiyorsun ben seni zorluyorum derdi.

Beni bu gelecek planı için çok yüreklendiriyordu.
Bu seni beni düşündüğünden değil. Tamamen kendi gelecek kaygılarıdan kaynaklanan bir durum. Sürekli benim kariyer hayatım üzerinden plan yapıyordu.. Çalıştığın yerde müdür olursun zamanla falan diyordu. Bu beni içten içe çok rahatsız ediyordu. Çünkü bulunduğun andan 5 sene sonraki anı sana dayanıyordu.
İlk ayrıldığımdaki paniğini peşimden koşuşunu son ayrılığımızda ucundan bile görmedim. Ev bakıp eşyalarını toplamasını söylediğimde zaten iki gün sonra barışacağız diyordu utanmadan en son ayrılığımızda. Alışmıştı çünkü bu duruma artık, kendine güveni tamdı beni bağımlı hale getirdiğine dair.
Süreç aynen böyle ilerliyor. İlk ayrılık etapinda panik oluyor. Sonrakiler de umrunda bile olmadı. Hatta bıçak kemiğe dayanıyordu. Beni telefonla yoldan döndürmeye çalışıyordu. Dönüp gelince de sanki birşey olmamış gibi davranıyordu ya da o mimik,konuşmama gibi psikolojik harp ile bezdirme yoluna gidiyordu.Surekli blöf yapıyordu. Evden çıkıp gidiyordu. 1-2 hafta gelmezdi. Aramazdi sormazdi. Annesine giderdi. Amaç beni cezalandırmak. İse girince koşarak geldi. Çalışırken yüzü gülüyordu. İşsiz kalınca ise hemen beni yermeye başlıyordu. Beni ayrılıkla tehdit etti hep. Ben sana benzemem dedim. Ben bitti dersem biter o iş dedim. Sen yapamazsın dedi. O kadar ki sevgimden emindi. Ama kapıyı çekip çıktım. Evimi bıraktım. Köpek gibi ağladı. Dönmedim. Çünkü biliyordum samimiyetsiz. Sadece kendi istekleri olsun diye yaşayan birisi. Senin hastalığını,hayattaki zorluklarını,yaşanmışlıklarını kendine yük olarak gören biri.
Tamamen senin verdiğin tepkiye göre hareket eden biri. Mesela sen ona kızdın mi o da sana bir sebepten dolayı kızıyor. Sen mutlu musun o da mutlu. Sen çirkef misin o da cirkef. Hayatı misilleme üzerine kurulu. Bu durum insanı çok yıpratıyor. Defalarca anlatsan da anlamıyor. Oklar yine sana yöneliyor.
Hiç kendisinin benden ayrıldığı bir ayrılık yaşamadık. Bazı tartışmalarda o kadar tükeniyordum ki devam edecek gücü bulamıyordum. Bunu fark ettiğinde vazgeçme eşiğimi zorlamıyordu ayrılmamamız için. Zorlarsa da birkaç saat sonra veya ertesi gün düzeltecek yönde adımlar atıyordu
Aynısını yaşadım. Evet sevgiden değil sadece günü kurtarma...
Ama bana karşı yönelttiği her hakaret aslında benim onda zamanla fark ettiğim ancak onun yüzüne vurmadığım şeylerin bir yansımasıydı. Aslında kendine yöneltimesi gereken her lafı kavgalarda acımasızca bana karşı kullanıyordu.
Bir an yaşadıklarım gözümün önüne geldi. Kendi ezikliğini bana karşı yönetiyordu. Beni ayaklarımın üzerinde duramamakla,gelecek planımın olmamasıyla suçlamıştı. Çok zoruma gitmişti. Çünkü ben gurbette okumuş. Bayram seyran evime gelmemiş. Çalışma hayatım olmuş. Ama sağlık sebeplerinden dolayı ara vermiş biriydim. Feleğin çemberinden geçmiştim. Kendisi ise anası g.tünden ayrilmamis. Üni okurken bile yanında kalmış biri idi. Bunu asla sindiremedim. Ailemi de içten içe beğenmezdi. Ailemin onu küçük gördüğünü düşünüyordu. Bunu çoook sonradan öğrendim. Meğer yüze gülüyormus. Halbuki alakası bile yok. Tamamen kendi ezikliği ile alakalı bir durum imiş.
oturduğumuz evin tüm ihtiyaçlarını ben karşılıyordum. Bir işte çalışırken de, işsizken de. İşsiz kaldığında hayatımızdaki harcamaların dengesi kayıp biraz daha bana doğru ağırlaşmış olmasına rağmen kendisi sürekli bana para akıtıyormuş gibi
Aynen bunu da yaşadım. Evin faturalarını e mutfak masraflarını ben karşılıyorum. Ayrıca eve bişey ona bişey bana bişey alınacaksa ben alıyordum. O sadece kirayı ödüyordu. Sırf çalışmadığım için. Sen beni 3 sene boyunca kullandın dedi. Tabii hayat sana güzel dedi. Ben enayiyim bulmuşsun benim gibi birini dedi. Başıma bela oldun dedi. İşsiz kalmam onu içten içe çok rahatsız ediyordu. Bana huzur vermiyordu. Sırf çalışma hayatım olsun diye çocuk yapmıyordu. Çalışma hayatım kesintiye uğraşın istemiyordu.
Ve gördüm ki ilişkiyi bitirdiğim gibi hepsini teker teker geri kazanıyorum. Böyle insanlarla kurulan ilişkiler ruhta ve bedende bir parazit gibi, sömürüp tüketene dek durmuyor, kendin farkına varıp kurtulmadığın sürece.
Kurtulunca gerçekleri görüyorsun. Ben ne saçmalık yaşamışım diyorsun. Şükrediyosun. 4 senem gitti. Boşandım. Harcadı tüm samimiyetimi. Ama yüzü asla gülmeyecek. Allah'a inanır gibi onun mutlu olacağını da hiç zannetmiyorum. Kişilik bozukluğu insan,insanın tüm hayat enerjisini yok ediyor. Seni bir fanusun içine sokuyor. İsteklerinin olmasını bekliyor. Bundan kurtulmak kişinin elinde. Güçlü olanlar,mantık çalıştıranlar kurtuluyor.
 
Son düzenleme:
Genel bir şey soracağım burdakilere, sizce narsistler tamamen mi duygusuz? Mesela gidip kendisine ihtiyacı olan hasta annesine, anneannesine vs çıkarı olmadan yardım eder mi?
Şöyle anlatayım, benim o zaman hayatımdaki insanın babası zamanında ölümden dönmüş, onun sayesinde erken farkedilip müdahale edildiği için kurtarılmış. Bu olayı hem kendi ağzından hem de ailesinden zamanında dinledim doğruluğundan eminim. Ancak çok şükür ciddi bir sağlık sorunu yok. (kanser vs gibi)

Zaman zaman yaşadığımız şehir yakın olduğu için doktor kontrolüne gelirdi oğlunun zorlamasıyla çünkü çok doktorla işi olan bir insan değil. Şeker hastalığı var çoğu insandaki gibi ve ayda bir kontrolleri oluyordu biz de yardımcı oluyorduk hastane işlerine.
Erkek arkadaşımın bir zaman sonra babasını hastaneye getirip götürdüğü için ona sonsuza dek minnettar kalması gerekiyormuşcasına beklentilerini aktardığı oldu. Yatağa düşcek olsa kardeşinin ona asla bakmayacağını kendi eline kalcağını iddia etti ve ben bunları şok içinde dinledim. Babasını sık sık hastaneye götürmekten rahatsız gibi konuşuyordu ama adamın randevularını internetten ayarlayan da kendisiydi oysa. Babasının ona istediği değeri vermediğini buna rağmen onu hastaneye getirip götürerek oğul sorumluluğunu yerine getirdiğini iddia etmişti. Geçmişte yaşanan ölümden dönme olayı için benim sayemde hayatta dediği oldu. Bu tavrına maddi olarak zora girdiği dönem şahit oldum çünkü ailesinden maddi bir yardım beklentisi vardı. Babasının sağlığıyla ilgilenmesinin karşılığını kendi yöntemlerince istiyordu. Bu yüzden her iyiliği bir gün mutlaka karşılığını alacak şekilde yaptıklarına eminim.
 
Bu çok zor bir durum oluyor. Ben de yaşadım bunu. Sen istemediğin halde tatlı dille sana yaptırmaya çalışıyor. Yapmak istemeyince seni suçluyor. Zaten sen istemiyorsun ki ben zorluyorum diyor. Evet zorluyorum diyemiyorsun. Çünkü deyince surat yapıyor. Senle iletişimi kesiyor.

Evet bunu da tatlı dille yaptırıyordu. Gitmeyince sanki sen onları istemiyormuşsun gibi tavır yapıyordu. Sanki bu yapılması gereken bir davranış gibi.. Annesi de bu yönde destekliyordu.

Aynı yoldan geçmişiz. İş bulayım diye beni zorla 3D modelleme kursuna gönderdi. Başta söyledim. Çizim ilgi alanım değil. Benim alanım kalite dememe rağmen senin iyiliğin için adı altında beni gönderdi. O dönem pandemi vardı. Ben işsizdim. Kursa gitsem bile sonuç almayacağımı biliyordum. Çünkü uniden beni ilgi alanım değildi ve modellemeyi de sevmem. Ama bu konuda bana çok ısrarcı oldu. Kurstan sonra çizim falan yapmadım. Sonra beni suçladı. Sen elinden geleni yapmıyorsun diye. Halbuki tüm korkusu benim işsiz kalmam idi. Hatta bana her gün iş ilanı atardı. Uyardığımda sen çalışmak istemiyorsun ben seni zorluyorum derdi.


Bu seni beni düşündüğünden değil. Tamamen kendi gelecek kaygılarıdan kaynaklanan bir durum. Sürekli benim kariyer hayatım üzerinden plan yapıyordu.. Çalıştığın yerde müdür olursun zamanla falan diyordu. Bu beni içten içe çok rahatsız ediyordu. Çünkü bulunduğun andan 5 sene sonraki anı sana dayanıyordu.

Süreç aynen böyle ilerliyor. İlk ayrılık etapinda panik oluyor. Sonrakiler de umrunda bile olmadı. Hatta bıçak kemiğe dayanıyordu. Beni telefonla yoldan döndürmeye çalışıyordu. Dönüp gelince de sanki birşey olmamış gibi davranıyordu ya da o mimik,konuşmama gibi psikolojik harp ile bezdirme yoluna gidiyordu.Surekli blöf yapıyordu. Evden çıkıp gidiyordu. 1-2 hafta gelmezdi. Aramazdi sormazdi. Annesine giderdi. Amaç beni cezalandırmak. İse girince koşarak geldi. Çalışırken yüzü gülüyordu. İşsiz kalınca ise hemen beni yermeye başlıyordu. Beni ayrılıkla tehdit etti hep. Ben sana benzemem dedim. Ben bitti dersem biter o iş dedim. Sen yapamazsın dedi. O kadar ki sevgimden emindi. Ama kapıyı çekip çıktım. Evimi bıraktım. Köpek gibi ağladı. Dönmedim. Çünkü biliyordum samimiyetsiz. Sadece kendi istekleri olsun diye yaşayan birisi. Senin hastalığını,hayattaki zorluklarını,yaşanmışlıklarını kendine yük olarak gören biri.
Tamamen senin verdiğin tepkiye göre hareket eden biri. Mesela sen ona kızdın mi o da sana bir sebepten dolayı kızıyor. Sen mutlu musun o da mutlu. Sen çirkef misin o da cirkef. Hayatı misilleme üzerine kurulu. Bu durum insanı çok yıpratıyor. Defalarca anlatsan da anlamıyor. Oklar yine sana yöneliyor.

Aynısını yaşadım. Evet sevgiden değil sadece günü kurtarma...

Bir an yaşadıklarım gözümün önüne geldi. Kendi ezikliğini bana karşı yönetiyordu. Beni ayaklarımın üzerinde duramamakla,gelecek planımın olmamasıyla suçlamıştı. Çok zoruma gitmişti. Çünkü ben gurbette okumuş. Bayram seyran evime gelmemiş. Çalışma hayatım olmuş. Ama sağlık sebeplerinden dolayı ara vermiş biriydim. Feleğin çemberinden geçmiştim. Kendisi ise anası g.tünden ayrilmamis. Üni okurken bile yanında kalmış biri idi. Bunu asla sindiremedim. Ailemi de içten içe beğenmezdi. Ailemin onu küçük gördüğünü düşünüyordu. Bunu çoook sonradan öğrendim. Meğer yüze gülüyormus. Halbuki alakası bile yok. Tamamen kendi ezikliği ile alakalı bir durum imiş.

Aynen bunu da yaşadım. Evin faturalarını e mutfak masraflarını ben karşılıyorum. Ayrıca eve bişey ona bişey bana bişey alınacaksa ben alıyordum. O sadece kirayı ödüyordu. Sırf çalışmadığım için. Sen beni 3 sene boyunca kullandın dedi. Tabii hayat sana güzel dedi. Ben enayiyim bulmuşsun benim gibi birini dedi. Başıma bela oldun dedi. İşsiz kalmam onu içten içe çok rahatsız ediyordu. Bana huzur vermiyordu. Sırf çalışma hayatım olsun diye çocuk yapmıyordu. Çalışma hayatım kesintiye uğraşın istemiyordu.

Kurtulunca gerçekleri görüyorsun. Ben ne saçmalık yaşamışım diyorsun. Şükrediyosun. 4 senem gitti. Boşandım. Harcadı tüm samimiyetimi. Ama yüzü asla gülmeyecek. Allah'a inanır gibi onun mutlu olacağını da hiç zannetmiyorum. Kişilik bozukluğu insan,insanın tüm hayat enerjisini yok ediyor. Seni bir fanusun içine sokuyor. İsteklerinin olmasını bekliyor. Bundan kurtulmak kişinin elinde. Güçlü olanlar,mantık çalıştıranlar kurtuluyor.
Kurtulmanıza gerçekten çok sevindim. Yaşadıklarımız kötü de olsa kendi açımdan söylemeliyim ki, sağlam bir tecrübe oldu. Böyle bir batağa düştükten sonra illaki yıllarımız gidiyor, çünkü başta gerçek kişiliklerini ele vermiyorlar ancak böyle insanları çok iyi tanıyabileceğimizi düşünüyorum artık. Çünkü başlarda beni rahatsız etse de tereddüte düşüp görmezden geldiğim, uyarırsam belki bir daha yapmaz diye düşündüğüm bir takım hareketlerinin aslında sosyal medya tabiriyle red flag olduğunun artık farkındayım.
 
Yazdıklarınızı okurken son 3 yılımı baştan sona okuyormuş gibi hissettim. O yüzden benzer durumları alıntılayarak eklemek istiyorum ben de kendi yaşadıklarımdan.

Başlarda ilişkinin üzerine düşmeyen taraf bendim. Üzerine düşmemekten kastım ilgisizlik değil, ilişkiyi çok hızlı ilerlettiği için* yavaşlama çabasına giren ben oluyordum ve bu yüzüme ilişkiden memnun değilmişim gibi ya da istemiyormuşum gibi vuruluyordu. Halbuki ikimizin duygularından da emin olana kadar gösterdiğim duygusal yakınlığa dikkat etmeye çalışıyordum. 1 ayda karşındakine hayatının aşkı gibi davranmak bana doğru gelmiyordu çünkü. Bu sebeple ilişkinin öküzü olduğumu bana empoze ederek aylar içinde beni kendi kullanabileceği kıvama getirip yumuşattı. Romantizmi beni buna alıştırmak kullanıyordu. Çünkü ilerde bunu aniden keserek canımı acıtmak için kullanacaktı.
*Sonradan fark ettim ki hayatındaki tüm ilişkileri aynı şekilde hızla ilerletiyor. Bir an önce kullanabilmek için gösterdiği sabırsızlıkmış aslında bu. bendeki model sizinkine nazaran daha sabırsızdı. Çabuk sonuç almak istiyordu.

3 yıllık ilişkide söyleyebilirim ki her fırsatta yan yanaydık. Ondan ayrı kalacağım zamanlar (okulum yaz tatiline girdiğinde vs.) ailemle bile ters düştüğüm oldu memlekete dönmeyip yanında yaz tatilinin çoğunu geçirdiğim için. İş seyahatine gittiğinde birlikte kalabilmemiz için her koşulu mutlaka sağlıyordu. Diğer çalışanlardan ayrı ev tutuyordu. Öğrenci olduğum için gidiş geliş masraflarımı üstleniyordu sırf geleyim diye*.
Sürekli insanı yanına çeken baskıcı bir yanı vardı ama bunu tatlı dille yapıyordu. Kıyamıyordum uzun uzun bırakıp gitmeye. Sonralarda bu eziyete dönüştü tabi o ayrı. Her ailesinin yanına gittiğinde beni de götürmeler, bir bahane bulup gelmediğimde kalkıp beni almaya gelmeler, emrivakilerle beni zorlamalar vs..
*Bunu ilerde sanki ben talep etmişim ya da param yok diye uyarmamışım gibi yüzüme vurdu elbette.

Çok büyük bir aşağılık kompleksi varmış özellikle mesleki anlamda. Çok sonra anladım. Başlarda aynı sektörden çoğu kesimin eleştirdiği durumlara değindiğini düşünüyordum ama aslında kıskançlıktan önüne gelen herkese sallıyormuş. Başkalarının kendi hedefini başardığını görmesi onu çileden çıkarıyordu. Bir de yanında çalıştığı akrabasında parasını alamayınca işler iyice can sıkıcı oldu. İşten ayrıldı. Parasını alamadı. Aracıyla kaza yaptı. Kendini daha çok zora soktu. Bunları bahane ederek sürekli içmeye başladı zaten durum alkol bağımlılığına gitmeye başlayınca olaylar kademe kademe çirkinleşiyor. Ve işsiz olarak 1 yıl kadar evde yatıp bana aşama aşama eziyet ettiği döneme geçiyoruz.

Mezuniyetim yaklaştıkça üzerimdeki gerginliği daha da katlamak için elinden geleni yaptı. Beni yaşıtlarımla kıyasladı. Hiçbir şey öğrenmediğimi, okurken bir ofiste çalışmadığım için mezun olunca piyasada iş yapamayacağımı, mesleki olarak öğrendiğim tek şeyin 3D modelleme olduğun ve bunu herkesin yapabildiğini iddia ederek ara ara beni böyle ezdi. Ben bu yüzden işsiz kalma korkusuyla, tamamen özgüvensiz mezun oldum. Halbuki her şey tıkırındayken kurduğu hayalde birlikte kendi ofisimizde çalışıyorduk, beni bu gelecek planı için çok yüreklendiriyordu. Başarılı olduğumu ve bakış açımı beğendiği için zevkli olduğumu söylüyordu. Kendi ofis açma hayali altüst olunca, beni daha mezun olmadan psikolojik olarak çalışamaz hale getirdi ama. Kendi bir şeyler başaramadıktan sonra benim çalışmamın anlamı yoktu çünkü.

Benim durumun anormalliğini idrak etmeye başladığımda araştırdığım ilk şey buydu. Hala bilmem narsist mi, borderline mı, ikisinden biraz biraz mı, çünkü teşhis koyduramadım bir türlü. Ama bunlarla alakalı bir şey olduğundan eminim.

Az önce bahsettiğim 3D çizimleri kendisi yapamıyordu. Aramızdaki yaş farkından ötürü üniversite zamanı farklı eğitimler aldığımız için o 2D çizime yönelmişti ve aslında 3D çizime mesleki anlamda ihtiyaç duymuyordu. Bunu kafaya takmasına üzülüp onu överek cesaretlendirmeye çalıştığım için kendime gülüyorum. Çünkü bunu beni ezmek için kullanacakmış sonra.


İnsan ilişkileri tuhaf gelmeye başlamıştı bir yerden sonra. Sanayide jest yapıp ufak bir tutarın ödemesini kabul etmeyen sanayici abi bile gözünde benden daha kıymetli olabiliyordu. Ona en ufak iyilik yapanları yere göğe sığdıramıyorken en kötü halinde bile yanında olan bana yer bulamıyordu hayatında son zamanlarda. Sonra baktım ki istediğini yaptıramadığında o yere göğe sığdıramadıklarıyla da ters düşüyor. Hele akrabalarıyla öyle tuhaf geliyordu ki bakış açısı. Herkesin vardır anlaşamadığı akrabası, garipsediğim bu değil. Herkesten bir beklentisi vardı hayatta. Bana bir faydaları yok düğünüme cenazelerime gelmelerinden başka diyip, bayramlarda el öpmek için en baştan sıraya giriyordu.

Annesini deliler gibi övüp en çok da o kadının ağzından burnundan getirirdi. Kavgalar eder bağırır çağırır, küfür bile ederdi ona en ufak eleştiride bulunduklarında. Bunlara başlarda hiç şahit olmadım çünkü ailesini el üstünde tutardı değer verirdi. Böyle gösterirdi en azından. Aile içine karıştıkça fark ettim yaklaşımının onlara da ne kadar dengesiz olduğunu. Kardeşini kıskanır, ona ödenen paraların kendine de verilmesi gerektiğini iddia ederdi. Halbuki ikisine de eşit davranıyorlardı ama fark etmesi mümkün değildi. Kardeşine bir şey alındıysa ona da akmalıydı ailesinin parası.

Ayrılmak adam etmez demişsiniz yukarıda. O kadar doğru ki. İlk ayrıldığımdaki paniğini peşimden koşuşunu son ayrılığımızda ucundan bile görmedim. Ev bakıp eşyalarını toplamasını söylediğimde zaten iki gün sonra barışacağız diyordu utanmadan en son ayrılığımızda. Alışmıştı çünkü bu duruma artık, kendine güveni tamdı beni bağımlı hale getirdiğine dair. Başından sonuna doğru kademe kademe azaldı kendini düzeltme çabası, verdiği sözleri tutmamaya başladığı gibi aynı sözleri tekrar tekrar vermeye de devam etti barışmak için çünkü ayrı kalamıyordu. Bittiğine inandığım an ayrılmak istediğimde aklı başına geliyor, mantıklı bir adam oluyor, büyük özürler diliyordu. Bunca alttan almanın üzerine ayrılamıyordum çünkü ya düzeltecekse düşüncesi kalıyordu aklımda. Zaten o kadar uzun da ayrı kalmıyorduk. Max 1'er ay ayrı kalmıştık bu kavgalardan ama bu arada temas kesilmiyordu, aramalar mesajlar, iletişimsiz kalmıyordu benimle asla. İlk ayrılma ile son ayrılmaya bakıyorum da, o korkunç noktaya gelişimizi bana hissettirmeden nasıl sindirmiş inanamıyorum bazen. Kavgalarında artık saygı yok, sevgi yok, kırar mıyım üzer miyim düşünmek yoktu. Bütün nefretini pisliğini kusana kadar rahatlamıyordu. Sonra da bu kadar büyütülecek bir şey yokmuş gibi davranıyor ya da benim tepkime göre* özür dileyip geri adım atıyordu.
* Hiç kendisinin benden ayrıldığı bir ayrılık yaşamadık. Bazı tartışmalarda o kadar tükeniyordum ki devam edecek gücü bulamıyordum. Bunu fark ettiğinde vazgeçme eşiğimi zorlamıyordu ayrılmamamız için. Zorlarsa da birkaç saat sonra veya ertesi gün düzeltecek yönde adımlar atıyordu.

İlk tartışmalarla sondakiler arasındaki farkın esas sebebi bu aslında. Fark etmem uzun sürdü. Konuşarak anlaşabileceğimi sandığım tartışmaları ileride tekrar yaşadığımızda tokat atacak kadar tahammülsüzdü bana karşı. Öfkesini kontrol etme gereği duymuyordu. Çünkü mantıklı yaklaşan bendim, kırmamak için kelimelerini seçen bendim. Beni ezmek kolaydı o yüzden.

Bendeki model de yalandan ölesiye nefret ettiğinden bahsederdi kendini anlatırken. O kadar çok dile getirirdi ki bunu, yalan söylemeyeceğinden emin olmuştum bir yerden sonra. Ayrıldıktan sonra benim hakkımda ve kendi hakkında etrafa anlattıklarını ortak kişilerden duyunca kulaklarıma inanamadım. Hayal aleminde yaşayan bir insanın sallayabileceği boyutta yalanları ortaya çıkar mı acaba ortak tanıdıklarımız var demeden etrafa sallamış meğer.

Kendi ailesini içten içe küçük gördüğünü sonradan anladım çünkü benim ailemi memur oldukları için maddi durumlarını yetersiz bularak eleştirmeye başlamıştı. Çünkü kendi ailesini cahil buluyordu, benim kendi ailemden gördüğü desteği kendi ailesinden göremiyordu. Ve kavgalarında ailemden beni vurmaya çalışacak kadar çirkinleşiyordu. Bu sadece aile konusundan bir örnek. Ama bana karşı yönelttiği her hakaret aslında benim onda zamanla fark ettiğim ancak onun yüzüne vurmadığım şeylerin bir yansımasıydı. Aslında kendine yöneltimesi gereken her lafı kavgalarda acımasızca bana karşı kullanıyordu.

Hiç kız arkadaşı yoktu. Kadınlarla ilişkisi masum kalmıyordu çünkü gördüğüm kadarıyla. Oysa benim arkadaş çevrem karmadır. Bunu garipserdim. Üniversite arkadaşlarına çok bağlıydı. 3 yılda yan yana hiç görüştüklerine şahit olmadım. Ama ara ara birbirlerine borç para atarlardı ya, o yüzden çok kıymetliydi arkadaşlıkları onun gözünde. Halbuki benim gördüğüm son zamanlarda artık telefonlarını açmıyorlardı akşamüstü. Alkol alıp anlattığı zırvalıklarını dinlemekten bıkmışlardı çünkü. Eskiden bol bol konuşurdu arkadaşlarıyla telefonda, sonlarda onlar da vakit ayırmadıkça bütün psikolojik yükünü benim üstümde boşaltmaya başladı. Zaten o döneme girişimizden sonra gün yüzü görmedim ilişkide bir daha, bir kaç ay içinde de iğrenç bir ayrılığa sürüklendik.

Kavgaların şiddeti de böyle git gide artmıştı. Ama öyle ani bir artış değil bu. Nasıl ayrılmazsın böyle bir insandan diye yüzüme sorduklarında cevaplayamıyorum bunu. Aşırıya kaçtığını fark ettiğinde büyük pişmanlıklarla özür dilerdi. Sonraki zıt düşmemizde işe bir öncekinin bir kademe üstünden kavga ederdi benimle. Affettikçe yavaş yavaş yükseltti şiddetini. Hatalar yapmasına rağmen pişmanlık içinde özür dileyen biri karşımdayken benim için onu bırakmak acımasızca olurdu. 3 yıl boyunca affetmenin yolunu buldum bir şekilde. Onunla ilk tanıştığımdaki kendim bunu asla affetmezdi ama beni öyle profesyonelce değiştirmişti ki, hissettiğim eziklikten kendi gururumu çok kolay çiğniyordum artık.


Tanıştığımız dönem ikimiz de sertralin grubundan bir antidepresanla tedavi görüyorduk. Ben yaşadığım depresyon ve stresi kontrol edememe durumumdan o da benzeri şeyler ve öncesinde panik atak yaşaması sebebiyle kullanıyordu. O yıl içinde benim tedavim bitmişti kendisi bundan sonraki 1 yıl içerisinde bıraktı. Daha önceden ikimiz de kendi farkındalığımızla psikolojik yardım aldığımız için tedavi olması gerektiğini söylediğimde karşı çıkmayacağını düşünüyordum. Ancak iş beklediğim gibi olmadı. Sözde gerekirse doktora da gidicem diyen adam alkolle desteklediği depresyonunu ve alkolün arkasına sığınarak ortaya çıkardığı kişiliğini sonlara doğru kabul etmedi. Çünkü tedavi olmayı kabul eden insanın alkolden de uzak durması gerektiğinin farkındaydı ve bırakmak istemiyordu. Gerçek kişiliğini alkollüyken rahatça ortaya çıkarıp esip gürleyip yıkıp sabah hiçbir şey yokmuş gibi uyanmak işine geliyordu artık.

Sorcaksınız, ee ilişkinin ilk zamanları hiç mi alkol almıyordu bu adam? Yoo gayet de alıyordu. Beraber içip eğlenmekten çok zevk alıyordum hatta. Ben de sosyal içici bir insanım. 3 yılın sonunda bakmışım ki ağzıma bir bira bile sürmüyorum onunla birlikteyken içersem alkol almasını haklı çıkarırım korkusundan.

3 yılın yarısından sonra bu tartışmaları ailesi ile gerektiği oranda paylaşmaya başladım. Çünkü tedaviye yanaşmama ayakları beni iyiden iyiye tedirgin etmeye başlamıştı. Zaten nasıl anlatıcam diye düşünmeme fırsat kalmadı, onların da şahit olduğu kavgalar yaşadığımız için. Ailesinin de desteğini aldığımız bu süreçte kendisini psikolojik tedavi ve alkol tedavisi için ikna ettik. Psikolojik kısmı o kadar zor olmadı zamanında lustral kullandığı için yine benzer iki hap atar geçerim diye düşünmüş olsa gerek ama alkol tedavisini uzun süre reddetmişti çünkü uygulanacak tedavi yüzünden alkol alamaz hale gelecek diye ödü kopuyordu.) 2. seansında doktorun ileride yazmayı uygun gördüğü, alkolü bırakmasına yardımcı olacak ilacı erkenden kendi rızasıyla aldı. Başta bu hareketini şaşırtıcı bulsam da ilacı araştırdığımda alkolü kafada bitirmeden bu ilacı almanın hiçbir faydası olmadığını okudum defalarca. Doktora gitmeyi ve ilaçlar almayı beni ve ailesini susturmak için yaptığına ikna olmuştum artık. Çünkü tüm bu ilaç tedavisine rağmen aynı randımanda içmeye ve afedersiniz s*çmaya devam ediyordu.

Uzun bir yanıt oldu ama toparlamak adına, sonuç olarak;
Ailesi ile ilişkisi, iş durumu kötüye gittiğinde en ufak rahatsızlık duymadan uzun süre size sığınması (bende bu 1 yıl sürmüştü), kendine en güzel imkanları sağlarken sizi hayatının dışında bırakması ama bu özveriyi devamlı sizden beklemesi, sizin iş durumunuz aksadığında kendi hayat gidişatına bakmadan acımasızca sizin üzerinize oynaması*, devamlı benim onun parasını kullandığım, arabası için beraber olduğumu iddia etmesi** :KK70: buna gülmeden edemeyeceğim çünkü en sonunda yüzüne de söylemiştim, derdi para olan bir kadın olsam gerçekten parası olan biriyle birlikte olurdum diye.
*bendeki model kendi 1 yıldır işsizken mezuniyetim yaklaştıkça işsiz kalacağım, bir b*k bilmediğim, mesleğim için hiçbir çaba göstermediğim hakkında beni eleştirirdi. Buradaki en komik durum ise meslektaş olmamız ve benim kendi konjektörümde zaten okuyarak hayatım için çaba gösteriyor olmam.
**oturduğumuz evin tüm ihtiyaçlarını ben karşılıyordum. Bir işte çalışırken de, işsizken de. İşsiz kaldığında hayatımızdaki harcamaların dengesi kayıp biraz daha bana doğru ağırlaşmış olmasına rağmen kendisi sürekli bana para akıtıyormuş gibi bir hayal aleminde yaşardı, mutfağa aldığı malzemeleri sayardı.

Bu bahsettiklerim yazınızı okuduktan sonra daha çok aklıma gelenler tabi. Şiddeti de gördüm, sadakatsiz davranışlara da şahit oldum. Zaten karşısındaki insanı bu kadar değersiz hissettiren birinden sadakat beklemek de hataymış. İnsana alttan alta sürekli "bak seni aldatırım" hissini yaşattıran bir tavrı vardı artık, belki de defalarca aldatıldım, bilmiyorum, önemi de yok artık. Bir ilişki olarak değil, arkamda bıraktığım bir travma olarak görüyorum artık son 3 yılımı. Mezuniyetten sonra sırasıyla nişan, düğün planları yaptığımız ilişkiden, en sonunda uzaklaştırma kararı çıkartarak kavga kıyamet içinde bana kaybettirdiği kilolarla, özgüvenimle, bozduğu psikolojimle zar zor kurtuldum. Ve gördüm ki ilişkiyi bitirdiğim gibi hepsini teker teker geri kazanıyorum. Böyle insanlarla kurulan ilişkiler ruhta ve bedende bir parazit gibi, sömürüp tüketene dek durmuyor, kendin farkına varıp kurtulmadığın sürece. Umarım böyle ilişkiler içinde olan herkes kısa zamanda sıyrılıp kurtulur.
Bu nasıl hikaye ya, dağıldım.. Yazamıyorum bu aralar devamını.
Okurken içime oturdu. İyi ki kurtuldun. ❤️
 
Şöyle anlatayım, benim o zaman hayatımdaki insanın babası zamanında ölümden dönmüş, onun sayesinde erken farkedilip müdahale edildiği için kurtarılmış. Bu olayı hem kendi ağzından hem de ailesinden zamanında dinledim doğruluğundan eminim. Ancak çok şükür ciddi bir sağlık sorunu yok. (kanser vs gibi)

Zaman zaman yaşadığımız şehir yakın olduğu için doktor kontrolüne gelirdi oğlunun zorlamasıyla çünkü çok doktorla işi olan bir insan değil. Şeker hastalığı var çoğu insandaki gibi ve ayda bir kontrolleri oluyordu biz de yardımcı oluyorduk hastane işlerine.
Erkek arkadaşımın bir zaman sonra babasını hastaneye getirip götürdüğü için ona sonsuza dek minnettar kalması gerekiyormuşcasına beklentilerini aktardığı oldu. Yatağa düşcek olsa kardeşinin ona asla bakmayacağını kendi eline kalcağını iddia etti ve ben bunları şok içinde dinledim. Babasını sık sık hastaneye götürmekten rahatsız gibi konuşuyordu ama adamın randevularını internetten ayarlayan da kendisiydi oysa. Babasının ona istediği değeri vermediğini buna rağmen onu hastaneye getirip götürerek oğul sorumluluğunu yerine getirdiğini iddia etmişti. Geçmişte yaşanan ölümden dönme olayı için benim sayemde hayatta dediği oldu. Bu tavrına maddi olarak zora girdiği dönem şahit oldum çünkü ailesinden maddi bir yardım beklentisi vardı. Babasının sağlığıyla ilgilenmesinin karşılığını kendi yöntemlerince istiyordu. Bu yüzden her iyiliği bir gün mutlaka karşılığını alacak şekilde yaptıklarına eminim.
Bunu nasıl anlatırım diye düşünüyordum. Tıpkısını ben de yaşadım. Babam hasta aşağı hasta yukarı. Abim bakmaz.
Ailesi ona daha çok borçlu.
Bir başka versiyonu da acil kuzenimi hastaneye götürdük. Kalp krizi şüphesi.
Teşekkür etti, eve gidin abi taksiyle dönerim dedi. Sabaha kadar ısrarla hastanede kalıp bunlar bana borçlu dedi. Sonra da bir olay çıkardı küstü. Tiksiniyorum ya.
Allahın cezası, insan değil.
 
Genel bir şey soracağım burdakilere, sizce narsistler tamamen mi duygusuz? Mesela gidip kendisine ihtiyacı olan hasta annesine, anneannesine vs çıkarı olmadan yardım eder mi?
Annem üzerinden söyleyeyim: hayatta etmez. Kendi rahatını bozacak hiçbir şeye yanaşmaz.
Hatta örnek vereyim. Teyzemin eşi. Akciğer kanseri son evre yoğun bakıma kaldırıldı, çıkmayacak artık biliyoruz hepimiz. Teyzem annemi çağırdı gel bana arkadaş ol kafam dağılsın, kızımla birbirimize bakıp ağlamaktan helak olduk dedi. Gitmedi benimki. Ben iki küçğk çocuğumu kocama bırakıp işimden izin alarak onun yerine 300km uzağa teyzemlere destek olmaya gittim. Sonra ne yaptı biliyor musuz, 2 gün sonra arkamdan geldi 😡 vefattan sonra teyzem yalvardı. Sen orada yalnızsın ben burada gel bana arkadaş ol bir kaç ay diye. Kalmadı. Dönünce de teyzemlerde ne büyük mağduriyetler yaşadığını anlatarak beni suçlayıp işkence yaptı

Ekleme: orada olduğu sürece de teyzeme en ufak bir moral desteği olmadı
 
Kurtulmanıza gerçekten çok sevindim. Yaşadıklarımız kötü de olsa kendi açımdan söylemeliyim ki, sağlam bir tecrübe oldu. Böyle bir batağa düştükten sonra illaki yıllarımız gidiyor, çünkü başta gerçek kişiliklerini ele vermiyorlar ancak böyle insanları çok iyi tanıyabileceğimizi düşünüyorum artık. Çünkü başlarda beni rahatsız etse de tereddüte düşüp görmezden geldiğim, uyarırsam belki bir daha yapmaz diye düşündüğüm bir takım hareketlerinin aslında sosyal medya tabiriyle red flag olduğunun artık farkındayım.
Peki sizce bu insanları en baştan tanımak mümkün mü? Yani henüz daha maskelerini indirmeden belli ettikleri şeyler var mı? Başlarda abartı ve hızlı gelişen ilanı aşk ve aşırı ilgi geldi aklıma, bunun dışında var mı sizce? İlla sevgili için değil bir arkadaşta vs de olabilir
 
Peki sizce bu insanları en baştan tanımak mümkün mü? Yani henüz daha maskelerini indirmeden belli ettikleri şeyler var mı? Başlarda abartı ve hızlı gelişen ilanı aşk ve aşırı ilgi geldi aklıma, bunun dışında var mı sizce? İlla sevgili için değil bir arkadaşta vs de olabilir
Aşırı ilgi, size karşı aşırı hasssasiyet, bu aşama love bombing olarak adlandırılıyor zaten, ayrımına varmanız çok zor aslında.
 
Peki sizce bu insanları en baştan tanımak mümkün mü? Yani henüz daha maskelerini indirmeden belli ettikleri şeyler var mı? Başlarda abartı ve hızlı gelişen ilanı aşk ve aşırı ilgi geldi aklıma, bunun dışında var mı sizce? İlla sevgili için değil bir arkadaşta vs de olabilir
İnsanın flört döneminde bu jestlerin romantik mi yoksa stratejik mi olduğunu ayırt etmesi çok zor. Keza karşımdaki insanı gerçekten samimi buluyordum. İlgili, saygılı, utanmadan, çekinmeden, tereddüt hissettirmeden beni hayatının içine alan cesur bir adam var karşımda. Gördükçe diyorsunuz ki bu adam sevmekten korkmuyor, duygularını belli ederken çekinmiyor. Ben neden kendimi tutayım. Severek bağlandım. Onunla her şey çok kolaydı çünkü başta. Sevmek çok kolaydı, alışmak çok kısa sürdü. Benimle mükemmel bir uyum içerisindeydi. Benim ideal ilişki anlayışımı çok hızlı çözerek taklit ediyormuş meğer.

Rahatsız edici buldum dediğim hareketleri sevgiyle alakalı değildi, daha genel günlük yaşamda önüme çıkan durumlardı sadece. Bu yüzden ilerde karşıma çıkarsa törpülenebilecek şeyler olduğunu düşünerek görmezden geldim. Anlatmaya çalıştığım şu. İlişkinin başında her anlamda harika bir adamla birlikteydim. Abartı ya da aşırı bulduğum hareketleri, benim daha ketum olmamdan ve kendimi kaptırmamak için biraz daha yavaş ortaya çıkarabileceğim sevgi dozu ya da fedakarlığı onun ilk aşamalarda bile çekinmeden benim için ortaya dökmesiydi. Bunları zaten rahatsız edici bulmak yerine aksine heyecan verici olarak tanımlayabilirim. Hangi insana kendini kötü hissettirir ki hoşlandığı adam tarafından açık açık beğenilmek, iltifatlar almak, el üstünde tutulmak, her işine koşulmak, tüm vakti beraber geçirmek için çabalandığını görmek?

Bu güzel duygular kötü ya da korkulması gereken şeyler değil, olması gereken ya da flört dönemi yaşanma ihtimali yüksek şeyler. Burada insanın ayılması gereken durum narsistik özellikleri ortaya çıkmaya başladığı zamanlar özellikle tekrarlayan kavgaları affetmemek. Çünkü bir konuda tekrar tekrar aynı tartışmalara girilmemeli. Affettiğinizde sizi üzen hareketleri tekrarlama hakkını ona vermiş oluyorsunuz. Sonrasında öyle yavaş öyle dozunda yüzsüzleşiyor ki, sizi nasıl kaçırmadan ruhunuzu sömürebileceğini daha ilk affediş şeklinizde öğrenmiş oluyor. Zaten küslükten rahatsızlık duyan, affedici ve şefkatli bir yapınız varsa geçmiş olsun, vicdanınıza oynayarak kendini affettirmenin yolunu bulurlar.
 
İnsanın flört döneminde bu jestlerin romantik mi yoksa stratejik mi olduğunu ayırt etmesi çok zor. Keza karşımdaki insanı gerçekten samimi buluyordum. İlgili, saygılı, utanmadan, çekinmeden, tereddüt hissettirmeden beni hayatının içine alan cesur bir adam var karşımda. Gördükçe diyorsunuz ki bu adam sevmekten korkmuyor, duygularını belli ederken çekinmiyor. Ben neden kendimi tutayım. Severek bağlandım. Onunla her şey çok kolaydı çünkü başta. Sevmek çok kolaydı, alışmak çok kısa sürdü. Benimle mükemmel bir uyum içerisindeydi. Benim ideal ilişki anlayışımı çok hızlı çözerek taklit ediyormuş meğer.

Rahatsız edici buldum dediğim hareketleri sevgiyle alakalı değildi, daha genel günlük yaşamda önüme çıkan durumlardı sadece. Bu yüzden ilerde karşıma çıkarsa törpülenebilecek şeyler olduğunu düşünerek görmezden geldim. Anlatmaya çalıştığım şu. İlişkinin başında her anlamda harika bir adamla birlikteydim. Abartı ya da aşırı bulduğum hareketleri, benim daha ketum olmamdan ve kendimi kaptırmamak için biraz daha yavaş ortaya çıkarabileceğim sevgi dozu ya da fedakarlığı onun ilk aşamalarda bile çekinmeden benim için ortaya dökmesiydi. Bunları zaten rahatsız edici bulmak yerine aksine heyecan verici olarak tanımlayabilirim. Hangi insana kendini kötü hissettirir ki hoşlandığı adam tarafından açık açık beğenilmek, iltifatlar almak, el üstünde tutulmak, her işine koşulmak, tüm vakti beraber geçirmek için çabalandığını görmek?

Bu güzel duygular kötü ya da korkulması gereken şeyler değil, olması gereken ya da flört dönemi yaşanma ihtimali yüksek şeyler. Burada insanın ayılması gereken durum narsistik özellikleri ortaya çıkmaya başladığı zamanlar özellikle tekrarlayan kavgaları affetmemek. Çünkü bir konuda tekrar tekrar aynı tartışmalara girilmemeli. Affettiğinizde sizi üzen hareketleri tekrarlama hakkını ona vermiş oluyorsunuz. Sonrasında öyle yavaş öyle dozunda yüzsüzleşiyor ki, sizi nasıl kaçırmadan ruhunuzu sömürebileceğini daha ilk affediş şeklinizde öğrenmiş oluyor. Zaten küslükten rahatsızlık duyan, affedici ve şefkatli bir yapınız varsa geçmiş olsun, vicdanınıza oynayarak kendini affettirmenin yolunu bulurlar.
Kavga her ilişkide olmuyor mu ama?
 
Kavga her ilişkide olmuyor mu ama?
Kavga var kavga var. Anlaşamadığın konularda tartışırsın ama bunların yaptığı o değil, bu bardak neden buradadan başlayıp zaten sen de işe yaramazsın seni sen yapan benim, aslında sen bir böceksine bağlanıyor o kavgalar. Sen cinnet geçirince de hiçbir şey olmamış gibi davranıp konuşmaya başlıyor. Az önce hakaret eden o değilmiş sen her şeyi hayal etmişsin gibi oluyor.
 
Kavga var kavga var. Anlaşamadığın konularda tartışırsın ama bunların yaptığı o değil, bu bardak neden buradadan başlayıp zaten sen de işe yaramazsın seni sen yapan benim, aslında sen bir böceksine bağlanıyor o kavgalar. Sen cinnet geçirince de hiçbir şey olmamış gibi davranıp konuşmaya başlıyor. Az önce hakaret eden o değilmiş sen her şeyi hayal etmişsin gibi oluyor.
Felaket bişey bu ya gözümün önüne geldi bir kaç böyle olan kavga. Ya iyi ki kurtulmuşum. Darısı kurtulmak isteyenlere olsun hatta farkında olmayanların gözünü açsın rabbim çekilir dert değiller.
 
Felaket bişey bu ya gözümün önüne geldi bir kaç böyle olan kavga. Ya iyi ki kurtulmuşum. Darısı kurtulmak isteyenlere olsun hatta farkında olmayanların gözünü açsın rabbim çekilir dert değiller.
Sizinkiler sevgili, koca bir şekilde kaçılabilir. Kan bağın varsa kaçmak da bir yere kadar oluyor. Ah anne ah dşye konum var oku da gör çaresizliğimi, profilim açık kolayca bulabilirsin
 
X