Derdim kendimle: Keyfime, rahatıma çok düşkünüm.

Wurstria

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
3 Ocak 2015
14.178
25.547
NOT: Uzun bir yazı oldu, okumak istemeyenler için baştan söyleyeyim. Sonra çok uzundu, yarıda bıraktım okumadım falan gibi mesajlar yazmaya zahmet etmeyin lütfen.

Merhaba KK hanımları...
Benim derdim kendimle. Benim gibi olan var mı bilmiyorum ama sizinle paylaşmak istedim. Buraya yorum yazmak bile bazen insana iyi geliyor. Konu açmak ise terapi gibi bişey...
Ben üniversite öğrencisiyim, aile evimden otobüsle 3 saat mesafede okuyorum, devletin yurdunda kalıyorum. Sorunum şu: ben rahatına çok düşkün bir insanım. Daha doğrusu yaşım ilerledikçe rahatıma, keyfime daha da düşkün biri olmaya başlıyorum sanırım. Bencil sayılmam aslında ama bu durumun hayatımı kötü etkilemesinden falan korkuyorum artık. Mesela, evimde rahat bir yaşantım var ama kardeşimle aynı odayı paylaşıyoruz. Bazen geceleri çocuğun nefes sesinden bile rahatsız olup uyuyamamışlığım oluyor. Kulak tıkaçlarıyla falan yatıyorum, zaten yurtta kaldığım için tıkaçlara alıştım artık. Onlarsız uyuyamıyorum bile denebilir. Ev ortamım, kaldığım yurt ortamından bin kat daha rahat ve konforlu ama işte... Yurdu anlatmama gerek var mı bilmiyorum, eğitimim uğruna katlanıyorum her şeye. İnsan mecbur kalınca katlanıyor ama orada bile çıldıracak hallere geliyorum bazen. Gece zaten saat 3ten önce gürültüleri kesilmiyor, ben de geç yatıyorum çünkü saat gece 12de yatsam hayatta uyuyamam ve daha da sinir olurum mesela. Zor dalıyorum uykuya. Gece ben uyumaya çalışırken koridorda falan telefonla konuşan kızları uyarıyorum, başka yere gitmelerini falan rica ediyorum, bazıları tersliyor ve tartışıyorum onlarla, güvenliği falan çağırıyorum. Yan odamızdaki kızlar gece uyumak bilmezler, gecenin 5'inde gürültülerine uyandığım oldu, uyarıyorum ama anlamıyorlar, kaç kez güvenliği getirdim kapılarına mesela... Yani şöyle bir takıntım var; susturana kadar uğraşıyorum. Uğraşmasam belki de yarım saat sonra kesilecek o gürültü veya rahatsız olduğum şey ne ise... Gündüz vakti uyumaya çalışıyorsam koridorda ses yapanı uyarmam mesela, sonuçta insanların ayakta olduğu bir saat ama gece, uyku saatlerinde milletin keyfiye yaptığı gürültüye katlanamıyorum.

Neyse, yurt çok zor benim için, bir senem kaldı ama bende de "ben"den eser kalmadı, o derece yani. Merak edenler eski konularıma göz atabilir, şimdi ben o konuya pek girmeyeyim.

Mesela 3 saatlik otobüs yolculuğu yapacağım alt tarafı, yanıma oturan yolculardan rahatsızlık duyuyorum. Düzgün oturmuyor insanlar. Kolu, bilmem nesi bana değiyor ve sinir oluyorum. Bazen uyarıyorum ama uyarmaktan nefret ediyorum, canım sıkılıyor, yolculuk zehir oluyor bana. 2+1 şeklinde tekli koltuğu olan otobüsler var ama bile biraz daha pahalı, param varsa tekli koltuğa bilet almaya çalışıyorum mesela. Ama her zaman para olmuyor. Alt tarafı 3 saatlik yol değil mi? Neden rahatsız oluyorum diye kendime kızıyorum.

Otururken, kitap okurken, ders çalışırken falan keyfime fazla düşkünüm. İnsanlardan bıktım diyebilirim, sebebi yurt bence bunun. Yurtta bu dönem vizelere çalışırken, ders çalışma salonunda oturup yerleştiğim masanın hemen bitişiğindeki masaya kitaplar falan koydum mesela, diğer kızlar orada birisi oturuyor sansın da gelip oturmasın diye mesela. Katlanamıyorum çünkü. Sesli nefes alan, içinden ders çalışmayan insanlar falan dikkatimi dağıttığı için. Yalnız olmak istiyorum.

Normal hayatta da yalnız olmak istiyorum mesela, kimse karışmasın istiyorum. İstediğim saatte yatayım, kalkayım, istediğimi yapayım vs. yani paylaşmak bana göre değil ve mecbur kalmadıkça paylaşmıyorum zaten. Malımı zaten kimseye kullandırtmam, bu konuda çok katıyım. Evimde bir sorunum yok, ailemi seviyorum, anlaşması zor insanlar değiller ve bana karışmazlar ama benim en büyük hayalim işe girdikten sonra tek başıma ayrı bir ev tutup orada yaşamak. İçimde sürekli bir kendi dünyamı kurma ve oraya kimseyi almama isteği var, engel olamıyorum.

Yalnız kaldığım vakit hiç sıkılmıyorum, kitap okuyorum, araştırma yapıyorum mesela, müzik dinliyorum ve kendimle vakit geçirmeye bayılıyorum. Geçenlerde ara sıra konuştuğumuz ve sevdiğim bir arkadaşım beni aradı, o an canım istemediği için açmadım telefonu. Çünkü konuştuğumuzda konuşma uzuyor, konu konuyu açıyor falan ve çok zaman alıyor, bir saat geçiyor telefonda. 10 dk konuşunca hadi yeter diye kapatamıyorsun da. Sonra ertesi gün döndüm kıza ayıp olmasın diye, yarım saat kadar konuştuk.

Bir arkadaşım var yurtta, 3 yıldır aynı odayı paylaşıyoruz ve kızla aramız iyi, bir sorunumuz yok. (odalar normalde 4 kişilik, biz ikimiz 3 yıldır aynı odadayız) Bu yıl daha çok yakınlaştık, vakti sürekli birlikte geçiriyoruz zaten. Ondan sıkılmıyorum çünkü kafalarımız aynı; herhalde daha ideal birini bulamazdım yurtta. Bazen laf arasında bana çok alıştığını, okul bitince de görüşmek istediğini, yediğimizin içtiğimizin ayrı gitmediğini ve o bu duruma çok alıştığını, tatillerde beni özlediğini falan söylüyor. Ben çok bağlı bir insan değilim ve onu hiç özlemedim mesela. Geçenlerde beni aradı, ben de çay içecektim tam, evimdeyim falan neyse, konuşmak istiyor, neşesi falan da yerindeydi. Benim de neşem tamam yerinde ama uzatmak istemedim, çayım soğuyordu ve yapılacak işlerim olduğunu söyleyip konuşmayı bitirdik.

İnsanları kırmamak için elimden geleni yapmaya çalışıyorum, kesinlikle kırıcı bir laf söylemem, onu becerebiliyorum çok şükür ama kendimden de taviz vermek istemiyorum. Orta yol bulmaya çalışıyorum.

Sizce tüm bunlar bir "dert" mi? Birşey yapmalı mıyım? Eğer yapmam gerekiyorsa sizce ne yapmalıyım?

Not: Mesajı düzenledim çünkü bir iki yeni cümle ekledim.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Peki iş hayatına girdiğinde bu takıntılarınla hayat nasıl olacak senin için hiç düşündün mü?
Evde kendine bir başına dünya kurabilirsin ama bunu bozman gereken yerler olacak.

Seni biraz daha hoşgörüye davet ediyorum arkadaşım..
Sev insanları, gülümse gülümse ve gülümse.
 
Pinpiriklisin, ama bunlara 'dert' dersen hastalık hastası olduğun anlamına gelir bu.
Dert değiller, sıradan bir boğa burcu gibi geldi bana, olmayabilir de tabii.
Çok benzerlerine ben de sahibim, ama takılmıyorum yani. İdare burada key word.
 
İş hayatına zaten gireceğim, hatta bir an önce girmek bile istiyorum. Okul biter bitmez. İşe gitmeyeyim gibi bir derdim yok, sevmem tembelliği. Ama güzel olmaz mı işten yorgun argın geldiğimde kafamı dinleyeceğim evime gelmek? :) Yaparım yemeğimi (veya hazırlarım), onu yerim ondan sonra koyarım çayımı, kahvemi falan... Ya kitap okurum ya da dizi izlerim, dinlenme zamanımı öyle geçiririm diye düşünüyorum. Tabi bu sadece düşünce.

İnsanları sevmiyor değilim, onlarla konuşurum, çok neşeliyimdir. Konuşmak isteyene falan muhakkak konuşacak birşeyim vardır. Ama gece insanlar uyurken gürültü yapan insanların nesine hoşgörü göstereyim ben? Buna göstermek istemiyorum mesela.
 
Yani siz bunun bir dert olduğunu düşünmüyorsunuz? Ben de emin değilim dert mi yoksa başka bişey mi.
Kova burcuyum ben, boğa değil. :) Tabi Allah başka sıkıntı vermesin.
 

Bak canım seni anlıyorum.
Gece seni rahatsız edecek şekilde gürültü yapan insanları uyar, şikayet de et.
Ama tartışmaya götürmemeye çalış mesela bu seni de yıpratır çünkü.

Sonra yolcunun kolu koluna değiyor diye gerilmen, 3 saatlik yolculuğu bile krizle geçirmen yine sana zarar.
Fazla takıyorsun yani olabilir insanlık hali.
Yanına bebekli yolcu oturur bebeğin ayakkabısı kucağına değer, kirletir.
Kavga mı edeceksin?

Ben gülümserim. Kusura bakmayın diye utanan anneye de önemi yok der ıslak mendili çıkarır
silerim üstümü.
Yani burnu tıkanık, sağlık sorunu olan biri ile aynı masada yemek yemen de gerekebilir.
Nasıl nefes alır onlar ben iyi bilirim. Allah yardım etsin. :S
Ne yapacaksın aç mı kalkacaksın, kavga mı edeceksin?

Hoşgörülü olabildiğin yerlerde mümkün olduğunca ol sen.
Önce kendin için yap bunu.

İş ortamını kimlerle, nasıl sıkıntılı insanlarla paylaşacaksın belli mi?
O işe gitmek zulüm olur sana yani..
 
Rahatina pek duskun bir teraziyim.4 yil yurtta kaldim..yan odada gurultu varsa ben iki katini yaptim sevmediklerimse.sevdiklerimse odalarina katildim.yahu tadini cikartik..hayatimda hic kulak tikaci falan kullanmadim..zehir etmissiniz kendinize.benim unv okudugum sehir ile evim arasi 8 saatti.
4 yil boyunca herbiriyle sohpet ede ede yollar kisaldi.yeni insanlar kesfetmek guzel bidaha huc gorusmesekte.
Yarisinda biraktim okumayi yani yazinuzin.cunku cok daraldim biraz relax
 
hmm yabancılaşma ve asosyalleşme var sanki... içinde bulunduğunuz şartlardan ötürü ortaya çıkmış ve artmış sanırım yurt ve okul hayatı bittikten sonra geçer ama bu süreçte durumu alevlendirirseniz geçme süresi de uzar
 
Ben hiç yurtta kalmamama rağmen insanlardan toptan rahatsızım.
Küçük kardeşimle aynı odayı paylaşırken dağınıklığından rahatsızdım, bekarken babamın ağız şapırtısından rahatsızım, iş arkadaşımın burun çekmesinden rahatsızım, eşimin gece kolunun bacağının değmesinden rahatsızım.
Kendi halime kalmayı daha bir seviyorum, mümkünse kimse nefes almasın, ses çıkarmasın
 
Tartışmak elbette yıpratıyor, zaten hiç sevmem ve sinir anında kırıcı söz söylemek istemediğim için tartışmamaya çalışıyorum. Bir iki kez tartıştım ama artık uyarırken ters bişey diyene "sabah erkenden dersim var ve senim yüzünden uyuyamıyorum. benim bu saatte uyumaya çalışmam mı daha normal yoksa senin telefonda konuşup ses yapman mı?" diyorum, daha da gitmezse güvenliğe haber veriyorum. Eskiden sessiz olmalarını söylerdim sadece, tamam derlerdi ama olmazlardı. Şimdi çözüm bulmaya çalışıyorum, merdiven boşlukları var her katta ve odalardan uzak, oraya gidip konuşmalarını ve böylelikle rahatsız etmeden, edilmeden konuşabileceğini söylüyorum. Anlayışlı olanlar bunu yapıyor zaten.

Utanan, saygı bilen insan isterse canımı yesin, sorun değil. Öyle hoş insanlar da var ama beni rahatsız eden insanlar da var. Ben genellikle uzun sürecek eylemlerde zaten çevremde sorunlu biri varsa rahatsız oluyorum. Mesela saatlerce orada oturup ders çalışacağım ve yanımdaki, içinden okumuyor. O belki öyle anlıyor o dersten ama ben de içimden okuyunca anlıyorum. Kavga etmiyorum elbette, yerimi falan değiştiriyorum. Taviz veren ben olmuş oluyorum, bazen kendime kızıyorum.

Yapıcı yorumunuz için teşekkürler ayrıca.
 
Umarım bitince geçer, umarım hayata atılınca bugünleri düşünüp güler geçerim. Kendi halime kalsam asosyal olurum ama inanmayacaksınız belki, arkadaşlarım var. Dışarı çıkar gezeriz, yüz yüze muhabbeti çok severim ama olmayınca da aramam.
 
Aynı ben. :) Bir de bir takıntıyı geride bırakınca bir başka takıntı, yeni bir takıntı buluyor insanı. Kendi kendimize kaşınıyoruz resmen. :) Sanırım ben ileride evlenemem, kimse benim gibi birini çekmez, herhalde ben de kimseyi çekemem. Çok aşık olursam belki, o zaman işler değişiyor. Kendime şaşırıyorum. :)
 
Canım bende öyle böyle değil rahatına keyfine düşkün biriyim ama...senin durumn farklı başlık hatalı..teşhis hatalı..ben takıntılı buldum seni..birazda bencil kızma ama durum öyle çayım soğuyor diye birini reddetmek abartı geldi..Mesleğim gereği ne çaylar soğutuyorm,nelerden feragat ediyorum..hele sevdiklerim için bunun bi sınırı yoktur.Çok iyi anlastgn benzestiginiz insanı bile sevememen bence büyük problem
 

Rica ederim.
Bunu taviz gibi düşünme.
Şöyle düşün, belki bazen de senin herhangi bir davranışından rahatsız olan birileri de
sana hiç duyurmadan kendilerinden taviz veriyordur.
Hiç kimseyi rahatsız edecek bir davranışım yoktur deme. :)
Öyle çeşit takıntılar mevcut ki aklından geçirmediğin pek çok şey başkası için rahatsız edici olabilir.

Hayat böyle daha kolay.
Bu tavizi kendi mutluluğun için veriyorsun öyle düşün.
 
Sorma...Belirli takıntılarım vardır onları aşamıyorum. Misal kimsenin su bardağından, şişesinden içmem, çatalıyla yemem. Annem çok kızardı benden de mi tiksiniyorsun diye ama öyle değil işte huy bu. Ben çekirdek yemiyorsam kimse yemesin arkadaş ne o öyle çıt çıt çıt. Seslerden ayrı rahatsızım, kokulardan ayrı, tavırlardan ayrı. Zannedersin ben mükemmelim
Birisi bir şeyimi ödünç almak istesin aklım çıkar, hele kitap ve kıyafet hiç veremem, hayır da diyemem. Yani hayır dememin bir sebebi de yok sadece vermek istemiyorum:) Malımın kıymetli olduğundan değil, takıntı işte. Yanılıp şaşıp verirsem de artık benimsemem o eşyayı, sanki benim değilmiş gibi atarım köşeye.
 
Sevmiyor değilim, seviyorum ama konuşacağımızı zaten konuşmuştuk ve telefonda uzun süre konuşmak bende baş ağrısı yapıyor, bunu o da biliyor. Her insan birilerine "yapacak bazı işlerim var benim, daha sonra uzun uzun konuşuruz" demiştir. Buna kırılacak biri değil, kırılmadı da zaten. Kırılma potansiyeli olsaydı yapmazdım mesela.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…