Hoşgeldin hoşgeldinn.Geldim bluesgirl geldim, ama cok üzüntülü geldim....
paylastigin müzik tamda su anki hislerimi yansitiyor, cok tesekkür ederim paylastigin icin. Artik tekrar tekrar dinlerim.
12 gün Istanbul`daydim cok hüzünlü döndüm geri. Memleketim ne hale gelmis, ne olmus ülkeme ??? Ileriye gidecekken gerilemisiz...Konumuz cocukdu degilmi ? Ne kakar egitimsiz bilincsiz yetistiriyoruz cocuklarimizi, antiotoriter yetistirince mutlu cocuklar olacaklarini saniyor anne ve babalar oysa sinir olmayinca mutsuzlar cocuklar (!)
Cocuklar her zaman sinirlarini bilmek ister, karsisinda güvenecegi, ayaklari yere basan güclü anne ve baba ister, egitim ister, ilgi ister, paylasmak ister, evde rutin ister, evde huzur ister, denge ister.... ama göremedim ne yazikki.
Süper oldu bu paylaşımlar boş vakitlerde film izlerken bir film süresi kadar da film seçmeye gidiyor. İlk fırsatta izleyeceğim.(Not: Bir önceki mesajımda eksik kalan yer olmuş. Son 10 yılda 30 bin kişi olacaktı.)
Bu arada konuyu değiştirmişim gibi olacak ama bu topicten yeni birşeyler öğrenmeyi seviyorum o yüzden aklıma geldikçe paylaşımlara katkıda bulunmaya çalışıyorum. Son aylarda izlediğim iki filmi paylaşmak istiyorum sizlerle. Sanırım pek bilinmiyor fakat zaman ayırıp izlemeye çok değen filmler. İlgisini çekenlere mutlaka izlemelerini öneririm.
İlki bir Fransız filmi - 'Le Herisson' 2009 yapımı. Türkçe'ye -Yaşamaya Değer- olarak çevrilmiş. Filmi izledikten sonra yorumlarda gördüm ki bir kitap uyarlamasıymış. Yine Türkçe adıyla -Kirpinin Zerafeti- adlı bir kitaptan. Yazarı; Muriel Barbery. Kitabı duymuştum ama alıp okumamıştım.Bu sayede okumuş olacağım.
Filmin özeti ise şöyle; Paris’te dış dünyadan uzak bir çevrede yaşayan 11 yaşında, oldukça zeki bir kız olan Paloma, 12. yaş gününde intihar etmeye karar verir. Ölümle randevusunun yaklaşmasına yakın, yalnız apartman görevlisi Renée ve gizemli Kakuro ile tanışır. Böylece Paloma, karamsar hayatını gözden geçirme şansı bulacaktır.
İkinci film ise; 1994 yapımı bir Alman filmi. ' Keiner Liebt Mich' Türkçe adıyla 'Kimse Beni Sevmiyor' Bu filmden bir köşe yazarı bahsetmişti.Ordan duyup not almışım.Bu film sayesinde pek Alman filmi izlemediğimi farkettim.
Filmin özeti; "Her zaman bir bardak kahve içerek başlar. Sonra beraber dışarı çıkarsın, bir yemek ve bir bakarsın beraber uyuyorsun. Bir müddet sonra herşey normale döner ve birgün çok yakınlaştığınızı düşünerek korktuğunu söyler." Bunlar geleceğinden endişe duyan 29 yaşındaki Fanny'nin (Maria Schrader) sözleri. Son derece çekici ve güzel bir kadın olan Fanny dört yıldır tek başına yaşıyor. Aslında ihtiyacı olan her şeye sahip gibi görünüyor; bir daire, bir iş ve arkadaşlar. Ancak istediği tek şeye sahip değil, bir eş.Alman yönetmen Doris Dörrie'nin yaşamın ironisini keyifle irdelediği son filmi "Kimse Beni Sevmiyor " ile aşk dışında her şeye sahip olan ve bir türlü mutluluğu yakalayamayan kompleksli bir kadın portresi yaratıyor.
Yararı oluyorsa ne güzel. Film seçerken bende zaman zaman sıkıntı yaşıyorum o mu bu mu kararsızlığı yaşıyorum.Ama bazende bu filmlerde olduğu gibi görür görmez ya da birkaç şeye göz atıp hemencecik izlemeye başlıyorum.Yani zaman kaybetmemek adına hızlı karar vermeye zorluyorum kendimi. Mientras Duermes çok iyi seçim! İzlemiştim, enfess bir filmdi.Bende sizin gibi çok etkilenmiştim.Orijinal senaryolar beni benden alır zaten. İkinciye bile izleyesim var doğrusu. Yine burda filmden bahsetmiştim hatta.İspanyollar gerilim tarzı filmlerde kendilerini aştılar zaten. El Cuerpo'yu izlediniz mi peki ? O da çoook güzeldir.Süper oldu bu paylaşımlar boş vakitlerde film izlerken bir film süresi kadar da film seçmeye gidiyor. İlk fırsatta izleyeceğim.
Benim de çok beğendiğim senaryo olarak çok farklı gelen "mientras dufrmes" türkçe çevirisi "ölüm uykusu " 2011 ispanyol yapımı bir film, çok etkilenmiştim senaryodan
Evet onu da çok beğenmiştiM. Şaşırtan sonlar farklı senaryolar zor bulunuyorYararı oluyorsa ne güzel. Film seçerken bende zaman zaman sıkıntı yaşıyorum o mu bu mu kararsızlığı yaşıyorum.Ama bazende bu filmlerde olduğu gibi görür görmez ya da birkaç şeye göz atıp hemencecik izlemeye başlıyorum.Yani zaman kaybetmemek adına hızlı karar vermeye zorluyorum kendimi. Mientras Duermes çok iyi seçim! İzlemiştim, enfess bir filmdi.Bende sizin gibi çok etkilenmiştim.Orijinal senaryolar beni benden alır zaten. İkinciye bile izleyesim var doğrusu. Yine burda filmden bahsetmiştim hatta.İspanyollar gerilim tarzı filmlerde kendilerini aştılar zaten. El Cuerpo'yu izlediniz mi peki ? O da çoook güzeldir.
Haklısınız zor bulunuyor bu tarz kaliteli yapımlar.Evet onu da çok beğenmiştiM. Şaşırtan sonlar farklı senaryolar zor bulunuyor
Aslında bir tane daha senaryo olarak çok farklı ve hoşuma giden var ama baştan uyarayım oldukça pornografik rahatsız olmazsan öneririm. "Nymphomaniac" türkçe çevirisi " itiraf " 2013 yapımı Lars von Trier in yönetmeni olduğu ispanyol filmi.Haklısınız zor bulunuyor bu tarz kaliteli yapımlar.
Bu saydıklarımız ayarında İspanyol filmler izlerseniz ve beğenirseniz bizlerle de paylaşırsanız sevinirim.
Bu yorumu "cocuk sevmemek buyuk kayip mi" basligina yazdim az once. Sanirim bu basliga daha cok uyuyor. Sevmiyor degilim, hayatimin cocuksuz daha guzel oldugunu dusunuyorum. Cocuklu arkadaslarimin yillari cocuklari etrafinda kosusturmakla, hengame icinde gecip gidiyor. Onlar cocuklarini buyuturken ben dunyayi geziyorum, hayatin tadini cikariyorum :)20'li yaslardayken "ileride birgun cocugum olsun isterim" diyordum. Simdi 31 yasindayim, 1 yila yakindir evliyim, esim yabanci. Cocuk sahibi olma fikrinden yasim ilerledikce sogudugumu farkediyorum.
Tipik Turk usulu buyutulmus cocuklarla ayni ortamda olmaktan pek haz etmiyorum. Avrupa'da yasiyorum ve buranin cocuklari cok daha sakin, uslu, saygili olmasina ragmen "ah bir cocugum olsa" demiyorum.
Gorumcemin 3 cocugu var. Hepsi cok akilli ve uslu ama tum hayatlari cocuklarin ihtiyaclari dogrultusunda sekilleniyor; tatilleri, ekonomik ozgurlukleri, sosyal hayatlari cocuklari etrafinda donuyor. Ajanda ile yasiyorlar; sporlari, kurslari, okullari, dogumgunleri, arkadaslarinin dogumgunleri, doktor kontrolleri, sosyal ihtiyaclari, alisverisleri, masraflari bitmiyor.
Onlara (ve cocuk sahibi olan arkadaslarimin hayatlarina) baktikca "oh be iyi ki cocugumuz yok, hayatimizi nasil istersek oyle yasayabiliyoruz" diyorum. Ne zaman cocuklu birini ziyarete gitsem (veya cocuklu misafirim gelse) onlardan ayrildiktan sonra "dunya varmis" diyorum. Sessiz ve sakin bir evde yasamayi cok seviyorum.
Kimine gore cocuklu ev "civil civil" evdir ama bana gore tam bir kaos.
Cocuklarla bir problemim yok, baskalarinin cocuklarini severim, tanidigim tum cocuklar beni cok sevdi. Bazi arkadaslarimin cocuklari beni o kadar sever ki annelerine "ne zaman gelecek bize yine? Arasana yine gelsin..? Arasana onu gormeye gidelim" der, oyle ki bir arkadasim "ne yaptin be kizima seni sayiklayip duruyor" demistir.
Cocuklari sevmiyor degilim; cocuk sahibi olup tum hayatimi ona adamak fikrini sevmiyorum.
Gece yarisi hastanelere kosturmak, uykusuz sabahlamak, okul kapilarinda beklemek, bir omur bir baska insani koruyup kollamak, evimdeki temizlik ve duzenin ipini elden kacirmak, istedigim yere istedigim zamanda gidememek, istedigim tatilleri yapamamak, ekonomik durumumu ve hayatimi en az 18 yil bir insani yetistirmeye adamak gibi fikirler aklima geldikce "yo dostum cocuk buyutme isi bana gore degil" diyorum.
Kopekleri cok ama cok seviyorum ama hicbir zaman bir kopek almayacagim. Cunku bir kopek sahibi olmak ortalama 16 yil o hayvani hergun yuruyuse cikartmak, kakasini toplamak, arada bir veterinere goturmek ve tatile gidecegim zaman onu emanet edecek birini bulmak demek. Cocuk buyutmenin yaninda bir HIC bu sorumluluk. Ama bu bile fazla bana gore.
Rahatima duskunum, hayati yasamayi seviyorum, kendimi gelistirmeyi, hergun birsey ogrenmeyi, dunyayi kesfetmeyi seviyorum. Hayata bir kez geliyoruz, fil kadar yasamiyor insan. 3 gunluk hayat su gibi akip gidiyor. Cocuk yapip hayatimi onun etrafinda sekillendirmek istemiyorum.
Cocuklu arkadaslarima bakiyorum; yillari cocuklarinin etrafinda kosusturmakla, hengame icinde gecip gidiyor.
Onlar cocuklarini buyuturken ben dunyayi gezdim-geziyorum.
Aynen ben :) hosgeldin aramiza, nice güzel sohbetlere...Bu yorumu "cocuk sevmemek buyuk kayip mi" basligina yazdim az once. Sanirim bu basliga daha cok uyuyor. Sevmiyor degilim, hayatimin cocuksuz daha guzel oldugunu dusunuyorum. Cocuklu arkadaslarimin yillari cocuklari etrafinda kosusturmakla, hengame icinde gecip gidiyor. Onlar cocuklarini buyuturken ben dunyayi geziyorum, hayatin tadini cikariyorum :)
hepimiz 18 yas üstüyüz, kimseyi rahatsiz edecegini düsünmüyorum xpreiaZ ...Aslında bir tane daha senaryo olarak çok farklı ve hoşuma giden var ama baştan uyarayım oldukça pornografik rahatsız olmazsan öneririm. "Nymphomaniac" türkçe çevirisi " itiraf " 2013 yapımı Lars von Trier in yönetmeni olduğu ispanyol filmi.
Hosbulduk :) Az once esimle konustum, meger ne cok insan varmis cocuk sahibi olmak istemeyen dedim. Bu ayip veya kotu birsey degil, herkes cocuk yapmak zorunda degil, burada (Hollanda) hicbir engeli olmadigi hale isteyerek cocuk yapmayan cok cift var, Turkiye'de bu bir tabu mu? yorumu yapti. Bilmiyor tabi Turkiye'deki sosyal dengeleri... Biraz anlattim cok tuhafina gitti :) Biz su anki hayatimizdan cok memnunuz. Acikcasi bir eksiklik hissetmiyoruz. Istedigimiz herseyi yapiyoruz, cok muthis tatillere cikiyoruz, surekli kesfediyoruz, sessiz sakin ama doyurucu bir hayatin tadini cikariyoruz. Kayinvalidemler sagolsun bu konuyu acmadilar bile. Benim annem arada ufak tefek sorar gibi oluyor "ne dusunuyorsunuz yok mu birseyler" diye. Aman anne daha yeni evliyiz ne cocugu falan diyorum gecistiriyorum (ama aslinda istemedigimi itiraf edemiyorum anneme). Cocuk geri donusu olmayan birsey.Aynen ben :) hosgeldin aramiza, nice güzel sohbetlere...
Aslında bir tane daha senaryo olarak çok farklı ve hoşuma giden var ama baştan uyarayım oldukça pornografik rahatsız olmazsan öneririm. "Nymphomaniac" türkçe çevirisi " itiraf " 2013 yapımı Lars von Trier in yönetmeni olduğu ispanyol filmi.
Oliva'nın söylediğine katılıyorum.Hepimiz yetişkin, olgun ve açık görüşlü bireyleriz neticede.Bu tarz filmler benim içinse çok olağandır.Çoğunlukla izlerim zaten.hepimiz 18 yas üstüyüz, kimseyi rahatsiz edecegini düsünmüyorum xpreiaZ ...
Hoşgeldinizz pilotus. O mesajdaki anlattıklarınızı çok beğendim.Bu yorumu "cocuk sevmemek buyuk kayip mi" basligina yazdim az once. Sanirim bu basliga daha cok uyuyor. Sevmiyor degilim, hayatimin cocuksuz daha guzel oldugunu dusunuyorum. Cocuklu arkadaslarimin yillari cocuklari etrafinda kosusturmakla, hengame icinde gecip gidiyor. Onlar cocuklarini buyuturken ben dunyayi geziyorum, hayatin tadini cikariyorum :)
Tesekkur ederim :) Ben ve esim de bu hassas konuda yalniz olmadigimizi gorunce daha mutlu olduk. Aklima bir anim geldi, iki yaz once guneydogu asyada ufacik bir adada tatil yapiyorduk, "ne guzel yer yahu burasi! ben burada yasarim valla, herseyden uzak ama cennetten bir parca gibi" dedigimde (o zamanlar evli degildik) esim "eger birgun cocuklarimiz olsun istersen bu mumkun degil; nerede okuyacaklar, gelismislikten bihaber mi buyuyecekler? Ama cocuk yapmazsak o zaman istedigimiz yerde yasayabiliriz, istedigimiz gun boylesi bir degisikligi degerlendirebiliriz" demisti. Dunya aslinda ufacik bir gezegen, insanoglunun evrende erisebildigi tum mesafe icerisinde tek yasanir gezegen. Muhtesem, fantastik bir gezegen. Dunyada gormeye deger cok guzellik var. Hayat bugun var yarin yok. Hayatta oldugumuz icin ve sagligimiz icin cok sansliyiz. Kendi canindan yavrunu kucagina almak, onu buyutmek, ona bulutlari, hayvanlari, renkleri, sifirdan hayati ogretmek eminim cok muthis hislerdir ama benim terazimde agir basmiyor.Hoşgeldinizz pilotus. O mesajdaki anlattıklarınızı çok beğendim.
Sizin gibi insanlarla karşılaşmak ne hoş. Mutluluklar dilerim.
Ayrıca evet kesinlikle o mesajınız bu konuya aitmiş.
Bluesgirl lovveeee yoouuubaksana gittikce yanliz olmadigimizin kanitlari cikiyor gün gün ortaya.
Gercekten, bazen kendime kizmisligimda olmustur, neden hissetmiyorum su anneligi diye, ama olmayinca olmuyor. Olmadi, hic olusmadi. Yani ne yapabilirdimki ???
Pilotus aynen dedigin gibi tüm cocuklar beni sever, öyle anlasirimki aklin hayalin durur. Ama kendiminde olsun hic olusmadi icimden. Oysa herseyi basarabile bir kapasitem var, cocukmu büyütemeyecektim ? Ama o sorumluluk bana cok agir gelirdi, hepimizin dedigi gibi dönüsü olmayan bir yol ve bu bir ömür boyu !!!! Belki buydu beni korkutan. Belki bu hayata cok eksilerle basladigim icin, onlari artiya dönüstürmekle mesguldum. Belki hayatin cok kisa oldugunu ve bunu cok iyi yasamaliyim diye düsündüm. Bilmiyorum....tek bildigim sey, her Zaman bilincimde olan, iyikide bu dünyaya cocuk getirmemisim...
Bizde seyahat yapmayi cok severiz, sinema, müze ne varsa sanatla alakali kacirmamaya calisiriz esimle.
Ha suda var, ben mutlu olmam icin bir esede ihtiyacim yok, ama evlendim bir kafa dengiyle o baska. Ama ben kendimle cok barisik bir insanim, yeri gelir tek basina sinemayada giderim, benim icin problem degil.
Kimsenin beni mutlu etmesini beklemem, o icimdedir zaten. Bir insan zaten kendini cok tanimali, kendisiyle barisik olmali, kendisiyle mutlu olmali, kendisini sevmeli....gerisi geliyor zaten....
Hepinize iyi hafta sonlari diliyorum. Burada paskalya ve ben agacimi renkli plastik yumurtalarla süsledim, kapinin önüne. Pazartesi dahil tatildeyiz.
Hepinize cok güzel bir hafta sonu diliyorum, bu topik altinda yazan tüm hemcinslerime sevgiler
Evet ya yanlış hatırlamışım netten baktım şimdi düzeltme için sağol :) hemen nine ı da not ettim, bugün yaşamaya değer i izledim yavaş giden fakat düşündüren güzel bir filmmiş. Paylaşım için teşekkürlerOliva'nın söylediğine katılıyorum.Hepimiz yetişkin, olgun ve açık görüşlü bireyleriz neticede.Bu tarz filmler benim içinse çok olağandır.Çoğunlukla izlerim zaten.
Nymphomaniac serisini de izlemiştim. Yalnız o filmler Danimarka yapımı değil miydi ?
Benim bu tarz filmlerde favorim ise Nine 1/2 Weeks kesinlikle.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?