Merhaba hanımlar, kaç gündür danışmak ve paylaşmak istediğim şeyler var ama bir türlü fırsatını bulamadım. Nereden başlasam onu da bilemiyorum. Konu erkek arkadaşım. Erkek arkadaşımla iki seneyi geçkin zamandır birlikteyiz, bundan evvel de birlikte yaşıyor sayılırdık ama benim bir ev arkadaşım daha vardı. Bu eylülde taşındık, sadece ikimiziz. Ev arkadaşımın da olduğu dönemde kızla aramdaki sorunlar ve kişisel problemlerim sebebiyle evde temizlik yapmayı tamamen bırakmıştım. O dönem erkek arkadaşım aklına estikçe mutfağı falan toparlıyordu. Ben dünyanın en titiz, en temiz insanı sayılmam. Keyfim yoksa, başka işim varsa ortalık dağılıp bulaşık biriktirdiğim çok olmuştur. Ama şöyle bir detay var; ortalık dağınık olduğunda ben de dağılıyorum. Yaşadığım ortamdan huzur bulamayıp kendimi salmaya, sorumluluklarımı salmaya başlıyorum. Çocukluğumdan beri bu böyle ve erkek arkadaşıma bunu bir çok kez anlattım.
Geçtiğimiz haftaya kadar oldukça iyi idare ettik işleri. Ben haftada bir kesin olmak üzere elim erdikçe evi temizledim. Günde iki tencere yemek bitiren erkek arkadaşıma tencere tencere yemekler yaptım. Bulaşıklarımızı yıkadım, çamaşırlarımızı yıkadım. Onun çalışma masasına kadar toplu, tertipli tutmaya çalıştım. Çünkü kendimi biliyorum. Bir kere salarsam bi daha ucu kaçıyor. Bu ev kadınlığı kariyerimin yanında bir de mühendislik fakültesinde okuyorum. İkimizde öğrenciyiz fakat benim aktif okula gitmem gerekiyor. O farklı bir şehirde yüksek lisans öğrencisi ama bunu paravan olarak kullanıyor aslında, faal öğrenci değil yani. Evle ilgili ondan istediğim tek şey alışveriş yapması. Çünkü ben taşıyamıyorum. Evimiz 4. katta ve ben 3 sene evvel merdivenlerden yuvarlanıp sol dizimi incittiğim için kireçlenmem var, merdiven inip çıkmam zorunlu olmadıkça yasak. Bir de bunu ağırlıkla yapmak benim için çok zor.
O bütün gün çalışma odasında bilgisayarının başında yarı çalışıp yarı abuk subuk şeylerle uğraşırken ben bu süreçte yemeğini önüne koyup tabağını önünden aldım, elimden geldiğince anlayışlı olmaya çalıştım. O da sağ olsun ben istedikçe alışverişimizi yaptı. Benim için sorun yoktu.
Geçtiğimiz pazartesi günü vize haftam başlıyordu, mutfak biraz dağılmıştı, dolap boştu ve evde kontrolü kaybetmek istediğim son zaman sınav dönemi. Kendisi her zamanki gibi çalışırken yanına gidip acıkıp acıkmadığını sordum, biraz dedi. Ben de ev aldı yürüdü gel iş bölümü yapalım. Sen git bir şeyler al ben mutfağı temizleyip yemek yapayım. Çıkasın yoksa ben alışveriş yapayım sen mutfağı toparla dönünce yemk yapayım dedim. Kalkasım yok yerimden dedi. Ona da eyvallah dedim, tamam ben dışarıdan söylüyorum o zaman yemek dedim, odama geldim. Sinirlendim evet, ama kavga edip ikimizin de gününü zehretmek istemedim. Tam odaya girdim arkamdan '' Ya ev işlerini ayırsak mı, herkes kendi yediğini toplasın.'' dedi.
Ben bir kaç saniye idrak etmeye çalıştım ne dediğini, yani kelimeleri anladım ama beynim cümleyi işleyemecek kadar sinirlendim ve öfke kontrolü konusunda bayağı kötüyüm. Bu cümle benim için sadece ev işlerini içmiyor hanımlar, maalesef ben bu tür şeylerde alt metinler buluyorum. Bana göre bu karşımdaki insan benimle bir hayatı paylaşmak istemiyor demek. Emeğime ve bana kıymet vermiyor demek. Ya bir sürü şey demek bu, anlatamıyorum.
Çalışma odasının kapısına gidip, bir saniye gelir misin hayatım dedim. Niyetim mutfağı göstermekti. Zira mutfaktakiler onun, affedersiniz, sıçıp bıraktıkları ya da benim onun önünden toplayıp tezgaha bıraktıklarımdı. Niyetimi anlayacak kadar beni tanıyor. Olduğu yerde tepinerek kalkmak istemiyorum buradan diye mıyklanmaya başladı çocuk gibi mi diyeyim salak gibi mi diyeyim bilmiyorum.
Odaya dönüp bir kaç saniye nefes egzersizleriyle sakinleşmeye çalıştım ama olmadı, çığlık çığlığa bağırmaya başladım. Çalışma odasına dönüp kendi notlarımı sağa sola fırlatarak bağırmaya devam ettim. İnanır mısınız, bütün süreç boyunca dönüp suratıma bakmaya tenezzül etmedi. Bilgisayara bakmaya devam etti, bu bana kendimi o kadar değersiz hissettirdi ki, iki üç kez koluna yumruk attım. Tek istediğin beni buradan kaldırmak başka niyetin yok dedi suratıma bakmamaya devam ederek. Ama benim niyetim ciddiye alınmak, insan yerine konulmaktı. Kalkıp, oldu mu, mutlu musun? Bu kadar baside indirgiyor olayları. Bir süre sonra evin muhtelif yerlerinde geze geze kavga edip sakinleştik.
Ya bu adam ilişkimizin başında ben uyanmadan çıkar alışveriş yapar yatağıma kahvaltı getirirdi, biraz ağlayacak olsam canımı sıkan her neyse değişeceğini, düzelteceğini söyler ağlamamam için yalvarırdı, bir şey istesem ben daha cümlemi bitirmeden hallederdi. Ne oldu o adama, ne değişti? Ben aynı benim. Beklentilerim aynı beklentiler. Değişenin ne olduğunu ona da sordum. Eskiden ben ne söylersem söyleyeyim ikimiz için de en doğru olanı söylüyorum diye düşünüyormuş. İkimiz için de en iyi olanı söylüyormuşum sanıyormuş. Ama bana artık o kadar güvenmiyormuş. Yani zıkkımın kökü markete gidip erzak almanın doğrusu yanlışı mı olur? İki senedir hayatımız kötüye gidiyormuş. O iki senedir hiçbir şey üretmemiş, gelişmemiş, ben de hakeza aynı şekilde. Bundan beni ve ilişkimizi sorumlu tuttuğu çok belli. O artık böyle şeylerle uğraşmak ve olur olmadık zamanlarda yerinden kalkmak istemiyormuş. Çok dışarı çıktığı varmış gibi bana dışarı çıktıkça alışveriş yapacağını söyledi. Ne yapayım ben? Bırakayım da evi bok mu götürsün? Aç mı kalalım?
Bulaşıkları ayırdık diyelim, ortak alan temizliğini nasıl ayırmayı düşünüyorsun dedim dalga geçmek için. Nasıl yapılmasın istediğimi madde madde anlatırsam ayda bir evi temizlermiş. Ona önceden bildirirsem her şeyi yaparmış, öyleymiş böyleymiş... Eve taşındığımızdan beri değişmesi gereken musluk contaları, monte edilmesi gereken banyo dolabı, duş başlığı, eylülden beri balkonda boyanmayı bekleyen somya ne oldu dediğimde cevap alamıyorum. Bunlar önceden bildiği ve kabul ettiği görevlerdi. Ben benimkileri yaptım, onunkiler duruyor. Ya yazdıkça öfkeleniyorum. Bana not programlarına yazdırıp kendisine mail falan attırdı gözümüzün önündeki işleri. Geri zekalı.
Zengin olmaya kafayı takmış durumda. Bilgisayar ve telefon uygulamaları yaparak, youtubetan yok boktan püsürden zengin olmaya çalışıyor. Bir işe girip çalışmayı sonuna dek bas bas bağıra bağıra reddediyor her kavgada. Okey çalışmasın. Beni ilgilendirmez, evden çalışsın, köyden çalışsın benim kendime bakacak gücüm de aklımda var çok şükür. Ama o günün 18 saatinde bilgisayar başında oturacak diye ya ben külkedisi olacağım ya bir evde iki yabancı gibi tabak çömlek ayıracağım. Oldu olacak mutfak masrafımızı, çamaşırlarımızı da ayıralım.
Biz böyle şeylerden, onun dağınıklığından, sorumsuzluğundan, yol yordam bilmezliğinden çok kavga ettik. Bir evin sorumluluğunu paylaşmak bu kadar mı zor arkadaşlar? Aklımı kaçıracağım artık. Ben mi abartıyorum, sorun bendeyse sizce nasıl çözebilirim? Yok abartmıyorsam ayrılmak dışında bir çözüm öneriniz var mı? Zira aşığım, seviyorum, ayrılmayı düşünmüyorum.
Çok uzun oldu, okuyanlara teşekkür ederim.