- 2 Kasım 2013
- 7.797
- 37.031
-
- Konu Sahibi Idrakyollariiltihabi
- #101
Evet babadan geldigi dusunuluyormus bu tur durumlarin.bu arada biraz kendinize vakit ayirip tatile falan gitseniz birz rahatlarsiniz belki mesela benim en sevdigim sey yuzmek okb hastasiyim cocugum otizmmi diye delirmis bir anneydim.sadece yuzerken rahatliyordum butun dertlerimi o suya birakiyor gibi hissediyorum.
Benim çocukluğum huzurla geçmedi. Klasik anne baba anlaşmazlığının yanı sıra kök ailenin, çekirdek ailemize olan lüzumsuz müdahaleleri ailemin çevre baskısını ziyadesiyle önemsemeleri vs.
İç huzuru hayatımın hiçbir döneminde bulamadım ama mutlu olduğum anlar oldu. Kısa sürse de :)
Derin düşünüyorsunuz. Ve mıknatıs gibi bir empati yeteneğiniz var.
Ben ne zaman derin düşünmeyi ve insanların huzunleriyle uzulmeyi bıraktım o zaman rahatladım. Her insan kendi yükünü ancak kendi tasiyabiliyor.
Böyle güzel tepelerde bir yerde insanların hayat oyununda oynadığı tiyatroyu izliyor gibiyim şuan. İnsanların yaptıklarından ders çıkartıyorum kendim aynı şeyleri yapmıyorum. Bakıyorum yanlış yerlere sürüklenenlere hangi yollardan gecmislerse oralara ugramiyorum. Neye kiriliyorlarsa onu söylemiyorum. Kendime de bir zırh ördum tabi. Tüm imalari, entrikaları o zirhtan gecirmiyorum. Kurulan tuzakların üzerinden hopluyorum. İyi davranıyorum ama iyilik beklemiyorum. Öyle bir tepenin üzerindeki köydeyim işte.
O köyde büyüdüm. Büyüklerin saçmalıklarina, beni hep yerin dibine sokmalarina, anlamamalarina bu köy sayesinde kulak tikadim. Cocuklugumdaki gibi o köyün dağlarında tepelerinde geziyorum. Çamurdan sanat eserleri yapıyorum. Köpegimizle konuşuyorum. Tavuklara bostandan yesil soğan koparıp yediriyorum. Kuşlara çekirdek citleyip içlerini veriyorum ayağımın dibinde. Arkadaş yok ama aramıyorum. Anlamıyorlar ama anlasinlar diye de cabalamiyorum. Gürültüsüz temiz havayı çekiyorum cigerlerime. Kedimle geziyorum. Bebeğim yok ama kedimle bebek gibi oynuyorum. O kadar kaptiriyorum ki kendimi annem ya da başkası eve çağırsa da duymuyorum.
Şimdi ise bu köyüm benim evim. Kendi kendime çocukken bulduğum huzurumu yeni yeni ekledim hayatıma. Kimse anlamasa da.
Velhasıl derin düşünmeyi bıraktığımdan beri rahatladim. Huzursuzlugumu huzura çevirdim. Yoksa insan kafayı yer böyle dedim. Uçurumun kenarından kendimi kendimle döndürdüm.
Olur öyle arada ya.
Ben lisede lise formasını giydiğimde çok şükür üstümdekiler bir yere aitmişim gibi gösteriyor beni demiştim.
Hala ara sıra gelir o.
Ama farklı kombinlerle gelir bana.
Bir gün ev bana ait ama kocam değil derim.
Bir gün çocuklar bana ait ama bu evde emanetim derim.
Bir gün çocuklar misafir iyi ağırlamak gerek, sonra uçup gidecekler derim
Bir gün hepimiz misafiriz bu dünyaya ait değilim derim, ben bu dünya için fazla yorgunum niye seçilmişim ki derim.
Sonra da ya seçilmeyip de kendimin halt yemesiyse derim ve teertemiz deliririm.
Bir de biz hep iyi niyetimizden kaybettik ama çekemeyen de anten taksın ayrıca soda getir sebastian hazımsızlar var ahahah
Bence herkes yalnız, yalnız doğuyor, yalnız ölüyoruz. Kimi işle güçle, aile ile, kimisi eğlence, TV, gezme tozma ile bastıyor soruları. Sorgulamamayı, duymamayı öğreniyor. Evet, eş-çocuk çok güzel şeyler, getirdiği sorumluluklarla hayata başka bir boyut daha katıyor, ama insana ihtiyaç duyduğu anlam başka insandan gelemez. Maddi olan herşeye rağmen tatminsiz olmak, sahiplenememek sizinki gibi aktif akıllar için çok doğal. Çünkü tatmin olmayan ruh zaten.
Ahshsh bana da yazarken bir gülme geliyor. Ergen misin kızım sen diye siliyorum bazı yazdıklarımı. Normal şartlarda 4-5 dakikamı alacak olan konu içeriği, silmelerim yüzünden vaktimi çalıyor epey. Bitmeyen ergenlik sendromu da olabilir bu yaşadığımız. Her şeyi vaktinde yaşayıp geride bırakmakta güçlük çekiyorsak demek ki.
Daimi mutluluk olsa ne güzel olurdu :)
Ama yok.
Senin yaşadığının benzerini ben 22 yaşındayken yaşadım.
1 sene içinde anneannemi, babamı ve eniştemi (üçünün de hayatımda yeri ayrıydı) kaybettik. Ve birkaç ay ruh gibi yaşadım. Çünkü o dönemle ilgili yaşama dair anı yok hafızamda. Bu acılarla boğuşurken annemle hep gergindik, abim ve yengem saldırgandı. O arada iflas, borçlar, hacizler derken acaba birgün bu günler bitecek mi sorgusu başladı. Birgün bu düşüncelerle dehşet başım ağrımaya başladı. Sabah kalktığımda saçımın yarısı bembeyazdı.
Özetlersem; geldik gidiyoruz idrak.
Ama mutlu, ama mutsuz. Her şey bizim için. Belki bencillik ama benden kötü durumda olanlara bakıp şükrediyorum. Bak o kanser, senin kafan bozuk. Şükredeceğine nankörlük yapıyorsun. Bak o ülkede savaş var, çocuklar ölüyor. Sen üç kuruş az kazandığın için isyanlardasın. Kızım sana rahat batıyor, amaçsızca yaşıyorsun vb cümlelerle kendimi dövdüm, yerin dibine soktum çıkardım.
Bu his ara ara yoklar mutlaka. Bu yüzden üç çocukla örgün üniversite okuyorum. Saz aldım hobim olsun diye. Baharda spor kursuna gideceğim kızlarla. Beyni ve bedeni boş bırakmamak lazım. Yoksa isyan ediyor.
aile dizimini hic duymamistim ben,
ama gecen bir soz okudum beni cok etkiledi,
ayni seye mi parmak basiyor acaba ?
Eki Görüntüle 2231026
Bazen pes edesim geliyor.Başın sağolsun ağır şeyler yaşamışsın sen de. İnsan kaybetmek sanki bir süreliğine durduruyor hayatı. Kaldığın yerden devam edemiyorsun. Sende ne kaldıysa onunla devam etmeye çabalıyorsun.
Aslında boş kalmıyorum sürekli faaliyet halindeyim. Ancak yetmiyor ya da yeterince tatmin etmiyor. Üç çocukla örgün üniversite dedin dehşete kapıldım :) yürekten tebrik ediyorum seni.
Ben kisasta hayat vardır diyerek bu videodan etkilenmem artık. Önceden olsa etkilenirdim evet. Ama o kişi kendi aklıyla bunu yapmayı seciyorsa elbet sonucuna da katlanacak.Peki nasıl başardınız bunu. Cidden merak ediyorum. Az evvel eşim arkadaşlarına gönderdiği bir videoyu izletti bana. Kızdım, bana böyle şeyler izletme diye. İçeriği dayanılmaz değildi ancak ben çok fazla kötü hissettim. Eşim şaşırıp bu kadar tepki vermemin sebebini sordu. Videoda iğrenç bir şey yapan gence karşı ağır bir şiddet gösteriliyordu.
Bu tür videolarda ben tek bir hisse odaklanamıyorum. "Sen yanlış yaptığı için şiddet gösterilmesine sevinir, yapılan yanlışa üzülürsün belki. Ancak ben yanlış yapsa bile o şiddeti hak etmiş olsa bile neden kendini böyle bir duruma düşürdü diye kendimi bitiriyorum" dedim. Hani kötü muameleye maruz kalan canlıya da, o muameleyi yapana da, muamelesinden dolayı şiddet görmesine de, o şiddeti yaşatıp sonrasında vicdan azabı çekecek olana da üzülüyorum. Birden fazla his bir video ile yükleniyor bünyeme. Dolayısıyla başım dönüyor, kötü oluyorum.
Benim çocukluğum huzurla geçmedi. Klasik anne baba anlaşmazlığının yanı sıra kök ailenin, çekirdek ailemize olan lüzumsuz müdahaleleri ailemin çevre baskısını ziyadesiyle önemsemeleri vs.
İç huzuru hayatımın hiçbir döneminde bulamadım ama mutlu olduğum anlar oldu. Kısa sürse de :)
Ben zaten hep iyi niyetimden kaybediyorum. İnsanlar çok kötü. Bir de bu zamanın insanı değilim ben. Olmuyorsa kısmet deyip geçeceksin. Bugün çöktüysem yarın ayağa kalkmasını da bilirim. Kutu kutu pense anladın mı?
Şimdi ben kişiliksiz miyim aşkolsun :)) kendimi böyle hissetmediğim anlar oldu tabi ki. Lakin o anlarda inanılmaz enerjik, üretken ve pozitif oluyorum. Sırf bu yüzden duygu durum bozukluğu olduğunu söyleyip sonra bu teşhisin doğru olmadığını söyleyen bir doktorum oldu. En azından kronik ve değiştirilemez bir duygu durum bozukluğu yok. En berbat durumda yaptığım ve bana çok iyi gelen şey yazmak. Bunu bildiğim için yazıyorum biraz da.
Virginia woolf'a benzetilmiş olmak gurur verici lakin umarım sonumuz aynı olmaz :)
Ben kisasta hayat vardır diyerek bu videodan etkilenmem artık. Önceden olsa etkilenirdim evet. Ama o kişi kendi aklıyla bunu yapmayı seciyorsa elbet sonucuna da katlanacak.
Maneviyata yönelip onu uygulamak beni rahatlattı. Önceki halim olsa o dovulenin yerine kendimi koyup hayal eder acaba ben olsam ne yapardım diye düşünüp kendimi yerdim. Evet hatalar insanlar için. Ama hata var bir de bile bile kötülük yapmak var.
Bana göre artık bir imtihan var bir de insanların yaptıklarının karşılığı vardır. Bunu nasıl anlatırım bilmiyorum. Yani bir insan yaptığı kötülüğün karşılığını görüyorsa üzülmüyorum evet ama bir imtihan sebebiyle insan birşeyler yasamissa tabi üzülürüm taştan değilim ama o insanın yerine kendimi koyup ben olsam nasıl dayanirdim demeyi bıraktım. Çünkü Allah insana asla cekemeyeceginden fazlasını yuklemiyor. Benim acimi bir diğeri çekemez ama ben üstesinden gelebilirim. Başkasının acisi da bana ağır gelir.
Yani herşeyi her hali olduğu gibi kabullenme durumu.
Yazdıklarımdan kabuğuna cekilmislik hissi gelmesin aksine insan ilişkilerine önem veririm ama herşey evimin kapısından girerken dışarda kalır. Bilmiyorum anlatabildim mi? Hani duygusuz, poker suratlı, gamsız bir insan değilim aksine aşırı melankolik, kontrolcu bir karakterim var. Bunları torpuledim diyeyim.
Anlıyorum. Peki sizi mutlu eden bir aktiviteniz yok mu? Ben çocukluk hayalim resme yoneldigimden beri acayip kanatlandim. Kendim için kendi zihin huzurum için yapıyorum. Haftada bir bile olsa bana ilaç gibi geliyor. Tabi çocukla ne kadar olur sizin için. Haftasonu esinize birakip birşeyler yapabilirsiniz tek başınıza.Esasında geçmişteki halime bakınca benim de törpülediğim çok yönüm oldu. Fevri değilim artık. Sinirlenince kendimi frenliyorum. Hayatımın hiçbir döneminde bağırıp çağıran bir insan olmadım ama aşırı öfke, sakin bir şekilde insanların canını acıtmama sebep oluyordu. Yani öfkemi dizginleyemiyor ve öyle sözler söylüyordum ki, karşımdaki kişi uzun müddet özgüven problemi yaşıyordu. Özellikle eşime yapıyordum bunu. Törpülemek de değil, tamamen yok ettim bu davranışımı.
Onun dışında benden giden ve çok özlediğim özellikler var ki en çok bu üzüyor beni. Gayretim yok oldu. Öğrenme isteğim, çabam, hayallerim. Ölmeyi beklerken oyalanıyorum sadece. Tek bir gayem kaldı geriye. Oğluma iyi bir gelecek hazırlamak. İyi bir anne olmaya çalışmak. Başka bir şey yok. Yazdıklarıma bakınca belki depresif, hayattan ümidini kesmiş bir ot canlanıyor insanların gözünde. Ama öyle değil. Aksine bir an bile boş durmuyor, durmadan hareket ediyorum. Yatağa girdiğimde yorgunluktan bitik vaziyette oluyorum. Ancak tüm bunlar yeterli gelmiyor. Emaneten yapıyorum her şeyi. Bilmiyorum anlatabildim mi derdimi.
Anlıyorum. Peki sizi mutlu eden bir aktiviteniz yok mu? Ben çocukluk hayalim resme yoneldigimden beri acayip kanatlandim. Kendim için kendi zihin huzurum için yapıyorum. Haftada bir bile olsa bana ilaç gibi geliyor. Tabi çocukla ne kadar olur sizin için. Haftasonu esinize birakip birşeyler yapabilirsiniz tek başınıza.
Bende kardeşimi kaybettikten sonra dibe battım..Hâlâ da diplerdeyim kimse bilmiyor...Evlatlarım için yaşadığım bu hayatı artık eskisi kadar önemsemiyorum bu beni rahatlattı biraz..Iki ayrı psikologla görüştüm o dönem kardeşimden sonra onlar benden beterdi, denedim en azından ama kimsenin bana bir faydası olmadı kendini ayağa kaldıracak tek kişi yine insanın kendisi...Başınızdan geçenler çok üzücü ve yıpratıcı. Geçmiş olsun, geçer ve iyi olursunuz inşallah.
Terapiye karşı değilim elbette. Sadece geçmiş tecrübelerim pek iç açıcı değil. İyi uzmanlara rastlayamadım. İyi olanlar da yüklü paralar talep ediyor, o da şu durumda mümkün değil. Beni dinlerken anlattıklarımın hangi teşhise uygun olduğunu düşünen ölü bakışlı terapistlere yeniden gitmek istemiyorum.
Ben de yarım biraktiktiklarim sanat dallarini yazıp size köstek olmayayım. Ama ben şimdi sizden tam cevabı aldım. Sanatçı ruhlusunuz. Bu yüzden herşeyin detayına iniyorsunuz. Ana fikirde buradan örnek verecek olursamEski zamanları sorarsanız; karakalem, edebiyat, kaligrafi, örgü, illüstrasyon gibi alanlara ilgim vardı. Başarılıydım da. Genel olarak sanatın her dalına ilgim, büyük bir kısmına da yeteneğim var ancak benim sorunum devamlılık sağlayamamak. Çok çabuk sıkılıyorum. Kaligrafi dersi aldığım hocam Türkiye ve yurtdışında oldukça başarılı bir isimdi. Yeteneklisin, kaligrafi ve resmi birleştirebilir başarılı olabilirsin dedi. Ancak bir zaman sonra sıkılıp bıraktım. Resme, özellikle karakaleme hep ilgim vardı. O kadar uzun zamandır elime kalem almıyorum ki köreldim. Örgüye sardım uzunca bir süre, ondan da sıkıldım. İstesem de devamlılık sağlayamıyorum. Bu ara tekrar kitap okumaya başladım lakin kitap seçimim çok doğru olamadı. Daha da kapandım içime. Zamanında bir yayınevinin ve edebiyat dergisinin sahibi olan hocam "mutlaka devam et bu işe" dedi. Bıraktım peşini. Şimdi olsa belki istikrar sağlayabilirdim ama şimdi de imkanlar kısıtlı. Ne anlattım yahu, yazasım varmış :)
Benim çocukluğum huzurla geçmedi. Klasik anne baba anlaşmazlığının yanı sıra kök ailenin, çekirdek ailemize olan lüzumsuz müdahaleleri ailemin çevre baskısını ziyadesiyle önemsemeleri vs.
İç huzuru hayatımın hiçbir döneminde bulamadım ama mutlu olduğum anlar oldu. Kısa sürse de :)