- 2 Kasım 2013
- 7.797
- 37.031
- Konu Sahibi Idrakyollariiltihabi
- #121
Benzer durumu kendi hayatımda nasıl çözdüğümü aktarayım;
Ana odaklanmak. Gerceği görmek. Elinden geleni yapmak. Uçuk hayaller kurmak.
Yazması kolay, uygulaması zor bilirsiniz.
İnce bir çizgi var. Ben sıradan değilim bu hayat bana az geliyor. Bu düşünce insanı bazen gerceklikten koparıyor. Gercek olan elimizdeki ile mutlu olup daha fazlası icin çabalamak.
Ancak daha cok sey isteyip, farklı bir hayat hayal edip ulasamadikça umut tukeniyor. Moral bozuklugu basladikca zaten hayattaki en temel ihtiyaclari karsilayamaz hale geliyoruz.
Kafamizin cok calistigi düsuncesi ya da renkli hayallerimizin olmasi bizi yasadigimiz vasat hayattan sogutuyor ve bu da ait olmama duygusunu getiriyor, ama hayaller de uzakta onlari da gerceklestiremiyoruz, araf durumu boguyor ve kiyamet kopsa da bitse artik diyoruz.
Elimizdeki tek an şimdi. Kurtulmaya calismak degil bu ani yasayip bir sonraki ana daha guzel gecmek yapabilecegimiz tek sey bu aslinda.
Kesinlikle bos kalmamak gerekiyor. Ulke ulke gezmek hos olabilirdi ama bu olmuyorsa arada parka gitmenin de tadina alacak bir kafaya gecmek lazim. Yoksa diger turlusu gercekten zor.
Ne hayatlar hayal ettik ne yasiyoruz. Ama hayat boyle. Tum bunlarin tek bir nedeni var bu hayata gelis amacimizi bulmak. Bunu bulup gerceklestirdigimizde mutlu olacagiz.
Buradaki sır ise yasadigimiz hayat bu amaci bulmamiz ve gerceklestirmemiz icin en mukemmel olan. Bizim yasam senaryomuz ne ise ancak mutlulugumuz ordan cikabilir buna inanin. Su an ozgurce yasayip bol parali bir hayat yasayan kisinin hayati size verilse oradan mutluluk cikaramazsiniz cunku sizin bulacaginiz hayat amaci yani kisisel tekamulunuz yasadiginiz hayatla mumkun.
Bu bakis acisi hayatin her zorlugunu bir nimet gibi gormeyi sagliyor, o dersi de alip bir adim daha ilerlemeyi sagladigi icin.
Baska hayatlari hayal edip kendi hayatindan kopmak sadece bir yanilsama, oyalanma, kendi mutlulugunu erteleme hali.
Gercekten aydinlanmis zihinler elindeki hayatin icinde kendisi icin sakli olan sırrı bulup çikarmali ve aslinda sirlarin sırrı da anı guzel yasamaktan geciyor, ki zaten baska yolu da yok ki guze olsa da olmasa da o an yasaniyor. Dertli yasarsan bir sonraki ana dert aktarirsin, mutlu yasarsan mutlu olmanin önunu acarsin. Gelecegi sekillendiren bugun neler yaptigimiz.
Bu düşünceyle hareket edecek olursam bugün için yüzümü güldüren tek şey, oğlumun uyumadan önce sarılıp annemi çok seviyorum demesi. Başka da bir şey yok. Bir de Siverek'te 13 yaşında ilkokula başlamış olan yoksul bir çocuğun doçent olma yolunda ilerlerken yaşadıklarını anlatan anı-romanı okumuş olmam. Nedense çok etkiliyor bu kitap beni. Konu bu değildi, dağıtmayayım.
Eşim mesela. Yıllarca iki adet sığır patronun yanında ömrünü çürüterek asosyal bir yaşam sürdü. Onu bu halinden kurtarmak için epey çabaladım. Şimdiki işine girebilmesi için o kadar dil döktüm ve motive ettim ki. Kendisi istemiyordu. Şimdi, yıllarca hasret kaldığı sosyal hayata kavuştu. Anlaşabildiği iş arkadaşları var. O asık suratı gülüyor. İnsan içine karışmanın ne denli tatmin ettiğini yaşayarak öğreniyor. Lakin ne oldu. Adeta bir sığır gibi elindeki telefona yapışık yaşıyor. Hiç durmadan iş arkadaşları ile WhatsApp grubundan konuşuyor eğleniyor vs. Kıskanç bir tip değilim. İçten içe mutlu da oluyorum onun bu değişimine. Ancak beni yıpratan asıl mesele, 7 yıl boyunca karamsar ve asosyal yapısı ile beni içten içe çürütüp, ufacık bir yaşam enerjisi bile bırakmamışken, bu noktada mütevazılık yapamayacağım benim çabalarım ve ısrarlarımla şu duruma gelebilmişken beni yok sayması. O lanet telefonu ile bütünleşmesi. Bir yanım bırak mutlu olsun, tadını çıkarsın. Yıllarca gülmeyi ve sohbet etmeyi unutmuş bir insan olarak yaşamışken dilediğini yapsın diyor. Öteki yanım bana söylediği onca negatif cümlenin karşılığı bu şekilde olmamalıydı diyor. Ben niye bu kadar açtıysam içimi.
Her neyse bunlardan en kötüsü de tüm bu düşündüklerimi eşime söyleme isteğimin bile olmaması. "artık biraz da ailenle ilgilen" desem geri çevirmez. Ancak bu nankörlük ve kendini kaybetmişlik karşısında bir adım atmak gelmiyor içimden.
Ergenlik çağımda Astral seyahat mevzusuna kafayı takmıştım. Şimdilerde hiç çaba sarf etmeden bedenimi yukarıdan izliyorum :) tam olarak yaşadığım bu.