O gemi gelecek mi İsmail Abi?

Sayfada melün melün gezinip şunu dinlerken başlığınızı görünce bir duraksadım:


Söylemem gerekenlere gelince... Sanırım sizin için artık gemi değil önemli olan, siz beklemeyi sevmişsiniz. Alışmışsınız ya da; ki daha kötü. Nezdimde aynılar.
O yüzden artık, birisi sizin için bir gemi çizse bile, görmeye cesaretiniz kalmamış. Daha çok hafızanızda taze kalmış o yeteneğe saygınızdan, tamamen göz ardı ederseniz vicdana zabı duyacağınızdan çekinir gibi çizmişsiniz o kağıtlara, o yeteneği tam anlamıyla göz ardı edip devam etmek daha bile kolay geliyor aslında, şu vicdan azabı olmasa.

Konuyu açan başkası olsa, daha sert yazardım.

Eğer istediğin gerçekten buysa, hayır, hele önünüzde canlı kanlı bir teyze örneği varken, hayır, geç kalmış değilsiniz.
Babanız, tam olarak duygularını anlayamadığım birisi şimdilik, sadece sanıyorum ki onun duyguları sizinkinden farklı.
Onun hisleriyle biraraya getirmeyin bu yüzden iç işlerinizi.
Eğer istediğiniz gerçekten buysa, bildiğim kadarıyla içiyorsunuz, bir sigara yakın.
Serginizin açılışına bir gemi resmetmeyi unutmayın. Başarılar.


Aynı dediğiniz gibi; bunu da irdeledim, birkaç sayfa önceki yorumumdan bir ufak bölüm:
O kadar alışmışım ki senelerce inkara ve bu konuda hareketsizliğe... Herkesi yıktım da kendimi yıkıp geçemedim.
Sanırım bir noktada acıya müptela bile olmuş olabilirim, bunlara kadar sorguladım da.

İşte atladığım eşik, yaşadığım duygusal geçiş karmaşasının içindeki bir nokta da bu.
Sert yazabilirsiniz, anlarım; bazen sert söylemek gerekir hırsı tetiklemesi için. Ben de kendime çok gaddarım bu konuda; kendimi oradan alıp öbür yanlara vura vura zaten pert ettim.

"Bugün olmazsa olmaz" deyip bir yeni boya ve bir tablo alıp döndüm eve. Bilerek araç kullanmadım; sırtımdan ter indi, ayakkabı ayağımı vurdu, sıcak bir yandan... Rahat 3 km gittim, 3 km de döndüm. "Ne kadar istiyorsun?!" eziyeti iyi geldi. Diğer yarımların yanına bıraktım, önüne de kalemimi koydum. "Yarın" dedim, oğlanın uyku saati ile beraber saat koydum.
Böyle işte...
Teşekkürler yorumunuz için.
 
Sen de benim gibisin ama farkettim... Bizi dalgaya alan hayatı, kendi çapında dalgaya alan bir tip.
Yazmasan bir kaşık suda boğulacak gibi. Öğüt vermek, anlatmak, yazmak, karalamak kolay.
Ama kendine gelince bir kelime bile biten sigaranın parmak ucunu yaktığı gibi ya da karda kışta soğuk havada ellerinde bıraktığı o acı koku gibi aynı. Yazmadan o kelime seni bitirecek, yazsan bir yerini sökerek gidecek.

Off efkarlı mıyım neyim :-(

Buralara şiir yazdırma bana Queen. Gözünü sevem, zaten kulağımda deli şarkılar...

Ya da görse de çaktırmasın ,yapsın bu güzelliği ,
Yaparsın dimi hacı ,:KK53:

5 sene bekleyip "Gemi geldi" diye hortlatalım konuyu :)))
Kaybedenler kulübüne bağlıyoruz müdür git gide, hiç de hazzetmem o filmi üstelik :olamaz: Oyh...
 
Buralara şiir yazdırma bana Queen. Gözünü sevem, zaten kulağımda deli şarkılar...



5 sene bekleyip "Gemi geldi" diye hortlatalım konuyu :)))
Kaybedenler kulübüne bağlıyoruz müdür git gide, hiç de hazzetmem o filmi üstelik :olamaz: Oyh...
Şiir de mi yazıyorsun?

Ben şiir aşığıyım da, üzerinize afiyet. Yaz yaz. :KK14:en fazla bir sigara daha eksilir paketten. Zaten olmuş 9.5 TL. İyice keş oldum :silah:
 
Buralara şiir yazdırma bana Queen. Gözünü sevem, zaten kulağımda deli şarkılar...



5 sene bekleyip "Gemi geldi" diye hortlatalım konuyu :)))
Kaybedenler kulübüne bağlıyoruz müdür git gide, hiç de hazzetmem o filmi üstelik :olamaz: Oyh...
QUEENofTURKEY QUEENofTURKEY yapar,''naptın geldi mi gemi'' diye :KK53:
Pardon muzurum gelmiş bu akşam :KK70:
 
Şiir de mi yazıyorsun?

Ben şiir aşığıyım da, üzerinize afiyet. Yaz yaz. :KK14:en fazla bir sigara daha eksilir paketten. Zaten olmuş 9.5 TL. İyice keş oldum :silah:

Eskiden kalma rahat bir 500 kadar çeşitli türlerde yazdım, o da benim rahatlama metodum gibi, saçma salak şeyler.
Efkara bağlarsam nadiren paylaşırım, onlar sadece kendimin. Üstelik babam da yazar :olamaz: Biz ne biçim bir şeyiz bazen anlamıyorum.

Paylaşmayayım valla, haddimi aşmış olurum, şairlere hakaret olur.
Ama o moda girdim yani, sen bir yandan, mfö bir yandan, küçük Emrah mode on.

QUEENofTURKEY QUEENofTURKEY yapar,''naptın geldi mi gemi'' diye :KK53:
Pardon muzurum gelmiş bu akşam :KK70:

Yapar, o potansiyel var Queen'de.
Zaten o boş koysa sen yaparsın, biliyorum :KK53:
İyi ki varsın ha.
 
Eskiden kalma rahat bir 500 kadar çeşitli türlerde yazdım, o da benim rahatlama metodum gibi, saçma salak şeyler.
Efkara bağlarsam nadiren paylaşırım, onlar sadece kendimin. Üstelik babam da yazar :olamaz: Biz ne biçim bir şeyiz bazen anlamıyorum.

Paylaşmayayım valla, haddimi aşmış olurum, şairlere hakaret olur.
Ama o moda girdim yani, sen bir yandan, mfö bir yandan, küçük Emrah mode on.



Yapar, o potansiyel var Queen'de.
Zaten o boş koysa sen yaparsın, biliyorum :KK53:
İyi ki varsın ha.
Şairlere hakaret olur diyorsan, paylaşabilirsin. Çünkü bu devirde bunu düşünen şair pek yok. Saçma sapan şiirler var etrafta. Ama iyiler de çıkıyor, pek duyulmadık.
 
Şairlere hakaret olur diyorsan, paylaşabilirsin. Çünkü bu devirde bunu düşünen şair pek yok. Saçma sapan şiirler var etrafta. Ama iyiler de çıkıyor, pek duyulmadık.

Bu kadar iltifata dayanamadım :p
Özelden attım, merak ettin o kadar.
Bence bu şiir konusunu hiç açmayalım burada, kapansın.

MFÖ'den devam:

 
Aynı dediğiniz gibi; bunu da irdeledim, birkaç sayfa önceki yorumumdan bir ufak bölüm:


İşte atladığım eşik, yaşadığım duygusal geçiş karmaşasının içindeki bir nokta da bu.
Sert yazabilirsiniz, anlarım; bazen sert söylemek gerekir hırsı tetiklemesi için. Ben de kendime çok gaddarım bu konuda; kendimi oradan alıp öbür yanlara vura vura zaten pert ettim.

"Bugün olmazsa olmaz" deyip bir yeni boya ve bir tablo alıp döndüm eve. Bilerek araç kullanmadım; sırtımdan ter indi, ayakkabı ayağımı vurdu, sıcak bir yandan... Rahat 3 km gittim, 3 km de döndüm. "Ne kadar istiyorsun?!" eziyeti iyi geldi. Diğer yarımların yanına bıraktım, önüne de kalemimi koydum. "Yarın" dedim, oğlanın uyku saati ile beraber saat koydum.
Böyle işte...
Teşekkürler yorumunuz için.
Ne düşündüm biliyor musunuz?
Hazır olmadığınızı.

Ama nasıl bir hazır olmak?
Anlatayım.

Hayaller öyle lanetli hayaletlerdir ki üstünüze yapışan, bir ömür kurtulamazsınız. Yaşınız ilerler, hayatınız kıvrılır, tecrübeleriniz gelişir, anılarınız katlanır, büyür ve delice değişir fikirleriniz; ama hayalleriniz hepsine inatla kalır içinizde. Bazen bir hayali, sırf ona ihanet ediyormuş gibi hissetmemek için, artık onunla o kadar bütünleşik olmasak da sürdürürüz, atamayız içimizden. Bizi biz yapan şeyler hayallerimizmiş gibi gelir çünkü, gerçekleştirmezsek biz biz olamazmışız gibi, bir şeyler eksik kalır gibi hissettiğimizden.
Çocukluktan veya gençlikten kalma hayallerin peşinde koşar, yıpranırız. Yıpranırız çünkü çoğu kendiliğinden bambaşka yollara girmiş hayatımızla uyuşmazlar artık. Uydurmak için kendimizi parçalarız, ya da sizin bugün yaptığınız gibi ayakkabılarınızı.

Halbuki salt mantıkla bakınca ne gereksizdir.
Bir bok olmaz aslında artık gerçekleştirmezseniz, bilir misiniz? Hala mutluluk, huzur ve kalite eldedir.
Lakin kim kurtulmuş ki lanetinden deyip burayı geçelim.

"Artık o kadar istemiyorsunuzdur" gibi bir iddiam yok, bunu bilemem. Ama, artık o kadar ihtiyacınız olmadığına eminim. Çizemediğiniz için, nefessiz kalmadınız, yaşadınız işte. Daha keyifli belki bazen, çokça gülmediniz mi? Aşık olmuşsunuz işte, ki dünyanın en apır zıpır duygusudur, evlenmişsiniz, çocuk doğurmuşsunuz, ki çocuk doğurabilmek için belli bir mutluluk ve huzur altyapısı lazımdır. Hepsi varmış işte. O olmadan da dünyanın en güzel duygularını yaşamışsınız. Sadece o "bir şey eksikmiş hissi", değil mi? Net söylüyorum, siktir edin.

Çünkü, bu alışmış hissi, bu eksikliğiyle de yaşayabilen kadın, aslında sizsiniz, ve gayet de oluyor böyle de.
Kendinize zulmetmeyi bırakın geçmişten gelen bir kuyruk için. "Kendini gerçekleştirememek" bir şartlanmadır, ve bana göre yalandır. Yalancı bir histir. Nice insan uğruna aslında güzel geçirebileceği anları katleder.
Halbuki çok daha kısadır hayat, bu eziyetlere değmeyecek kadar...

Hayale gelince.
Bir gün bir dönüm noktasında, bir mihenk taşında, belki teyzenizde olduğu gibi bir hastalıkta, ya da bir kafa taşında, bi anda dank edecek. Aradığınız hırs, azim, cesaret, eğilim, kuvvet, bir anda gelecek bir gün, ve o gün gelip buraya konu açma ihtiyacı duymayacaksınız; teyzenizle dertleşme, babanıza "sergi açalım hadi" diye yalvarma ihtiyacı duymayacaksınız. Tabloyu da geçin, bir kağıt ve bir kalem yetecek, kendinizi sergi organizasyonu için koştururken bulacaksınız.
Aradığınız şey, kendiliğinden gelecek yani. Zaten başka bir yolu da yok ne yazık ki.
O zamana kadar kendinize eziyet etmeyin. Rahat olun, siktir edin, yaşamanız gereken anlara odaklanın, onları iyi yaşayın. Mutluluk ve huzur elinizde. Ha bir de, insanların klasik düşüncelerle gelip sizi deşmesine izin vermeyin.
 
Ne düşündüm biliyor musunuz?
Hazır olmadığınızı.

Ama nasıl bir hazır olmak?
Anlatayım.

Hayaller öyle lanetli hayaletlerdir ki üstünüze yapışan, bir ömür kurtulamazsınız. Yaşınız ilerler, hayatınız kıvrılır, tecrübeleriniz gelişir, anılarınız katlanır, büyür ve delice değişir fikirleriniz; ama hayalleriniz hepsine inatla kalır içinizde. Bazen bir hayali, sırf ona ihanet ediyormuş gibi hissetmemek için, artık onunla o kadar bütünleşik olmasak da sürdürürüz, atamayız içimizden. Bizi biz yapan şeyler hayallerimizmiş gibi gelir çünkü, gerçekleştirmezsek biz biz olamazmışız gibi, bir şeyler eksik kalır gibi hissettiğimizden.
Çocukluktan veya gençlikten kalma hayallerin peşinde koşar, yıpranırız. Yıpranırız çünkü çoğu kendiliğinden bambaşka yollara girmiş hayatımızla uyuşmazlar artık. Uydurmak için kendimizi parçalarız, ya da sizin bugün yaptığınız gibi ayakkabılarınızı.

Halbuki salt mantıkla bakınca ne gereksizdir.
Bir bok olmaz aslında artık gerçekleştirmezseniz, bilir misiniz? Hala mutluluk, huzur ve kalite eldedir.
Lakin kim kurtulmuş ki lanetinden deyip burayı geçelim.

"Artık o kadar istemiyorsunuzdur" gibi bir iddiam yok, bunu bilemem. Ama, artık o kadar ihtiyacınız olmadığına eminim. Çizemediğiniz için, nefessiz kalmadınız, yaşadınız işte. Daha keyifli belki bazen, çokça gülmediniz mi? Aşık olmuşsunuz işte, ki dünyanın en apır zıpır duygusudur, evlenmişsiniz, çocuk doğurmuşsunuz, ki çocuk doğurabilmek için belli bir mutluluk ve huzur altyapısı lazımdır. Hepsi varmış işte. O olmadan da dünyanın en güzel duygularını yaşamışsınız. Sadece o "bir şey eksikmiş hissi", değil mi? Net söylüyorum, siktir edin.

Çünkü, bu alışmış hissi, bu eksikliğiyle de yaşayabilen kadın, aslında sizsiniz, ve gayet de oluyor böyle de.
Kendinize zulmetmeyi bırakın geçmişten gelen bir kuyruk için. "Kendini gerçekleştirememek" bir şartlanmadır, ve bana göre yalandır. Yalancı bir histir. Nice insan uğruna aslında güzel geçirebileceği anları katleder.
Halbuki çok daha kısadır hayat, bu eziyetlere değmeyecek kadar...

Hayale gelince.
Bir gün bir dönüm noktasında, bir mihenk taşında, belki teyzenizde olduğu gibi bir hastalıkta, ya da bir kafa taşında, bi anda dank edecek. Aradığınız hırs, azim, cesaret, eğilim, kuvvet, bir anda gelecek bir gün, ve o gün gelip buraya konu açma ihtiyacı duymayacaksınız; teyzenizle dertleşme, babanıza "sergi açalım hadi" diye yalvarma ihtiyacı duymayacaksınız. Tabloyu da geçin, bir kağıt ve bir kalem yetecek, kendinizi sergi organizasyonu için koştururken bulacaksınız.
Aradığınız şey, kendiliğinden gelecek yani. Zaten başka bir yolu da yok ne yazık ki.
O zamana kadar kendinize eziyet etmeyin. Rahat olun, siktir edin, yaşamanız gereken anlara odaklanın, onları iyi yaşayın. Mutluluk ve huzur elinizde. Ha bir de, insanların klasik düşüncelerle gelip sizi deşmesine izin vermeyin.

Doğru, haklısın.
Doğru an gelince zaten sürükler gider.
Sizin bu yazınızın altına neler yazmak istedim, yazdım sildim, yazdım sildim.
En iyisi derinlere inmemek.
Bu kadar kısa geçmezdim ama kısa kesmezsem önünü alamayacağım kadar yazacağım.
İyi geldi yorumunuz.
 
Doğru, haklısın.
Doğru an gelince zaten sürükler gider.
Sizin bu yazınızın altına neler yazmak istedim, yazdım sildim, yazdım sildim.
En iyisi derinlere inmemek.
Bu kadar kısa geçmezdim ama kısa kesmezsem önünü alamayacağım kadar yazacağım.
İyi geldi yorumunuz.
Kendini ele verme, burası güvenli bir ortam değil, yazmaman daha iyi.

Bir hayal için vicdan azabı çekerek hayatı kendine lezzetsiz kılma, yaşamaya odaklan yeter. "Hazır" olduğunda olduracaksın zaten. Ve o zaman geldiğinde "geç oldu" diye düşünme, "yeni hazır oldum" de sadece. İnan, çok düşündüm, mantıklı olan bu.
Sevgiler. :)
 
Kalemin çok güçlü. Soluksuz okudum. Belki gözünden kaçan ya da ihmal ettiğin bir yeteneğin de budur.

Teşekkür ederim; öyle eskiden beri günlük tuttuğumdan, kendi kendime irdeleyip durduğumdan belki gelişti ama bana ekstra bir şey gibi görünmüyor, normal, günlük bir iletişim. Bilmiyorum yazma ve yazarlık üzerine bir ilgim de yok, bilgim de yok açıkçası. Yine de teşekkür ederim.
 
Kendini ele verme, burası güvenli bir ortam değil, yazmaman daha iyi.

Bir hayal için vicdan azabı çekerek hayatı kendine lezzetsiz kılma, yaşamaya odaklan yeter. "Hazır" olduğunda olduracaksın zaten. Ve o zaman geldiğinde "geç oldu" diye düşünme, "yeni hazır oldum" de sadece. İnan, çok düşündüm, mantıklı olan bu.
Sevgiler. :)

Teşekkür ederim :)
Bu stresi üzerimden bir nebze alan bir bakış oldu benim için, iyi ki paylaştınız, es geçmediniz.
Bilmukabele, sevgiler.
 
Engel ne ki? Nedir sizde olmayan? İstedikten sonra yapabilirsiniz her türlü ama kimseye güvenmeyin,yanımda oda buda olsun demeyin,kendiniz yapın.
En basitinden babanıza bel bağlamayın derim,belliki bağ bahçe işlerinde vakit geçirmekten hoşlandığı kadar hoşlanmıyor resim yapmaktan. Onun sizin isteginizle sergi açma işine girişmesi ,sizin istemediğiniz okulda okumanız,istemediğiniz işlerde çalışmanız gibi bir durum. Bunu görmelisiniz ,anlamanız çok zor olmamalı.
Bir yerden başlayın,hedefinize ulaşırsınız,bu melankolik,dramatik halinizden uzaklaşmakla başlayın mesela.
Hakkınızda hayırlısı. Dilerim gönlünüzdekine ulaşırsınız.
 
Engel ne ki? Nedir sizde olmayan? İstedikten sonra yapabilirsiniz her türlü ama kimseye güvenmeyin,yanımda oda buda olsun demeyin,kendiniz yapın.
En basitinden babanıza bel bağlamayın derim,belliki bağ bahçe işlerinde vakit geçirmekten hoşlandığı kadar hoşlanmıyor resim yapmaktan. Onun sizin isteginizle sergi açma işine girişmesi ,sizin istemediğiniz okulda okumanız,istemediğiniz işlerde çalışmanız gibi bir durum. Bunu görmelisiniz ,anlamanız çok zor olmamalı.
Bir yerden başlayın,hedefinize ulaşırsınız,bu melankolik,dramatik halinizden uzaklaşmakla başlayın mesela.
Hakkınızda hayırlısı. Dilerim gönlünüzdekine ulaşırsınız.

Umarım ulaşırım.
Engel kendim, kendimi yetersiz görmem, teknik olarak eğitimsizlik (Önce bunu gidererek başlayacağım) ve şiddetli bir geç kalmışlık hissi. Buna ilaveten hayale alışmış olmam, yani hayata geçirme kısmı için artık önümde kimse kalmayıp hatta annem destek çıkınca, nereden başlayacağımı bilememek. Bir değişim, dönüşüm hali içinde karışıp kalmak.

Benim için duygusal yönü ağır basan bir konu bu, "Hah, fırsatlar serildi, bir iki üç başla!" olmuyor. Tamir isteyen bir hal, eh melankolik oluyor ister istemez, bol gel, gitli... Biraz daha sıkılırım, sonra bir yola girer diyorum, aslında tam dediğiniz yerden başlıyorum, bu hali içimden atmak için, döküyorum.

Babam konusu da bu kadar düz değil esasen, onunla da aldığımız ortak kararlar, verdiğimiz sözler var bu konuda. Ama işte, onsuz devam edeceğim artık. O da katılırsa, katılacak sonradan.
 
X