Din İşleri Yüksek Kurulu Soru Cevaplandırma Platformu
Soru: hayırlı çalışmalar. Peygamber Efendimizin, Buhariden nakledilen, Kadınların dinleri ve akılları eksiktir, mealindeki hadisi şerifi acaba sahih midir. şayet bu hadisi şerif uydurma ise, Mesnevi-i Şerifte geçen , Kimde kafirlerden bir hususiyet varsa o kadın gibi akıl ve dince eksiktir (1285-1290), ne anlama gelmektedir.
Cevap: Söz konusu sorduğunuz hadis-i şerif uydurma değildir.Hadis kaynaklarında vardır.Ancak,öncelikle şunu ifade edelim ki, “erkek kadından üstündür; kadın, eksiktir,aklı eksiktir,kadın yarımdır” şeklindeki tüm sözlerin dini hiçbir dayanağı yoktur. Zira dinimizde üstünlük sadece takva iledir. Kadınlarla ilgili olarak "dini eksiktir..." (Buhari, Hayz, 6; Müslim, İman, 132) şeklinde geçen hadiste kadınların kötülenmesi kastedilmemektedir. Aksine adet sebebiyle daha az namaz kıldıkları ifade edilmektedir. Bu ise, yaratılıştan gelen bir özellikleri olup onlar için bir eksiklik değildir. Hadisin şerhi ile ilgili olarak bkz. Ahmet Davutoğlu, Müslim Şerhi, 1/347-352. Mesnevide geçen söz konusu sözlerle ilgili yorum yapmaya gerek görmüyoruz. Ayrıca,İslam'a göre, kadın ve erkek eşit ve birbirini tamamlayan varlıklardır. Gerek ontolojik olarak, gerekse dini sorumluluk, hukuki ehliyet, temel hak ve hürriyetler bakımından ilkesel bazda kadın erkek ayrımı söz konusu değildir. Ancak kadının konumunun belirlenmesinde, bu ilkesel esasların yanı sıra, İslam'ın doğup geliştiği toplumlardaki sosyal ve kültürel çevre, özellikle ataerkil aile yapısı etkili olmuştur. Bu durum, İslam toplumlarında farklı kadın anlayışlarının ortaya çıkmasının da sebebidir. Kadın ile ilgili Kur'an ayetlerini anlamada ve yorumlamada, ayetlerin sosyo-kültürel nüzul süreci ve lafzi anlamının yanı sıra hangi gayelerin esas alındığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, kadının sosyal ve hukuki statüsü konusunda daha ileri adımlar atılması Kur'an'ın ruhuna aykırı değildir. Bunun yanı sıra Kur'an-ı Kerim'in ana ilkeleri ve Hz. Peygamber'in kadın ile ilgili genel tavır ve prensipleri ışığında, cinsiyet ayırımını çağrıştıran, kadını kadın olduğu için aşağılayan ve temel hak ve hürriyetlerden mahrum bırakan bütün haber ve rivayetlerin ya özünden saptırılmış ya da uydurma olduğu dikkate alınmalıdır. Söz konusu uydurma haber ve rivayetlerden dolayı, İslam dinini ve Peygamberini suçlama ilmi ve ahlaki değildir. Kadına hiçbir değerin verilmediği, kız çocuğuna sahip olmanın utanç verici bir durum kabul edildiği, bu nedenle bazen kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir dönemde İslam, davetin başladığı ilk yıllarında kadını muhatap olarak kabul etmiş, bu konuda kadın erkek arasında herhangi bir ayrım yapmamıştır (bk. Leyl 92/3-10). Al-i İmran suresinin 195. ayetinde geçen, "sizler birbirinizdensiniz"; Tevbe suresinin 71. ayetinde geçen "mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin dostlarıdırlar"; Bakara suresinin 187. ayetinde geçen "onlar size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz" ifadeleri, kadınla erkeğin birbirine denk ve birbirini tamamlayan iki unsur olduğunu vurgulamaktadır. Nahl suresinin 97. ayetinde, kadın-erkek ayırımı yapmadan inanıp iyi iş işleyenlerin, en güzel şekilde mükafatlandırılacakları bildirilmektedir. Bu husus, Ahzab suresinde ise, “Şüphesiz Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, mü'min erkeklerle mü'min kadınlar, itaatkar erkeklerle itaatkar kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah'a derinden saygı duyan erkeklerle Allah'a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah, bağışlanma ve büyük bir mükafat hazırlamıştır”(Ahzab 33/35) şeklinde detaylı olarak açıklanmaktadır. Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettiğinde, erkeklerde olduğu gibi, kadınlardan da biat almıştır (Mümtahine 60/12). Bu, sosyal ve dini hayatta hak ve sorumluluk açısından İslam dininde kadın ile erkek arasında bir ayrım olmadığını göstermektedir. Mücadele suresi, örnek Müslüman kadının siyasi otorite nezdinde hakkını elde edebilmek için gösterdiği çabaları anlatan bir suredir. Siyasi otoritenin itirazlarına rağmen kadın haklı davasında ısrar etmiş, uğradığı zulmü Allah'a şikayet etmiştir. Bu kadının, haklarını elde edebilmek için gösterdiği örnek gayret ve çaba Allah'ın takdirine mazhar olmuştur: Allah kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Mücadele 58/1) Görüleceği üzere sure, adını Hz. Peygamber ile tartışan kadın Havle b. Sa'lebe'den almıştır. Kaynaklarda geçtiğine göre bu kadın uğradığı zulmü gidermek için Hz. Peygamber'in huzuruna varıp, "Ey Allah'ın Elçisi! Kocam benimle evlendiğinde ben gençtim. O zaman beni arzuluyordu. Ona birçok çocuk verdim. Yaşımın ilerlediği bir sırada beni anasına benzeterek, yalnız bırakıverdi. (Eğer bir yolunu bulur da aramızı düzeltebilirsen çok iyi olur.)" diyerek eşini şikayet etmiştir. Bunun üzerine kadın henüz oradan ayrılmadan Mücadele suresinin ilk ayetleri inmiştir. (İbn Mace, Talak, 25, Mukaddime, 13; Nesai, Talak, 33; Ahmed b. Hanbel, VI/46) Sonuç olarak İslam dininde yaratılıştan gelen fizyolojik ve psikolojik farklılıkların ötesinde, kadın ve erkek arasında bir ayrım yapılmamıştır; Allah katında bir insan ve kul olarak her ikisi de eşittir. Kur'an-ı Kerim kadın ve erkeğe eşit olarak hitap etmektedir. Dini yükümlülüklerde, ibadetlerde, ahlaki değer ve faziletlerde kadın ve erkek arasında bir fark bulunmamaktadır. İslam'da insanlar arasında tek değer ölçüsü takvadır.