• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

mesnevi dersleri

''Nice zalimden sana zulüm geldiyse bir bak, o senin kendi işindir.
Sendeki kötü işler, açıkça görülse şüphesiz sen, kendi kendine düşman olurdun.''

Sıkıntılar bizzat kendimizdendir. :31:

''Ey cefası makbul, intikamı can gibi güzel olan!
Lütfuna da, kahrına da istekle aşıkım.
Şaşılacak şey! Bu iki zıdda aşık oluşumdur.''

Kahır Allah'tandır. :40:

''Zalim kavim onlardır ki, gözleri kapalı olup ateş gibi sözlerle ortalığı karıştırırlar.''
Zulmeden zalimler vardır. :30:

:111: :44: :111: :44: :111: :44: :111: :44: :111:
 
''Nice zalimden sana zulüm geldiyse bir bak, o senin kendi işindir.
Sendeki kötü işler, açıkça görülse şüphesiz sen, kendi kendine düşman olurdun.''

Sıkıntılar bizzat kendimizdendir. :31:

''Ey cefası makbul, intikamı can gibi güzel olan!
Lütfuna da, kahrına da istekle aşıkım.
Şaşılacak şey! Bu iki zıdda aşık oluşumdur.''

Kahır Allah'tandır. :40:

''Zalim kavim onlardır ki, gözleri kapalı olup ateş gibi sözlerle ortalığı karıştırırlar.''
Zulmeden zalimler vardır. :30:

:111: :44: :111: :44: :111: :44: :111: :44: :111:
''Ey cefası makbul, intikamı can gibi güzel olan!
Lütfuna da, kahrına da istekle aşıkım.
Şaşılacak şey! Bu iki zıdda aşık oluşumdur.''

bir önceki mesajında can ve ruhun ayrımını yapmışsın kulitam, bu beyitte, "intikamı, can gibi güzel olan" deniyor, yani intikamı da can gibi yeşeren, yaşatan. boş değil. ama anlayana tabi, Allah bizi şefkat tokatları karşısında boynunu büküp kabul edenlerden etsin.

''Zalim kavim onlardır ki, gözleri kapalı olup ateş gibi sözlerle ortalığı karıştırırlar.'

burayı pek anlamadım.:44:
 
Son düzenleme:
Din İşleri Yüksek Kurulu Soru Cevaplandırma Platformu

Soru: hayırlı çalışmalar. Peygamber Efendimizin, Buhariden nakledilen, Kadınların dinleri ve akılları eksiktir, mealindeki hadisi şerifi acaba sahih midir. şayet bu hadisi şerif uydurma ise, Mesnevi-i Şerifte geçen , Kimde kafirlerden bir hususiyet varsa o kadın gibi akıl ve dince eksiktir (1285-1290), ne anlama gelmektedir.

Cevap: Söz konusu sorduğunuz hadis-i şerif uydurma değildir.Hadis kaynaklarında vardır.Ancak,öncelikle şunu ifade edelim ki, “erkek kadından üstündür; kadın, eksiktir,aklı eksiktir,kadın yarımdır” şeklindeki tüm sözlerin dini hiçbir dayanağı yoktur. Zira dinimizde üstünlük sadece takva iledir. Kadınlarla ilgili olarak "dini eksiktir..." (Buhari, Hayz, 6; Müslim, İman, 132) şeklinde geçen hadiste kadınların kötülenmesi kastedilmemektedir. Aksine adet sebebiyle daha az namaz kıldıkları ifade edilmektedir. Bu ise, yaratılıştan gelen bir özellikleri olup onlar için bir eksiklik değildir. Hadisin şerhi ile ilgili olarak bkz. Ahmet Davutoğlu, Müslim Şerhi, 1/347-352. Mesnevide geçen söz konusu sözlerle ilgili yorum yapmaya gerek görmüyoruz. Ayrıca,İslam'a göre, kadın ve erkek eşit ve birbirini tamamlayan varlıklardır. Gerek ontolojik olarak, gerekse dini sorumluluk, hukuki ehliyet, temel hak ve hürriyetler bakımından ilkesel bazda kadın erkek ayrımı söz konusu değildir. Ancak kadının konumunun belirlenmesinde, bu ilkesel esasların yanı sıra, İslam'ın doğup geliştiği toplumlardaki sosyal ve kültürel çevre, özellikle ataerkil aile yapısı etkili olmuştur. Bu durum, İslam toplumlarında farklı kadın anlayışlarının ortaya çıkmasının da sebebidir. Kadın ile ilgili Kur'an ayetlerini anlamada ve yorumlamada, ayetlerin sosyo-kültürel nüzul süreci ve lafzi anlamının yanı sıra hangi gayelerin esas alındığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, kadının sosyal ve hukuki statüsü konusunda daha ileri adımlar atılması Kur'an'ın ruhuna aykırı değildir. Bunun yanı sıra Kur'an-ı Kerim'in ana ilkeleri ve Hz. Peygamber'in kadın ile ilgili genel tavır ve prensipleri ışığında, cinsiyet ayırımını çağrıştıran, kadını kadın olduğu için aşağılayan ve temel hak ve hürriyetlerden mahrum bırakan bütün haber ve rivayetlerin ya özünden saptırılmış ya da uydurma olduğu dikkate alınmalıdır. Söz konusu uydurma haber ve rivayetlerden dolayı, İslam dinini ve Peygamberini suçlama ilmi ve ahlaki değildir. Kadına hiçbir değerin verilmediği, kız çocuğuna sahip olmanın utanç verici bir durum kabul edildiği, bu nedenle bazen kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir dönemde İslam, davetin başladığı ilk yıllarında kadını muhatap olarak kabul etmiş, bu konuda kadın erkek arasında herhangi bir ayrım yapmamıştır (bk. Leyl 92/3-10). Al-i İmran suresinin 195. ayetinde geçen, "sizler birbirinizdensiniz"; Tevbe suresinin 71. ayetinde geçen "mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin dostlarıdırlar"; Bakara suresinin 187. ayetinde geçen "onlar size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz" ifadeleri, kadınla erkeğin birbirine denk ve birbirini tamamlayan iki unsur olduğunu vurgulamaktadır. Nahl suresinin 97. ayetinde, kadın-erkek ayırımı yapmadan inanıp iyi iş işleyenlerin, en güzel şekilde mükafatlandırılacakları bildirilmektedir. Bu husus, Ahzab suresinde ise, “Şüphesiz Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, mü'min erkeklerle mü'min kadınlar, itaatkar erkeklerle itaatkar kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah'a derinden saygı duyan erkeklerle Allah'a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah, bağışlanma ve büyük bir mükafat hazırlamıştır”(Ahzab 33/35) şeklinde detaylı olarak açıklanmaktadır. Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettiğinde, erkeklerde olduğu gibi, kadınlardan da biat almıştır (Mümtahine 60/12). Bu, sosyal ve dini hayatta hak ve sorumluluk açısından İslam dininde kadın ile erkek arasında bir ayrım olmadığını göstermektedir. Mücadele suresi, örnek Müslüman kadının siyasi otorite nezdinde hakkını elde edebilmek için gösterdiği çabaları anlatan bir suredir. Siyasi otoritenin itirazlarına rağmen kadın haklı davasında ısrar etmiş, uğradığı zulmü Allah'a şikayet etmiştir. Bu kadının, haklarını elde edebilmek için gösterdiği örnek gayret ve çaba Allah'ın takdirine mazhar olmuştur: Allah kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Mücadele 58/1) Görüleceği üzere sure, adını Hz. Peygamber ile tartışan kadın Havle b. Sa'lebe'den almıştır. Kaynaklarda geçtiğine göre bu kadın uğradığı zulmü gidermek için Hz. Peygamber'in huzuruna varıp, "Ey Allah'ın Elçisi! Kocam benimle evlendiğinde ben gençtim. O zaman beni arzuluyordu. Ona birçok çocuk verdim. Yaşımın ilerlediği bir sırada beni anasına benzeterek, yalnız bırakıverdi. (Eğer bir yolunu bulur da aramızı düzeltebilirsen çok iyi olur.)" diyerek eşini şikayet etmiştir. Bunun üzerine kadın henüz oradan ayrılmadan Mücadele suresinin ilk ayetleri inmiştir. (İbn Mace, Talak, 25, Mukaddime, 13; Nesai, Talak, 33; Ahmed b. Hanbel, VI/46) Sonuç olarak İslam dininde yaratılıştan gelen fizyolojik ve psikolojik farklılıkların ötesinde, kadın ve erkek arasında bir ayrım yapılmamıştır; Allah katında bir insan ve kul olarak her ikisi de eşittir. Kur'an-ı Kerim kadın ve erkeğe eşit olarak hitap etmektedir. Dini yükümlülüklerde, ibadetlerde, ahlaki değer ve faziletlerde kadın ve erkek arasında bir fark bulunmamaktadır. İslam'da insanlar arasında tek değer ölçüsü takvadır.
 
Son düzenleme:
ilginç olan şu ki, çoğu sanal alem halkı bu hadisi uydurma sanıyor. kopyalayıp tarayıcınıza yapıştırdığınız zaman çıkan sonuçların hepsinin başlığı, uydurma hadisler diye geçiyor. kopyala yapıştır bilgi transferi ile kazandığımız sözde bilgeliklerimizden ne zaman vazgeçip işin aslını öğrenmeye merak salacağız acaba. :50:
 
''Ey cefası makbul, intikamı can gibi güzel olan!
Lütfuna da, kahrına da istekle aşıkım.
Şaşılacak şey! Bu iki zıdda aşık oluşumdur.''
bir önceki mesajında can ve ruhun ayrımını yapmışsın kulitam, bu beyitte, "intikamı, can gibi güzel olan" deniyor, yani intikamı da can gibi yeşeren, yaşatan. boş değil. ama anlayana tabi, Allah bizi şefkat tokatları karşısında boynunu büküp kabul edenlerden etsin.

''Zalim kavim onlardır ki, gözleri kapalı olup ateş gibi sözlerle ortalığı karıştırırlar.'
burayı pek anlamadım.:44:

Hayatın içinde bunları çelişki olarak yaşıyoruz DatluCaducum.
Hangi sıkıntının sorumluluğunu üstleneceğimizin ayırdına varmak zor.
Daha çok işimize geldiği gibi yorumluyoruz.
Allah yardımcımız olsun. Çok derin çok. :26:
 
ilginç olan şu ki, çoğu sanal alem halkı bu hadisi uydurma sanıyor. kopyalayıp tarayıcınıza yapıştırdığınız zaman çıkan sonuçların hepsinin başlığı, uydurma hadisler diye geçiyor. kopyala yapıştır bilgi transferi ile kazandığımız sözde bilgeliklerimizden ne zaman vazgeçip işin aslını öğrenmeye merak salacağız acaba. :50:

:46:Oooooyy!!! Harikasııın. Allah Razı Olsun. :16:
:nazar: DatluCadular:nazar: varoldukça öğreneceğiz canımcım. Öğreneceğiz İnşallah. :16:

''İslam'da insanlar arasında tek değer ölçüsü takvadır.''
 
:46:Oooooyy!!! Harikasııın. Allah Razı Olsun. :16:
:nazar: DatluCadular:nazar: varoldukça öğreneceğiz canımcım. Öğreneceğiz İnşallah. :16:

''İslam'da insanlar arasında tek değer ölçüsü takvadır.''

öyle, bilgiye talip talebeleriz çok şükür:13:
 
345-hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar, işini doğruluktan uzaklaştırır.
 
Son düzenleme:
385-yolda binlerce tuzak ve tane var. bizse aç ve haris kuşlar gibiyiz.
 
Nihayet yahu , başlığı görünce içimdeki çoşkuyla içeri dalmıştım ama elimde mesnevi metni olmadığı için yarım kalmıştı çoşkum , o günden tezi yok siparişimi verdim , bugünde elime geçti.

$20130320_185109.jpg:68:

Bu gece başlıyorum arkadaşlar , sindire sindire mi giderim , biran evvel size yetişmeye mi çalışırım nasip .
 

Eklentiler

  • $20130320_185109.jpg
    $20130320_185109.jpg
    153,3 KB · Görüntüleme: 67
Nihayet yahu , başlığı görünce içimdeki çoşkuyla içeri dalmıştım ama elimde mesnevi metni olmadığı için yarım kalmıştı çoşkum , o günden tezi yok siparişimi verdim , bugünde elime geçti.

Eki Görüntüle 663436 :68:

Bu gece başlıyorum arkadaşlar , sindire sindire mi giderim , biran evvel size yetişmeye mi çalışırım nasip .

Hayırlı, uğurlu olsun Ausenciacım. Gönlünce istifade etmeni dilerim. $to_be_reading.gif
Beyitlerin arasından çekip çıkaracaklarını merak ediyorum. :40:
 
Nihayet yahu , başlığı görünce içimdeki çoşkuyla içeri dalmıştım ama elimde mesnevi metni olmadığı için yarım kalmıştı çoşkum , o günden tezi yok siparişimi verdim , bugünde elime geçti.

Eki Görüntüle 663436 :68:

Bu gece başlıyorum arkadaşlar , sindire sindire mi giderim , biran evvel size yetişmeye mi çalışırım nasip .

hayırlı olsun canım. yorumarını bekliyoruz:34:
 
Son düzenleme:
öküz kimdir ki sen ona sakal gibi tabi olasın
Torak nedir ki sen ona ot olasın
o kadın yaptığı işten utanınca Tanrı onu çarpıp Zühre yıldızı yaptı
kadının Zühre olması çarpılma oluyor da
Toprak ve çamur olmak olmak çarpılma değil midir?( ey inadçı)


hep diyoruz Mesnevi okunup geçilecek bir eser değil diye. ve yine o yoldayız. ancak bilgisayar karşısında okuyabiliyorum kendisin . çünkü beni fazlasıyla araştırmaya teşvik ediyor ve cehaletimin boyutun öğreniyorum. yukarıdaki beyitiler kafama takıldı ve araştırmalar neticesinde anladıklarımı paylaşmak istiyorum müsaadenizle.

beyi; yaptığı hilede o kötü vezirin zarara uğraması ile ilgili kısımdan.
öküz olarak bahsettiği vezir oluyor. ve vezirin yalan bilgilerine talip olan halka kızgınlığını belirtiyor. toprağıda bir küçümseyiş var. aslında burada ikinci beyitle bağlı bir anlam ilişkisi var. adem aleyhissamın nezdinde insan ruhuna dem vurarrak onun nefsinin esiri olması neticesinde balçık olmayı seçtiğinin bunuda bir aşağılanma olduğunu ifade ediyor. kadının Zühre olıması hikayesini bulamıdm ve orasını tam anlayamadım. hangi kadın hangi suçu işlemiş .

ayrıca şunu belirtmek istiyorum , net üzerinden araştırıyoruz ama açıklayıcı bilgi bulmak çok zor. siz bulabiliyormusunuz bilmem. yada Mesneviyi anlmayan tek benmiyim. herkes beyitleri sayfalarında yayımlamış ama ne demek istendiğine dair en ufak bir ipucu yok. belkide gerçekten benim anlayışım kıttır.
 
Son düzenleme:
"İlk olarak bir can dostumdan dinlediğim ve bayıldığım Zühre yıldızının hikayesi Muhammed Esed’in kitabında şöyle geçer: “derler ki, bir vakitler harut ve marut diye iki melek vardi; bunlar meleklere yakışır biçimed alçak gönüllü olmayı unutup, erişilmez güzellikleriyle kurumlanmaya başladılar: “biz ışıktan yaratılmışız: ana rahminin karanlığından çıkan şu sefil insanoğlu gibi günaha ve tutkuya bulaşmamışız.” böyle diyerek, saflıklarının, günahsızlıklarının kendi güçlerinden ileri gelmediğini unuttular; evet, temiz ve günahsızdılar, ama bu, onların arzu nedir bilmemelerinden ve ona karşı koymakla hiçbir zaman yükümlü tutulmamalarından ötürüydü sadece. onların bu küstahlığı rabb’in hoşuna gitmedi ve onlara şöyle dedi: “yeryüzüne inin ve kendinizi orada deneyin!” böylece mağrur melekler yeryüzüne indiler ve orada insan kılığında, insanların arasında dolaşmaya başladılar. ve yeryüzüne indikleri daha o ilk gece, görülmemiş güzelliğinden ötürü insanların ‘ez zuhre’ * dedikleri bir kadına rastladılar. iki melek, bu kadına insanoğlunun gözleri ve onun duygularıyla bakınca zihinleri karıştı ve tıpkı insanoğlu gibi, içlerinde kadına sahip olmak arzusu ayaklandı. ve her ikisi de kadına “benim olmaz mısın?” diye çağrıştılar. kadınsa dönüp onlara şöyle dedi: “ait olduğum biri var; bana sahip olmak istiyorsanız, onu ortadan kaldırmanız gerekir.” ve iki melek o adamı bulup, çekinmeden katlettiler. ve ellerinde daha işledikleri cinayetin kanı kurumadan oracıkta azgın arzularını doyurup kalktılar. fakat arzularını susturur susturmaz da, iki yeryüzü meleği, yeryüzünde geçirdikleri daha bu ilk gecede işledikleri çifte günahın –cinayet ve zinanın- farkına varıp önceki kurumlanmalarının ne kadar anlamsız ve boş olduğunu gördüler…ve rab onlara şöyle dedi: “cezanızı bu dünyada mı çekmek istersiniz, ahirette mi?” acı bir pişmanlık içinde melekler, bu dünyada çekmek istediklerini söylediler ve rab, onların zincirlerle gökle yer arasında asılmalarını ve hüküm gününe kadar öyle ve asılı kalmalarını buyurdu. bu, alçakgönüllülüğünü kaybeden her erdemin yok olup gideceğini bilsinler diye insanlara da, meleklere de bir ders olacaktı. fakat hiçbir insan gözü melekleri göremeyeceği için, allah ez-zühre’yi göklerde parıldayan bir yıldız haline getirdi ki insanlar onu görsünler de harut’la ve marut’un başına gelenlerden ders alsınlar.” Muhammed Esed, Mekke’ye Giden Yol, çev. Cahit Koytak, insan, İstanbul 1998, sayfa 166-167"
Wikipedi

arıyan mevlasınıda bulur belasın da . buldum işte:1:
 
"Hz. Mevlana’nın Mesnevisi’nden okuyacağım bazı hikayelere ışık tutması adına, ön bilgiler vermek durumundayız. Bunların içinde, bu bilgileri almadan, yani bu hikayeleri değerlendirmek doğru değil. Çünkü bu hikayeler Kuran– ı Kerim’deki ilgili ayetlerin tefsiri ve onlardaki sırrın anlaşılmasına yardımcı olsun diye verilmiştir. Öncelikle Harut ile Marut’tan bahsedeceğiz. Bu Bakara Sûresi’nde adı geçen iki melaikedir. Bunlar insanoğlunun dünyada yaptığı kötülükler görünce, Cenab–ı Allah’a şikayet etmişler. “Bu insanlar ne kadar kötü, ne kadar nankör.Senin ortaya koymuş olduğun kanunlara, ayetlere hiç mi uymazlar.” diye söylenmişler. Tanrı da onlara “onlardaki şehvet sizde olsa, daha beter günah işlerdiniz.” diye buyurmuştur. Fakat bu melekler “Hayır! Onlardaki şehvet bizde olsa biz isyan etmeyiz. Katiyen, kuralları bozmayız, kanunları çiğnemeyiz.” diye iddaa edince, Tanrı bunlara şehvet verip, Babil’e inmelerini buyurmuş. O zamanın devrinde Babil çok önemli bir uygarlık merkezi, bunlar orada hakimlik ederlerken, çok güzel bir kadın, iş için Harut ile Marut’a müracat ediyor. Ama melekler kadına aşık oluyorlar. Tabii aşık olunca da, kadının tesiri altına giriyorlar. Kadın onların kendinden murat almaları için bazı şartlar koşuyor. Ya kocamı öldürün, ya puta tapın yahut da şarap için!” diyor. Aksi taktirde onlara ram olmayacağını söylüyor. Bunlar şarap içmeyi uygun buluyorlar. Oturuyorlar şarap içiyorlar. Şarap içince de sarhoş oluyorlar. Kadın da bunların melek olduğunu sarhoşlarken ağızlarından laf alıp öğreniyor ve onlara diyor ki her gece ismi azam okuyup gökyüzüne çıkıyorsunuz. İlla ki ismi azamı bana da öğretin.” diyor. Harut ile Marut tutuyorlar kadına ismi azamı da öğretiyorlar. Kadın göğe çıkınca Tanrı’nın gazabına uğradığı için, Tanrı O’nu bir yıldız şekline sokuyor. Bizim efsaneye göre Çoban Yıldızı ya da Venüs Yıldızı diye bildiğimiz yıldız oluyor. Yani araplar da buna Zühre yıldızı derler. Melekler de hem şarap içtikleri için hem kadının kocasını öldürdükleri için hem de kadına ismi azamı ve büyü yapmayı öğrettiği için, meleklere dünya azabı ile ahiret azabından birini kabul etmelerini söylüyor. Melekler de Ahiret azabının çok korkunç olduğunu bildikleri için dünya azabını seçiyorlar. Cenab – ı Allah da bunları Babil kuyusuna baş aşağı astırıyor ve orada kıyamete kadar kalmalarını emir ediyor. Kuran-ı Kerim’de ikinci sûre olan Bakara Sûresi’nde 102. Ayet’te bu iki meleğin dünyaya indikleri, halka sihir öğrettikleri , kendilerine müracat edenlere sihir öğretmeden, “Biz Tanrı tarafından size bir imtihan olarak geldik. Sihir öğrenip kafir olmayın.” diye ikaz ettikleri belirtilmektedir"
IsıkSükan


bu hikaye bana daha mantıklı geldi çünkü, kadın yaptığı işten utanınca diyor. uzun uzun alıntı yapıyom ama kusura bakmayın artık:17:
 
öküz kimdir ki sen ona sakal gibi tabi olasın
Torak nedir ki sen ona ot olasın
o kadın yaptığı işten utanınca Tanrı onu çarpıp Zühre yıldızı yaptı
kadının Zühre olması çarpılma oluyor da
Toprak ve çamur olmak olmak çarpılma değil midir?( ey inadçı)

hep diyoruz Mesnevi okunup geçilecek bir eser değil diye. ve yine o yoldayız. ancak bilgisayar karşısında okuyabiliyorum kendisin . çünkü beni fazlasıyla araştırmaya teşvik ediyor ve cehaletimin boyutun öğreniyorum. yukarıdaki beyitiler kafama takıldı ve araştırmalar neticesinde anladıklarımı paylaşmak istiyorum müsaadenizle.

beyi; yaptığı hilede o kötü vezirin zarara uğraması ile ilgili kısımdan.
öküz olarak bahsettiği vezir oluyor. ve vezirin yalan bilgilerine talip olan halka kızgınlığını belirtiyor. toprağıda bir küçümseyiş var. aslında burada ikinci beyitle bağlı bir anlam ilişkisi var. adem aleyhissamın nezdinde insan ruhuna dem vurarrak onun nefsinin esiri olması neticesinde balçık olmayı seçtiğinin bunuda bir aşağılanma olduğunu ifade ediyor. kadının Zühre olıması hikayesini bulamıdm ve orasını tam anlayamadım. hangi kadın hangi suçu işlemiş .

ayrıca şunu belirtmek istiyorum , net üzerinden araştırıyoruz ama açıklayıcı bilgi bulmak çok zor. siz bulabiliyormusunuz bilmem. yada Mesneviyi anlmayan tek benmiyim. herkes beyitleri sayfalarında yayımlamış ama ne demek istendiğine dair en ufak bir ipucu yok. belkide gerçekten benim anlayışım kıttır.
o zaman bir düzeltme yapayım, Adem aleyhisselama gönderme demiştim lakın hikayelerden sonra bu göndermenin iki meleğe yapıldığı anlaşlıyıor
 
“Allah melekleri yarattı, onlara akıl verdi; hayvanları yarattı, onlara da nefis verdi; insanoğlunu yarattı, onlara hem akıl hem de nefis verdi. İnsanlardan kimin aklı nefsine galip gelirse, meleklerden daha üstündür; kimin nefsi aklına galip gelirse o da hayvanlardan aşağıdır”
hadisi şerifinin ve mesnevinin yukardaki beyitlerinin ışığında aslında insanında harut ve maruta benzediklerini söylyebilirz. nefsine oyun insan tıpkı onlar gibi balçıktan daha aşağı bir seviyeye inebilir.
 
Cihanı baştan başa kar kaplasa, güneşin harareti bir bakışta onu mahveder
ne denebilirki
 
Teşekkürler canlar da , ben kitabın resmini koymuşum soracağımı sormamışım ama öyle havada kalmış resim :9:

Sizde de bu kitap mı var diyecektim :26:


:1::1: yok bendeki değişik.basımıda çok iyi değil. sayfalar parçalınıyo maalesef:50:
 
Back