- 24 Ağustos 2009
- 291
- 234
Kendimi gördüm sizin yazdıklarınızda. Resmen evlendiğim ilk yıl tam da böyle hissediyordum.2 ay önce evlendim. Bulunduğun şehirden farklı bir şehire geldim. Bu şehirde merkezden uzak dağ başı gibi bir yerde yaşıyorum. Kimsem yok ne ailem ne bir tane arkadaşım. Hiçbir şekilde alışamıyorum, eski hayatımı çok özlüyorum. Aşırı sosyal, akıllı, kendi hayatının kontrolü elinde bir genç kızdım. Şu an depresif ve umutsuz bir ev kadınıyım adeta. Meslek sahibiyim, evden çalışıyorum. Evin işleri, yemek, evliliğin kendisine adapte olmaya çalışırken kendi işimi aksatıyorum. Kafa olarak kötüyüm, hiçbir şeye odaklanmıyorum. Sanki bundan önceki 28 yılımı boşa geçirmişim, önceki hayatım hiç yaşanmamış ve bir daha eski mutluluğumu bulamayacakmışım gibi hissediyorum. Eşimi çok seviyorum ve bu evlilik için çok çaba harcadık. Aşırı muhafazakar ailesinin asla gelin olarak istemediği seküler bir ailenin kızıyım. Bu evliliği ailelere kabul ettirene kadar da çok uğraştık. Ailesinin bana karşı tutumu yüzünden evlenmeden önce kendi şehrimde yaşama şartım vardı. Fakat bazı bahanelerle sözünü tutmadı ben de düğüne kısa bir süre kala vazgeçemedim. Şuan eşimin şehrinde yaşıyoruz. Hiç alışık olmadığım bir kültürle sınanıyorum. Normal şartlarda asla üzerime takmayacağım iğrenç kıyafetler giyip sürekli onun ailesine gitmek zorundayım.(Çünkü kapalı biri olmamama rağmen kolumun dahi gözükmemesi gerekiyor, saçımın açıklığını bile zar zor kabul edebildiler) Geleneksel bir yapım yok ve geleneksel bir ailenin içinde kimsesiz kaldım. Sürekli iç içe olmak istiyolar. Kayınvalidem birkaç gün gitmezsek küsüyo. Aramazsam küsüyo. Ben de istemiyorum bir arada olmak zaten psikolojim pert bırak onları kaldırmayı hiçbir şey yapmak içimden gelmiyo. Sanırım yeni evlenince aileler yemeğe davet ediliyormuş geçen gün bu sebeple de kayınvalidem trip attı. Bir de sadece ailesi değil bütün akrabalarına yemeğe gidecekmişiz, sonra da onlar bize gelecekmiş, yeni evliler için böyle bir adet varmış. Ben evlendim sanıyodum meğerse mutfak robotu olarak işe başlamışım.Ya bırakın bi kendime geleyim, bir düzenimi kurayım, bi sakin olun nolur? Sürekli annesi neye küsecek neye trip atacak diye diken üstündeyim. Kafamın arkasında hep bunlar var, aramadım trip atıcak şunu yapmadım bunu yapmadım küsecek diye beynim hep huzursuz. Ama bir yandan da istemiyorum. Zaten zar zor her şeye yetişiyorum, bir de tam zamanlı mükemmel gelin olmaya vaktim ve enerjim yetmiyor. Sanki eşimle bir hayat yaşamak için değil de bunlara gelin olmak için evlenmişim gibi. Ben hem maddi hem de davranışsal olarak çok rahat bir ailede büyüdüm. Mesela benim ailemin aklına asla gelmez böyle şeyler, iyi misin, sağlığın yerinde mi, bir isteğin var mı derler gerisine karışmazlar. Ama kayınvalidem sadece bir hafta ara verip gittiğimizde oğlum çok özledim hiç gelmiyosunuz diye ağlıyo, ben iki aydır ailemi göremedim. Tahammül edemiyorum, dayanamıyorum tüm bunlara. Bu tarz bir evliliğe asla hazır olmadığımı biliyorum, büyük ihtimalle bunu düşüneceksiniz. Hatta 40 yaşına gelsem de buna hazır olamayacağımı biliyordum fakat eşimle uzak mesafe ilişkisi yaşadığımız için evlilik bir noktada gerekli olmuştu ilişkimizin sürmesi bakımından. Ama bu durumla nasıl başa çıkarım bilmiyorum. Çok bunaldım yaşamaya dair hiçbir hevesim kalmadı. Kaybolmuş gibiyim bir yerlerde ben vardım ve onu bulamıyorum artık. Canım sıkıldığında yanına gidip bir kahve içeceğim eşim dostum, kimsem yok. Sadece akşamları yemek yediğim sonra da uyuyan bir eşim var. Ne sevdiğim adamı ne evimi ne eşyamı hiçbir şeyi gözüm görmüyor. Herkes evin çok güzel şöyle böyle derken benim için hapishaneden farksız. Eşimi çok sevsem de şu an kendi hayatımı yakmış ve onun hayatını yaşıyormuş gibi hissediyorum. Onun hayatında yanında gezdirdiği bir çantayım. Ve bu hayat asla bana göre değil. Bazen çocuk yapmayı düşünüyorum hamilelik sürecinde beni rahat bırakırlar belki kendi hayatımı yaşarım diye ama bu sebeple ve bu psikolojide bir çocuk sahibi olmamam gerektiğinin de gayet farkındayım. Evlilik bu mudur kızlar? Gerçekten hiçbir şeyi isteyerek yapmadığımız, her şeye mecbur olduğumuz. İstemediğimiz her şeyi görevimiz olduğu için yaptığımız bir hayat mı evlilik? Ben çok büyük bir hata mı yaptım? Aşk için benliğimden ve gül gibi hayatımdan mı vazgeçtim? Senin ailen ve böyle bir evlilik bana göre değil deyip sevdiğim adamı yüz üstü bırakacak biri değilim ama bu şekilde de yaşayamam. Çok çaresizim. Ruhen çöküyorum farkındayım, her gece ağlıyorum her gün mutsuz uyanıyorum. Eşim beni çok iyi tanırdı, 3 yıllık bir ilişkimiz vardı. O da ben de burada mutsuz olacağımı biliyorduk. Ama nişandan önce verdiği sözü tutmadı ve beni buraya getirdi. Biliyorum beni çok seviyo, bir gülüşüm için gözümün içine bakıyo ama ben hayatımdan her şeyi çalmış biri gibi görüyorum onu artık sadece. Bana dokunmasını bile istemiyorum. İçimde büyük bir kızgınlık ve kırgınlık var. O kendi hayatını, düzenini yaşarken beni burada yalnız ve mutsuz bir hayata mahkum etmiş gibi hissediyorum. Hem konuşacak kimsem olmadığı için içimi dökmek hem de belki benzer süreçlerden geçmiş birileri vardır diye yazmak istedim.
sonunda ne mi oldu? Boşandım. (Benim boşanma nedenim aldatılmaydı) Seküler aileden geldiğim için, kendi memleketlerinden olmadığım için, açık olduğum için asla ama asla beni tam anlamıyla kabullenemediler. Sevdiklerini söylüyorlardı ama samimiyetsiz olduklarını biliyordum. En sonunda zaten kayınvalimin yere göğe koyamadığı oğlu yani eşim de beni aldattı. Oğlu suçlu olmasına rağmen bana sataşmayı ihmal etmediler.
Sonunda fark ettim ki kendime büyük ihanet etmişim. Böyle bir adamla böyle bir aileyle böyle bir memlekette ne işim varmış benim! İnsan ayırt edilmez, memleketin iyisi var kötüsü var diye diye pollyannacılık oynamışım. Ben onlara uyum sağlayacağım diye yırtınırken asıl onlar ayrımcılık yapmışlar bana karşı.
Şimdi gitsin başı kapalı, kendi memleketinden bir kız alsın oğluna.. hayali buydu zaten.
Demem o ki; kimse için kendinizden vazgeçmeyin. Eşiniz sözünü tutmamış ama gün be gün sizin mum gibi erimenize, ışığınızı kaybetmenize de göz yummaması lazım. Eşinizle anlaşma yapın. Baktınız hala verilen sözler tutulmuyor ozaman kendi yolunuza bakın. Yoksa ileride bakmak zorunda kalacaksınız