- 3 Mart 2016
- 18.150
- 76.557
- 598
Uyuyamıyorum. Her şey iyiyken en azından rutinken uyumak kolay. Sonra her şey üst üste kötü olunca senin kenarda köşede kalmış kötülerin de çıkıyor ortaya. Böyle bir şey var bak. Toplumsal kötülük, bireysel kötülüğü mıknatısla ortaya çıkarıyor. Mesela deprem oluyor ki bu yeterince kötü bir şey. Ama yetmiyor. O deprem sadece binaları değil senin ruhunu da sarsıyor. Sonra hop köşede bucakta kalmış bir şey çıkıveriyor ortaya. Niye çıkmasın çünkü. Sadece depreme endişelenmek yetmez, iyice paramparça etmek lazım ruhu :)
O yüzden uyuyamıyorum. Her şey üst üste çok kötü oldu ve ben başkalarına çok çok üzülünce sıkı sıkı kapatılan anılar ortaya çıkar. Bir başarsam başkalarına çok çok üzülmemeyi çıkmazlar bence ortaya. Bir miktar Üzülüp hop hayata dönsem çıkmazlar.
Tatlım, dün geceden bu sabaha sanırsam 13 saat uyudum.
Bir s..l yuvarladım hoop bitti.
Nitekim öncesindeki gün uyumadım ve 2. geceyi döndürmek üzereydim ki risk almadım. Benim hayatım uykusuzlukla mücadele halinde geçiyor zaten anlatmayayım; toplumsalı bireyseli tekrar tekrar düşünüp kendini deştikçe eline bir şey geçiyor mu? Geçiyor. Şöyle ki; bu yönden yazılar çıkarabilecek bir kabiliyetin var ve kontrol edemeyeceğin şekilde besleniyor; buna ne ad takarsan tak, ilhama zorluyor ve yazmadan rahat ettiremeyecek kadar sıkıp bir kompozisyon-hikaye olarak kendini döküyor. Bu yaşadığın şeyi değerlendirebilmeni temenni ediyorum.
Uykusuz kaldığım geceden sabaha 8 farklı tablo kompozisyonu not aldım ve unutmamak adına resim defterime taslak olarak işledim; çünkü bana verilen şey de bu ve bunu ölmeden önce kullanmalıyım, sana verilen şey de bu ve kullan.
Ve sana şu endişeli konulardan birine yazdığım şeyi okutayım:
Dikine batarken keman çalan tip olmaya karar verdim.
Hiçbir şey, dünya yansa umurumda değil. Önlemdi, oydu buydu... Bu ülkede, bu seneye bu yaşa bu yollarla gelip sıkışmak "Kader" diyorum. Bir depremde ölsem kader(!) çünkü Japonya'da doğmadım. Çin'de Vuhan'da da doğmuş ve üremiş olabilirdim, şimdi bakınca "Daha vaktim bile var(!)" ... İşte her şeyi kader(!)e bağlayıp kafayı kapattığım andayım.
Elimden şu an hiçbir şey gelmiyorsa, oturur kemanımı çalarım ve suyu sıcak hayal ederim.
Ve böylesi anlarda Nefi'nin dizeleri yardım eder:
"Ey dil, hele dünyada bir adam yokmuş/Varsa da ehli dile mahrem yokmuş/Gam çekme, hakikatte arif isen/ Tut ki, dünya diye bir şey zaten yokmuş"
(İdama giderken yazmış)
Olay bu.
Teğet(!) geçerse(!), sonrasına bakarız.
Kemanını eline alıp bir an önce başla.
Böyleyken kendi kendine kafayı yemek haricinde yapabileceğin bir şey yok, bari bu yönünü geliştir, üzerine çalış ve sanatınla söz sahibi olabilirsen (Ki bu mümkünatsız bir şey değil) işte o zaman endişelerini paylaştığında sözün yankılanır, kalemler, fırçalar çoğalırsa ülke yeniden yazılır-boyanır.
Hırsın olsun.
Uyuman gerektiğinde de uyu lütfen.