Yine dibe batmamak için direniyorum.

Az önce geçmişte ki konularınıza bir göz gezdirdim.
Siz ne güzel yaziyorsunuz öyle ya..Öğretmensiniz bransinizi merak ettim:)

Gerçekten çok akıcı ve okuyanı sarıp sarmalayan bir duygu aktarmanız var bayıldım.
Keşke yazsanız. .Gayet ciddiyim kitap yazın biz okuyalım.Kitap olmasa da wattpat 'a yazın:)

Teşekkür ederim. Branşım okul öncesi. Yazmayı, daha doğrusu kendimi yazarak ifade etmeyi çok seviyorum ama bu zorunluluk haline dönüşünce ya da belli bir düzen içinde olunca sıkılıyorum. Belki biraz daha yaşlanıp kendimi yeterli görürsem yazabilirim :) i
 
Teşekkür ederim. Branşım okul öncesi. Yazmayı, daha doğrusu kendimi yazarak ifade etmeyi çok seviyorum ama bu zorunluluk haline dönüşünce ya da belli bir düzen içinde olunca sıkılıyorum. Belki biraz daha yaşlanıp kendimi yeterli görürsem yazabilirim :) i
Branştaş sayılırız :)Güzel tesadüf. .Umarım mesleğinize de kısa sürede dönersiniz. Çocuktan dolayı ara vermiştinız galiba..
 
Branştaş sayılırız :)Güzel tesadüf. .Umarım mesleğinize de kısa sürede dönersiniz. Çocuktan dolayı ara vermiştinız galiba..

Evet bu yıl dönecektim ama oğlum için bekleme kararı aldım bir yıl daha. Çalışmak iyi geliyor en azından daha az düşünüyorum. Ancak tek başına o da yeterli olmuyor. Sadece yorgunluktan mecalim kalmıyor durup delirmeye :)
 
Evet bu yıl dönecektim ama oğlum için bekleme kararı aldım bir yıl daha. Çalışmak iyi geliyor en azından daha az düşünüyorum. Ancak tek başına o da yeterli olmuyor. Sadece yorgunluktan mecalim kalmıyor durup delirmeye :)
Aynen biliyorum o yorgunluğu. .Çocuklar şimdi tüm enerjileriyle bizi bekliyor :) Her şeye rağmen tatlı yorgunluklar..Sizde zamanı gelince bize katilirsiniz inşallah :) yorgunluktan başınızı kaşıyacak vaktiniz olmaz. .
 
Önceki konularımda yazılmıştı. Duydum ve araştırdım esasında. Ancak öyle bir vazgeçme halindeyim ki kendimle ilgili, üzerinde durmadım. Sanki hiçbir şey çözüm olmayacak gibi hissediyorum. Bu anlamda bir çaba sarf edemiyorum bile.

Ben bugün ilk seansıma girdim. 11 senedir gülen suratımın altında kimsenin tam manasıyla ulaşmasına izin vermediğim bir ağırlığı taşıyorum, buna kendim de dahil. Gülen suratım diyorum çünkü "Yüzüm bile gülmüyor artık" sınırını geçtim. Onun ilerisinde boşluğa sırıtabileceğin bir alan var, orayı gördüm. Yani "Sorun yok" duvarı.

Geçen gün bir ablam geldi annemlere, ben de yanlarına geçtim. Aile dizimi filan bakıyordum zaten, önüme ne gelirse okuyorum böyle konularda. Senelerdir adam akıllı bir çıkış bulamadım. Bakmayı bırakmadım, çünkü katlanamıyorum. Dayanılmaz bir halde ve rahatsızlık etkisi azalmıyor. Dışta bi duvar, içte bi cehennem.

Bu abladaki değişimleri daha önceden bir konumda yazmıştım. Nlp tekniği filan kadın uğraşıyor, beslenmesini düzenledi kilo verdi, işte ne bileyim daha sosyalleşti, durumları kötüydü düzeldi, bi şeyleri hep yoluna koymaya başladı yani. Enerji menerji bilinçdışı temizliği vb konuştuktu baya. Önümde kadın değişmiş,canlı kanlı. Biliyorum da yani az sıkıntı çekmedi o kadın da, eşi ile mütemadiyen sorunlu vs vs..

Bu gelişinde aile dizimini konuştuk. Dedim en fazla üç beş lira kaybederim benden önemli mi dedim tavsiye edilen birine gittim. İlk seansta adam bana direkt seninle işimiz zor, çok uzaksın dedi çıktı. Sonra 2 saat boyunca sorular sordu İdrak. Klasik bir psikolog gibi değildi. Çok açmayayım çoğu şeyi cevaplamak istemeyeceğim-cevabını veremediğim yerleri, sora sora buldu köşeye sıkıştırdı, duvarın bir kısmını ilk seansta fark etti resmini çekti sanki. Ben de şaşırdım çünkü adama bazı şeyleri istemsizce dökmüş bulundum.

Senin bu yazıların, hepsi bir imdat bana yardım edin çığlığı. Çaba sarf ediyorsun çünkü hala yazıyorsun, yazmaya değer buluyorsun. İdrak şu aile dizimini es geçme bi bak. Kimi dalga geçiyor falan fıstık ama cidden anne babadan taşınıyor ruh halimiz. Ailenin yükünü sırtlanmışsın, abisisin sen ailenin haberin yok dedi bana. Daha neler neler... Çok ilginçti. Dogru biri ile deneyimlemek lazım anlatma ile olmuyor.
 
Gangsta bir ara ben bununla ilgili konu bile açtım.
Bir arkadaşım benim sorunumun buna bağlı olduğunu düşünüyor.
Ailenin geçmişinden gelen sıkıntıyı bulup çözmeden hayatın duzelmeyecek diyor.
Açıkçası olabilir desem de bunun çözümü olduğuna pek inancım yok.
Tespit edilecek de çözülecek ohooo gözüyle bakıyorum.

Valla birileri dese ki bu gerçek benim sorunum böyle böyle şu uzman sayesinde çözüldü deneyecek noktadayım artık. Bezdum da :)

Benim önümde canlı kanlı kanıtı var, bir ablam var kadın bildiğin yeniden doğdu. Her şeyi değişti ay ay gözümün önünde. Tabi sadece bu seanslar mıdır sebebi, bilmiyorum.

Ben de bugün (Artık dün oldu) başladım ve ilk seansta bazı şeyleri istemsizce ağzımdan çıkardım, adam yakaladı gibi bir şey oldu ben de şaştım. Ailenin abisi olmuşum ben, o role girmişim mesela öyle söyledi. Evet, öyleydim-öyleyim. 2 saat boyunca durmaksızın soru sordu dinledi not aldı. Bi harita çıkarıyorlarmis önce, sonra daha derine inecekmis vs. Göreceğim ben de, bakalım işe yarayacak mı bende. Yazarım sana da fayda saglarsa.
 
Ben bugün ilk seansıma girdim. 11 senedir gülen suratımın altında kimsenin tam manasıyla ulaşmasına izin vermediğim bir ağırlığı taşıyorum, buna kendim de dahil. Gülen suratım diyorum çünkü "Yüzüm bile gülmüyor artık" sınırını geçtim. Onun ilerisinde boşluğa sırıtabileceğin bir alan var, orayı gördüm. Yani "Sorun yok" duvarı.

Geçen gün bir ablam geldi annemlere, ben de yanlarına geçtim. Aile dizimi filan bakıyordum zaten, önüme ne gelirse okuyorum böyle konularda. Senelerdir adam akıllı bir çıkış bulamadım. Bakmayı bırakmadım, çünkü katlanamıyorum. Dayanılmaz bir halde ve rahatsızlık etkisi azalmıyor. Dışta bi duvar, içte bi cehennem.

Bu abladaki değişimleri daha önceden bir konumda yazmıştım. Nlp tekniği filan kadın uğraşıyor, beslenmesini düzenledi kilo verdi, işte ne bileyim daha sosyalleşti, durumları kötüydü düzeldi, bi şeyleri hep yoluna koymaya başladı yani. Enerji menerji bilinçdışı temizliği vb konuştuktu baya. Önümde kadın değişmiş,canlı kanlı. Biliyorum da yani az sıkıntı çekmedi o kadın da, eşi ile mütemadiyen sorunlu vs vs..

Bu gelişinde aile dizimini konuştuk. Dedim en fazla üç beş lira kaybederim benden önemli mi dedim tavsiye edilen birine gittim. İlk seansta adam bana direkt seninle işimiz zor, çok uzaksın dedi çıktı. Sonra 2 saat boyunca sorular sordu İdrak. Klasik bir psikolog gibi değildi. Çok açmayayım çoğu şeyi cevaplamak istemeyeceğim-cevabını veremediğim yerleri, sora sora buldu köşeye sıkıştırdı, duvarın bir kısmını ilk seansta fark etti resmini çekti sanki. Ben de şaşırdım çünkü adama bazı şeyleri istemsizce dökmüş bulundum.

Senin bu yazıların, hepsi bir imdat bana yardım edin çığlığı. Çaba sarf ediyorsun çünkü hala yazıyorsun, yazmaya değer buluyorsun. İdrak şu aile dizimini es geçme bi bak. Kimi dalga geçiyor falan fıstık ama cidden anne babadan taşınıyor ruh halimiz. Ailenin yükünü sırtlanmışsın, abisisin sen ailenin haberin yok dedi bana. Daha neler neler... Çok ilginçti. Dogru biri ile deneyimlemek lazım anlatma ile olmuyor.

Ya dürüst olmam gerekirse bu konularda bir türlü "bunlar para tuzağı bir faydası olmaz" düşüncesini yenemiyorum. Esasında denemeye açık bir insanım sabit fikirlerim yok ama her ne hikmetse konu benim ruh sağlığım ve iyileşmem olunca "çocuğun rızkını bunlara veremem" diyorum :)

Ama dikkatimi çekti yazdıkların epey. Sen bana özelden detaylı yazabilir misin. Kimdir nedir nerededir bir de maaşın tamamını ister mi :)
 
Ya dürüst olmam gerekirse bu konularda bir türlü "bunlar para tuzağı bir faydası olmaz" düşüncesini yenemiyorum. Esasında denemeye açık bir insanım sabit fikirlerim yok ama her ne hikmetse konu benim ruh sağlığım ve iyileşmem olunca "çocuğun rızkını bunlara veremem" diyorum :)

Ama dikkatimi çekti yazdıkların epey. Sen bana özelden detaylı yazabilir misin. Kimdir nedir nerededir bir de maaşın tamamını ister mi :)

Yazayım da buraya gelmene gerek olmaz muhtemelen, çünkü bu adamın eğitim aldığı kişi İstanbuldaymış bildiğim kadarıyla.

Ha para tuzağı faydası olmaz düşüncesi bende de vardı ve hala daha bir miktar var, emin olmam için daha fazlasını görmem lazım.
 
Yazayım da buraya gelmene gerek olmaz muhtemelen, çünkü bu adamın eğitim aldığı kişi İstanbuldaymış bildiğim kadarıyla.

Ha para tuzağı faydası olmaz düşüncesi bende de vardı ve hala daha bir miktar var, emin olmam için daha fazlasını görmem lazım.

He senin adam İstanbul'da değil mi. Ben öyle anladım. O zaman sende bir değişim olursa ve gerçekten işe yararsa mutlaka bana söyle. O vakit düşünmeden denerim. Zira bu hususta sana güveniyorum. Modern üfürükçüler gibi evrene pozitif enerji göndermenin seni pek etkilemeyeceğini biliyorum. Gerçekten işe yararsa mesaj kutumu aydınlat ki ben de delirme eşiğinden döneyim.
 
He senin adam İstanbul'da değil mi. Ben öyle anladım. O zaman sende bir değişim olursa ve gerçekten işe yararsa mutlaka bana söyle. O vakit düşünmeden denerim. Zira bu hususta sana güveniyorum. Modern üfürükçüler gibi evrene pozitif enerji göndermenin seni pek etkilemeyeceğini biliyorum. Gerçekten işe yararsa mesaj kutumu aydınlat ki ben de delirme eşiğinden döneyim.

Tamam, seni süreçten haberdar edeceğim.
 
Sizin konularinizi uye olmadan once de takip ediyordum. Sadece tek anlamadigim bir nokta var, ozellikle travmatik bir cocuklugunuz var ve su an bu noktadaysaniz neden terapiye bu kadar karsisiniz? Cok acik yardim cigliklariniz var, cevrenizin bu durumu fark etmeyip sizi yonlendirmemesi de beni sasirtiyor. Ki ogretmensiniz, egitimli bir insan olarak psikolojik yardima onyargilariniz yoktur diye dusunuyorum :)

Bu yazdiklarimi gercekten sizi anladigim icin yaziyorum. Alikoyulma, taciz, tecavuz girisimi yasayan; oyle ki bulundugunda bir sure yogun bakimda kalmak zorunda kalmis, bunlari kaldiramayip intihar girisiminde bulunan ve sonrasinda cok yogun bir terapi sureci gorup (2 sene) hayatina devam etmeyi secen bir insan olarak yaziyorum bunlari.
Nefes aldiginiz surece kendinizden umudunuz var demektir. Bu yukleri tek basiniza tasimak zorunda degilsiniz.
 
Merhaba hatunlar.

Epey direndim konu açmamak için ama en nihayetinde parmaklarıma mani olamadım. Ne zaman konu açsam yazılan birçok yorumla yaşam enerjimi kısa vadede de olsa geri kazandım. Şu anda da buna çok ihtiyacım var.

Esasında bence normalim şu anda. En azından sorun çıkarmıyorum. Lakin eşimin son bir haftadır "iyi görünmüyorsun ne derdin var" baskısından ötürü yeterince normal değil miyim acaba diye düşünmeye başladım. Bu düşüncenin açığa çıkmasına, bir çocuk kitabı okurken ağlamam da etki etmiş olabilir tabi. Bilemiyorum kafam çok karışık zaten.

Konu içeriğini yazarken "zaten biliyorsunuz" diyerek tüm kk ahalisinin onu yakından takip ettiğini sananlara gıcık olmamdan mütevellit kısaca özet geçeyim. Kanser belası sebebiyle üst üste sevdiğim insanları kaybettim. Bir yıl içinde. Hiperaktivite şüphesi olan, genel anlamda dürtü kontrolünde zorluk yaşayan bir oğlum var. Maddi anlamda inanılmaz zor günler geçiriyorum. Oğlumun gelişimi için çalışamıyorum. En azından bu yıl. Özeti bu. Onca acıyı, sıkıntıyı bir paragrafa sığdırmak bir garip oldu ama uzatmak istemiyorum.

Esasında asıl problem, aidiyet güçlüğü yaşamam. Çocukluk ve ergenlikte hayal dünyamın genişliği bu sıkıntıyı görmezden gelmeme yardımcı oluyordu. Ancak evlilik ve annelik sorumluluğu maalesef hayal dünyasını da bertaraf etti. Daimi bir mutsuzluk ve tatminsizlik hissine eyvallah. Onu kabullendim, sıkıntı yok. Ancak kaçıp gitme arzusu gün geçtikçe çoğalıyor. Bekarken, evlenip kendime ait bir yaşamım olduğunda bu hissin biteceğini sanıyordum. Bitmediği gibi, daha da arttı. 32 yaşında bir kadının kıyamete benzer bir felaketin ardından oğluyla bir başka ülkeye yahut evrene gitmeyi hayal etmesi, buna inanmak istemesi... Katılıyorum, kafa falan hep yanmış. Zannediyorum çaresizlikten kaynaklanan ütopik arzuların açığa çıkması bu yaşadığım. Ölüm var bir de. Bazen, mutlak sonun bir an önce gerçekleşmesi için heyecanlanırken buluyorum kendimi. Heyecan evet. Bezginlik ve tükenmişlik hissi ile kursaydım bu düşü, bir nebze ikna olabilirdim normalliğine. Sonra titreyip kendime geliyorum "anasın sen ana" diyerek. Ardından bir dua patlatıyorum "oğlum kendini kurtarana kadar yaşayayım da, sonra yürüyeyim beyaz ışığa doğru lütfen".

Bir ara verip "bir dert göremedim ben boş boş edebiyat parçalıyorsun" diyecek ablaya bir selam çakmak istiyorum bu noktada. Naber kız? İyisin iyi.

Gerçekten kafam çok karışık. Yazmak istediklerimi toparlamaya çalışıyorum ama başaramıyorum. Başımın sol tarafı uyuşuyor yine. Ne zaman darlansam bu fiziksel reaksiyon oluyor. Toparlamaya çalışayım. Inanılmaz yorgun ve mutsuz hissediyorum uzunca zamandır. Öfkeli ya da tahammülsüz değil. Eşim bu hafta sonu bi yere gidelim kötü görünüyorsun dedi. Olur dedim. Lakin bir istek yok içimde. Depresif de değilim. Ev temizliği, çocuk bakımı ve dahi tüm sorumluklarımı eksiksiz biçimde yerine getiriyorum. Adeta bir robot gibi üşenmeden, üzerinde düşünmeden yapıyorum. Ancak kaçıp gitme isteği var ya, o terk etmiyor zihnimi. Ne birinin eşi, ne evladı, ne komşusu, ne de kardeşiyim sanki. Koltuğun hangi duvara yaslandığının bir önemi yok. Minimal yaşam arzusu yahut eşyaya değer vermiyor olmaktan değil. Bana ait değilmiş gibi. Anlatabiliyor muyum bilmiyorum, emaneten duruyorum sanki bu evde. Ev benim değil, eşya benim değil. Ve hatta bu hayat da benim değil. Evliliğimle bir ilgisi yok bunun. Annem sıklıkla söylerdi bunu bana. "emaneten duruyorsun sanki, bu ev senin evin az sahiplen."

Ben bu histen nefret ediyorum. Bu lanet his yüzünden evliliğim de insan ilişkilerim de berbat durumda. Görünen büyük bir sıkıntı olmasa da, ben hep emanet duruyorum herkesin hayatında. Bir tek annelik konusunda bu hissi yaşamıyorum ki bunun olmaması için öylesine büyük bir çaba sarf ediyorum ki, ütopik hayallerimde varlığı daim olan tek kişi oğlum. Mekanlar ve kişiler değişse de onun varlığı değişmiyor.

Her gece uyumadan önce aynı iç sıkıntısı hasıl oluyor. Yine sabah olacak. Yine aynı kısır döngü ve tatminsizlik. Önceki gün bir yıl önce kaybettiğim dostumla yaşadığım bir diyalog geldi aklıma. Öyle bir üzüntü hissettim ki, tüm vücudum sızladı sanki. "ben ölmek istemiyorum idrak" bu cümle defalarca yankılandı zihnimde. Yaşadığım şey özlemdi, acıydı belki biraz da vicdan azabıydı. Lakin gerçekti. Çok değil yarım saat sonra tamamen yabancılaştım o hislere. Gerçekliğini ve samimiyetimi sorgular oldum ki yalnızdım. Kimseye bir şey ispat etme derdim yoktu. Önceleri somut olan durumlara karşı aidiyet sorunu yaşarken, artık hislerimi de sorgular hale geldim.

Çok uzattım evet. Muhtemelen de asıl derdimi anlatamadım yine. Belki önceki konularda olduğu gibi bana rağmen beni anlayanlar olur da kendime getirirler beni. Lütfen eleştirmeden, höykürmeden önce kafamın gerçekten çok karışık olduğunu bilin. Elimden geldiğince açık anlatmaya çalıştım. Son dört gündür beslenme ihtiyacı bile hissetmiyorum. Bayılmamak için birkaç parça gıda tüketip ayakta kalıyorum. Öyle işte. Cevap yazan parmaklarınıza sağlık şimdiden.
Bence cok tatlisiniz :KK66: bazen insanlar sikilir cokk sikilir darlanir cokk darlanir. Hersey herkes ustune gelir hersey sorun haline gelir ama aslinda hersey yolundadir. Kisa surede gecer insallah ic sikintiniz. Ha bide bende gicik oluyorum zaten beni biliyosunuz diye baslayanlara :KK53:
 
Sızı çok iyi anlıyorum bir kaç haftadır annem bende kalıyor geldim geleli yüzün gulmedi diyor belli başlı sorınlarım var ama çözumsuz degil umutsuzluk karamsarlık kafaya cok takmaktan oluyor bence ayrıca aidetlik duygusunda ev iş eş hatta cocuğunuza karsı bile aidetlık hissetmeseniz bile unutmayınki bu hayat sizin her ne kadar uzucu yorucu mutsuz olsanızda bu yasadınız hayat sıZın ! Youtupta beyhan budak diye psikolog var takip edin derım sayesınde baya bi düşüncelerımı topladım bir kaç gune kadar bende diplerdeydim hatta geçen sene magmadaydım şimdi cok çok daha iyiyim umarım sızede yardımcı olur
 
görünürde evet kayıplar, ekonomik sorunlar bunların hepsi sebep ama, kaybettiğin kişiler hayatında olsa ve ekonomik olarak daha iyi bir yerde olsan, bu sefer farklı şeyler olacak seni huzursuz eden.
belki kariyerini yetersiz bulacaksın, belki ailene saracaksın, belki evladının geleceği hakkında endişelerin artacak, belki dünyayı merak edip ulaşamamak canını sıkacak.
belki başka şeyler.

5000 parçalık puzzle ı tamamlamışım, orada bir eksik parça var, ve o yoktu.

şimdi?
madem bir parçası eksik, diyip puzzle dan yavaş yavaş eksilttim. artık o tek parça beni tırmalamıyor. o tek boşluk önce 5, sonra 10-15 arttı.
artık bir önemi yok.
ama bütün de bozuldu. parçalanan şey olmak istediğim kişi, varmak istediğim nokta, hayalini kurduğum hayat.
olurunun olmadığını kabul edip yavaş yavaş olanı tüketmeye başladım.
önce daha az okumaya başladım, sonra dikkatimi dağıtacak seyler bulmaya başladım, daha fazla gerçekleştiremeyeceğim hayal kurmama sebep olan, ufkumu açan şeylerden uzak durmaya çalıştım. sanırım kısmen başardım. :)

kısmen diyorum çünkü 2 de yattım ve 5.30 da emzirmeye kalktığımdan beri bebek uyumasına rağmen uyanıgım.
neyseki eskiden hep böyle iken artık zaman zaman böyleyim.

bir kaç saate evde curcuna başlayacak ve akşam olacak.
bir gün daha bitecek.

eğer durup son bir kaç günümü ve gelecek bir kaç ayımı düşünürsem, yine kalbim sıkışacak.


yine açık bir alana gidip önce nefessiz kalana kadar koşup sonra bağırma istegi gelecek :)
soğuk havada derin derin alırsın ya nefesi, o koşma anından sonra, o nefese hem ihtiyacın olur hem acıtır.
bogazını kurutur.
sonra su içmek istersin, o su bogazından geçerken rahatsız eder, midene indiğinde yumru hissi olur.
işte attığım her adımda zaman zaman bunu yaşıyorum. ihtiyacım var ama her şey rahatsız edici yada huzursuz ediyor.

geçer diyorum. ya yaş aldıkça, ya koşturdukça, ya vazgeçtikçe geçer.
eksile eksile tırmalamaz artık bazı eksikler.
nasıl teselli ama :)
 
Merhaba hatunlar.

Epey direndim konu açmamak için ama en nihayetinde parmaklarıma mani olamadım. Ne zaman konu açsam yazılan birçok yorumla yaşam enerjimi kısa vadede de olsa geri kazandım. Şu anda da buna çok ihtiyacım var.

Esasında bence normalim şu anda. En azından sorun çıkarmıyorum. Lakin eşimin son bir haftadır "iyi görünmüyorsun ne derdin var" baskısından ötürü yeterince normal değil miyim acaba diye düşünmeye başladım. Bu düşüncenin açığa çıkmasına, bir çocuk kitabı okurken ağlamam da etki etmiş olabilir tabi. Bilemiyorum kafam çok karışık zaten.

Konu içeriğini yazarken "zaten biliyorsunuz" diyerek tüm kk ahalisinin onu yakından takip ettiğini sananlara gıcık olmamdan mütevellit kısaca özet geçeyim. Kanser belası sebebiyle üst üste sevdiğim insanları kaybettim. Bir yıl içinde. Hiperaktivite şüphesi olan, genel anlamda dürtü kontrolünde zorluk yaşayan bir oğlum var. Maddi anlamda inanılmaz zor günler geçiriyorum. Oğlumun gelişimi için çalışamıyorum. En azından bu yıl. Özeti bu. Onca acıyı, sıkıntıyı bir paragrafa sığdırmak bir garip oldu ama uzatmak istemiyorum.

Esasında asıl problem, aidiyet güçlüğü yaşamam. Çocukluk ve ergenlikte hayal dünyamın genişliği bu sıkıntıyı görmezden gelmeme yardımcı oluyordu. Ancak evlilik ve annelik sorumluluğu maalesef hayal dünyasını da bertaraf etti. Daimi bir mutsuzluk ve tatminsizlik hissine eyvallah. Onu kabullendim, sıkıntı yok. Ancak kaçıp gitme arzusu gün geçtikçe çoğalıyor. Bekarken, evlenip kendime ait bir yaşamım olduğunda bu hissin biteceğini sanıyordum. Bitmediği gibi, daha da arttı. 32 yaşında bir kadının kıyamete benzer bir felaketin ardından oğluyla bir başka ülkeye yahut evrene gitmeyi hayal etmesi, buna inanmak istemesi... Katılıyorum, kafa falan hep yanmış. Zannediyorum çaresizlikten kaynaklanan ütopik arzuların açığa çıkması bu yaşadığım. Ölüm var bir de. Bazen, mutlak sonun bir an önce gerçekleşmesi için heyecanlanırken buluyorum kendimi. Heyecan evet. Bezginlik ve tükenmişlik hissi ile kursaydım bu düşü, bir nebze ikna olabilirdim normalliğine. Sonra titreyip kendime geliyorum "anasın sen ana" diyerek. Ardından bir dua patlatıyorum "oğlum kendini kurtarana kadar yaşayayım da, sonra yürüyeyim beyaz ışığa doğru lütfen".

Bir ara verip "bir dert göremedim ben boş boş edebiyat parçalıyorsun" diyecek ablaya bir selam çakmak istiyorum bu noktada. Naber kız? İyisin iyi.

Gerçekten kafam çok karışık. Yazmak istediklerimi toparlamaya çalışıyorum ama başaramıyorum. Başımın sol tarafı uyuşuyor yine. Ne zaman darlansam bu fiziksel reaksiyon oluyor. Toparlamaya çalışayım. Inanılmaz yorgun ve mutsuz hissediyorum uzunca zamandır. Öfkeli ya da tahammülsüz değil. Eşim bu hafta sonu bi yere gidelim kötü görünüyorsun dedi. Olur dedim. Lakin bir istek yok içimde. Depresif de değilim. Ev temizliği, çocuk bakımı ve dahi tüm sorumluklarımı eksiksiz biçimde yerine getiriyorum. Adeta bir robot gibi üşenmeden, üzerinde düşünmeden yapıyorum. Ancak kaçıp gitme isteği var ya, o terk etmiyor zihnimi. Ne birinin eşi, ne evladı, ne komşusu, ne de kardeşiyim sanki. Koltuğun hangi duvara yaslandığının bir önemi yok. Minimal yaşam arzusu yahut eşyaya değer vermiyor olmaktan değil. Bana ait değilmiş gibi. Anlatabiliyor muyum bilmiyorum, emaneten duruyorum sanki bu evde. Ev benim değil, eşya benim değil. Ve hatta bu hayat da benim değil. Evliliğimle bir ilgisi yok bunun. Annem sıklıkla söylerdi bunu bana. "emaneten duruyorsun sanki, bu ev senin evin az sahiplen."

Ben bu histen nefret ediyorum. Bu lanet his yüzünden evliliğim de insan ilişkilerim de berbat durumda. Görünen büyük bir sıkıntı olmasa da, ben hep emanet duruyorum herkesin hayatında. Bir tek annelik konusunda bu hissi yaşamıyorum ki bunun olmaması için öylesine büyük bir çaba sarf ediyorum ki, ütopik hayallerimde varlığı daim olan tek kişi oğlum. Mekanlar ve kişiler değişse de onun varlığı değişmiyor.

Her gece uyumadan önce aynı iç sıkıntısı hasıl oluyor. Yine sabah olacak. Yine aynı kısır döngü ve tatminsizlik. Önceki gün bir yıl önce kaybettiğim dostumla yaşadığım bir diyalog geldi aklıma. Öyle bir üzüntü hissettim ki, tüm vücudum sızladı sanki. "ben ölmek istemiyorum idrak" bu cümle defalarca yankılandı zihnimde. Yaşadığım şey özlemdi, acıydı belki biraz da vicdan azabıydı. Lakin gerçekti. Çok değil yarım saat sonra tamamen yabancılaştım o hislere. Gerçekliğini ve samimiyetimi sorgular oldum ki yalnızdım. Kimseye bir şey ispat etme derdim yoktu. Önceleri somut olan durumlara karşı aidiyet sorunu yaşarken, artık hislerimi de sorgular hale geldim.

Çok uzattım evet. Muhtemelen de asıl derdimi anlatamadım yine. Belki önceki konularda olduğu gibi bana rağmen beni anlayanlar olur da kendime getirirler beni. Lütfen eleştirmeden, höykürmeden önce kafamın gerçekten çok karışık olduğunu bilin. Elimden geldiğince açık anlatmaya çalıştım. Son dört gündür beslenme ihtiyacı bile hissetmiyorum. Bayılmamak için birkaç parça gıda tüketip ayakta kalıyorum. Öyle işte. Cevap yazan parmaklarınıza sağlık şimdiden.
fikret zikret ve şükret ...iblisin sana sağdan yaklaşmasına fırsat verme
 
Uzun olduğu için son kısımları okuyamadım ama evet çok zor günler geçirmişsiniz ve geçiriyorsunuz ama bence böyle olmanızda en büyük etkenlerden biri iş hayatını bırakmak bende bir dönem çocuğum için izne ayrılıp ona baktığımda tam olarak böyle olmasada buna yakın hisleri yaşadım sürekli sıkıntılı ve mutsuz hissetme üstelik benim bebeğim gayet uysaldı hiperaktif bir çocukla 24 saat geçirmek inanın hiç kolay değil. Bence siz çocuğunuza içinize sinen bir bakıcı veya kreş (yaşı uygunsa kreş daha iyi olacaktır) bulun ve çalışın inanın çok iyi gelecek size. Sağlık diliyorum Idrakyollariiltihabi Idrakyollariiltihabi
 
Anlattıklarını taa içimde hissettim aynılarını hissediyorum sıklıkla desem
hatta face ilk açıldığı zaman bir grup vardı üye olduğum açıp açıp ismini okurdum derdim ne kadar beni anlatan bir cümle
"hiçbir zaman hiç kimseye ve hiç bir yere ait olamayanlar" sanırım anlatabildim :kahve:
 
Ben bugün ilk seansıma girdim. 11 senedir gülen suratımın altında kimsenin tam manasıyla ulaşmasına izin vermediğim bir ağırlığı taşıyorum, buna kendim de dahil. Gülen suratım diyorum çünkü "Yüzüm bile gülmüyor artık" sınırını geçtim. Onun ilerisinde boşluğa sırıtabileceğin bir alan var, orayı gördüm. Yani "Sorun yok" duvarı.

Geçen gün bir ablam geldi annemlere, ben de yanlarına geçtim. Aile dizimi filan bakıyordum zaten, önüme ne gelirse okuyorum böyle konularda. Senelerdir adam akıllı bir çıkış bulamadım. Bakmayı bırakmadım, çünkü katlanamıyorum. Dayanılmaz bir halde ve rahatsızlık etkisi azalmıyor. Dışta bi duvar, içte bi cehennem.

Bu abladaki değişimleri daha önceden bir konumda yazmıştım. Nlp tekniği filan kadın uğraşıyor, beslenmesini düzenledi kilo verdi, işte ne bileyim daha sosyalleşti, durumları kötüydü düzeldi, bi şeyleri hep yoluna koymaya başladı yani. Enerji menerji bilinçdışı temizliği vb konuştuktu baya. Önümde kadın değişmiş,canlı kanlı. Biliyorum da yani az sıkıntı çekmedi o kadın da, eşi ile mütemadiyen sorunlu vs vs..

Bu gelişinde aile dizimini konuştuk. Dedim en fazla üç beş lira kaybederim benden önemli mi dedim tavsiye edilen birine gittim. İlk seansta adam bana direkt seninle işimiz zor, çok uzaksın dedi çıktı. Sonra 2 saat boyunca sorular sordu İdrak. Klasik bir psikolog gibi değildi. Çok açmayayım çoğu şeyi cevaplamak istemeyeceğim-cevabını veremediğim yerleri, sora sora buldu köşeye sıkıştırdı, duvarın bir kısmını ilk seansta fark etti resmini çekti sanki. Ben de şaşırdım çünkü adama bazı şeyleri istemsizce dökmüş bulundum.

Senin bu yazıların, hepsi bir imdat bana yardım edin çığlığı. Çaba sarf ediyorsun çünkü hala yazıyorsun, yazmaya değer buluyorsun. İdrak şu aile dizimini es geçme bi bak. Kimi dalga geçiyor falan fıstık ama cidden anne babadan taşınıyor ruh halimiz. Ailenin yükünü sırtlanmışsın, abisisin sen ailenin haberin yok dedi bana. Daha neler neler... Çok ilginçti. Dogru biri ile deneyimlemek lazım anlatma ile olmuyor.

Ay etkileyici.
Inşallah faydasını görürsün.
Muhakkak bize de yaz.
 
yine açık bir alana gidip önce nefessiz kalana kadar koşup sonra bağırma istegi gelecek :)

Özellikle şu kısmı alıntılamak istedim. Zira bu istek kaçıp gitme isteğinden daha sık yakışıyor yakama.

Esasında ruh halim çok çabuk değişiyor. Yani en diptekyen bir anda en tepeye çıkabiliyorum. Ufacık bir şey buna sebep olabiliyor. Diğer hususlarda da haklısın. Evet maddi durum düzelse, çalışmaya başlasam ve hatta her şey mükemmel olsa da bu beynimdeki kurtçuk rahat durmayacak. Neden bu ülkede kapana kısıldım, neden görülebilecek onca yer varken sadece buradayım diyebilirim ki şimdi de diyorum onu.

Her şeye sahip olmuş ve artık isteyebilecek hiçbir şey bulamayan tatminsiz züppelere benziyor ruhum. Aramızdaki fark benim pek bir şeye sahip olmamış olmam :)

Kitap okumayı azaltmaktan ziyade bıraktım ben uzunca süredir. Sonra bir de bunu kafaya taktım. Ben olmaktan vazgeçtim diye. Ben artık mutlu olmak istiyorum ya. Bunun için beyin nakli falan mümkünse yaptırabilirim sıkıntı yok. Mutlu, huzurlu olmak istiyorum.
 
X