Çocuğum yok dolayısıyla tecrübem de yok ama etrafımda gözlemlediğim kadarıyla yabancılar çocukları kendi hallerine bırakıyor, çok üstüne düşmüyorlar. O çocuklar da haliyle bireysel hareket etmeye alışıyor ve kendi işini kendi görüyor. Almanya’da çalıştığım laboratuvarın profesörü noel yemeği için bizi evine davet etmişti. Kadının 6 yaşında bir oğlu var ve ben hayran kalmıştım o çocuğa. Bütün akşam ailesi çocukla hiç ilgilenmedi, çocuk kendi başına yetişkin gibi davrandı, bize misafirverperlik falan etti hatta
Kendi yemeğini canı istediği zaman kendi aldı, bize bazı ikramları o yaptı. Bir ara karnının ağrıdığını, odasına geçip biraz dinleneceğini söyledi ve yarım saat kadar odasında kaldı, bu süre içinde bile anne veya babası hiç yanına gidip ilgilenmedi. Daha sonra kendiliğinden gelip aramıza katılmıştı tekrardan. Ben Türkiye’de 4-5 yaş üstü çocukların bile ailelerinin çok üstüne düştüğünü görüyorum, mesela çocuk yemeğini yemese hemen anneler zorla yedirmeye çalışıyor, her isteği anında karşılanmaya çalışılıyor bu da biraz şımarıklığa sebep oluyor bence. Ben anne olsam nasıl olurdum bilmiyorum tabi bana çok uzak konular, anne psikolojisini anlamamın imkanı yok şu anda. Eleştirmek için söylemiyorum. Ama gözlemlediğim fark genel olarak yabancıların çocuklarını daha kendi haline bırakması ve o çocukların daha birey gibi davranması yönünde.
Cocuk zayıflamış, yuzu kaşık kadar kalmis, bilmem kimin torunu tosun gibi, sutun mu yaramiyor, ac mi bu cocuk, inek sutu vermemek de yeni adet, oturt önüne yedir vs vs vs. Anne devamlı bu elestirilere maruz kalinca, mecburen kendini zorunda hissediyor.
Bence temel sorun bu "zorunda hissetmek"
Anne kendini cocuga terbiye vermek zorunda hissediyor, yedirip tikip tikistirip sisman yapmak zorunda hissediyor, odevlerini cocugu yerine kendisi yapmak zorunda hissediyor, aglayan cocugu parkta susturmak zorunda hissediyor.
Toplum anneyi kendi haline birakmiyor ki.
Ogluma şu kisacik annelik tecrübemle aldigim en onemli 2 şey yagmur tulumu ve yağmur çizmesi. Gerekirse besik almayin bunlari alin
yurumeye basladigindan beri yagmur sularinda ziplar, doyasiya camurlara batar çıkar. Eve gelince yarim saat camasir makinesi, cocugu yikamak da 15 dk. Iste bu kadar. Eglenmesi, ogrenmesi paha bicilemez. Neden cocugun ayakkabisindaki camura, alnina surulmus kara leke muamelesi yapiliyor anlayamiyorum.
Komsu kadin acip camı bağırıyor. Cocugu hasta edeceksin diye
Guzel teyzem sen bırak beni, ac müge anliyi izle. Ben cocugumun hastalığını sağlığını elbette düşünürüm. Ayagindaki camuru senin paspasina surmedigi surece, mudahale etme ne olur.
Oglumun babaannesi oglumla top oynuyor. Topu atiyor ve tekrar kendisi kosuyor, ay yavrum sen yorulma ben alirim diyor. Hayatimda bundan daha sacma birsey duymadim sanirim. Cocuk neden top oynarken yorulsun? Ayrica mumkunse yorulsun yani. Kaslari gelissin, el ayak goz koordinasyonu gelişsin.
Valla şunu biliyorum, cocugu cok fazla pamuklara sarmak, iyilik degil kötülük..
Yavrumu en cok ben severim, en cok ben düşünürüm. Annesi olarak, kendi gozetimimde hayata hazirlamak da benim vazifem.
Yarim biraktigi cumleyi tamamlamam ama duzeltene kadar, bitirene kadar sabirla beklerim. Onun adina bir baskasina gidip birsey istemem, ama başkalarıyla ozguvenle diyalog kurmasi icin onu yureklendiririm. Düşünce hemen kosup kaldirmam, ama her düştüğünde gozlerimle yardima ihtiyaci olup olmadığını yoklarim. Onun adina oyuncaklarindan kule yapmam ama kuleyi her basaramadiginda, yapabilecegi konusunda yureklendiririm.
Bence nerede ve nasil yardim edilecegi cok onemli.
Bunları yapabilmek icin annenin motivasyonu cok cok cok onemli. Kocasiyla anlasamayan, isyerinde çok yorulan, kaynanasindan baski goren bir kadin elbette çocuğunu büyütürken cok zorlanir. Zaten basli basina zor. Bir de butun evin yuku annenin omuzlarindaysa cok zor. Uzaktan ahkam kesmek her zaman kolay