- 30 Ağustos 2008
- 2.991
- 3.864
Evet hep öyle olurbenide taaa kayseriden kaynanamin yedi duveli aramisti hepsinin bir logusa tanidiginin basina gelen bol 3 harfli ortasinda " i " harfi olanli anilari vardı ne hikmetse
Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.
Not: This feature may not be available in some browsers.
Evet hep öyle olurbenide taaa kayseriden kaynanamin yedi duveli aramisti hepsinin bir logusa tanidiginin basina gelen bol 3 harfli ortasinda " i " harfi olanli anilari vardı ne hikmetse
Çok güzel yazmışsın ama ne derler davulun sesi uzaktan hoştur hamileyken kurduğun hayaller öyle yapmayacağım böyle yapacağım dediğin şeyleri kendi doğurduğunda bile yapamıyorsun. Sen hesap et :) bekarken ne eleştirirdim ehehe şimdi oturup birlikte ağlıyoruz napim o ağladıkça bende içleniyorumValla çevremde neredeyse herkesin çocuğu var, o yüzden haddinden fazla gözlem yapmış biri olarak diyebilirim ki, çocuğa on kere hayır deyip onbirincide 'evet' diyen anneler hep çocuklarının söz dinlememesinden yakınıyor. Aynı skinner'in fare deneyi gibi, çocuklara 'yeterince bunaltirsan,sınırlarını zorlarsan herşeye izin veririm' mesajı verdiklerinin farkında degiller.
Aynı şekilde çocuklara bağırmak, sonra bağırdığı için bir anda asiri iyi davranmak,sonra tekrar bağırmk...bu da çok yapılan bir hata. Böyle böyle mal ediyorlar çocukları:) sonra nerede ne tepki vereceğini bilmeyen çocuklar... Çocuğa bagirirsan o da tepkisini bağırarak öğrenir. Bağırıp pişman olup aşırı iyi davranırsan nerede ne yapacağını bilemez. Kötü bir şey yapınca bagiriliyor ama hemen ardından vicdan azabıyla ödül geliyor. Yani çocuk bundan ne anlamalı??? Dengesiz çocuk yetiştirmemek için bundan da kacman lazım. Nasıl sinirlensen de patronuna ani tepki veremiyorsun, Cocuguna da vermemelisin.
Sonraaaaa çocuğa seçme imkanı vermemek. Ağzına zorla yemek tikistirmak, zorla o bayram o kıyafeti giydirmek,zorla derse oturtturmak evden çıkarken seninle gelmeye zorlamak,zorla annesiyle telefonda görüntülü konuşturmak,zorla 'seni seviyorum' dedirtmek, halanin dayının opmesine zorla izin vermek... Bunların hepsi çocuğun kendi fikrine sahip çıkmasına engel olan şeyler. Bugün neyi giyeceğini secemeyen çocuk yarın hayatina alacağı insanı da secemez, ezik bir şey olur çıkar
Sonra çocuğa sussun diye teelfon vermek, her an TV izletmek, sen TV izlerken çocuğun da orada olup duyması...hem video ve tvdeki şiddet sahneleri,gereksiz /çocuğun duymaması görmemesi gerekenler çok fazla . Misal izlediğiniz salak romantik komedide kızı kaçırırlar,bölüm sonunda kaslı adam onu bulur,kurtarır. Ama bu çocukta 'ya beni de kaçırırlarsa, ya annemi de kaçırırlarsa' korkusu oluşturabilir. Sonra 'niye bir anda bizle yatmaya basladi, niye tek basina tuvalete gitmeye korkar oldu'
Yani bir düşün,niye acaba?
Ayrıca TV -videolar devamlı hareket halinde. Hele reklamlar. Yani anında sahne değişiyor,herşey hareket ediyor,her an bir konuşma..önce buna alistiriyorlar cocuklari, sonra 'dikkat dağınıklığı var. Birşeye konsantre olamıyor, bir oyunla beş dakika oynamiyor' e ne güzelim. Çocuk mu sence problemli yoksa senin anneliğin mi???
Ayrıca anneleri. Bebek kanali-cocuk kanalı dedikleri saçma şeyler reklamla dönüyor. Öyle güzel işliyor ki beyinlerine, ne işe yaradığını bilmediği oyuncakları istiyor çocuklar. Olmadığında yoksunluk hissediyorlar. Oysa sen onu sussun diye TV karsisina koymasan o reklamı görmeyecek ve 'action maaaaaan, doğuran baby' diye ağlamayacak. Sen de sırf lisanslı diye salak salak oyuncaklara yüzlerce lira dokmeyeceksin. Ayrıca senin değil TVnin büyüttüğü çocuk bugün jeepli barby isteyecek, ergenlikte iPhone isteyecek. Yani böyle tüketim toplumunun göbeğine atıyor anne çocuğunu, üç beş saat sessizlik uğruna.
Ayrıca yıllar önce bizimle yaşayan bir çocuk vardı, bir gun calliu izlerken farkettik ki çocuğun küsünce arkasını dönüp ellerini birleştirdigi ve 'hih' dediği hareket bildiğin calliu. Çocuk izlemiş,örnek almış. Canı sıkıldıkça öyle küsüyor yani çok teklikeli bir şey aslında,Tv'de neyi örnek alacağı belli değil. Çocuğunun rol modeli ne bilmiyrosun bile...mesela benim çok saçma bir düşüncem ipek ongun'un bir genç kızın gizli defteri serisinde Sirma'nin ağzından çıkanlarla aynı. Ama o kadar benimsemisim ki, ben de böyle düşünüyorum. Aslında acaba ben de öyle düşündüğümden mi yoksa ergenlik yıllarında okuyup empati kurdugumdan mi?? Çocuğunu TV yetistirirse hangi it kopukla,hangi simarikla ozdeslestirir kendini,Allah bilir.
Sonraaaaa... Çocuğa uygun oyuncaklar almama da var. Sık sık oyuncakçı gezerim, gerçekten hiç yarari olmayan plastiklerden geçilmiyor
Öyle bir LEGO ki,bir parçası başka legoya uymuyor. Yani bu plastiği alana kadar, ahsap bloklar al, çocuk bugün araba yapsın yarın ev,hayal gücünü kullansın. Yani öyle süslü ki oyuncak bebekler çocuk kendi bebegini 'miş gibi' göremiyor. Hayal gucu gelişemiyor. Her şey o kadar net ve açık ki...ve her şey o kadar tek kullanımlık ki...hayal gücü olmayan,doyumsuz çocuklar yetişiyor...
Sonraaa bir de madalyonun diğer tarafı var (ki en yakınımda bu da mevcut) Çocuğuna karşı aşırı hassas,kitaplarda yazdığı gibi tane tane konusan, ağlarken bile tane tane derdini ve neden kirildigini konuşabilen çocuk yetiştiren, her konuda onu da dahil edip her konuda fikri önemsenen , anaokul çağına kadar asla TV izlememiş, rafine şeker vs sağlıksız hiç bir şey yememiş..
Ama ben böyle cam fanusu da hiç doğru bulmuyorum. Çünkü çocuklar zorba yaratıklar. Sen ve yakın cevren ne kadar dikkat etsen de sectigin kelimelere,sen Dili kullanmamaya , o çocuk elbette sosyallesip vahsi dogaya katılacak. Bu kadar steril yetiştirilen çocuk savunma mekanizması geliştiremez. Yani istenmediği tepkilerle, bazen onu üzecek şeylerle hiç karşılaşmadan ilkokula başlayan cocuğun şokunu düşününce ben endişeleniyorum açıkçası. Küçük küçük her duyguyu tatmalı ki insan savunma mekanizması geliştirmeli. Parkta reddedilmeli en basitinden ,annesi hemen 'gel madem biz de beraber oynayalim' dememeli. Ki çocuk reddedilme duygusuyla tanissin,kendince bir tepki oluştursun. Böylece ilerleyen yıllarda bu duyguyla çok dhaa rahat baş eder...
Ayşe kulin'in hayat hikayelerini yazdigi bir seri var. Aslında büyük büyük dedesinden baslayip kendi 40 yasina kadar uzanan bir seri. Ailesi o kadar düzgün insanlardan oluşuyor ki. Ailesinde kadınlar değer görüyor, karşılıklı saygı var, en önemlisi sadakat var. Yani kadin bu kültürün içine doğuyor. El bebek gül bebek buyuyor. Ama iki kocasıyla da ikişer çocuğu varken boşanıyor. Bunun da sebebini son kitabında şeye bağlıyor, ben öyle düzgün bir aileye sahiptim ki insanların ne kadar kötü olabileceğini bilemedim. Böyle steril bir ailede büyüyünce belki çok insan için normal olan şeyler bile ona fazla gelmiş. Aynı şekilde hayatında bol bol kazık yemiş çünkü kendi steril çevresinde herkes iyi ve düzgün olduğu için insanların bile bile kötülük yapacağı gerçeğinden uzak Büyümus. Yani bence bu da kötü.
İyi ya da kötü,insanlar tüm duygularını çocukken yaşayabilmeli. Aşırı steril, fanusta bir yaşam belki güzel gibi görünebilir ama fanustan çıkar çıkmaz daha kolay kirilmani sağlayabilir....
Yani biraz denge meselesi.
Zor bir süreç... Ha bana sorarsan etrafımdaki kimsenin anneliği beş kuruş etmez
Ama aslaaaa karışmam kimseye, eleştiride de bulunmam çünkü bana ne? 'cocuga küstüm sana deme,sonra insanlar kümesin diye istemediği şeyi yapar' diyene de 'ha tamam' diyorum, dikkat ediyorum, 'oglan cips istiyor,tabağa koysana bir paket' diyene de 'ha tamam' diyorum
Su lohusa mezar olayi normalde beni etkilemez sacma bulurum ama lohusayken korkutmustu ve bunu soylemeleri cok uzmustu. Markete bile gitmeme kiziyorlardi.daha bunun aman kizim lohusanin mezari 40 gun acik bekleri
lohusaya al basari nazar değeri bilmem nesi var çünkü biz kutsanmiş toplumuz her müsibet bize gelmek icin hazirda bekliyor
baska toplumlara gitmiyor
ben tesetturlu degilim hamileyken kaynanam bana her geldiginde kirmizi yazma getiriyo bende anlam veremiyorum dogumdan sonra kapan demeyemi getiriyo ne diyip kendi kendime hem gulup hem sinirleniyorumEvet hep öyle olur
baslarim oyle bir oksurukle kopacak kordonada acik kalan mezaradaSu lohusa mezar olayi normalde beni etkilemez sacma bulurum ama lohusayken korkutmustu ve bunu soylemeleri cok uzmustu. Markete bile gitmeme kiziyorlardi.
Hamilleikte oksuruk peydah olmustu aman oksurme kordonu kopar dediler. Elimdeydi sanki. Su an okudugum kitapta bir bolum var ve tam da bu konuya parmak basiyor. Hepimiz ailemizden hatta annemizden gordugumuz caresizlikle cocuklarimizi buyutuyoruz.
Benimde ilk mesajımda demek istediğim bu aslında. Biz gercekten çocukluğumuzu yaşadık. Yeri geldi bahçede, yeri geldi arkadaşımızın evin de oynadık. Kuzenlerimle sokak sokak gezip evlerin zillerine basık kaçtık. Ama şimdi kime güvenip çocuğumu evine sokabilirim ya da sokakta oynamasına izin verebilirim. Çocukların kafası karısık suan. Sokakta sapık var, hastalık var. O yüzden ben evde pek kural koyamıyorum.biz 4 cocuktuk 2 kuzenim abim ve ben ama evimiz bahceliydi biz bahcede kardea kardeş takilirdik simdi inanin kizim bile bana degisik geliyor.
cocuklar topraga dokunamiyor rahatca sokakta kosup oynayamiyor cocugu olan herkes ilk once ön yargili karsisindakine zaman kötü cocuklar enerjisini atamiyor bence artik
kizimin bazen ayaklarini saksiya sokasim geliyor ayaklari tooraga degsinde negatif enerjisini atsin diye
Korkunç birşey bu....Eşimin halası Almanya da yaşarken komşusunun bebeğini evde tek bırakıp kocasıyla gezmeye gittiğini, nasıl tek bıraktığını sorduğunda da kadının : karnı tok, altı temiz ağlarsa da sıkıntı olmaz dediğini söylemişti
İşte aslında al basmıyor loğusaya bilmiş insanlar basıyorben tesetturlu degilim hamileyken kaynanam bana her geldiginden kirmizi yazma getiriyo bende anlam veremiyorum dogumdan sonra kapan demeyemi getiriyo ne diyip kendi kendime hem gulup hem sinirleniyorum neyse ben dogumu yaptim hastanede yatiyorum narkozluyum şaftim kaymış ama bi hisirti sesi geliyo biri valizde haldir huldur bisey ariyo en son bi gozumu actim kaynanam valizin altini ustune getiriyo ne ariyosun anne dedim kirmizi esarplar vardi ya onlari ariyorum diyo napacan ki onlari ben getirmedim hastaneye dedim
verdigi cevapla ne narkoz kaldi ne epidural lohusa senromu tavan.
megersem o yazmalari bana dogumdan sonra takayimda al basmasin diye alip alip getiriyomuş
ben takmam esarp mesarp al malda basmaz beni dedim
eve geldik hergun kirmizi tak kirmizi tak diyip duruyo diyaneti aradim dedim ki kardesim hocam ben lohusayim allah askina soyle al basmasi varmi beni al basarmi dedim adama
yok öyle bisey hanimefendi hurafe dedi.
kaynanami yinede inandiramadik
al basiyorda sinirden yanaklarima kan fiskiriyor onum alı basıyorİşte aslında al basmıyor loğusaya bilmiş insanlar basıyor
Henüz bebeğim küçük olduğu için duygusal yaklaşıyor olabilirim ilerde zamanı gelince iki tarafı da yıpratmadan bir çözüm bulacağız umarım .Mudahalesiz diyorsunuz ama cocuk agladigi zaman arkani donup gitmiyorsun. Yaninda duruyor, sakinlemesini bekliyorsun. Yavrum ben senin iyiligni dusunmek zorundayim veya uzuluyorsun biliyorum ama buna izin veremem’ gibi konusmalar yapiyor teselli ediyorsun. Burda cocuga ogretilen her istedigi olmamasi. peki siz boyle durumlarda nasil davranmayi dusunuyorsunuz/davraniyorsunuz cocugunuza?
Günah yaaOo tontis bacaklar okadar lezzetliki
evde bende canina zarar verecek bir sey yapmadikca karismiyorumBenimde ilk mesajımda demek istediğim bu aslında. Biz gercekten çocukluğumuzu yaşadık. Yeri geldi bahçede, yeri geldi arkadaşımızın evin de oynadık. Kuzenlerimle sokak sokak gezip evlerin zillerine basık kaçtık. Ama şimdi kime güvenip çocuğumu evine sokabilirim ya da sokakta oynamasına izin verebilirim. Çocukların kafası karısık suan. Sokakta sapık var, hastalık var. O yüzden ben evde pek kural koyamıyorum.
Bu aksam ilk defa dışarı çıkardım çocukları açık alana gittik arkadaşla saat 8 de kimse yoktuİyi akşamlar herkese. Benim 5 aylık bir bebeğim var, ilk çocuğum. Derdim şu hanımlar, hepimizin az çok duyduğu bir geyik vardır. "yabancı çocuklar böyle değil, bu kadar gürültülü değil, şımarık değil.." vs. Şimdi tabiki yabancı çocuklar melek bizimkiler tü kaka diye bir şey yok. Aileden aileye değişiyor çocuk yetiştirme tarzı. Ama gerçekten yabancıların çoğunlukta olduğu otellerde de Türklerin olduğu otellerde de kalmış biri olarak gözlemim şu şekilde : yabancı çocuklar da yaramazlık yapabiliyor tabiki ama en azından bir iletişim kurabiliyor ebeveynleri gördüğüm kadarıyla. Ama Türk çocuklarında (bebekleri değil 4-5 yaş ve üstü çocukları kast ediyorum) sürekli ağlama ve gürültü yapma hali var. Dediğim gibi hepsi böyle değil ama Türk çocuklarında daha fazla gördüğüm bir şey zaten bu sık konuşulan bir konu günümüzde biliyorsunuzdur.
Ben istiyorum ki çocuğum tabiki robot olmayacak yeri geldiğinde yaramazlık da yapacak ama mesela ağlayarak, bağırarak, kendini yerden yere atarak iletişim kurmasın benimle. Konuşarak anlaşalım istiyorum. Tabiki hiç ağlamasın vs beklentim yok ama dediğim gibi bunu bir iletişim şekli haline getirmiş çocuklar var her istediğini ağlayarak, bağırarak, yerden yere atlayarak yaptıran. Derdim şu, ben nasıl çocuğumu yabancı ülkelerdeki çocuklar gibi en azından asgari düzeyde ağlayan, en azından kendisiyle konuşulabilen bir çocuk olarak yetiştirebilirim? Bunun için ne yapmalıyım ne önerirsiniz? Şimdilik evde ebeveynler olarak bizim de sesimizi yükseltmeden sakince konuşmamız iletişim kurmamız gerektiğini biliyorum. Başka neler önerirsiniz?
Haklısın ben de nefret ederim böyle hurafelerden. Bir kere pozitif ol demi. Ama yok olmaz.al basiyorda sinirden yanaklarima kan fiskiriyor onum alı basıyor
Ya cildircam yaanlat sen anlat yaaabenim kızımda bazen sebepsiz su isterken bile agliyor ama su istiyorum demiyor aglarken suratina bakiyorum iyice sinir olup daha cok agliyo anlamiyorum ne demek istiyorsun diyorum ben su istiyorum diyor, annemde ne istiyor kizim bu cocuk niye agliyo aglatmasana der hep boyle zamanlara sahit olunca, sanki keyfimden aglatiyorum anlasam ne istedigini zaten aglamayacak ama kabul edemiyor bi turlu torununu aglatiyormuşum
aglarsan anlamam anlamazsamda tabiki istedigini yapamam vs diyordum bugün düsmüs salincagindan yanima koşa kosa gelmis ben dustun cok aciyor aglayabilirmiyim diyo nerde yanlis yapiyoruz anlamiyorum ki bir ayarı yokmu bu işin
yine buldun mu beni yaYa cildircam yaanlat sen anlat yaaa
Sonuca varilir da,nasil varildigi da onemliAslında kendiniz sorunuzun cevabını vermişsiniz. Tüm mesele çocuk ağlayıp kendini yerlere attığında “aman sussun” diye istediğini yapmamak. Eğer bir kere yenik düşüp istediğini yaparsanız çocuk haliyle her isteğinde aynı yolu deneyecektir.
bu arada bir bilgim yok bunlar benim kendi görüşüm ve inancım.
Almanya’da yaşayan bir tanıdığımız Türkiye’ye tatile gelmişti. 2 falan yaşlarında kızını uyku saati gelince bir odaya yatırdı ışığı ve kapıyı kapatıp geldi. Çocuk biraz ağladı, sonra uyudu. Nasıl yani ya dedim, bizim vicdanımız el vermiyor tabi :) alışmak zorunda, şimdi kapıyı açar onunla ilgilenirsem her uykuya geçişinde ilgi ister dedi kadın. Hala bi tık gaddarca da gelse, sonuca varıyorlar mı varıyorlar.
Ayy vallahi 3 cocugum var ama ben de ayni dusunuyorum.Benim cocuklarim kimsenin evinde elinde kekle koltuga tirmanmadi,sesinin cikabildigi kadar bagirip cagirmadi,elinde kalem halilari cizmedi.Fakat bunu yapan cocuklara degil annelere kiziyorum.Cocugum yok ama cevremde ne kadar cocuk varsa gorumce ve kayinlarimin cocuklari özellikle aşiri simarik.
Cocuklar devamli gurultu halinde ve istedigi bisey olana kadar garip sesler cikarip anlamsizca bagiriyorlar hiç durmadan, susmadan, bikmadan... Ve sonunda o istedikleri hep yapiliyor, hep pohpohlaniyor, hic kizilmiyor bu cocuklara. Ne yaparsiniz bilmem ama bunlari yapmayin.
O cocuklarin cildirdiği ortamda durmadigim için bana bozuluyorlar ama cocuklari cekilecek çile değil herkes bıkıyor bence ama caktirmiyorlar.
Haykırdım yaaaa ayyyBenim de çokça gözlemlediğim bir şeydir yabancılar.
Çocukluları ayrı, çocuksuzları ayrı izlerim.
Sabah kahvaltı diye roka ve kavun alan kadın beni şoka uğratmıştı.
Keza çocuğu da aynı şekilde birkaç çeşit meyve, sessiz sakin bir yemek.
Neredeyse konuşma sıfır, konuşma olsa bile ağzının içine girmek duymak için.
Bu ve binlerce örneği gözlemledim.
Ben ise çocuklardan önce de bulunduğum masada kahkahalar yükselirdi, sohbetten yemekler kalırdı vs.
Çocuktan sonra zaten en az 30 kere otur kalk, yapma etme kırma çocuum, ayakkabı yenmez, çıkar elini o delikten, anneniz aç kaldı vallahi rezil olduk, herkes bize bakıyor 2 dk düz otur, böyle olduğu sürece hiçbir yere gelemeyiz’ gibi cümleler duyuluyor masadan.
Şimdi onları mı seçsem yoksa bu çilekeş halimle kendimi mi bilemedim ama totolarında çivi olup yemek yerken bile sandalyede ayakta duran veletlerim daha bir canlı kanlı geliyor gözüme.