Selam kızlar, kafam yeni yeni yerine geliyor; bir uyumuşum yarınlar yokmuşçasına... Aylardır böyle derin uyuduğumu hatırlamıyorum. İzin almış benimki, korkmuş biraz o kadar derin uyumama, oğlana bakmaya evde kalmış. Dün komple iptaldim anlayacağınız, perşembe günü yok bende...
Neyse, okuduğum kadarıyla yine genel bir cevap yazmaya çalışayım. Bu arada hepinize teşekkür ederim, düşünmüş fikir yürütmüş, problemin kaynağını tahlil etmeye çalışmışsınız, kimileriniz kendilerinden örnekler vermiş destek olmuşlar, kıymetli vakitlerinizi bana ayırdığınız için samimiyetle teşekkür ederim, şu ara duygusallaştığımdan belki bilmiyorum, duygulandım mesajlarınıza, ilginize.
Şimdi aşık olma mevzunu irdeleyeyim az;
Astoria değinmiş, est. kuzum özürlük bir şey yok zaten az buçuk sohbetlerimizden bilirsin beni. Duygularımı ayrıştırmaya çalışan biriyim, ömrüm bunu tahlille geçiyor diyebilirim "Normal-anormal" dengesiyle, biliyorsun. Net bir şekilde söyleyebilirim ki minnet duygusundan ayrı bir aşk olduğunu hissettim. Kalbimin atışının değiştiği o anı cam gibi net hatırlarım eşime karşı. Belinden sarılmıştım motorun arkasında ve kalbim kulaklarımda attı, ılık bi şey aktı ciğerimden aşağı, bunu 2. yaşayışımdı. Yani net 2 kez aşık oldum, ilkini silen atan da eşim oldu diyebilirim. Minnet duygusu ile bir arada olmayı da iyi bilirim, birinden nişanlanmadan bunu fark edip döndüm çünkü. "Minnet-ödüllendirme-acıma" duyguları bir aradaydı ve sevgi olmadığı, onun bana desteğine karşılık, onun sevgisine karşılık verme vicdanı yaptığımı ayıklayıp, ayrıldım.
Benim durum, "Rutin içinde zayıflayan, tükenen bir aşk" olayı; @Bree Van De Kamp 'nin dediği gibi, ben rutin insanı değilim. Rutinde kalmak beni bitirmiştir her zaman. Okul zamanlarım olsun, dersleri belli bir tempoda bile takip edemeyen bir insandım. Basar giderdim. Devamsızlık haklarımı sonuna kadar kullandığım yetmez, yerime imza attırır, ben gezmelere farklı şehirlere çıkardım. Annem "Napıyorsun?" diye aradığında hatta bi gün "Hiiç, Eminönünde kahve içiyorum" demiştim. Kadın beni okulda sanıyor, ben bi başıma İstanbul'a basmış gitmişim arada 600 küsur km var zannettiği yerle. Ya da işte lisedeyken, fizik dersinden çıkıp sahile taş sektirmeye giderdim vb. Belli bir süre sonra bay gelir, mutlaka mekan bir şey değiştirmek isterim, sıkılırım. Bu hep böyleydi, evlendikten sonra %50 kendimi törpüledim. Çocuktan sonra bu törpüleme hali %80 oldu. Ama sorun şu ki o kalan %20 de giderse, ben gideceğim, ben biteceğim. Eşim de bilir, çok iyi bilir bu huyumu. Dediğim gibi 20 yıllık arkadaşım, annem kadar iyi tanır. Gücüme gidiyor, beni bu kadar iyi tanıyan-anlayan ve zamanında bu konuda uyumlu olduğum biri, neden şimdi U dönüşü çekti, neden bırakıverdi çabayı?
@COLIN bu arada eşim platonik aşık olduğunu benim "Senden hoşlanıyorum galiba" mesajımın ardından itiraf etti. "Bu güne kadar neredeydin be canım" diyerek... Yani o itiraf etti, bende de ona karşılık bu duygu gelişti filan değil, ilk ben itiraf ettim. Sonradan o döküldü.
@Sisyphe çabasından etkilendim ama bu çabaya aşık olmadım. Bu çabayı fark etmem benim ona tutulmam ile başladı, yoksa en az bir 10 yıl önce görmem gerekirdi çabasını... Nasıl tutulduğumu da anlatayım, çok azimli bir çocuktu çok çalışkan (Ki hiçbir işten kaçmaz hala, benim erindiğim bir şeyle saatlerce uğraşabilir, eli her işe yatkındır-ayrıntıcıdır pas geçmez, yeter ki iş olsun), çalışkan ve sabırlı olması dikkatimi çekti, fiziksel olarak benden daha güçlü olması dikkatimi çekti (Ben fiziksel olarak benden daha güçlü adam pek görmedim diyeyim ilişkilerimde, deli kuvveti mi var bende bilmiyorum, cidden daha güçlü gördüğüm tek kişi eşimdi, onu da benim yerden kaldıramadığım çakıl çuvalını tek koluyla kaldırıp sırtına atması sırasında gördüm fiziksel olarak çekici gelmeye başladı)... Sonra işte sarıldığımda kalbim aktı. Daha ayrıntı yazsam tuhaf kaçacak, yani çok yüksek bir fiziksel çekim oldu aramızda, gözümüzün içinde baktığımızda kalp atışım değişirdi. Bunun aşk olmadığını kimse söyleyemez sanırım.
Çaba göstermeye devam konusunda ise katılıyorum, çaba göstermeyi bırakan birinin aşkını sorgularım. Ondan sonra da soğukluk başlar işte... O çaba göstermeyi bıraktı evlendikten, bilhassa çocuktan sonra bana karşı.
Sanki hayattaki tek amacı bendim, benle birlikte olmak, benle yaşamayı-aramızda kopmayacak bir bağ oluşturmayı garantilemek... Platonik hedefi tamamen bendim ve gerçekleştirdi tamamlandı gibi düşündürüyor bana bazen.
Burcunu merak etmişsiniz
@gizem- ,
P Prensescann ; kendisi başak burcu.
Konuştuk eşimle şu 2 günde. Dediğim gibi korkmuş izin almış, bu kadar uyumaz, bu kadar gömülmezdim yatağın içine. 12 saatten fazla uyumuşum... Kendimi zorlayıp kalktım çocuk için diyeyim, yoksa daha uyuyacağım yani öyle bırakıverdim kendimi. Neyse, beti benzi atmış adamın. Değişir mi dönüşür mü bilmiyorum, hani buna ümit bağlamamam gerektiğini gün geçtikçe daha net anlıyorum, belki de onun yıkımını-kabullenişin son sarsıntılarını yaşıyorum. Artılar eksiler yan yana dizdiğimde ayrılmamalıyım sonucuna varıyorum. Ama karakter olarak yıpranacağım... Çok yıpranacağım biliyorum da. Ayrılsam çok kötü de hissedeceğim... İki ucu ... değnek özetle, ne diyebilirim ki..