Canım... Başlığı yazarken "şoktayım..." diye başlamışsın ya, okuyunca ben de şok oldum inan ki....
Cuma gördüm başlığını, 6-7 sayfa okumuştum ki acilen evden çıkmamız gerekti ve o günden beri eve ilk kez geliyorum, hemen senin başlığını açtım gelir gelmez....
Söylenecek o kadar çok şey var ki... Öncelikle büyük geçmiş olsun, yenilir yutulur şeyler değil yaşadıkların... Çocuk olunca işte her olay böyle "aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık..." haline dönüyor... Sadece çocuk da etkilenmiyor çünkü ayrılıktan, anne için "tek başına çocuk büyütmek" her şeyden zor....
Eşin için de kötü şeyler söylemek çok kolay, hakediyor da.... Ama eminim iyi günleriniz olmuş olmasa onla evlenmezdin, bu yüzden işte, ona söylenecek kötü sözleri dile getirmek bana düşmez, o senin hakkın....
Kendimi seni yerine koymaya çalışıyorum...Eşini, evlenmeden önce kıskançlığın konusunda dürüstçe uyarmış olman, ve onun seni bu halinle kabul etmiş olması, şu durumda "kıskançlığın yüzünden!" diye bir bahane göstermesini haksız kılar... Çünkü bu kız seni uyarmış, "kıskancım" diye... İşine gelmeyecektiyse, evlenmeyecekti..
Öte yandan, senin yerinde ben olsam, ben kesinlikle o saniye terkederdim evi... "Evi terketmeliydin" demiyorum... Çünkü senin içinde bulunduğun şartları da kendini de, en iyi sen bilirsin... Bu yüzden kararını kendin vermeliydin ve de vermişsin... Kendi şartların içersinde verilebilecek en uygun kararı verdiğine eminim... Bu yüzden de dilerim bu iyi niyetinin karşılığında Allah da seni mutlu eder...
Benim başıma aynı şey gelseydi ben evi hemen o an apar topar terkederdim sanırım...Üstelik benim, gidecek bir ailem bile yok... Yine de duramazdım, giderdim... Gerekirse or.spuluk yaparım, yine dönmem yani... Nankörlüktür bu çünkü... Benim yıllarca verdiğim emeği bu şekilde çiğnetmem ben... Herkes ana kuzusu, kimse için saçımızı süpürge etmeye mecbur değiliz, kimseye hizmetçi ya da köle olarak da gelmedik dünyaya... Bende bir insanın hata yama şansı sadece 1'dir... Aynı insandan 2.kez kazık yeme ihtimalini yaratmam ben, gönlüm de kavuşmaz zaten....
O yüzden diyorum; herkesin karakteri, tahammül sınırları, ailevi durumu farklı.... O yüzden canım, en güzel kararı verdiğine eminim kendi açından...
Sana söyleyebileceğim şu ki; asla pişmanlık duyma verdiğin/vereceğin hiçbir karar için. Dedim ya, sen kimsenin kölesi ya da hizmetçisi değilsin. Mutlu olduğun sürece o evliliği sürdürmen gerekir. O birliktelik sana mutsuzluk getiriyorsa, sona ermeli.... Çünkü senin de sadece tek bir hayatın var. O nasıl kendi kıymetini biliyor, kendini düşünüyorsa, sen de düşüneceksin... Çocuk var evet, ama o çocuk "sadece senin" çocuğun değil, sen annesiysen o da babası. Babası çocuğunu düşünmüyorsa sen de kendini öyle bir baba için asla harap etme. Öyle bir babadan çocuğa da fayda gelmez.
Ben de kız çocuğuydum Zederdi, ben babamı hiç tanımadım, ben de babasız büyüdüm... Hiç de bir şey olmadı.Yine gül gibi büyüdüm, yine en güzel okullarda okudum, yine iyi bir mesleğim oldu, ayağım da herkesten çok basıyor belki yere.... Şimdi kimsem yok... Yine ayaktayım... Yine çalışır bakarım çocuğuma, yine korkmuyorum...
Diyeceğim o ki; kendine yazık etme. Mutlu ol, en önemli şey senin mutlu olman hayatta....
Çünkü sen mutlu olduğun sürece evladın mutlu olacak Zederdi... Sen mutluyken, sürünseniz bile o çocuk mutlu olacak.. Sen mutsuzsan eğer, istersen altın kaftana sar o çocuğu, öyle büyüt... Yine mutsuz olacak, yine mutsuz olacak....
Başka ne diyim arkadaşım... Kısa zamanda kendini toplar ve bu travmayı atlatırsın umarım... Güçlü ol. Kimseye boyun eğme kimseye mecbur hissetme kendini. Mutlu olduğun yerde, mutlu olduğun sürece dur... Hepimiz anamızın kuzusuyuz nihayetinde
İyi bak kendine kuzuuu :))))))))))))))))