- 9 Şubat 2010
- 17.837
- 39.779
-
- Konu Sahibi ZemheriPoyraz
- #101
Benimkiler muhtemelen öyle bir ortamda bile demezBen de çok haykırdım çok ağladım.
Sizin yaşınız büyük, tecrübeiniz benden çok.
Biz de büyük bir olay yaşadık onun üzerinde psikolog söylediği için kabul ettiler o büyük olayı yaşamasalar demezlerdi.
Ay kıyamam, bana böyle davranan insan komşum osa kapısında yatardım. Allah mükafatını versin inşallahKimseyi memnun edemezsiniz,bahane bulacak olan hep bulur. Boşvermelisiniz zamanla. Benim annem babamın iki kızını büyüttü çocukluktan 30 yaşlarına kadar. Gerçek bir öz anne ne yaparsa hepsini yaptı. Kusursuz şekilde. Sınavlarında kapılarda bekledi,mezuniyetlerine elbiseler dikti, sigara içerlerken babama yakalanmalarını bile önlediüniversiteye başka şehre gittiler, yurda yerleştirmeye gitti,eve çıkalım dediler ev aradı sokak sokak. Evlenirlerken çeyizlerini yaptı, dört dörtlük evlendirdi ikisini de. Hamileliklerinde aşerdiklerini bile pişirdi yolladı, bebeklerinin kırkı çıkana kadar evinde baktı hepsine. Bu kadın yaranamadıysa kimse yaranamaz. Üzülmeyin ve boşverin. En güzeli
Ya benim babam da engel olmamıza ragmen bir işin peşine kosarken tuttu kaza gecirdi. Kendi gibi bir akrabası da beraber yaralandı. Ameliyat bakım vs derken abim ona günlerce baktı. Her bakımını yaptı anlayın yani. Bir de akrabasının bakımında da destek oldukÖyle düşünmeye çalışıyorum, çoğu zaman da ağızlarının payını verip susturuyorum ama sen benim hayatımı da kurtarsan ben oğlumu seviyorum neviinde cümleler midemi bulandırdı, ben zaten beni sev diye bakmadım sana ölme diye baktım. Siz olmasanız da bizim işimiz yürürdü diyor ukala, nah yürürdü kim bakacak sana 45 50 gün hem hastanede hem evde, hemşire titzliğinde pansumanlarla. Ama bunları da söyleyeceğim ben bu acıyla yaşayamayacağım belli oldu, yeter ki bam telime dokunsun
Bu çok üst levelmiş, allah ıslah etsin, başka bir şey denmezSen söyleköe o daha da acıtacak emin ol. Benim babam da ünivetsitede okumaya giderken tam otobus terminalinde "gidişin olsun da dönüşün olmasın" derdi. Bazı insanlar gercekten kötü.
Ya benim babam da engel olmamıza ragmen bir işin peşine kosarken tuttu kaza gecirdi. Kendi gibi bir akrabası da beraber yaralandı. Ameliyat bakım vs derken abim ona günlerce baktı. Her bakımını yaptı anlayın yani. Bir de akrabasının bakımında da destek oldukayrılmayak istemiyoruz dediler özel odaya bike cıkamadık düşünün yani. O sirecte gergün abime sövdü. Abim bedensel yorgunluğun yanında bir iş teklifini de geri çevirmişti. Oğlum işi boşver oarasını veriririm dedi vermedi
Bizi küçükken hep eksik büyüttüler. İnanın naylon ayakkabı giyerdim (gebellikle köyde giyiken şehirde okula pek giyilmeyen renkli naylonları bileniniz vardır) utanırdım. Birgün bilmem ki okul acılıyor ya bir önlük almaya gidelim ya bir yeni nendil. Nerde eski güneste kalmkş dükjanlatın solmuç satılmayanı varsa onu bulur getirirlerdi. İki üç sene büyük bi sene normal sonra küçülmüş giyerdik
Şimdi diyor ki al kızım bu 150 bin senin. Bana sim para lazım değil. O para 5 yasında kirazlı ilk şapka istediğimde lazımdı. Yirmiüçnisanda gerjes gazoz içerken lazımdı. 5 e giderken test kitabı için lazjndı. Şim bize servet bıraksan hayatımızda ne değişecek.
Babana gösterdiğin merhameti kendine göster lütfen.Sağlıkla ilgili sorunları olduğunda bütün imkanlara yakın olan benim, araştırma hastanesi devlet hastanesi özeller, her şey benim evimin civarında, her şeye eşimle ben hakimiz, kendi başına salıverseydik doktora şimdi cenazesini kaldırıypr olacaktık. Yaşlı 70 yaşında adam, yanında biz olmazsak kimse uğraşıp da tedavi etmeye çalışmaz. Derdini anlatamıyor ki kendini övüp hayat hikayesini anlatmaktan. Kardeşim de 250 hayvanı bakımsız bırakıp günlerce 80km yol gidip gelip onun işlerini çeviremez. Hayvancılık fabrika işçiliği gibi vardiyalı senelik izinli raporlu bir iş değil. Olmuyor yetişemez
Çok şükür suan uzakta ve mutluyum. Hayatımı yönetmelerine izin vermiyorum. Bizle sims oynar gibi oynamak istiyorlar. Oh yeri gelince de bas bedduayı küfürü.
Hayatımın genel akışını yoğun bir şekilde etkilemiyor artık. Bu hayat bizim bir kere yaşıyoruz olumlu olumsuz bir çok şeyle karşılaşıyoruz. Olumsuzluklar olsa da yüzümüzü kendimiz için asmayacağız. Yaşamayı elden bırakmayacağız.Faydası oldu mu terapinin arkada bırakmayı başarabildiniz mi
Benimkiler muhtemelen öyle bir ortamda bile demez
Kusura bakmayın da gittiğiniz psikolog hiç işinin ehli değilmiş. Gün teyzesi gibi acı acı yiyorsunuz ekmeği söylemleri uzman bir psikoloğun söyleyeceği birşey değil. Terapide hiçbirinize hak verip yargılayamaz.Bir başkasına tekrar anlatmak, çözümün bir parçası olmak kolay olmayacak. Evlat ayrımı yapılarak büyüdüm.
Bununla ilgili terapiye gittim. Çok zordu tekrar tekrar yaşamak.
Yıllar geçti evlendim. Kendimi elimden geldiğince dik tutmaya çalıştım.
Ablamın ailemize yaptığı büyük bir yanlış için terapiye gittiğinde, aile terapisine beni de çağırdı psikolog. O zaman içimdekileri birbir anlattım. Ailemin de olduğu bir yerde. Psikolog anneme dönüp işte o zaman yaptığınız yanlışın, şimdi acı acı yiyorsunuz ekmeğini dedi. Annem de haklısınız bilemedik tercrübesizlik yada yanlış yeri koruma ihtiyacıydı dedi. O gün benim için hatlar koptu. Anlasınlar yeterdi.
Hayatımın içindeler ama benim için sınırlar çizilmiş durumdadır.
Kusura bakmayın da gittiğiniz psikolog hiç işinin ehli değilmiş. Gün teyzesi gibi acı acı yiyorsunuz ekmeği söylemleri uzman bir psikoloğun söyleyeceği birşey değil. Terapide hiçbirinize hak verip yargılayamaz.
Cümlelerime sizi asla kırmamak istediğimi belirterek ama sizi de Hatalı bulduğumu belirterek başlamak istiyorum. Lütfen sonuna kadar okuyun. Sizinle çocukluk ve gençlikte aynı şeyleri yaşamışız. Tek fark benim annem çok iyi ama ilgisiz bir anneydi. Ve ikisi de evlat ayrımı yapmazdı ama babam hiçbirimizi sevmez, annem ise hepimizi severdi. Meslektaşız ve atandığımız zamandan tutun evlilik süreçlerine kadar aynı şeyleri yaşamış olarak sizi hatalı bulduğum yer, sizi dibe çeken insanlarla hala konuşuyor olmanız. Biz babamı hayatımızdan çıkardık neredeyse 5 sene önce. Sesini duymuyoruz, görmüyoruz, nefes alıyor mu bilmiyoruz. Çünkü bizim ağzımıza sıçtı. Hayatımıza etti. Böyle bir adama niye bakayım? Ya da siz niye bakıyorsunuz. Oğlum da oğlum diyen adamla, size eziyet eden bir babayla niye uğraşıyorsunuz? Size eziyet eden bir baba için neden bu bedeli iki evladınızı ihmal ediyorsunuz? Onları da bu adamla muhattap ediyorsunuz? Yapmayın. Kimse için yapmayın. Siz 100 yıl da baksanız bir değeriniz olmayacak. Onlar erkek evlat sevici.Selam hanımlar,
İç dökmeye geldim. Ne kadar uzun olacak şu an için bilmiyorum. Gözü korkacak olanlar hiç başlamasın. Aslında okumasanız da olur, benim anlatmam lazım. Öyle çok atraksiyonlu, aşk, nefret, aldatılma içeren bir konu değil. Yaşı bana yakın olanlar bilir İclal Aydının görüntülü sözcüklerinde bir cümle vardı “mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum” diye. Çok içime dokunmuştu o zamanlar, halbuki daha 20 yaşında bile değildim duyduğumda.
Bütün derdim kök ailemle. Sevilmeyen evlat olduğumun yüzüme vurulmasını kaldıramıyorum artık.
Annenle ilgili eski bir konum var zaten profilim açık olduğundan isteyen bakabilir. Tek derdim annem değilmiş meğersem, aslında babam da beni asla insan yerine koymamış ve ben bunu yıllarca görmezden gelmeyi başarmışım çünkü annemle cebelleşmekten babama bakamıyormuşum bile. Oturup düşündüğümde meslek sahibi olana kadar hep sığıntı gibi yaşamış olduğumu farkediyorum. Neresinden anlatacağımı da bilmiyorum aslında, zaten ağlayarak yazıyorum çünkü şu an en büyük ihtiyacım ağlamak.
Önce babamdan bahsedeyim. Kendisi emekli polis, ben ortaokulu bitirdiğim yıl emekli oldu ve köyüne taşındık. Hayvancılık yapmaya başladı. Maddi sıkıntısı olacak durumda bir adam kesinlikle değildi. Tarlası arazisi zaten babadan kalma. Babam bizi hep pohpohlar görünürdü ama aslında hep görmezden gelirmiş. Anne olduktan kocamın babalığını ve başka aileleri gördükten sonra anladım bunu. Ayağıma yılda bir defa ayakkabı alınırdı mesela ve onun eskidiğini kimse farketmezdi. Lise öğrencisiydim arkadaşlarımın cebinde hep harçlıkları olurken benim uç alacak param bile olmazdı. Bu durumun farkına varıp babamdan düzenli harçlık istediğimde “gerekirse veririz” dedi ama asla gerektiğini düşünmedi. Kardeşim liseye başladığı yıl ben üniversiteyi kazandım, (hiç dersaneye gitmeden ve babamdan 1 test kitabı bile istemeden, eğitim fakültelerinin kapanın elinde kaldığı mezunların beklemeden atandığı dönemlerde Türkçe öğretmenliği kazandım) üniversiteden geldiğim ilk tatilde kardeşime düzenli harçlık verildiğini ve eve bir cep telefonu alındığını, bu cep telefonunun kardeşimin cebinde okula gidip geldiğini öğrendim (2000 yılı). Bana da alın dediğimde “ihtiyacın yok, yurtta telefon var” cevabını aldım. “onun ne işine yarıyor?” diye sorduğumda “hava atıyor arkadaşlarına” dedi. “ben üniversite öğrencisiyim, bütün arkadaşlarımda telefon var bir tek bende yok” dediğimde suratı düştü. O yaz tatil için eve geldiğimde öğrenim kredim karşılığında kardeşimin “hava attığı” telefonu bana vermelerini sağlayabildim. Kardeşime gidip yenisini aldı. Bir sonraki yaz eve gittiğimde kardeşimin elinde 4. Telefon vardı. Madem bu kadar telefon değiştiriyorsunuz bana da bir 3310 alın dedim, sırıttı babam ama “tabi kızım biraz da senin gönlün olsun” demedi. Kısa bir süre sonra elinde bir 3310 kutusuyla girdi eve, gözlerime inanamadım. Sevinecek oldum ama telefonun kardeşime alındığını öğrendim. Yalan söylemeyeceğim ağzıma geleni saydım ve o yazın öğrenim kredisini kendilerine hediye ederek o 3310u onlardan satın aldım. Ünvde olduğum 4 yıl boyunca ne harçlığıma bir kuruş zam yapıldı ne de yetiyor mu diye soruldu. Ünv bitti. İlk atamaya yetişemedim şubat atamasına kadar evde beklemek zorunda kaldım, bir ihtiyacın var mı diye soran olmadı. Atandım, cebime şimdinin 5bin lirası gibi bir para koyup elime valizimi verip gönderdi beni atandığım şehre. Bir daha ne arayan ne soran. Haftada bir annemle konuşuyorum havadan sudan onda da ben arıyorum sürekli.
Atamamın senesi bile olmadan kardeşim kız kaçırdı. Babam düğün yapmak için tarla sattı gelinimizin kollarına bilezikler dizildi. Dört dörtlük ev düzüldü. Bunlar yapılırken de kesinlikle gocunulmadı feda olsun gelineme dendi. Hatta ben o dönemki öğretmen kampanyasından faydalanıp bilgisayar aldım diye yemediğim laf da kalmadı. Düğüne kredi çekememişim borca girmişim diye. Kapıda bekleyen bir öğrenim kredisi borcumun varlığı kimsenin umurunda olmadı tabi.
Doğu görevi vaktim geldi, aldım başımı gittim. Yine ne yaptın ne ettin diyenim yok. Hatta giderken tenbihledi “evleneceğin adamı bulursan bizi elle pazarlığa oturtma, konuş anlaş bize bir düğün yapmak kalsın”.
Kısmette varmış, gerçekten evleneceğim adamı buldum, tanıştırdım. Memleket ve ırkından dolayı beğenmedi zat-ı şahaneleri, olmasın dedi ama kararlı olduğumu görünce kendi halime bırakmaya mecbur oldu. Ama bunu burnumuzdan da fitil fitil getirdi. İstemeye geldiler istemelerine fırsat vermeden “verdim gitti” deyip gelen misafirlerle bütün gece siyaset konuştu. Düğün vakti geldi, davetiye basıp bıraktık dağıtsınlar diye. Düğün nasıl olsa bayramda, herkes köyde olacak dağıtmaya gerek yok deyip dağıtmamış düğünü yapmaya gittiğimizde öğrendik. Hamile kaldım, siz çocuk bakamazsınız o kapasite sizde yok dedi. Yıllarca böyle devam etti bu, asla lafın altında kalmadım, kocama laf söylemelerine izin vermedim. Hep bir savaş halindeydik.
Evliliğimin 5. Yılında benim memlekete tayin olmayı başardık. Onlarla aynı ilçeye değil tabi, il merkezine geldik. Beğenmedikleri eşim her işlerine koştu, ben koştum. Bütün doktor randevuları bizim elimizden geçti. Yeri geldi köyden il merkezindeki hastaneye zorlanmadan gelsinler diye taksi görevi bile yaptık. Cennet ebeveynlerin ayağının altında ya, elimizden gelen hizmeti eksik etmedik. Kendimizi beğendiremedik o ayrı ama mesafeli bir şekilde ihtiyaç duydukları her işlerine koştuk. Eşim kendi için tenezzül edip kullanmayacağı dostlarını onların tedavi işleri için torpil olarak kullandı.
Bu yıl babamın cilt kanseri olduğunu öğrendik. Biopsisinden ameliyat sürecine nekahat dönemine kadar her şeyinde eşim ve ben vardık. Kardeşim hayvancılık yaptığı için refakat süreçlerinin hiçbirine dahil olamadı. 23 gün hastanede kaldı. Bunun 16 gününde 24 saat kesinitisiz yanında ben vardım. Kalan 7 günün 4ü yoğun bakımda geçti zaten kalan 3ünde ben gündüz işe gittim akşamları yine eşimle yanındaydık, kalan zamanlarında halam ilgilendi. Bu süreçte 9 ve 13 yaşında olan iki evladım evde neredeyse yalnız yaşadı çünkü eşim de işten dönüp çocukları doyurduktan sonra yanımıza uğruyordu. Sağlığı yerine gelsin diye maddi manevi ne gerekirse yaptık. Tabi biz bunları yaparken o bana eziyet etme konusunda elinden ne gelirse yaptı. Sorun çıkarmasın çabuk iyileşsin diye günde 300mg antidepresan dayadılar yine beni dinlememek için direndi. Birkaç gün işe gitmem gerektiği için gelinimizi refakatçi olarak çağırmam gerekti. Duyunca kıyameti kopardı “GENCECİK GELİNCİĞİMİ hastanelere sokamam” dedi yüzüme karşı (gencecik gelinciği 37 yaşında, elinden her iş gelir beceriklidir de sağ olsun, öyle cahil safçana falan değil yani, bir de epitopu 3 gün öyle bir hafta falan değil. O sürede ben işe gideceğim sonra yine devralacağım refakati) tabi bu durumda ben delirdim “20 gündür gecem gündüzüm burada geçti, çocuklarımın yüzüne hasretim ben insan değil miyim? Gencecik dediğin GELİNCİĞİN gözü açılmadık sığırcık yavrusu mu?” diye bağırdım. Sözde sustu ama bu defa da hemşireleri örgütlemeye çalışmış GELİNCİĞİ gelmesin diye. Oğlu torunları yalnız kalırmış olmazmış. Benimkiler sokak köpeği zaten evlat olmak ne hadlerine.
Kavga dövüş hastaneden çıkmayı başardık, gelinciği geldi tabi hiç gocunmadan, zaten süreç boyunca hep aradılar “bir telefonun yeter geliriz” diye. Aynı bahçede yaşadıklarından ve asıl sorumluluk hep onlarda olduğundan mecbur kalmadan çağırmadım. Halâ dikişleri olduğundan ve doktor 3 günde bir kontrole çağırdığından köye göndermedim, bacağından yüzüne deri kas ve damar nakli yapıldığından yüzü dışında bacağında da 40 civarı dikişi vardı ve hafif enfeksiyonluydu. Sürekli pansuman yapıyordum. Bu süreçte de laflarıyla yerden yere vurdu bizi. Deprem ve seçim dönemlerinde olduğumuzdan gündem ve siyasi görüşlerimiz üzerinden yapılan hakaretler ayrı, oğlumu tetikçi yetiştirdiğimizi bile söyledi. (karı koca öğretmeniz vatanımız için elalemin evladını yetiştiriyoruz ama çocuğumuz etikçi olacakmış, sırf sosyal demokrat olup eleştiri yaptığımız için) Polisken öğrendiği bütün beyin yıkama taktiklerini denedi üzerimizde, psikolojik şiddetin dibini gördük. Kimi zaman “he” diyerek kimi zaman karşılık vererek cinnet geçirmeden çözmeye çalıştık ama ağrımayan midem hiç geçmeden ağrır hale geldi. Yine kontrole götüreceğimiz bir gün “siz buradasınız tabi ama siz olmasanız da bizim işlerimiz yürürdü” dedi yüzümüze karşı, a kardeşimde kalırdım, b kardeşim hastanede bakardı (en genci 60 yaşında bu kardeşlerin), ben hastanede yalnız da kalırdım gibi saçma sapan laflar. Sürekli kardeşimin onun gözünde benden daha kıymetli olduğuna dair imalar. Sözü dönüp dolaştırıp kardeşim için yaptıklarına ve yapacaklarına getirmeler. Duymazdan geldik, lafı çevirdik yine döndü dolaştı aynı mevzular. Bir sabah ben yatak odasında evrak işi yaparken büyük halama telefon etti, ne konuştular bilmiyorum ama “zemheripoyraz da şu anda beni duyuyor, benim için iki evladım asla bir değil, neyseki onların arası iyi” dedi. Bunu duyunca bende film koptu.
Bunca yılda buraya yazmadığım başka onca aşağılanmaya rağmen saygımı ve mesafemi koruyup evlatlık vazifemi yapmaya çalışmışım aldığım ödüle bakın. Tek istediğim “allah razı olsun elinizden geleni yaptınız” demesiydi. Çocukluğumdan beri onca mücadeleyi verirken canım hiç bu kadar yanmamıştı. Kendini böyle vicdansızca imha etmesi çok canımı yaktı. O saatten sonra onunla mecburiyet dışında hiç konuşmadım. Ertesi gün de götürüp köyüne bıraktım. Kontrollere geliyor, randevularını alıyoruz, doktorla görüştürüyoruz evine yolluyoruz. Köye gidince de muhattap olmuyorum. Öldü benim için.
Şimdi geleyim mutfağımdaki kedere. Ben yıllarca hakkım olduğunu düşündüğüm şeyler için, evlatlık vazifelerim için, çocuklarımın aile bağları olsun diye ite kaka götürdüm bu ilişkiyi, cevval ve vurdum duymaz sayılabilecek de bir insanım, enerjim azmim hırsım asla bitmez-di. Şu an canlı bir cenaze gibiyim. Mutlu olamıyorum, hayattan zevk alamıyorum, elimi kolumu oynatıp hayat düzenimi sürdürmek için resmen kendimi zorluyorum. Ben zaten sevilmeyen evlat olduğumu biliyordum, hiç de umursamıyordum çünkü mükemmel bir çekirdek ailem var. Şart mıydı bunu duymam, neyin intikamını aldı bu adam benden, yaşama sevincimi neden aldı elimden. Başa çıkamıyorum bu duyguyla. Psikolojik destek almak istiyorum aslında ama bunlar bir başkasına nasıl anlatılır, tekrar tekrar yaşamaya nasıl dayanılır bilmiyorum. Ban affet mantıklı gerekçe bul diyecekler ne affedebilirim ne de mantıklı bir açıklama beni tatmin edecek. Nefret ediyorum ebeveynlerimden. Ben nasıl eski ben olacağım bilmiyorum.
Kafanız ne güzel. Ben de istiyorum. ne içiyorsunuz?Allah bir yerden kısıyorsa bir yerden veriyor çünkü.evet üzülüyoruz ediyoruz da belki aile çok sağlam olsa bu sefer şimdiki çekirdek ailesi nasil olmayacaktı.ailesi çok ideal, sevgi dolu olup da adam gibi bir ilişki, evlilik tutturamayan insan da çok.onlara sorsa onlar da keşke ailem kötü olsaydi da kendi ailemi kurabilseydim diyecek.size cevap olarak yazdım ama aklımdakileri söylemek için.bu tarz kişiler bunu görmüyor işte.illa olumsuzu düşünecekler.herşey tam tekmil olsun istiyoruz ama olmuyor işte.herkes hakkını başka başka yerlerde kullanıyor.daha doğrusu kullandırılıyor.forumda zaten ne kadar kötü, ayrımcılık yapan aile konusu okusam hepsinin iyi bir evliliği, iyi bir eş ailesi ve çocukları oluyor.ben de içimde diyorum keşke bizimkiler bu kadar iyi ebeveyn olmasaydı da hakkımı başka yerlerden verselerdi.
Benim basetme yontemim bu konuyla ilgili bisry konusulmadikca dusunmemek. Hakikaten dusunmuyorum. Gundemimde tutmuyorum. Cocuklar yokken cok kafa yorardim. Onlar dogunca hem gundemim hem beklentim degisti. Simdi bana yapilan yapilmayan artk cok onemli degil ama cocuguma yaptiklari ya da yapmadiklari hersey onemli. Kendim icin cizemedigim siniri onlar icin ciziyorum. Bana bagirildiginda cikip evime donmedim hic. Ama cocuguma birazck hosuma gitmeyen bisey soylense aninda cekip kapiyi cikiyorum. Ben gucumu anneligimden aldim. Evlat olarak bi vasfim yoktu cunku. Anne olunca da aslind evlat olarak onlari sevemedigini ben insan olarak sevebilecegimi farkettim. Kendimi o kadar seviyorum ki. Onlarin verdigi deger sevgi kiymet inan benim degerimi bi gram artrmicak. Bu sekilde kendimi daha iyi hissedebiliyorum. Dusunuyorum desteklenilen evlat her durumda onlara bagimliyken ben burnumdan asla kil aldirmam mesela. Yaptiklarinin beni guclendirdigi bi gercek. Bu gucun de getirisiyle yaptiklari hic biseyin bizi artk eskisi gibi yaralamayacagini bilmek gerek.Hakikaten eskitiyorlar. Kocamın eskitemediği kadar eskitti beni babam. Ben de sizin yazdıklarınızı okurken ağlıyorum. Bilmekle duymak kesinlikle aynı değil, sesi hala çınlıyor kulağımda atlatamıyorum
Çok haklısın, bunu başarmalıyım. Teşekkür ederimBabana gösterdiğin merhameti kendine göster lütfen.
Yine kontrole götüreceğimiz bir gün “siz buradasınız tabi ama siz olmasanız da bizim işlerimiz yürürdü” dedi yüzümüze karşı, a kardeşimde kalırdım, b kardeşim hastanede bakardı (en genci 60 yaşında bu kardeşlerin), ben hastanede yalnız da kalırdım gibi saçma sapan laflar.
Normalde masa altına asla süpürmüyorum yaşattıklarının neredeyse hepsini vurdum yüzlerine bu defa canımın acısından sesim çıkamadı sanırım ama vurduklarımda da değişen bir şey olmadı. Olmuştur bir hata boşver sen gibi bir şeye bağlanıyor. İkisinin de yüzünden hiç pişmanlık okumadım daha. Bunu da vuracağım yüzüne mutlaka sırası gelir ama çınlama geçmiyor. Ne cesaret ya, benim varlığım sayesinde hayattasın ama evlatların bir değil. Duymam şart mıydı bunu, gururun mu kırıldı beğenmediğin evladının eline düşünce bunun intikamını mı aldın. Düşmana söylenme, bunlar ya.Evlat ayrımı ne yazık ki çoğu ailede var. Erkek evlat seviciliği. Onlar ne yapsa hoş görülür. Bir işin ucundan tutsa minnet duyulur. Kız bir hata yaparsa canına okurlar. İyilik yaparsa, mecbur yapacak derler görülmez. Ben de problemli bir aileden geliyorum. Ama her birimizin içinde ayrı bir yara var. Pohpohladıkları erkek kardeşimin bile ayrı problemleri var kendi içinde. Yıllarca ben de ayrım yaptıkları için ağladım sızladım. Ama yüzlerine karşı hep burnumu dik tuttum. Annem derdi ki "onun alnına silah dayasan yine ağlamaz". Öyleydi, kimsenin yanında ağlamazdım ama geceleri salya sümük ağlardım. Normalde ilişkilerimde çok verici değilimdir. Yani buna dikkat ederim özellikle. Mesela birini iki kere arasam cevap vermese bir daha aramam. Gurur gurusuyum. Aileye gelince bambaşka. Ezik de değilim ama sürekli kendi içimde savaşıp, dayanamayıp her seferinde gereğinden fazla fedakarlıklar yaptım. Hayatım boyunca hiçbir zaman ailemden bir şey istemedim. Bence orda hata yaptım. Nasıl olsa sesim çıkmıyor diye umursamadılar, talepkar kardeşlerimin ihtiyaçlarını karşıladılar hep. Sizin gibi çooook uzun zaman yalnız kaldım. Kimse yanımda olmadı. Başka sorunlar da olunca herşey birikti ve depresyona girdim. Tabi bu benim teşhisim terapi falan almadım :) karar aldım mesafe koydum. Uzun bir süre görüşmedim. Mahvoldum, diplere vurdum. Ama onların ruhu duymadı, umurlarında olmadı. (Ben öyle sandım) O yüzden diyorum ki ilişkileri koparmak herkese iyi gelmeyebilir. Çünkü hepimizin karakteri farklı, bu nedenle çözümler yöntemler de farklı olmalı. Zaten siz de biliyorsunuz bu kadar fedakarlığı haketmediklerini. Mesafe koyabilseydiniz şimdiye kadar koyardınız. Ben ailemle konuştum. Saldım kendimi ağladım, neler hissettirdiklerini anlattım. Sonra herkes ağlamaya başladı, herkes eteklerindekini döktü. Benim sorunum daha çok annemleydi. Annem "hep beni eleştiriyorsunuz. Ne kadar kötü bir anne olduğumu söylüyorsunuz, benim hiç iyi yanlarım olmadı mı" dedi. Onun yüzünde pişmanlık gördüm o bana yetti. İçimdeki kırgınlıklar geçmedi ama kısmen çözdüm. Şimdi çok daha iyi hissediyorum ve bazı şeyleri de onca yıldan sonra düzeltmeye çalışıyoruz, başarıyoruz da. Ama yine de görüşme sıklığını arttırmıyorum. Sizin de minimumda tutmanızı tavsiye ederim. Sorun babanıza niye evlatları bir değilmiş. Madem o size duyura duyura telefonda öyle konuşuyor. Neden masa altına süpürüyoruz