- 9 Şubat 2010
- 17.837
- 39.779
-
- Konu Sahibi ZemheriPoyraz
- #121
Haklısınız, adım adım o noktaya ulaşıyorumCümlelerime sizi asla kırmamak istediğimi belirterek ama sizi de Hatalı bulduğumu belirterek başlamak istiyorum. Lütfen sonuna kadar okuyun. Sizinle çocukluk ve gençlikte aynı şeyleri yaşamışız. Tek fark benim annem çok iyi ama ilgisiz bir anneydi. Ve ikisi de evlat ayrımı yapmazdı ama babam hiçbirimizi sevmez, annem ise hepimizi severdi. Meslektaşız ve atandığımız zamandan tutun evlilik süreçlerine kadar aynı şeyleri yaşamış olarak sizi hatalı bulduğum yer, sizi dibe çeken insanlarla hala konuşuyor olmanız. Biz babamı hayatımızdan çıkardık neredeyse 5 sene önce. Sesini duymuyoruz, görmüyoruz, nefes alıyor mu bilmiyoruz. Çünkü bizim ağzımıza sıçtı. Hayatımıza etti. Böyle bir adama niye bakayım? Ya da siz niye bakıyorsunuz. Oğlum da oğlum diyen adamla, size eziyet eden bir babayla niye uğraşıyorsunuz? Size eziyet eden bir baba için neden bu bedeli iki evladınızı ihmal ediyorsunuz? Onları da bu adamla muhattap ediyorsunuz? Yapmayın. Kimse için yapmayın. Siz 100 yıl da baksanız bir değeriniz olmayacak. Onlar erkek evlat sevici.
Hani ana baba hakkı diye diye bizi sindiriyorlar ya. Yerim ben o hakkı. Ben başka insanlara iyi olayım, ibadet edeyim, başka yerden sevap alayım ama babama baktım diye alacağım sevap varsın olmasın. Onlar bu dünyadan gider ama siz çektiğiniz mide ağrıları ile ağladığınız günlerle, duyduğunuz o laflarla kalırsınız. Kendinize bunu yapmayın. Bırakın ne hali varsa görsün.
Hepimizin hayatini el birligiyle mahvetmisler.Şimdi diyor ki al kızım bu 150 bin senin. Bana simdi para lazım değil. O para 5 yasında kirazlı şapka istediğimde lazımdı. Yirmiüçnisanda herkes gazoz içerken lazımdı. 5 e giderken test kitabı için lazımdı. Şimdibize servet bıraksan hayatımızda ne değişecek.
Ben de genelde sizin gibiyim ortamdan çıkınca kapatırım olayı, düşünmem yokmuşlar gibi olurum. Bu defa atlatamadım. Yaptığı hem nankörlük hem hakaret, bu kadarını kaldırmadı bünyem. Mesafemi arttıracağım.Benim basetme yontemim bu konuyla ilgili bisry konusulmadikca dusunmemek. Hakikaten dusunmuyorum. Gundemimde tutmuyorum. Cocuklar yokken cok kafa yorardim. Onlar dogunca hem gundemim hem beklentim degisti. Simdi bana yapilan yapilmayan artk cok onemli degil ama cocuguma yaptiklari ya da yapmadiklari hersey onemli. Kendim icin cizemedigim siniri onlar icin ciziyorum. Bana bagirildiginda cikip evime donmedim hic. Ama cocuguma birazck hosuma gitmeyen bisey soylense aninda cekip kapiyi cikiyorum. Ben gucumu anneligimden aldim. Evlat olarak bi vasfim yoktu cunku. Anne olunca da aslind evlat olarak onlari sevemedigini ben insan olarak sevebilecegimi farkettim. Kendimi o kadar seviyorum ki. Onlarin verdigi deger sevgi kiymet inan benim degerimi bi gram artrmicak. Bu sekilde kendimi daha iyi hissedebiliyorum. Dusunuyorum desteklenilen evlat her durumda onlara bagimliyken ben burnumdan asla kil aldirmam mesela. Yaptiklarinin beni guclendirdigi bi gercek. Bu gucun de getirisiyle yaptiklari hic biseyin bizi artk eskisi gibi yaralamayacagini bilmek gerek.
Yapmam lazımdı haklısın, ben şakaya vurdum 'söylediğin lafların gittiği yere dikkat et olmuyor böyle' dedim. Anlayana tabi.bu lafı dediği an götürür hastaneye bırakırdım
vallahi de yapardım billahi de yapardım
Çok kalabalığız gerçekten. Bu konuyu yakınlarımızla konuştuğumuzda bu aileden bu kadar sağlıklı ve bilinçli nasıl çıkabildik diye hayretle bakıyoruz birbirimize. Ne çok hastalıklı ebeveyn var ülkede. Kısır denmesin diye çocuk yapmışlar bedelini biz ödüyoruzHepimizin hayatini el birligiyle mahvetmisler.
Cocuk anne babadan ogrenir nasil insan olunacagini. Biz hepimiz nasil olunmayacagini ogrendik. Gerisi kendi becerimize kaldi. Seni alintilayip hepinize sariliyorum kizlar. UzulmeyinÇok kalabalığız gerçekten. Bu konuyu yakınlarımızla konuştuğumuzda bu aileden bu kadar sağlıklı ve bilinçli nasıl çıkabildik diye hayretle bakıyoruz birbirimize. Ne çok hastalıklı ebeveyn var ülkede. Kısır denmesin diye çocuk yapmışlar bedelini biz ödüyoruz
Kesinlikle der, hiç şüphem yokbu hayatta öğrendiğim en önemli şey kimse için ödün vermeyeceksin
evlat için de aile için de
kimse saol demiyor yapmasaydın diyor
az yaptın diyor
gör bak yarın resti çek ben mi çağırdım seni der
Cocuk anne babadan ogrenir nasil insan olunacagini. Biz hepimiz nasil olunmayacagini ogrendik. Gerisi kendi becerimize kaldi. Seni alintilayip hepinize sariliyorum kizlar. Uzulmeyin
Kafa yapıları kolay kolay değişmiyor. İncinmemek için kendinizi korumaya alın, az görüşün, çok fedakarlık etmeyin artık. Bu da dönüm noktası olsun. Sıkmayın canınızıNormalde masa altına asla süpürmüyorum yaşattıklarının neredeyse hepsini vurdum yüzlerine bu defa canımın acısından sesim çıkamadı sanırım ama vurduklarımda da değişen bir şey olmadı. Olmuştur bir hata boşver sen gibi bir şeye bağlanıyor. İkisinin de yüzünden hiç pişmanlık okumadım daha. Bunu da vuracağım yüzüne mutlaka sırası gelir ama çınlama geçmiyor. Ne cesaret ya, benim varlığım sayesinde hayattasın ama evlatların bir değil. Duymam şart mıydı bunu, gururun mu kırıldı beğenmediğin evladının eline düşünce bunun intikamını mı aldın. Düşmana söylenme, bunlar ya.
Senin için çok üzgünüm. Anne baba hakkı var evet ama evlat hakkı da var. Kendini bu kadar yiprattigina degmiyorsa bir yerde bırakmak lazım. Sonuçta sen de bir annesin ve yıpranmış bir anneyi haketmiyorlar. Yavaştan elini çek üzerlerinden.Selam hanımlar,
İç dökmeye geldim. Ne kadar uzun olacak şu an için bilmiyorum. Gözü korkacak olanlar hiç başlamasın. Aslında okumasanız da olur, benim anlatmam lazım. Öyle çok atraksiyonlu, aşk, nefret, aldatılma içeren bir konu değil. Yaşı bana yakın olanlar bilir İclal Aydının görüntülü sözcüklerinde bir cümle vardı “mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum” diye. Çok içime dokunmuştu o zamanlar, halbuki daha 20 yaşında bile değildim duyduğumda.
Bütün derdim kök ailemle. Sevilmeyen evlat olduğumun yüzüme vurulmasını kaldıramıyorum artık.
Annenle ilgili eski bir konum var zaten profilim açık olduğundan isteyen bakabilir. Tek derdim annem değilmiş meğersem, aslında babam da beni asla insan yerine koymamış ve ben bunu yıllarca görmezden gelmeyi başarmışım çünkü annemle cebelleşmekten babama bakamıyormuşum bile. Oturup düşündüğümde meslek sahibi olana kadar hep sığıntı gibi yaşamış olduğumu farkediyorum. Neresinden anlatacağımı da bilmiyorum aslında, zaten ağlayarak yazıyorum çünkü şu an en büyük ihtiyacım ağlamak.
Önce babamdan bahsedeyim. Kendisi emekli polis, ben ortaokulu bitirdiğim yıl emekli oldu ve köyüne taşındık. Hayvancılık yapmaya başladı. Maddi sıkıntısı olacak durumda bir adam kesinlikle değildi. Tarlası arazisi zaten babadan kalma. Babam bizi hep pohpohlar görünürdü ama aslında hep görmezden gelirmiş. Anne olduktan kocamın babalığını ve başka aileleri gördükten sonra anladım bunu. Ayağıma yılda bir defa ayakkabı alınırdı mesela ve onun eskidiğini kimse farketmezdi. Lise öğrencisiydim arkadaşlarımın cebinde hep harçlıkları olurken benim uç alacak param bile olmazdı. Bu durumun farkına varıp babamdan düzenli harçlık istediğimde “gerekirse veririz” dedi ama asla gerektiğini düşünmedi. Kardeşim liseye başladığı yıl ben üniversiteyi kazandım, (hiç dersaneye gitmeden ve babamdan 1 test kitabı bile istemeden, eğitim fakültelerinin kapanın elinde kaldığı mezunların beklemeden atandığı dönemlerde Türkçe öğretmenliği kazandım) üniversiteden geldiğim ilk tatilde kardeşime düzenli harçlık verildiğini ve eve bir cep telefonu alındığını, bu cep telefonunun kardeşimin cebinde okula gidip geldiğini öğrendim (2000 yılı). Bana da alın dediğimde “ihtiyacın yok, yurtta telefon var” cevabını aldım. “onun ne işine yarıyor?” diye sorduğumda “hava atıyor arkadaşlarına” dedi. “ben üniversite öğrencisiyim, bütün arkadaşlarımda telefon var bir tek bende yok” dediğimde suratı düştü. O yaz tatil için eve geldiğimde öğrenim kredim karşılığında kardeşimin “hava attığı” telefonu bana vermelerini sağlayabildim. Kardeşime gidip yenisini aldı. Bir sonraki yaz eve gittiğimde kardeşimin elinde 4. Telefon vardı. Madem bu kadar telefon değiştiriyorsunuz bana da bir 3310 alın dedim, sırıttı babam ama “tabi kızım biraz da senin gönlün olsun” demedi. Kısa bir süre sonra elinde bir 3310 kutusuyla girdi eve, gözlerime inanamadım. Sevinecek oldum ama telefonun kardeşime alındığını öğrendim. Yalan söylemeyeceğim ağzıma geleni saydım ve o yazın öğrenim kredisini kendilerine hediye ederek o 3310u onlardan satın aldım. Ünvde olduğum 4 yıl boyunca ne harçlığıma bir kuruş zam yapıldı ne de yetiyor mu diye soruldu. Ünv bitti. İlk atamaya yetişemedim şubat atamasına kadar evde beklemek zorunda kaldım, bir ihtiyacın var mı diye soran olmadı. Atandım, cebime şimdinin 5bin lirası gibi bir para koyup elime valizimi verip gönderdi beni atandığım şehre. Bir daha ne arayan ne soran. Haftada bir annemle konuşuyorum havadan sudan onda da ben arıyorum sürekli.
Atamamın senesi bile olmadan kardeşim kız kaçırdı. Babam düğün yapmak için tarla sattı gelinimizin kollarına bilezikler dizildi. Dört dörtlük ev düzüldü. Bunlar yapılırken de kesinlikle gocunulmadı feda olsun gelineme dendi. Hatta ben o dönemki öğretmen kampanyasından faydalanıp bilgisayar aldım diye yemediğim laf da kalmadı. Düğüne kredi çekememişim borca girmişim diye. Kapıda bekleyen bir öğrenim kredisi borcumun varlığı kimsenin umurunda olmadı tabi.
Doğu görevi vaktim geldi, aldım başımı gittim. Yine ne yaptın ne ettin diyenim yok. Hatta giderken tenbihledi “evleneceğin adamı bulursan bizi elle pazarlığa oturtma, konuş anlaş bize bir düğün yapmak kalsın”.
Kısmette varmış, gerçekten evleneceğim adamı buldum, tanıştırdım. Memleket ve ırkından dolayı beğenmedi zat-ı şahaneleri, olmasın dedi ama kararlı olduğumu görünce kendi halime bırakmaya mecbur oldu. Ama bunu burnumuzdan da fitil fitil getirdi. İstemeye geldiler istemelerine fırsat vermeden “verdim gitti” deyip gelen misafirlerle bütün gece siyaset konuştu. Düğün vakti geldi, davetiye basıp bıraktık dağıtsınlar diye. Düğün nasıl olsa bayramda, herkes köyde olacak dağıtmaya gerek yok deyip dağıtmamış düğünü yapmaya gittiğimizde öğrendik. Hamile kaldım, siz çocuk bakamazsınız o kapasite sizde yok dedi. Yıllarca böyle devam etti bu, asla lafın altında kalmadım, kocama laf söylemelerine izin vermedim. Hep bir savaş halindeydik.
Evliliğimin 5. Yılında benim memlekete tayin olmayı başardık. Onlarla aynı ilçeye değil tabi, il merkezine geldik. Beğenmedikleri eşim her işlerine koştu, ben koştum. Bütün doktor randevuları bizim elimizden geçti. Yeri geldi köyden il merkezindeki hastaneye zorlanmadan gelsinler diye taksi görevi bile yaptık. Cennet ebeveynlerin ayağının altında ya, elimizden gelen hizmeti eksik etmedik. Kendimizi beğendiremedik o ayrı ama mesafeli bir şekilde ihtiyaç duydukları her işlerine koştuk. Eşim kendi için tenezzül edip kullanmayacağı dostlarını onların tedavi işleri için torpil olarak kullandı.
Bu yıl babamın cilt kanseri olduğunu öğrendik. Biopsisinden ameliyat sürecine nekahat dönemine kadar her şeyinde eşim ve ben vardık. Kardeşim hayvancılık yaptığı için refakat süreçlerinin hiçbirine dahil olamadı. 23 gün hastanede kaldı. Bunun 16 gününde 24 saat kesinitisiz yanında ben vardım. Kalan 7 günün 4ü yoğun bakımda geçti zaten kalan 3ünde ben gündüz işe gittim akşamları yine eşimle yanındaydık, kalan zamanlarında halam ilgilendi. Bu süreçte 9 ve 13 yaşında olan iki evladım evde neredeyse yalnız yaşadı çünkü eşim de işten dönüp çocukları doyurduktan sonra yanımıza uğruyordu. Sağlığı yerine gelsin diye maddi manevi ne gerekirse yaptık. Tabi biz bunları yaparken o bana eziyet etme konusunda elinden ne gelirse yaptı. Sorun çıkarmasın çabuk iyileşsin diye günde 300mg antidepresan dayadılar yine beni dinlememek için direndi. Birkaç gün işe gitmem gerektiği için gelinimizi refakatçi olarak çağırmam gerekti. Duyunca kıyameti kopardı “GENCECİK GELİNCİĞİMİ hastanelere sokamam” dedi yüzüme karşı (gencecik gelinciği 37 yaşında, elinden her iş gelir beceriklidir de sağ olsun, öyle cahil safçana falan değil yani, bir de epitopu 3 gün öyle bir hafta falan değil. O sürede ben işe gideceğim sonra yine devralacağım refakati) tabi bu durumda ben delirdim “20 gündür gecem gündüzüm burada geçti, çocuklarımın yüzüne hasretim ben insan değil miyim? Gencecik dediğin GELİNCİĞİN gözü açılmadık sığırcık yavrusu mu?” diye bağırdım. Sözde sustu ama bu defa da hemşireleri örgütlemeye çalışmış GELİNCİĞİ gelmesin diye. Oğlu torunları yalnız kalırmış olmazmış. Benimkiler sokak köpeği zaten evlat olmak ne hadlerine.
Kavga dövüş hastaneden çıkmayı başardık, gelinciği geldi tabi hiç gocunmadan, zaten süreç boyunca hep aradılar “bir telefonun yeter geliriz” diye. Aynı bahçede yaşadıklarından ve asıl sorumluluk hep onlarda olduğundan mecbur kalmadan çağırmadım. Halâ dikişleri olduğundan ve doktor 3 günde bir kontrole çağırdığından köye göndermedim, bacağından yüzüne deri kas ve damar nakli yapıldığından yüzü dışında bacağında da 40 civarı dikişi vardı ve hafif enfeksiyonluydu. Sürekli pansuman yapıyordum. Bu süreçte de laflarıyla yerden yere vurdu bizi. Deprem ve seçim dönemlerinde olduğumuzdan gündem ve siyasi görüşlerimiz üzerinden yapılan hakaretler ayrı, oğlumu tetikçi yetiştirdiğimizi bile söyledi. (karı koca öğretmeniz vatanımız için elalemin evladını yetiştiriyoruz ama çocuğumuz etikçi olacakmış, sırf sosyal demokrat olup eleştiri yaptığımız için) Polisken öğrendiği bütün beyin yıkama taktiklerini denedi üzerimizde, psikolojik şiddetin dibini gördük. Kimi zaman “he” diyerek kimi zaman karşılık vererek cinnet geçirmeden çözmeye çalıştık ama ağrımayan midem hiç geçmeden ağrır hale geldi. Yine kontrole götüreceğimiz bir gün “siz buradasınız tabi ama siz olmasanız da bizim işlerimiz yürürdü” dedi yüzümüze karşı, a kardeşimde kalırdım, b kardeşim hastanede bakardı (en genci 60 yaşında bu kardeşlerin), ben hastanede yalnız da kalırdım gibi saçma sapan laflar. Sürekli kardeşimin onun gözünde benden daha kıymetli olduğuna dair imalar. Sözü dönüp dolaştırıp kardeşim için yaptıklarına ve yapacaklarına getirmeler. Duymazdan geldik, lafı çevirdik yine döndü dolaştı aynı mevzular. Bir sabah ben yatak odasında evrak işi yaparken büyük halama telefon etti, ne konuştular bilmiyorum ama “zemheripoyraz da şu anda beni duyuyor, benim için iki evladım asla bir değil, neyseki onların arası iyi” dedi. Bunu duyunca bende film koptu.
Bunca yılda buraya yazmadığım başka onca aşağılanmaya rağmen saygımı ve mesafemi koruyup evlatlık vazifemi yapmaya çalışmışım aldığım ödüle bakın. Tek istediğim “allah razı olsun elinizden geleni yaptınız” demesiydi. Çocukluğumdan beri onca mücadeleyi verirken canım hiç bu kadar yanmamıştı. Kendini böyle vicdansızca imha etmesi çok canımı yaktı. O saatten sonra onunla mecburiyet dışında hiç konuşmadım. Ertesi gün de götürüp köyüne bıraktım. Kontrollere geliyor, randevularını alıyoruz, doktorla görüştürüyoruz evine yolluyoruz. Köye gidince de muhattap olmuyorum. Öldü benim için.
Şimdi geleyim mutfağımdaki kedere. Ben yıllarca hakkım olduğunu düşündüğüm şeyler için, evlatlık vazifelerim için, çocuklarımın aile bağları olsun diye ite kaka götürdüm bu ilişkiyi, cevval ve vurdum duymaz sayılabilecek de bir insanım, enerjim azmim hırsım asla bitmez-di. Şu an canlı bir cenaze gibiyim. Mutlu olamıyorum, hayattan zevk alamıyorum, elimi kolumu oynatıp hayat düzenimi sürdürmek için resmen kendimi zorluyorum. Ben zaten sevilmeyen evlat olduğumu biliyordum, hiç de umursamıyordum çünkü mükemmel bir çekirdek ailem var. Şart mıydı bunu duymam, neyin intikamını aldı bu adam benden, yaşama sevincimi neden aldı elimden. Başa çıkamıyorum bu duyguyla. Psikolojik destek almak istiyorum aslında ama bunlar bir başkasına nasıl anlatılır, tekrar tekrar yaşamaya nasıl dayanılır bilmiyorum. Ban affet mantıklı gerekçe bul diyecekler ne affedebilirim ne de mantıklı bir açıklama beni tatmin edecek. Nefret ediyorum ebeveynlerimden. Ben nasıl eski ben olacağım bilmiyorum.
Allah razı olsun abla, çok iyi geldi yazdıkların.
ZemheriPoyraz yaşadıklarına çok üzüldüm gerçekten. Ama senin çok sağlam bir kişiliğin var. Samimi söylüyorum şu KK'da kişiliğini beğendiğin 5 kişiyi bir elinin parmaklarında say deseler onlardan biri şüphesiz sen olursun. Ne yaşamışsan sana iyi gelmiş öyle düşün. Bazı şeyleri değiştiremeyiz ama nasıl baş edeceğimiz, nasıl tepki vereceğimiz ve eldeki malzeme ile ne yapabileceğimiz tamamen bize bağlı ve sen gerçekten çok olgunlaşmışsın yaşadıklarınla. Bir zamanlar elbette annenin ve babanın sevgisine muhtaçtın ama senin artık onlara ihtiyacın yok. Kendi evlatların var, onların şimdi senin sevgine ihtiyaçları var ve sen onlara çok güzel annelik ediyorsun...
Aynı durumdayız biliyor musun eşimin ailesindeki samimiyeti gördükçe daha çok üzüldüm. Benimkilerden hayır olmadığını bildiğimden öz gibi benimsedim hepsini, öyle teselli bulmaya çalışıyorum. Bi kardeşim var işte aklı başında, onunla hoş tutmaya çalışıyoruz birbirimizi.
Dusunuyorum da öz evladı degıl mısın acaba?Selam hanımlar,
İç dökmeye geldim. Ne kadar uzun olacak şu an için bilmiyorum. Gözü korkacak olanlar hiç başlamasın. Aslında okumasanız da olur, benim anlatmam lazım. Öyle çok atraksiyonlu, aşk, nefret, aldatılma içeren bir konu değil. Yaşı bana yakın olanlar bilir İclal Aydının görüntülü sözcüklerinde bir cümle vardı “mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum” diye. Çok içime dokunmuştu o zamanlar, halbuki daha 20 yaşında bile değildim duyduğumda.
Bütün derdim kök ailemle. Sevilmeyen evlat olduğumun yüzüme vurulmasını kaldıramıyorum artık.
Annenle ilgili eski bir konum var zaten profilim açık olduğundan isteyen bakabilir. Tek derdim annem değilmiş meğersem, aslında babam da beni asla insan yerine koymamış ve ben bunu yıllarca görmezden gelmeyi başarmışım çünkü annemle cebelleşmekten babama bakamıyormuşum bile. Oturup düşündüğümde meslek sahibi olana kadar hep sığıntı gibi yaşamış olduğumu farkediyorum. Neresinden anlatacağımı da bilmiyorum aslında, zaten ağlayarak yazıyorum çünkü şu an en büyük ihtiyacım ağlamak.
Önce babamdan bahsedeyim. Kendisi emekli polis, ben ortaokulu bitirdiğim yıl emekli oldu ve köyüne taşındık. Hayvancılık yapmaya başladı. Maddi sıkıntısı olacak durumda bir adam kesinlikle değildi. Tarlası arazisi zaten babadan kalma. Babam bizi hep pohpohlar görünürdü ama aslında hep görmezden gelirmiş. Anne olduktan kocamın babalığını ve başka aileleri gördükten sonra anladım bunu. Ayağıma yılda bir defa ayakkabı alınırdı mesela ve onun eskidiğini kimse farketmezdi. Lise öğrencisiydim arkadaşlarımın cebinde hep harçlıkları olurken benim uç alacak param bile olmazdı. Bu durumun farkına varıp babamdan düzenli harçlık istediğimde “gerekirse veririz” dedi ama asla gerektiğini düşünmedi. Kardeşim liseye başladığı yıl ben üniversiteyi kazandım, (hiç dersaneye gitmeden ve babamdan 1 test kitabı bile istemeden, eğitim fakültelerinin kapanın elinde kaldığı mezunların beklemeden atandığı dönemlerde Türkçe öğretmenliği kazandım) üniversiteden geldiğim ilk tatilde kardeşime düzenli harçlık verildiğini ve eve bir cep telefonu alındığını, bu cep telefonunun kardeşimin cebinde okula gidip geldiğini öğrendim (2000 yılı). Bana da alın dediğimde “ihtiyacın yok, yurtta telefon var” cevabını aldım. “onun ne işine yarıyor?” diye sorduğumda “hava atıyor arkadaşlarına” dedi. “ben üniversite öğrencisiyim, bütün arkadaşlarımda telefon var bir tek bende yok” dediğimde suratı düştü. O yaz tatil için eve geldiğimde öğrenim kredim karşılığında kardeşimin “hava attığı” telefonu bana vermelerini sağlayabildim. Kardeşime gidip yenisini aldı. Bir sonraki yaz eve gittiğimde kardeşimin elinde 4. Telefon vardı. Madem bu kadar telefon değiştiriyorsunuz bana da bir 3310 alın dedim, sırıttı babam ama “tabi kızım biraz da senin gönlün olsun” demedi. Kısa bir süre sonra elinde bir 3310 kutusuyla girdi eve, gözlerime inanamadım. Sevinecek oldum ama telefonun kardeşime alındığını öğrendim. Yalan söylemeyeceğim ağzıma geleni saydım ve o yazın öğrenim kredisini kendilerine hediye ederek o 3310u onlardan satın aldım. Ünvde olduğum 4 yıl boyunca ne harçlığıma bir kuruş zam yapıldı ne de yetiyor mu diye soruldu. Ünv bitti. İlk atamaya yetişemedim şubat atamasına kadar evde beklemek zorunda kaldım, bir ihtiyacın var mı diye soran olmadı. Atandım, cebime şimdinin 5bin lirası gibi bir para koyup elime valizimi verip gönderdi beni atandığım şehre. Bir daha ne arayan ne soran. Haftada bir annemle konuşuyorum havadan sudan onda da ben arıyorum sürekli.
Atamamın senesi bile olmadan kardeşim kız kaçırdı. Babam düğün yapmak için tarla sattı gelinimizin kollarına bilezikler dizildi. Dört dörtlük ev düzüldü. Bunlar yapılırken de kesinlikle gocunulmadı feda olsun gelineme dendi. Hatta ben o dönemki öğretmen kampanyasından faydalanıp bilgisayar aldım diye yemediğim laf da kalmadı. Düğüne kredi çekememişim borca girmişim diye. Kapıda bekleyen bir öğrenim kredisi borcumun varlığı kimsenin umurunda olmadı tabi.
Doğu görevi vaktim geldi, aldım başımı gittim. Yine ne yaptın ne ettin diyenim yok. Hatta giderken tenbihledi “evleneceğin adamı bulursan bizi elle pazarlığa oturtma, konuş anlaş bize bir düğün yapmak kalsın”.
Kısmette varmış, gerçekten evleneceğim adamı buldum, tanıştırdım. Memleket ve ırkından dolayı beğenmedi zat-ı şahaneleri, olmasın dedi ama kararlı olduğumu görünce kendi halime bırakmaya mecbur oldu. Ama bunu burnumuzdan da fitil fitil getirdi. İstemeye geldiler istemelerine fırsat vermeden “verdim gitti” deyip gelen misafirlerle bütün gece siyaset konuştu. Düğün vakti geldi, davetiye basıp bıraktık dağıtsınlar diye. Düğün nasıl olsa bayramda, herkes köyde olacak dağıtmaya gerek yok deyip dağıtmamış düğünü yapmaya gittiğimizde öğrendik. Hamile kaldım, siz çocuk bakamazsınız o kapasite sizde yok dedi. Yıllarca böyle devam etti bu, asla lafın altında kalmadım, kocama laf söylemelerine izin vermedim. Hep bir savaş halindeydik.
Evliliğimin 5. Yılında benim memlekete tayin olmayı başardık. Onlarla aynı ilçeye değil tabi, il merkezine geldik. Beğenmedikleri eşim her işlerine koştu, ben koştum. Bütün doktor randevuları bizim elimizden geçti. Yeri geldi köyden il merkezindeki hastaneye zorlanmadan gelsinler diye taksi görevi bile yaptık. Cennet ebeveynlerin ayağının altında ya, elimizden gelen hizmeti eksik etmedik. Kendimizi beğendiremedik o ayrı ama mesafeli bir şekilde ihtiyaç duydukları her işlerine koştuk. Eşim kendi için tenezzül edip kullanmayacağı dostlarını onların tedavi işleri için torpil olarak kullandı.
Bu yıl babamın cilt kanseri olduğunu öğrendik. Biopsisinden ameliyat sürecine nekahat dönemine kadar her şeyinde eşim ve ben vardık. Kardeşim hayvancılık yaptığı için refakat süreçlerinin hiçbirine dahil olamadı. 23 gün hastanede kaldı. Bunun 16 gününde 24 saat kesinitisiz yanında ben vardım. Kalan 7 günün 4ü yoğun bakımda geçti zaten kalan 3ünde ben gündüz işe gittim akşamları yine eşimle yanındaydık, kalan zamanlarında halam ilgilendi. Bu süreçte 9 ve 13 yaşında olan iki evladım evde neredeyse yalnız yaşadı çünkü eşim de işten dönüp çocukları doyurduktan sonra yanımıza uğruyordu. Sağlığı yerine gelsin diye maddi manevi ne gerekirse yaptık. Tabi biz bunları yaparken o bana eziyet etme konusunda elinden ne gelirse yaptı. Sorun çıkarmasın çabuk iyileşsin diye günde 300mg antidepresan dayadılar yine beni dinlememek için direndi. Birkaç gün işe gitmem gerektiği için gelinimizi refakatçi olarak çağırmam gerekti. Duyunca kıyameti kopardı “GENCECİK GELİNCİĞİMİ hastanelere sokamam” dedi yüzüme karşı (gencecik gelinciği 37 yaşında, elinden her iş gelir beceriklidir de sağ olsun, öyle cahil safçana falan değil yani, bir de epitopu 3 gün öyle bir hafta falan değil. O sürede ben işe gideceğim sonra yine devralacağım refakati) tabi bu durumda ben delirdim “20 gündür gecem gündüzüm burada geçti, çocuklarımın yüzüne hasretim ben insan değil miyim? Gencecik dediğin GELİNCİĞİN gözü açılmadık sığırcık yavrusu mu?” diye bağırdım. Sözde sustu ama bu defa da hemşireleri örgütlemeye çalışmış GELİNCİĞİ gelmesin diye. Oğlu torunları yalnız kalırmış olmazmış. Benimkiler sokak köpeği zaten evlat olmak ne hadlerine.
Kavga dövüş hastaneden çıkmayı başardık, gelinciği geldi tabi hiç gocunmadan, zaten süreç boyunca hep aradılar “bir telefonun yeter geliriz” diye. Aynı bahçede yaşadıklarından ve asıl sorumluluk hep onlarda olduğundan mecbur kalmadan çağırmadım. Halâ dikişleri olduğundan ve doktor 3 günde bir kontrole çağırdığından köye göndermedim, bacağından yüzüne deri kas ve damar nakli yapıldığından yüzü dışında bacağında da 40 civarı dikişi vardı ve hafif enfeksiyonluydu. Sürekli pansuman yapıyordum. Bu süreçte de laflarıyla yerden yere vurdu bizi. Deprem ve seçim dönemlerinde olduğumuzdan gündem ve siyasi görüşlerimiz üzerinden yapılan hakaretler ayrı, oğlumu tetikçi yetiştirdiğimizi bile söyledi. (karı koca öğretmeniz vatanımız için elalemin evladını yetiştiriyoruz ama çocuğumuz etikçi olacakmış, sırf sosyal demokrat olup eleştiri yaptığımız için) Polisken öğrendiği bütün beyin yıkama taktiklerini denedi üzerimizde, psikolojik şiddetin dibini gördük. Kimi zaman “he” diyerek kimi zaman karşılık vererek cinnet geçirmeden çözmeye çalıştık ama ağrımayan midem hiç geçmeden ağrır hale geldi. Yine kontrole götüreceğimiz bir gün “siz buradasınız tabi ama siz olmasanız da bizim işlerimiz yürürdü” dedi yüzümüze karşı, a kardeşimde kalırdım, b kardeşim hastanede bakardı (en genci 60 yaşında bu kardeşlerin), ben hastanede yalnız da kalırdım gibi saçma sapan laflar. Sürekli kardeşimin onun gözünde benden daha kıymetli olduğuna dair imalar. Sözü dönüp dolaştırıp kardeşim için yaptıklarına ve yapacaklarına getirmeler. Duymazdan geldik, lafı çevirdik yine döndü dolaştı aynı mevzular. Bir sabah ben yatak odasında evrak işi yaparken büyük halama telefon etti, ne konuştular bilmiyorum ama “zemheripoyraz da şu anda beni duyuyor, benim için iki evladım asla bir değil, neyseki onların arası iyi” dedi. Bunu duyunca bende film koptu.
Bunca yılda buraya yazmadığım başka onca aşağılanmaya rağmen saygımı ve mesafemi koruyup evlatlık vazifemi yapmaya çalışmışım aldığım ödüle bakın. Tek istediğim “allah razı olsun elinizden geleni yaptınız” demesiydi. Çocukluğumdan beri onca mücadeleyi verirken canım hiç bu kadar yanmamıştı. Kendini böyle vicdansızca imha etmesi çok canımı yaktı. O saatten sonra onunla mecburiyet dışında hiç konuşmadım. Ertesi gün de götürüp köyüne bıraktım. Kontrollere geliyor, randevularını alıyoruz, doktorla görüştürüyoruz evine yolluyoruz. Köye gidince de muhattap olmuyorum. Öldü benim için.
Şimdi geleyim mutfağımdaki kedere. Ben yıllarca hakkım olduğunu düşündüğüm şeyler için, evlatlık vazifelerim için, çocuklarımın aile bağları olsun diye ite kaka götürdüm bu ilişkiyi, cevval ve vurdum duymaz sayılabilecek de bir insanım, enerjim azmim hırsım asla bitmez-di. Şu an canlı bir cenaze gibiyim. Mutlu olamıyorum, hayattan zevk alamıyorum, elimi kolumu oynatıp hayat düzenimi sürdürmek için resmen kendimi zorluyorum. Ben zaten sevilmeyen evlat olduğumu biliyordum, hiç de umursamıyordum çünkü mükemmel bir çekirdek ailem var. Şart mıydı bunu duymam, neyin intikamını aldı bu adam benden, yaşama sevincimi neden aldı elimden. Başa çıkamıyorum bu duyguyla. Psikolojik destek almak istiyorum aslında ama bunlar bir başkasına nasıl anlatılır, tekrar tekrar yaşamaya nasıl dayanılır bilmiyorum. Ban affet mantıklı gerekçe bul diyecekler ne affedebilirim ne de mantıklı bir açıklama beni tatmin edecek. Nefret ediyorum ebeveynlerimden. Ben nasıl eski ben olacağım bilmiyorum.
Zemheri daha ilk paragrafları okurken kardeşi erkek mi diye aklımdan geçirdim ki erkekmiş:) Aileniz erkek evlat bağımlısı, bundan sonra da bunu değiştiremezsiniz maalesef.Ban affet mantıklı gerekçe bul diyecekler ne affedebilirim ne de mantıklı bir açıklama beni tatmin edecek. Nefret ediyorum ebeveynlerimden. Ben nasıl eski ben olacağım bilmiyorum.
Evlatlık olmadığım kesin maalesef.Dusunuyorum da öz evladı degıl mısın acaba?
Olamaz mı?
Bu arada anneniz bu işin neresinde?
Ayrıca yerinizde olsam hastane randevusuyla bılmem nesıyle o son sözden sonra ılgılenmezdım
Esini bu kadar ezdirmeye hakkın yok bence
Cocuklarınıda gözardı etmıssın tamamen hatalısın zemheri
Çok sağ ol sevgili mune, vicdanım son derece rahat, tıbbi bakımı konusunda bile bir hemşire kadar başarılıydım. Sağlık konusunda bilgi birikimim iyidir. Bundan sonra iki yabancıyız, en uygun zamanda bunu kendisi de öğrenecek.Zemheri daha ilk paragrafları okurken kardeşi erkek mi diye aklımdan geçirdim ki erkekmiş:) Aileniz erkek evlat bağımlısı, bundan sonra da bunu değiştiremezsiniz maalesef.
Ben affedin demeyeceğim, aman efendim ölümlü dünya anne babadır sonuçta, hastalanmış da söylediklerini yaptıklarını görmezden gelin de demeyeceğim, cennet annelerin ayakları altındadır lafına da inanmıyorum o söz olsa olsa anne babalığı hakkıyla yapanlar için geçerli olabilir.
Siz bence vicdanınız rahat mı, elinizden geleni yaptınız mı bir muhasebesini yapın, ben evlat olarak bugüne kadar onca haksızlığa rağmen elimden geleni yaptım diyorsanız bundan sonra hastane işlerine de karışmayın fazla da muhatap olmayın, vicdan boyutuna girdim çünkü burada anne baba sorunlarını okuduğum her arkadaşımın yaşadıkları haksızlıklara rağmen vicdanlarına oynandığı için bir türlü rest çekemediklerini ve sil baştan başa dönüp hep aynı şeyleri yaşadıklarını gördüm, vicdanınız rahatsa bu duygunuza oynanmasına izin vermeyin ve iletişimi de ilgilenmeyi de minimum seviyeye indirin, ki zaten babanız sen olmasan da x kardeşim de kalırdım, o öyle yapardı bu böyle yapardı demiş, bırakın kardeşleri ve oğulcuğu ilgilensin, siz eşiniz ve çocuklarınıza odaklanın ve mutlaka uzman desteği alın içinizi dökmek yılların birikmişliğini anlatıp rahatlamak, geçmişi ve bugüne kadar yaşananları, ruhunuzda açılan yaraları telafi etmez belki ama en azından kendinizi daha iyi hissedersiniz.
Siz gayet iyi bir evlat olmuşsunuz çok iyi bir eş ve anne olduğunuza da eminim, kusura bakılmasın ama anne babanız sizi hak etmiyor eşiniz gibi bir damadı da hak etmiyorlar, sizin yaşanmışlıklarınızda artık telafi edilecek bir yan kalmamış ama ebeveyn-evlat sorunlarında ebeveynlerle evlatlar aralarındaki sıkıntıyı tolere edebilir lakin gelin/damat tolere etmek zorunda değil, buna rağmen eşiniz birçok damattan çok daha anlayışlı olmuş, hem kendiniz hem eşiniz ve çocuklarınız için bu sağlıksız ilişkiyi sürdürmemek daha iyi, o yüzden bence doğru bir karar verdinizÇok sağ ol sevgili mune, vicdanım son derece rahat, tıbbi bakımı konusunda bile bir hemşire kadar başarılıydım. Sağlık konusunda bilgi birikimim iyidir. Bundan sonra iki yabancıyız, en uygun zamanda bunu kendisi de öğrenecek.