- 9 Şubat 2010
- 17.837
- 39.781
-
- Konu Sahibi ZemheriPoyraz
- #61
Onaylarını almak için paralamıyorum aslında sadece ben ilgilenmediğim için ölmelerini kaldıramayacağım onlar da bunu kötüye kullanıyor.Bazen kök aile olsa da mesafeli olmak zorundayız.
İnsanlar genelde aldığını değil verdiğini çok sever.
Değersizlik bir çok hastalığın temel sebebidir.
Ne güzel aileniz varmış, eşinize çocuklarınıza odaklansanıza, kaç yaşına geldiniz hala onların onayını almak için kendinizi paralıyorsunuz. Neden??
Selam hanımlar,
İç dökmeye geldim. Ne kadar uzun olacak şu an için bilmiyorum. Gözü korkacak olanlar hiç başlamasın. Aslında okumasanız da olur, benim anlatmam lazım. Öyle çok atraksiyonlu, aşk, nefret, aldatılma içeren bir konu değil. Yaşı bana yakın olanlar bilir İclal Aydının görüntülü sözcüklerinde bir cümle vardı “mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum” diye. Çok içime dokunmuştu o zamanlar, halbuki daha 20 yaşında bile değildim duyduğumda.
Bütün derdim kök ailemle. Sevilmeyen evlat olduğumun yüzüme vurulmasını kaldıramıyorum artık.
Annenle ilgili eski bir konum var zaten profilim açık olduğundan isteyen bakabilir. Tek derdim annem değilmiş meğersem, aslında babam da beni asla insan yerine koymamış ve ben bunu yıllarca görmezden gelmeyi başarmışım çünkü annemle cebelleşmekten babama bakamıyormuşum bile. Oturup düşündüğümde meslek sahibi olana kadar hep sığıntı gibi yaşamış olduğumu farkediyorum. Neresinden anlatacağımı da bilmiyorum aslında, zaten ağlayarak yazıyorum çünkü şu an en büyük ihtiyacım ağlamak.
Önce babamdan bahsedeyim. Kendisi emekli polis, ben ortaokulu bitirdiğim yıl emekli oldu ve köyüne taşındık. Hayvancılık yapmaya başladı. Maddi sıkıntısı olacak durumda bir adam kesinlikle değildi. Tarlası arazisi zaten babadan kalma. Babam bizi hep pohpohlar görünürdü ama aslında hep görmezden gelirmiş. Anne olduktan kocamın babalığını ve başka aileleri gördükten sonra anladım bunu. Ayağıma yılda bir defa ayakkabı alınırdı mesela ve onun eskidiğini kimse farketmezdi. Lise öğrencisiydim arkadaşlarımın cebinde hep harçlıkları olurken benim uç alacak param bile olmazdı. Bu durumun farkına varıp babamdan düzenli harçlık istediğimde “gerekirse veririz” dedi ama asla gerektiğini düşünmedi. Kardeşim liseye başladığı yıl ben üniversiteyi kazandım, (hiç dersaneye gitmeden ve babamdan 1 test kitabı bile istemeden, eğitim fakültelerinin kapanın elinde kaldığı mezunların beklemeden atandığı dönemlerde Türkçe öğretmenliği kazandım) üniversiteden geldiğim ilk tatilde kardeşime düzenli harçlık verildiğini ve eve bir cep telefonu alındığını, bu cep telefonunun kardeşimin cebinde okula gidip geldiğini öğrendim (2000 yılı). Bana da alın dediğimde “ihtiyacın yok, yurtta telefon var” cevabını aldım. “onun ne işine yarıyor?” diye sorduğumda “hava atıyor arkadaşlarına” dedi. “ben üniversite öğrencisiyim, bütün arkadaşlarımda telefon var bir tek bende yok” dediğimde suratı düştü. O yaz tatil için eve geldiğimde öğrenim kredim karşılığında kardeşimin “hava attığı” telefonu bana vermelerini sağlayabildim. Kardeşime gidip yenisini aldı. Bir sonraki yaz eve gittiğimde kardeşimin elinde 4. Telefon vardı. Madem bu kadar telefon değiştiriyorsunuz bana da bir 3310 alın dedim, sırıttı babam ama “tabi kızım biraz da senin gönlün olsun” demedi. Kısa bir süre sonra elinde bir 3310 kutusuyla girdi eve, gözlerime inanamadım. Sevinecek oldum ama telefonun kardeşime alındığını öğrendim. Yalan söylemeyeceğim ağzıma geleni saydım ve o yazın öğrenim kredisini kendilerine hediye ederek o 3310u onlardan satın aldım. Ünvde olduğum 4 yıl boyunca ne harçlığıma bir kuruş zam yapıldı ne de yetiyor mu diye soruldu. Ünv bitti. İlk atamaya yetişemedim şubat atamasına kadar evde beklemek zorunda kaldım, bir ihtiyacın var mı diye soran olmadı. Atandım, cebime şimdinin 5bin lirası gibi bir para koyup elime valizimi verip gönderdi beni atandığım şehre. Bir daha ne arayan ne soran. Haftada bir annemle konuşuyorum havadan sudan onda da ben arıyorum sürekli.
Atamamın senesi bile olmadan kardeşim kız kaçırdı. Babam düğün yapmak için tarla sattı gelinimizin kollarına bilezikler dizildi. Dört dörtlük ev düzüldü. Bunlar yapılırken de kesinlikle gocunulmadı feda olsun gelineme dendi. Hatta ben o dönemki öğretmen kampanyasından faydalanıp bilgisayar aldım diye yemediğim laf da kalmadı. Düğüne kredi çekememişim borca girmişim diye. Kapıda bekleyen bir öğrenim kredisi borcumun varlığı kimsenin umurunda olmadı tabi.
Doğu görevi vaktim geldi, aldım başımı gittim. Yine ne yaptın ne ettin diyenim yok. Hatta giderken tenbihledi “evleneceğin adamı bulursan bizi elle pazarlığa oturtma, konuş anlaş bize bir düğün yapmak kalsın”.
Kısmette varmış, gerçekten evleneceğim adamı buldum, tanıştırdım. Memleket ve ırkından dolayı beğenmedi zat-ı şahaneleri, olmasın dedi ama kararlı olduğumu görünce kendi halime bırakmaya mecbur oldu. Ama bunu burnumuzdan da fitil fitil getirdi. İstemeye geldiler istemelerine fırsat vermeden “verdim gitti” deyip gelen misafirlerle bütün gece siyaset konuştu. Düğün vakti geldi, davetiye basıp bıraktık dağıtsınlar diye. Düğün nasıl olsa bayramda, herkes köyde olacak dağıtmaya gerek yok deyip dağıtmamış düğünü yapmaya gittiğimizde öğrendik. Hamile kaldım, siz çocuk bakamazsınız o kapasite sizde yok dedi. Yıllarca böyle devam etti bu, asla lafın altında kalmadım, kocama laf söylemelerine izin vermedim. Hep bir savaş halindeydik.
Evliliğimin 5. Yılında benim memlekete tayin olmayı başardık. Onlarla aynı ilçeye değil tabi, il merkezine geldik. Beğenmedikleri eşim her işlerine koştu, ben koştum. Bütün doktor randevuları bizim elimizden geçti. Yeri geldi köyden il merkezindeki hastaneye zorlanmadan gelsinler diye taksi görevi bile yaptık. Cennet ebeveynlerin ayağının altında ya, elimizden gelen hizmeti eksik etmedik. Kendimizi beğendiremedik o ayrı ama mesafeli bir şekilde ihtiyaç duydukları her işlerine koştuk. Eşim kendi için tenezzül edip kullanmayacağı dostlarını onların tedavi işleri için torpil olarak kullandı.
Bu yıl babamın cilt kanseri olduğunu öğrendik. Biopsisinden ameliyat sürecine nekahat dönemine kadar her şeyinde eşim ve ben vardık. Kardeşim hayvancılık yaptığı için refakat süreçlerinin hiçbirine dahil olamadı. 23 gün hastanede kaldı. Bunun 16 gününde 24 saat kesinitisiz yanında ben vardım. Kalan 7 günün 4ü yoğun bakımda geçti zaten kalan 3ünde ben gündüz işe gittim akşamları yine eşimle yanındaydık, kalan zamanlarında halam ilgilendi. Bu süreçte 9 ve 13 yaşında olan iki evladım evde neredeyse yalnız yaşadı çünkü eşim de işten dönüp çocukları doyurduktan sonra yanımıza uğruyordu. Sağlığı yerine gelsin diye maddi manevi ne gerekirse yaptık. Tabi biz bunları yaparken o bana eziyet etme konusunda elinden ne gelirse yaptı. Sorun çıkarmasın çabuk iyileşsin diye günde 300mg antidepresan dayadılar yine beni dinlememek için direndi. Birkaç gün işe gitmem gerektiği için gelinimizi refakatçi olarak çağırmam gerekti. Duyunca kıyameti kopardı “GENCECİK GELİNCİĞİMİ hastanelere sokamam” dedi yüzüme karşı (gencecik gelinciği 37 yaşında, elinden her iş gelir beceriklidir de sağ olsun, öyle cahil safçana falan değil yani, bir de epitopu 3 gün öyle bir hafta falan değil. O sürede ben işe gideceğim sonra yine devralacağım refakati) tabi bu durumda ben delirdim “20 gündür gecem gündüzüm burada geçti, çocuklarımın yüzüne hasretim ben insan değil miyim? Gencecik dediğin GELİNCİĞİN gözü açılmadık sığırcık yavrusu mu?” diye bağırdım. Sözde sustu ama bu defa da hemşireleri örgütlemeye çalışmış GELİNCİĞİ gelmesin diye. Oğlu torunları yalnız kalırmış olmazmış. Benimkiler sokak köpeği zaten evlat olmak ne hadlerine.
Kavga dövüş hastaneden çıkmayı başardık, gelinciği geldi tabi hiç gocunmadan, zaten süreç boyunca hep aradılar “bir telefonun yeter geliriz” diye. Aynı bahçede yaşadıklarından ve asıl sorumluluk hep onlarda olduğundan mecbur kalmadan çağırmadım. Halâ dikişleri olduğundan ve doktor 3 günde bir kontrole çağırdığından köye göndermedim, bacağından yüzüne deri kas ve damar nakli yapıldığından yüzü dışında bacağında da 40 civarı dikişi vardı ve hafif enfeksiyonluydu. Sürekli pansuman yapıyordum. Bu süreçte de laflarıyla yerden yere vurdu bizi. Deprem ve seçim dönemlerinde olduğumuzdan gündem ve siyasi görüşlerimiz üzerinden yapılan hakaretler ayrı, oğlumu tetikçi yetiştirdiğimizi bile söyledi. (karı koca öğretmeniz vatanımız için elalemin evladını yetiştiriyoruz ama çocuğumuz etikçi olacakmış, sırf sosyal demokrat olup eleştiri yaptığımız için) Polisken öğrendiği bütün beyin yıkama taktiklerini denedi üzerimizde, psikolojik şiddetin dibini gördük. Kimi zaman “he” diyerek kimi zaman karşılık vererek cinnet geçirmeden çözmeye çalıştık ama ağrımayan midem hiç geçmeden ağrır hale geldi. Yine kontrole götüreceğimiz bir gün “siz buradasınız tabi ama siz olmasanız da bizim işlerimiz yürürdü” dedi yüzümüze karşı, a kardeşimde kalırdım, b kardeşim hastanede bakardı (en genci 60 yaşında bu kardeşlerin), ben hastanede yalnız da kalırdım gibi saçma sapan laflar. Sürekli kardeşimin onun gözünde benden daha kıymetli olduğuna dair imalar. Sözü dönüp dolaştırıp kardeşim için yaptıklarına ve yapacaklarına getirmeler. Duymazdan geldik, lafı çevirdik yine döndü dolaştı aynı mevzular. Bir sabah ben yatak odasında evrak işi yaparken büyük halama telefon etti, ne konuştular bilmiyorum ama “zemheripoyraz da şu anda beni duyuyor, benim için iki evladım asla bir değil, neyseki onların arası iyi” dedi. Bunu duyunca bende film koptu.
Bunca yılda buraya yazmadığım başka onca aşağılanmaya rağmen saygımı ve mesafemi koruyup evlatlık vazifemi yapmaya çalışmışım aldığım ödüle bakın. Tek istediğim “allah razı olsun elinizden geleni yaptınız” demesiydi. Çocukluğumdan beri onca mücadeleyi verirken canım hiç bu kadar yanmamıştı. Kendini böyle vicdansızca imha etmesi çok canımı yaktı. O saatten sonra onunla mecburiyet dışında hiç konuşmadım. Ertesi gün de götürüp köyüne bıraktım. Kontrollere geliyor, randevularını alıyoruz, doktorla görüştürüyoruz evine yolluyoruz. Köye gidince de muhattap olmuyorum. Öldü benim için.
Şimdi geleyim mutfağımdaki kedere. Ben yıllarca hakkım olduğunu düşündüğüm şeyler için, evlatlık vazifelerim için, çocuklarımın aile bağları olsun diye ite kaka götürdüm bu ilişkiyi, cevval ve vurdum duymaz sayılabilecek de bir insanım, enerjim azmim hırsım asla bitmez-di. Şu an canlı bir cenaze gibiyim. Mutlu olamıyorum, hayattan zevk alamıyorum, elimi kolumu oynatıp hayat düzenimi sürdürmek için resmen kendimi zorluyorum. Ben zaten sevilmeyen evlat olduğumu biliyordum, hiç de umursamıyordum çünkü mükemmel bir çekirdek ailem var. Şart mıydı bunu duymam, neyin intikamını aldı bu adam benden, yaşama sevincimi neden aldı elimden. Başa çıkamıyorum bu duyguyla. Psikolojik destek almak istiyorum aslında ama bunlar bir başkasına nasıl anlatılır, tekrar tekrar yaşamaya nasıl dayanılır bilmiyorum. Ban affet mantıklı gerekçe bul diyecekler ne affedebilirim ne de mantıklı bir açıklama beni tatmin edecek. Nefret ediyorum ebeveynlerimden. Ben nasıl eski ben olacağım bilmiyorum.
Başkalarına da yazdım ama sana da yazayım ben ilgilenmediğim için ölmelerini istemiyorum, muhtaçlar ama burunları da kaf dağında buna deliriyorum zaten. Beni sevmediğini biliyorum zaten gözüme sokmana ne gerek var. Duyunca koyuyor insana.Bu arada bunlara ölürken su istese vermem öyle de domuzum tuttu mu tutar, sen niye bu kadar vericisin bilmiyorum
Hakikaten eskitiyorlar. Kocamın eskitemediği kadar eskitti beni babam. Ben de sizin yazdıklarınızı okurken ağlıyorum. Bilmekle duymak kesinlikle aynı değil, sesi hala çınlıyor kulağımda atlatamıyorumO kadar agladim ki okurken. "Baban eskitir herseyi kizim" kismini cok net yasamissin. Biseyi bilmek baskaaa duymak baska. Bildiginde hep yanlis anliyorum niyetleri o degil gordukleri bu kadar ayri yerlerden bakiyoruz diyosun kendine. Ama duydugunda saf kotulugu anliyosun. Ebeveynlerin actigi yarayi kimse kapatamiyo malesef. Kalbimi cok acittin zemheripoyraz. Umarim biz paylastikca seninki azalir
Bir gün o kadar delirtti ki 'ben p.ç miyim neden böyle yapıyorsun' diye bağırdım. Çok bozuldu, onu yanlış tanımışmışım. Ama bir süre sonra da kulağım duya duya o konuşmayı yaptı işte. Daha da hesap soracak hali bulamadım kendimde. Çünkü ne kadar ağır konuşursam konuşayım kendini sorgulayıp düzeltme yetisi yok, o kusursuz ben yanlış tanıyorumOkudum ve çok üzüldüm. Bende yıllardır babamla görüşmüyorum. Bizimki daha karmaşık aslında sevgi eksikliğinden çok büyük hatalar var, ben hep dik durdum ve o dönem çok sorun yokmuş sevgi gören tarafmisim
Ama kardesim asla o sevgiyi ışığı alamadı. Sonrasında yıllar önce bagi tamamen kopardik. Bu kdr dik durmasam belki hala ucundan hayatımızda olurdu. Hatta ise başladığımda amirden bir barıştırma tepkisi beklemiştim, ortam ve o bunu yapacak gibiydi. Yapmadı mutlaka arastirdi içine sinmedi.
Ben içimde ne varsa döktüm açık açık tek tek sordum o zaman annemi çok üzmüştür evden koymuştum unive hazirlandigim seneydi. Ertesi gün dershane kapısına geldi. Tek tek sordum bana verdiği ama kardeşimden esirgedigi ilgiyi bile sordum tek kelime etmeden ağlamıştı sonra çantamı alıp çıkmıştım bir daha da kardeşim ve annem gorusse de ben çok muhattap olmadım. En son kardeşimi yolda görmüş selam bile vermemiş kardeşim yanına gidiyormuş. Oda geçte olsa vazgeçti içi yaralıdır ama. Ben anneme bağlıyorum iç dünyamı, çok keyifli geçirdik, eksiklikle barıştım sanırım.
Evlendiğim yıl vasi kararı düştü, mahkemelik olmuş konuda kötü bir konu. Tek tek anlatıp kesinlikle beni aramamalari gerektiğini söylemiştim hayatimdaki tek mahkeme odur 40 günlük evliydim çok üzülmüştüm o zmn. İlgilenen polisten de söz almistim asla alamayacağım dedi. Eskiden para ile baktırırim diyordum şimdi onu da vermem. Görmeyin duymayın ben bir bardak su vermem siz yine melek gibi davranıyorsunuz
Siz değerlisiniz bunu hic birsey değiştirmez unutmayın
Sen ilgilenmediğin için neden ölsün ne alaka yani anlayamadım?Onaylarını almak için paralamıyorum aslında sadece ben ilgilenmediğim için ölmelerini kaldıramayacağım onlar da bunu kötüye kullanıyor.
Ben de sana sarıldım sımsıkı. Ben ilk atamada boş yer olduğu halde kendi ilimi değil edirneyi yazdım bu şehirden çıkabilmek için, evlendikten sonra da şehrin güzelliğine yeniden aşık olup il merkezine tayin isteyip taşındık ihtiyaçları olduğunda yetişelim ama biz istemezsek bize ulaşamasınlar diye. İhtiyaçları varken ukalalık yapıyorlar. Ben buraya taşındığım ilk sene ilk kanserini yaşadı babam, teşhis eşimin ısrarla doktora götürmesiyle kondu yoksa 10 yıl önce akciğer kanserinden ölecekti zaten ama anlayana her şeyÖncelikle burdan sana sımsıkı sarılıyorum. Ben de sorunlu bir aile yapısından geliyorum. Sanirim verdigim en dogru karar 20lerimin ortasinda ipleri koparmam ve iliskimi minimuma indirmem oldu. Varsin arkamdan hayirsiz, saygisiz desinler gram umrumda degil. Ben kendi evladimdan meshulum, kimseye de yaranmaya calisamam ( ki calissam da basaramam).
Senin telefon konunu okuyunca lisede yasadigim telefon olayi aklima geldi onu da yazayim icimden ciksin. Aşırı begendigim bir telefon modeli vardi, surekli babama yalvariyorum alsin diye. Bir gun okuldan geldim calisma masamin ustunde o telefonun kutusunu gordum nasil sevindim ucuyorum adeta. Kutuyu bir actim boş. Megerse babam 150 tane telefon modeli arasindan benim istedigimi uvey anneme hediye almis. Bana da kutuyu birakarak şaka yapmak istemişler. Nerdeyse 20 sene gecti asla unutmuyorum asla affetmiyorum.
Dedi bileİşin gücün laylaylom ferhans,bazen çok sinir bozucu oluyor bu. iyi başlayıp kötü bitiriyorsun.Bu konuda da iyi ebeveynlere sahibim demezsin ya
Öyle düşünmeye çalışıyorum, çoğu zaman da ağızlarının payını verip susturuyorum ama sen benim hayatımı da kurtarsan ben oğlumu seviyorum neviinde cümleler midemi bulandırdı, ben zaten beni sev diye bakmadım sana ölme diye baktım. Siz olmasanız da bizim işimiz yürürdü diyor ukala, nah yürürdü kim bakacak sana 45 50 gün hem hastanede hem evde, hemşire titzliğinde pansumanlarla. Ama bunları da söyleyeceğim ben bu acıyla yaşayamayacağım belli oldu, yeter ki bam telime dokunsunCanım anne baba hakkı diyenler için bu yazı tam cevap nitelinde. Asırı haklısın
Şuan yasadıkların yenizama la kötü hislerin azalacaktır. Lütfen az görüş. Ve onların akıl hastası oldugunu düşün. Bence öyleler.
Yere goge koyamadigi oglu baksin. UgrasmaBaşkalarına da yazdım ama sana da yazayım ben ilgilenmediğim için ölmelerini istemiyorum, muhtaçlar ama burunları da kaf dağında buna deliriyorum zaten. Beni sevmediğini biliyorum zaten gözüme sokmana ne gerek var. Duyunca koyuyor insana.
Yordun insanları ferhan sana laf anlatmakla uğraşmıyorlar artık.Belli oluyor, bugünlerde forum baya boş.yaa tatildeler, ya da senin gibi sıcaktan uğraşamıyorlar.yoksa ne hararetli tartışmalar yaşanıyordu.o kadar uğraşıyorum, yazıyorum, reaksiyon çok düşük
Hiç duymadım araştırayım bunu sağ olunKonudan belki alakasız ve bağımsız ama aile dizimine gitmenizi tavsiye ediyorum. Kabullenmeniz açısından çok yardımcı olur. Lakin iyi araştırın bu konunun uzmanları bir elin parmağını geçmez.
Bu bayram gitmedim evlerine, yan evde kardeşim oturuyor gittim onda kaldım. Gece eşime telefon etmiş babam 'yatağınız hazır ben yatıyorum gece gelirsiniz' diye. Beni aramaya yüzü de yok çünkü, muhattap olmamamdan gocunmuş, eşimi çok merhametli bulur. Gitmedim, bayramlaşmayı bile dışarıda yaptık. Geçenlerde kontrole geldi. Doktoruyla görüştürdük, pet randevusunu ayarladık bindirdik arabaya geri gönderdik, gel yemek yiyelim kal falan demedim, hatta hoşgeldin bişe demedim.Hepsini okudum. Sadece bildiğim tek şey hayatınızdan çıkarırsanız ve iletişim kurmazsanız yinede size iyi gelmeyeceği. Psikoloji bunu söyler. Sevilmek için ilgi görmek için yaptığımız herşey karşımızda kişi tarafından değer görmemizi engeller.
Size tavsiyem öncelikle destek alarak devam etmeniz. Her ne kadar evlatlık görevi de olsa size bunları yaptılarsa öylemi hay hay benimde ailem var diyip rest çekmeyi bilmelisiniz. Benim babamda böyledir mesela. Bazen köfte alıp gel kızım der ama işim var baba gelemem derim. Çünküm gittiğimde hep bir huzursuzluk çıkartıp kötü davranır. Mesafe iyidir. Ailemizde olsa
Ben yüzlerine defalarca haykırdım, hata yaptık diyecek bir mahçubiyetleri bile yok. Onlar kusursuz çünküBir başkasına tekrar anlatmak, çözümün bir parçası olmak kolay olmayacak. Evlat ayrımı yapılarak büyüdüm.
Bununla ilgili terapiye gittim. Çok zordu tekrar tekrar yaşamak.
Yıllar geçti evlendim. Kendimi elimden geldiğince dik tutmaya çalıştım.
Ablamın ailemize yaptığı büyük bir yanlış için terapiye gittiğinde, aile terapisine beni de çağırdı psikolog. O zaman içimdekileri birbir anlattım. Ailemin de olduğu bir yerde. Psikolog anneme dönüp işte o zaman yaptığınız yanlışın, şimdi acı acı yiyorsunuz ekmeğini dedi. Annem de haklısınız bilemedik tercrübesizlik yada yanlış yeri koruma ihtiyacıydı dedi. O gün benim için hatlar koptu. Anlasınlar yeterdi.
Hayatımın içindeler ama benim için sınırlar çizilmiş durumdadır.
Bir gün o kadar delirtti ki 'ben p.ç miyim neden böyle yapıyorsun' diye bağırdım. Çok bozuldu, onu yanlış tanımışmışım. Ama bir süre sonra da kulağım duya duya o konuşmayı yaptı işte. Daha da hesap soracak hali bulamadım kendimde. Çünkü ne kadar ağır konuşursam konuşayım kendini sorgulayıp düzeltme yetisi yok, o kusursuz ben yanlış tanıyorum
Ben de çok haykırdım çok ağladım.Ben yüzlerine defalarca haykırdım, hata yaptık diyecek bir mahçubiyetleri bile yok. Onlar kusursuz çünkü
Haklısınız aslında belki bazı şeyleri boşa zorluyorum. Aslında zorlamıyorum çocuklar artık anneanne ve dedelerini görmek istemiyorlar. Kuzenlerini çok seviyorlar onları görüştürüyorum, çoğu zaman da yeğenlerimi alıp bana getiriyorum burada vakit geçiriyorlar birlikte. Ben ilişkimi 2018de oğlumun sünnet arifesinde annemin çıkardığı rezaletle ciddi biçimde sınırladım ama sağlık söz konusu olunca mecbur hissediyorum kendimi, onlar da o fırsatı değerlendiriyorlarCidden çok mu önemli evlatlarımızın akrabalık bağı olması?
Cok üzüldüm hislerinize aşırı icerledim hatta usul usul süzüldü gözyaşlarım okurken. Empati kuramadım sanmayın.
Ama ben şu fikri anlamıyorum.
Akrabalık bağı olsun. Olmuyorsa da zorla olduralım ilişkileri.
Neden? En önemlisi nasil?
Eşimin ailesi ile senelerdir küsüm. Onlardan hiç bahsetmem bile. Babası konuşturur telefonda hepsi bu..
Hep birlikte bir bayram toplantısına şahit olmayacak. Bir kutlamada bile toplu görmeyecek bizi. Üzücü sayılabilir ancak olmayınca olmuyor ne yapabilirim?
Yalandan akrabalık bağı sürsün diye kendimi feda edemem, duygularımı yok sayamam. Sevgilerine inanmadığım insanlara vaktimden, ömrümden veremem ki.
Eşimin ailesi diye böyleyim sanmayın.
1 senedir kendi ablalarımla da küsüm.
2 tanesinden bahsetmiyorum bile. O sorduğunda gecistiriyorum kısaca.
Biri yeni evlendi gitmedim. Diğerinin kızının tanışması oldu çok rica etti yeğenim teyze gel diye. Anneni görmek istemiyorum dedim.
Kendi akrabalarimla da hayat boyu soğuk ve mesafeli ilişkim oldu. Belki ailem bu kavramı veremedi bize bilemem. Teyzeme bakiyorum yeri gelir manevi anlamda yaninda durup teselli etmişimdir bir yeğen olarak, benden hiç bir kötülük görmedi cadaloz gelini önüne bir bardak çay bile koymak istemez. Yine de malını, mülkünü kim yesin diye sorun gelini yesin ister bilirim. Annem bile tabi öyle diyor..
Eee hangi akrabalık?
Lütfen size bir hiç muamelesi yapan insanlara bir bardak su dahi vermeyin artık babaysa baba.
Tahammül edemiyorum haksızlığa..
Faydası oldu mu terapinin arkada bırakmayı başarabildiniz miBir başkasına tekrar anlatmak, çözümün bir parçası olmak kolay olmayacak. Evlat ayrımı yapılarak büyüdüm.
Bununla ilgili terapiye gittim. Çok zordu tekrar tekrar yaşamak.
Yıllar geçti evlendim. Kendimi elimden geldiğince dik tutmaya çalıştım.
Ablamın ailemize yaptığı büyük bir yanlış için terapiye gittiğinde, aile terapisine beni de çağırdı psikolog. O zaman içimdekileri birbir anlattım. Ailemin de olduğu bir yerde. Psikolog anneme dönüp işte o zaman yaptığınız yanlışın, şimdi acı acı yiyorsunuz ekmeğini dedi. Annem de haklısınız bilemedik tercrübesizlik yada yanlış yeri koruma ihtiyacıydı dedi. O gün benim için hatlar koptu. Anlasınlar yeterdi.
Hayatımın içindeler ama benim için sınırlar çizilmiş durumdadır.