- 30 Mart 2023
- 3.371
- 9.922
-
- Konu Sahibi ZemheriPoyraz
- #41
Madem öyle söyleyin her aldığınızda baba yat kalk şükret benim gibi kızın olduğuna deyin, birşey derse senin için değil Allah rızası için yapıyorum deyin, o da hissetsin o değersizlik hissini, yüzleşme işe yaramaz. Benim deneyimim bu konularda susmamak gerektiği. Sustukça densizlesiyorlar. Sustukça insan icerliyor.Telefonla bile görüşmüyorum. Kardeşim de gelinimiz de çok iyidir aslında, biz birbirimizi çok sever mümkün olduğu kadar el üstünde tutarız. Kardeşim onun yapacağı hiçbir şeye muhtaç ve meraklı değil. Bu adam resmen bizim aramız açılsın diye de çaba harcıyor. Babam için onlar da orada elinden geleni yapıyor hastane işleri il merkezinde olduğum için mecburen bende ama sevmediği evladına muhtaç oluyor diye deliriyor bu adam, yaptığımız iyiliği burnumuzdan getiriyor. Hastanelerine de istesem koşmam aslında ama bu defa kardeşim çok ezilir, başa çıkamaz. Bu defa da ben ilgilenmediğim için ölürler. Babamın tümörü agrasif yapılıydı ben topa girmesem bir kaç ay içinde soluk borusunu sarıp boğarak öldürecekti. Bırakamıyorsun ki ölsün
Hastalıkları dışında fazlasıyla öesafeliyim aslında yıllardır ama o hastalık aşamalarını çok iyi değerlendiriyorlar beni ezmek için. Sessiz falan da değilim aslında, lafımı asla esirgemem yaptıkları her hakaretin cevabını şak diye yapıştırırım. Son seferinde neden sustum bilemiyorum. Belki ölümden dönmüş olmasına acıdım. Her ne kadar cevaplarını versem mesafe koysam da açtıkları yara büyüyor, atlatamıyorum artıkFazla fedakarlık fazla vefasızlık getirir demişler. Annen babanda olsa bu kadar fedakar olmamak gerekiyor bence. Sonuçta onlar seni getiriyor bu dünyaya sen kendin seçmiyorsun. Sorumluluk onlarda ama anladığım kadarı ile bunu hiç bir zaman almamışlar. Ben olsam çok fazla görüşmem. Mesefeli davranırım.
Hayatımın büyük çoğunluğunu kendimi ve insanları tanıma üzerine bir şeyler okuyarak geçirdim. Belli de bu kadar dirençli olmamı ona borçluyumdur. Mücadele yollarını çok araştırdım. Olgunlaşmamış ebeveynlerin yetişkin çocuklarını okudum, narsizmi inceledim, onları ve kendimi tanımak için her şeyi yaptım. Mesafemi de koydum yıllardır ama şu bana muhtaçlık süreçlerinde yaptıklarını nereye sığdıracağımı bilemiyorum. Destek almak için kendimi ikna etmeye çalışacağım, başka çıkış yok galibaDestek alın kesinlikle. Venzer seyler yaşadim hasane vs olayları ozellikle . Careyi baska ile taşinmakta buldum. Hem boylelikle kendi içime de donebildim. Gecmişinizi bir şekilde çözmeniz lazım mutlu olmak için. Yardım alım bence . Kendinile barisik olma kendinj tanima uzerine kitap video iyi gelir. Kendinizle tanisın kendinizi sevin barisin ic huzuru bulun
Hastalıkları dışında fazlasıyla öesafeliyim aslında yıllardır ama o hastalık aşamalarını çok iyi değerlendiriyorlar beni ezmek için. Sessiz falan da değilim aslında, lafımı asla esirgemem yaptıkları her hakaretin cevabını şak diye yapıştırırım. Son seferinde neden sustum bilemiyorum. Belki ölümden dönmüş olmasına acıdım. Her ne kadar cevaplarını versem mesafe koysam da açtıkları yara büyüyor, atlatamıyorum artık
yerinizde olsam kardeşim dışında görüşmezdim onlarda çünkü kardeşinizle aranız iyimiş. bence tamamen koparın bağınızı. asla aramayın sormayın konuşmayın. en fazla mirastan red yersiniz önemsemiyorsanız bunca yıldır yapmanız gerekeni şu an yapın bence.Selam hanımlar,
İç dökmeye geldim. Ne kadar uzun olacak şu an için bilmiyorum. Gözü korkacak olanlar hiç başlamasın. Aslında okumasanız da olur, benim anlatmam lazım. Öyle çok atraksiyonlu, aşk, nefret, aldatılma içeren bir konu değil. Yaşı bana yakın olanlar bilir İclal Aydının görüntülü sözcüklerinde bir cümle vardı “mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum” diye. Çok içime dokunmuştu o zamanlar, halbuki daha 20 yaşında bile değildim duyduğumda.
Bütün derdim kök ailemle. Sevilmeyen evlat olduğumun yüzüme vurulmasını kaldıramıyorum artık.
Annenle ilgili eski bir konum var zaten profilim açık olduğundan isteyen bakabilir. Tek derdim annem değilmiş meğersem, aslında babam da beni asla insan yerine koymamış ve ben bunu yıllarca görmezden gelmeyi başarmışım çünkü annemle cebelleşmekten babama bakamıyormuşum bile. Oturup düşündüğümde meslek sahibi olana kadar hep sığıntı gibi yaşamış olduğumu farkediyorum. Neresinden anlatacağımı da bilmiyorum aslında, zaten ağlayarak yazıyorum çünkü şu an en büyük ihtiyacım ağlamak.
Önce babamdan bahsedeyim. Kendisi emekli polis, ben ortaokulu bitirdiğim yıl emekli oldu ve köyüne taşındık. Hayvancılık yapmaya başladı. Maddi sıkıntısı olacak durumda bir adam kesinlikle değildi. Tarlası arazisi zaten babadan kalma. Babam bizi hep pohpohlar görünürdü ama aslında hep görmezden gelirmiş. Anne olduktan kocamın babalığını ve başka aileleri gördükten sonra anladım bunu. Ayağıma yılda bir defa ayakkabı alınırdı mesela ve onun eskidiğini kimse farketmezdi. Lise öğrencisiydim arkadaşlarımın cebinde hep harçlıkları olurken benim uç alacak param bile olmazdı. Bu durumun farkına varıp babamdan düzenli harçlık istediğimde “gerekirse veririz” dedi ama asla gerektiğini düşünmedi. Kardeşim liseye başladığı yıl ben üniversiteyi kazandım, (hiç dersaneye gitmeden ve babamdan 1 test kitabı bile istemeden, eğitim fakültelerinin kapanın elinde kaldığı mezunların beklemeden atandığı dönemlerde Türkçe öğretmenliği kazandım) üniversiteden geldiğim ilk tatilde kardeşime düzenli harçlık verildiğini ve eve bir cep telefonu alındığını, bu cep telefonunun kardeşimin cebinde okula gidip geldiğini öğrendim (2000 yılı). Bana da alın dediğimde “ihtiyacın yok, yurtta telefon var” cevabını aldım. “onun ne işine yarıyor?” diye sorduğumda “hava atıyor arkadaşlarına” dedi. “ben üniversite öğrencisiyim, bütün arkadaşlarımda telefon var bir tek bende yok” dediğimde suratı düştü. O yaz tatil için eve geldiğimde öğrenim kredim karşılığında kardeşimin “hava attığı” telefonu bana vermelerini sağlayabildim. Kardeşime gidip yenisini aldı. Bir sonraki yaz eve gittiğimde kardeşimin elinde 4. Telefon vardı. Madem bu kadar telefon değiştiriyorsunuz bana da bir 3310 alın dedim, sırıttı babam ama “tabi kızım biraz da senin gönlün olsun” demedi. Kısa bir süre sonra elinde bir 3310 kutusuyla girdi eve, gözlerime inanamadım. Sevinecek oldum ama telefonun kardeşime alındığını öğrendim. Yalan söylemeyeceğim ağzıma geleni saydım ve o yazın öğrenim kredisini kendilerine hediye ederek o 3310u onlardan satın aldım. Ünvde olduğum 4 yıl boyunca ne harçlığıma bir kuruş zam yapıldı ne de yetiyor mu diye soruldu. Ünv bitti. İlk atamaya yetişemedim şubat atamasına kadar evde beklemek zorunda kaldım, bir ihtiyacın var mı diye soran olmadı. Atandım, cebime şimdinin 5bin lirası gibi bir para koyup elime valizimi verip gönderdi beni atandığım şehre. Bir daha ne arayan ne soran. Haftada bir annemle konuşuyorum havadan sudan onda da ben arıyorum sürekli.
Atamamın senesi bile olmadan kardeşim kız kaçırdı. Babam düğün yapmak için tarla sattı gelinimizin kollarına bilezikler dizildi. Dört dörtlük ev düzüldü. Bunlar yapılırken de kesinlikle gocunulmadı feda olsun gelineme dendi. Hatta ben o dönemki öğretmen kampanyasından faydalanıp bilgisayar aldım diye yemediğim laf da kalmadı. Düğüne kredi çekememişim borca girmişim diye. Kapıda bekleyen bir öğrenim kredisi borcumun varlığı kimsenin umurunda olmadı tabi.
Doğu görevi vaktim geldi, aldım başımı gittim. Yine ne yaptın ne ettin diyenim yok. Hatta giderken tenbihledi “evleneceğin adamı bulursan bizi elle pazarlığa oturtma, konuş anlaş bize bir düğün yapmak kalsın”.
Kısmette varmış, gerçekten evleneceğim adamı buldum, tanıştırdım. Memleket ve ırkından dolayı beğenmedi zat-ı şahaneleri, olmasın dedi ama kararlı olduğumu görünce kendi halime bırakmaya mecbur oldu. Ama bunu burnumuzdan da fitil fitil getirdi. İstemeye geldiler istemelerine fırsat vermeden “verdim gitti” deyip gelen misafirlerle bütün gece siyaset konuştu. Düğün vakti geldi, davetiye basıp bıraktık dağıtsınlar diye. Düğün nasıl olsa bayramda, herkes köyde olacak dağıtmaya gerek yok deyip dağıtmamış düğünü yapmaya gittiğimizde öğrendik. Hamile kaldım, siz çocuk bakamazsınız o kapasite sizde yok dedi. Yıllarca böyle devam etti bu, asla lafın altında kalmadım, kocama laf söylemelerine izin vermedim. Hep bir savaş halindeydik.
Evliliğimin 5. Yılında benim memlekete tayin olmayı başardık. Onlarla aynı ilçeye değil tabi, il merkezine geldik. Beğenmedikleri eşim her işlerine koştu, ben koştum. Bütün doktor randevuları bizim elimizden geçti. Yeri geldi köyden il merkezindeki hastaneye zorlanmadan gelsinler diye taksi görevi bile yaptık. Cennet ebeveynlerin ayağının altında ya, elimizden gelen hizmeti eksik etmedik. Kendimizi beğendiremedik o ayrı ama mesafeli bir şekilde ihtiyaç duydukları her işlerine koştuk. Eşim kendi için tenezzül edip kullanmayacağı dostlarını onların tedavi işleri için torpil olarak kullandı.
Bu yıl babamın cilt kanseri olduğunu öğrendik. Biopsisinden ameliyat sürecine nekahat dönemine kadar her şeyinde eşim ve ben vardık. Kardeşim hayvancılık yaptığı için refakat süreçlerinin hiçbirine dahil olamadı. 23 gün hastanede kaldı. Bunun 16 gününde 24 saat kesinitisiz yanında ben vardım. Kalan 7 günün 4ü yoğun bakımda geçti zaten kalan 3ünde ben gündüz işe gittim akşamları yine eşimle yanındaydık, kalan zamanlarında halam ilgilendi. Bu süreçte 9 ve 13 yaşında olan iki evladım evde neredeyse yalnız yaşadı çünkü eşim de işten dönüp çocukları doyurduktan sonra yanımıza uğruyordu. Sağlığı yerine gelsin diye maddi manevi ne gerekirse yaptık. Tabi biz bunları yaparken o bana eziyet etme konusunda elinden ne gelirse yaptı. Sorun çıkarmasın çabuk iyileşsin diye günde 300mg antidepresan dayadılar yine beni dinlememek için direndi. Birkaç gün işe gitmem gerektiği için gelinimizi refakatçi olarak çağırmam gerekti. Duyunca kıyameti kopardı “GENCECİK GELİNCİĞİMİ hastanelere sokamam” dedi yüzüme karşı (gencecik gelinciği 37 yaşında, elinden her iş gelir beceriklidir de sağ olsun, öyle cahil safçana falan değil yani, bir de epitopu 3 gün öyle bir hafta falan değil. O sürede ben işe gideceğim sonra yine devralacağım refakati) tabi bu durumda ben delirdim “20 gündür gecem gündüzüm burada geçti, çocuklarımın yüzüne hasretim ben insan değil miyim? Gencecik dediğin GELİNCİĞİN gözü açılmadık sığırcık yavrusu mu?” diye bağırdım. Sözde sustu ama bu defa da hemşireleri örgütlemeye çalışmış GELİNCİĞİ gelmesin diye. Oğlu torunları yalnız kalırmış olmazmış. Benimkiler sokak köpeği zaten evlat olmak ne hadlerine.
Kavga dövüş hastaneden çıkmayı başardık, gelinciği geldi tabi hiç gocunmadan, zaten süreç boyunca hep aradılar “bir telefonun yeter geliriz” diye. Aynı bahçede yaşadıklarından ve asıl sorumluluk hep onlarda olduğundan mecbur kalmadan çağırmadım. Halâ dikişleri olduğundan ve doktor 3 günde bir kontrole çağırdığından köye göndermedim, bacağından yüzüne deri kas ve damar nakli yapıldığından yüzü dışında bacağında da 40 civarı dikişi vardı ve hafif enfeksiyonluydu. Sürekli pansuman yapıyordum. Bu süreçte de laflarıyla yerden yere vurdu bizi. Deprem ve seçim dönemlerinde olduğumuzdan gündem ve siyasi görüşlerimiz üzerinden yapılan hakaretler ayrı, oğlumu tetikçi yetiştirdiğimizi bile söyledi. (karı koca öğretmeniz vatanımız için elalemin evladını yetiştiriyoruz ama çocuğumuz etikçi olacakmış, sırf sosyal demokrat olup eleştiri yaptığımız için) Polisken öğrendiği bütün beyin yıkama taktiklerini denedi üzerimizde, psikolojik şiddetin dibini gördük. Kimi zaman “he” diyerek kimi zaman karşılık vererek cinnet geçirmeden çözmeye çalıştık ama ağrımayan midem hiç geçmeden ağrır hale geldi. Yine kontrole götüreceğimiz bir gün “siz buradasınız tabi ama siz olmasanız da bizim işlerimiz yürürdü” dedi yüzümüze karşı, a kardeşimde kalırdım, b kardeşim hastanede bakardı (en genci 60 yaşında bu kardeşlerin), ben hastanede yalnız da kalırdım gibi saçma sapan laflar. Sürekli kardeşimin onun gözünde benden daha kıymetli olduğuna dair imalar. Sözü dönüp dolaştırıp kardeşim için yaptıklarına ve yapacaklarına getirmeler. Duymazdan geldik, lafı çevirdik yine döndü dolaştı aynı mevzular. Bir sabah ben yatak odasında evrak işi yaparken büyük halama telefon etti, ne konuştular bilmiyorum ama “zemheripoyraz da şu anda beni duyuyor, benim için iki evladım asla bir değil, neyseki onların arası iyi” dedi. Bunu duyunca bende film koptu.
Bunca yılda buraya yazmadığım başka onca aşağılanmaya rağmen saygımı ve mesafemi koruyup evlatlık vazifemi yapmaya çalışmışım aldığım ödüle bakın. Tek istediğim “allah razı olsun elinizden geleni yaptınız” demesiydi. Çocukluğumdan beri onca mücadeleyi verirken canım hiç bu kadar yanmamıştı. Kendini böyle vicdansızca imha etmesi çok canımı yaktı. O saatten sonra onunla mecburiyet dışında hiç konuşmadım. Ertesi gün de götürüp köyüne bıraktım. Kontrollere geliyor, randevularını alıyoruz, doktorla görüştürüyoruz evine yolluyoruz. Köye gidince de muhattap olmuyorum. Öldü benim için.
Şimdi geleyim mutfağımdaki kedere. Ben yıllarca hakkım olduğunu düşündüğüm şeyler için, evlatlık vazifelerim için, çocuklarımın aile bağları olsun diye ite kaka götürdüm bu ilişkiyi, cevval ve vurdum duymaz sayılabilecek de bir insanım, enerjim azmim hırsım asla bitmez-di. Şu an canlı bir cenaze gibiyim. Mutlu olamıyorum, hayattan zevk alamıyorum, elimi kolumu oynatıp hayat düzenimi sürdürmek için resmen kendimi zorluyorum. Ben zaten sevilmeyen evlat olduğumu biliyordum, hiç de umursamıyordum çünkü mükemmel bir çekirdek ailem var. Şart mıydı bunu duymam, neyin intikamını aldı bu adam benden, yaşama sevincimi neden aldı elimden. Başa çıkamıyorum bu duyguyla. Psikolojik destek almak istiyorum aslında ama bunlar bir başkasına nasıl anlatılır, tekrar tekrar yaşamaya nasıl dayanılır bilmiyorum. Ban affet mantıklı gerekçe bul diyecekler ne affedebilirim ne de mantıklı bir açıklama beni tatmin edecek. Nefret ediyorum ebeveynlerimden. Ben nasıl eski ben olacağım bilmiyorum.
Aramıyorum zaten yıllardır. Seslerini duymaya falan tahammülüm yok. Ne bir şeylerini istiyorum ne sevgilerini, çok oldu onun peşini bırakalı. Ben ilgilenmediğim için ölürlerse o günahı taşıyamam diye bu yaptıklarım. Evet bana duygusal olarak bir hayat borçlular maalesefHepsini ben de okudum ve okudukça üzüldüm. Size duygusal olarak bir hayat borçlular. Siz onlarca şeye rağmen hala evlatlık adı altında bütün iyilikleri yapıp her şeyi görmezden geliyorsunuz ama yine kötü siz oluyorsunuz. Bu gibi pespaye insanlar için değmez ne yazık ki. Yapmayın, en azından yapmadığınız için kötü olun. Sizin evlatlık göreviniz onlara karşı hep baki kalmış fakat onların ebeveynlik görevi nerede? Sizin için bir yerde sevindim. Gayet güzel bir çekirdek aileniz var. Allah yuvanızda huzurunuzu eksik etmesin. Ben haddim olmayarak size telefonda bile görüşmeyin, konuşmayın diyebilirim bu durumda en fazla. Hayatınızın bu döneminde umarım güzellikler sizi bulur.
Zemheri sen elini eteğini tamamen çeksen inan senden kötüsü olmaz, kardeşin ve gelinin bile o kadar iyi olmaz bence. Önceki göze gelmeyen emeklerin de bir çırpıda gömülür. Emeğini hak etmeyen insanlara emek vermeyi bırakmalısın. Anne baba da olsa öyle, annenin babanın çocukları üzerinde hakkı var da; evladın baba anne üzerinde hakkı yok mu sanıyorlar?Telefonla bile görüşmüyorum. Kardeşim de gelinimiz de çok iyidir aslında, biz birbirimizi çok sever mümkün olduğu kadar el üstünde tutarız. Kardeşim onun yapacağı hiçbir şeye muhtaç ve meraklı değil. Bu adam resmen bizim aramız açılsın diye de çaba harcıyor. Babam için onlar da orada elinden geleni yapıyor hastane işleri il merkezinde olduğum için mecburen bende ama sevmediği evladına muhtaç oluyor diye deliriyor bu adam, yaptığımız iyiliği burnumuzdan getiriyor. Hastanelerine de istesem koşmam aslında ama bu defa kardeşim çok ezilir, başa çıkamaz. Bu defa da ben ilgilenmediğim için ölürler. Babamın tümörü agrasif yapılıydı ben topa girmesem bir kaç ay içinde soluk borusunu sarıp boğarak öldürecekti. Bırakamıyorsun ki ölsün
Ülkemin en güzel ve konforlu şehirlerinden birindeyim. Onlar bu ilin bana yakın olmayan bir ilçesindeler ihtiyaçları olmadığı sürece bana ulaşmalarına izin vermiyorum. Tayin isterken de muhtaç olduklarında ulaşabilecekleri kadar yakın istedikleri zaman rahatsiz edemeyecekleri kadar uzak olsun diye böyle bir tercih yaptık. Çocuklarımı burada büyütmek istiyorum ama ne kadar dayanırım ben de bilmiyorum, belkide dediğin gibi bu işin sonu tayin olacakBen olsam bir daha yüzlerine bakmazdim. Bundan sonra gencecik gelini baksın. Mümkünse tayin alın gidin.
Ülkemin en güzel ve konforlu şehirlerinden birindeyim. Onlar bu ilin bana yakın olmayan bir ilçesindeler ihtiyaçları olmadığı sürece bana ulaşmalarına izin vermiyorum. Tayin isterken de muhtaç olduklarında ulaşabilecekleri kadar yakın istedikleri zaman rahatsiz edemeyecekleri kadar uzak olsun diye böyle bir tercih yaptık. Çocuklarımı burada büyütmek istiyorum ama ne kadar dayanırım ben de bilmiyorum, belkide dediğin gibi bu işin sonu tayin olacak
Hayatımda sizin kadar apır sapır saçma sapan konuşan bir insan daha görmedim.Allah bir yerden kısıyorsa bir yerden veriyor çünkü.evet üzülüyoruz ediyoruz da belki aile çok sağlam olsa bu sefer şimdiki çekirdek ailesi nasil olmayacaktı.ailesi çok ideal, sevgi dolu olup da adam gibi bir ilişki, evlilik tutturamayan insan da çok.onlara sorsa onlar da keşke ailem kötü olsaydi da kendi ailemi kurabilseydim diyecek.size cevap olarak yazdım ama aklımdakileri söylemek için.bu tarz kişiler bunu görmüyor işte.illa olumsuzu düşünecekler.herşey tam tekmil olsun istiyoruz ama olmuyor işte.herkes hakkını başka başka yerlerde kullanıyor.daha doğrusu kullandırılıyor.forumda zaten ne kadar kötü, ayrımcılık yapan aile konusu okusam hepsinin iyi bir evliliği, iyi bir eş ailesi ve çocukları oluyor.ben de içimde diyorum keşke bizimkiler bu kadar iyi ebeveyn olmasaydı da hakkımı başka yerlerden verselerdi.
bence aramasın da. ana baba hakkı var da evlat hakkı yok mu. annem babam da olsa canları cehenneme derdimZemheri seni burdan tanır severim. Sevdiğim için de dürüstçe söylüyorum. Zordur mutlaka ama kes artık ilgi alakayı. Uzak dur. Evlatlık vazifeni fazlasıyla yapmışsın onlar analık babalık vazifesini yapmamış.
Artık gelini ve oğluyla başbaşa kalsın. Canına yazık. Bu üzüntüde seni etkiliyor. Bundan sonra bırak hastaysa da gitme, ara geçmiş olsun de bitti. Mesafeni koy. Seni yopratmasına izin verme lütfen
öyle şey olur mu kızAllah bir yerden kısıyorsa bir yerden veriyor çünkü.evet üzülüyoruz ediyoruz da belki aile çok sağlam olsa bu sefer şimdiki çekirdek ailesi nasil olmayacaktı.ailesi çok ideal, sevgi dolu olup da adam gibi bir ilişki, evlilik tutturamayan insan da çok.onlara sorsa onlar da keşke ailem kötü olsaydi da kendi ailemi kurabilseydim diyecek.size cevap olarak yazdım ama aklımdakileri söylemek için.bu tarz kişiler bunu görmüyor işte.illa olumsuzu düşünecekler.herşey tam tekmil olsun istiyoruz ama olmuyor işte.herkes hakkını başka başka yerlerde kullanıyor.daha doğrusu kullandırılıyor.forumda zaten ne kadar kötü, ayrımcılık yapan aile konusu okusam hepsinin iyi bir evliliği, iyi bir eş ailesi ve çocukları oluyor.ben de içimde diyorum keşke bizimkiler bu kadar iyi ebeveyn olmasaydı da hakkımı başka yerlerden verselerdi.
Destek almak icin kendinizi ikna etmeye çalışmak mi?Destek almak için kendimi ikna etmeye çalışacağım, başka çıkış yok galiba
Baska ile tasinin ve de gozdrn irak gonulden irak mutlu mutlu yasarsiniz. Onlar sırtinizdaki taş kufesinden baska bişey değilHayatımın büyük çoğunluğunu kendimi ve insanları tanıma üzerine bir şeyler okuyarak geçirdim. Belli de bu kadar dirençli olmamı ona borçluyumdur. Mücadele yollarını çok araştırdım. Olgunlaşmamış ebeveynlerin yetişkin çocuklarını okudum, narsizmi inceledim, onları ve kendimi tanımak için her şeyi yaptım. Mesafemi de koydum yıllardır ama şu bana muhtaçlık süreçlerinde yaptıklarını nereye sığdıracağımı bilemiyorum. Destek almak için kendimi ikna etmeye çalışacağım, başka çıkış yok galiba
Bu anandir babandir affet olayini anlamiyorum. Affetmek zorunda degilsin. Islerini yapmak zorunda da degilsin. Sil gec hepsini. Ne ölün ölüme ne dirin dirime de sil at. Hak etmisler.Selam hanımlar,
İç dökmeye geldim. Ne kadar uzun olacak şu an için bilmiyorum. Gözü korkacak olanlar hiç başlamasın. Aslında okumasanız da olur, benim anlatmam lazım. Öyle çok atraksiyonlu, aşk, nefret, aldatılma içeren bir konu değil. Yaşı bana yakın olanlar bilir İclal Aydının görüntülü sözcüklerinde bir cümle vardı “mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum” diye. Çok içime dokunmuştu o zamanlar, halbuki daha 20 yaşında bile değildim duyduğumda.
Bütün derdim kök ailemle. Sevilmeyen evlat olduğumun yüzüme vurulmasını kaldıramıyorum artık.
Annenle ilgili eski bir konum var zaten profilim açık olduğundan isteyen bakabilir. Tek derdim annem değilmiş meğersem, aslında babam da beni asla insan yerine koymamış ve ben bunu yıllarca görmezden gelmeyi başarmışım çünkü annemle cebelleşmekten babama bakamıyormuşum bile. Oturup düşündüğümde meslek sahibi olana kadar hep sığıntı gibi yaşamış olduğumu farkediyorum. Neresinden anlatacağımı da bilmiyorum aslında, zaten ağlayarak yazıyorum çünkü şu an en büyük ihtiyacım ağlamak.
Önce babamdan bahsedeyim. Kendisi emekli polis, ben ortaokulu bitirdiğim yıl emekli oldu ve köyüne taşındık. Hayvancılık yapmaya başladı. Maddi sıkıntısı olacak durumda bir adam kesinlikle değildi. Tarlası arazisi zaten babadan kalma. Babam bizi hep pohpohlar görünürdü ama aslında hep görmezden gelirmiş. Anne olduktan kocamın babalığını ve başka aileleri gördükten sonra anladım bunu. Ayağıma yılda bir defa ayakkabı alınırdı mesela ve onun eskidiğini kimse farketmezdi. Lise öğrencisiydim arkadaşlarımın cebinde hep harçlıkları olurken benim uç alacak param bile olmazdı. Bu durumun farkına varıp babamdan düzenli harçlık istediğimde “gerekirse veririz” dedi ama asla gerektiğini düşünmedi. Kardeşim liseye başladığı yıl ben üniversiteyi kazandım, (hiç dersaneye gitmeden ve babamdan 1 test kitabı bile istemeden, eğitim fakültelerinin kapanın elinde kaldığı mezunların beklemeden atandığı dönemlerde Türkçe öğretmenliği kazandım) üniversiteden geldiğim ilk tatilde kardeşime düzenli harçlık verildiğini ve eve bir cep telefonu alındığını, bu cep telefonunun kardeşimin cebinde okula gidip geldiğini öğrendim (2000 yılı). Bana da alın dediğimde “ihtiyacın yok, yurtta telefon var” cevabını aldım. “onun ne işine yarıyor?” diye sorduğumda “hava atıyor arkadaşlarına” dedi. “ben üniversite öğrencisiyim, bütün arkadaşlarımda telefon var bir tek bende yok” dediğimde suratı düştü. O yaz tatil için eve geldiğimde öğrenim kredim karşılığında kardeşimin “hava attığı” telefonu bana vermelerini sağlayabildim. Kardeşime gidip yenisini aldı. Bir sonraki yaz eve gittiğimde kardeşimin elinde 4. Telefon vardı. Madem bu kadar telefon değiştiriyorsunuz bana da bir 3310 alın dedim, sırıttı babam ama “tabi kızım biraz da senin gönlün olsun” demedi. Kısa bir süre sonra elinde bir 3310 kutusuyla girdi eve, gözlerime inanamadım. Sevinecek oldum ama telefonun kardeşime alındığını öğrendim. Yalan söylemeyeceğim ağzıma geleni saydım ve o yazın öğrenim kredisini kendilerine hediye ederek o 3310u onlardan satın aldım. Ünvde olduğum 4 yıl boyunca ne harçlığıma bir kuruş zam yapıldı ne de yetiyor mu diye soruldu. Ünv bitti. İlk atamaya yetişemedim şubat atamasına kadar evde beklemek zorunda kaldım, bir ihtiyacın var mı diye soran olmadı. Atandım, cebime şimdinin 5bin lirası gibi bir para koyup elime valizimi verip gönderdi beni atandığım şehre. Bir daha ne arayan ne soran. Haftada bir annemle konuşuyorum havadan sudan onda da ben arıyorum sürekli.
Atamamın senesi bile olmadan kardeşim kız kaçırdı. Babam düğün yapmak için tarla sattı gelinimizin kollarına bilezikler dizildi. Dört dörtlük ev düzüldü. Bunlar yapılırken de kesinlikle gocunulmadı feda olsun gelineme dendi. Hatta ben o dönemki öğretmen kampanyasından faydalanıp bilgisayar aldım diye yemediğim laf da kalmadı. Düğüne kredi çekememişim borca girmişim diye. Kapıda bekleyen bir öğrenim kredisi borcumun varlığı kimsenin umurunda olmadı tabi.
Doğu görevi vaktim geldi, aldım başımı gittim. Yine ne yaptın ne ettin diyenim yok. Hatta giderken tenbihledi “evleneceğin adamı bulursan bizi elle pazarlığa oturtma, konuş anlaş bize bir düğün yapmak kalsın”.
Kısmette varmış, gerçekten evleneceğim adamı buldum, tanıştırdım. Memleket ve ırkından dolayı beğenmedi zat-ı şahaneleri, olmasın dedi ama kararlı olduğumu görünce kendi halime bırakmaya mecbur oldu. Ama bunu burnumuzdan da fitil fitil getirdi. İstemeye geldiler istemelerine fırsat vermeden “verdim gitti” deyip gelen misafirlerle bütün gece siyaset konuştu. Düğün vakti geldi, davetiye basıp bıraktık dağıtsınlar diye. Düğün nasıl olsa bayramda, herkes köyde olacak dağıtmaya gerek yok deyip dağıtmamış düğünü yapmaya gittiğimizde öğrendik. Hamile kaldım, siz çocuk bakamazsınız o kapasite sizde yok dedi. Yıllarca böyle devam etti bu, asla lafın altında kalmadım, kocama laf söylemelerine izin vermedim. Hep bir savaş halindeydik.
Evliliğimin 5. Yılında benim memlekete tayin olmayı başardık. Onlarla aynı ilçeye değil tabi, il merkezine geldik. Beğenmedikleri eşim her işlerine koştu, ben koştum. Bütün doktor randevuları bizim elimizden geçti. Yeri geldi köyden il merkezindeki hastaneye zorlanmadan gelsinler diye taksi görevi bile yaptık. Cennet ebeveynlerin ayağının altında ya, elimizden gelen hizmeti eksik etmedik. Kendimizi beğendiremedik o ayrı ama mesafeli bir şekilde ihtiyaç duydukları her işlerine koştuk. Eşim kendi için tenezzül edip kullanmayacağı dostlarını onların tedavi işleri için torpil olarak kullandı.
Bu yıl babamın cilt kanseri olduğunu öğrendik. Biopsisinden ameliyat sürecine nekahat dönemine kadar her şeyinde eşim ve ben vardık. Kardeşim hayvancılık yaptığı için refakat süreçlerinin hiçbirine dahil olamadı. 23 gün hastanede kaldı. Bunun 16 gününde 24 saat kesinitisiz yanında ben vardım. Kalan 7 günün 4ü yoğun bakımda geçti zaten kalan 3ünde ben gündüz işe gittim akşamları yine eşimle yanındaydık, kalan zamanlarında halam ilgilendi. Bu süreçte 9 ve 13 yaşında olan iki evladım evde neredeyse yalnız yaşadı çünkü eşim de işten dönüp çocukları doyurduktan sonra yanımıza uğruyordu. Sağlığı yerine gelsin diye maddi manevi ne gerekirse yaptık. Tabi biz bunları yaparken o bana eziyet etme konusunda elinden ne gelirse yaptı. Sorun çıkarmasın çabuk iyileşsin diye günde 300mg antidepresan dayadılar yine beni dinlememek için direndi. Birkaç gün işe gitmem gerektiği için gelinimizi refakatçi olarak çağırmam gerekti. Duyunca kıyameti kopardı “GENCECİK GELİNCİĞİMİ hastanelere sokamam” dedi yüzüme karşı (gencecik gelinciği 37 yaşında, elinden her iş gelir beceriklidir de sağ olsun, öyle cahil safçana falan değil yani, bir de epitopu 3 gün öyle bir hafta falan değil. O sürede ben işe gideceğim sonra yine devralacağım refakati) tabi bu durumda ben delirdim “20 gündür gecem gündüzüm burada geçti, çocuklarımın yüzüne hasretim ben insan değil miyim? Gencecik dediğin GELİNCİĞİN gözü açılmadık sığırcık yavrusu mu?” diye bağırdım. Sözde sustu ama bu defa da hemşireleri örgütlemeye çalışmış GELİNCİĞİ gelmesin diye. Oğlu torunları yalnız kalırmış olmazmış. Benimkiler sokak köpeği zaten evlat olmak ne hadlerine.
Kavga dövüş hastaneden çıkmayı başardık, gelinciği geldi tabi hiç gocunmadan, zaten süreç boyunca hep aradılar “bir telefonun yeter geliriz” diye. Aynı bahçede yaşadıklarından ve asıl sorumluluk hep onlarda olduğundan mecbur kalmadan çağırmadım. Halâ dikişleri olduğundan ve doktor 3 günde bir kontrole çağırdığından köye göndermedim, bacağından yüzüne deri kas ve damar nakli yapıldığından yüzü dışında bacağında da 40 civarı dikişi vardı ve hafif enfeksiyonluydu. Sürekli pansuman yapıyordum. Bu süreçte de laflarıyla yerden yere vurdu bizi. Deprem ve seçim dönemlerinde olduğumuzdan gündem ve siyasi görüşlerimiz üzerinden yapılan hakaretler ayrı, oğlumu tetikçi yetiştirdiğimizi bile söyledi. (karı koca öğretmeniz vatanımız için elalemin evladını yetiştiriyoruz ama çocuğumuz etikçi olacakmış, sırf sosyal demokrat olup eleştiri yaptığımız için) Polisken öğrendiği bütün beyin yıkama taktiklerini denedi üzerimizde, psikolojik şiddetin dibini gördük. Kimi zaman “he” diyerek kimi zaman karşılık vererek cinnet geçirmeden çözmeye çalıştık ama ağrımayan midem hiç geçmeden ağrır hale geldi. Yine kontrole götüreceğimiz bir gün “siz buradasınız tabi ama siz olmasanız da bizim işlerimiz yürürdü” dedi yüzümüze karşı, a kardeşimde kalırdım, b kardeşim hastanede bakardı (en genci 60 yaşında bu kardeşlerin), ben hastanede yalnız da kalırdım gibi saçma sapan laflar. Sürekli kardeşimin onun gözünde benden daha kıymetli olduğuna dair imalar. Sözü dönüp dolaştırıp kardeşim için yaptıklarına ve yapacaklarına getirmeler. Duymazdan geldik, lafı çevirdik yine döndü dolaştı aynı mevzular. Bir sabah ben yatak odasında evrak işi yaparken büyük halama telefon etti, ne konuştular bilmiyorum ama “zemheripoyraz da şu anda beni duyuyor, benim için iki evladım asla bir değil, neyseki onların arası iyi” dedi. Bunu duyunca bende film koptu.
Bunca yılda buraya yazmadığım başka onca aşağılanmaya rağmen saygımı ve mesafemi koruyup evlatlık vazifemi yapmaya çalışmışım aldığım ödüle bakın. Tek istediğim “allah razı olsun elinizden geleni yaptınız” demesiydi. Çocukluğumdan beri onca mücadeleyi verirken canım hiç bu kadar yanmamıştı. Kendini böyle vicdansızca imha etmesi çok canımı yaktı. O saatten sonra onunla mecburiyet dışında hiç konuşmadım. Ertesi gün de götürüp köyüne bıraktım. Kontrollere geliyor, randevularını alıyoruz, doktorla görüştürüyoruz evine yolluyoruz. Köye gidince de muhattap olmuyorum. Öldü benim için.
Şimdi geleyim mutfağımdaki kedere. Ben yıllarca hakkım olduğunu düşündüğüm şeyler için, evlatlık vazifelerim için, çocuklarımın aile bağları olsun diye ite kaka götürdüm bu ilişkiyi, cevval ve vurdum duymaz sayılabilecek de bir insanım, enerjim azmim hırsım asla bitmez-di. Şu an canlı bir cenaze gibiyim. Mutlu olamıyorum, hayattan zevk alamıyorum, elimi kolumu oynatıp hayat düzenimi sürdürmek için resmen kendimi zorluyorum. Ben zaten sevilmeyen evlat olduğumu biliyordum, hiç de umursamıyordum çünkü mükemmel bir çekirdek ailem var. Şart mıydı bunu duymam, neyin intikamını aldı bu adam benden, yaşama sevincimi neden aldı elimden. Başa çıkamıyorum bu duyguyla. Psikolojik destek almak istiyorum aslında ama bunlar bir başkasına nasıl anlatılır, tekrar tekrar yaşamaya nasıl dayanılır bilmiyorum. Ban affet mantıklı gerekçe bul diyecekler ne affedebilirim ne de mantıklı bir açıklama beni tatmin edecek. Nefret ediyorum ebeveynlerimden. Ben nasıl eski ben olacağım bilmiyorum.
Ben sevgi de istemiyorum aslında, hayvanlık etmesinler yeter, ona soran mı oldu evlatların eşit mi diye de özellikle 'bak bunu söylerken zemo da duyuyor benim evlatlarım asla eşit değil' demesine ne gerek var.Eskilerde nedir bu erkek çocuk sevdası anlayamıyorum,
Çok zor bir süreç geçirmişsin, çok yorulmuşsun, sen evlatlık vazifeni çok güzel yapmışsın,
Biliyorum çok üzülüyorsun ama kimseye kendimizi zorla sevdiremeyiz,
Ben vazifemi yaptım gerisini onlar düşünsün de ve arkana yaslan, rahatla,
Bu dünyanın bir de hiç kimsenin hakkının kimsede kalmayacağı öbür tarafı var,
Ne mutlu ki çekirdek ailenizde mutluluğu yakalamışsın, Allah bir yerden alırken başka yerden vermiş,
Zaten önemli olan da çekirdek ailede mutluluğu huzuru yakalamak,
Geniş ailenizle de şuan olduğu gibi mesafeyi korumaya devam edin...
Yok o da narsistik bir tip, onunla ilgili de konum var. Kendinden başka kimseye iyilik etmez bir tip. Hastanede o baksa babamı gömerdik kesinOkudukça kanım dondu.
Bu hastane sürecinde anne figüranı nerede? Kesin erkek evlattan olan torunlara bakıyordur.Çünkü bu süreçte koca onun değil tedavi onu ırgalamaz gibi yok olmuş