Ahh ahh Carl Jung beyefendi yaşıyor olsaydı keşke, tam onluk bir rüyaymış. :) Şimdi ben elbet bir Jung ya da Freud değilim ama ilgim var bu bakış açısına. O yüzden az buçuk psikodinamik bakış açısıyla yorumlamaya çalışayım.
Freud abi aldatılma içerikli rüyalar görenlerin bilinçaltında terk edilme korkusu olduğunu söyler. Belki ilişkinizde son zamanlarda bir ilgi eksikliği olabilir, eşiniz eskisi kadar ilgi göstermiyor olabilir. Ya da eşinizin sizden olan beklentilerini karşılayamadığınızı da düşünüyor olabilirsiniz. Bir farklı bakış açısı da eşinizin sizden bazı sırlar sakladığını düşündüğünüz için gördüğünüzü söyler o yüzden bu abilerimiz bunu ayırt etmek için "serbest çağrışım" yöntemini uygularlardı.
Lise forması olayına gelince, bu da bence yine ilgi eksikliğinden kaynaklı. Eşinizle ergenlik çağları ya da 20li yaşların başlarında falan tanıştıysanız o flört anlarında daha çok ilgi görme isteğinin yansıması olabilir. Ya da son zamanlarda yaşlandığınızı hissediyorsanız, bir kırışıklığa taktıysanız onunla dahi alakalı olabilir. Melis adına çok takılmayın, biraz deşsek muhakkak bir yerlerde rastladığınız bir isim olduğunu çıkarırız. Bilinçaltı durduk yere çıkarmaz, muhakkak görmüştür bir yerlerde ya da duymuştur.
Amatör rüya yorumcusu Astoria'dan sevgilerle. :)
İlgi eksikliği yok ama şöyle bir şey var Astoria, benim istediğim tarz ilgi yok aramızda. Bu bizim evliligimizin son iki yılı daha da artan bir uyumsuzluk olarak aramızda duruyor. Örnek vermeye çalışayım:
Benim için ilgi, kibar dokunuş, kibar bir bakışla desteklenen kibar cümleler, aniden gelen tutkulu bir öpüşme, istendigimi belli edecek bazı haylaz yaklaşımlar, belki dolu dolu sorulan bir "Günün nasıl geçti?" sorusunun ardında bakan meraklı gözler, laf anlatırken ya da bir şeyler dinletirken yüzüme bakılıp tamamen odaklanması vb.
Ondan gelen ilgi ise şöyle:
"Nasılsın, ne yaptın bugün?" sorusu ve bu soruyu otomatiğe bağlaması, yani nasılsın derken insanın düzgünce bir yüzüne bakılır değil mi? Şakalar ile takılma, espriler yaparak ilgilenme, bazı minik el şakaları (Bazen kötü anıma denk gelirse tartışma çıkaracak cinsten şakalar totalde), saçımı okşaması, birlikte izleyebileceğimiz nadir filmleri bulmaya çalışması, sevdiğim dondurmaları taa şehrin öbür tarafındaki dondurmacıyı seviyorum diye oradan alıp sürpriz yapması, "Ayy şunu yiyesim geldi" dediğimde alıp gelebilirim deyip üşenmeden almaya çıkması, sürekli öpmesi (Rahatsız edene kadar), sinirlendirecek şeyler yapıp suratım aslınca "Ooyy" diye sevmelere çalışmalar vs vs...
Esasen ilgili ama daha bir farklıyız. Anlayan, daha ağır, daha ruha dokunur bir ilgi istemi belki bendeki, ondaki ise çocuksu, bir tutam anne sevkatli, bazı bazı gıcık abi gibi takılmacalı. Derinlik farkı var bizim.
Tanışıklığımiz çok eski, çocukluk arkadaşıyız biz ve evet, sevgili olduğumuzda daha tutkulu, daha uyumlu idik. Lise çağında değildik üni. sonrası döneme denk gelir bizim birlikteliğimiz ama haşarıydık, eğlenceliydik.
Buraya açtığım ilk konu sanırım, eşim bu yolculukta dönüştü. Ben daha kıpır kıpır kaldım. O yaşını geçti.
Bu kısımda da uyumsuzluk başladı mesela, tersine ben eğlence insanı, sokaklarda gezsem doymam, o oturaklı, arabası vb hobileri ile ilgili bir ev insanı.
Freud amcaya göre benim hallerim gelmiş olabilir belki de özetle :)
Yorumun için teşekkür ederim ayrıca.