Seni görünce iç çekiyorum bi İdrak, acaba hangi haklı-farkında-doğru yerden yakalacayak ve o gerçeği olduğu gibi söyleyecek diye. Evet. Bu adam beni önemsemiyor galiba.
Ya ağlama. Ya da ağla mı demeliyim ağla boşalt içini zehir gibi doldurmuş adam yine seni yavrum ya, of!
Geçmiş olsun.. Ne diyeceğimi bilemedim.
Çocuk biraz daha toparlasa zaten, derdini anlatır kıvama gelse, iş mi kurarım ne yaparım çıkaracağım kendimi şu evden, basıp basıp bir yerlere gidip duracağım. Bu ara verme olayını da bir güzel konuşayım evet. O kaldı çünkü bi. Nefret ediyorum bu huyumdan. Her şeyi denemeden olmuyor diyemiyorum, olmayacak belli işte. Niyeyse bu bktan savaşım?
O gerçeği ben de kendime itiraf etmemek için epey direndim. Lakin boşa kürek sallamışım.
Bir de şu mesele var. Sen de ben de; kendi içimizde öyle olmasak da, epey kırılgan, ince düşünen ve dahi lüzumsuz empati yeteneğine sahip olsak da, görüntü olarak güçlü ve eyvallahı olmayan tipleriz. Ben uzun düşünmelerim sonucunda saçmalığından emin olamadığım bir kanaate vardım. Erkek milleti bu kadın profilinden evlilik içinde pek haz etmiyor gangsta. Sevgiliyken, aşık oldukları elde etmek için çırpındıkları bu karakter özellikleri, evlilik içinde sidik yarışına girmelerine sebep oluyor. Bir tür savaş açıyorlar kendilerince. Bunun bir level ötesi de "yeterince kırılmıyor az daha kırayım da kendini değersiz hissetsin iyice" düşüncesidir. İnşallah sen o kısma hiç gelmezsin. Epey can yakıyor çünkü.
Bir üyeye, "aksine çok özgüveni var" demişsin. Bilmiyorum fazla mı bilmişlik olacak ama seni ve hayatını kendime çok benzettiğimden bu yorumu yapacağım. Bence öyle değil canısı. Bence bu adamlar bizde olan özgüvenden öylesine rahatsız oluyorlar ki, bu boşvermişlik halleriyle özgüveni baltalamaya çalışıyorlar. Nispeten başarıyorlar da. Ben şahsen şu sıralar kendimi bok gibi hissediyorum.
Valla her şeyi denemeden boşanmam düşüncesi de bizim kendimizi avutma biçimimiz. Toplum tarafından dayatılan evlilikteki dört büyük hata yok ya, içten içe boşanmak için yetersiz görüyoruz sebeplerimizi. Yavaş yavaş çürümek yeterli değilmiş gibi.
Bir diğer husus da, muhtemelen senin koca da zamanında kendini "piremses" gibi hissetmeni sağlayacak ölçüde ilgi ve iltifat yağdırdı. He dibine kadar da hak ettin onları emin ol. Lakin şimdi öylesine bir rahatlık çöktü ki adama, sen de çamaşır asan akşama ne yemek yapsam diye düşünen alelade bir kadın kişisi oldun evlilikte. Toplumdaki yerini çok da umursadığını sanmam da, adamın gözündeki kimliğin bu olunca delirmemek elde değil haliyle. Silkelenip ayağa kalkmak ve bu koala benzeri heriflere "lan ben daha ölmedim, hala o peşinde koştuğun kadınım" demek ister gönül ama çocuk var tabi. Nereye kalkıyorsun ayağa. Önce bir tuvalete falan alışsın değil mi?
Valla ben her gün yüz karar alıyor, doksan dokuzunu oğlumun yere fırlatıp kırdığı nesnelerle birlikte unufak ediyorum. Çünkü bu çocukla hiçbir bok yapamazsın idrak diyorum kendime. Sabır, az daha sabır. Sana da bana da.