Merhaba hatunlar
Bu konuyu bitik vaziyette açıyorum. Şu sıralar hayat bana "dur ben sana daha neler edeceğim" diyor sağolsun. Yazacak onlarca sıkıntım var da bir kısmını yazacağım şimdilik. Başlıkla alakalı kısma geçeceğim, önce bir içimi dökeyim :)
Dün çok lazımmış gibi mutfak dolaplarında öyle masumca duran tüm tabak çanağı boşaltıp, hepsini makinede yıkadım. Çünkü dolapları silip yerlerine koymak yetmiyor yıkanması lazım. Toz değince Allah korusun ölürüz falan. Neden yıkamayayım ki. Oğlum da nasıl uslu bir çocuk, nasıl söz dinliyor. Böyle akıllı bir çocuğum varken bu temizliği yapmalıydım. Mutfakta iğne ucu kadar bezin değmediği alan kalmadığından (duvarlar dahil) emin oluncaya kadar temizlik yaptım. Sabah sekizden akşam sekize dek. Saatler sekizi gösterdiğinde, bir kahve yapayım da dinleneyim artık diye hayal kurarken bulaşık makinesinin hortumu patlamasın mı? O minik, sevimli hortumdan fışkıran suyu görseniz aklınız şaşar. Mutfakta küçük bir gölet oluştu. Sular diğer odalara doğru usulca süzülürken ben saatlerce temizlediğim alanın sular içinde kalmasını izledim. Olağanüstü saatlerdi, neyse ki geçti.
Gelelim bugüne. Öyle berbat bir günün ardından oğlumun öğretmeninden "çok ilerleme kaydetti. Sınıf kurallarına uyuyor, derslere katılıyor" cümlesini duyunca tamam dedim bir şeyler yoluna giriyor en azından. Oğlum kreşe başlayalı bir buçuk ay oldu. Başladığı ilk günden beri hasta. Defalarca acile gittik, doktor kontrolüne gittik. Enfeksiyon, grip vs vs. 39.5 derecenin altına düşmeyen ateş, kusmalar, bitmeyen öksürükler, burun akıntısı. O kadar ilaç kullandı ki kuzum. Dün itibariyle tamam dedim çok şükür iyileşti artık. Bir hafta kreşe göndermedim ateşli hasta diye. İki gündür gidiyordu. Bugün sabah öksürük tekrar başladı. Oğlum, ufacık öksürükte midesi bulanan ve kusan bir çocuk. Bu yüzden hastalığı tüm evin baştan aşağı temizlenmesi ile son buluyor. Zira canım yavrum kusarken sabit durmuyor. Her yere saldırıyor, koşuyor. Önüne uzattığım kovayı itiyor. Çünkü niye itmesin. Dolayısıyla o iğrenç sıvı evin her yerine bulaşıyor.
Şu anda üç adet yorgan, iki yastık, sayısız nevresim takımı, üç adet halı yıkanmayı bekliyor. Evde kesik bir koku. Muhtemelen iki gün boyunca çalışacak olan çamaşır makinesi ve bitik bir ben. Ayaklarımı zannedersem hissetmiyorum. O kadar yorgunum ki. 25 gündür neredeyse uyumuyorum. Gözaltı morluklarım yüzümün tamamını kaplamaya meyilli.
Dur şimdi geldim başlıkla alakalı en önemli kısma. Az önce sevgili beyim "Böyle olmaz. Bu çocuk bir aydır hasta. Üç yıldır hiç böyle hasta olmamıştı. Ben böyle giderse göndermem kreşe falan" diye çıkıştı. Dilimin ucuna gelen cümleleri geri çektim çünkü hakikaten bir aydır aşırı hasta. Üç kilo verdi yavrum. Bir yanım diyor ki çocuğa eziyet etme, suratı kaşık kadar kaldı al kreşten. Diğer yanım diyor ki, idrak sen çok çabaladın bu çocuk okula alışsın diye. Tam her şey yoluna girdi, çocuk ilerleme kaydediyor alma okuldan. Önceki konularımı bilmeyenler için, oğlum psikolog tavsiyesi ile yarım gün gidiyor kreşe. Bir tür zorunluluktu okula gönderme durumu.
Dostlar ben ne yapayım şimdi. Yavrum hep böyle hasta mı olacak? Öyleyse severim böyle aşkın ızdırabını. Varsın sosyal sorunlu bir çocuk olsun ne yapayım. Ev iğrenç kokuyor, beynim eriyor kokudan. Sevgili beyim ile kavga etmemek için dilimi tutuyorum. Bana bir fikir verin. Ne yapayım, böyle hastalıklarla devam mı etsin okula yoksa analık hislerime yenilip alayım mı okuldan. Şimdiden teşekkürler, klavye tutan parmaklarınız dert görmesin.