Doğal beslenmek karatayın olmazsa olmazlarından biridir. Tamam bunu anladım ve elimden geldiğince uygulamaya çalışıyorum. Ama ne yapsam da olduramayacağım bazı şeyler var. Mesela buyuk şehirde yaşamak gibi. Keşke bizim de datça gibi bir şansımız olsa :)
Bu yüzden kafama takılan bu soruları daha deneyimli olduğu için Gül Hanıma sormaya karar verdim.
1 Sebzeler: Ben mevsiminde olan sebzeleri yiyorum artık. Buna epey dikkat ediyorum. Mevsiminin dışında yemek için de, canım annem sağolsun, bana kendi elleriyle temiz, ev yapımı, harika konserveler yapıyor. Hem de doğal, ilaçsız, katkısız ve kendi yetiştirdiği sebzelerle. Hatta bir kısmını da kurutup hazırlıyor. kahvaltıda annemin kuruttuğu domatesleri, bazen biberleri yiyorum. kendi kurduğu zeytini yiyorum.
2 Süt ürünleri: Büyük şehirde olmama rağmen tek şansım, kapıma kadar gelen sütçüm :) Kim ne derse desin, açık sütün ne kadar zararlı olduğunu da iddia etsin, ben yine de açık süt almaya devam edeceğim. Çünkü "en kirli deniz bile havuzdan daha temizdir" sözünde de olduğu gibi, sütçümün sütü, kesinlikle kapalı sütlerden daha sağlıklıdır. Güzelce kaynattığım sütten yoğurdumu da yapıyorum, hem de evlendiğim günden beri. Haftalık en az 3 kg yoğurt tüketiyoruz, 2lt de süt. Önümüzdeki hafta peynirimi de evde yapacağım.
3 et: Yaklaşık bir aydır eve market tavuğu almıyorum. Önceden zararlarını bilmemem rağmen "başka şansım yok, köy tavuğu nereden bulayım" gibi bahaneler yüzünden yemeye devam ediyordum. Tesadüfen bir kasapta bulduğum köy tavuğu sayesinde sık sık olmasa da artık güvenerek tavuk yiyebiliyorum. oldukça pahalı ancak, pişirirken %100 emin oldum köy tavuğu olduğuna. çünkü saatlerce pişmedi :) kırmızı et için hala yapabileceğim bir şey yok. ama şehrin dışındaki köylere gidip dağlarda otladığına emin olduğum hayvanlardan kestirip dondurucuya uzun süre yetecek şekilde istiflemek istiyorum ki nereden geldiğini bilmediğim etlere de tamah etmek zorunda kalmayayım.
4 yumurta: İşte benim derman bulamayacağım derdim. Herhangi bir köyden, oradaki köylünün elinden almış da olsa ya da markette üzerinde "organik yumurtadır" diye yazan da olsa, benim için farketmez. Maalesef yumurta, ticarette hileden korkmayan satıcıların en rahat hile yapabilecekleri besindir. Çünkü hiçbir yerinden anlayamazsınız, yediğiniz yumurtanın sanayi tipi mi olduğunu, yoksa organik mi olduğunu (sanayi diyorum çünkü artık tavuk ve yumurta çiftlikleri, tavukları bir canlı olarak değil, bir ürün olarak üretiyor). Ne pişirerek, ne tadından ne de kokusundan anlayabilirsiniz. Şöyle yapan köylüler varmış. Market yumurtasını alıp, kartonundan çıkartıp, biraz samanın içine oturtup, köy pazarında veya ana yol üzerinde yolun kenarında, yere iki çuval serip, üzerine koyduğu yumurtalar için "köyümüzün organik yumurtasıdır" diyerek satan köylüler. o yüzden tavuktan çıkarken görmediysem hiçbir şekilde almam :)) Ama ne yazık ki ben her sabah, sizin de yapmak zorunda olduğunuz gibi bu sanayi tipi yumurtalardan en az iki tane yiyorum. Ama Canan Karatay'ın üzerine basa basa dediği şey, "serbest dolaşan tavuğun yumurtasını yiyin, sadece o kötü kolestrol yapmaz, faydasını görürsünüz". Bir tek doğal yumurta için kefil oluyor, bu yediklerimiz için değil. hadi "bu da doğal olmasın canım" diyelim. Ama doğal olmaynı da hasta ediyormuş, Canan Karatay aman yemeyin diyor. Bu beni oldukça endişelendiren bir konu.
Doğal beslenme adımları daha da uzar, ancak benim aklıma şimdilik bunlar geldi. Başka adımlardan bahsedecek arkadaşlar varsa konuyu biraz daha deşelim mi, ne dersiniz?
ve Gül hanım lütfen bu konuda sizin deneyimlerinizden faydalanmak istiyorum. yardımcı olursanız çok sevinirim...