- 29 Aralık 2010
- 8.416
- 23.872
Bırakmayacağım yakasını diyorsun yani :)) anlıyorum seni ben de gene olarak mutlu bir insanım ama mesela o dönem hayatımın çok zor zamanlarıydı ama insanlara ifade etmesi çok zordu. Çünkü görünüşte hayatımda her şey yolundaydı ama aslında benim için öyle değildi. hayatı yeniden keşfedin kitabını almışsın, güzel kitaptır ama sabır ister. Profesyonel yardım da -terapistle frekansın tuttuysa- çok faydalı kendini tanımak-keşfetmekte esas iş sana düşüyor. Bu kitap ve iyi hissetmek kitabından çok fayda gördüm ben, özellikle iyi hissetmek. İkisi de kült kitaplar zaten ilk olarak bu ikisini tavsiye ederler.Ben de psikoloğa gidiyorum, ama henüz bir verim alamadım.
Bazen psikologumun şöyle düşündüğünü hissediyorumEki Görüntüle 2783206
Çünkü net bir sorunum olmadığı için ve yapı olarak çok mutlu bir insan olduğum için neden geldiğimi anlamıyor gibi sanki . Hatta zam yapmış, ama benden hala eski ücreti almıştı, sanırım 'zaten bir şeyi yok ki' diye düşündüğünden
Ama yine de onu bırakmak istemiyorum, çünkü çok tatlı biri,enerjisini seviyorum. Bir de beni tanıması biraz zaman alabilir çünkü düşündüklerim,dile getirdigim ve esasen içimde hissettiğim şeyler farklı olabiliyor. Yanlış tanınmaya çok müsait bir insanım . Beni tanıması için ona biraz daha zaman vereceğim...
Ben aslında son gittiğimde 'hayattan tat alamıyorum' demek için gitmiştim. İşten istifa kararı vermiştim, sabahları asık suratla uyanır olmuştum, sabah sabah kulaklikla Ahmet Kaya'dan 'icimde intihar korkusu var' dinlerdim falan. Basbayagi mutsuz hissediyordum. Ama psikoloğa gittiğimde hem adamın gerçekten enerjisi yüksek olduğu için, hem heyecanliyken çeneme vurdugundan (psikoloğa gitmek beni heyecanlandırıyor) bıcır bıcır konuşup yüzümde gulucukle bir şeyler anlatmıştım. İstifa kararımı sorgulayip 'ya iş bulamazsan,zaten sıkılıyorsun,ya daha çok sıkılırsan' falan dediğinde 'amaaaan, onu da o zaman düşünürüm, şimdiden düşünüp üzülmeye gerek yok. hem neden bulamayayim ki?' falan diye cevaplamistim,büyük bir neşeyle.Bırakmayacağım yakasını diyorsun yani :)) anlıyorum seni ben de gene olarak mutlu bir insanım ama mesela o dönem hayatımın çok zor zamanlarıydı ama insanlara ifade etmesi çok zordu. Çünkü görünüşte hayatımda her şey yolundaydı ama aslında benim için öyle değildi. hayatı yeniden keşfedin kitabını almışsın, güzel kitaptır ama sabır ister. Profesyonel yardım da -terapistle frekansın tuttuysa- çok faydalı kendini tanımak-keşfetmekte esas iş sana düşüyor. Bu kitap ve iyi hissetmek kitabından çok fayda gördüm ben, özellikle iyi hissetmek. İkisi de kült kitaplar zaten ilk olarak bu ikisini tavsiye ederler.
öncelikle içimde intihar korkusu varı haluk levent de güzel söylüyor, özellikle canlı kayıtları. sen enerjisi yüksek bir insansın böylelerinin ruhsal bunalımlar geçirdiğine inanmak zor oluyor. halbuki sen de insansın, sorunların olacak bunları çözemediğin ağır geldiği zamanlar olacak. altında yatan sebepler muhakkak vardır, iyi hissetmek kitabı altında yatan sebepleri bulmak için daha iyi bir kaynak. hayatı yeniden keşfedin ikinci basamak gibi biraz. yalnız ikisi de ciddi, metodik tutumla yazılmış, yaparsın edersin gazı vermeyen problem çözme odaklı kitaplar, başta sıkılabilirsin sakın o aşamada bırakma. sabırla içindeki alıştırmaları yaptığında çok fayda göreceksin ve bu fayda kalıcı olacak. ben 6-7 sene önce okumuştum iyi hissetmek kitabını, o zaman yaşadığım psikolojik sorunları bir daha yaşamadım çünkü üstesinden gelmeyi öğrenmiştim.Ben aslında son gittiğimde 'hayattan tat alamıyorum' demek için gitmiştim. İşten istifa kararı vermiştim, sabahları asık suratla uyanır olmuştum, sabah sabah kulaklikla Ahmet Kaya'dan 'icimde intihar korkusu var' dinlerdim falan. Basbayagi mutsuz hissediyordum. Ama psikoloğa gittiğimde hem adamın gerçekten enerjisi yüksek olduğu için, hem heyecanliyken çeneme vurdugundan (psikoloğa gitmek beni heyecanlandırıyor) bıcır bıcır konuşup yüzümde gulucukle bir şeyler anlatmıştım. İstifa kararımı sorgulayip 'ya iş bulamazsan,zaten sıkılıyorsun,ya daha çok sıkılırsan' falan dediğinde 'amaaaan, onu da o zaman düşünürüm, şimdiden düşünüp üzülmeye gerek yok. hem neden bulamayayim ki?' falan diye cevaplamistim,büyük bir neşeyle.
Haliyle adam benim depresyon başlangıcima inanmadıydi
İnşallah zamanla neşemin altındaki depresif tarafımi da bulur, cozmeme yardım eder. Ben umutluyum ondan... Olmadı, birkaç seans sonra yeni birini arastiririm
Hahahaha:))) virüs normale dönüp THY yeniden kampanya yaptiginda bir haftasonu Antep'e bilet alacagim kanka, o vakit yaparım ben güzel planlari. Sen merak etme, elime mi yapışirBen seninle ciksam kesin ben de butun planlari sana yikardim kankiHatta keske beni biraz cekici buluyor olsan da ciksak bir sure. Cok da gulerim eglenirim valla oh ilac gibi gelen bir iliski olur. Valla bence bu konulara acayip bir yetenegin var ve seviyorsun... Oyle olunca da elime mi yapisir yaparim modunda giriyorsun... Sen yapinca insanlar da rahatliyor ipe un seriyor...
Evet, çünkü umarsız bir romantigim.Ama sen kendini gereksiz yordugun zaman da karsindakinden bikiyorsun. Acaba surekli hayati kolaylastirmak ve renkli hale getirmek zorunda hissediyor olabilir misin? Yani hani surekli plan yapayim surekli heyecanli tutayim surekli bir sekilde eglence ve yenilik duzeyini arsa cikarayim gibi... Cunku bu seni yorar ve gerek yok. Yengenc her seyi organize etmedi diye sikayet edecek olan defolsun gitsin yani kapi orda.
Bu yoruma bakarsak, tepkinin farkına vararak bunu değiştirebilirsin. Mesela biri bana bunu sorsa benim ehliyetim bile yok der gülerim ya da en fazla sorabileceğim biri varsa sorarım. Bu kadar detaylıca uğraşmam.Senden bir konuda yardım istendiğinde titizlikle böyle hazırlarsan sana sormaları doğal, kimse bu kadar uğraşıp yardımcı olmaya çalışmaz ki. Senin öğrenmen gereken şey ‘bilmiyorum’ ‘bu konuda fikrim yok’ gibi şeyler demek bence :) ve bir de senin de ihtiyacın olduğunda yardım istemek. Bana her işini kendi gören bir hava verdin. Tahminim doğruysa, bunu dışardaki insanlar da fark ediyordur. Yardıma ihtiyacın olduğunda başkalarına da danış ki senin de her konunun uzmanı olmadığını görsünler ve biraz da onlar senin için uğraşsın :)Genelde araştırıyorum bir şeyler(ah bu ben)
Bak, sana daha sinir bozucu bir şey anlatayim; bir türlü tam olarak kopamadigim uzatmalı bir eski sevgilim var , Rus. Bana kendimi seyehat uygulamasi gibi hissettiren çocuk :) . Geçen bahar , arabayla sahil şeridini gezmek istediğini, gidilebilecek rotalar ve araç kiralama şirketleri hakkında bilgi sahibi olmak istediğini söyledi.
benim de ehliyetim bile yok, bir yere gideceksem otobusle-minubusle-otostopla falan bir şekilde yolumu bulurum.
Bu çocuk sordu diye araştırdııım araştırdiiim,eşime dostuma sordum, 4 büyük arac kiralama linki gönderdim.
Tutttu bana dedi ki; bunları Google da söylüyor, ben sana kişisel deneyimlerini sormuştum
Ben de hazırlamış olduğum upuzuuun (gidilecek güzel koylar, seyehatte yardımcı olabilecek uygulamalar vs vs ile dolu) mesajdan sonra gelirse seyehat sorunları - Türkçe çeviri falan konusunda yardimci olabileceğimi, ama ona katılmayı istemediğimi yazmıştım. Bir sureligine iletişimimi kesmeyi başarmıştım.
(sonra pandemi başladı,online okey oynama bahanesiyle yeniden konuşmaya başladık - ki oyunu isteyen o olduğu halde iki kişilik en güzel okey appini de yine ben buldum)
Biliyorum, çok sinir bozucu. İşte bu durumdan kurtulmak istiyorum zaten ben de
Ben de psikoloğa gidiyorum, ama henüz bir verim alamadım.
Bazen psikologumun şöyle düşündüğünü hissediyorumEki Görüntüle 2783206
Çünkü net bir sorunum olmadığı için ve yapı olarak çok mutlu bir insan olduğum için neden geldiğimi anlamıyor gibi sanki . Hatta zam yapmış, ama benden hala eski ücreti almıştı, sanırım 'zaten bir şeyi yok ki' diye düşündüğünden
Ama yine de onu bırakmak istemiyorum, çünkü çok tatlı biri,enerjisini seviyorum. Bir de beni tanıması biraz zaman alabilir çünkü düşündüklerim,dile getirdigim ve esasen içimde hissettiğim şeyler farklı olabiliyor. Yanlış tanınmaya çok müsait bir insanım . Beni tanıması için ona biraz daha zaman vereceğim...
İşte enayi gibi atliyorum herkesin her seyine.Bu yoruma bakarsak, tepkinin farkına vararak bunu değiştirebilirsin. Mesela biri bana bunu sorsa benim ehliyetim bile yok der gülerim ya da en fazla sorabileceğim biri varsa sorarım. Bu kadar detaylıca uğraşmam.Senden bir konuda yardım istendiğinde titizlikle böyle hazırlarsan sana sormaları doğal, kimse bu kadar uğraşıp yardımcı olmaya çalışmaz ki. Senin öğrenmen gereken şey ‘bilmiyorum’ ‘bu konuda fikrim yok’ gibi şeyler demek bence :) ve bir de senin de ihtiyacın olduğunda yardım istemek. Bana her işini kendi gören bir hava verdin. Tahminim doğruysa, bunu dışardaki insanlar da fark ediyordur. Yardıma ihtiyacın olduğunda başkalarına da danış ki senin de her konunun uzmanı olmadığını görsünler ve biraz da onlar senin için uğraşsın :)
Benzer bir karakter özelliği bende de var. Biri bir şey sorduğunda bilmesem bile araştırıp geri dönerim. Lisede herkes beni İngilizce sözlük olarak kullanırdı. Dil sınıfıydık, herkeste sözlük vardı. Bilmedikleri bir kelimeyi sorduklarında ben sözlüğümü açıp söylerdim bilmiyorsam. Bir de örnek cümle içinde falan kullanıp anlamalarını sağlardımGenelde araştırıyorum bir şeyler(ah bu ben)
Bak, sana daha sinir bozucu bir şey anlatayim; bir türlü tam olarak kopamadigim uzatmalı bir eski sevgilim var , Rus. Bana kendimi seyehat uygulamasi gibi hissettiren çocuk :) . Geçen bahar , arabayla sahil şeridini gezmek istediğini, gidilebilecek rotalar ve araç kiralama şirketleri hakkında bilgi sahibi olmak istediğini söyledi.
benim de ehliyetim bile yok, bir yere gideceksem otobusle-minubusle-otostopla falan bir şekilde yolumu bulurum.
Bu çocuk sordu diye araştırdııım araştırdiiim,eşime dostuma sordum, 4 büyük arac kiralama linki gönderdim.
Tutttu bana dedi ki; bunları Google da söylüyor, ben sana kişisel deneyimlerini sormuştum
Ben de hazırlamış olduğum upuzuuun (gidilecek güzel koylar, seyehatte yardımcı olabilecek uygulamalar vs vs ile dolu) mesajdan sonra gelirse seyehat sorunları - Türkçe çeviri falan konusunda yardimci olabileceğimi, ama ona katılmayı istemediğimi yazmıştım. Bir sureligine iletişimimi kesmeyi başarmıştım.
(sonra pandemi başladı,online okey oynama bahanesiyle yeniden konuşmaya başladık - ki oyunu isteyen o olduğu halde iki kişilik en güzel okey appini de yine ben buldum)
Biliyorum, çok sinir bozucu. İşte bu durumdan kurtulmak istiyorum zaten ben de
babam kirici, elestirel ve geleneksel biri. Kimde babami gorduysem hemen ayrildim. ve su an babamin zitti bir kisiyle cok mutluyum, dogru olabilir. Ama ben bunu bilincli olarak yaptimMerhaba KK
Dün , bir arkadaşımla uzun uzun konustuk. Konu kızın kendini bildi bileli, belki 12-13 yıldır tüm ilişkilerinde aynı şeyi yaşamasıyla ilgiliydi. İstisnası bile yok, tüm ilişkilerinde önce erkek bu kızın peşinden koşuyor, evlilik vaatleri veriyor (arkadaşım biraz ev kızı modundadir) , kız ikna olup sevmeye baslayinca erkek soğuk duruyor, ilgisizlik kavgaları çıkıyor, hayatındaki istisnasız tüm erkeklerin bir gözü dışarıda, afresif, bu yüzden kavgalar ediyorlar. Ve işin sonunda istisnasiz her sevgilisi 'erkekler evlilikten korkarlar' gibi cümleler duyuyor. Ve yine istisnasız her ilişkisinde kız terkediliyor. Terkedile terkedile terkedilme manyağı olmuşİlişki kötü bile gitse, asla kendisi ayrılamiyor...
Bu kız benim çocukluktan arkadaşım, yani cidden her ilişkisine hakimim ve bu tarzdan başka bir insanla merhabalasmiyor bile. Bu tarzdan başka bir insan da bu kıza yazmıyor. Tip bu yani, değişmez.
Ben de ona kader motifinden bahsettim, kadının babası neyse (iyi ya da kötü) onun enerjisine sahip erkeklere meyletmesi, hoşnut olmasa bile o tarz erkeklerin/ya da tam zıttı ona daha tanıdık ve güvenilir gelmesi üzerine. Sonra birkaç video izledik, benzer şeyleri söyleyen...
Gerçekten de bu kızın babası 'var ile yok arası' babalardan. Arasıra aniden parlayıp evde otoriteyi böyle sağlasa da öyle vurması, kırması,hakareti vs yok, işten gelip yemek yiyip kahveye gider. Haftasonu erken uyanıp evden çıkar, akşam eve gec gelir... Ben uzaktan izleyen biri olarak açıkçası babası ve kızın sevgilileri arasında çok bağlantı kuruyorum . Bence bu kız hep kendisine ilgi göstermeyecek, kıza(evine) değil de dış dünyaya daha çok bağlı ekreklere meylediyor. Ve öyle erkekler bu kızın pesinde dolaşıyor
Sonunda da hep mutsuz oluyor...
Aynı şekilde KK'da da sık sık okuyorum, evde şiddete aşina olan ve çocukken 'erkek rol model' olarak gördüğü babasından bunu görüp normalleştiren kızlar , evlilik seçiminde babaları gibi agresif, babaları gibi kıskanç insanlari eş diye seçiyorlar, onları daha korunaklı buluyorlar, daha zıt karakterli, daha sakin mizaçlı erkeklerle olan ilişkilerini sabote ediyorlar...
Konunun özü bu arkadaşlar, aşağıda yazdıklarım kendi kader motifimle ilgili kısa tutamadigim bir muhabbet. Vakti olmayanların buraya kadar olan kismi okuması da yeterli :))
sizin de buna benzer hikayeleriniz var mi?
Varsa nasıl aştiniz?
Kader motofiyle ilgili Okuduğunuz,izlediğiniz ya da kendi terapistinizden işittiğiniz bir şeyler var mı?
Paylaşırsanız sevinirim...
UYARI : Buradan sonrası sokağa çıkma yasağında olduğumuz bu cumartesi günü, yapacak daha iyi bir şeyi olmayıp uzun yazı okumaktan rahatsız olmayanlar içindir;
Benim konum da yine aynı ...
Aslında çok şanslıyım, çünkü dünya iyisi bir babam var. Otuz yaşındayım, bunca sene gördüğüm; evdeki birini incitecek kelime kullanmaktan imtina eder, kalp kırmaktan kaçınır, evini sever, ev ahalisiyle sohbet eder, yemek yapar, çamaşır asar, alışveriş yapar, bizi sevdiğini dile getirmekten kacinmaz, balkonda tüm sandalyeler doluysa kucağına falan oturtur. Böyle minnoş bir baba. Ama evdeki tümm sorumluluk anneme aittir. Her iki tarafın akrabalarıyla ilgili tüm iletisimi annem yürütür (bayramda seyranda babamın kardeşlerini bile annem arar, sonra 'x de seni istiyor' der,babama verir. İki cümle konuşurlar). Babamın Miras davasıyla annem ilgilenir, babamın yeğeninin düğününe, akrabasının cenazesine şehir dışına annem çıkar, çocukların tüm sorumluluğu annemdedir,babam asla 'hayir' demez, 'annenize sorun' der. Şu mu alınacak, makina mı bozuldu, çocuklar hangi dersaneye gidecek... Her türlü ev yükü annemin omzundadir, babam sadece onun kararlarına saygı duyup destek olur. Ama yüz yılda bir kere 'hadi bu haftasonu da pikniğe gidelim' bile demez. Biz gidelim dersek plan yapıp ona saatini söylersek gelir...
İşte , benim de istisnasız bulduğum her tip böyle...
Yani bu benzerliği ben de son yıllarda üstüne düşünce farkettim..
Bunca yıldir hayatıma giren erkekler hep çok minnoş insanlar olmuştur (ilişki içindeyken bu saydıklarım. Terkedilince cirkinlesip minnosluk çizgisinden cikanlar da var).
Hepsi hoşsohbet insanlardir. Hiç sevdigini gizleyen -sever ama belli etmez- tarzı biri hayatıma girmemiştir. Ya da kıskanç , şunu neden ekledin,bunu niye giydin diyen (en son bir çürük yumurta çıktı gerçi, kıskanç bir iliskim oldu ama iki aylık bir şeydi).
Hayatıma aldığım (öylesine takilmalik insanlar bile) inanilmazzz sakin insanlardır. Kavga edilecekse ben tek basima ederim.
(Şu yaptıklarımi kesinlikle savunmuyorum,hatta böyle biri olmamak için öfke yönetimi için yoga-nefes eğitimi almıştım. Şimdi de terapistimle bu konuya egiliyoruz) ayrılık anında ben sinirlenip telefonlarıni kirmişsam, kızdığım bir an yanağını cırmalamışsam, itip kakmişsam, evinin camını kirmişsam, yağmurlu bir ormanda gecenin bir yarısı eşyalarını dışarıya atıp çadırdan kovmuşsam, evindeki tüm kagitlari sobaya atmıssam bile karşımdaki insanın tepkisi sakince kalıp benim enerjimi atıp sakinlesmemi beklemek olur. Bu bir, iki, üç falan degil, gerçekten çok kere yaşanan bir durumdu ve karşındaki insanlarin hepsinin tepkisi sakince beni beklemek olmuştu.
Benim sesim çok çirkindir , gerçekten çok ince ve tiz. Ama sevgililerim bana şarkı söyletip durur, aynı sekilde telefonum hayatıma giren insanların bana şarkı söyledikleri ses kayıtlarıyla doludur , sevgililerim saçlarımı boyarlar, benim sacimi yapmak için YouTube'dan saç örme videoları izlerler, yokuş falan çıkacakken 'bin istersen sirtima' cumlesini kaç kişiden duydum,Allah bilir...
Bunlar bana minnoş gelen, benim meylettigim şeyler (evet bazilari cringe, tabii ki farkındayım)
Ama şöyle de bir şey var, bugüne kadar asssslaaaaaaa ama asssslaaaaaa duymadım ki şöyle bir cümle ; "suprizz, bize bilet aldım"
O biletin yapılacağı etkinliği mutlaka ben bulmuş,hakkında yorumları ben okumuş, kendi kartımla ben almış, adresini ben ogrenmisimdir .
Hadi konseri geç, 'bu pazar kemerburgaz ormanına gidelim' bile demezler. Çok çok 'mangal yaksak mi?' derler (mangal da benim bu arada) , ben hava durumuna bakarım, toplu taşımayla gidecek yer ararım, telefon açıp mangalın yasak olup olmadığını sorarım, yol güzergahını belirlerim, çantama mangallik malzemeleri,tabağı çanağı örtüyü atarım, o da ne yiyeceğimizi bana sorar!
Bunu ilkten sona, tüm ilişkilerinizde yaşadığınızı düşünsenize
Geçen aylarda bir ex bana mesaj atmış 'hayati guzel yaşamayı öğrettin, güzel mekanlar öğrettin. Senin beni götürdüğün her yere ben hala arada gidiyorum' diye .
Okuyunca sevinmedim,sinirlendim. Çünkü kimse beni güzel mekanlara götürmüyor, kimse yüzünden yeni yerler görmüyorum. Çocugun da dediği gibi her yeri ben keşfedip ben buluyorum, ben öneriyorum, ben güzel tekliflerle geliyorum...
Bir süre sonra bıkıyorum tabii ki, çünkü ben bir adım atmazsam hiç bir şey yapılmıyor.
Etrafıma , milletin ilişkisine bakıyorum, hiç de benim gibi değil. Genelde sevgilileri yapıyor planları, ya da şuraya gidelim mi diye soruyor falan çocuklar. İnanın ki ben bu cümleyi ömrümde duymadım bir sevgilimden
Üniversitede çok ciddi, az kaldı evleneceğim (ki şükür evlenmedigim) bir sevgilim vardı,babamla falan tanişmıştı,devamlı beni evlilik fikriyle manipüle ederdi. Uzak bir şehre atanmıştı. Benim elimde takvim '29 Ekim saliya denk geliyor, o zaman cumadan bilet al gel,ötesi izin al,sali dön' falan, plan yapardım, ben ucuz bilet bulurdum, alırdı. Şuraya buraya gidelim derdim, giderdik. İkimizde de internet varken tüm biletleri hep ben araştırirdim.
Sonra ondan ayrıldım, arap bir erkekle sevgili oldum. Çocuk elaleme parayla turist rehberliği yapardı, bilmediği yer yoktu. Ama söz konusu ben olunca 'ben İstanbul'u bilmiyroum ki Habibi,sen bul' derdi. Kendi doğumgünümde bile benim bulduğum yere gittik. Onu geç, bir kere benle Antalya'ya gittiğini sanıyordu, uygun saatte bilet bulamadığım için başka yere bilet almıştım, söylemeyi unutmuşum,gidince anladi. Umrunda bile olmadı. Ha antalyaaaa ha Malatya... Adamın umru değil ki... Biletler benden, gideceğimiz yere ulaşım benden, o mevsimde minibüs yok diye araba bulamazsak strese girmesi benden, kalacak yer bulma benden, yeme içme ayarlama benden,tüm para hesabı kitabı benden... Bütün stres , bütün plan hep benim üzerimde.
Ne zaman 'nereye gitsek?' desem, duyduğum tek cevap 'sen nereye istersen habibi'
Ya, Allah hakkı için , bir gün de sen bul bir yer...
En sonunda ayrıldım,sonra
eşi dostu, arkadaş çevresi kalabalık adam buldum. Adam benle tanıştığı gibi herkesle arasına mesafe koyup ev kuşu oldu. Anca ben çektim,oraya buraya geldi. 'hangi filmi izleyelim?' sorusuna bile 'farketmez,sen ne istersin?' cevabı aldım. Beni bilmedigim bir yere bile götürmedi, tüm sinemaalra,tiyatrolara biletleri ben aldım. Onunla da bir senelik bir ilişkimiz oldu, bir kere bile 'bugun planlar benden' cümlesini duymadım. Benim plan yapmayip ondan beklediğim her gün ya eve gidip yemek yapıp tavla oynadık, ya da o bir şeyler hazirlayip benim ilçeme geldi, benim daha önce ona gösterdiğim yeşillik alanda piknik yaptık..
Sonuç olaak ondan da ayrıldım...
Sonra ABD'li bir adamla tanistim. Adam dünyadaki neredeyse tüm kitalara ayak basmış, tek başına, küçücük sırt çantasıyla diyar diyar gezmiş.
Ama böyle bir adam bile söz konusu ben olduğumda 'hic farketmez,sen ne istersen' e bağladı. Hadi o Türkiye'deyken ben biliyorum, ben gezdirdim, ona da kabul. Ama onun daha önce de gezdiği bir başka ülkede bile tüm planları bana yaptırdı. Haritada ben buldum,ben işaretledim,ben gezdim. Dondurma yiyelim mi dedim,dondurma yedik, şurada oturalım mi dedim,orada oturduk. İnsanmazsiniz onun bilmem nereden bilmemnereye biletini bile ben aldım. Ve bu adam dünyayı kendi başına gezen bir özgür ruh. O bile benim yanimdayken herşeyi benden bekleyen bir insana dönüştü.
Sonra bambaşka bir ırktan bir adama aşık oldum. Adam geçtiğimiz sene, kendi ülkesinden başka bir kitada- Asya'da 5 ay bir başına yaşayıp birkaç aylığına yanıma geldi. Dünyanın her yerinde kendisi başının çaresine bakabilecek- zamanında bakmış bir insan. Ama benim yanimdayken evini bana tutturttu, aylarca ona kiralık ev bulacam diye iş cikisi gezip durdum , tüm menülerini bana çevirtirdi, normalde gittiği ülkelerde translateden rahatlıkla çevirip Google'dan bakabilirken benim ulkemdeyken hep bana mesaj atardi 'bu ne? İçinde ne var? Hamsiyle istavritin farkı ne? Kebapla köfte arasındaki fark ne? Nereden peynir alabilirim, oraya nasıl gidebilirim? Beğendiğim kıyafetin bedeni kalmamış/kodunu çektim, sen telefon açar mısın diğer şubelere ,orada var mi....
Beraber olduğumuz her an tüm angaryalara ben koştum (sonra donunce ayrıldım)... en son bu arkadaş geçenlerde bir supriz yapıp yanıma geldi. Hem çok özlediğimi farkettim hem de aynı şeylere hız kesmeden devam etti, kaldığı günler boyunca her şeyi bana sorup, benden yardım isteyip durdu.
Eki Görüntüle 2777617
Hatta dayanamayip şöyle bir mesaj attım / kendimi turist uygulaması gibi hissediyorum diye .
Ona yazınca daha bir tanıdık geldi his.
Gerçekten de hayatıma aldığım insanlar bir uygulama, application gibi kullanıyor beni. Tüm angaryalari, tüm planlari hep benim üzerimden yapıyorlar.
Bu saydıklarım sadece ciddi ciddi ilişki yaşadığım insanlar ,ama flortlerim, tatil aşklarım, başladığı ay biten ilişkilerim, öylesine takildigim insanlar falan da tam olarak bu stereotipe sahipler.
hepsi asla sesini yükseltmeyen, saygisizlik yapmayan, kıskançlık yapmayan,kırmaktan üzmekten çekinen, bana saygı duyan, yokuşlarda 'gel seni tasiyayim' diyen, sevgisini dile getirmekten çekinmeyen , öpmeyi koklamaya seven insanlar.
Ama hepsi de 'ben bilmem, sen karar ver' diyen insanlar...
Uzun olduğu için özür dilerim ama yengenc konusu nasıl kısa olabilir???
Sizin de böyle kader Motifi örnekleriniz var mı?
Ben bu döngüyü nasıl kirabilirim??
terapiye de gidiyorum aslında, ama benim terapistim öyle kader motifi falan diyen bir insan değil, hatta bence inanmiyor buna:)
Yaşım bu sene otuz olacak, ve hep aynı insanlarla tanışmaktan sıkıldım. İnanın hepsiyle tanışmam bambaşka şekillerde , hepsinin görünüşü bambaşka, hepsi bambaşka ulkeden-ya da bizim ülkenin bambaşka yörelerinden. Hepsinin aile yapısı birbirinden farklı...ama iş benimle sevgili olmaya gelince hepsi birbirinin laciverti.
Neden boyle oluyor???
Bu döngüyü nasıl bozabilirim????
Her yeni başlayan iliskimde bu gerçeği farkedip 'yine mı başlıyoruz' demekten çok sıkıldım.
Umarım çok taşlanmadan, güzel yorumlar gelir
Terkedile terkedile terkedilme manyağı olmuşMerhaba KK
Dün , bir arkadaşımla uzun uzun konustuk. Konu kızın kendini bildi bileli, belki 12-13 yıldır tüm ilişkilerinde aynı şeyi yaşamasıyla ilgiliydi. İstisnası bile yok, tüm ilişkilerinde önce erkek bu kızın peşinden koşuyor, evlilik vaatleri veriyor (arkadaşım biraz ev kızı modundadir) , kız ikna olup sevmeye baslayinca erkek soğuk duruyor, ilgisizlik kavgaları çıkıyor, hayatındaki istisnasız tüm erkeklerin bir gözü dışarıda, afresif, bu yüzden kavgalar ediyorlar. Ve işin sonunda istisnasiz her sevgilisi 'erkekler evlilikten korkarlar' gibi cümleler duyuyor. Ve yine istisnasız her ilişkisinde kız terkediliyor. Terkedile terkedile terkedilme manyağı olmuşİlişki kötü bile gitse, asla kendisi ayrılamiyor...
Bu kız benim çocukluktan arkadaşım, yani cidden her ilişkisine hakimim ve bu tarzdan başka bir insanla merhabalasmiyor bile. Bu tarzdan başka bir insan da bu kıza yazmıyor. Tip bu yani, değişmez.
Ben de ona kader motifinden bahsettim, kadının babası neyse (iyi ya da kötü) onun enerjisine sahip erkeklere meyletmesi, hoşnut olmasa bile o tarz erkeklerin/ya da tam zıttı ona daha tanıdık ve güvenilir gelmesi üzerine. Sonra birkaç video izledik, benzer şeyleri söyleyen...
Gerçekten de bu kızın babası 'var ile yok arası' babalardan. Arasıra aniden parlayıp evde otoriteyi böyle sağlasa da öyle vurması, kırması,hakareti vs yok, işten gelip yemek yiyip kahveye gider. Haftasonu erken uyanıp evden çıkar, akşam eve gec gelir... Ben uzaktan izleyen biri olarak açıkçası babası ve kızın sevgilileri arasında çok bağlantı kuruyorum . Bence bu kız hep kendisine ilgi göstermeyecek, kıza(evine) değil de dış dünyaya daha çok bağlı ekreklere meylediyor. Ve öyle erkekler bu kızın pesinde dolaşıyor
Sonunda da hep mutsuz oluyor...
Aynı şekilde KK'da da sık sık okuyorum, evde şiddete aşina olan ve çocukken 'erkek rol model' olarak gördüğü babasından bunu görüp normalleştiren kızlar , evlilik seçiminde babaları gibi agresif, babaları gibi kıskanç insanlari eş diye seçiyorlar, onları daha korunaklı buluyorlar, daha zıt karakterli, daha sakin mizaçlı erkeklerle olan ilişkilerini sabote ediyorlar...
Konunun özü bu arkadaşlar, aşağıda yazdıklarım kendi kader motifimle ilgili kısa tutamadigim bir muhabbet. Vakti olmayanların buraya kadar olan kismi okuması da yeterli :))
sizin de buna benzer hikayeleriniz var mi?
Varsa nasıl aştiniz?
Kader motofiyle ilgili Okuduğunuz,izlediğiniz ya da kendi terapistinizden işittiğiniz bir şeyler var mı?
Paylaşırsanız sevinirim...
UYARI : Buradan sonrası sokağa çıkma yasağında olduğumuz bu cumartesi günü, yapacak daha iyi bir şeyi olmayıp uzun yazı okumaktan rahatsız olmayanlar içindir;
Benim konum da yine aynı ...
Aslında çok şanslıyım, çünkü dünya iyisi bir babam var. Otuz yaşındayım, bunca sene gördüğüm; evdeki birini incitecek kelime kullanmaktan imtina eder, kalp kırmaktan kaçınır, evini sever, ev ahalisiyle sohbet eder, yemek yapar, çamaşır asar, alışveriş yapar, bizi sevdiğini dile getirmekten kacinmaz, balkonda tüm sandalyeler doluysa kucağına falan oturtur. Böyle minnoş bir baba. Ama evdeki tümm sorumluluk anneme aittir. Her iki tarafın akrabalarıyla ilgili tüm iletisimi annem yürütür (bayramda seyranda babamın kardeşlerini bile annem arar, sonra 'x de seni istiyor' der,babama verir. İki cümle konuşurlar). Babamın Miras davasıyla annem ilgilenir, babamın yeğeninin düğününe, akrabasının cenazesine şehir dışına annem çıkar, çocukların tüm sorumluluğu annemdedir,babam asla 'hayir' demez, 'annenize sorun' der. Şu mu alınacak, makina mı bozuldu, çocuklar hangi dersaneye gidecek... Her türlü ev yükü annemin omzundadir, babam sadece onun kararlarına saygı duyup destek olur. Ama yüz yılda bir kere 'hadi bu haftasonu da pikniğe gidelim' bile demez. Biz gidelim dersek plan yapıp ona saatini söylersek gelir...
İşte , benim de istisnasız bulduğum her tip böyle...
Yani bu benzerliği ben de son yıllarda üstüne düşünce farkettim..
Bunca yıldir hayatıma giren erkekler hep çok minnoş insanlar olmuştur (ilişki içindeyken bu saydıklarım. Terkedilince cirkinlesip minnosluk çizgisinden cikanlar da var).
Hepsi hoşsohbet insanlardir. Hiç sevdigini gizleyen -sever ama belli etmez- tarzı biri hayatıma girmemiştir. Ya da kıskanç , şunu neden ekledin,bunu niye giydin diyen (en son bir çürük yumurta çıktı gerçi, kıskanç bir iliskim oldu ama iki aylık bir şeydi).
Hayatıma aldığım (öylesine takilmalik insanlar bile) inanilmazzz sakin insanlardır. Kavga edilecekse ben tek basima ederim.
(Şu yaptıklarımi kesinlikle savunmuyorum,hatta böyle biri olmamak için öfke yönetimi için yoga-nefes eğitimi almıştım. Şimdi de terapistimle bu konuya egiliyoruz) ayrılık anında ben sinirlenip telefonlarıni kirmişsam, kızdığım bir an yanağını cırmalamışsam, itip kakmişsam, evinin camını kirmişsam, yağmurlu bir ormanda gecenin bir yarısı eşyalarını dışarıya atıp çadırdan kovmuşsam, evindeki tüm kagitlari sobaya atmıssam bile karşımdaki insanın tepkisi sakince kalıp benim enerjimi atıp sakinlesmemi beklemek olur. Bu bir, iki, üç falan degil, gerçekten çok kere yaşanan bir durumdu ve karşındaki insanlarin hepsinin tepkisi sakince beni beklemek olmuştu.
Benim sesim çok çirkindir , gerçekten çok ince ve tiz. Ama sevgililerim bana şarkı söyletip durur, aynı sekilde telefonum hayatıma giren insanların bana şarkı söyledikleri ses kayıtlarıyla doludur , sevgililerim saçlarımı boyarlar, benim sacimi yapmak için YouTube'dan saç örme videoları izlerler, yokuş falan çıkacakken 'bin istersen sirtima' cumlesini kaç kişiden duydum,Allah bilir...
Bunlar bana minnoş gelen, benim meylettigim şeyler (evet bazilari cringe, tabii ki farkındayım)
Ama şöyle de bir şey var, bugüne kadar asssslaaaaaaa ama asssslaaaaaa duymadım ki şöyle bir cümle ; "suprizz, bize bilet aldım"
O biletin yapılacağı etkinliği mutlaka ben bulmuş,hakkında yorumları ben okumuş, kendi kartımla ben almış, adresini ben ogrenmisimdir .
Hadi konseri geç, 'bu pazar kemerburgaz ormanına gidelim' bile demezler. Çok çok 'mangal yaksak mi?' derler (mangal da benim bu arada) , ben hava durumuna bakarım, toplu taşımayla gidecek yer ararım, telefon açıp mangalın yasak olup olmadığını sorarım, yol güzergahını belirlerim, çantama mangallik malzemeleri,tabağı çanağı örtüyü atarım, o da ne yiyeceğimizi bana sorar!
Bunu ilkten sona, tüm ilişkilerinizde yaşadığınızı düşünsenize
Geçen aylarda bir ex bana mesaj atmış 'hayati guzel yaşamayı öğrettin, güzel mekanlar öğrettin. Senin beni götürdüğün her yere ben hala arada gidiyorum' diye .
Okuyunca sevinmedim,sinirlendim. Çünkü kimse beni güzel mekanlara götürmüyor, kimse yüzünden yeni yerler görmüyorum. Çocugun da dediği gibi her yeri ben keşfedip ben buluyorum, ben öneriyorum, ben güzel tekliflerle geliyorum...
Bir süre sonra bıkıyorum tabii ki, çünkü ben bir adım atmazsam hiç bir şey yapılmıyor.
Etrafıma , milletin ilişkisine bakıyorum, hiç de benim gibi değil. Genelde sevgilileri yapıyor planları, ya da şuraya gidelim mi diye soruyor falan çocuklar. İnanın ki ben bu cümleyi ömrümde duymadım bir sevgilimden
Üniversitede çok ciddi, az kaldı evleneceğim (ki şükür evlenmedigim) bir sevgilim vardı,babamla falan tanişmıştı,devamlı beni evlilik fikriyle manipüle ederdi. Uzak bir şehre atanmıştı. Benim elimde takvim '29 Ekim saliya denk geliyor, o zaman cumadan bilet al gel,ötesi izin al,sali dön' falan, plan yapardım, ben ucuz bilet bulurdum, alırdı. Şuraya buraya gidelim derdim, giderdik. İkimizde de internet varken tüm biletleri hep ben araştırirdim.
Sonra ondan ayrıldım, arap bir erkekle sevgili oldum. Çocuk elaleme parayla turist rehberliği yapardı, bilmediği yer yoktu. Ama söz konusu ben olunca 'ben İstanbul'u bilmiyroum ki Habibi,sen bul' derdi. Kendi doğumgünümde bile benim bulduğum yere gittik. Onu geç, bir kere benle Antalya'ya gittiğini sanıyordu, uygun saatte bilet bulamadığım için başka yere bilet almıştım, söylemeyi unutmuşum,gidince anladi. Umrunda bile olmadı. Ha antalyaaaa ha Malatya... Adamın umru değil ki... Biletler benden, gideceğimiz yere ulaşım benden, o mevsimde minibüs yok diye araba bulamazsak strese girmesi benden, kalacak yer bulma benden, yeme içme ayarlama benden,tüm para hesabı kitabı benden... Bütün stres , bütün plan hep benim üzerimde.
Ne zaman 'nereye gitsek?' desem, duyduğum tek cevap 'sen nereye istersen habibi'
Ya, Allah hakkı için , bir gün de sen bul bir yer...
En sonunda ayrıldım,sonra
eşi dostu, arkadaş çevresi kalabalık adam buldum. Adam benle tanıştığı gibi herkesle arasına mesafe koyup ev kuşu oldu. Anca ben çektim,oraya buraya geldi. 'hangi filmi izleyelim?' sorusuna bile 'farketmez,sen ne istersin?' cevabı aldım. Beni bilmedigim bir yere bile götürmedi, tüm sinemaalra,tiyatrolara biletleri ben aldım. Onunla da bir senelik bir ilişkimiz oldu, bir kere bile 'bugun planlar benden' cümlesini duymadım. Benim plan yapmayip ondan beklediğim her gün ya eve gidip yemek yapıp tavla oynadık, ya da o bir şeyler hazirlayip benim ilçeme geldi, benim daha önce ona gösterdiğim yeşillik alanda piknik yaptık..
Sonuç olaak ondan da ayrıldım...
Sonra ABD'li bir adamla tanistim. Adam dünyadaki neredeyse tüm kitalara ayak basmış, tek başına, küçücük sırt çantasıyla diyar diyar gezmiş.
Ama böyle bir adam bile söz konusu ben olduğumda 'hic farketmez,sen ne istersen' e bağladı. Hadi o Türkiye'deyken ben biliyorum, ben gezdirdim, ona da kabul. Ama onun daha önce de gezdiği bir başka ülkede bile tüm planları bana yaptırdı. Haritada ben buldum,ben işaretledim,ben gezdim. Dondurma yiyelim mi dedim,dondurma yedik, şurada oturalım mi dedim,orada oturduk. İnsanmazsiniz onun bilmem nereden bilmemnereye biletini bile ben aldım. Ve bu adam dünyayı kendi başına gezen bir özgür ruh. O bile benim yanimdayken herşeyi benden bekleyen bir insana dönüştü.
Sonra bambaşka bir ırktan bir adama aşık oldum. Adam geçtiğimiz sene, kendi ülkesinden başka bir kitada- Asya'da 5 ay bir başına yaşayıp birkaç aylığına yanıma geldi. Dünyanın her yerinde kendisi başının çaresine bakabilecek- zamanında bakmış bir insan. Ama benim yanimdayken evini bana tutturttu, aylarca ona kiralık ev bulacam diye iş cikisi gezip durdum , tüm menülerini bana çevirtirdi, normalde gittiği ülkelerde translateden rahatlıkla çevirip Google'dan bakabilirken benim ulkemdeyken hep bana mesaj atardi 'bu ne? İçinde ne var? Hamsiyle istavritin farkı ne? Kebapla köfte arasındaki fark ne? Nereden peynir alabilirim, oraya nasıl gidebilirim? Beğendiğim kıyafetin bedeni kalmamış/kodunu çektim, sen telefon açar mısın diğer şubelere ,orada var mi....
Beraber olduğumuz her an tüm angaryalara ben koştum (sonra donunce ayrıldım)... en son bu arkadaş geçenlerde bir supriz yapıp yanıma geldi. Hem çok özlediğimi farkettim hem de aynı şeylere hız kesmeden devam etti, kaldığı günler boyunca her şeyi bana sorup, benden yardım isteyip durdu.
Eki Görüntüle 2777617
Hatta dayanamayip şöyle bir mesaj attım / kendimi turist uygulaması gibi hissediyorum diye .
Ona yazınca daha bir tanıdık geldi his.
Gerçekten de hayatıma aldığım insanlar bir uygulama, application gibi kullanıyor beni. Tüm angaryalari, tüm planlari hep benim üzerimden yapıyorlar.
Bu saydıklarım sadece ciddi ciddi ilişki yaşadığım insanlar ,ama flortlerim, tatil aşklarım, başladığı ay biten ilişkilerim, öylesine takildigim insanlar falan da tam olarak bu stereotipe sahipler.
hepsi asla sesini yükseltmeyen, saygisizlik yapmayan, kıskançlık yapmayan,kırmaktan üzmekten çekinen, bana saygı duyan, yokuşlarda 'gel seni tasiyayim' diyen, sevgisini dile getirmekten çekinmeyen , öpmeyi koklamaya seven insanlar.
Ama hepsi de 'ben bilmem, sen karar ver' diyen insanlar...
Uzun olduğu için özür dilerim ama yengenc konusu nasıl kısa olabilir???
Sizin de böyle kader Motifi örnekleriniz var mı?
Ben bu döngüyü nasıl kirabilirim??
terapiye de gidiyorum aslında, ama benim terapistim öyle kader motifi falan diyen bir insan değil, hatta bence inanmiyor buna:)
Yaşım bu sene otuz olacak, ve hep aynı insanlarla tanışmaktan sıkıldım. İnanın hepsiyle tanışmam bambaşka şekillerde , hepsinin görünüşü bambaşka, hepsi bambaşka ulkeden-ya da bizim ülkenin bambaşka yörelerinden. Hepsinin aile yapısı birbirinden farklı...ama iş benimle sevgili olmaya gelince hepsi birbirinin laciverti.
Neden boyle oluyor???
Bu döngüyü nasıl bozabilirim????
Her yeni başlayan iliskimde bu gerçeği farkedip 'yine mı başlıyoruz' demekten çok sıkıldım.
Umarım çok taşlanmadan, güzel yorumlar gelir