Kader Motifi ve Babanıza Benzer/Zıt İnsanlara Meyletmemiz Hakkında

Siz de devamlı babanıza benzer/zıt insanlara meyleder misiniz?

  • Vallahi ben de öyle

  • Yoo hiç alakası yok


Oylama sonuçları oy kullanıldıktan sonra görülebilir.
Bırakmayacağım yakasını diyorsun yani :)) anlıyorum seni ben de gene olarak mutlu bir insanım ama mesela o dönem hayatımın çok zor zamanlarıydı ama insanlara ifade etmesi çok zordu. Çünkü görünüşte hayatımda her şey yolundaydı ama aslında benim için öyle değildi. hayatı yeniden keşfedin kitabını almışsın, güzel kitaptır ama sabır ister. Profesyonel yardım da -terapistle frekansın tuttuysa- çok faydalı kendini tanımak-keşfetmekte esas iş sana düşüyor. Bu kitap ve iyi hissetmek kitabından çok fayda gördüm ben, özellikle iyi hissetmek. İkisi de kült kitaplar zaten ilk olarak bu ikisini tavsiye ederler.
 
Ben aslında son gittiğimde 'hayattan tat alamıyorum' demek için gitmiştim. İşten istifa kararı vermiştim, sabahları asık suratla uyanır olmuştum, sabah sabah kulaklikla Ahmet Kaya'dan 'icimde intihar korkusu var' dinlerdim falan. Basbayagi mutsuz hissediyordum. Ama psikoloğa gittiğimde hem adamın gerçekten enerjisi yüksek olduğu için, hem heyecanliyken çeneme vurdugundan (psikoloğa gitmek beni heyecanlandırıyor) bıcır bıcır konuşup yüzümde gulucukle bir şeyler anlatmıştım. İstifa kararımı sorgulayip 'ya iş bulamazsan,zaten sıkılıyorsun,ya daha çok sıkılırsan' falan dediğinde 'amaaaan, onu da o zaman düşünürüm, şimdiden düşünüp üzülmeye gerek yok. hem neden bulamayayim ki?' falan diye cevaplamistim,büyük bir neşeyle.
Haliyle adam benim depresyon başlangıcima inanmadıydi
İnşallah zamanla neşemin altındaki depresif tarafımi da bulur, cozmeme yardım eder. Ben umutluyum ondan... Olmadı, birkaç seans sonra yeni birini arastiririm
 
öncelikle içimde intihar korkusu varı haluk levent de güzel söylüyor, özellikle canlı kayıtları. sen enerjisi yüksek bir insansın böylelerinin ruhsal bunalımlar geçirdiğine inanmak zor oluyor. halbuki sen de insansın, sorunların olacak bunları çözemediğin ağır geldiği zamanlar olacak. altında yatan sebepler muhakkak vardır, iyi hissetmek kitabı altında yatan sebepleri bulmak için daha iyi bir kaynak. hayatı yeniden keşfedin ikinci basamak gibi biraz. yalnız ikisi de ciddi, metodik tutumla yazılmış, yaparsın edersin gazı vermeyen problem çözme odaklı kitaplar, başta sıkılabilirsin sakın o aşamada bırakma. sabırla içindeki alıştırmaları yaptığında çok fayda göreceksin ve bu fayda kalıcı olacak. ben 6-7 sene önce okumuştum iyi hissetmek kitabını, o zaman yaşadığım psikolojik sorunları bir daha yaşamadım çünkü üstesinden gelmeyi öğrenmiştim.
 
Hahahaha:))) virüs normale dönüp THY yeniden kampanya yaptiginda bir haftasonu Antep'e bilet alacagim kanka, o vakit yaparım ben güzel planlari. Sen merak etme, elime mi yapışir
Evet, çünkü umarsız bir romantigim.
Ya da daha gerçekci söylemek gerekirse; malım.
En son bu ay, malum şahıs döndükten sonra teşekkür amaçlı bir mektup atayım,onu cizeyim dedim. Neyse ki resmin bazı yerlerine s.çtım,batirdim, çok cirkin oldu, göndermedim. Gerçekten de iyi ki de göndermemişim. Hiç de inceliklerime değecek bir insan değil çünkü :)
Ayrıca dediğin gibi sürekli heyecanlı,neşeli bir şeyler yapalım derdindeyim çünkü içimden böyle geliyor, kendime engel olamıyorum.
Hem diğer türlü, ilişki artık iyice kendini tekrarlayan rutine binince kendimi iki aşık değil, amcaoğlu gibi hissediyorum,bir yerden sonra. Ayrılmak zorunda kalıyorum...
 
Bu yoruma bakarsak, tepkinin farkına vararak bunu değiştirebilirsin. Mesela biri bana bunu sorsa benim ehliyetim bile yok der gülerim ya da en fazla sorabileceğim biri varsa sorarım. Bu kadar detaylıca uğraşmam.Senden bir konuda yardım istendiğinde titizlikle böyle hazırlarsan sana sormaları doğal, kimse bu kadar uğraşıp yardımcı olmaya çalışmaz ki. Senin öğrenmen gereken şey ‘bilmiyorum’ ‘bu konuda fikrim yok’ gibi şeyler demek bence :) ve bir de senin de ihtiyacın olduğunda yardım istemek. Bana her işini kendi gören bir hava verdin. Tahminim doğruysa, bunu dışardaki insanlar da fark ediyordur. Yardıma ihtiyacın olduğunda başkalarına da danış ki senin de her konunun uzmanı olmadığını görsünler ve biraz da onlar senin için uğraşsın :)
 

düşünme şekliniz çok güzel. Tebrik ediyorum. Psikoloji bilimi net bir bilim olmadığı için (yani siyahsa siyah beyazsa beyaz değil. Sana göre siyah olan bana göre gri olabiliyor vs) terapötik ilişkinin kurulması zaman alabiliyor. Umarım bir an önce ilişkiyi kurar ve daha faydalı bir süreç geçirebilirsiniz.
 
İşte enayi gibi atliyorum herkesin her seyine.
'Bilmiyorum, ay ben anlamam, fikrim yok' falan, keşke diyebilsem. Elektriğim kesildi diyene 'ben şimdi ayedaştan baktım, planlı kesintiymiş, 3 saate gelir' diyorum.
Bir daha birinden hoslaninca sırf totem olsun diye salağa yatmayı düşünüyorum (tabii hoslastigimi anlayana kadarki geçen sürede hamurumu belli etmezsem).
 
Benzer bir karakter özelliği bende de var. Biri bir şey sorduğunda bilmesem bile araştırıp geri dönerim. Lisede herkes beni İngilizce sözlük olarak kullanırdı. Dil sınıfıydık, herkeste sözlük vardı. Bilmedikleri bir kelimeyi sorduklarında ben sözlüğümü açıp söylerdim bilmiyorsam. Bir de örnek cümle içinde falan kullanıp anlamalarını sağlardım . Lisede buna bir patlamayla son verdim. Bildiğim şeylere bile "bilmiyorum, sözlüğe bak" derdim, sözlüğüm yok derlerse de tuğla gibi sözlüğümü önlerine atardım.

Annemin memleketinde okudum üniversiteyi de. Ortalama bir öğrenciden daha çok yer biliyordum yani, tüm arkadaşlarım nereye nasıl gideceklerini bana sorarlardı. Tramvayla gidilmiyorsa hangi otobüslerin gittiğini, hangi saatlerde geçtiğini falan gönderirdim. Hiç gitmediğim bir yerine arkadaşımın nasıl gidebileceğini onun bildiği yerleri göstererek bile anlattığım oldu. Buna da bir gün patladım. Navigasyon gibi kullanılıyorum diye . O patlamadan sonra bu dürtüye karşı gelmeye başladım. Biri bir şey mi soruyor, bilsem bile bilmiyorum diyorum . Bir konuda fikrim sorulduğunda ortalama cevaplar veriyorum. İzlenecek filmse konu, çoğunluğa uyuyorum. Sevgilimle hangi filmi izleyeceğimize karar verme süresi, filmin kendisinden daha uzun sürüyordu, sıkılıp film izlemekten de vazgeçiyorduk . Artık birbirimizin izleme listesinden 5'er film seçip bir yere karışık şekilde yazıyoruz. Listeyi görmeyen kişi sayı söylüyor ve hangisi çıkarsa onu izliyoruz. Bazen iki tarafın da o filmi izleyesi gelmiyor o an, başka sayı söylüyor onu izliyoruz vs.

Şimdi de sevgilimin sorunu benim plan yapmamam. "Hadi şunu yapalım, hadi şuraya gidelim" vs demiyorsun diyor. İlk görüşmeye başladığımızda hangi gün görüşeceğimize ben karar verirdim, planı ben yapardım, alınacak şeyleri ben alırdım. Ona sadece karar verdiğim saatte, ona söylediğim yere gelmesi kalırdı. Tekrar buna dönmemek için ve param olmadığı için (artık bir şey yaparsak parasını o ödüyor, çünkü ben yeni mezun işsizim şu an, cebimde para yokken hadi sinemaya gidelim ikimiz için 100 tl harca diyemem) bu planlayıcı rolüne bürünmüyorum. O da beni fazla yumuşak başlı olmak ve dişli olmamakla suçluyor şimdi. Sanırım ortasını tutturmak lazım . Son 2-3 yıldır sevgilim hadi dışarıda kahvaltı yapalım, hadi şuraya gidelim vs diyor. Ben de ona uyuyorum. O da aslında tam tersi "ben hallederim" karakterinde biraz. Bazen teklif ediyorum, reddediyor, bilmem nereden bilmem nereye otobüs biletini ben alacak olsam sıkılır . Onunla bu sınırın aşılıp her şeyi benim planladığım hale dönmeyeceğini düşünüyorum ama yine de öyle olmasına karşı bir korku da var .
 
Hep babamın ve ailedeki erkek figürlerinin tam zıttı insanlara çekildim belli bir yaştan sonra. İlgisiz bile olsalar hep kibar, güleryüzlü,bana karışmayan,darlamayan insanlardı ama bu benim tercihimdi kaşından gözünden ziyade huyuna baktım. Ben kader motifine inanmıyorum kader tercihlerimizdir aslında sen gidip afedersin ama hanzo birini seçip sonra da yaa ama benim ailede gördüğüm erkek figürü böyle diye kadere çamur atamazsın
 
Babamın tam tersi bir adamla evliyim sanırım ben bu motifin dışındayım
Aslında olay sende bitiyor gibi yengeç
Sen zaten biliyorsun ya da biseyleri yapabiliyorsun.Adam neden çaba harcayayım ki diye düşünmüş olabilir.
Benim için farketmez sen plan yap dediğinde hayır diyerek motifin zincirini kırabilir misin acaba diye düşünmedim değil
 
Bu "kader motifi" olayı kesinliği olan bir şey değil bana göre. Gülseren Hanım da elbette değerli bir bilim insanı fakat belki de yeterince mesleki tatmin sebebiyle ya da yaşı sebebiyle bir yerlerde kendisini geliştirmeyi bırakmış, çağa ayak uyduramamış izlenimi veriyor bana. Okuduğum kitaplarından ve izlediğim konuşmalarından bunu çıkartıyorum. Kader motifi dediği şey de aslında seneler önce Freud tarafından üstünde çokça çalışılmış bir şey. Kendisinin keşfi olduğu da biraz kitapları, kliniği ve dizileri gibi şişirme.

Ay ben bu kadına o kadar sinir oluyorum ki beyaza beyaz dese siyah olduğunu kanıtlamaya kendimi adayabilirim. Babasından dayak yemiş, şimdi de eşinden dayak yiyen kadına "ee sen peki niye dayak yiyorsun" tarzı cümleler kuruyor. Ona göre bu kader motifi, bu kadınlar kendilerini suçlu gördüğü için cezalandırılmaktan keyif alıyor ya da bildiği yol bu, alışkın olduğu hayat bu. Zorlandığında bildiği yola başvuruyor vs. İyi de asla şiddete başvurmayacak adamların o kadın sırf geçmişinde dayak yediği için, sırf adamı buna teşvik ettiği için canavara dönüştüğüne beni hiçbir güç inandıramaz. Kimse kusura bakmasın içinde şiddet olmayan insan "ay kadın teşvik etti beni" diye kimseye el falan kaldırmaz.

Kendimi düşünüyorum, hiç babam gibi erkekler olmadı hayatımda çok şükür. Bugüne kadar ne bir erkekten şiddet gördüm, ne bağımlılık sahibi biri girdi hayatıma. Çevreme bakıyorum, babalarının belirgin özelliklerini taşıyan adamlarla beraber olan kadın arkadaşım yok. Belli başlı şeyler Türk erkeğinde standart olabiliyor, ona denk gelince de kader motifi dememek gerekiyor bana kalırsa. Freud'un düşüncelerine itiraz eden çok bilim insanı var zaten, ben de bazılarını çok abartılı buluyorum. Gülseren hanım da zaten cinsiyetçi birisi, o yüzden onun görüşleri de meh yani, istediğini söyleyebilir, ben bu görüşe kesinlikle katılmıyorum.

Bu arada yazı çok uzundu, özür diliyorum hepsini okumadan yanıt yazdığım için.
 
Ailem birbirlerine çok siddet uygulayan insanlard,sürekli tartışma kavga aldi verdi terkedis sonra yalvar yakar barisma ile 30 seneleri geçti. Ben rol model olarak ikisininde aldım gençlik yıllarimda. İlişki dediğin birbirine vurmalı bagirmali çağırmali ayrılmalı barışmali olmalıydı...
Evlendiğimde de bagirmanin sevginin evliliğin temeli olduğunu düşündüm lakin eşim o kadar sessiz sakin bana davrandı ki birseyler dank etti.. aslında ben bunca sene annemi babamı hic bitmeyen o karaktersiz davranışlarını kendime ogutlemisim ama eşim çok farklı ılımlı olumlu sabırlı...
Ve bana da telkinler verdi,sadece ilk evlendigimiz sene büyük bir kavga ettik ki büyük dedigim benim isyanım sadece başka da çok şükür,hep başkaları yüzünden sadece tartisirdik o kadar su an da da hic birsey yok.
Iste ben kaderimi eşimle evlenme kararı aldığım da kirdigimi düşünüyorum çok şükür.
En önemlisi de aileme benzememesi benim ve çocuklarımın hayatı için en olumlu şeylerden biri
 
Şu zamana kadar aşık olduğum veya hoşlandığım insanları gözden geçirince babama hep zıt tipler olduğunu farkettim. Aslında bilinçli bi seçim benimkisi. Babam çok agresif, sinirli, bencil ve daha bunun gibi olumsuz özelliklere sahip birisi. Konuşurken bağırır, azarlar, hakaret eder ve eleştiri asla kaldırmaz kabul etmez. Bende küçüklükten beri bunlardan muzdarip olduğum için hep babamın tam zıttı sessiz, sakin, efendi, ağırbaşlı, saygılı, kibar vb tiplere yöneldim. Hep öyle insanlar bana çekici geldi. Baskın karakterli, sinirli kıskanç vb tiplerden hep uzak durdum. Genelde de ya babası gibi tiplere yönelir insan onu düzeltebilecegini düşünür ve babasıyla olan sorunlarını o insan aracılığıyla düzeltip ondan alamadığı sevgiyi karşısındakinden alacağını düşünerek. Ya da babasının tam zıttını ister benim gibi çünkü çok çekmiştir ağzı yanmıştır aman aman diyodur :)
 
Ben babamın babalığını çok beğenirim ama eş olarak anneme karşı iyi bir eş değil :) O yüzden babama benzemeyen birini istemiştim ama bazı yönlerden benziyor yapacak bir şey yok
 
babam kirici, elestirel ve geleneksel biri. Kimde babami gorduysem hemen ayrildim. ve su an babamin zitti bir kisiyle cok mutluyum, dogru olabilir. Ama ben bunu bilincli olarak yaptim
 
Terkedile terkedile terkedilme manyağı olmuş arkadaşınız için bu cümleyi kurmanız hiç hoş değil.Sonuna kadar okudum kendinizi övmüşsünüz ama dunyada çıkmadığınız erkek bırakmamışsınız ve okurken sizin bazi psikolojik sorunlarınızın olduğunu düşnüyorum.Sonuna kadar okudum bak sonuna kadar okudum ortasından alıpts bunu demiyorum.Okudum ve boş bir kişiliğe sahip olduğunuzu düşündüm.Benim düşüncem
 
Benim fikrim baba tarafınızdan ziyade büyüme aşamasında gördüğünüz örnek baskın karar alan yönetmeyi seven bir anne profili ve farketmeden çocukluğunun boyunca ornek almışsınız sanirim. Bu sebeple ilişkilerinizde tıpkı anneniz gibi yönetmek ve yönlendirmek istiyorsunuz. Kontrol etme ihtiyacınız fazla sanirim. O nedenle karşınızdaki kisiler farkli karakterlere olsa yeni tanışmanın verdiği evrede size uyum sağlıyorlar sonrada annesi gibi her isini yapan biri olunca buna alınıyorlar. Aslında burda sorun sizin ilişkilerde baskin ve yonetici olma düşünceniz, bundan sikayetcisiniz ama elinizde olmadan sevgililerinize annelik yapıyorsunuz. Tıpkı kendi anneniz gibi. Siz yönetmek üzerine karakteriniz oldugu icin yonetebileceginiz babanız gibi sakin kişileri seçiyorsunuz. Siz onların sevgilisisiniz anneleri degil. İlişkilerinizde soz sahibi olma yönlendirme durtulerinizi torpuleyin
 
Benim eşimin babam ile benzerligi yok.Esimden önce sevdigim bi kac kisi olmustu ve onlar da kendi şahıslarına münhasır insanlardı.Ben tek tip insan almamisim hayatima ya da sevmemisim diyelim.Sizin bu bahsettiginiz kader motifine ben uyuyorum ve buna inanmiyorum da.Gülseren Budayicioglu sürekli bunu lanse etti dizisinde.Coktan biraktim o diziyi de,konu hep ayni yerlere variyordu ve cok sıkıyordu.
 
Merhabalar,
Ben konuyu geç farkettim ama kader motifi konusunda Gülseren hanımın bütün videolarını izledim. Sanırım o tanımı türk dilinde kullanan tek kişi de o en azından benim duyduğum.
Bu konuda serhat yabancı diyor ki: aslında bizim hayatımıza başka insanlar da giriyor ama biz onları fark etmiyoruz bile. O yüzden tek şansımız bu insanlarmış gibi hissediyoruz. Ben de böyle olduğunu düşünüyorum. Başkaları olsa da gözümüz görmüyor.
Benim babam çok agresif bi insan olduğu için eşimin sakinliği beni çok cezbediyor mesela. Ama babamla çok benzer yönleri de var, beni çok korkutan kuru inadı gibi yani tam olarak babamın aynısı yada tam tersi diyemem. Benim de annemden çok etkilenmisligim olsa da kendime zararı olduğunu hissettiğim yönleri az bir süre önce keşfedebildim ve düzeltmek için çabalıyorum. Bir miktar başarılı olduğumu da görüyorum.
Bu konuda uzmanların yaklaşımı -benim okuduğum kadarıyla- duygu günlüğü tutmak. O gün yaşadıklarımızı ve hissettiklerimizi her gün bir deftere yazıp her akşam o defteri en baştan okumaya başlamak. Tekrar eden davranışları böyle farkedebiliyoruz. (Sanırım siz bu aşamayı geçtiniz) Sonrası farkettiğimiz davranışları düzeltmeye çalışmak. Bu başlarda bilinçli bir çabayla oluyor. Araba kullanmak gibi. Insan tecrübe kazandıkça bu davranışlar oturuyor ve refleks olarak olaylara verdiğimiz tepkiler değişiyor. Bu sürecin kolay olmayacağı ve uzun süreceği belli.
Sizin verdiğiniz örneklere bakarsak belki siz öyle davranmasanız onlar yapacak bu plan program işlerini ama sizden fırsat kalmıyor, bu da partnerlerinizin kolayına geliyor ve ilişki bu rutine oturuyor. Bunu bozacak tek şey sizin kendinizi durdurmanız. Biraz hakim olun kendinize, bu işleri tamamen partnere bırakın. Konfor alanınızdan çıktığınız için başta çok rahatsız eder ama zamanla alışırsınız. Değişmek her zaman çilelidir.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…