Bu konu üzerinden daha genel bir yorum yapmak istiyorum. Bazen mutluluğumuzu tek bir faktöre bağlıyoruz. Evlenmek, iş bulmak, çocuk sahibi olmak gibi. Böyle bir eksikliğimiz olduğunda sanki mutsuzluğumuzun tek sebebi buymuş gibi davranıyoruz. Ben açıkçası bu kadar önem atfedilip anlam yüklenen şeylerin sonradan hayal kırıklığı yaratabileceğini düşünüyorum. Mutlu insan çoğu koşulda mutlu, mutsuzluğa eğilimli bir insan da çoğu koşulda mutsuzmuş gibi geliyor. Siz eşinizden ayrılınca ve başka birinden bir şekilde çocuk sahibi olunca kesinlikle tüm sorunların çözüleceğine inanıyor musunuz? Artık mutlu olacak mısınız sizce?
Bir konu dışında her cümlenize katılıyorum ama annelik içgüdüsü diye yadsınamaz bir gerçek var.
İlk evliliğimi yaptığımda 34 yaşındaydım ve eşim benden 12 yaş büyüktü. Daha önce iki kez evlenmiş ve ikinci evliliğinden lise çağında bir de çocuğu vardı annesi ile yaşayan. Ve evlendikten sonra bana çocuk istemediğini, böyle bir niyetim vardıysa, bunu ona baştan söylemem gerektiğini falan anlattı.
"İnsan böyle bir pazarlıkla evlenmez. Aile olmak için evlenir. Ayrıca bunu çiftlerin genelde çoğu ister ve çocuk istemiyor olmak ekstrem bir durumdur. Bunu senin bana söylemen gerekirdi." dedim ama uzlaşma yolu bulamadık asla. Beş yıla yakın o adamla evli kaldım. Bitkisel hayatta gibi yaşadım. Benim daha önceden hiç tatmadığım tüm duyguları (ilk evlilik, ilk ebeveynlik vs) o benden çok önce yaşayıp tüketmişti. Bunları bile bile niye evlendin diyenler olacaktır. Bilmiyordum. Evlenene kadar hiçbirini söylemedi. Artık evli olduktan sonra rahatladı ve pervasız davrandı. Sonuçta bir gün, gelip bana ütülü gömleği kalmadığını söylemek üzereyken konu nasıl olduysa boşanmaya geldi. "Benimle bir geleceğin yok, git yolunu çiz, kimle istersen onla yaşa ve anne ol" dedi. Yaşım 39 olduktan sonra!
Ben de aynı gün boşanma protokolü hazırladım ve bir hafta sonraya gün verdiler. Hiçbir şey talep etmeden, tek kuruş istemeden ve ne yapacağımı hiç düşünmeden boşandım ondan. Dilekçe verdiğim gün eski bir dostum aradı ve bana İstanbul'dan iş teklifi yaptı. Buraya gelmeyi düşünmez misiniz dedi.
Eşim devlet memuruydu ve zaten Anadolu'ya İstanbul'dan gitmiştik. Ben gelirim dedim, zaten boşanıyorum. Bu teklif ilaç gibi geldi ama yetmezdi. Kendime ait değerli şeylerimi sattım ve boşanma davasından hemen sonra ilk uçakla İstanbul'a gittim. Berbat bir süreçti. Perişan oldum, iş kabus gibiydi, bulduğum evden çıkmam gerekti. Detayı aşırı uzun bir hikayeydi. Ama benim hikayemdi.
Sonra hepsi çözüldü. Yıllarca konuşmadığımız abim aradı, ona içimi açtım ve sana ihtiyacım var dedim, yardım etti, annem benimle yaşamaya karar verdiğini söyledi ama hiçbirine gerek kalmadan bir telefon aldım ve bir şirket iş ilanları sayfasından özgeçmişime ulaşmış bana iş teklif etti, görüştüm ve beklediğim ücretin de üzerinde maaş verdiler, başladım. Yeni evimi kurdum düzenledim her şeyimi tamamladım. Rüya gibi bir evim oldu. Sonra bir adamla tanıştım bir yıl kadar sonra ve onla evlendim. Her şeyimi ardımda bırakıp onla gittim. Bütün hikayemi ona anlattım. Onun da bana benzer bir boşanma öyküsü vardı ama gerekçeleri başkaydı. Yaşlarımız yakındı. Onun da bir çocuğu vardı annesi ile yaşayan ama o adam benimle yeniden baba olmak istiyor. Benimle aile olduğuna inanıyor ve her koşulda benim yanımda duruyor.
Şimdi 41 yaşındayım ve anne olmaya hazırlanıyorum. Bu duyguyu yaşamak istiyorum. Belki yine anne olamam, belki bu kez de yaşım buna izin vermez ama biliyor musunuz, en azından bunu benimle beraber isteyen bir yol arkadaşım var.
Anne olmak istediğim için suçlanmadığım bir hayat yaşıyorum.
O nedenle konu sadece anne olalım, soyumuz yürüsün konusu değil.
Konu, doğru anlaşılmak.
Konu sahibi hemcinsime de şunu söylemek istiyorum.
Siz yeter ki yola çıkın, dünya kenara çekilip yol verir.
Cesaret korkusuz olmak demek değil, korkularına rağmen yola çıkabilmektir derler.
Konfor alanınızı terk ederek başlayın. Asla geç değil.
Sevgiler.