evet sorun belli oldu bence. ben ilk yazdığını öyle romantik okuyup ay canıım diyenlerden değilim canım. tam tersine macera allah macera dedikçe ben bunaldım. artık çalışmıyorsun belli ki önceden iş hayatındaydım dediğin kısmı da okudum. kendine ait bir hayatın mı kalmadı o kısmı da tam bilemiyorum ama göstergelerden o çıkıyor. kendini yoracak bir hayatın yok bence ve oldukça yorulan kocanın dinlenmesine fırsat vermiyorsun bana kalırsa.
belli ki adam yaşamış doymuş ama sen bir program yaptığında da sana uyuyor işte yapmayalım istemiyorum da demiyor.
senin ilacın kendinde. kocandan bekleme hayatı. kendine hayat kur. kurslara mı gidiyorsun, etkinliklere mi katılıyorsun yap ille arkadaşa gerek yok. arkadaş da edinirsin böylece. eşinle de sakinliği yaşa.. karı koca sürekli kuduracak diye bir kaide yok bence.
bak benim eşimle ortak hayatım 3 birimse kendi hayatım 5 birimdir eşimin de kendi hayatı 5 birimdir. çalışıyorum, 12 senedir aktif tiyatroculuk yapıyorum, çocuğum var ve sporcu olması için çaba sarf ediyoruz yani ben yoğunum koca yoğun kocaya kitlemedim kendimi o da bana kitlemedi kendini. bizde de bi organizasyon yapılıyorsa 10 taneden 9unu ben yaparım. artık şikayet etmemeyi öğrendim çünkü birbirimizle ortak anlarımız olduğu kadar kendi hayatlarımız da var ve birbirimizi çok da güzel saygı gösteriyoruz. tatildir etkinliktir birlikte yapacağımız şeyler olduğunda da beni üzmüyor çok spesifik bi isteği yoksa kararı da bana bırakıyor. çocuğumla da müthiş ilgili bir baba. ya ben daha Allahtan belamı mı isteyim diyorum. bekar hayatı diye bir şey yok artık birlikte uyum yakalamaya çalışmak var.
Ben böyle düz anlatınca, sizin aklınızda sanırım işi bıraktıktan sonra boşluktan eşine saran biri gibi canlandım. Aksine, ben kendimi oyalayacak ve hatta insanlarla karşılıklı faydalanabileceğimiz pek çok etkinlikte yer aldım, alıyorum zaten. Mesela eylül sonu için bir resim sergisi hedefi koydum; oğlumdan fırsat buldukça masama geçip yeni çizim ve boyamalara başlıyor, sürdürüyorum. Hatta babamı da ikna ettim, baba-kız sergi açacağız inşallah.
Bunun haricinde 2 ay kadar spora gittim, orada da arkadaşlar edindim, annemlerin teyzoşlu kısır günlerine kadar girdim. Zamanım oldukça dolu yani. Her ne kadar şu ara kendimi salmış olsam da, dopdolu.
Ben de birimlerle anlatayım sizin dilinizde:
Eşim, evlenmeden önce 5te 4 birim serseri bir erkekti. 1 birim, tutarlı bir insan olduğu için uyumluydu.
Ben belki ona nazaran 5te 5 daha hoppa bir kadındım; ancak benim de ev kadını olarak tabir edebileceğim uyumlu bir yanım elbette vardı.
Eski sevgilimden, evlilikti, anneydi, çocuğun adına kadar belirlemelerdi filan kendi kendine gelin güvey olduğu ve beni sık boğaz ettiğim için ayrılmıştım ve eşim arkadaşım olarak bu sevgililik-tanıma-ayrılma süreçlerinde beni bilen, ne istediğimi anlayan birisi, dert ortağı olarak yanımdaydı. Hani şu geyik vardır ya "Evlenemezsek, baktık yaşımız da geçiyor, birbirimizle evlenelim bari" muhabbeti bile geçti aramızda.
Zaten günün birinde tabiri caizse birbirimize yan gözle baktığımız bir kıvılcım çaktı aramızda ve çok uzatmadan evleniverdik.
Evlendikten sonra sene sene, 5te 3, 5te 2, 5te 1 derken; adam tamamen içindeki o asi ruhu evcilleştirdi. Ve biliyordu ki, ben ona, onun serseri yanı ile taze kalma hayaliyle "Bedenimi bu evliliğin içinde yaşlandıracağım" sözü verdim.
Bu süreçte, bendeki 5te 5lik kısım, 5te 3 birim eşine uyum, eviliğe uyum, annelik vb. süreçte dönüşerek, 5te 2 kadar kaldı.
Ve biliyorum ki o 2lik kalan, yok olursa, ben de yok olurum. Eşimden istediğim ise sadece bir birim kadar benim de doyumuma yetebilmesi, yer yer önüme geçebilmesi. Zaten geri kalanını idarede ustalaştım.
Bizim de kendi hayatlarımız var bu birlikteliğin içinde; ben alanı var, sen alanı var... Ancak "biz" kısmını yaklaşık 4 senedir onun dilediği gibi yaşamaktayız. Artık sıra bana gelmedi mi?
Birileri benim yerime de düşünsün, benim yerime de hatırlasın, benim yerime de planlayıp beni dahil etsin istiyorum. Bir an olsun, ben yine 18 yaşındaki kızlar gibi parıldayan gözlerle eşime bakabileyim istiyorum, istiyorum ki aşkımızın sevgi dolu bir alışkanlığa dönüştüğü şu evliliğimiz içinde aynalarımız is tutmasın, an ve an birbirimizi yansıtalım. İstiyorum ki paket paket sigaraları ciğerime çekerken, tablaya izmaritle birlikte heveslerimi de basıp söndürmeyeyim. İstiyorum ki salonumuzun duvarı boydan boya gezdiğimiz, kaçtığımız vb. anıları biriktirdiğimiz fotoğraflarla dolsun ve baktıkça "O gün de ne yorulmuştuk, bacaklarımız kopmuştu, otobüse binmeyi bile akıl edemedik" gibi cümlelerle gülümseyelim, istiyorum ki çocuğum anne ve babasının yaşam enerjisi ile enerjilensin, mutluluğumuzla mutlansın, umutlansın. Arabamızın tekerleri çamura bulansın, yine yağmurda ıslanalım, yine ıslık çalarak şarkı söyleyelim, yine sahilde gün doğumunu-batımını bekleyelim istiyorum.İstiyorum, bir termosa doldurduğumuz çayı yollarda içelim, istiyorum alışkın olmadığımız caddelerde el ele vitrinleri izleye izleye yürüyelim. İstiyorum ki yeni şarkılar keşfedelim, yeni tatlar deneyelim. İstiyorum, ayaklarımız şişsin yürümekten, avuçlarımız patlasın bi temsili izlerken, sinemada omzuna yaslanayım ve gizli bir öpücük kondursun o an yanağıma. İstiyorum ki evimiz kalbimiz olsun, bu dört duvara kendimizi hapsetmeyelim, istiyorum suratımız buruşurken ruhumuz da buruşmasın, o koltuğundan kalksın, tabletteki oyununu, izlediği araba videolarını bir kenara itsin, alel acele, bir bavula eline geçeni doldursun ve kapıyı açıp çıkıp gidebilelim. İstiyorum iş yerinde, gömüldüğü masasının ve takındığı ağır ifadenin altındaki serseriyi yeniden hatırlasın. Ve istiyorum, artık eşim, o eski aşık olduğum adam gibi gözlerini açsın ve tükendiğimi, onu dışarıya çekmeye çalışırken kollarımın daha fazlasına dayanamayacağını anlasın. İstiyorum ki eski günlerden bir gün çalalım şimdiye. Çok mu istiyorum? İmkansızı mı istiyorum? Olmayacak olanı mı istiyorum?
Fazla mı istiyorum?
Fazla mı romantik kalıyorum size göre?
Ben buyum ama? Aslında şu yazınıla siz bana demiş oluyorsunuz ki, "Sen, sen olma artık"
Bir kere yaşıyorum,
Bir kere...
Bekar hayatı değil, kendimi gerçekleştirdiğim evli ve bir o kadar da taze bir hayatı istiyorum.
Beni bilen birinin bu denli dönüşmesini, kendime yapılmış bir haksızlık olarak nitelendiriyorum.
Onun mükemmel bir baba olması, uyumlu, anlayışlı bir eş olması; anı biriktirmek isteyen bana, resimlerine malzeme çıkarmak isteyen sanata yatkın yönüme yetmiyor.
Bu boşluk, kurslarla ve diğer insanlarla doldurabileceğim kadar küçük değil maalesef.