Ben de (Kimsenin tercihi beni ilgilendirmez, her tercihe saygım var sadece kendim için konuşuyorum.) cinsel ilişkilerin evlilik sonrasına ertelenmesi taraftarıyım. Ancak baktığınızda sizin hikayeniz gibi hikayeler de nasıl desem çok büyük hayal kırıklığı gibi duruyor. Evlendiğin kişinin bu şekilde olması veya hoşlandığı cinsiyetin tamamen farklı olması gibi... Bunu bu aşamadan önce anlamanın bir yolu yok mu acaba? Bir de tedavi olmadı mı ne bileyim çözmeye çalışmadı mı?evet 2. evliliğim
hayır gayet emindi kendinden ben de küçük ve saftım , hep kendime suç buldum
düşünün 25 yaşında gencecik kadınım , güzelim, fiziğim güzel, seksi giyinmişim, hangi erkek etkilenmez aksine gözünü dikip saatlerce tv ye bakar ?
şimdiki eşimle anladım ben sorunun bende olmadığını.
Yani öyle söylüyorlar da çok samimi bulamıyorum.Sana ben de almazdim alsam da beğenmez derdim
Ben yaklaşımınızı kırıcı buldum. Akıl almak için konu açmadığımı görmüş olmanız gerekiyor. Ortada "Dur bir dakika konu açıp danışayım." diyebileceğim bir erkek bile yok üstelik. Taşıma suyla döndürmeye çalıştığım bir değirmen de yok. Aşağıdaki alıntıda da belirttiğim üzere ben zaten küçük bir çocukken de şimdi de kendi kendime maddi ve manevi anlamda yeten bir bireydim.Bu iş buradan aldığın akıllarla olmaz. Taşıma suyla değirmen dönmez. Karakter meselesi… “dur bir dakika konu açıp danışayım şimdi sana ne cevap vermem gerekiyormuş” diyecek halin yok karşındaki erkeğe. Zaten aslında kuyumcunun hası olan adam madenin değerini bilir, tevazuyu ödüllendirir. Öyle kadınlara kendileri gibi adamlar düşüyor bana kalırsa. Benim var tanıdıklarım mesela çok yüksek standartların kadınıymış gibi tercihler yapanlar. Ama hem hanımlarının hem annelerinin ağzına bakan hem de işyerinde pasif olan kocaları var.
O kadar haklısınız ki. Konularıma denk geldiniz mi hiç bilmiyorum. Son 6-7 aydır çok iğrenç, çok berbat şeyler yaşadım. Halimi çekip yayımlama şansım olsa herkes ağlar. Öncesinde de zaten kötü bir çocukluk geçirmiştim. Şimdi akrabalara yakın bir yere taşındık. Onlar da annem çalışmaya başlayana, ben atanıp gidene kadar bize yardımcı olmaya çalışıyorlar. Ancak şöyle bir durum var. Kardeşim örneğin çok arsız bir çocuk. Çok şımarık, çok saygısız, çok terbiyesiz bir çocuk maalesef ki. Buraya geldiğinden beri sürekli birileri onu hediyelere boğuyor. Psikolojisi bozulmuş yaşananlardan dolayı diye hem tolere ediyorlar hem de dediğim gibi bir şeyler alınıyor sürekli. Biri ona sorunca da şunu ister misin diye arsız insanlar gibi "İsterim." diyor. Bu kaosun ortasında kendisine doğum günü kutlatıyor falan. Kendime bakıyorum. Gerçekten psikolojim berbat bir halde. Ama insanlar bana bakıp "Aa, çok iyi görünüyorsun. Maşallah." diyorlar. Çünkü ne yaşanırsa yaşansın sabah uyanıp saatlerce kendime vakit harcıyorum. Saç yapıyorum, makyaj yapıyorum. Bilmediğimiz bir şehirde olmamıza rağmen çıkıp dolaşıyorum. Biri bana refakat etmek isteyince kabul etmiyorum." Kendimle baş başa kalmak bana iyi geliyor." diyorum. Birileri ile hep birlikte oturunca onlara sızlanmak yerine okuduğum kitaplardan, tarihten falan bir şeyler anlatıyorum. İşsizim şu an ama üniversitede çalışıp biriktirdiğim parayı kullanıyorum bugün bile. Kimseden bir şey istemiyorum. Alalım mı falan diye sorunca kesin bir biçimde reddediyorum. Çünkü hediye bu istenmez, içinden gelen önüme bırakır ben de işe başlayınca karşılığını veririm. Zaten ben kendime her şeyin en pahalısını, en güzelini kendi emeğim ile almışım. Şimdi bu işin sonunda kardeşime psikolojisi bozuk, ilgiye, sevgiye muhtaç, etrafında pervane olunması gereken birey muamelesi yapılıyor. Bana ise sanki olaylar yaşanırken onlar yaşamış ben başka bir yerde tatildeymişim gibi "İyisin, iyisin..." deniyor. Hızlı hızlı yazdım, anlatabildim mi bilmiyorum. Sadece dediğinize katılıyorum. Kadın erkek ilişkisine indirmem, bu şekilde bahsetmem hata. İnsan ilişkilerinin tümünde var bu durum.
Yani öyle söylüyorlar da çok samimi bulamıyorum.
Ben konu bambaşka bir konu onu anlatmaya çalıştım. Kişisel değil de genel yazdım aslında. Hani karakterin mütevazıysa havalı davranmak mümkün olmaz manasında…Ben yaklaşımınızı kırıcı buldum. Akıl almak için konu açmadığımı görmüş olmanız gerekiyor. Ortada "Dur bir dakika konu açıp danışayım." diyebileceğim bir erkek bile yok üstelik. Taşıma suyla döndürmeye çalıştığım bir değirmen de yok. Aşağıdaki alıntıda da belirttiğim üzere ben zaten küçük bir çocukken de şimdi de kendi kendime maddi ve manevi anlamda yeten bir bireydim.
Başka hak vermediniz mi?Bugün yaşadığım bir olay sebebiyle bir anlığına konu sahibine hak verdiğim oldu:)
Yok ben sizi yargılamadan, daha önce yorum yazdım konunuza ve fikrimi belirtmiştim fakat bugün çok tuhaf bir şeye denk geldim.Başka hak vermediniz mi?
Bir de anlamadığım şu. Ben ilk örnekte ki gibi biri de değilim ikinci örnekte ki gibi biri de değilim. Yalnızca bir gözlemimden bahsettim. Sanki elli bin liralık yüzüğü ben aldırmışım gibi yorum yapan hanımlara hayretle bakıyorum.
Bu şekilde davranılmasından hoşlanan erkekler var işte.Beklenti,zevk ve doğru kişilerin karşılaşmasıYaa, bir de şımarık kadınlar var değil mi?Böyle ağzı bükülmüş gibi konuşanlar, küçük çocuk gibi davrananlar... Onların da çoğu ilişkilerde el üstünde tutuluyor baktığınızda.
Eşim de öğretmen.Siz öğretmendiniz, yanlış hatırlamıyorsam. Eşinizin mesleği neydi acaba? Bu arada on beş yıl sonra bu şekilde olabildiğiniz için tebrik etmek istiyorum.
Ben sizi bazen BDV konularında görüyorum. Özellikle evlilik içinde artık karı koca gibi değil de yan yana bile uyumayan, arkadaş gibi olmuş hanımefendilerin konularında gözüme çarpıyor yorumlarınız. O yorumlardan ben birkaç senelik evli olduğunuzu falan sandım. Çünkü ne bileyim benim biraz içim geçmiş galiba yaşıma zıt bir şekildeEşim de öğretmen.
Bunca zamanı bu şekilde götürebilmek için saygı sınırını aşmamak lazım. Biz birbirimize hiç hakaret etmedik, evde küfür asla edilmez mesela. Dünyada en kibar davranman gereken kişinin eşin olduğunu unutmamak ve unutturmamak lazım. Anne baba çocuk... Hepsinin vakti gelince gideceğini eşlerin başbaşa kalacağını beynimize iyice kazımak lazım. Eşim saygısız bir insan değildi zaten, bazı noktalarda çok tartışmış olsak da çoğu aile kuralında hızlıca hemfikir olduk. Bu evde protokol kurallarıyla yaşadığımız anlamına gelmiyor, sadece ar perdesini yırtmıyoruz, jest yapmaktan da çekinmiyoruz. Böyle kendi rayında gidiyor.
Kalbini kırıp sevgini zedeleyecek bir şey olmadıktan sonra sevgi de cinsellik de bitmiyor, rutinleşiyor (azalıyor keyifsiz oluyor demek değil bu) sadece ama o rutin çok güvenli ve güzel. Kavga edip küstüğümüz de oluyor ama kavgalıyken bile sigara içmeye çıkarken, çay koyarken soruyoruz birbirimizeBen sizi bazen BDV konularında görüyorum. Özellikle evlilik içinde artık karı koca gibi değil de yan yana bile uyumayan, arkadaş gibi olmuş hanımefendilerin konularında gözüme çarpıyor yorumlarınız. O yorumlardan ben birkaç senelik evli olduğunuzu falan sandım. Çünkü ne bileyim benim biraz içim geçmiş galiba yaşıma zıt bir şekildeİnsanlar birkaç yıl bir evde kaldıktan sonra artık cinsellik, jestler, hoşgörü gibi bir çok konuda birbirinden sıkılırlarmış gibi geliyor hep. On beş yıldan sonra böyle bahsetmeniz takdire şayan gerçekten.
Konularını biliyorum senin, hatta bu konuya da sen açtığın için baktım. Zor bir hayat yaşıyorsun, sınavın da henüz bitmiş değil. Sırtındaki yükler hafifleyince için de kıpırdamaya başlarBen sizi bazen BDV konularında görüyorum. Özellikle evlilik içinde artık karı koca gibi değil de yan yana bile uyumayan, arkadaş gibi olmuş hanımefendilerin konularında gözüme çarpıyor yorumlarınız. O yorumlardan ben birkaç senelik evli olduğunuzu falan sandım. Çünkü ne bileyim benim biraz içim geçmiş galiba yaşıma zıt bir şekildeİnsanlar birkaç yıl bir evde kaldıktan sonra artık cinsellik, jestler, hoşgörü gibi bir çok konuda birbirinden sıkılırlarmış gibi geliyor hep. On beş yıldan sonra böyle bahsetmeniz takdire şayan gerçekten.
Öncelikle baştan söylemek isterim, bir erkek arkadaşım veya hoşlandığım biri yok. Zaten içinde bulunduğum kaos ortamı buna pek müsait değil şu an (Taktik almaya çalışıyormuşum gibi yorum yapanlar olacaktır, bu yüzden belirtmek istedim bunu.) . "Maddi yatırım" ifadesini de ne anlamda kullandığım anlaşılmıştır. Yoksa bizler elbette parasını verip haklarını alabilecekleri birer eşya değiliz.
Bu, aslında yıllardan beri çok merak ettiğim bir konu. Geçen Instagram'da keşfette dolaşırken popüler bir psikoloğun bir konuşmasına denk geldim (seven sevmeyen vardır, ben kendisini pek tanımıyorum.). "Erkek yatırım yaptığı kadını sever." diyordu. Bu aslında yıllardan beri yaptığım bir gözlemin özet cümlesi gibi oldu.
Evlenen arkadaşlarım var örneğin. Hani bizim 'görgüsüzlük' olarak ifade ettiğimiz bazı davranışlar vardır. Mesela evlilik arifesi "İlla şu kadar takı alınacak. " diyen, eksik gördüğü yerde olaylar çıkartan. Ya da bir arkadaşım vardı mesela. Erkek arkadaşının evlilik teklifi için aldığı yüzüğü maddi açıdan yetersiz buldu. Kendisine, maddi değeri çok fazla olan beş taş bir yüzük aldırıp en baştan evlilik teklifi ettirdi. Bir başka tanıdığım, kendi ailesinin maddi durumu kötü. Ama erkek arkadaşı sıradan bir mekana yemeğe götürdüğünde saatlerce trip atıyor. Hayatında görmediği lüks mekanları bulup "Bu hafta beni buraya götür." diyor. Kuzenim evleneceği zaman düğün için ayarlanan mekanı 'ucuz' buldu. Nişanlısından ayrıldı. Adam kapılarda yattı "Gel, tamam. Nereyi istiyorsan orayı tutacağım." diye. Ve istediği o lüks mekanı tutturup orada düğün yaptırdı gibi gibi... Ve garip bir şekilde bu şekilde davranan kadınların hepsi mutlu ve el üstünde tutuluyor. Hani kendi hemcinsimiz diye durup bir baktığımızda çok ucuz hareketler, naiflikten, kaliteden çok uzak davranışlar olarak görünüyor. Ama derler ya neticeye bakmak lazım diye. İlişki içinde yine bunlar değer görüyor, tapılan o kadınlar oluyorlar.
Bir diğer taraftan hiç böyle olaylara girmeyen kadınlar var. Mesela hesabı karşı taraf ödediğinde gece gözüne uyku girmeyen, aman kimse üzülmesin sıkıntı çıkmasın diye birçok lüks bile sayılmayan sıradan şeyleri dahi istemeyen kadınlar. Bunlar da hiç değer görmüyor. Örneğin bir başka arkadaşım, kendi ailesi çok varlıklı insanlar. Kendisine çok görkemli bir nişan töreni yaptılar. Ama adamın ailesi biraz sorunlu bir tipti. Arkadaşım "Aman nikah neye yetmiyor, ben düğün istemiyorum." dedi. Ucuz olsun diye saçma sapan bir gelinlik giydi. Evleneli birkaç ay olmuştu ki aldatıldığını öğrendi.
Elbette aramızda çıkıp "Yoo, hiç öyle değil. Ben şöyle yaptım şöyle oldu." diyenler olacaktır. Ama benim yaptığım gözlemler hep bu şekilde oluyor.
Şimdi kendime baktığımda ben ailemden bir defa harçlık almadan yıllarca okudum. Kazandığım başarı bursları ile ilkokuldan beri kendi kendime hep yettim, kimseden bir çorap bile istemedim. Yani dışarıdan bakıldığında ailesi hiçbir şeyini eksik etmeyen o havalı tip insanlardan gibi görünüyordum ama esasen çok küçük yaşlardan bugüne kadar hep maddi ve manevi anlamda kendi kendime yettim. Ben de değer görmedim aile tarafından o ayrı tabi.Ama bakıyorum benim gibi olan insanlar nasıl birinin kendisine maddi emek harcamasını sağlayabilir ki, çok imkansız görünüyor.
Sizce ilişkilerde mutlu sona ulaşmak için biraz gurursuz mu olmak gerekiyor?
Bence böyle hesaplar yapmak doğru değil. Böyle şeyler düşündükçe o tarz insanları kendinize çekersiniz. Ayrıca sizin dışardan güzel gördüğünüz şeyler içerden farklı olabilir. Ben evlenirken eşim öğrenci olduğu için ve ben çalışmadığım için her şeyim minimumunu Yaptık. Ama daha sonra birbirimize destek olduk kariyerlerimiz de ilerledik, ve her şey yavaş yavaş aldık. Ben tok gönüllü biriydim, eşimde mütevazi birisi arıyordu. Bence aklinizi bulandırmayın.Öncelikle baştan söylemek isterim, bir erkek arkadaşım veya hoşlandığım biri yok. Zaten içinde bulunduğum kaos ortamı buna pek müsait değil şu an (Taktik almaya çalışıyormuşum gibi yorum yapanlar olacaktır, bu yüzden belirtmek istedim bunu.) . "Maddi yatırım" ifadesini de ne anlamda kullandığım anlaşılmıştır. Yoksa bizler elbette parasını verip haklarını alabilecekleri birer eşya değiliz.
Bu, aslında yıllardan beri çok merak ettiğim bir konu. Geçen Instagram'da keşfette dolaşırken popüler bir psikoloğun bir konuşmasına denk geldim (seven sevmeyen vardır, ben kendisini pek tanımıyorum.). "Erkek yatırım yaptığı kadını sever." diyordu. Bu aslında yıllardan beri yaptığım bir gözlemin özet cümlesi gibi oldu.
Evlenen arkadaşlarım var örneğin. Hani bizim 'görgüsüzlük' olarak ifade ettiğimiz bazı davranışlar vardır. Mesela evlilik arifesi "İlla şu kadar takı alınacak. " diyen, eksik gördüğü yerde olaylar çıkartan. Ya da bir arkadaşım vardı mesela. Erkek arkadaşının evlilik teklifi için aldığı yüzüğü maddi açıdan yetersiz buldu. Kendisine, maddi değeri çok fazla olan beş taş bir yüzük aldırıp en baştan evlilik teklifi ettirdi. Bir başka tanıdığım, kendi ailesinin maddi durumu kötü. Ama erkek arkadaşı sıradan bir mekana yemeğe götürdüğünde saatlerce trip atıyor. Hayatında görmediği lüks mekanları bulup "Bu hafta beni buraya götür." diyor. Kuzenim evleneceği zaman düğün için ayarlanan mekanı 'ucuz' buldu. Nişanlısından ayrıldı. Adam kapılarda yattı "Gel, tamam. Nereyi istiyorsan orayı tutacağım." diye. Ve istediği o lüks mekanı tutturup orada düğün yaptırdı gibi gibi... Ve garip bir şekilde bu şekilde davranan kadınların hepsi mutlu ve el üstünde tutuluyor. Hani kendi hemcinsimiz diye durup bir baktığımızda çok ucuz hareketler, naiflikten, kaliteden çok uzak davranışlar olarak görünüyor. Ama derler ya neticeye bakmak lazım diye. İlişki içinde yine bunlar değer görüyor, tapılan o kadınlar oluyorlar.
Bir diğer taraftan hiç böyle olaylara girmeyen kadınlar var. Mesela hesabı karşı taraf ödediğinde gece gözüne uyku girmeyen, aman kimse üzülmesin sıkıntı çıkmasın diye birçok lüks bile sayılmayan sıradan şeyleri dahi istemeyen kadınlar. Bunlar da hiç değer görmüyor. Örneğin bir başka arkadaşım, kendi ailesi çok varlıklı insanlar. Kendisine çok görkemli bir nişan töreni yaptılar. Ama adamın ailesi biraz sorunlu bir tipti. Arkadaşım "Aman nikah neye yetmiyor, ben düğün istemiyorum." dedi. Ucuz olsun diye saçma sapan bir gelinlik giydi. Evleneli birkaç ay olmuştu ki aldatıldığını öğrendi.
Elbette aramızda çıkıp "Yoo, hiç öyle değil. Ben şöyle yaptım şöyle oldu." diyenler olacaktır. Ama benim yaptığım gözlemler hep bu şekilde oluyor.
Şimdi kendime baktığımda ben ailemden bir defa harçlık almadan yıllarca okudum. Kazandığım başarı bursları ile ilkokuldan beri kendi kendime hep yettim, kimseden bir çorap bile istemedim. Yani dışarıdan bakıldığında ailesi hiçbir şeyini eksik etmeyen o havalı tip insanlardan gibi görünüyordum ama esasen çok küçük yaşlardan bugüne kadar hep maddi ve manevi anlamda kendi kendime yettim. Ben de değer görmedim aile tarafından o ayrı tabi.Ama bakıyorum benim gibi olan insanlar nasıl birinin kendisine maddi emek harcamasını sağlayabilir ki, çok imkansız görünüyor.
Sizce ilişkilerde mutlu sona ulaşmak için biraz gurursuz mu olmak gerekiyor?
Teşekkür ederim.Kalbini kırıp sevgini zedeleyecek bir şey olmadıktan sonra sevgi de cinsellik de bitmiyor, rutinleşiyor (azalıyor keyifsiz oluyor demek değil bu) sadece ama o rutin çok güvenli ve güzel. Kavga edip küstüğümüz de oluyor ama kavgalıyken bile sigara içmeye çıkarken, çay koyarken soruyoruz birbirimizeküssen nereye kadar küseceksin kader ayırana kadar aynı evdesin kaçacak yerin mi var sanki
Sen akıllı bir kızsın hayat arkadaşı konusunda doğru tercih yapacağına inanıyorum ben.
Bir ay içinde doğum günüm var mesela adam deli gibi ne hediye alacağını düşünüyoraynı şeyi ben de ona yapıyorum. Karşındakini gülümserken görmek güzel çünkü
Al duvara asÖyle biri mi olmak isterdiniz? Ne sacma ya,ozendiginiz şeye bakın.
Konuya gelince iki kız arasındaki farkı söyleyeyim , biri kendisini seviyor - her şeyin en iyisine layık olduğunu düşünüyor.
Adam hesap ödedi diye gece uyuyamayan da içten içe ezik, para harcanmaya layık olmadığını düşünüyor. Hal boyle olunca kendine değer veren insan tabii ki diğerleri tarafından da mutlu edilmeye çalışıyor,ama kendine değer vermeyen insan 'ona ne gerek var,bu hiç lazım degil' diye kendini önemsiz görmeye basladikca insanlar da bir süre sonra 'ya hakkaten ona ne gerek var, o sorun etmez' diye kişinin ihtiyacını gozardi etmeye çalışıyor.
Cevap bu kadar basit.
Ben kendimi çok severim ve gerçekten güzel bir hayat yaşamak icin elimden geleni yaparım, ama erkekleri söğüşleyerek değil.yine de güzel bir hayatım var, hiç bir erkekten bir şey talep etmedim ama sevgililerim gayet kiymet bilen insanlar olmuşlardır.
İş yani bir şeyler istemekte vs değil kendine değer vermekte.
Ben bunu karşıdaki erkeğin karakterine bağlarım. Kadının canına okuduğu bazı adamlar da bir süre sonra sen bana çok çektirdin diye başka yerden çıkarabiliyor acısını. Bunu da gördüm ben. Ya da gerçekten maddi yönden birbirini sıkmayan ama mutlu olan insanlar da gördüm. Yani bu konuda genel geçer bir doğru yoktur benceValla ben şu zamana kadar bir erkekten beş kuruş almış kadın değilim. Kendi göbeğimi kendim kestim hep.
Ama hep sonunda "yapmasaydın" denildi. Trip yapmadım, üstüne kabus gibi çöküp her şeyine ortak olmadım, benim için şunu yap demedim. Aksine hep daha özverili olan taraf ben oldum. Amiyane tabirle hiç kıymetim bilinmedi.
Ama adamların canına okuyan, limon gibi suyunu sıkıp etinden sütünden faydalanan kadınlar baş tacı oldu.
Şimdi kıyası size bırakıyorum.