Bir sonraki yazışma kaydına bakarsanız inek sütü hakkındaki tespitlerimi görebilirsiniz. İneğini kendisi besleyen bir kimsenin de süt konusunda endişe etmesi gerekmezdi. Bundan 30 yıl önce de bunlar için endişe etmemiz gerekmezdi. Ama 30 yıl önce infertilite oranı 8 çiftten birinde iken bugün hem neredeyse 4 çiftten biri hem de çok genç yaşta infertiliteden muzdarip.
Konuyu biraz daha derinleştirelim, laktoz meselesine daha hiç girmiyorum bir de antibiyotik direnci var o ayrı mesele. Sadece hormonal sorunlardan bahsediyorum şimdi:
Halihazırda kullanılan modern süt üretme yöntemleri oldukça endişe vericidir. Normal bir inek, doğumdan sonra yaklaşık 300 gün daha süt üretir. Ancak süt endüstrisi, bu 300 gün zarfında günlük süt üretimini arttırmak amacıyla genetik olarak tasarlanmış ve son derece tartışmalı bir Suni Büyüme Hormonu olan “Recombinant Bovine Growth Hormone” (rBST) adında bir hormonu inekler üzerinde yaygın olarak kullanmaya başlamıştır.
rBST ineğe enjekte edildiğinde, inek vücudunda, IGF-1 adı verilen bir diğer hormonun seviyeleri de yükselir. Süt üretimini en üst düzeye çıkarmak için, çiftliklerdeki inekler hayatlarının çoğunda suni yollarla hamile olarak tutulmaktadır. Gebelik esnasında bu ineklerin Östrojen ve Progesteron gibi hormanları tavan yapmakta ve bu hormonlar verdikleri sütte de bulunmaktadır. Sütteki bu yüksek hormon içeriği, kadınlar arasında görülen meme kanseri vakalarıyla yüksek oranlarda bağlantılıdır.
Bu hormonları vücudumuz aylık bioritmimizle üretmediğinde tolare edemez bu nedenle östrojen detoksu ve progesteron mekanizmalarımız doğru çalışamaz, başta kanser olmak üzere bir çok riskle karşı karşıya kalırız, hormonal dengesizliklerimiz artar, pcos isek sendromlarımız derinleşir, çikolata kisti isek kistlerimiz daha çok dokuya sıçrar, daha sorunlu adet dönemleri yaşarız ve daha zor gebe kalırız.
Bu sütlerden yaptığınız evde sağlıklı diye tükettiğiniz yoğurtlar kefirler ve taze peynirler de aynı hormonu size taşırlar.