- 6 Nisan 2016
- 1.992
- 6.152
Hamileyim! 5 hafta 6 günlük hem de! Daha birkaç gün önce insanlara "Koronada hamile kalınır mı ya lütfen biraz mantıklı olun, bu ne bilinçsizlik," diye akıl verirken hamileyim. Koronanın ortasında, en olmaz denilen anda hamileyim. Şaka gibi daha 2 - 3 hafta önce konu açtım ben buraya eşimle bebek yapmak istemediğim için kavga ettik diye! Orada millete vıdı vıdı laf yetiştirirken, korona bitsin ancak öyle olur o zamana kadar da kendimi hazırlarım derken de hamileymişim; bebek istiyorum diye konu açan kadına "Bu dönemde bebek mi olur," diye carlarken de. Millete akıl öğretirken ben salak gibi hamile kaldım.
İki gün önce sabah çok halsiz uyandım. Zaman geçtikçe kötüleşti. Gün ortasında ateşim yükselmeye başladı. Akşam iyice ateşim çıkmıştı ve deliler gibi kusuyordum. Mideme kramplar giriyordu artık gözlerimden yaş gelmeye başladı. Eşim "Bu gerçekten normal değil, sen hiç iyi değilsin," dedi ve beni apar topar hastaneye götürdü. Yolda aklımdan ne senaryolar geçiyor ya koronavirüs olduysam diye yüreğim ağzımda.
Gittik neyse kan aldılar bekliyoruz. Nöbetçi doktor geldi dedi ki "Endişelenecek bir şey yok, sakin olun. Sadece üşütmüşsünüz ama gebelikten dolayı biraz ağır geçiriyorsunuz." Mideme yumruk yemiş gibi oldum. Eşimin şaşkınlıktan rengi değişti. "Gebelik mi?" dedi. Doktor "Bilmiyordunuz galiba, tebrikler," deyip nöbetçi jinekoloğa yönlendirdi. O sırada eşimin yüzünde güller açıyor tabi.
Gittik kadın doğuma vajinal muayene, ultrason falan... Kadın dedi ki "Kese oluşmuş, her şey yolunda görünüyor. Çok şanslıysak kalp atışlarını da duyabiliriz." Sonra ufak bir gümbürtü doldu kulaklarıma. "Bak annesi bebeğinin kalbi nasıl atıyor." Annesi dedi yüreğim ezildi. Ben sadece pişmanlık duyarken eşime baktım gözyaşlarını kuruluyor.
Çıktık eve geldik. Elim ayağım buz kesmiş, inanamıyorum. Benden 12 yaş büyük ve doktor olan abimi aradım. Bu yaşımda hâlâ beni 'minik kuşum' diye seven abimi, bana ebeveynlerimden daha çok ebeveyn olmuş abimi, her kararımda yanımda olan abimi, ne yaparsam yapayım beni asla yargılamamış, asla 'nasıl yaparsın' dememiş olan abimi... Durumu anlattım,ilk cümlesi "Ah be kızım, naptın sen," oldu. O noktada zincirlerimden boşandım. Deli gibi ağlamaya başladım. Öfke, pişmanlık, hayal kırıklığı, çaresizlik... Ne ararsan var, öyle bir ağlamak. O andan beri de zırt pırt aynı şekilde ağlama nöbetleri geliyor.
O kadar çaresiz hissediyorum ki. Sanki eşimle uzlaşmamızdan sonra bebek hayalleri kuran ben değilim. Simsiyah bulutlar arasında gibi hissediyorum. Bu kadar riskli bir zamanda hamile kalmışım, hem de tamamen salaklığımdan. Aylık iğneyle korunuyordum. Korona, bazı ailevi durumlardan ileri gelen karmaşa derken geçen son ay iğneyi vurunmayı unutmuşum.
Öyle de korkuyorum. Yapamazsam, beceremezsem, iyi eğitemezsem, sevemezsem, ruhunu doyuramazsam, kötü bir anne olursam. Şimdiden iyi anne olmanın zıttı ne varsa yaptım gibi. Millet bebeğim iyi beslensin diye dağdan bayırdan organik sebze getirir yer ben dayadım antidepresanı. Geçen hafta dayanılmaz baş ağrılarım yine ortaya çıkınca iki defa novalgin iğne oldum. Rezalet bir uyku düzenim vardı. Bol kahve içtim. Ve ona karşı içimde korku ve pişmanlıktan başka hiçbir şey hissetmiyorum.
Eşim çok mutlu. Ama benim yüzümden mutluluğunu yaşayamıyor. Gününün çoğu bana sarılmakla, "Ağlama, nolur iyi ol artık," demekle geçiyor. Bazenleri yanıma geliyor, alıyor gitarını bir şeyler çalıyor 'bebeğine'. Uyuduğumu sandığı zamanlar eliyle uzun uzun karnımı okşuyor, bebeğiyle konuşuyor. Bense sadece bebeğe daha çok acıyorum. Babası hemencecik onu kabullenip resmen ona aşık olmuşken annesi tam bir hayal kırıklığı... Şimdiden benden nefret ediyor bebek.
İşte böyle... Çok çaresiz hissediyorum. Şimdilik eşim ve abim dışında kimse bilmiyor. Ama dayanamıyorum artık kafayı yemek üzereyim. Nolur bir şeyler yazın, konuşmaya, anlatmaya o kadar ihtiyacım var ki...
İki gün önce sabah çok halsiz uyandım. Zaman geçtikçe kötüleşti. Gün ortasında ateşim yükselmeye başladı. Akşam iyice ateşim çıkmıştı ve deliler gibi kusuyordum. Mideme kramplar giriyordu artık gözlerimden yaş gelmeye başladı. Eşim "Bu gerçekten normal değil, sen hiç iyi değilsin," dedi ve beni apar topar hastaneye götürdü. Yolda aklımdan ne senaryolar geçiyor ya koronavirüs olduysam diye yüreğim ağzımda.
Gittik neyse kan aldılar bekliyoruz. Nöbetçi doktor geldi dedi ki "Endişelenecek bir şey yok, sakin olun. Sadece üşütmüşsünüz ama gebelikten dolayı biraz ağır geçiriyorsunuz." Mideme yumruk yemiş gibi oldum. Eşimin şaşkınlıktan rengi değişti. "Gebelik mi?" dedi. Doktor "Bilmiyordunuz galiba, tebrikler," deyip nöbetçi jinekoloğa yönlendirdi. O sırada eşimin yüzünde güller açıyor tabi.
Gittik kadın doğuma vajinal muayene, ultrason falan... Kadın dedi ki "Kese oluşmuş, her şey yolunda görünüyor. Çok şanslıysak kalp atışlarını da duyabiliriz." Sonra ufak bir gümbürtü doldu kulaklarıma. "Bak annesi bebeğinin kalbi nasıl atıyor." Annesi dedi yüreğim ezildi. Ben sadece pişmanlık duyarken eşime baktım gözyaşlarını kuruluyor.
Çıktık eve geldik. Elim ayağım buz kesmiş, inanamıyorum. Benden 12 yaş büyük ve doktor olan abimi aradım. Bu yaşımda hâlâ beni 'minik kuşum' diye seven abimi, bana ebeveynlerimden daha çok ebeveyn olmuş abimi, her kararımda yanımda olan abimi, ne yaparsam yapayım beni asla yargılamamış, asla 'nasıl yaparsın' dememiş olan abimi... Durumu anlattım,ilk cümlesi "Ah be kızım, naptın sen," oldu. O noktada zincirlerimden boşandım. Deli gibi ağlamaya başladım. Öfke, pişmanlık, hayal kırıklığı, çaresizlik... Ne ararsan var, öyle bir ağlamak. O andan beri de zırt pırt aynı şekilde ağlama nöbetleri geliyor.
O kadar çaresiz hissediyorum ki. Sanki eşimle uzlaşmamızdan sonra bebek hayalleri kuran ben değilim. Simsiyah bulutlar arasında gibi hissediyorum. Bu kadar riskli bir zamanda hamile kalmışım, hem de tamamen salaklığımdan. Aylık iğneyle korunuyordum. Korona, bazı ailevi durumlardan ileri gelen karmaşa derken geçen son ay iğneyi vurunmayı unutmuşum.
Öyle de korkuyorum. Yapamazsam, beceremezsem, iyi eğitemezsem, sevemezsem, ruhunu doyuramazsam, kötü bir anne olursam. Şimdiden iyi anne olmanın zıttı ne varsa yaptım gibi. Millet bebeğim iyi beslensin diye dağdan bayırdan organik sebze getirir yer ben dayadım antidepresanı. Geçen hafta dayanılmaz baş ağrılarım yine ortaya çıkınca iki defa novalgin iğne oldum. Rezalet bir uyku düzenim vardı. Bol kahve içtim. Ve ona karşı içimde korku ve pişmanlıktan başka hiçbir şey hissetmiyorum.
Eşim çok mutlu. Ama benim yüzümden mutluluğunu yaşayamıyor. Gününün çoğu bana sarılmakla, "Ağlama, nolur iyi ol artık," demekle geçiyor. Bazenleri yanıma geliyor, alıyor gitarını bir şeyler çalıyor 'bebeğine'. Uyuduğumu sandığı zamanlar eliyle uzun uzun karnımı okşuyor, bebeğiyle konuşuyor. Bense sadece bebeğe daha çok acıyorum. Babası hemencecik onu kabullenip resmen ona aşık olmuşken annesi tam bir hayal kırıklığı... Şimdiden benden nefret ediyor bebek.
İşte böyle... Çok çaresiz hissediyorum. Şimdilik eşim ve abim dışında kimse bilmiyor. Ama dayanamıyorum artık kafayı yemek üzereyim. Nolur bir şeyler yazın, konuşmaya, anlatmaya o kadar ihtiyacım var ki...