Aileye ait söz konusu tekne yaklaşık 10-11 sene önce satılmış. O zamanlar oralar dutluktu. Yani Ege'de yazlıkçıların emeklilerin bol olduğu zamanlarda bu tarz küçük tekneler çok para değildi. Bağlama parası vs bu kadar ocak söndürmüyordu, mazot ucuzdu. Böyle gelişmiş marinalar, yat tekne turizmi olmadığı için kafana göre takılıyordun. Hatta gençler bile tekne kullanıyordu. Ama şimdi mazot pahalı, elektrik pahalı, su pahalı, bakımı kirası pahalı. O nedenle lüks deniyor. 2 ay kullanabildiğin bir mal için 12 ay kullanıyormuş gibi masraf yapmak lüks. Yani 500-600 bine tekneyi aldın, hem krediyi ödeyeceksin hem de teknenin masraflarını. Ev almış olsan ya kira ödemezsin oturursun ya da kiraya verirsin her ay gelirin olur. Teknem dursun canım istediğinde gidip binerim demen için seni hiç sarsmayacak bir akar olması lazım. Ekonomisi sabit, alım gücü yüksek ülkelerde lüks değil ama bizde lüks. 2-3 evin olur, düzgün maaşın işin olur, satarsın evin birini alırsın tekneyi. O zaman hayalin gerçekleşir ama peynirin bile fiyatı sabit değilse en iyi tekne arkadaşının teknesi mottosuna devam.
Adam devamlı ayak uydurmaya çalışmış, dışlanma bırakılma terk edilme korkusu var. Çocukluğunda en güvenmesi gereken 2 kişiden, öz anne öz babadan darbe üstüne darbe yemiş. Tam oldum derken, ailemi kurdum kendi çocuğumu yaptım, belli bir düzenim var yetiyorum artık derken siz de bu yaz tekne alın deniyor. Arabayı kenara çekip ağlaması isyan aslında. O kadar yürüdüm ama bir arpa boyu yol gidememişim hayal kırıklığını yaşamış. Eşim dediğin, aynı yastığa baş koyduğun insanı tanırsın. Zayıf tarafını neye üzüleceğini neye sevineceğini bilirsin. Annen sana söylüyor, sen de hemen gidip bakıp muhteşemmiş diye kocana gösteriyorsun. Adam memur ve eve tek maaş girerken tekne darbesi almış kafasına. Yine de edepli davranmış kırmamış bağırıp çağırmamış.