- 30 Nisan 2013
- 23
- 1
-
- Konu Sahibi beyzamfeyzam
- #1
Merhaba tüm KK üyeleri. Bugün üye oldum. Aranızda olmaktan mutluyum. Almanca öğretmeniyim ama mesleğimi yapmadım ev hanımıyım şimdilik. Nerden başlasam, nasıl anlatsa bilemiyorum...
14 yıllık evliyim. Ailem oldukça nezaketli ve empatik yaklaşan bir karakter olgunluğuna sahipti. Bende ailemde bu terbiye ile yetiştim. Güler yüzün sadaka hükmünde olduğu bilinç, ile büyüdüm. Gel gelelim ki kayınvalidem tam benim tersi karakterimde. Hakimiyet kursun, eline ipleri alsın, hüküm etsin ve ne dediyse o kayıtsız-şartsız kabullenilsin. Konuşamazsınız, iletişime kapalıdır. Eğer o bir şey dediyse o ayet hükmündedir. Şeksiz-koşulsuz uygulanmak zorundadır çevresinde kim varsa. Her şeyi o bilir. Kimse onun kadar donanıma sahip değildir. Doğuştan üstün insandır sanki. İstemeye geldiklerinde gördüm ilk kez, bakışları ile beni yedi. Ailem ve anneannem bu kadın seni yer yapamazsın dedi ama ben sevmiştim eşimi Annesi nede olsa baş edebilirim sevgi olduktan sonra diye düşündüm. Ama ilk günden daha başladı. Hatta düğünden önce anladım ne olduğunu. Alış verişe çıkmamız için aradı bizi annemle. Bizde sandık ki normal bir ev düzme alışverişi. Ne yaptı dersiniz? Kendisi akşamı gezmiş ve nerde ucuz, kalitesiz basit takımlar varsa o mağazaya götürdü bizi. Benim seçme hakkım hiç olmadı. Nişanlıma (o en öyleydi ) beğenmedim dediğimde annesinin baskınlığından oda bunalıp arada kalıyordu. Annesine belli etmeye çalıştıysam da o ne dediyse o olsun istediğinden hiç dikkate bile almadı beni. Oturacak bendim ama seçen kendisi. İğrendiğim, nefret ettiğim, hiç içime sinmeyen bir takım aldı, gördükçe tiksiniyordum. Şöyle tarif edeyim, kaliteli bir takımın fiyatıyla bizim aldığımız koltuk takımından 10 tane alabiliyordunuz aynı parayla. (Mesela 1 milyarsa annesi 100 milyona almıştı.) Her genç kızın rüyasıdır istediği gibi bir ev düzmek, kendi evinde içine sine sine oturmak... Sadece takım değil, beyaz eşyada en ucuzlarından alındı ve her biri ilk yıl içinde bozuldu. Vitrin ben almam siz alın dedi anneme. Annemde yatak odasını alacağımızdan ona göre para almıştı yanına. Dünürüne bizde yatak odası alınır bende ona göre hazırlık yaptım dediğinde, o halde bende almayacağım diyerek restini koyuyordu. Buzdolabı 3 ay sonra bozuldu ve ben çok sıkıntı yaşadım yemeklerim bozuluyor sürekli servis çağırmaktan bıkmıştık ve çözümde olmuyordu.
Halı beğendim, ''ben o halıyı almam, eğer alırsan ayağımı bile basmam'' dedi. O kadar cenderede hissettim ki kendimi. Tatsızlığı da sevmiyorum, ilk defa karşılaşmışım böyle bencil bir insanla arada tatsızlık olmasın diye birde yumuşak ılıman yaklaştım. Şu an çok üzülüyorum değmeyen birine neden bu kadar ılıman yaklaştım diye. Ama cevabını da biliyorum aslında, insan olamadığını kabullenmek istemedim, düzelir diye ümit ettim. Bunu daha başlangıç olacağını nerden bilirdim?
Annesi farklı bir yerde bizden uzaktalar ve o yüzden düğün olduğunda ablasında kaldılar. Neyse düğünümüzde, annem ağlıyor, annesine ''aldınız kızımızı'' diye ağlıyordu Her kız annesi gibi teselli ye ihtiyacı vardı diye içgüdüsel bir üzüntüydü bu. Kayınvalidem; sizde oğlumu aldınız'' dedi. Annem şok oldu, en azından'' üzülme yine gelirler, görürsünüz'' demesini beklerdi doğal olarak. O zaman anladık aslıda kimlerle muhatabız diye...
Gelin eve bırakılmasını bilirsiniz. Konvoy halinde gelin düğün evine bırakılır. Düğün evi de ablasında kalıyordu kayınvalidem demiştim orasıydı. Neyse konvoy geldi evin önünde durdu. Eve çıkıp beni bırakacaklar normalde böyledir. Onlar ne yaptı biliyor musunuz? Gelin konvoyunu görünce hemen aşağı inip; ''kimse yukarı çıkmasın sadece gelin gelecek'' dediler. Sadece birer bardan meyve suyu verip gönderebileceklerken bunu yaptılar. Ben dahil herkes şok oldu. Benim rengim bembeyaz oldu. İlk kez evleniyorum. Hiç karşılaşılmış bir olgu değil tek gelin eve çıksın, dul alsalar yine yapmazlar bildiğim. İnsanlıkları eksilerde diyeceğim o bile mükafat kalır İnanamadım ama gerçekti. Arkadaşlarımda ben üzülmeyeyim diye; '' boş ver demek ki adetleri böyle'' diyerek teselli ettiler. Böyle adet mi olur? Böyle insanlıksızlık mı görülmüş. Ben tek başıma garip, besleme, öksüz gibi çıktım düğün evine ve ağlama krizleri geçirdim. Başıma gelene inanamıyordum. Onlarda gelinim diye ağladığımı düşündüler herhalde. bu esnada yemek hazırlıyorlar bende yardıma kalktığımda ''sen otur sonra yaparsın'' dediler. O insanlara bide üzerimde gelinlik varken özverime bakın... O psikoloji ile otele gittik, yanımızda ablasının kızı vardı. ''Adetleriniz nasıldır, ne zaman gelelim el öpmeye'' dedim. ''Yarın akşama gelin'' dedi. Sabahı otelin süresi dolduğundan bizde kuzenim çalışıyordu evde müsait diye oraya gittik nasılsa akşam gideceğiz diye. Neyse akşama doğru gittik kapıyı çaldım, daha bir günlük evliyiz nasıl karşılanır sizce gelin-oğul? kapıyı kayınpeder açtı ve açtığıyla kayınvalidemin haykırışları, bağırmaları, dizlerini dövmeleri, kafasına duvarlara çarpmalarıyla karşılaştık. Ben öyle görünce içeri girmeden daha kapıda şok yaşadım. Kesin dedim biri öldü. Dilim tutuldu sandım ''Ne oluyor'' dedik? ''Siz nasıl otelden çıkarken bizi aramazsınız nasıl olduğunu söylemezsiniz, neredesiniz? Sizin de inş. evladınız olur oda size bunu yapar'' dedi. Şok üstüne şok...Daha dün düğün olmuş, ne yapmalıydık? Devresi günü gitmişiz el öpmeye, normalde en az üç- dört günden sonra gidilir. Biz devresi günü gittik minnet duyacağına böyle yaptılar. İlk günüm ve sonrası hep bu psikoloji içinde geçti. El öpmeye mi cenaze evine mi gittim bilemedim ( O moral bozukluğu ile ilk günlerimizi geçirdik. Eşime ''uyu'' derdim sabahlara kadar ağlar ne yapmaya çalıştıklarını düşünürdüm. Daha üç- dört günlük evliyken... Beraber olacağın en mutlu günlerde ben cinselliği bu şartlarda yaşamış ve yıllarca cinselliğe bakış açımı bu temeldeki yaşanmışlıklar belirlemişti... O ortamda af edersiniz beraber olmak kimin canı ister? Hiç düşünmediler ki bunların yeni düğünü oldu, bilinçaltına olumsuz kaydederler, bu tüm hayatlarını etkiler... İki gün sonra biz evimize gidecektik farklı bir şehre ve eşyalarımızı bırakması için kuzenim geldi bizi otogara götürmek için; kayınvalidem çıktı kapıya; '2biz sizi yalnız bırakacaktık niye aldın getirdin onları'' dedi. Eşim de; 'bizi bırakacaklar'' dedi. Sanki o kadar moralimizi bozmuşlar ki yalnız kalınca beraber mi olabilirdik o psikolojiyle? Annesi; ''olsun 1 saat de olsa otobüse geri gönder biz taksiyle göndeririz'' dedi. Yine almadı onları. Benim psikolojimi düşünebiliyor musunuz? ''gelmeyin'' nasıl denir? Yine onlara uygun dille gönderdim Bu artlarda evlilik günlerim başladı. Hamile kaldım müjdelemek için aradı oğlu; ''aceleniz neydi, beceremediniz mi korunmayı, kovalıyorlar mıydı arkanızdan, masraflarınız artacak'' dedi. İlk bebeğimiz daha ve ben ilk heyacanımı bu sözlerle yaşadım Dokuz ay boyunca hep üzüldüm. Gözyaşlarım, baş ağrım hiç dinmedi. ''Hayırlı olsun, sevindim'' der benim bildiğim babaanneler. Ama o kadar maddiyatçıki bebek olması için çok çok zengin olmalı. Çünkü bebek= masraftır ona göre. Ne düğünümden, ne hamileliğimden bir şey anlamadım.Hep mutlu olacağım zamanlarda soğuk duş etkisi yaşattı bana. Cevap veremez miydim? Pek ala fazlasıyla ama o kadar seviyesiz insanla çukura düşmem lazımdı. Konuşsan anlayacak liyakatta değil. Konuşmasam içime ata ata uyuyamama, m,gren problemleri başladı. Yaklaşık 10 yıl kayıp bir zaman ve yaşanmamış yıllarım var... Bu yıllarımı geri verebilecek mi? Hayır... Eşimle beraber olamıyordum sürekli annesi ve bize etkileri yüzünden yatmak canım istemiyordu. Biz bize baş başa kalamadık. Kafamız hep ''nedenlerle, niçinlerle'' meşguldü. Biz eşimle o kadar yıl kendimizi yaşayamadık. Eşim binlerce , milyonlarca kez konuştu ama annesi anlamadı, beton yarılırdı hislenirdi o etkilenmiyordu. Bu kadar mı bencillik, ucuz ego olabilir? bir gün normal konuştuysa on gün hep surat asardı bana. Zaten bakışları böyle süzer, yan yan bakar, normal bakmaz, sanki bir yerinizde bir şey varda inceliyor gibi kendinizden kuşku duyarsınız... Oğluna saygısı olsa bize bu kadar müdahale etmezdi. Oğlu ne kadar konuştuysa bir anne en azından merhamet eder, anlamamıştır belki ama uyarılınca aklını başına toplar, düşünür. Anne orta yolu bulur, ılıman olur. Olayları örter, kollar... Ki ben zaten ılımlı, uyumlu biriyim. Eleştiriye açığım. Ama hep yıkıcıydı eleştirileri. Samimi değildi. Samimi olsa bilmediğim bir şeyi bana iyi niyetle öğretse zaten minnet duyardım ben o kadarda hatır şinasım ki yıllarca hep özveriyle yaklaşmışım. Hep ''düzelebilir'' umuduyla kendimi yemiş, bitirmişim... Daha bir yıllık evli iken kaynım bizim şehrimizde ünv. kazandı ve bize hiç sormadan fikrimizi almadan ''sizde kalsın'' dendi. İki yıl bende kaldı ama bana sorun nasıl sıkıntılı yaşadığımızı. Ev küçük kaynım yan odamızda kalıyor hamileyim, onun yanında örtülü gezmem lazım evimde ben örtü ile durmazdım. Sürekli tetik haldesiniz. Banyo yapamazsın anlaşılır. Tuvalete gidemezsin. Yemek seçer. Kocamı düşünmezdim onu düşündüğüm kadar ne yer ne yapsam diye. Yemeğini yapardım okuldan gelince masasını hazırlar öyle alış verişe giderdim gideceksem. Önüne koyardım. Yenge değil, ablası gibi davranırdım ki kendini ezik hissetmesin. O kadar bunalırdım ki hiç ama hiç dışarı çıkmazdı yarım saat bile. Sürekli evde eşimle baş başa kalamazdık. Düşünüp te demezdi ki ''yengem hamile rahat edemiyor, en azından günde yarım saat de olsa çıkayım dışarı abimle rahat rahat otursunlar. Saçını kestirecek olsa boş ara dersinde giderdi hemen eve gelsin diye. öğlen 12 de gelirdi eşim ,ise akşam 6 gibi. Tüm gün evde. Televizyon salonda oda orda sürekli, odasına gitse bende nefes alıcam. Geriye yatak odası kalıyor bütün gün nasıl oturayım yatak odamızda? Çıksa en azından tv açacağım. Kumanda onda. Bu kadar sıkıntı yaşadığım halde dersleri iyi olmadığından tüm bunalımını bize yansıtıyordu. Tüm gün annesi gibi surat asıp oturuyordu. İçimiz bunalıyordu onu izleye izleye. Abisi şakalar yapıyordu ki muhabbet açılsın ters cevaplar veriyordu. Sanki biz onun evinde sığıntı gibiydik. Yemeğini yer direk kalkardı tek kelime etmeden sanki ben otel görevlisiyim hizmet ediyorum. İyice daralmıştım... Annesi geldi, teşekkür edeceğine ''zayıflatmışsın oğlumu'' dedi ya ben kahrın en büyüğünü yaşadım O kadar özveri, iyi niyetime rağmen...
Kaynım evlendi baktım o gelinine bana yaptığının tam tersi o zaman bir kez daha anladım ki bu kadın işine gelene böyle. Bana böyle. O zaman iyice ''boşuna eşimle aşkımızı bile yaşayamadığımız on yıl heba olup, gitmiş koca on yıl''... diye kahr oldum. Ona neden öyleydi? Çünkü od nabza göre şerbet veren, riyakar, gösteriş meraklısı biri. Ben örtülüyüm. Kayınvalidemde sözde örtülü ama dar giyer benim gibi değil. Ben normal pardesülü biriyim. O istedi ki dar gömlek giyeyim göğüslerim belli olsun v.s Eşim zaten beni bu halimle tercih etmiş isteseydi o kriterde biri ile evlenirdi. Eşimin yanında tabi ki şort ve rahat kıyafetlerleyim ama sadece evde. Annesinin benim giyimimden tutunda rengine kadar, hatta evime gelen misafirime ikramıma kadar karışırdı.'' O tabağa değil de, buna koy'' diye. Koymazsan olay çıkar. Bu kadar ergren ve şımarıkça. Cevap versen kendini kitler bir odaya çıkmaz tüm gün. Evi başına toplar, ne huzur bırakır ne keyif konuşabilecek. Sürekli acaba'' ne diyecek'' diye tetikte beklersiniz. Konuşsanız huzurunuz kalmaz. Aslında bağırıp, çağırıp susturabilirdiniz belki ama o kadındaki hırs var ya benim hiç şahit olmadığım bir boyutta. Bende sevmediğimden kavga- gürültü hep üzüldüm, hep kendimi yedim. O zaman işte giden yıllarıma, uyumlu yaklaşımımın sonucunu alamadığıma yandım... Kime dedim. Bir gün bizdeydiler, annesi eltime; ''hadi gidelim gezelim'' dedi. Bende ynlarındayım bana tek kelime teklif etmedi. Ha etseydi ben anlayışlıyım zaten siz gidin derdim. Ama mesele tavrı. Beni insan yerine koymaması. Neyse gittiler eşim geldi ''nerdeler'' dedi. Bende demek istemedim. Annesinin bakışlarını görmek istemediğimden.Artık şerrine bulaşmamk için Neyse eltim evine gitmiş annesi geldi bize eşim; ''neden eşime teklif etmedin'' dedi.Annesi başladı kendince bir şeyler anlatmaya aöma saçmalıyor. Uzun oldu çok farkındayım.Daha anlatsam sayfalar yetmez. O an işte eşime olmadık yakışsıksı şeyler dedi. Yok kapıda şu var yok makinede bu var. Yok koltukların arkasını inclemiş evde kaç paket çayım var onları anlatıyor.En sonunda bebeğimiz olduğunda bir kez ayağında bile sallamayan annesi o eltimin çocuğunu sürekli sallarken görünce eşim patkladı.Neden benim kzımı hiç sallamadın da şimdi mi ayakların ağrımıyor'' diye. O kadar ayrımcılık yaptı ki? Bir kez badisini değiştirmeyen babaanne nerdeyse her şeyi ile ilgilenince yeğeni ile eşimde artık dayanamadı.'' Ne istiyorsunuz bizden? Hayatımızı mahf ettin. Eşimi sevmeme rağmen bir gün kendimizi yaşayamadık yaptıklarını düşünüp üzülmekten, sonuçlarını bize yaşattın egolarının. Hep ne der, ne yapar endişesi yaşattın. bizi bize bırakmadın. Annesi yatıştıracağına hala bağırıyor, üstünlük kurmayı istiyordu. Ben ağlamaya başladım sinirlerim boşalmıştı... Sevmesen de saygılı ol en azından dediğimde. '' saygı istenmez istersem duyarım diyecek kadarda küstahlık yaptı. Eşim annesine'' şimdiye kadar ne dediysem anlamadın, ne yapayım annesin atamam, vuramam, evlatlık reddi mi isteyeyim'' dedi. O noktaya kadar getirdiler bizi. Ne kadar insanlık yaptıysak, insanca davrandıysak yazık ki değmedi hiç Artık bunalıma girmiştim ne uyku ne cinsellik sıfıra yakındı. Bu son patlak veren olaydan sonra eşim ''artık sen istesen de ben görüştürmeyeceğim'' dedi. Şu an o kadar gayret ve özverime rağmen yaşanmamış yıllarım için kahr oluyorum. Eşim gitmek istemiyor annesinin yaptıkları için, yine benim vicdanım el vermiyor git annen ölürse üzülürsün'' diyorum. Bu kadına değer mi? Değmez. Allah görsün... Hayatta üç yaşında bir çocuğa yanlış yapsam özür dilerim hiç kompleksim yok o kadar merhametim var. Hatta beni öldürmeye çalışsa biri sonradan pişman olsa onu bile affedebilirim. Ama annesini mezarıma dahi gelmesin diye vasiyet ettim... Ve zerre haksız olsam vicdanımdan uyuyamayan ben hiç bir şekilde vicdanımda azap, sıkıntı hissetmiyorum.
Sizlerle paylaşmak istedim arkadaşlar... Dört sen önce hayatımızda çıkarttı eşim tüm gayret ve yaklaşımlarımız sonuç vermeyince. Dört senedir kendi irademle nefes aldığımı hissettim. Sanki ben evimi yeni hissettim. Hep annesi-eşim ve ben üç kişi idik. Psikolojik baskısı vardı. Yeni yeni eşimle evlendiğimizi anlıyoruz. On yıl boyunca doğru düzgün beraberlik yaşayamadım eşimle. ''Yine hamile kalırsam aynı sözleri der'' endişesini içimde büyüttüm. Bilinç altıma nasıl işlemişse Anlattıklarım sadece birer parçasıydı bütünün. Bütünün daha çok eksik parçası var anlatamadığım. Bu sayfa yetemezdi...
Şimdi yaralarımız onarmaya çalışıyorum. Eşim hep destekçim ama ne zaman bir düğün görsem, yeni doğmuş bebek görsem, nişanlık görsem hatta yaşadıklarım aklıma geliyor ve izleri çabuk gidemiyor. Bana lütfen fikir verir misiniz? Buna çok ihtiyacım var
14 yıllık evliyim. Ailem oldukça nezaketli ve empatik yaklaşan bir karakter olgunluğuna sahipti. Bende ailemde bu terbiye ile yetiştim. Güler yüzün sadaka hükmünde olduğu bilinç, ile büyüdüm. Gel gelelim ki kayınvalidem tam benim tersi karakterimde. Hakimiyet kursun, eline ipleri alsın, hüküm etsin ve ne dediyse o kayıtsız-şartsız kabullenilsin. Konuşamazsınız, iletişime kapalıdır. Eğer o bir şey dediyse o ayet hükmündedir. Şeksiz-koşulsuz uygulanmak zorundadır çevresinde kim varsa. Her şeyi o bilir. Kimse onun kadar donanıma sahip değildir. Doğuştan üstün insandır sanki. İstemeye geldiklerinde gördüm ilk kez, bakışları ile beni yedi. Ailem ve anneannem bu kadın seni yer yapamazsın dedi ama ben sevmiştim eşimi
Halı beğendim, ''ben o halıyı almam, eğer alırsan ayağımı bile basmam'' dedi. O kadar cenderede hissettim ki kendimi. Tatsızlığı da sevmiyorum, ilk defa karşılaşmışım böyle bencil bir insanla arada tatsızlık olmasın diye birde yumuşak ılıman yaklaştım. Şu an çok üzülüyorum değmeyen birine neden bu kadar ılıman yaklaştım diye. Ama cevabını da biliyorum aslında, insan olamadığını kabullenmek istemedim, düzelir diye ümit ettim. Bunu daha başlangıç olacağını nerden bilirdim?
Annesi farklı bir yerde bizden uzaktalar ve o yüzden düğün olduğunda ablasında kaldılar. Neyse düğünümüzde, annem ağlıyor, annesine ''aldınız kızımızı'' diye ağlıyordu Her kız annesi gibi teselli ye ihtiyacı vardı diye içgüdüsel bir üzüntüydü bu. Kayınvalidem; sizde oğlumu aldınız'' dedi. Annem şok oldu, en azından'' üzülme yine gelirler, görürsünüz'' demesini beklerdi doğal olarak. O zaman anladık aslıda kimlerle muhatabız diye...
Gelin eve bırakılmasını bilirsiniz. Konvoy halinde gelin düğün evine bırakılır. Düğün evi de ablasında kalıyordu kayınvalidem demiştim orasıydı. Neyse konvoy geldi evin önünde durdu. Eve çıkıp beni bırakacaklar normalde böyledir. Onlar ne yaptı biliyor musunuz? Gelin konvoyunu görünce hemen aşağı inip; ''kimse yukarı çıkmasın sadece gelin gelecek'' dediler. Sadece birer bardan meyve suyu verip gönderebileceklerken bunu yaptılar. Ben dahil herkes şok oldu. Benim rengim bembeyaz oldu. İlk kez evleniyorum. Hiç karşılaşılmış bir olgu değil tek gelin eve çıksın, dul alsalar yine yapmazlar bildiğim. İnsanlıkları eksilerde diyeceğim o bile mükafat kalır
Kaynım evlendi baktım o gelinine bana yaptığının tam tersi o zaman bir kez daha anladım ki bu kadın işine gelene böyle. Bana böyle. O zaman iyice ''boşuna eşimle aşkımızı bile yaşayamadığımız on yıl heba olup, gitmiş koca on yıl''... diye kahr oldum. Ona neden öyleydi? Çünkü od nabza göre şerbet veren, riyakar, gösteriş meraklısı biri. Ben örtülüyüm. Kayınvalidemde sözde örtülü ama dar giyer benim gibi değil. Ben normal pardesülü biriyim. O istedi ki dar gömlek giyeyim göğüslerim belli olsun v.s Eşim zaten beni bu halimle tercih etmiş isteseydi o kriterde biri ile evlenirdi. Eşimin yanında tabi ki şort ve rahat kıyafetlerleyim ama sadece evde. Annesinin benim giyimimden tutunda rengine kadar, hatta evime gelen misafirime ikramıma kadar karışırdı.'' O tabağa değil de, buna koy'' diye. Koymazsan olay çıkar. Bu kadar ergren ve şımarıkça. Cevap versen kendini kitler bir odaya çıkmaz tüm gün. Evi başına toplar, ne huzur bırakır ne keyif konuşabilecek. Sürekli acaba'' ne diyecek'' diye tetikte beklersiniz. Konuşsanız huzurunuz kalmaz. Aslında bağırıp, çağırıp susturabilirdiniz belki ama o kadındaki hırs var ya benim hiç şahit olmadığım bir boyutta. Bende sevmediğimden kavga- gürültü hep üzüldüm, hep kendimi yedim. O zaman işte giden yıllarıma, uyumlu yaklaşımımın sonucunu alamadığıma yandım... Kime dedim. Bir gün bizdeydiler, annesi eltime; ''hadi gidelim gezelim'' dedi. Bende ynlarındayım bana tek kelime teklif etmedi. Ha etseydi ben anlayışlıyım zaten siz gidin derdim. Ama mesele tavrı. Beni insan yerine koymaması. Neyse gittiler eşim geldi ''nerdeler'' dedi. Bende demek istemedim. Annesinin bakışlarını görmek istemediğimden.Artık şerrine bulaşmamk için
Sizlerle paylaşmak istedim arkadaşlar... Dört sen önce hayatımızda çıkarttı eşim tüm gayret ve yaklaşımlarımız sonuç vermeyince. Dört senedir kendi irademle nefes aldığımı hissettim. Sanki ben evimi yeni hissettim. Hep annesi-eşim ve ben üç kişi idik. Psikolojik baskısı vardı. Yeni yeni eşimle evlendiğimizi anlıyoruz. On yıl boyunca doğru düzgün beraberlik yaşayamadım eşimle. ''Yine hamile kalırsam aynı sözleri der'' endişesini içimde büyüttüm. Bilinç altıma nasıl işlemişse
Şimdi yaralarımız onarmaya çalışıyorum. Eşim hep destekçim ama ne zaman bir düğün görsem, yeni doğmuş bebek görsem, nişanlık görsem hatta yaşadıklarım aklıma geliyor ve izleri çabuk gidemiyor. Bana lütfen fikir verir misiniz? Buna çok ihtiyacım var