Çalışmamak ayıp değil, çocuk sahibi olmak ayıp değil, evlenmek de ayıp değil.
İnsan bence yaşadığı müddetçe bir değer üretmek zorunda değil. İnsanın üretiminden ziyade, doğal sistem çarkı, sürekli olarak değişmekte zaten. Bir dönem parfüm ozonu deliyor safsatası vardı. Bu aralar küresel ısınma gakguku var. Dünyayı yaşanır bırakmalıymışız vs. Yaşamak ulvi bir şey değildir. İnsan, hayatı boyunca ağaçtaki meyveleri uyurken kemiren tembel hayvanla ya da tek yaptığı beslenmek olan timsahla aynı gezegeni pylaşıyor. Timsahın bu dünyada ürettiği değer, varlığı ile bir canlının var olmasını ya da yok olmasını sağlamaktır en fazla. Bunun da sanırım farkında değil. Farkında olsa, varlığına, insan gibi anlam yükleme çabasına girerdi.
Bir diğer husus, İnsanın para kaynaklı işlerde çalışması fikri de kapitalizmin pompaladığı bir saçmalık. Nitekim hanede para kazanan ve kazanmayan biri varsa, para kazanan kişi, kazanmayana bakmakta bir beis görmüyorsa alan ve veren razı oluyor. Bu durumda kime nasıl bir söz hakkı doğabilir? Ama yiyecek ve içecek kaynaklarını insanın kendisinin yarattığı bir düzende (çiftçilik) çalışmamak bir seçenek değildir. Köy yerinde kadın saman basar, inek sağar, tarla takke ile uğraşır, ekmek yapar, bir taraftan bebesine bakar. Her gün, o kadın için yeni bir uğraşı demektir. Bu çiftçi gardaşlarım, kendine yeterin dışında bir üretim kafasına büründüğünde satış başlar, para girer olaya ve tekrar çarkın içine girmiş olurlar. Sosyolojik boyutu bu.
İşin, yüzlerce yıldır filozofların bas bas bağırdığı “erdem, ahlak ve insani” boyutuna bakarsak, çalışmayıp hazır yiyerek evladına asalaklığı aşılamış olabilirsin (konu sahibi sizi tenzih ediyorum, genel bir tespit olarak bakın) zira bence sadece kadın değil, erkek de yaşam alanını temiz tutma kabiliyetine sahiptir ve olmalıdır. Yiyeceği yemeği de edinmek zorundadır. İnsanlar para, mülkiyet konularından çok önce mağarada tozunu toprağını elbet temizliyor, kendilerine otlardan yatak yapıyor ve yiyeceğini iş bölümü ile ediniyorlardı. Şimdi ekmek parayla, su parayla, elektrik parayla, ulaşım parayla.
Ömrünüz boyunca armut piş ağzıma düş şeklinde yaşamak istiyorsanız, keyfi aktivitelerinize, kurslara, hobilere vakit ayırıyorsanız, eşiniz de buna ok diyorsa bize ot yemek düşer. Ama siz yine de üstte yazdıklarımı etraflıca bir düşünün.
Bu arada instagramda sizin inadınıza paylaşımlar yaptığını düşündüğünüz hanım kızımız dünyaya kendi “başarısızlıkları” ekseninden bakıyor. Ya da siz “onun başarısızlıkları” olduğunu düşündüğünüz eksenden bakıyorsunuz onun paylaşımlarına. Bu hikayede başarılı ya da başarısız yok kanımca. Tercihler var. Biri, eşi çetin bir hayatın içinde çalışırken, hobilerine ve kişisel refahına vakit ayırmayı tercih ediyor. Diğeri, ben çalışıp üretime katkı sağlıyorum diye böbürleniyor. Ne çalışması, ne de para kazanması başarı değil. Belki ona da, size sunulan şartlar sunulsa çoktan bacaklarını uzatıp haftada 5 saat kursa giderek öğrendiği yağlı boya tablosunu, keyif kahvesini içerken yapacaktı. Bir insanın, diğerinin emeğini ve kaynaklarını sömürmesi olarak bakalım duruma. Zira aile denen şey, en küçük parçasıdır bu sömürünün. Kurum, işyeri, devlet olarak devam eder bu örgütlü sömürü.