- 24 Ekim 2011
- 4.801
- 1.558
- 448
- Konu Sahibi siyahgelinlik
-
- #61
buz devrini ben de çok severim :) 4. sünü izlemek henüz nasip olmadı ilk fırsatta izleyecm :) yemek konusunda bir sıkıntım yok , yiyorum gerektiği kadar.. şu sıra TUS için dershaneye başladım pek vaktim olmuyor ama kendime vakit ayırmalıyım böyle de gitmiyor
Bu ceza degil imtihan...
Hem arkadasin dedigi gibi herseyi kendine cekiyosun. Dertsiz basina dert ariyosun lafi sana tam oturur herhalde :s
Biraz hayata guzel tarafindan bakmayi dene. Kendini daha iyi hissedebilecegin seyler yap. Seni tanimadigim icin bilmiorum nelerden hoslanirsin. Arkadaslarin varsa cik gez dolas ama vaktinde yurtta kaliosan yurduna don. Kimsenin evine gitme. Omuzlarini kaldir artik ve yeni kararlar al. Yarin ilk isin erkenden kalkip guzel bi yuruyus olabilir. Telefonuna dinlemekten hoslandigin sarkilari yukle (duygusal olmasin ama!!!!) tak kulakliklarini yuru bi kac saat. Deniz varsa otur dusun. Tamam simdiye kadar hatalarin oldu ama artik simdiden sonrasina bakman lazim.
Ne yapsam mutlu olurum diye dusun.
Babana çok çok anlam yüklemişsin.
Babanın sana olan güvenini yıktığını düşündüğün için
eski sevgilinin bıraktığı güvensizliği kabullenemiyorsun.
Ama bir erkekten sevgi alma duygusunu eski sevgilinde yaşadığın için de
duyguların -farkında olarak veya olmadan- aracılığı ile kutsuyorsun eski sevgilini.
Senin yaşında erkek kardeşim var benim siyahgelinlik. Sevgili tercihi yapabilecek olsam
onun gibi birisini isterdim.
Öyle seviyorum onu. Aşktan da öte bir duygu bu.
İnsanı en sevdikleri en çok acıtırmış. Aklıma geldikçe kahrediyorum,
zamanında bilmeden,istemeden,anlamadan ağır bir yük bıraktım onda.
Erken evlenmeye mecburdum. Annem ve babam ayrıydı, biz baba yanında kalıyorduk.
Zaten annesinden ilkokul yaşından evvel ayrılan kardeşime, ikinci annelik yapan olarak,
erken evlenerek terketmiş oldum.
Seçim yapmadım ben. İki şıkkım yoktu benim.
Kardeşimle konuşurken hala söyler, annemden çok senin gitmen ağır geldi abla bana der.
Kalbim acıyor bu sözünü her duyduğumda siyahgelinlik.
Ciğerim derim kardeşime. Sarıldığımda hiç salasım gelmez.
Şükür olsunki hissettiklerimiz karşılıklı. Olumsuz bakışına dayanamazdım yoksa.
Aile içi kopukluklar böylesi ağır duygular taşıtabiliyor insana.
Ablanın sende bıraktığı sorumluluk
babanın üzerine giydirdiği kuralları olan zihniyet
senelerse hipnotize olmuş gibi 'olmak' zorunda hissettiğin duruş
yazında yansıttığın duygu düşünce kasılmasının temelini oluşturmuş.
Çok değil, sen yaşlardayken fikrim zihnim mantığım melankoli ile harmanlaşmıştı.
İnan bana, ki yaşadığından inanırsın, çoşku duygusu hüzün ile yer değiştirmişti.
Üç birim olan stres 23 birim olarak geri dönüyordu.
Üzülmüyorum ama. Tebessüm ediyorum dersem de garipseme.
Şanslıydım galiba.
Şanslıydım çünkü, çok çok iyi anlaşabildiğim
nadiren alınan pozitif elektriği alabileceğim şeker gibi Elif gibi bir terapist çıktı karşıma.
Çıkmasını istemiştim çünkü.
Aradım, geldi.
Öyle hoşgeldi ki Elif,
içine sokası gelir insanın Elif'i.
Nihil, dedi bana bir gün,
tam karşısında oturuyordum, pencereden kocaamaan yemyeşil ağaçlar görünüyor,
diğer pencereden hafif bir güneş sızması,
dedi; çok kıymetli bir içgörün var nihil
herkeste olmaz bu. Bu duygunun kıymetini bil lütfen.
O an hissettirdiği duyguyu hazmedememiştim.
Zaman lazım siyahgelinlik. Adım atmaya başlamak lazım. Zaman o vakit gösteriyor kendini.
Böyle..
Aslında bizlerin verdiği destek değil.Ne güzel bir kaleminiz, ne güzel bir anlatımınız var, umarım ben de doğru Elif'i bulur ona gidebilirim bir an önce :) .. İnsanın hiç tanımadığı görmediği insanlardan destek alması ne kadar güzel, ne kadar rahatlatıcı birşeymiş, derdimi paylaştığınız, yol gösterdiğiniz ve herşeyden önce vakit ayırıp dinlediğiniz için çok teşekkür ederm hepinize ayrı ayrı, Allah hepinizden razı olsun
teşekkür ederim ön yargısız yorumlarınız için.. Buraya yazarken açıkçası çok düşündüm, yargılanmaktan çok korktum..Ben her saat , her dk kendimi yargılıyorum zaten, biliyorum yaptığım aptallıkları.. Acaba aklına geliyor muyum o'nun, acaba gerçekten vicdanı bir gün sızlayacak mı .. Bilmiyorum umarım hakkımda hayırlısı olur , onu da allah ıslah etsin bir şey söyleyemiyorum ..Tekrar teşekkür ederim.
Merhaba arkadaşlar,
Umutsuzum ve çok mutsuzum sürekli içimde bir melankoli var..Başkası bu cümleleri kursa emin ol söyleyecek,teselli edecek yığınla sözüm olur. Ama gel gör ki insanın merhemi bir tek kendi yarasına ilaç olmuyor. Ne derdin var böyle diyorsun belki?? Boşa yaşıyormuşum gibi geliyor çoğu zaman...Dişimi tırnağıma takıp iki sene uğraştım bu fakülteye girebilmek için.TIP FAKÜLTESİ...Adı bile büyülü gibi gelirdi..Sanki kazandığımda tüm sıkıntılar geçecek,çok mutlu olacağım gibi...
Aslında tek derdim kendimi ispatlamaktı biliyor musun?Okulda hocalar tanışma sırasında hep sorarlar ''Bu fakülteye isteyerek mi geldin??''Gözlerim ışıl ışıl her seferinde bıkmadan usanmadan EVET derim.''Buraya gelebilmek için bir sene daha bekledim'' Evet bu cümle doğru bir cümle,,peki neden bekledim ?Sadece kendimi ispatlamak için...8 yaşında ablası kocaya kaçmış,abisi okumak istemesinde işin başına geçsin diye beklenmiş bir tekne kazıntısıyım ben..Ablam 17 yaşında aşık olduğunu sandığı adama kaçtı..1 sene sonra pişman olarak geri döndü..Sonra tekrar kocasına ,tekrar baba evine...Kaç kez tekrarlandı bilmiyorum bu senaryo..Ablam kaçtığından beri babam bana potansiyel kaçak gözü ile baktı.Aynanın karşısında fazladan üç dakika geçirsem azarı işittim.Okumayacak dedi sürekli bu da okumayacak...Zordu onuun için ablamın ihanetini kaldırmak...Bizim evde kızlar okumalı,koca eline bakmamalıdır, zaten babanın kızına vereceği tek şey de diplomadır...Erkek çocuksa herşeydir..Kurulu düzen onundur,okuyup zaman harcamasına gerek yoktur.İşinin başına geçmeli babasının bıraktığı yerden devralmalıdır.Zaten babası elinde avcunda hiçbişey yokken sırf onun için uğraşmış iş kurmuştur..Oğlan liseyi bitirecek, askere gidecek,işinin başına geçecek,münasip bir kızla da evlenecek..Babamın hepimiz için oynamamızı istediği bir senaryosu vardı aslında..İlk hayal kırıklığını ablamla yaşadı, ablamın senaryosu çok değişti..Savruldu durdu,hak etmediği şeyler yaşadı..
Ablam..Birbirimizi çok geç anlamaya başladığım güzel gözlü,masum yüzlü ablam..20sinde kucağında iki çocukla baba evine dönen ablam..Defalarca dönen ama bir kez bile gerçek anlamda boşanmaya cesaret edememiş ablam...Ablam evden kaçtığı gün bizim evde çok şey değişti aslında.Babam o gün onu defterden sildi.Evin kızı gibi değil sanki uzak bir akrabanın kızı gibi bayramdan bayrama, aydan aya gelir bir misafir oldu hepimiz için..Her seferinde eziklenip kapıya geldiğinde kimse onu içeri almamazlık yapmadı tabiki..Ama içeri aldığımızda kimse onu canı gönülden kucaklamadı..Rahat edemedi ablam hiç baba evinde..Hep dışlanmış hissetti kendini..Belki böyle davranılmamış olsaydı ona,o hayırsızı çok önceleri bırakır,mutlu olmanın yollarını arardı.Belki tekrar aşık olurdu,belki azim edip üniversiteye giderdi.Suçu neydi,affedilemez miydi de herkes bir anda sildi onu bilmiyorum..
Oysa 17 yaşındaymış henüz,yolun çok başında..Seviyorum sanmış,seviliyorum sanmış,onsuz yaşayamam nefes alamam sanmış...Babam okusun istemiş tek derdi kızını okutmak..İlk çocuğu ,ilk göz ağrısı..İlk önce okulunu oku,mesleğini eline al, sana koca mı yok her zaman bulursun demiş..Doğru da söylemiş aslında ama ablam anlamamış o zamanlar...Can damarı kesilicekmiş gbi gelmiş ona bu sözler..Bir gün kimse yokken çıkıp gitmiş işte...O 17 yaşında bense 8..
Babam o gün yıkıldı aslında...Ona göre onun kızları aptaldı..Koca peşinde koşan gerizekalılardı...Küçüğü akıllı bişeye benziyordu ama ne fark ederdi ki..Eninde sonunda ablasına çekecekti..Küçük kız hep bu sözlerle büyüdü.Ne zaman normal kızların yaptıklarını yapsa hep azarlandı.Babası küçük kızını sevmekten hiç vazgeçmedi ama.. ablasını sildikçe hayatını küçük kızına adadı.Küçük kız babasını mutlu etmeye çok öncelerden yemin etti.Okuyacaktı...Hemşire de olsa mutlu olurdu babası,öğretmen olsa da...Babanın tek derdi ''ben öldüğümde koca eline bakmasın kızım''..Küçük kıza yetmezdi ama bu meslekler...Küçük kız DOKTOR olmalıydı.En prestijli mesleğin sahib,ünvan sahibi..
O küçük kız bugün 23 yaşında bir fakültede 5. sınıf öğrencisi..Nasipse okulunu bitirip doktor olacak..Önünde uzun seneler var ama umutlu..Babası da çok mutlu belli etmiyor ama herkese kızından bahsediyor...Pazarlamacısından, kahvedeki esnafa kadar herkes kızın tıp okuduğunu biliyor..Ama babaya yetmiyor artık kızın doktor olması..O da çıtayı yükseltti.uzman olmalı onun kızı,pratisyen kalmamalı...Okul bitirene kadar maddi tüm imkanlar serilmeli,kızı derslerinden başka hiçbirşeye kafa takmamalı,evde kıtlık bile olsa kıza yansıtılmamalı...Borçlar ödenmemiş bile olsa her ayın 15inde ilk kızın parası yatmalı..Her akşam kız aranmalı, ama uzun uzun konuşmak gereksiz..kız meşgul çünkü..dersleri var,çalışmalı,gezmemeli hep çalışmalı..Kızın notları da yüksek olmalı.Uzman olmalı...Babada kendince haklı,kızını en güzel yerlerde görmek istiyor..Ya kız....Kendine ait olmayan bir hayatı yaşıyor aslında..Sırf 8 yaşında duymaya başladığı sözler için...Babasının kendi için çizdiği aptal,koca peşinda koşan kız profiine uymamak için..ABLASINA BENZEMEMEK İÇİN...Mutluyum diyor herkese,,''çok istediğim bir bölümde okuyorum hocam,buraya gelebilmek için çok çalıştım,öss tercihlerimin hepsi tıptı...''
Kız her staj,her hocasına yalan söylüyor aslında...Bir yalan çok tekrarlanırsa gerçek olur sanıyor..Gözlerini kocaman açıp,parlatabilirse insanlar inanır sanıyor...Tek derdi babasının yarasını sarmak..Derdi hayat kurtarmak falan değil...Ama hangi hoca gerçekten anlar ki kızı..Yada kim sıkılmadan dinler bu bayık hikayeyi..Kızda kimsenin onu anlayamayacağını biliyor..Şükret kızım diyor kendine...İçi her daraldığında,yaptığı şeylerden sıkıldığında hep aynı şeylerisöylüyor..''Senin yerinde olmak isteyen keç genç var,yaşadığın hayatın kıymetini bil'' Çalışmadığında hep vicdan azabı duyuyor kız..Ama o koca tıp kitaplarında hiç umut verecek şeyler yok onun için...Umut senin içinde diye yüreklendirse de hep kendini, başkasına ait bir hayatı yaşayan bir robot olduğunun o da farkında..Sevmediği bir işi yaparak ölecek belki de,erken yaşlanacak..Doktor olmasa ne olurdu bu kız??İnan kendi de bilmiyor...Kendini bildi bileli bu mücadeleye girmiş çünkü..
Kim bilir belki babam uğruna seçtiğim bu mesleği bir gün gerçekten severim..Denemek zorundayım...Bu hayat benim hayatım...Dönüşümün olmadığının farkındayım..Önüme konana senaryoyu kayıtsız şartsız oynamak zorundaym bu saatten sonra..Yapabileceğim tek şey,,rolümü sevmek ve kendimi bu role kaptırmak,,becerebilir miyim sizce??
"bir başkasının hayatıdır dönüp arkamıza baksak..
çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak
su yasak rüzgar yasak açık kapılar yasak"
Keşke tüm hikayem bu kadarla kalsaydı.. Keşke hep o babasının sözünden çıkmayan akıllı , uslu bastırılmış kız olarak kalsaydım. 21 yaşına kadar hiç erkek arkadaşım olmadı benim . Teklif edenler tabiki oldu ama babamı hayalkırıklığına uğratmamak adına kabul etmedim hiçbirini, zatn hiçbirine de gönlüm kaymadı. Sonra iki yıl önce bir forum sitesinde bir mimarla tanıştım 5 ay ortak alanlarımızdan, edebiyattan , sanattan sohbetler ettik, dertleştik. Sabahlara kadar konuştuğumuzu , mesajlaştığımızı bilirim. Bana biri anlatsa saçma sapan bir olay ,olur mu öyle şey derim ama çok hoşlandım ondan.. Sonra beni görmek istedi aylarca olmaz dedim ama içim ısınmıştı ona..sonra yaşadığım şehre geldi,görüştük, ben 1.76 boyundayım bana hiç kısa boylu olduğundan bahsetmemişti kendisi benden yaklaşık 5-6 cm kısaydı ama sanki yıllardır birbirimizi tanıyor gibi kucaklaştık , sabahtan akşama kadar sohbet ettik yemek yedik ve akşam uçağıyla istanbula döndü. Boyu kısaydı ama takmadım. Birbirimizi gördükten sonra daha da bağlandım ona ama onun benim gibi güçlü duyguları olduğunu sanmıyorum , görüştükten sonra benden çok hoşlandığını bu arkadaşlığı bir adım ileri götürmekten sevgili olmaktan bahseder oldu. Aramızdaki mesafeler, benden kısa olması hepsi aklımı kurcaladı ama hayır diyemedim.
Sonra 500 km uzaklıkla bir ilişkiye başladım. Yürümeyeceği aklımın ucundan bile geçmedi, ilk defa seviyordum, değer görüyordum, sanki kaçırdığım hayatımı yaşayamadığım gençliğimi onunla yaşayacakmışım gibi geldi. Ortalama 3 haftada bir görüşüyorduk. İlk defa bir erkeğin evinde kaldım, ilk defa onun elini tuttum ,ilk defa onunla uyudum. Güzeldi herşey.. Vıcık vıcık olmayan, seviyeli bir ilişkim vardı. Ama ilişki deneyimim olmaması ve her ilişkiyi romantik komedi filmlerindeki gibi sanmam yüzünden sorunlar çıkıyordu aramızda. Ben kavga etmek istedikçe o sustu alttan aldı, olgun tavırlar sergiledi. Giderek daha çok bağlandım. Başta benden cinsel anlamda hiçbir beklentisi olmadı, öpüşmek sarılarak uyumK dışında .İlişkimiz başladıktan 4 ay sonra benimle birlikte olmak istedi, sürtünme yolu ile birlikte olma bana her zaman saçma, aldatmaca gelmişti. Etrafımdki sembolik bakirelerden olmak istemiyordum, onu çok seviyordum, ama olmaz bunu aileme yapamam dedim. 'Bana güvenmiyor musun, seni asla bırakmayacağım' gibi klişe sözler birbiri ardına sıraladı. En sonunda 'beni sevmiyorsun, sevsen böyle yapmazdın , bana güvendiğini bana ispatla' ile kavgayı doruk noktasına taşıdı. Çok seviyordum , onu ne kadar sevdiğime inansın istedim ve birlikte oldum arkadaşlar.. Ne sürtünme ne ters ilişki hiçbirini yaşamadım kendime saygımdan.. Yaptığım şeyin arkasında olduğumu , bunu benim istediğimi söyledim kendime defalarca.. Ama ikna edemedim kendimi ..Aylarca ailemin yanına gidemedim , hele babamın yüzüne hiç bakamadım.. Yüzlerine bakarsam herşeyi anlayacaklar gibi geldi.. zaten ruh sağlığı çok yerinde olan biri değildim iyice depresyonun eşiğine geldim. Bu durum ilişkimize de yansıdı ..En ufak konularda trip atan , en küçük ilgisizliğini 'istediğini aldın zaten benden' e bağlayan sürekli eleştirdiğim kız modellerine döndüm. Bir sabretti , iki sabretti sevgilim.. Ama ben hazmedemediğim herşeyin acısını ondan çıkarmaya başladım. 5 ay sonrada yaptığım triplere dayanamadığını, dünyaya bir kere geldiğini , kimsenin sorumluluğunu alamayacağını söyleyerek beni terk etti. Çok ağladım, çok yalvardım beni bırakma diye ama ne kadar uğraştıysam geri dönmediİntiharı çok düşündüm ama yapamadım. Bir de geçen ay abime MS teşhisi konuldu artık hiç yapamam. Ailemin bana eskisinden daha çok ihtiyacı var . Ama çektiğim vicdan azabı dinmiyor bi türlü.. Babamın dediği oldu arkadaşlar, ben bir sene içinde hayatımın içine ettim, bana verilen onca emeği heba ettim.
Böyle işte.. Yaşadığım tek ilişkide bekaretimi kaybettim. Artık yüzümün akıyla evlenebileceğimi düşünmüyorum. Kimseye anlatamıyorum yaşadıklaarımı.. Yine de burada paylaşmak istedim.
Tutunacak hiçbir şeyim yok .. Kendi elimle kendi hayatımı mahvettim. Buradan kız evlat sahibi ablalarıma söylemek istediğim bir şey var. Çocuklarınızı baskıyla, korkuyla bir hayat yaşamayın. Eğer içinde kalan yaşanmamış duygular varsa her türlü açığa çıkıyor işte..Benim gibi.. Babam herkesin yere göğe koyamadığı 2 sene sonra doktor olacak kızının yediği haltları bilse yüreğine iner.
Eski erkek arkadaşıma bunları anlattığımda bana öyle bir şey söyledi ki resmen ne kadar aptal olduğumu yüzüme vurdu. ' Bu kadar düşünüyorsan yapmasaydın' dedi banaKoca meraklısı bir kız değilim yanlış anlamayın ama ben bu şekilde evlenemem, bana evlendikten sonradan edilecek hakaretleri kaldıramam. evlendiğim kişiye 'Hayatımda tek bir kişi oldu ve ben onunla birlikte oldum' diye söylesem de bana inanmayacak. Ama gerçek bu ..
arkadaşlar psikolojimi daha çok toparlayabilmem için bana önerebileceğiniz kitap, film gibi şeyler var mı?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?