Biz ve Diğerleri

eh be emuu magazin muhabiri gibisin :KK53:, ben de olivia bu topiği arıyor sanmıştım:KK43:((

yok sana bayram harçlığı, benim daha yaşım ne başım ne :KK19:
 
pardon,malum şahıs derken ?? eğer benden bahsediyorsanız,buraya yazayım madem merakınız gitsin...
olivia nın rahmimi aldırdım konusuna zaten çocuk istemiyordun,hayırlısı olmuş senin için yazmıştım,bunda ne gibi bir kötü niyet düşünüp te sinirlenmekten bahsettiğinizi anlayamadım ?? çünkü benim de rahimle ilgili sorunlarım vardı..rahmin her tarafı myomla kaplı olunca en mantıklısı budur..sonuçta benim de tüm rahmim myomla kaplı,hatta adenomyosiz olduğu gibi rahmim..yani tek tedavisi rahmin alınmasıydı...çocuk isteğim olduğu için aldırmadım..myomlar rahimde fazla kanamaya,dolayısıyla anemiye neden olurlar,eğer çocuk isteği yoksa aldırmak en hayırlısıdır..hemoglobin miktarı sürekli düşer,demir ekslikliği yaşanır..demir bağlama kapasitesi azalır..insanın sağlığını tehdit eder bu durum hatta ölüme dek götürür insanı..kan transferi yapılsa bile tekrar kanamalar başlar bir süre sonra...
bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamanızı öneririm......
 
bu arada e (emu'ya diyom bana savaş diyo ya :KK22:) ya kpss için nasıl bilgisayar kursu :44: teorik mi yani yoksa kpss pratik sınavı da mı oluyor? :KK24:


iyi geceler hepinize, erken uyumaya kasıcam bu gece bakalım ne kadar başarabilicem :KK5:
 
eh be emuu magazin muhabiri gibisin :KK53:, ben de olivia bu topiği arıyor sanmıştım:KK43:((

yok sana bayram harçlığı, benim daha yaşım ne başım ne :KK19:

bilmem ki sadece bir yorumdu haberim yok :KK17:
iyi verme zaten ben sana küstüm:KK19:

bu arada e (emu'ya diyom bana savaş diyo ya :KK22:) ya kpss için nasıl bilgisayar kursu :44: teorik mi yani yoksa kpss pratik sınavı da mı oluyor? :KK24:


iyi geceler hepinize, erken uyumaya kasıcam bu gece bakalım ne kadar başarabilicem :KK5:

resmi olunca resmi oluyorum işte :KK9:
bazı bölümler pc sertifikası ile alıyor ya kendi mesleğim olmazsa oraları tercih edeyim diye sayın savaşçım :nazar:

iyi geceler o zaman ben burdayım beklerim :KK24:
 
'Bir öğrencimin bana öğrettikleri'

Kaliforniya´da Long Beach şehrindeki Eyalet Üniversitesi´nde öğretim üyesi olarak ders verirken, aynı sömestrde benim iki dersimi alan bir kız öğrencim dikkatimi çekmeye başlamıştı. Bu genç bayanın şu özelliklerinin farkına varmıştım: Her şeyden önce çok güzel bir kızdı; gözüm gayri ihtiyari ona gidiyordu. İkinci olarak çok iyi bir öğrenciydi; bütün sınav ve ödevlerde en yüksek notu o alıyordu. Ayrıca, çok hanımefendi, çok nezih bir kişiliği vardı. Bölümün bir pikniğinde kız öğrencimin nişanlısıyla tanıştım ve itiraf edeyim, ilk aklımdan geçen, "Armudun iyisini" düşüncesi oldu. Yukarıda özelliklerini saydığım o güzel kızın bana tanıştırdığı erkek, yirmi yedi-yirmi sekiz yaşlarında, saçı biraz dökülmüş, şişman denecek kadar toplu, çirkin, kısa boylu biriydi. Bu kişiye parası için yüz vermiş olabileceğini düşündüm. Daha sonra öğrendim ki, bu genç adamın parasal gücü yok; başka bir üniversitenin psikolojik danışmanlık bölümünde doktora öğrencisi olarak okula devam ediyor ve ileride akademisyen olarak kariyer yapıp profesör olmak istiyor.

Acaba benim güzel öğrencim bu adamda ne bulmuştu? Bir hafta sonra ders çıkışı koridorda öğrencimin yanına yaklaştım ve Sally adıyla anacağım öğrencimle aramızda şöyle bir konuşma geçti: "Sally, nişanlınla nasıl tanıştığınızı merak ediyorum? "Bir kilise faaliyetinde aynı komitede çalıştık; o zaman tanıdım kendisini " "Nesi seni etkiledi; hangi özelliklerini sevdin?Sally, bir Amerikalı olarak bu soruyu hiç beklemiyordu. Amerikan kültüründe, bu tür sorular kişinin mahremiyetine tecavüz olarak kabul edildiğinden pek sorulmaz. Amerikan kültürüne göre ben o anda Sally´nin mahremiyetine ´burnumu sokuyordum.´ Şaşkınlığı geçince çok içten, gözlerinin içi gülerek, "O şahane bir insan; o benim kahramanım! Ben ondan çok şeyler öğrendim" dedi.O anda ilk hissettiğim şey kıskançlık duygusu oldu. Güzel bir kadının erkeğine, "Sen benim kahramanımsın" duygusu içinde bakmasının erkeğe verilmiş en büyük hediye olduğunu hissettim ve anladım. Bu hediyeyi, hayatım boyunca hiç almadığımı biliyordum ve o kişiyi kıskandım. "Nasıl yani?" dedim."Frank bir yetimhanede büyümüş. Yetim olmanın ne demek olduğunu bildiği için, üniversite öğrencisi olunca, yetimhaneden iki çocuğa ağabeylik yapma kararı almış. Haftada on saatini onlara ayırıyor; onlarla buluşup oynuyor, kitap okuyor, onları müzeye götürüyor. Onların iyi gelişmesi için elinden geleni yapıyor. Biri ameliyat oldu, hastanede yatıyor ve Frank şimdi akşamları hastanede kalıyor, geceleri ona bakıyor."

Yüzüme tokat yemiş gibi oldum. Utandım. Kendime kızdım. Ben güya en yüksek eğitim düzeyine gelmiş biriydim ve karşımdakini hala dış görünüşe göre yargılıyor ve onu "ayı" olarak görüyordum. İçimdeki pislikten utandım. Bir süre sonra Sally´nin içinde yetiştiği aile ortamını merak etmeye başladım. Şöyle bir mantık yürüttüm: o adama baktığım zaman ben neden, ´Armudun iyisini ayılar yer´ diye düşündüm? Çünkü ben, içinde yetiştiğim ortamda sık sık bu benzetmeyi duyarak büyümüştüm. İçinde yetiştiğim ortam beni nasıl etkilemişse, Sally´nin içinde yetiştiği ortam da onu öyle etkilemiş olmalıydı. Birkaç hafta sonra Sally´e, ailesinin nerede oturduğunu sordum. Los Angeles´in üç yüz elli km kuzeyindeki bir kasabada oturuyorlarmış. Onun ailesiyle tanışmak istediğimi, bunu mümkün olup olamayacağını sordum. "Kendilerine bir sorayım, eminim sizinle tanışmak isteyeceklerdir," dedi ve iki gün sonra, "Ailemle konuştum; sizinle tanışmaktan mutlu olacaklarını söylediler," dedi. Dört-beş hafta sonra San Francisco´ya gidecektim, Sally´nin ailesinin yaşadığı kasaba yolumun üstündeydi, onlara uğrayabilir, onlarla tanıştıktan sonra yoluma devam edebilirdim.

Bu planımı Sally´e söylediğimde Sally, "O gün ben de aileme gidecektim; isterseniz beraber gidebiliriz," dedi. Ailesine haber verdi. Onlar da sabah kahvaltısına gelmemizi söylemişler. Long Beach´ten sabahın altısında yola çıktık ve dokuz buçuk civarında Sally´nin ağabeyi Brian´ın evine vardık. Sally´nin babası George orada buluşmamızı uygun görmüş. Çok güleryüzlü bir aileydi. Brian´ın, en ufağı dört yaş civarında dört çocuğu vardı.

Ziyaret ettiğim bu güleryüzlü sıcak ailede, iki olay gerçekten dikkatimi çekti. Bunlardan ilki, Sally´nin babası George´un torunlarıyla konuşurken onların göz hizalarına inmesiydi. Bunu o kadar doğal yapıyordu ki, artık farkına varılmadan yapılan bir davranış olduğu belliydi. Sally´ye, babasının torunlarıyla hep böyle mi konuştuğunu sordum. "Evet" yanıtını alınca, kendisi çocukken de babasının, onunla göz hizasına inerek mi konuştuğunu sordum. "Evet, biz böyle biliyoruz. Ağabeyim Brian da çocuklarıyla böyle konuşur; ben de kendi çocuklarımla böyle konuşacağım. Biz böyle biliyoruz", dedi. Tüylerim diken diken oldu. Ben üniversite öğretim üyesiydim ve insan psikolojisi benim uzmanlık alanımdı ama üç çocuğumdan hiçbiriyle göz hizasına inerek konuştuğumu hatırlamıyordum. Kendime kızdım; sonra kendime kızmaktan da vazgeçtim, beni yetiştirenlere kızdım. Sonra onlara kızmaktan da vazgeçtim ve bütün nesilleri yetiştiren kültür ortamlarına kızdım. Daha sonra kimseye kızmayacağımı anlayarak, oradaki öğrenme fırsatından yararlanmaya karar verdim. Torunlarının önünde diz çökerek konuşan dede George´a "Beyefendi, çocukların göz hizasına inerek konuşuyorsunuz!" dedim. Bana biraz şaşkınlıkla gülümseyerek, "Tabii, onlar küçük insanlar!" yanıtını verdi. Öyle bir bakışı vardı ki, bu bakış sanki ´Bu kadar doğal bir şey ki, herhalde bunu herkes yapıyordur; sen yapmıyor musun?´ diyordu. O bakışa karşı bütün yaptığım, mahcup bir gülümseme oldu.

Bu güleryüzlü sıcak ailede dikkatimi çeken ikinci olay, Sally´nin ağabeyi Brian´ın davranışı oldu. Brian, Pasifik ülkeleriyle ticaret yapan, oldukça varlıklı biriydi. Evlerinin büyüklüğünden, yüzme havuzundan, çiftliklerinden, arabalarının türünden ailenin zenginliği belli oluyordu. Kahvaltıdan sonra saat on bir dolaylarında telefon çaldı ve Brian bir süre telefonla konuştu. Ofisten arıyorlarmış, Koreli bir işadamı Los Anegeles´ta imiş, kendisiyle görüşmek için helikopterle saat 14´te gelmek istiyormuş. Başka bir randevusu olduğunu söyleyerek bu teklifi reddetmiş olan Brian, bize durumu şöyle açıkladı: ´Dört çocuğum var ve her hafta biriyle dört saat başbaşa geçiririm. Bugün dört yaşındaki kızım Mary´le randevum var. Çocuklar çok çabuk büyüyorlar, eğer dikkat etmezsen, bir bakıyorsun, büyümüşler ve onlarla beraber zaman geçirme olanağı kaybolmuş.

Brian´ın yaşam vizyonunu sormadım, ama davranışından nelere öncelik verdiği belli oluyordu. Brian için çocukları şüphesiz en az işi kadar önemliydi. Brian´ın yaşamında bununla ilgili bir pişmanlık duygusu, bir ´keşke´ olmayacak. Sally´e sordum: "Baban seninle randevulaşır mıydı?""Evet", dedi, "yalnız benimle değil, her çocuğuyla sırasıyla başbaşa zaman geçirirdi. Ve ilave etti, "Biz böyle gördük, böyle biliyoruz. Benim çocuğumun da babası böyle yapacak!". Gülümseyerek, "Nereden biliyorsun?" diye sordum. "Biz Frank´le konuştuk" diye cevap verdi. Yine içim cız etti. Daha doğmadan çocuğun gelişme ortamıyla ilgili bir bilinç oluşmuştu. Kendi çocuklarıma içim yandı. Evlenmeden önceki bilincimi, kafamın karmaşıklığını, evlendiğim kıza ettiğim eziyetleri ve ondan da acısı, kendi yavrularıma çektirdiğim acıları düşündüm. Biraz daha düşününce kendimin de acı çektiğini anladım ve bu sefer kendi çocukluğuma içim yandı. Daha sonra babamın, anamın çocukluğuna içim yandı. Ve son durak olarak ülkemin tüm çocuklarına içim yandı. Yine kimseye kızamayacağımı anlayınca, ´bundan sonra ne yapabilirimle ilgili düşünmeye karar verdim. İşte değerli okurum; yazdığım kitaplar, verdiğim seminerler, hazırladığım televizyon programları, ´Ne yapabilirim?´ sorusuna verdiğim yanıtların öğeleridir. Sally´nin içinde yetiştiği ortamı görmüş ve anlamış biri olarak onun davranışlarına şimdi daha iyi anlam verebiliyorum. Sally, içinde yetiştiği ailede, varoluşun beş boyutunu da doya doya yaşayabilmişti. Çocuğun hizasına inerek onunla göz göze konuştuğunuz zaman çocuk, ´Sen varsın, sen doğalsın, sen değerlisin, sen güçlüsün ve sen sevilmeye layıksın´, mesajı alır ve çocuğun CAN´ı beslenir. Çocuğuyla randevusuna sadık kalan baba, ´Seninle zaman geçirmek istiyorum, seni özledim´, mesajını güçlü olarak verir. Çocuk bu mesajı zihinsel olarak değil, sezgisel olarak alır ve aldığı bu sezgisel mesajlar sayesinde çocuğun hamuru, ´Ben sevilmeye layık biriyim!´ diye yoğrulur. Bir ana babanın çocuklarına verebileceği en büyük miras, varoluşun beş boyutunda beslenmiş ve buna inanmış güçlü bir CAN´dır.

Doğan Cüceloğlu

Kaynak:Gelişimsel Çocuk Nörolojisi ?

Nedenlerin Cevapları ....

Emu daha dün bu yazıyı çok beğenmiş ve facebookta paylaşmıştım tesadüf oldu..Bu ülkenin her konudaki kısır anlayışının bile çocuk yapmamaya yetecek bir sebep olduğunu düşünmüştüm..Ben çocuğumla böyle iletişim kursam,çevre ona yapacağını yapar zaten..
 
Emu daha dün bu yazıyı çok beğenmiş ve facebookta paylaşmıştım tesadüf oldu..Bu ülkenin her konudaki kısır anlayışının bile çocuk yapmamaya yetecek bir sebep olduğunu düşünmüştüm..Ben çocuğumla böyle iletişim kursam,çevre ona yapacağını yapar zaten..

Bu ülkede çocuk iki kişiye ait değil ki.Tüm sülalenin söz hakkı var o yüzden sen göz hizasına insende başkalarına dair bi seçim şansın söz konusu değil
 
Kızlar bişey soracağım
Üniversitede dostum dediğim bi arkadaşım vardı hatrını saydım Ankara'ya kalmaya gitmiştim yanına ama 3 sene önce ameliyat olmam gerektiğinde hastanede kana ihtiyacım oldu hiç yardımcı olmadılar.Hastanede 1 hafta yattım sadece 1 kez yanıma geldi.Hatta geleceğimi bildiği halde annem bi akrabımızın düğününe gidecek diye rahatsız etmemem gerekiyormuş gibi bana bi his uyandırttı.Şimdi faceten arkadaşlık talebi göndermiş ne yapayım.
Bu davranışları içinde hiç bir zaman suçluluk falanda hissetmedi.
 
Kızlar bişey soracağım
Üniversitede dostum dediğim bi arkadaşım vardı hatrını saydım Ankara'ya kalmaya gitmiştim yanına ama 3 sene önce ameliyat olmam gerektiğinde hastanede kana ihtiyacım oldu hiç yardımcı olmadılar.Hastanede 1 hafta yattım sadece 1 kez yanıma geldi.Hatta geleceğimi bildiği halde annem bi akrabımızın düğününe gidecek diye rahatsız etmemem gerekiyormuş gibi bana bi his uyandırttı.Şimdi faceten arkadaşlık talebi göndermiş ne yapayım.
Bu davranışları içinde hiç bir zaman suçluluk falanda hissetmedi.

Kabul etme ve bir mesajla açıkla anlat ne var ne yoksa..Susmanın ne büyük hata olduğunu zamanla öğrendim..En güzeli her şeyi açık açık anlatmak.
 
Kızlar bişey soracağım
Üniversitede dostum dediğim bi arkadaşım vardı hatrını saydım Ankara'ya kalmaya gitmiştim yanına ama 3 sene önce ameliyat olmam gerektiğinde hastanede kana ihtiyacım oldu hiç yardımcı olmadılar.Hastanede 1 hafta yattım sadece 1 kez yanıma geldi.Hatta geleceğimi bildiği halde annem bi akrabımızın düğününe gidecek diye rahatsız etmemem gerekiyormuş gibi bana bi his uyandırttı.Şimdi faceten arkadaşlık talebi göndermiş ne yapayım.
Bu davranışları içinde hiç bir zaman suçluluk falanda hissetmedi.

herhalde ben eklemezdim o sahte dostlardanmış parası gidecek diye korkmuş annemin yazlığında ankaralı arkadaşları var çok soğuk ve mesafeliler kuruş hesabı yaparlar ama eminin iyi insanlarda var ama azınlıkta
 
Benim ondan tek beklediğim hastaneye ziyarete gelmesiydi tek çünkü zaten özelde ameliyat olacağım için annemin kalacağı yerde belliydi.Oysa bir kez geldi ve ben memlekete döndüğüm gün tam 5 gün sonra msj atmış ihtiyacın olan bişey var mı diye.Sonrasında da hiç açıklama dahi yapmadı.Benim orda ondan başka hiç tanıdığım dahi yokken ve imkanı varken gelmesini beklemiştim

Benim de hiç içimden gelmiyor o suçunu bilmiyorsa ben ne yapayım söylemek ne işe yarar ki.Yaralar kapanmıyor
 
Benim ondan tek beklediğim hastaneye ziyarete gelmesiydi tek çünkü zaten özelde ameliyat olacağım için annemin kalacağı yerde belliydi.Oysa bir kez geldi ve ben memlekete döndüğüm gün tam 5 gün sonra msj atmış ihtiyacın olan bişey var mı diye.Sonrasında da hiç açıklama dahi yapmadı.Benim orda ondan başka hiç tanıdığım dahi yokken ve imkanı varken gelmesini beklemiştim

Benim de hiç içimden gelmiyor o suçunu bilmiyorsa ben ne yapayım söylemek ne işe yarar ki.Yaralar kapanmıyor

En azından arkadaşlık isteğini neden kabul etmediğini bilsin ve ayrıca neden içinde kalsın ki o anlamasa bile sen anlat...Yaraların kapanması öyle kolay olsaydı...
 
En azından arkadaşlık isteğini neden kabul etmediğini bilsin ve ayrıca neden içinde kalsın ki o anlamasa bile sen anlat...Yaraların kapanması öyle kolay olsaydı...

keşke basitçe atlatılan bir şey olsaydı ...
 
Keşke..Zamanında kalbimi sağlam kıran bir arkadaşım şimdi deli divane oluyor ama ne fayda...Benim içim kırık bir kere nasıl güveneyim..

keşke insanlar bizi oyuncak sanmasalar parçalara ayırıp sonra birleştirecekleri kadar basit olan
 
bazı bölümler pc sertifikası ile alıyor ya kendi mesleğim olmazsa oraları tercih edeyim diye sayın savaşçım :nazar:
:

:44: he ön hazırlık yani sınav daha olmadı, sonuçları açıklanacak, ondan sonra tercih di mi:26: haydi bakalım kır şeytanın bacağını emuuu :KK4: göster şu kpss'ye :KK4:

Ben çocuğumla böyle iletişim kursam,çevre ona yapacağını yapar zaten..

Bu ülkede çocuk iki kişiye ait değil ki.Tüm sülalenin söz hakkı var o yüzden sen göz hizasına insende başkalarına dair bi seçim şansın söz konusu değil

akrabayı bırakın, parkta-okulda muhattap olacağı çocuklar, veliler, öğretmenler, dıdının dıdısı kendini bilmezler :KK24:


Kızlar bişey soracağım
Üniversitede dostum dediğim bi arkadaşım vardı hatrını saydım Ankara'ya kalmaya gitmiştim yanına ama 3 sene önce ameliyat olmam gerektiğinde hastanede kana ihtiyacım oldu hiç yardımcı olmadılar.Hastanede 1 hafta yattım sadece 1 kez yanıma geldi.Hatta geleceğimi bildiği halde annem bi akrabımızın düğününe gidecek diye rahatsız etmemem gerekiyormuş gibi bana bi his uyandırttı.Şimdi faceten arkadaşlık talebi göndermiş ne yapayım.
Bu davranışları içinde hiç bir zaman suçluluk falanda hissetmedi.

ben olsam görmezden gelirdim sanırım, bir süre kalakaldıktan sonra tabii. önce aklıma gelirdi aramızda geçenler, sonra da yoksay ı seçiverirdim. belki lilium'un dediği gibi söyleyip içini boşaltmak lazım ama ben de yapamazdım sanırım. uzun yıllardır dost bildiğim bir arkadaşımın gerçek yüzünü çok acı bi olaydan sonra öğrendim ve o zamandan beri ona karşı çok soğuğum. ilk zamanlar üzülmüştüm ama geç de olsa bunu gördüğüm için kendimi şanslı saymayı uygun gördüm :KK24:
konuşmalarımla, ses tonumla artık benim için yerini belli ettiğimi sanıyorum. artık kendisi de aramıyor eskisi gibi zaten, ama ona açık açık söylemediğim için telefon konuşmaları işkence gibi geliyor ara sıra da olsa konuşmak zorunda kaldığımızda. ne evine gidiyorum ne de evime davet ediyorum açıkçası, telefonda kısa kesersin de, karşıma alıp oturmaya layık göremiyorum artık...
 
İşin kötü yanı ben bir yıl sonra daha ciddi bi ameliyat geçirdim ve büyük ihtimal biliyor olmasına rağmen geçmiş olsun diye dahi msj atmaması
Aslında bi anlamdan da kabul edip artık herkes gibisin demek istiyorum cem babamın dediği gibi

kararsız kaldım
 
emucum hani kendini belli etmiş o zaman dediğin gibi durumu kabullenmek ve mesafe koymak düşüyor bize de, ancak ne yüzle gidip face'den eklerler falan off anlamıyorum. senin için de önemli biriymiş herhalde, ben o bahsettiğim benim için çok önemli olan arkadaşın dışında 2 kişinin daha notunu verdim son bir yıl içinde, yaptıkları yanlışlar ölçüsünde onlara karşı bencil davranıyorum hatta kk da avatarımın yanına onlar sayesinde bencil yazdım öyle bıraktım hatırlamak için...
 
emucum hani kendini belli etmiş o zaman dediğin gibi durumu kabullenmek ve mesafe koymak düşüyor bize de, ancak ne yüzle gidip face'den eklerler falan off anlamıyorum. senin için de önemli biriymiş herhalde, ben o bahsettiğim benim için çok önemli olan arkadaşın dışında 2 kişinin daha notunu verdim son bir yıl içinde, yaptıkları yanlışlar ölçüsünde onlara karşı bencil davranıyorum hatta kk da avatarımın yanına onlar sayesinde bencil yazdım öyle bıraktım hatırlamak için...

halasının kızı vefat edince ben aklına geldim heralde.Ölümlü dünya diye
Düşünüyorum herkes gibisin desemde eklemek gelmiyor içimden o yüzden kabul etmeyeceğim
Görmek konuşmak istemiyorum içimden gelmiyor
 
halasının kızı vefat edince ben aklına geldim heralde.Ölümlü dünya diye
Düşünüyorum herkes gibisin desemde eklemek gelmiyor içimden o yüzden kabul etmeyeceğim
Görmek konuşmak istemiyorum içimden gelmiyor

ha kafasına dank etmiştir tabii ama iş işten geçtikten sonra...
aslına bakarsan konuşmayı bile çok görüyor insan değil mi böyle tiplere karşı. aslında bakarsan ben bencil olacağımı bundan sonra o benim için eski kıymetli arkadaşa söylemiştim, e günaydın daha yeni mi geldi aklına demişti, al bir de burdan yak!
 
X