- 2 Şubat 2012
- 77
- 7
-
- Konu Sahibi destroyEnjoy
- #1
Nasıl geldik buralara, nasıl değişti bu adam bu kadar... Deli divane aşık olan o erkek mi bu? Daha önce birkaç konu açmıştım burda ama hepsi ufak tefek sorunlardı. 1-2 blöf dışında ayrılmadık bile hiç. 28 mayıs onun doğumgünü, 17 nisan ise benimkiydi. doğumgününden 17 gün önce, 11 mayısta terk etti beni. aslında terk etmedi direkt, ama yol oraya çıktı. Uzaktaydı o, çok değil çok az kaldı mesafelerin bitmesine. tam 1 sene sabrettik. yazın beni görmeye gelcekti, gelmese bile eylülden itibaren aynı şehirde yaşayacaktık nihayet. ygs sonucu açıklandığından beri çok çökmüştü, çünkü iyi beklediğimiz sınav çok alakasızca kötü geldi. sadece 2 dersi beklediği gibi, diğer 2 ders kaydırmış gibiydi sonuç. ösym ye dilekçe verdi, hala cevap gelmedi. peşine düşmedi, çok sıkılmış artık ben ne zaman sorsam aşırı bıkkın ve rahat davrandı. bırak ben düşeyim bu işin peşine dedim, gerekirse dava açarız dedim, istemedi, ki daha önce bana tercih zamanı şifresini vermişti açıp bakmıştım, istesem tercihlerini bile değiştirebilirdim. şimdi şifresini vermemek için diretti. en sonunda pes ettim.
sınavının iyi geçtiğini düşündüğü için 1 hafta gezdi önce ankara ve sonra da istanbulu, yanıma geldi istanbula. görüştük ve çok eşsizdi benim için her anı kısıtlı olsa da.
daha önce cinsel içerikli ve karşılıklı düşüncelerimizi paylaştığımız sohbetlerimiz olmuştu, her şeyimizi biliyorduk gizli saklımız yoktu bu konuda. bana karşı tensel çekim hissettiğini de biliyordum, ama ben bunu bu kadar erken yapmak istemiyordum. o gelince onunla bir gece beraber uyuduk arkadaşında kaldık. iyi ki tek kalmadık, çok başka şeyler olabilirdi yoksa. ama sonra bana çok sitem etti neden olmadı, içimde çok ukte kaldın sen diye... ben her seferinde yatıştırdım onu daha ilerde çoook zamanlarımız olcak her şey zamanında ve yerinde güzel dedim. oralı olmadı. daha sonra telefonda da açtı bu konuyu, sen ben istemediğim sürece kendine dokunma, sadece ben dokunmak istiyorum dedi. normalde o kadar kolay kabul etmem ama tamam söz dedim, çok şaşırdı. sonra bi daha bu cinsellik konusu açılmadı. zaten konuşmuyorduk ki.
muhabbet kurulmaz biri olmuştu. eskiden her gün arardı, bi aydır haftada 1-2 ye düşmüştü. o en son konuşma dışındakiler de hep maksimum 5 dakikalık konuşmalardı ve birimiz kapatmak zorunda kalınca geri arama gereği bile duymadı. normalde aramasını beklediğim saatlerde aramadığından açamıyodum telefonu. uyku saatleri yine yer değiştirdiğinden gece de aramıyordu akşamları. sürekli üstüne geliyormuşum gibi hissettirdiği için ağzımdan çıkan her lafa dikkat etmeye başlamıştım. zaten çok konuşkan biri değilimdir, bir de durum bu haldeyken o sürekli susup durdu, anlatsana dedi, bense ne konuşcağımı bilemiyodum.
normalde futbolu severiz, tartışırız. canı çok sıkkın olduğundan off o konuyu açma diyodu. sınavını çalışmalarını sorsam, baskı yaptığımı hissettiren şeyler söylüyor ondan da sıkılıyordu. onu anlamamı bekliyordu bana hiçbir şey anlatmadan, arkadaşlarıyla kavga etmiş, sebebini anlatmadı dedikodu olmasın diye ama napabilirim ondan uzakta hiçbir şey bilmeden ona nasıl yakınlaşabilirim?
her neyse. o gün, galatasaray-fenerbahçe maçından önceki gün, akşamında aradı beni. odamda tektim. konuştuk epey. bana şiirler okudu ama öyle romantik olanlardan değil. ne zaman hayatında ters giden bişe olsa şiir yazar. epeydir yazmıyordu, yine yazmaya başlayınca hem sevindim hem üzüldüm. okuduğu şeyler çok depresifti. neler düşündüğümü sordu, söyledim hem iyi hem kötü bunları yazman dedim. böyle hissetmene üzülüyorum dedim. üzülcek bişe yok ki dedi, güldü. ama ben ise o an sessizce ağlıyordum, belli etmedim.
sonra cümle aralarında bana ismimle hitap etti. irem... dedi. efendim dedim. bişe söylemedi. ben ne zamandır bana karşı ismimi kullanmıyorsun dedim. sonra ne diyeceği varsa sustu demedi bişe. o an aklımdan tartışırken birbirinin ismini söyleyen çiftler geçti...
havadan sudan konularla geçti muhabbetimiz 2 saat. ancak konuşma boyunca dikkatimi çeken bişe vardı. biz normalde çok iyi dost olan iki sevgili gibiydik, mesafe yoktur aramızda kanka misali de takılırız öyle hitap bile ederiz kardeş, hacı falan diye... ancak bunun bir dozajı ve üslubu vardı her zaman. bu seferki konuşmada arkadaşım diye hitap edip durdu bana. sürekli arkadaşlık vurgusu yaptı. en başta bişe demedim. sonra tam telefonu kapatmaya yakınken dayanamadım neden ısrarla bana arkadaşım biz arkadaşız arkadaş değil miyiz deyip duruyosun dedim. şu an hala emin değilim iyi ki demiş miyim... ben demesem şu an ayrılmayacaktık ama belki de er geç olcaktı bu son.
biz arkadaş değil miyiz diye neden söyleyip duruyosun dedim. değil miyiz ki dedi. öyleyiz, arkadaşız aynı zamanda ama arkadaştan öteyiz, daha fazlasıyız dedim. sonrasında, kıvırmaya başladı. neden, arkadaş olsak olmuyor mu daha iyi değil mi? gibi şeyler söyledi ben dondum kaldım. ağlamaya başladım. irem... dedi. evet ismimle hitabını doğru bilmiştim, ortada bir sorun vardı. lütfen şimdi ağlama yoksa bu konuyu konuşamıcaz dedi. zor da olsa biraz sakin kalmaya çalıştım. ama yavaşça ağlıyordum hala.
anlıyordum, sorumluluklardan kaçmak istiyordu, beni belki bi yük olarak görüyordu. şu sıralar arkadaşlarıyla da kavgalı zaten. 10 yıllık kankasıyla konuşmuyor. dedim çok kolay değil mi kaç yıllık kankana bile sırt çevirebildin sen. alakasız yok, o mevzu başka diye geçiştirdi.
arkadaş olmamızın iyiliğini anlatmaya koyuldu, ben lafını böldüm. sen beni seviyor musun? dedim. seviyorum ,ama bi arkadaş gibi sevsem... dedi. sadece bir arkadaş gibi mi? dedim. evet deyip anlatmaya koyuldu yine ama ben ondan sonrasını dinleyemedim bile. çünkü sadece benim ne kadar iyi biri olduğumu, ilerde beni üzeceğini eninde sonunda biteceğini beni yarı yolda bırakmak istemediğini, benim gibi değerli bir insanı kaybetmek istemediğini o yüzden beni hayatından çıkartmak istemediğini anlatıp durdu. kendisi insan kaybetmeye dayanayamayan biri, yani tamamen bencillikten bu hareketi de. daha önce buna benzer bir konu açıldığında ben söylemiştim biterse arkadaş falan kalamam ya hep ya hiçtir benim için diye... bunu bile bile benimle arkadaş olarak devam etmek istediğini söyledi.
ortada hiçbir sebep yokken neden böyle yaptığını anlamıyorum tam da benim final sınavlarımdan önce. onun lys sınavından önce. bari hepsini atlatsaydık... yolumuzu ona göre çizseydik ya? ki daha önce kader bizi bir araya getirmese bile bırakmam ben seni dedi ben aynı şehirde olmalıyız diyince. neler neler, ne sözler... hepsi yalan mıydı? bilemiyorum.
benim aklıma gelen şeylerden biri, daha önce benimle evlenmek istediğini fakat benim ailemi karşıma almamı istemediğini bunun için savaşması gereken son bir savaş olduğunu söylemişti. ben tıp fakültesinde okuyorum. biliyorsunuz, doktor kızların evleneceği birinin statüsünün de iyi olmasını bekliyor herkes. ben de öyle olsun isterim ama ille de şöyle böyle zengin olcak diye bişe olmadı asla aklımda. sadece onun seveceği, birlikte hayat kurabileceğimiz ve geçinebilceğimiz bir meslek edindirmek istedim ona. sınava tekrar girmesinin de en büyük sebebi benim. yoksa neresi gelirse oraya gitcekti umursamadan. şimdi sınav dönemi bitmeden beni bırakıp gidiyor... sizce benim yanımda ezik kalacağını mı düşündü, kazanamayacağını düşünüp? beni taşıyamayacak olması mı sebep? ben seninle her şeye varım, mutsuz bile olsak yanımda ol demişken nasıl oluyor da pes edip bırakabiliyor?
benden izin istedi, son bir şey sorabiir miyim dedi peki dedim. ben seni arayabilir miyim bir arkadaş gibi haberleşebilir miyiz dedi vs... hayır diyeceğimi bile bile! hayır dedim, benim için ya varsındır ya yoksundur. zaten yanımda değildin, yokken hiç olmak mı istiyorsun? benim için mümkün değil bu dedim. ilerde ben istanbula gelince görüşmeyecek miyiz dedi. onu bilemem o günleri ama şu an için bu imkansız seninle kesinlikle görüşmek istemiyorum bundan eminim dedim. canımın yanacağını anlamış olmalı sonuçta karşısında tüm savunmamı bir yana atıp ağladım bağırdım zırladım... buna rağmen biraz ısrar etti. Buraya dikkat kızlar!!! bu arada neden onunla görüşeyim ki, başka arkadaş mı kalmadı? ben ona o kadar emek veriyorduysam bi sebebi var, şimdi neden boş yere zamanımı çalıp kafamı karıştırmak istiyor olaylar soğumadan? Ben içimden ne geliyorsa söyledim o an, hiç bir şey hissetmiyorsun değil mi artık dedim, çok güzel soğutabildin kendini. saydım tüm sitemlerimi. telefonu kapatırken bilgisayarı açtım sesini duydu. kapatıyorsun galiba dedi. evet artık beni benimle bırak dedim. seni seninle bırakmıyorum ki dedi. nasıl yani dedim. bilgisayarınlasın hehe dedi salak. espri yapıp ortamı yumuşatmaya çalıştı birkaç kez, iyice sinirlendim. ben hoşçakal elveda dedim kapatırken, öyle deme hiç sevmiyorum bi daha görüşmeyecek miyiz dedi hala ısrarla! ben görüşmek falan istemiyorum dedim. kendine iyi bak ufaklık dedi bana. ben senden 41 gün büyüğüm dedim dalga geçti sen mi büyüksün, ben daha olgunum gibisinden. ki aynı yaştayız! tamam sen büyük ol dedim ama bana artık ufaklık falan diyemezsin o hakkını kaybettin dedim. hoşçakal deme bana deyince "git artık, allah yolunu açık etsin demekten başka bişe gelmiyor içimden" dedim. sonra öyle bitti işte.....
onu unutmak için bana yolladığı kitabı, mektubu, vesikalık fotoğrafı, sms leri, bilgisayarımdaki fotoğrafları teker teker yok ettim ama hala bitmedi o kadar çoklar ki... ilk gün ağlama krizlerine girip rezil oldum birkaç kişiye. sonraki gün bitti işte deyip normale döndüğüme inandırdım kendimi. ama ders çalışmam gerek ve ben çalışamıyorum. dün tüm gün 2 saat bile çalışamadım ve ailem bu durumu bilmiyor, bütünlemelere kalırsam her şey ortaya çıkıcak diye korkuyorum. dün yine ağladım birdenbire aklıma bir şey gelince... sanki tüm ağlamam gerekenlere ağlayıp kurtulmalıymış gibi hissediyorum, her şarkı başka bir yerden vuruyor beni zaten. nasıl olcak bilmiyorum.
ahh bu arada söylemeyi unutuyordum. maç demiştim, galatasaray-fenerbahçe şampiyonluk maçı. ondan önceki gün oldu bunlar. ikimizde gs lıydık ama dediğim gibi epeydir futbol konuşturmuyodu bana. maçın olduğu gece gs yendi. ben mutluydum kafam iyi kötü dağılmıştı. odamda otururken o aradı annesinin telefonundan yine, kendi hattı kapalı olduğundan. ben arayamıyorum o yüzden zaten hiç onu. EVET ARADI BENİ, ÜSTELİK ARAMA BENİ DEDİĞİM HALDE. her neyse. aradı, birkaç kez çaldı telefon, sonra tavrımı anlasın diye meşgule verdim. ne yapmaya çalıştığını anlamadım. yarım saat sonra mesaj atmış, şampiyonluğu kutlamak için aradım, iyi geceler diye. aynı mesajı 2 kere atmış birer dakika arayla. cevap vermedim. ne yüzle beni arayabiliyor? normal kankasıymışım gibi onunla mı oturup kutlayacağım şampiyonluğu içim kan ağlarken?
ondan beri de hiçbir haber almıyorum o'ndan. ne internetten ne telefondan. bi yandan eğer bana karşı sevgisi bittiyse bitsin, bitmeli diyorum, ama bir yandan da bana dönsün yaptığı hataları anlayıp eskisi gibi sevsin istiyorum çünkü o kadar emek verdik ki o kadar başkaydık ki, biz asla bırakmayacaktık bitmeyecekti hani? bundan sonra nasıl bir tavır almalıyım nasıl devam edeceğim hayatıma? okuyanlara teşekkürler, tavsiyelerinizi yorumlarınızı bekliyorum çok ihtiyacım var lütfen kızlar... çok sağolun.
sınavının iyi geçtiğini düşündüğü için 1 hafta gezdi önce ankara ve sonra da istanbulu, yanıma geldi istanbula. görüştük ve çok eşsizdi benim için her anı kısıtlı olsa da.
daha önce cinsel içerikli ve karşılıklı düşüncelerimizi paylaştığımız sohbetlerimiz olmuştu, her şeyimizi biliyorduk gizli saklımız yoktu bu konuda. bana karşı tensel çekim hissettiğini de biliyordum, ama ben bunu bu kadar erken yapmak istemiyordum. o gelince onunla bir gece beraber uyuduk arkadaşında kaldık. iyi ki tek kalmadık, çok başka şeyler olabilirdi yoksa. ama sonra bana çok sitem etti neden olmadı, içimde çok ukte kaldın sen diye... ben her seferinde yatıştırdım onu daha ilerde çoook zamanlarımız olcak her şey zamanında ve yerinde güzel dedim. oralı olmadı. daha sonra telefonda da açtı bu konuyu, sen ben istemediğim sürece kendine dokunma, sadece ben dokunmak istiyorum dedi. normalde o kadar kolay kabul etmem ama tamam söz dedim, çok şaşırdı. sonra bi daha bu cinsellik konusu açılmadı. zaten konuşmuyorduk ki.
muhabbet kurulmaz biri olmuştu. eskiden her gün arardı, bi aydır haftada 1-2 ye düşmüştü. o en son konuşma dışındakiler de hep maksimum 5 dakikalık konuşmalardı ve birimiz kapatmak zorunda kalınca geri arama gereği bile duymadı. normalde aramasını beklediğim saatlerde aramadığından açamıyodum telefonu. uyku saatleri yine yer değiştirdiğinden gece de aramıyordu akşamları. sürekli üstüne geliyormuşum gibi hissettirdiği için ağzımdan çıkan her lafa dikkat etmeye başlamıştım. zaten çok konuşkan biri değilimdir, bir de durum bu haldeyken o sürekli susup durdu, anlatsana dedi, bense ne konuşcağımı bilemiyodum.
normalde futbolu severiz, tartışırız. canı çok sıkkın olduğundan off o konuyu açma diyodu. sınavını çalışmalarını sorsam, baskı yaptığımı hissettiren şeyler söylüyor ondan da sıkılıyordu. onu anlamamı bekliyordu bana hiçbir şey anlatmadan, arkadaşlarıyla kavga etmiş, sebebini anlatmadı dedikodu olmasın diye ama napabilirim ondan uzakta hiçbir şey bilmeden ona nasıl yakınlaşabilirim?
her neyse. o gün, galatasaray-fenerbahçe maçından önceki gün, akşamında aradı beni. odamda tektim. konuştuk epey. bana şiirler okudu ama öyle romantik olanlardan değil. ne zaman hayatında ters giden bişe olsa şiir yazar. epeydir yazmıyordu, yine yazmaya başlayınca hem sevindim hem üzüldüm. okuduğu şeyler çok depresifti. neler düşündüğümü sordu, söyledim hem iyi hem kötü bunları yazman dedim. böyle hissetmene üzülüyorum dedim. üzülcek bişe yok ki dedi, güldü. ama ben ise o an sessizce ağlıyordum, belli etmedim.
sonra cümle aralarında bana ismimle hitap etti. irem... dedi. efendim dedim. bişe söylemedi. ben ne zamandır bana karşı ismimi kullanmıyorsun dedim. sonra ne diyeceği varsa sustu demedi bişe. o an aklımdan tartışırken birbirinin ismini söyleyen çiftler geçti...
havadan sudan konularla geçti muhabbetimiz 2 saat. ancak konuşma boyunca dikkatimi çeken bişe vardı. biz normalde çok iyi dost olan iki sevgili gibiydik, mesafe yoktur aramızda kanka misali de takılırız öyle hitap bile ederiz kardeş, hacı falan diye... ancak bunun bir dozajı ve üslubu vardı her zaman. bu seferki konuşmada arkadaşım diye hitap edip durdu bana. sürekli arkadaşlık vurgusu yaptı. en başta bişe demedim. sonra tam telefonu kapatmaya yakınken dayanamadım neden ısrarla bana arkadaşım biz arkadaşız arkadaş değil miyiz deyip duruyosun dedim. şu an hala emin değilim iyi ki demiş miyim... ben demesem şu an ayrılmayacaktık ama belki de er geç olcaktı bu son.
biz arkadaş değil miyiz diye neden söyleyip duruyosun dedim. değil miyiz ki dedi. öyleyiz, arkadaşız aynı zamanda ama arkadaştan öteyiz, daha fazlasıyız dedim. sonrasında, kıvırmaya başladı. neden, arkadaş olsak olmuyor mu daha iyi değil mi? gibi şeyler söyledi ben dondum kaldım. ağlamaya başladım. irem... dedi. evet ismimle hitabını doğru bilmiştim, ortada bir sorun vardı. lütfen şimdi ağlama yoksa bu konuyu konuşamıcaz dedi. zor da olsa biraz sakin kalmaya çalıştım. ama yavaşça ağlıyordum hala.
anlıyordum, sorumluluklardan kaçmak istiyordu, beni belki bi yük olarak görüyordu. şu sıralar arkadaşlarıyla da kavgalı zaten. 10 yıllık kankasıyla konuşmuyor. dedim çok kolay değil mi kaç yıllık kankana bile sırt çevirebildin sen. alakasız yok, o mevzu başka diye geçiştirdi.
arkadaş olmamızın iyiliğini anlatmaya koyuldu, ben lafını böldüm. sen beni seviyor musun? dedim. seviyorum ,ama bi arkadaş gibi sevsem... dedi. sadece bir arkadaş gibi mi? dedim. evet deyip anlatmaya koyuldu yine ama ben ondan sonrasını dinleyemedim bile. çünkü sadece benim ne kadar iyi biri olduğumu, ilerde beni üzeceğini eninde sonunda biteceğini beni yarı yolda bırakmak istemediğini, benim gibi değerli bir insanı kaybetmek istemediğini o yüzden beni hayatından çıkartmak istemediğini anlatıp durdu. kendisi insan kaybetmeye dayanayamayan biri, yani tamamen bencillikten bu hareketi de. daha önce buna benzer bir konu açıldığında ben söylemiştim biterse arkadaş falan kalamam ya hep ya hiçtir benim için diye... bunu bile bile benimle arkadaş olarak devam etmek istediğini söyledi.
ortada hiçbir sebep yokken neden böyle yaptığını anlamıyorum tam da benim final sınavlarımdan önce. onun lys sınavından önce. bari hepsini atlatsaydık... yolumuzu ona göre çizseydik ya? ki daha önce kader bizi bir araya getirmese bile bırakmam ben seni dedi ben aynı şehirde olmalıyız diyince. neler neler, ne sözler... hepsi yalan mıydı? bilemiyorum.
benim aklıma gelen şeylerden biri, daha önce benimle evlenmek istediğini fakat benim ailemi karşıma almamı istemediğini bunun için savaşması gereken son bir savaş olduğunu söylemişti. ben tıp fakültesinde okuyorum. biliyorsunuz, doktor kızların evleneceği birinin statüsünün de iyi olmasını bekliyor herkes. ben de öyle olsun isterim ama ille de şöyle böyle zengin olcak diye bişe olmadı asla aklımda. sadece onun seveceği, birlikte hayat kurabileceğimiz ve geçinebilceğimiz bir meslek edindirmek istedim ona. sınava tekrar girmesinin de en büyük sebebi benim. yoksa neresi gelirse oraya gitcekti umursamadan. şimdi sınav dönemi bitmeden beni bırakıp gidiyor... sizce benim yanımda ezik kalacağını mı düşündü, kazanamayacağını düşünüp? beni taşıyamayacak olması mı sebep? ben seninle her şeye varım, mutsuz bile olsak yanımda ol demişken nasıl oluyor da pes edip bırakabiliyor?
benden izin istedi, son bir şey sorabiir miyim dedi peki dedim. ben seni arayabilir miyim bir arkadaş gibi haberleşebilir miyiz dedi vs... hayır diyeceğimi bile bile! hayır dedim, benim için ya varsındır ya yoksundur. zaten yanımda değildin, yokken hiç olmak mı istiyorsun? benim için mümkün değil bu dedim. ilerde ben istanbula gelince görüşmeyecek miyiz dedi. onu bilemem o günleri ama şu an için bu imkansız seninle kesinlikle görüşmek istemiyorum bundan eminim dedim. canımın yanacağını anlamış olmalı sonuçta karşısında tüm savunmamı bir yana atıp ağladım bağırdım zırladım... buna rağmen biraz ısrar etti. Buraya dikkat kızlar!!! bu arada neden onunla görüşeyim ki, başka arkadaş mı kalmadı? ben ona o kadar emek veriyorduysam bi sebebi var, şimdi neden boş yere zamanımı çalıp kafamı karıştırmak istiyor olaylar soğumadan? Ben içimden ne geliyorsa söyledim o an, hiç bir şey hissetmiyorsun değil mi artık dedim, çok güzel soğutabildin kendini. saydım tüm sitemlerimi. telefonu kapatırken bilgisayarı açtım sesini duydu. kapatıyorsun galiba dedi. evet artık beni benimle bırak dedim. seni seninle bırakmıyorum ki dedi. nasıl yani dedim. bilgisayarınlasın hehe dedi salak. espri yapıp ortamı yumuşatmaya çalıştı birkaç kez, iyice sinirlendim. ben hoşçakal elveda dedim kapatırken, öyle deme hiç sevmiyorum bi daha görüşmeyecek miyiz dedi hala ısrarla! ben görüşmek falan istemiyorum dedim. kendine iyi bak ufaklık dedi bana. ben senden 41 gün büyüğüm dedim dalga geçti sen mi büyüksün, ben daha olgunum gibisinden. ki aynı yaştayız! tamam sen büyük ol dedim ama bana artık ufaklık falan diyemezsin o hakkını kaybettin dedim. hoşçakal deme bana deyince "git artık, allah yolunu açık etsin demekten başka bişe gelmiyor içimden" dedim. sonra öyle bitti işte.....
onu unutmak için bana yolladığı kitabı, mektubu, vesikalık fotoğrafı, sms leri, bilgisayarımdaki fotoğrafları teker teker yok ettim ama hala bitmedi o kadar çoklar ki... ilk gün ağlama krizlerine girip rezil oldum birkaç kişiye. sonraki gün bitti işte deyip normale döndüğüme inandırdım kendimi. ama ders çalışmam gerek ve ben çalışamıyorum. dün tüm gün 2 saat bile çalışamadım ve ailem bu durumu bilmiyor, bütünlemelere kalırsam her şey ortaya çıkıcak diye korkuyorum. dün yine ağladım birdenbire aklıma bir şey gelince... sanki tüm ağlamam gerekenlere ağlayıp kurtulmalıymış gibi hissediyorum, her şarkı başka bir yerden vuruyor beni zaten. nasıl olcak bilmiyorum.
ahh bu arada söylemeyi unutuyordum. maç demiştim, galatasaray-fenerbahçe şampiyonluk maçı. ondan önceki gün oldu bunlar. ikimizde gs lıydık ama dediğim gibi epeydir futbol konuşturmuyodu bana. maçın olduğu gece gs yendi. ben mutluydum kafam iyi kötü dağılmıştı. odamda otururken o aradı annesinin telefonundan yine, kendi hattı kapalı olduğundan. ben arayamıyorum o yüzden zaten hiç onu. EVET ARADI BENİ, ÜSTELİK ARAMA BENİ DEDİĞİM HALDE. her neyse. aradı, birkaç kez çaldı telefon, sonra tavrımı anlasın diye meşgule verdim. ne yapmaya çalıştığını anlamadım. yarım saat sonra mesaj atmış, şampiyonluğu kutlamak için aradım, iyi geceler diye. aynı mesajı 2 kere atmış birer dakika arayla. cevap vermedim. ne yüzle beni arayabiliyor? normal kankasıymışım gibi onunla mı oturup kutlayacağım şampiyonluğu içim kan ağlarken?
ondan beri de hiçbir haber almıyorum o'ndan. ne internetten ne telefondan. bi yandan eğer bana karşı sevgisi bittiyse bitsin, bitmeli diyorum, ama bir yandan da bana dönsün yaptığı hataları anlayıp eskisi gibi sevsin istiyorum çünkü o kadar emek verdik ki o kadar başkaydık ki, biz asla bırakmayacaktık bitmeyecekti hani? bundan sonra nasıl bir tavır almalıyım nasıl devam edeceğim hayatıma? okuyanlara teşekkürler, tavsiyelerinizi yorumlarınızı bekliyorum çok ihtiyacım var lütfen kızlar... çok sağolun.
Son düzenleme: