- 23 Eylül 2020
- 333
- 448
- 35
-
- Konu Sahibi whispersOFhope
- #41
Yorumunuzu şimdi gördüm. “1 çocukla yorulmak ne ki” cümlenizi gaf olarak kabul ediyorum. Bence bir kadının başka bir kadına söylememesi gereken bir cümle. Annem zaten çocuklarını annesi ve kardeşiyle ve bakıcıyla büyüttü çünkü çalışıyordu. Ben mesela büyük olduğum için çoğunlukla anneannemin evindeydim. Kızkardeşim küçük olduğu için o evde bakıcıylaydı. Yani onun zorunlukları başkaydı, benim zorluklarım başka. Annelik kıyaslanmaz. Hangi annenin ne kaçar yorulduğu kıyaslanmaz. En başta bunu kabul edelim.Kadın 3 cocuk büyütmüş bir çocukla empati yapamazsınız evet doğru demiş 1 cocukla yorulmak ne ki?
Anneniz sevgisiz büyümüş ki sizi de sevmemiş maalesef sagliksiz bir aile ortamında yerismissiniz.
Az görüşün mutlu bir evlilik iyi bir eş ve iş para varken boşverin refaha ermişsiniz.
Bi de eklemek isterim ki tek başına kolik bebekle kalma olayi da cok normal kimse kimse bakacak diye doğurmuyor o sorumluluk zaten sizin.Annenizi de dinlemek lazim aslında bakalim o neler hissetti de böyle davrandı.Cocuk yapıp lohusaligi hastalık gibi görmeyi abartmayi saçma buluyorum açıkçası yaşlı insanlar kapris mi ceksin bebek mi baksın yani o yaşta.
En doğrusu geçmişe degil geleceğe bakın.Anasiz babasız büyümüş veya lohusayken bebeğini kaybetmiş insanlar varken fazla dramatize etmeyin.
Üzerinden çok geçmiş, ben konunuzu yeni gördüm. Benzer bir anneye sahibim, "olgunlaşmamış ebeveynlerin yetişkin çocukları" kitabını okumadıysan oku, ağlayabildiğin kadar ağla ve bir gün normal bir ilişkiniz olabileceği inancını kafandan at, bu acının yasını tutarak "norma anne hayali" ni göm. Beklentin olmayınca acı da çekmiyorsun. Annen büyük ihtimalle narsizmle olgunlaşmamışlık arasında saçma biryerde benimki gibi. Ondan nasıl bir anne olunmaması gerektiğini öğrenmiş olarak evladına sarıl. İçindeki yara hiç kapanmayacak, benimki de kapanmıyor. Sadece beklentiyi bıraktığın için için soğuyor ve bir yabancıya gösterdiğin dirayeti ona da gösterebilir hale geliyorsun.Annesinden kalan travmaları aşabilen, bu travmaları aştıktan sonra annesi ile iyi geçinebilen biri var mı aranızda?
(Biraz uzun olmuş. Anne kız problemleri. Okumak istemeyen geçebilir.)
Benim bunun için bir psikoloğa ayıracak bütçem yok. Kendim olanları olduğu gibi kabul etme, affetme noktasına asla gelemiyorum. Kendisi ile de zaten asla konuşulmuyor, yaptıkları için özür dilemeyi reddeden, kızı ile arasını düzeltecek fırsatı elinin tersiyle iten biri. Kitap okuyarak aşmaya çalıştığım zaman ise gözyaşlarımda boğuluyorum. Gerçek anlamda boğuluyorum ve okumaya devam edemiyorum. Nefessiz kalıyorum, gözlerimden akan yaşlar görmeme izin vermiyor yazıları. En son lohusalık dönemimde benimle 8 ay konuşmadıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olamadık. Onun için ayrı bir konu açtığım için tekrar anlatmayacağım fakat sonuç olarak 8 ay sonra arayıp kızımı görmek istediklerini, benim yüzümü görmek istemediklerini söylediler. Şimdi kızım 2 yaşında, barışmış görüşüyor olmamıza rağmen hala telefonda görüntülü konuşurken yüzümü gösteremiyorum. Ne zaman arasalar yüzümü görmek istemedikleri gün geliyor aklıma.
O dönem babama yaptığı gibi erkek kardeşime de kendini o kadar acındırmış, o kadar mağdur göstermiş ki erkek kardeşim benden nasıl nefret etmişse onunla da 1 yıldan fazladır doğru dürüst görüşmüyoruz. Sorununun ne olduğunu da anlatmadığı için problemi çözemiyoruz. Kızım zaten erkek kardeşimin umurunda değil. Neyse o da başka bir konu zaten.
Çocukken hep dayakla büyüdük. Özellikle kız kardeşimle ben hep annemizden şiddet gördük. Öz bakım konusunda (yemek yapma, ev temizliği, uyku okul düzeni) hakkını yiyemem (gerçi onu da bazen Allah için yaptığını söylerdi) fakat 33 yaşındayım ve ben annemden bugüne kadar bir sevgi sözcüğü duyduğumu hatırlamıyorum. Yalnızca hamileyken bir kere dizine yatmıştım, saçımı okşamıştı. Zaten hemen gözlerim dolmuştu. Onun dışında çocukken hep küfür hakaretleri hatırlıyorum. Pısırık gavurlar, işe yaramaz mahluklar, beceriksiz, ağzını burnunu kırarım, boğazını sıkar atarım, Allah belanızı versin, başımın belaları, seni sürüm sürüm süründürürüm, aklıma ilk gelenler...
Çocukken hayatımızda hep baskı vardı. Saçımı asla istediğim gibi kestirme özgürlüğüne sahip değildim mesela. O Bendeniz adlı sanatçıyı seviyor diye hep o şekilde kesilirdi saçlarımız ama ben uzun saçlarım olsun isterdim hep. Sonra ortaokulda bir gün kız kardeşimle sırf onu mutlu etmek için saçımızı erkek modeli kestirip eve gelip sürpriz yaptığımızı hatırlıyorum. O gün saçımızı beğenmiş yüz ifadesi yerine şaşırmış bir yüz ifadesi gördüğümü hatırlıyorum. Zaten ondan sonra da hiç karışmadı.
Lisede namazı bıraktım diye benden nefret etti. Bunu söylemese de o kadar net hissediyordum ki...
Evlenmek istediğim adamı onaylamadı, annem de babam da 1 ay benimle küs kaldılar sırf onunla evlenmeyeyim diye. Şimdi sorsam düzgün mesleği yok diye evlenmeni istemedik diyorlar ama aslında alevi diye evlenmemi istememişti ve bunu babama diğer şekilde ifade edip onu da küstürmüştü. Sonuç olarak evlendim. Eşimle şirket kurduk ve evliliğimizin ilk senesinde evimizi, arabamızı alıp sayısız ülke gezecek kadar iyi bir duruma geldik.
Doğumumda yanıma geldi. Ne bir tartışma yaşadık, ne başka büyük bir olay. Dediğim gibi ayrıca anlatmayacağım fakat her şey bittiğinde onu affedemediğimi, özür beklediğimi söylediğimde özür dilemedi. Başka bir konuşmamızda ne var yani ben de birazcık nazlanamaz mıyım sana dedi. 8 ay boyunca naz yapmış demek ki... O 8 ay benim hayatımı değiştirdi. Konuşmadığı ilk günden beri 2 senedir her gün aklımda beni kolik bebekle tek başıma evde çocuk bakarken bırakmaları, konuşmamaları, psikolojik olarak çökmüş haldeyken manevi olarak yanımda olmamaları. Affedemiyorum ama bunu içimde yaşıyorum. Onlara yansıttığım bir durum söz konusu değil. Her gün beni sevdiklerini düşündüğüm ailemin beni ve kızımı 8 ay boyunca yok saymalarını, bana nefret duymalarını atamasam da bir gün aramızdan ayrılacaklarını bildiğim için onlara yansıtmıyorum, güzel anılar biriktirmeye çalışıyorum. Bu yaz 2 hafta boyunca beraberdik mesela. Hiçbir tartışma olmadı çünkü yeni tanışmış iki arkadaş gibiyiz. Hiç kişisel alanlarımıza girmeden konuşuyoruz. Ne kendimden, ne anneliğimden, ne evliliğimden, ne arkadaşlarımdan konuşmuyorum, konuşamıyorum. Zaten her şeyimi küçümser. Tek başıma bebeğime bakarken kardeşim 'ah o da yoruldu ya' dedikten sonra 'aman canım tek çocuk o da sesini çıkarmasın' demişti. Bebek bakımı öğrenmek için okuduğum kitaplarla dalga geçerdi. Kitapla çocuk mu büyütülür derdi. Üniversite sınavında ağlayarak çıktığımda 'aman biliyordum bunun bir şey beceremeyeceğini' dediğini ve sonrasında benim Türkiye'nin en iyi okullarından birini kazandığımı da hatırladım şimdi.
Şimdi burada 'ah canım annen kim bilir neler yaşadı, onu anla' vs diyenler olacak. Bu mantıkla ilerlersek benim de kızıma aynı şekilde davranmam gerekir. O zaman ilerde onu da öyle mi avutsunlar? Annen sevgi görmemiş annesinden, hep dayak yemiş, özgüvensiz yetişmiş vs diye teselli mi etsinler? Asla istemem. Ona ne kadar güçlü bir kız olduğunu, ne kadar özel, güzel, farklı bir kız olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi söyleyerek günü bitirmiyorum. Hata yaparsam, sesimi yükseltirsem özür diliyorum. Beni affedene kadar sarılıyorum. Çünkü o benim kızım, kanım canım. Dünyadaki hiçbir sorun, bakın ondan dahi gelen hiçbir sorun ona olan sevgimi ve saygımı değiştirmez. Karşılıksız sevgi budur. Anne kız ilişkisi namaza, sınava bağlı değildir. Keşke annem kardeşlerini sevdiği kadar beni sevseydi. Kardeşlerinin her sorununda yanında olan, neredeyse hepsinin çocuğunu üniversite okurken evinde yaşatan, babamdan gizli kardeşlerine maddi destekte bulunan, hatta sonrasında babamı da inandırıp onlara para verdirip türlü borca sokan annem...
Bunlar ilk aklıma gelenler, ilk yazdıklarım. Nasıl aşacağımı bilmediğim konular. Tabii uzun yıllar biriken daha birçok konu var. Bu konular benim hayatımda değersizlik hissi, düşük özgüven, sürekli bir mutsuzluk hali, ani parlama sinirlenme, vs gibi problemler olarak yer bulmuş konular. Eğer saydığım yöntemler dışında bir yöntemle bu tarz problemlerini aşabilen varsa bana da bunun yollarını gösterebilirler. Belki bu sayede hiç düşünmediğim bir bakış açısı yakalayabilirim.
Bu model özür dilemiyor. Söylediklerini duvar gibi dinliyor ve konuyu değiştiriyor. Ben denedim. Sen de dene tabi ki içinde kalmasın.Canlandırma yöntemini denedim ama beynimin bir yerinde olmayan bir şeyi hayal ettiğimi bildiğim için yine hüzüne kapılıp gözyaşları ile sonuçlanan bir süreç oldu. Kendimi özür dilemesi konusuna o kadar şartlandırmışım ki onun dışında bir yöntem bulamadım. Affetme konusunda da söylediklerinizde çok haklısınız. Affetmeye bakış açımı değiştirmem lazım onun için. Yani affetmeye sizin anlattığınız gibi bakmam lazım ama 2-3 günde bir görüşüyoruz telefonda. Yine o günler aklıma geliyor affedemiyorum. Sanırım terapi konusunda şansımı denemem gerekecek.
Bende aynı durumdayım bugüne kadar hep ezildim hep aşağılandım hep değersiz bir evlat oldum arkamda duranım hiç olmadı annem banada hep dayak atardı hep korkuyla büyüdümm şimdi yeri geliyor yine tartışıyoruz hiç sevmiyorum sevsem bile içimin yarisi sanki nefretle dolu kucukken bile herkezin icinde bu gerizekali derdi kendimi cok kotu hissederdim gercekten bazı anne kizlara bakiyorum ne kadar iyi anlaşıyorlar bazi anneler de varki aslinda evlatlarini kendileri uzaklaştiriyor kendilerindenAnnesinden kalan travmaları aşabilen, bu travmaları aştıktan sonra annesi ile iyi geçinebilen biri var mı aranızda?
(Biraz uzun olmuş. Anne kız problemleri. Okumak istemeyen geçebilir.)
Benim bunun için bir psikoloğa ayıracak bütçem yok. Kendim olanları olduğu gibi kabul etme, affetme noktasına asla gelemiyorum. Kendisi ile de zaten asla konuşulmuyor, yaptıkları için özür dilemeyi reddeden, kızı ile arasını düzeltecek fırsatı elinin tersiyle iten biri. Kitap okuyarak aşmaya çalıştığım zaman ise gözyaşlarımda boğuluyorum. Gerçek anlamda boğuluyorum ve okumaya devam edemiyorum. Nefessiz kalıyorum, gözlerimden akan yaşlar görmeme izin vermiyor yazıları. En son lohusalık dönemimde benimle 8 ay konuşmadıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olamadık. Onun için ayrı bir konu açtığım için tekrar anlatmayacağım fakat sonuç olarak 8 ay sonra arayıp kızımı görmek istediklerini, benim yüzümü görmek istemediklerini söylediler. Şimdi kızım 2 yaşında, barışmış görüşüyor olmamıza rağmen hala telefonda görüntülü konuşurken yüzümü gösteremiyorum. Ne zaman arasalar yüzümü görmek istemedikleri gün geliyor aklıma.
O dönem babama yaptığı gibi erkek kardeşime de kendini o kadar acındırmış, o kadar mağdur göstermiş ki erkek kardeşim benden nasıl nefret etmişse onunla da 1 yıldan fazladır doğru dürüst görüşmüyoruz. Sorununun ne olduğunu da anlatmadığı için problemi çözemiyoruz. Kızım zaten erkek kardeşimin umurunda değil. Neyse o da başka bir konu zaten.
Çocukken hep dayakla büyüdük. Özellikle kız kardeşimle ben hep annemizden şiddet gördük. Öz bakım konusunda (yemek yapma, ev temizliği, uyku okul düzeni) hakkını yiyemem (gerçi onu da bazen Allah için yaptığını söylerdi) fakat 33 yaşındayım ve ben annemden bugüne kadar bir sevgi sözcüğü duyduğumu hatırlamıyorum. Yalnızca hamileyken bir kere dizine yatmıştım, saçımı okşamıştı. Zaten hemen gözlerim dolmuştu. Onun dışında çocukken hep küfür hakaretleri hatırlıyorum. Pısırık gavurlar, işe yaramaz mahluklar, beceriksiz, ağzını burnunu kırarım, boğazını sıkar atarım, Allah belanızı versin, başımın belaları, seni sürüm sürüm süründürürüm, aklıma ilk gelenler...
Çocukken hayatımızda hep baskı vardı. Saçımı asla istediğim gibi kestirme özgürlüğüne sahip değildim mesela. O Bendeniz adlı sanatçıyı seviyor diye hep o şekilde kesilirdi saçlarımız ama ben uzun saçlarım olsun isterdim hep. Sonra ortaokulda bir gün kız kardeşimle sırf onu mutlu etmek için saçımızı erkek modeli kestirip eve gelip sürpriz yaptığımızı hatırlıyorum. O gün saçımızı beğenmiş yüz ifadesi yerine şaşırmış bir yüz ifadesi gördüğümü hatırlıyorum. Zaten ondan sonra da hiç karışmadı.
Lisede namazı bıraktım diye benden nefret etti. Bunu söylemese de o kadar net hissediyordum ki...
Evlenmek istediğim adamı onaylamadı, annem de babam da 1 ay benimle küs kaldılar sırf onunla evlenmeyeyim diye. Şimdi sorsam düzgün mesleği yok diye evlenmeni istemedik diyorlar ama aslında alevi diye evlenmemi istememişti ve bunu babama diğer şekilde ifade edip onu da küstürmüştü. Sonuç olarak evlendim. Eşimle şirket kurduk ve evliliğimizin ilk senesinde evimizi, arabamızı alıp sayısız ülke gezecek kadar iyi bir duruma geldik.
Doğumumda yanıma geldi. Ne bir tartışma yaşadık, ne başka büyük bir olay. Dediğim gibi ayrıca anlatmayacağım fakat her şey bittiğinde onu affedemediğimi, özür beklediğimi söylediğimde özür dilemedi. Başka bir konuşmamızda ne var yani ben de birazcık nazlanamaz mıyım sana dedi. 8 ay boyunca naz yapmış demek ki... O 8 ay benim hayatımı değiştirdi. Konuşmadığı ilk günden beri 2 senedir her gün aklımda beni kolik bebekle tek başıma evde çocuk bakarken bırakmaları, konuşmamaları, psikolojik olarak çökmüş haldeyken manevi olarak yanımda olmamaları. Affedemiyorum ama bunu içimde yaşıyorum. Onlara yansıttığım bir durum söz konusu değil. Her gün beni sevdiklerini düşündüğüm ailemin beni ve kızımı 8 ay boyunca yok saymalarını, bana nefret duymalarını atamasam da bir gün aramızdan ayrılacaklarını bildiğim için onlara yansıtmıyorum, güzel anılar biriktirmeye çalışıyorum. Bu yaz 2 hafta boyunca beraberdik mesela. Hiçbir tartışma olmadı çünkü yeni tanışmış iki arkadaş gibiyiz. Hiç kişisel alanlarımıza girmeden konuşuyoruz. Ne kendimden, ne anneliğimden, ne evliliğimden, ne arkadaşlarımdan konuşmuyorum, konuşamıyorum. Zaten her şeyimi küçümser. Tek başıma bebeğime bakarken kardeşim 'ah o da yoruldu ya' dedikten sonra 'aman canım tek çocuk o da sesini çıkarmasın' demişti. Bebek bakımı öğrenmek için okuduğum kitaplarla dalga geçerdi. Kitapla çocuk mu büyütülür derdi. Üniversite sınavında ağlayarak çıktığımda 'aman biliyordum bunun bir şey beceremeyeceğini' dediğini ve sonrasında benim Türkiye'nin en iyi okullarından birini kazandığımı da hatırladım şimdi.
Şimdi burada 'ah canım annen kim bilir neler yaşadı, onu anla' vs diyenler olacak. Bu mantıkla ilerlersek benim de kızıma aynı şekilde davranmam gerekir. O zaman ilerde onu da öyle mi avutsunlar? Annen sevgi görmemiş annesinden, hep dayak yemiş, özgüvensiz yetişmiş vs diye teselli mi etsinler? Asla istemem. Ona ne kadar güçlü bir kız olduğunu, ne kadar özel, güzel, farklı bir kız olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi söyleyerek günü bitirmiyorum. Hata yaparsam, sesimi yükseltirsem özür diliyorum. Beni affedene kadar sarılıyorum. Çünkü o benim kızım, kanım canım. Dünyadaki hiçbir sorun, bakın ondan dahi gelen hiçbir sorun ona olan sevgimi ve saygımı değiştirmez. Karşılıksız sevgi budur. Anne kız ilişkisi namaza, sınava bağlı değildir. Keşke annem kardeşlerini sevdiği kadar beni sevseydi. Kardeşlerinin her sorununda yanında olan, neredeyse hepsinin çocuğunu üniversite okurken evinde yaşatan, babamdan gizli kardeşlerine maddi destekte bulunan, hatta sonrasında babamı da inandırıp onlara para verdirip türlü borca sokan annem...
Bunlar ilk aklıma gelenler, ilk yazdıklarım. Nasıl aşacağımı bilmediğim konular. Tabii uzun yıllar biriken daha birçok konu var. Bu konular benim hayatımda değersizlik hissi, düşük özgüven, sürekli bir mutsuzluk hali, ani parlama sinirlenme, vs gibi problemler olarak yer bulmuş konular. Eğer saydığım yöntemler dışında bir yöntemle bu tarz problemlerini aşabilen varsa bana da bunun yollarını gösterebilirler. Belki bu sayede hiç düşünmediğim bir bakış açısı yakalayabilirim.
Çocuklukta ihmalin izi kitaplarını -biri çözümler- okumanızı öneririm. Okurken ağlamak kötü değildir. Bir süre sonra normaö duygu düzeyine ulaşırsınız.Annesinden kalan travmaları aşabilen, bu travmaları aştıktan sonra annesi ile iyi geçinebilen biri var mı aranızda?
(Biraz uzun olmuş. Anne kız problemleri. Okumak istemeyen geçebilir.)
Benim bunun için bir psikoloğa ayıracak bütçem yok. Kendim olanları olduğu gibi kabul etme, affetme noktasına asla gelemiyorum. Kendisi ile de zaten asla konuşulmuyor, yaptıkları için özür dilemeyi reddeden, kızı ile arasını düzeltecek fırsatı elinin tersiyle iten biri. Kitap okuyarak aşmaya çalıştığım zaman ise gözyaşlarımda boğuluyorum. Gerçek anlamda boğuluyorum ve okumaya devam edemiyorum. Nefessiz kalıyorum, gözlerimden akan yaşlar görmeme izin vermiyor yazıları. En son lohusalık dönemimde benimle 8 ay konuşmadıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olamadık. Onun için ayrı bir konu açtığım için tekrar anlatmayacağım fakat sonuç olarak 8 ay sonra arayıp kızımı görmek istediklerini, benim yüzümü görmek istemediklerini söylediler. Şimdi kızım 2 yaşında, barışmış görüşüyor olmamıza rağmen hala telefonda görüntülü konuşurken yüzümü gösteremiyorum. Ne zaman arasalar yüzümü görmek istemedikleri gün geliyor aklıma.
O dönem babama yaptığı gibi erkek kardeşime de kendini o kadar acındırmış, o kadar mağdur göstermiş ki erkek kardeşim benden nasıl nefret etmişse onunla da 1 yıldan fazladır doğru dürüst görüşmüyoruz. Sorununun ne olduğunu da anlatmadığı için problemi çözemiyoruz. Kızım zaten erkek kardeşimin umurunda değil. Neyse o da başka bir konu zaten.
Çocukken hep dayakla büyüdük. Özellikle kız kardeşimle ben hep annemizden şiddet gördük. Öz bakım konusunda (yemek yapma, ev temizliği, uyku okul düzeni) hakkını yiyemem (gerçi onu da bazen Allah için yaptığını söylerdi) fakat 33 yaşındayım ve ben annemden bugüne kadar bir sevgi sözcüğü duyduğumu hatırlamıyorum. Yalnızca hamileyken bir kere dizine yatmıştım, saçımı okşamıştı. Zaten hemen gözlerim dolmuştu. Onun dışında çocukken hep küfür hakaretleri hatırlıyorum. Pısırık gavurlar, işe yaramaz mahluklar, beceriksiz, ağzını burnunu kırarım, boğazını sıkar atarım, Allah belanızı versin, başımın belaları, seni sürüm sürüm süründürürüm, aklıma ilk gelenler...
Çocukken hayatımızda hep baskı vardı. Saçımı asla istediğim gibi kestirme özgürlüğüne sahip değildim mesela. O Bendeniz adlı sanatçıyı seviyor diye hep o şekilde kesilirdi saçlarımız ama ben uzun saçlarım olsun isterdim hep. Sonra ortaokulda bir gün kız kardeşimle sırf onu mutlu etmek için saçımızı erkek modeli kestirip eve gelip sürpriz yaptığımızı hatırlıyorum. O gün saçımızı beğenmiş yüz ifadesi yerine şaşırmış bir yüz ifadesi gördüğümü hatırlıyorum. Zaten ondan sonra da hiç karışmadı.
Lisede namazı bıraktım diye benden nefret etti. Bunu söylemese de o kadar net hissediyordum ki...
Evlenmek istediğim adamı onaylamadı, annem de babam da 1 ay benimle küs kaldılar sırf onunla evlenmeyeyim diye. Şimdi sorsam düzgün mesleği yok diye evlenmeni istemedik diyorlar ama aslında alevi diye evlenmemi istememişti ve bunu babama diğer şekilde ifade edip onu da küstürmüştü. Sonuç olarak evlendim. Eşimle şirket kurduk ve evliliğimizin ilk senesinde evimizi, arabamızı alıp sayısız ülke gezecek kadar iyi bir duruma geldik.
Doğumumda yanıma geldi. Ne bir tartışma yaşadık, ne başka büyük bir olay. Dediğim gibi ayrıca anlatmayacağım fakat her şey bittiğinde onu affedemediğimi, özür beklediğimi söylediğimde özür dilemedi. Başka bir konuşmamızda ne var yani ben de birazcık nazlanamaz mıyım sana dedi. 8 ay boyunca naz yapmış demek ki... O 8 ay benim hayatımı değiştirdi. Konuşmadığı ilk günden beri 2 senedir her gün aklımda beni kolik bebekle tek başıma evde çocuk bakarken bırakmaları, konuşmamaları, psikolojik olarak çökmüş haldeyken manevi olarak yanımda olmamaları. Affedemiyorum ama bunu içimde yaşıyorum. Onlara yansıttığım bir durum söz konusu değil. Her gün beni sevdiklerini düşündüğüm ailemin beni ve kızımı 8 ay boyunca yok saymalarını, bana nefret duymalarını atamasam da bir gün aramızdan ayrılacaklarını bildiğim için onlara yansıtmıyorum, güzel anılar biriktirmeye çalışıyorum. Bu yaz 2 hafta boyunca beraberdik mesela. Hiçbir tartışma olmadı çünkü yeni tanışmış iki arkadaş gibiyiz. Hiç kişisel alanlarımıza girmeden konuşuyoruz. Ne kendimden, ne anneliğimden, ne evliliğimden, ne arkadaşlarımdan konuşmuyorum, konuşamıyorum. Zaten her şeyimi küçümser. Tek başıma bebeğime bakarken kardeşim 'ah o da yoruldu ya' dedikten sonra 'aman canım tek çocuk o da sesini çıkarmasın' demişti. Bebek bakımı öğrenmek için okuduğum kitaplarla dalga geçerdi. Kitapla çocuk mu büyütülür derdi. Üniversite sınavında ağlayarak çıktığımda 'aman biliyordum bunun bir şey beceremeyeceğini' dediğini ve sonrasında benim Türkiye'nin en iyi okullarından birini kazandığımı da hatırladım şimdi.
Şimdi burada 'ah canım annen kim bilir neler yaşadı, onu anla' vs diyenler olacak. Bu mantıkla ilerlersek benim de kızıma aynı şekilde davranmam gerekir. O zaman ilerde onu da öyle mi avutsunlar? Annen sevgi görmemiş annesinden, hep dayak yemiş, özgüvensiz yetişmiş vs diye teselli mi etsinler? Asla istemem. Ona ne kadar güçlü bir kız olduğunu, ne kadar özel, güzel, farklı bir kız olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi söyleyerek günü bitirmiyorum. Hata yaparsam, sesimi yükseltirsem özür diliyorum. Beni affedene kadar sarılıyorum. Çünkü o benim kızım, kanım canım. Dünyadaki hiçbir sorun, bakın ondan dahi gelen hiçbir sorun ona olan sevgimi ve saygımı değiştirmez. Karşılıksız sevgi budur. Anne kız ilişkisi namaza, sınava bağlı değildir. Keşke annem kardeşlerini sevdiği kadar beni sevseydi. Kardeşlerinin her sorununda yanında olan, neredeyse hepsinin çocuğunu üniversite okurken evinde yaşatan, babamdan gizli kardeşlerine maddi destekte bulunan, hatta sonrasında babamı da inandırıp onlara para verdirip türlü borca sokan annem...
Bunlar ilk aklıma gelenler, ilk yazdıklarım. Nasıl aşacağımı bilmediğim konular. Tabii uzun yıllar biriken daha birçok konu var. Bu konular benim hayatımda değersizlik hissi, düşük özgüven, sürekli bir mutsuzluk hali, ani parlama sinirlenme, vs gibi problemler olarak yer bulmuş konular. Eğer saydığım yöntemler dışında bir yöntemle bu tarz problemlerini aşabilen varsa bana da bunun yollarını gösterebilirler. Belki bu sayede hiç düşünmediğim bir bakış açısı yakalayabilirim.
Evlat ayrımı konusuna hiç girmeyeyimİl Sağlık Müdürlüklerinde, belediyelerde ücretsiz psikolojik danışmanlar oluyor.
Bence onlardan bi destek alabilirsiniz.
Annesiyle evlat ayrımı meselesinden dolayı hep sorun yaşamış biri olarak ancak destek alarak bir şekilde kabul aşamasına geldim.
Evet bnde buraya takıldım.Bence konu sahibi bunları birinin yüzünne anlatıp yardım isticek durumda değil. Bu sorunları sesli anlatmak ve karşıdan duyacaklarna yada kendi yuzleşeceklerine hazır değil. Para değil mesele.Durumumuz çok iyi evimizi arabamızı aldık. Şirketimiz var demişsiniz
Allah daha çok versin de.
Aynı zamanda psikologa ayıracak bütçem yok demişsiniz.
Ben sizin yerinizde olsam ayırırım çünkü ruh sağlığınızı iyi görmedim.
Öfke içindesiniz. Öfkeniz çok alevli içinizde yanıyor.
Herkesin annesiyle ilgili travmalari var. Benim de var. Ama ben kendim baş etmeye çalışıyorum. Baş edemezsem de bi psikologa giderim.
Sizin anneniz tek değil. Bu coğrafyanın kanayan yaralarından biri. Buna inanın
Hayır öyle düşünme pandemi döneminde telefonla görüşme yapıyorlardı. Bir kere cesaret edip aradm görüşme yaptık telde 50 dakika . O gün anlattıklarım etkisiyle ceset gibiydim ama sonra toparlandım iyi geldiğini söyleyebilirm. Peki neden devam etmedim tekrardan sorduğu ve anlatmam gereken konular ı konuşacak cesaretim yoktu. Şimdi hamile olmasam tekrar başlardım. KKendimi üzmek istemiiyorum şu dönemdeEvlat ayrımı konusuna hiç girmeyeyimÖneriniz için teşekkürler. Değerlendireceğim ama ücretiz olunca işin hakkını vererek yapmazlar gibi düşünüyorum hep. Size yardımı olduysa öyle değil demek ki?
Annen seni kıskanıyorAnnesinden kalan travmaları aşabilen, bu travmaları aştıktan sonra annesi ile iyi geçinebilen biri var mı aranızda?
(Biraz uzun olmuş. Anne kız problemleri. Okumak istemeyen geçebilir.)
Benim bunun için bir psikoloğa ayıracak bütçem yok. Kendim olanları olduğu gibi kabul etme, affetme noktasına asla gelemiyorum. Kendisi ile de zaten asla konuşulmuyor, yaptıkları için özür dilemeyi reddeden, kızı ile arasını düzeltecek fırsatı elinin tersiyle iten biri. Kitap okuyarak aşmaya çalıştığım zaman ise gözyaşlarımda boğuluyorum. Gerçek anlamda boğuluyorum ve okumaya devam edemiyorum. Nefessiz kalıyorum, gözlerimden akan yaşlar görmeme izin vermiyor yazıları. En son lohusalık dönemimde benimle 8 ay konuşmadıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olamadık. Onun için ayrı bir konu açtığım için tekrar anlatmayacağım fakat sonuç olarak 8 ay sonra arayıp kızımı görmek istediklerini, benim yüzümü görmek istemediklerini söylediler. Şimdi kızım 2 yaşında, barışmış görüşüyor olmamıza rağmen hala telefonda görüntülü konuşurken yüzümü gösteremiyorum. Ne zaman arasalar yüzümü görmek istemedikleri gün geliyor aklıma.
O dönem babama yaptığı gibi erkek kardeşime de kendini o kadar acındırmış, o kadar mağdur göstermiş ki erkek kardeşim benden nasıl nefret etmişse onunla da 1 yıldan fazladır doğru dürüst görüşmüyoruz. Sorununun ne olduğunu da anlatmadığı için problemi çözemiyoruz. Kızım zaten erkek kardeşimin umurunda değil. Neyse o da başka bir konu zaten.
Çocukken hep dayakla büyüdük. Özellikle kız kardeşimle ben hep annemizden şiddet gördük. Öz bakım konusunda (yemek yapma, ev temizliği, uyku okul düzeni) hakkını yiyemem (gerçi onu da bazen Allah için yaptığını söylerdi) fakat 33 yaşındayım ve ben annemden bugüne kadar bir sevgi sözcüğü duyduğumu hatırlamıyorum. Yalnızca hamileyken bir kere dizine yatmıştım, saçımı okşamıştı. Zaten hemen gözlerim dolmuştu. Onun dışında çocukken hep küfür hakaretleri hatırlıyorum. Pısırık gavurlar, işe yaramaz mahluklar, beceriksiz, ağzını burnunu kırarım, boğazını sıkar atarım, Allah belanızı versin, başımın belaları, seni sürüm sürüm süründürürüm, aklıma ilk gelenler...
Çocukken hayatımızda hep baskı vardı. Saçımı asla istediğim gibi kestirme özgürlüğüne sahip değildim mesela. O Bendeniz adlı sanatçıyı seviyor diye hep o şekilde kesilirdi saçlarımız ama ben uzun saçlarım olsun isterdim hep. Sonra ortaokulda bir gün kız kardeşimle sırf onu mutlu etmek için saçımızı erkek modeli kestirip eve gelip sürpriz yaptığımızı hatırlıyorum. O gün saçımızı beğenmiş yüz ifadesi yerine şaşırmış bir yüz ifadesi gördüğümü hatırlıyorum. Zaten ondan sonra da hiç karışmadı.
Lisede namazı bıraktım diye benden nefret etti. Bunu söylemese de o kadar net hissediyordum ki...
Evlenmek istediğim adamı onaylamadı, annem de babam da 1 ay benimle küs kaldılar sırf onunla evlenmeyeyim diye. Şimdi sorsam düzgün mesleği yok diye evlenmeni istemedik diyorlar ama aslında alevi diye evlenmemi istememişti ve bunu babama diğer şekilde ifade edip onu da küstürmüştü. Sonuç olarak evlendim. Eşimle şirket kurduk ve evliliğimizin ilk senesinde evimizi, arabamızı alıp sayısız ülke gezecek kadar iyi bir duruma geldik.
Doğumumda yanıma geldi. Ne bir tartışma yaşadık, ne başka büyük bir olay. Dediğim gibi ayrıca anlatmayacağım fakat her şey bittiğinde onu affedemediğimi, özür beklediğimi söylediğimde özür dilemedi. Başka bir konuşmamızda ne var yani ben de birazcık nazlanamaz mıyım sana dedi. 8 ay boyunca naz yapmış demek ki... O 8 ay benim hayatımı değiştirdi. Konuşmadığı ilk günden beri 2 senedir her gün aklımda beni kolik bebekle tek başıma evde çocuk bakarken bırakmaları, konuşmamaları, psikolojik olarak çökmüş haldeyken manevi olarak yanımda olmamaları. Affedemiyorum ama bunu içimde yaşıyorum. Onlara yansıttığım bir durum söz konusu değil. Her gün beni sevdiklerini düşündüğüm ailemin beni ve kızımı 8 ay boyunca yok saymalarını, bana nefret duymalarını atamasam da bir gün aramızdan ayrılacaklarını bildiğim için onlara yansıtmıyorum, güzel anılar biriktirmeye çalışıyorum. Bu yaz 2 hafta boyunca beraberdik mesela. Hiçbir tartışma olmadı çünkü yeni tanışmış iki arkadaş gibiyiz. Hiç kişisel alanlarımıza girmeden konuşuyoruz. Ne kendimden, ne anneliğimden, ne evliliğimden, ne arkadaşlarımdan konuşmuyorum, konuşamıyorum. Zaten her şeyimi küçümser. Tek başıma bebeğime bakarken kardeşim 'ah o da yoruldu ya' dedikten sonra 'aman canım tek çocuk o da sesini çıkarmasın' demişti. Bebek bakımı öğrenmek için okuduğum kitaplarla dalga geçerdi. Kitapla çocuk mu büyütülür derdi. Üniversite sınavında ağlayarak çıktığımda 'aman biliyordum bunun bir şey beceremeyeceğini' dediğini ve sonrasında benim Türkiye'nin en iyi okullarından birini kazandığımı da hatırladım şimdi.
Şimdi burada 'ah canım annen kim bilir neler yaşadı, onu anla' vs diyenler olacak. Bu mantıkla ilerlersek benim de kızıma aynı şekilde davranmam gerekir. O zaman ilerde onu da öyle mi avutsunlar? Annen sevgi görmemiş annesinden, hep dayak yemiş, özgüvensiz yetişmiş vs diye teselli mi etsinler? Asla istemem. Ona ne kadar güçlü bir kız olduğunu, ne kadar özel, güzel, farklı bir kız olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi söyleyerek günü bitirmiyorum. Hata yaparsam, sesimi yükseltirsem özür diliyorum. Beni affedene kadar sarılıyorum. Çünkü o benim kızım, kanım canım. Dünyadaki hiçbir sorun, bakın ondan dahi gelen hiçbir sorun ona olan sevgimi ve saygımı değiştirmez. Karşılıksız sevgi budur. Anne kız ilişkisi namaza, sınava bağlı değildir. Keşke annem kardeşlerini sevdiği kadar beni sevseydi. Kardeşlerinin her sorununda yanında olan, neredeyse hepsinin çocuğunu üniversite okurken evinde yaşatan, babamdan gizli kardeşlerine maddi destekte bulunan, hatta sonrasında babamı da inandırıp onlara para verdirip türlü borca sokan annem...
Bunlar ilk aklıma gelenler, ilk yazdıklarım. Nasıl aşacağımı bilmediğim konular. Tabii uzun yıllar biriken daha birçok konu var. Bu konular benim hayatımda değersizlik hissi, düşük özgüven, sürekli bir mutsuzluk hali, ani parlama sinirlenme, vs gibi problemler olarak yer bulmuş konular. Eğer saydığım yöntemler dışında bir yöntemle bu tarz problemlerini aşabilen varsa bana da bunun yollarını gösterebilirler. Belki bu sayede hiç düşünmediğim bir bakış açısı yakalayabilirim.
Annemle Sadece 7 yılım geçti inan son günü hariç hatırladığım nerdeyse tek şey şiddet bedduaAnnesinden kalan travmaları aşabilen, bu travmaları aştıktan sonra annesi ile iyi geçinebilen biri var mı aranızda?
(Biraz uzun olmuş. Anne kız problemleri. Okumak istemeyen geçebilir.)
Benim bunun için bir psikoloğa ayıracak bütçem yok. Kendim olanları olduğu gibi kabul etme, affetme noktasına asla gelemiyorum. Kendisi ile de zaten asla konuşulmuyor, yaptıkları için özür dilemeyi reddeden, kızı ile arasını düzeltecek fırsatı elinin tersiyle iten biri. Kitap okuyarak aşmaya çalıştığım zaman ise gözyaşlarımda boğuluyorum. Gerçek anlamda boğuluyorum ve okumaya devam edemiyorum. Nefessiz kalıyorum, gözlerimden akan yaşlar görmeme izin vermiyor yazıları. En son lohusalık dönemimde benimle 8 ay konuşmadıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olamadık. Onun için ayrı bir konu açtığım için tekrar anlatmayacağım fakat sonuç olarak 8 ay sonra arayıp kızımı görmek istediklerini, benim yüzümü görmek istemediklerini söylediler. Şimdi kızım 2 yaşında, barışmış görüşüyor olmamıza rağmen hala telefonda görüntülü konuşurken yüzümü gösteremiyorum. Ne zaman arasalar yüzümü görmek istemedikleri gün geliyor aklıma.
O dönem babama yaptığı gibi erkek kardeşime de kendini o kadar acındırmış, o kadar mağdur göstermiş ki erkek kardeşim benden nasıl nefret etmişse onunla da 1 yıldan fazladır doğru dürüst görüşmüyoruz. Sorununun ne olduğunu da anlatmadığı için problemi çözemiyoruz. Kızım zaten erkek kardeşimin umurunda değil. Neyse o da başka bir konu zaten.
Çocukken hep dayakla büyüdük. Özellikle kız kardeşimle ben hep annemizden şiddet gördük. Öz bakım konusunda (yemek yapma, ev temizliği, uyku okul düzeni) hakkını yiyemem (gerçi onu da bazen Allah için yaptığını söylerdi) fakat 33 yaşındayım ve ben annemden bugüne kadar bir sevgi sözcüğü duyduğumu hatırlamıyorum. Yalnızca hamileyken bir kere dizine yatmıştım, saçımı okşamıştı. Zaten hemen gözlerim dolmuştu. Onun dışında çocukken hep küfür hakaretleri hatırlıyorum. Pısırık gavurlar, işe yaramaz mahluklar, beceriksiz, ağzını burnunu kırarım, boğazını sıkar atarım, Allah belanızı versin, başımın belaları, seni sürüm sürüm süründürürüm, aklıma ilk gelenler...
Çocukken hayatımızda hep baskı vardı. Saçımı asla istediğim gibi kestirme özgürlüğüne sahip değildim mesela. O Bendeniz adlı sanatçıyı seviyor diye hep o şekilde kesilirdi saçlarımız ama ben uzun saçlarım olsun isterdim hep. Sonra ortaokulda bir gün kız kardeşimle sırf onu mutlu etmek için saçımızı erkek modeli kestirip eve gelip sürpriz yaptığımızı hatırlıyorum. O gün saçımızı beğenmiş yüz ifadesi yerine şaşırmış bir yüz ifadesi gördüğümü hatırlıyorum. Zaten ondan sonra da hiç karışmadı.
Lisede namazı bıraktım diye benden nefret etti. Bunu söylemese de o kadar net hissediyordum ki...
Evlenmek istediğim adamı onaylamadı, annem de babam da 1 ay benimle küs kaldılar sırf onunla evlenmeyeyim diye. Şimdi sorsam düzgün mesleği yok diye evlenmeni istemedik diyorlar ama aslında alevi diye evlenmemi istememişti ve bunu babama diğer şekilde ifade edip onu da küstürmüştü. Sonuç olarak evlendim. Eşimle şirket kurduk ve evliliğimizin ilk senesinde evimizi, arabamızı alıp sayısız ülke gezecek kadar iyi bir duruma geldik.
Doğumumda yanıma geldi. Ne bir tartışma yaşadık, ne başka büyük bir olay. Dediğim gibi ayrıca anlatmayacağım fakat her şey bittiğinde onu affedemediğimi, özür beklediğimi söylediğimde özür dilemedi. Başka bir konuşmamızda ne var yani ben de birazcık nazlanamaz mıyım sana dedi. 8 ay boyunca naz yapmış demek ki... O 8 ay benim hayatımı değiştirdi. Konuşmadığı ilk günden beri 2 senedir her gün aklımda beni kolik bebekle tek başıma evde çocuk bakarken bırakmaları, konuşmamaları, psikolojik olarak çökmüş haldeyken manevi olarak yanımda olmamaları. Affedemiyorum ama bunu içimde yaşıyorum. Onlara yansıttığım bir durum söz konusu değil. Her gün beni sevdiklerini düşündüğüm ailemin beni ve kızımı 8 ay boyunca yok saymalarını, bana nefret duymalarını atamasam da bir gün aramızdan ayrılacaklarını bildiğim için onlara yansıtmıyorum, güzel anılar biriktirmeye çalışıyorum. Bu yaz 2 hafta boyunca beraberdik mesela. Hiçbir tartışma olmadı çünkü yeni tanışmış iki arkadaş gibiyiz. Hiç kişisel alanlarımıza girmeden konuşuyoruz. Ne kendimden, ne anneliğimden, ne evliliğimden, ne arkadaşlarımdan konuşmuyorum, konuşamıyorum. Zaten her şeyimi küçümser. Tek başıma bebeğime bakarken kardeşim 'ah o da yoruldu ya' dedikten sonra 'aman canım tek çocuk o da sesini çıkarmasın' demişti. Bebek bakımı öğrenmek için okuduğum kitaplarla dalga geçerdi. Kitapla çocuk mu büyütülür derdi. Üniversite sınavında ağlayarak çıktığımda 'aman biliyordum bunun bir şey beceremeyeceğini' dediğini ve sonrasında benim Türkiye'nin en iyi okullarından birini kazandığımı da hatırladım şimdi.
Şimdi burada 'ah canım annen kim bilir neler yaşadı, onu anla' vs diyenler olacak. Bu mantıkla ilerlersek benim de kızıma aynı şekilde davranmam gerekir. O zaman ilerde onu da öyle mi avutsunlar? Annen sevgi görmemiş annesinden, hep dayak yemiş, özgüvensiz yetişmiş vs diye teselli mi etsinler? Asla istemem. Ona ne kadar güçlü bir kız olduğunu, ne kadar özel, güzel, farklı bir kız olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi söyleyerek günü bitirmiyorum. Hata yaparsam, sesimi yükseltirsem özür diliyorum. Beni affedene kadar sarılıyorum. Çünkü o benim kızım, kanım canım. Dünyadaki hiçbir sorun, bakın ondan dahi gelen hiçbir sorun ona olan sevgimi ve saygımı değiştirmez. Karşılıksız sevgi budur. Anne kız ilişkisi namaza, sınava bağlı değildir. Keşke annem kardeşlerini sevdiği kadar beni sevseydi. Kardeşlerinin her sorununda yanında olan, neredeyse hepsinin çocuğunu üniversite okurken evinde yaşatan, babamdan gizli kardeşlerine maddi destekte bulunan, hatta sonrasında babamı da inandırıp onlara para verdirip türlü borca sokan annem...
Bunlar ilk aklıma gelenler, ilk yazdıklarım. Nasıl aşacağımı bilmediğim konular. Tabii uzun yıllar biriken daha birçok konu var. Bu konular benim hayatımda değersizlik hissi, düşük özgüven, sürekli bir mutsuzluk hali, ani parlama sinirlenme, vs gibi problemler olarak yer bulmuş konular. Eğer saydığım yöntemler dışında bir yöntemle bu tarz problemlerini aşabilen varsa bana da bunun yollarını gösterebilirler. Belki bu sayede hiç düşünmediğim bir bakış açısı yakalayabilirim.
Etrafta annelerinin el üzerinde tuttuğu kızlarını görünce ben niye haketmiyorum sorusunu nasil aştınız hani özel olacak ama bu kızlar altından miAnnemle Sadece 7 yılım geçti inan son günü hariç hatırladığım nerdeyse tek şey şiddet bedduaAnne kelimesi bana hiç bir şey ifade etmez.Annemden kalan izleri hep taşıdım taşıyacağim.Bazen kızlarıma sert çıkıştıgımda annem gibi hissederim kendimi hemen toparlarim.Ben annemi affettim.Anne olduktan sonra ilerleyen zamanlarda neler yaşadığını da hesaba katıp affettim.Beklentilerin var biliyorum ama bazen olmuyor işte.Sen iyi bir anne ol yeter