- 23 Eylül 2020
- 333
- 448
- 35
-
- Konu Sahibi whispersOFhope
- #21
Kendimi suçladığım tek nokta şu olur. Sadece kötü şeyler yaşamadık. Sıcak bir yuvamız, hafta sonu aile gezmelerimiz, yaz tatillerimiz, keyifli akraba ziyaretlerimiz, ara sıra sohbetlerimiz vardı. Annem bize hep elbise diktirirdi mesela özene özene. Yani yaşanan güzel şeyler hatrına bunları görmezden mi gelmek gerekiyor bilmiyorum kiAffetmek için kendini zorlama. Affedemediğin için de kendini suçlama.
Seni kırdığı kadar senin de onu kırmaya hakkın var. Sana ömür boyu taşıyacağın bir yük yüklemiş.
Yeni tanışmış iki arkadaş gibi takılmak sorununu asla çözmez, büyük bir kavga çıkarıp onu yerin dibine sokmalısın. O zaman için soğur belki.
Ama kavga, ağlayıp sevgi dilenmeye dönecekse hiç girişme gene o galip gelir seni daha çok üzer bir de üstüne pişmanlık yaşarsın.
Okurken gerçekten duygulandım.
İmrendiğimiz anne kız ilişkisini kendi kızlarımızla yaşamak nasip olsun umarımBenim hayatımı anlatmışsın resmen okurken inanamadim .. doğumdan sonra kus olmadigimiz halde annemin bana zerre faydası olmadı hatta yardım etmeye çalışan kız kardesimide senin hizmetcinmi o diyip aldılar yanımdan :) ben de affedemiyorum ve ne yazikki içimdeki o kırgın çocukla düzelmiyor ,yok saymaya karar verdim ,yani duserge olarak haftada bir gün gidiyorum ,kızımı görsünler diye ,ihtiyacı olursa yardım isterse geri cevirmiyorum ama onun dışında özel olarak ben aramıyorum ararlarsa açıyorum hatta çoğu zaman vaktim olmuyor ,kızıma ski ski sarıldım ,onunla geçiyor vaktim annelik nasıl olurmuş anneme değil ama içimdeki küçüğe öğretiyorum , ben affetmeyi başaramadım kopmuş içimdeki bağlar umarım siz sorunuza cevap bulursunuz takipte olacağım ve son olarak anne kız ilişkisini doyasıya yaşayan her canlıya imreniyorum ..
Artık 33 yaşında kocaman kadınsınız bunları hissetmenizi anlayabiliyorum ama yapılacak yorumların da önüne set çekmişsiniz o da annesine bakarak kendini daha iyi anne görüyordur ne diyelim şimdi illa istediğiniz gibi mi teselli vermemiz lazım dizimize yatırıp pışpışlayalım mı sizi?Annesinden kalan travmaları aşabilen, bu travmaları aştıktan sonra annesi ile iyi geçinebilen biri var mı aranızda?
(Biraz uzun olmuş. Anne kız problemleri. Okumak istemeyen geçebilir.)
Benim bunun için bir psikoloğa ayıracak bütçem yok. Kendim olanları olduğu gibi kabul etme, affetme noktasına asla gelemiyorum. Kendisi ile de zaten asla konuşulmuyor, yaptıkları için özür dilemeyi reddeden, kızı ile arasını düzeltecek fırsatı elinin tersiyle iten biri. Kitap okuyarak aşmaya çalıştığım zaman ise gözyaşlarımda boğuluyorum. Gerçek anlamda boğuluyorum ve okumaya devam edemiyorum. Nefessiz kalıyorum, gözlerimden akan yaşlar görmeme izin vermiyor yazıları. En son lohusalık dönemimde benimle 8 ay konuşmadıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olamadık. Onun için ayrı bir konu açtığım için tekrar anlatmayacağım fakat sonuç olarak 8 ay sonra arayıp kızımı görmek istediklerini, benim yüzümü görmek istemediklerini söylediler. Şimdi kızım 2 yaşında, barışmış görüşüyor olmamıza rağmen hala telefonda görüntülü konuşurken yüzümü gösteremiyorum. Ne zaman arasalar yüzümü görmek istemedikleri gün geliyor aklıma.
O dönem babama yaptığı gibi erkek kardeşime de kendini o kadar acındırmış, o kadar mağdur göstermiş ki erkek kardeşim benden nasıl nefret etmişse onunla da 1 yıldan fazladır doğru dürüst görüşmüyoruz. Sorununun ne olduğunu da anlatmadığı için problemi çözemiyoruz. Kızım zaten erkek kardeşimin umurunda değil. Neyse o da başka bir konu zaten.
Çocukken hep dayakla büyüdük. Özellikle kız kardeşimle ben hep annemizden şiddet gördük. Öz bakım konusunda (yemek yapma, ev temizliği, uyku okul düzeni) hakkını yiyemem (gerçi onu da bazen Allah için yaptığını söylerdi) fakat 33 yaşındayım ve ben annemden bugüne kadar bir sevgi sözcüğü duyduğumu hatırlamıyorum. Yalnızca hamileyken bir kere dizine yatmıştım, saçımı okşamıştı. Zaten hemen gözlerim dolmuştu. Onun dışında çocukken hep küfür hakaretleri hatırlıyorum. Pısırık gavurlar, işe yaramaz mahluklar, beceriksiz, ağzını burnunu kırarım, boğazını sıkar atarım, Allah belanızı versin, başımın belaları, seni sürüm sürüm süründürürüm, aklıma ilk gelenler...
Çocukken hayatımızda hep baskı vardı. Saçımı asla istediğim gibi kestirme özgürlüğüne sahip değildim mesela. O Bendeniz adlı sanatçıyı seviyor diye hep o şekilde kesilirdi saçlarımız ama ben uzun saçlarım olsun isterdim hep. Sonra ortaokulda bir gün kız kardeşimle sırf onu mutlu etmek için saçımızı erkek modeli kestirip eve gelip sürpriz yaptığımızı hatırlıyorum. O gün saçımızı beğenmiş yüz ifadesi yerine şaşırmış bir yüz ifadesi gördüğümü hatırlıyorum. Zaten ondan sonra da hiç karışmadı.
Lisede namazı bıraktım diye benden nefret etti. Bunu söylemese de o kadar net hissediyordum ki...
Evlenmek istediğim adamı onaylamadı, annem de babam da 1 ay benimle küs kaldılar sırf onunla evlenmeyeyim diye. Şimdi sorsam düzgün mesleği yok diye evlenmeni istemedik diyorlar ama aslında alevi diye evlenmemi istememişti ve bunu babama diğer şekilde ifade edip onu da küstürmüştü. Sonuç olarak evlendim. Eşimle şirket kurduk ve evliliğimizin ilk senesinde evimizi, arabamızı alıp sayısız ülke gezecek kadar iyi bir duruma geldik.
Doğumumda yanıma geldi. Ne bir tartışma yaşadık, ne başka büyük bir olay. Dediğim gibi ayrıca anlatmayacağım fakat her şey bittiğinde onu affedemediğimi, özür beklediğimi söylediğimde özür dilemedi. Başka bir konuşmamızda ne var yani ben de birazcık nazlanamaz mıyım sana dedi. 8 ay boyunca naz yapmış demek ki... O 8 ay benim hayatımı değiştirdi. Konuşmadığı ilk günden beri 2 senedir her gün aklımda beni kolik bebekle tek başıma evde çocuk bakarken bırakmaları, konuşmamaları, psikolojik olarak çökmüş haldeyken manevi olarak yanımda olmamaları. Affedemiyorum ama bunu içimde yaşıyorum. Onlara yansıttığım bir durum söz konusu değil. Her gün beni sevdiklerini düşündüğüm ailemin beni ve kızımı 8 ay boyunca yok saymalarını, bana nefret duymalarını atamasam da bir gün aramızdan ayrılacaklarını bildiğim için onlara yansıtmıyorum, güzel anılar biriktirmeye çalışıyorum. Bu yaz 2 hafta boyunca beraberdik mesela. Hiçbir tartışma olmadı çünkü yeni tanışmış iki arkadaş gibiyiz. Hiç kişisel alanlarımıza girmeden konuşuyoruz. Ne kendimden, ne anneliğimden, ne evliliğimden, ne arkadaşlarımdan konuşmuyorum, konuşamıyorum. Zaten her şeyimi küçümser. Tek başıma bebeğime bakarken kardeşim 'ah o da yoruldu ya' dedikten sonra 'aman canım tek çocuk o da sesini çıkarmasın' demişti. Bebek bakımı öğrenmek için okuduğum kitaplarla dalga geçerdi. Kitapla çocuk mu büyütülür derdi. Üniversite sınavında ağlayarak çıktığımda 'aman biliyordum bunun bir şey beceremeyeceğini' dediğini ve sonrasında benim Türkiye'nin en iyi okullarından birini kazandığımı da hatırladım şimdi.
Şimdi burada 'ah canım annen kim bilir neler yaşadı, onu anla' vs diyenler olacak. Bu mantıkla ilerlersek benim de kızıma aynı şekilde davranmam gerekir. O zaman ilerde onu da öyle mi avutsunlar? Annen sevgi görmemiş annesinden, hep dayak yemiş, özgüvensiz yetişmiş vs diye teselli mi etsinler? Asla istemem. Ona ne kadar güçlü bir kız olduğunu, ne kadar özel, güzel, farklı bir kız olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi söyleyerek günü bitirmiyorum. Hata yaparsam, sesimi yükseltirsem özür diliyorum. Beni affedene kadar sarılıyorum. Çünkü o benim kızım, kanım canım. Dünyadaki hiçbir sorun, bakın ondan dahi gelen hiçbir sorun ona olan sevgimi ve saygımı değiştirmez. Karşılıksız sevgi budur. Anne kız ilişkisi namaza, sınava bağlı değildir. Keşke annem kardeşlerini sevdiği kadar beni sevseydi. Kardeşlerinin her sorununda yanında olan, neredeyse hepsinin çocuğunu üniversite okurken evinde yaşatan, babamdan gizli kardeşlerine maddi destekte bulunan, hatta sonrasında babamı da inandırıp onlara para verdirip türlü borca sokan annem...
Bunlar ilk aklıma gelenler, ilk yazdıklarım. Nasıl aşacağımı bilmediğim konular. Tabii uzun yıllar biriken daha birçok konu var. Bu konular benim hayatımda değersizlik hissi, düşük özgüven, sürekli bir mutsuzluk hali, ani parlama sinirlenme, vs gibi problemler olarak yer bulmuş konular. Eğer saydığım yöntemler dışında bir yöntemle bu tarz problemlerini aşabilen varsa bana da bunun yollarını gösterebilirler. Belki bu sayede hiç düşünmediğim bir bakış açısı yakalayabilirim.
Okuyup yorum yazdığınız için teşekkür ederim. Set çekme derken tam olarak ne dediniz anlamadım ama kendini daha iyi anne olarak gördüğünü hiç dile getirmedi. Aksine anneannem melek gibi saf bir kadındı. Beni de bebekken o ve teyzem büyütmüş diyebilirim zaten. Tabii ki burada teselli için yazmadım bunları. İç dökme, rahatlama belki de en sonra tavsiye alma için yazdım.Artık 33 yaşında kocaman kadınsınız bunları hissetmenizi anlayabiliyorum ama yapılacak yorumların da önüne set çekmişsiniz o da annesine bakarak kendini daha iyi anne görüyordur ne diyelim şimdi illa istediğiniz gibi mi teselli vermemiz lazım dizimize yatırıp pışpışlayalım mı sizi?
Ayrıca kimse kimseye kefil değil çocuk yaparken anneden kaynanadan yardım beklenmesi beni sinir ediyor insan kendi sorumluluğunu bilecek yoruluyorsanız babası destek olacak o çocuğun sorumluluğu çekirdek ailede.
bana atabilir misiniz?Onerebilecegim tek şey theta olur. Başarılı bir ismi de mesaj olarak atabilirim isterseniz.
Öncelikle yorumlarda da görebileceğiniz gibi yalnız değilsiniz. Ben terapi aldım bir süre. Almadan önce de, yaşadıklarımı hafızamdan silemeyeceğine göre nasıl geçebilir ki derdim ancak iyi bir terapi bu travmaları kolayca veya çok da zor olmadan aşabilmenizi sağlıyor. Bunu mutlaka deneyin derim. Ancak terpisti iy araştırın, iyi olacağım derken psikolojisi altüst olan arkadaşlarım oldu. Eğer şu aşamada terapi alma şansınız yoksa, kendinize hergün bir zaman ayırın, ve size acı veren anılarınızı tek tek ele alın. Hatırlayın ardından o olayın aslında nasıl olmasını isterdiniz onu her ayrıntısıyla düşünün ve gözünüzde canlandırın. Çok faydalı yöntemlerden biridir. Bir de afedememek şuan sadece size ve sizin hayatınıza zarar veriyor. Affetmeniz demek annenizi sizi kırdığı tüm anlar için haklı yapmayacak bunu unutmayın. Geçmişe takılmadan yaşamak için, daha mutlu, daha huzrlu yaşamak için affedeceksiniz. Affetmek onlaro haklı görmek değil. Önünüze bakmak, hayatınıza odaklanmak, kendi hayatınızın, ailenizin, bebeğinizin tadını çıkarmak için, geçmişin yükleriniz üzerinizden atmanız için tğm yaşananlara kabul vermek belki de. Mutlu bir hayat diliyorum.Annesinden kalan travmaları aşabilen, bu travmaları aştıktan sonra annesi ile iyi geçinebilen biri var mı aranızda?
(Biraz uzun olmuş. Anne kız problemleri. Okumak istemeyen geçebilir.)
Benim bunun için bir psikoloğa ayıracak bütçem yok. Kendim olanları olduğu gibi kabul etme, affetme noktasına asla gelemiyorum. Kendisi ile de zaten asla konuşulmuyor, yaptıkları için özür dilemeyi reddeden, kızı ile arasını düzeltecek fırsatı elinin tersiyle iten biri. Kitap okuyarak aşmaya çalıştığım zaman ise gözyaşlarımda boğuluyorum. Gerçek anlamda boğuluyorum ve okumaya devam edemiyorum. Nefessiz kalıyorum, gözlerimden akan yaşlar görmeme izin vermiyor yazıları. En son lohusalık dönemimde benimle 8 ay konuşmadıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olamadık. Onun için ayrı bir konu açtığım için tekrar anlatmayacağım fakat sonuç olarak 8 ay sonra arayıp kızımı görmek istediklerini, benim yüzümü görmek istemediklerini söylediler. Şimdi kızım 2 yaşında, barışmış görüşüyor olmamıza rağmen hala telefonda görüntülü konuşurken yüzümü gösteremiyorum. Ne zaman arasalar yüzümü görmek istemedikleri gün geliyor aklıma.
O dönem babama yaptığı gibi erkek kardeşime de kendini o kadar acındırmış, o kadar mağdur göstermiş ki erkek kardeşim benden nasıl nefret etmişse onunla da 1 yıldan fazladır doğru dürüst görüşmüyoruz. Sorununun ne olduğunu da anlatmadığı için problemi çözemiyoruz. Kızım zaten erkek kardeşimin umurunda değil. Neyse o da başka bir konu zaten.
Çocukken hep dayakla büyüdük. Özellikle kız kardeşimle ben hep annemizden şiddet gördük. Öz bakım konusunda (yemek yapma, ev temizliği, uyku okul düzeni) hakkını yiyemem (gerçi onu da bazen Allah için yaptığını söylerdi) fakat 33 yaşındayım ve ben annemden bugüne kadar bir sevgi sözcüğü duyduğumu hatırlamıyorum. Yalnızca hamileyken bir kere dizine yatmıştım, saçımı okşamıştı. Zaten hemen gözlerim dolmuştu. Onun dışında çocukken hep küfür hakaretleri hatırlıyorum. Pısırık gavurlar, işe yaramaz mahluklar, beceriksiz, ağzını burnunu kırarım, boğazını sıkar atarım, Allah belanızı versin, başımın belaları, seni sürüm sürüm süründürürüm, aklıma ilk gelenler...
Çocukken hayatımızda hep baskı vardı. Saçımı asla istediğim gibi kestirme özgürlüğüne sahip değildim mesela. O Bendeniz adlı sanatçıyı seviyor diye hep o şekilde kesilirdi saçlarımız ama ben uzun saçlarım olsun isterdim hep. Sonra ortaokulda bir gün kız kardeşimle sırf onu mutlu etmek için saçımızı erkek modeli kestirip eve gelip sürpriz yaptığımızı hatırlıyorum. O gün saçımızı beğenmiş yüz ifadesi yerine şaşırmış bir yüz ifadesi gördüğümü hatırlıyorum. Zaten ondan sonra da hiç karışmadı.
Lisede namazı bıraktım diye benden nefret etti. Bunu söylemese de o kadar net hissediyordum ki...
Evlenmek istediğim adamı onaylamadı, annem de babam da 1 ay benimle küs kaldılar sırf onunla evlenmeyeyim diye. Şimdi sorsam düzgün mesleği yok diye evlenmeni istemedik diyorlar ama aslında alevi diye evlenmemi istememişti ve bunu babama diğer şekilde ifade edip onu da küstürmüştü. Sonuç olarak evlendim. Eşimle şirket kurduk ve evliliğimizin ilk senesinde evimizi, arabamızı alıp sayısız ülke gezecek kadar iyi bir duruma geldik.
Doğumumda yanıma geldi. Ne bir tartışma yaşadık, ne başka büyük bir olay. Dediğim gibi ayrıca anlatmayacağım fakat her şey bittiğinde onu affedemediğimi, özür beklediğimi söylediğimde özür dilemedi. Başka bir konuşmamızda ne var yani ben de birazcık nazlanamaz mıyım sana dedi. 8 ay boyunca naz yapmış demek ki... O 8 ay benim hayatımı değiştirdi. Konuşmadığı ilk günden beri 2 senedir her gün aklımda beni kolik bebekle tek başıma evde çocuk bakarken bırakmaları, konuşmamaları, psikolojik olarak çökmüş haldeyken manevi olarak yanımda olmamaları. Affedemiyorum ama bunu içimde yaşıyorum. Onlara yansıttığım bir durum söz konusu değil. Her gün beni sevdiklerini düşündüğüm ailemin beni ve kızımı 8 ay boyunca yok saymalarını, bana nefret duymalarını atamasam da bir gün aramızdan ayrılacaklarını bildiğim için onlara yansıtmıyorum, güzel anılar biriktirmeye çalışıyorum. Bu yaz 2 hafta boyunca beraberdik mesela. Hiçbir tartışma olmadı çünkü yeni tanışmış iki arkadaş gibiyiz. Hiç kişisel alanlarımıza girmeden konuşuyoruz. Ne kendimden, ne anneliğimden, ne evliliğimden, ne arkadaşlarımdan konuşmuyorum, konuşamıyorum. Zaten her şeyimi küçümser. Tek başıma bebeğime bakarken kardeşim 'ah o da yoruldu ya' dedikten sonra 'aman canım tek çocuk o da sesini çıkarmasın' demişti. Bebek bakımı öğrenmek için okuduğum kitaplarla dalga geçerdi. Kitapla çocuk mu büyütülür derdi. Üniversite sınavında ağlayarak çıktığımda 'aman biliyordum bunun bir şey beceremeyeceğini' dediğini ve sonrasında benim Türkiye'nin en iyi okullarından birini kazandığımı da hatırladım şimdi.
Şimdi burada 'ah canım annen kim bilir neler yaşadı, onu anla' vs diyenler olacak. Bu mantıkla ilerlersek benim de kızıma aynı şekilde davranmam gerekir. O zaman ilerde onu da öyle mi avutsunlar? Annen sevgi görmemiş annesinden, hep dayak yemiş, özgüvensiz yetişmiş vs diye teselli mi etsinler? Asla istemem. Ona ne kadar güçlü bir kız olduğunu, ne kadar özel, güzel, farklı bir kız olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi söyleyerek günü bitirmiyorum. Hata yaparsam, sesimi yükseltirsem özür diliyorum. Beni affedene kadar sarılıyorum. Çünkü o benim kızım, kanım canım. Dünyadaki hiçbir sorun, bakın ondan dahi gelen hiçbir sorun ona olan sevgimi ve saygımı değiştirmez. Karşılıksız sevgi budur. Anne kız ilişkisi namaza, sınava bağlı değildir. Keşke annem kardeşlerini sevdiği kadar beni sevseydi. Kardeşlerinin her sorununda yanında olan, neredeyse hepsinin çocuğunu üniversite okurken evinde yaşatan, babamdan gizli kardeşlerine maddi destekte bulunan, hatta sonrasında babamı da inandırıp onlara para verdirip türlü borca sokan annem...
Bunlar ilk aklıma gelenler, ilk yazdıklarım. Nasıl aşacağımı bilmediğim konular. Tabii uzun yıllar biriken daha birçok konu var. Bu konular benim hayatımda değersizlik hissi, düşük özgüven, sürekli bir mutsuzluk hali, ani parlama sinirlenme, vs gibi problemler olarak yer bulmuş konular. Eğer saydığım yöntemler dışında bir yöntemle bu tarz problemlerini aşabilen varsa bana da bunun yollarını gösterebilirler. Belki bu sayede hiç düşünmediğim bir bakış açısı yakalayabilirim.
Tabi yolladımbana atabilir misiniz?
Canlandırma yöntemini denedim ama beynimin bir yerinde olmayan bir şeyi hayal ettiğimi bildiğim için yine hüzüne kapılıp gözyaşları ile sonuçlanan bir süreç oldu. Kendimi özür dilemesi konusuna o kadar şartlandırmışım ki onun dışında bir yöntem bulamadım. Affetme konusunda da söylediklerinizde çok haklısınız. Affetmeye bakış açımı değiştirmem lazım onun için. Yani affetmeye sizin anlattığınız gibi bakmam lazım ama 2-3 günde bir görüşüyoruz telefonda. Yine o günler aklıma geliyor affedemiyorum. Sanırım terapi konusunda şansımı denemem gerekecek.Öncelikle yorumlarda da görebileceğiniz gibi yalnız değilsiniz. Ben terapi aldım bir süre. Almadan önce de, yaşadıklarımı hafızamdan silemeyeceğine göre nasıl geçebilir ki derdim ancak iyi bir terapi bu travmaları kolayca veya çok da zor olmadan aşabilmenizi sağlıyor. Bunu mutlaka deneyin derim. Ancak terpisti iy araştırın, iyi olacağım derken psikolojisi altüst olan arkadaşlarım oldu. Eğer şu aşamada terapi alma şansınız yoksa, kendinize hergün bir zaman ayırın, ve size acı veren anılarınızı tek tek ele alın. Hatırlayın ardından o olayın aslında nasıl olmasını isterdiniz onu her ayrıntısıyla düşünün ve gözünüzde canlandırın. Çok faydalı yöntemlerden biridir. Bir de afedememek şuan sadece size ve sizin hayatınıza zarar veriyor. Affetmeniz demek annenizi sizi kırdığı tüm anlar için haklı yapmayacak bunu unutmayın. Geçmişe takılmadan yaşamak için, daha mutlu, daha huzrlu yaşamak için affedeceksiniz. Affetmek onlaro haklı görmek değil. Önünüze bakmak, hayatınıza odaklanmak, kendi hayatınızın, ailenizin, bebeğinizin tadını çıkarmak için, geçmişin yükleriniz üzerinizden atmanız için tğm yaşananlara kabul vermek belki de. Mutlu bir hayat diliyorum.
Kesinlikle deneyin derim. Bir sürü farklı yöntemler var size iyi gelecek olan neyse onu deneyimlemenizi dilerim. Bir de sedona ye bir yöntem var duudunız mu hiç? Onu da bir deneyin isterseniz.Canlandırma yöntemini denedim ama beynimin bir yerinde olmayan bir şeyi hayal ettiğimi bildiğim için yine hüzüne kapılıp gözyaşları ile sonuçlanan bir süreç oldu. Kendimi özür dilemesi konusuna o kadar şartlandırmışım ki onun dışında bir yöntem bulamadım. Affetme konusunda da söylediklerinizde çok haklısınız. Affetmeye bakış açımı değiştirmem lazım onun için. Yani affetmeye sizin anlattığınız gibi bakmam lazım ama 2-3 günde bir görüşüyoruz telefonda. Yine o günler aklıma geliyor affedemiyorum. Sanırım terapi konusunda şansımı denemem gerekecek.
Annesinden kalan travmaları aşabilen, bu travmaları aştıktan sonra annesi ile iyi geçinebilen biri var mı aranızda?
(Biraz uzun olmuş. Anne kız problemleri. Okumak istemeyen geçebilir.)
Benim bunun için bir psikoloğa ayıracak bütçem yok. Kendim olanları olduğu gibi kabul etme, affetme noktasına asla gelemiyorum. Kendisi ile de zaten asla konuşulmuyor, yaptıkları için özür dilemeyi reddeden, kızı ile arasını düzeltecek fırsatı elinin tersiyle iten biri. Kitap okuyarak aşmaya çalıştığım zaman ise gözyaşlarımda boğuluyorum. Gerçek anlamda boğuluyorum ve okumaya devam edemiyorum. Nefessiz kalıyorum, gözlerimden akan yaşlar görmeme izin vermiyor yazıları. En son lohusalık dönemimde benimle 8 ay konuşmadıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olamadık. Onun için ayrı bir konu açtığım için tekrar anlatmayacağım fakat sonuç olarak 8 ay sonra arayıp kızımı görmek istediklerini, benim yüzümü görmek istemediklerini söylediler. Şimdi kızım 2 yaşında, barışmış görüşüyor olmamıza rağmen hala telefonda görüntülü konuşurken yüzümü gösteremiyorum. Ne zaman arasalar yüzümü görmek istemedikleri gün geliyor aklıma.
O dönem babama yaptığı gibi erkek kardeşime de kendini o kadar acındırmış, o kadar mağdur göstermiş ki erkek kardeşim benden nasıl nefret etmişse onunla da 1 yıldan fazladır doğru dürüst görüşmüyoruz. Sorununun ne olduğunu da anlatmadığı için problemi çözemiyoruz. Kızım zaten erkek kardeşimin umurunda değil. Neyse o da başka bir konu zaten.
Çocukken hep dayakla büyüdük. Özellikle kız kardeşimle ben hep annemizden şiddet gördük. Öz bakım konusunda (yemek yapma, ev temizliği, uyku okul düzeni) hakkını yiyemem (gerçi onu da bazen Allah için yaptığını söylerdi) fakat 33 yaşındayım ve ben annemden bugüne kadar bir sevgi sözcüğü duyduğumu hatırlamıyorum. Yalnızca hamileyken bir kere dizine yatmıştım, saçımı okşamıştı. Zaten hemen gözlerim dolmuştu. Onun dışında çocukken hep küfür hakaretleri hatırlıyorum. Pısırık gavurlar, işe yaramaz mahluklar, beceriksiz, ağzını burnunu kırarım, boğazını sıkar atarım, Allah belanızı versin, başımın belaları, seni sürüm sürüm süründürürüm, aklıma ilk gelenler...
Çocukken hayatımızda hep baskı vardı. Saçımı asla istediğim gibi kestirme özgürlüğüne sahip değildim mesela. O Bendeniz adlı sanatçıyı seviyor diye hep o şekilde kesilirdi saçlarımız ama ben uzun saçlarım olsun isterdim hep. Sonra ortaokulda bir gün kız kardeşimle sırf onu mutlu etmek için saçımızı erkek modeli kestirip eve gelip sürpriz yaptığımızı hatırlıyorum. O gün saçımızı beğenmiş yüz ifadesi yerine şaşırmış bir yüz ifadesi gördüğümü hatırlıyorum. Zaten ondan sonra da hiç karışmadı.
Lisede namazı bıraktım diye benden nefret etti. Bunu söylemese de o kadar net hissediyordum ki...
Evlenmek istediğim adamı onaylamadı, annem de babam da 1 ay benimle küs kaldılar sırf onunla evlenmeyeyim diye. Şimdi sorsam düzgün mesleği yok diye evlenmeni istemedik diyorlar ama aslında alevi diye evlenmemi istememişti ve bunu babama diğer şekilde ifade edip onu da küstürmüştü. Sonuç olarak evlendim. Eşimle şirket kurduk ve evliliğimizin ilk senesinde evimizi, arabamızı alıp sayısız ülke gezecek kadar iyi bir duruma geldik.
Doğumumda yanıma geldi. Ne bir tartışma yaşadık, ne başka büyük bir olay. Dediğim gibi ayrıca anlatmayacağım fakat her şey bittiğinde onu affedemediğimi, özür beklediğimi söylediğimde özür dilemedi. Başka bir konuşmamızda ne var yani ben de birazcık nazlanamaz mıyım sana dedi. 8 ay boyunca naz yapmış demek ki... O 8 ay benim hayatımı değiştirdi. Konuşmadığı ilk günden beri 2 senedir her gün aklımda beni kolik bebekle tek başıma evde çocuk bakarken bırakmaları, konuşmamaları, psikolojik olarak çökmüş haldeyken manevi olarak yanımda olmamaları. Affedemiyorum ama bunu içimde yaşıyorum. Onlara yansıttığım bir durum söz konusu değil. Her gün beni sevdiklerini düşündüğüm ailemin beni ve kızımı 8 ay boyunca yok saymalarını, bana nefret duymalarını atamasam da bir gün aramızdan ayrılacaklarını bildiğim için onlara yansıtmıyorum, güzel anılar biriktirmeye çalışıyorum. Bu yaz 2 hafta boyunca beraberdik mesela. Hiçbir tartışma olmadı çünkü yeni tanışmış iki arkadaş gibiyiz. Hiç kişisel alanlarımıza girmeden konuşuyoruz. Ne kendimden, ne anneliğimden, ne evliliğimden, ne arkadaşlarımdan konuşmuyorum, konuşamıyorum. Zaten her şeyimi küçümser. Tek başıma bebeğime bakarken kardeşim 'ah o da yoruldu ya' dedikten sonra 'aman canım tek çocuk o da sesini çıkarmasın' demişti. Bebek bakımı öğrenmek için okuduğum kitaplarla dalga geçerdi. Kitapla çocuk mu büyütülür derdi. Üniversite sınavında ağlayarak çıktığımda 'aman biliyordum bunun bir şey beceremeyeceğini' dediğini ve sonrasında benim Türkiye'nin en iyi okullarından birini kazandığımı da hatırladım şimdi.
Şimdi burada 'ah canım annen kim bilir neler yaşadı, onu anla' vs diyenler olacak. Bu mantıkla ilerlersek benim de kızıma aynı şekilde davranmam gerekir. O zaman ilerde onu da öyle mi avutsunlar? Annen sevgi görmemiş annesinden, hep dayak yemiş, özgüvensiz yetişmiş vs diye teselli mi etsinler? Asla istemem. Ona ne kadar güçlü bir kız olduğunu, ne kadar özel, güzel, farklı bir kız olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi söyleyerek günü bitirmiyorum. Hata yaparsam, sesimi yükseltirsem özür diliyorum. Beni affedene kadar sarılıyorum. Çünkü o benim kızım, kanım canım. Dünyadaki hiçbir sorun, bakın ondan dahi gelen hiçbir sorun ona olan sevgimi ve saygımı değiştirmez. Karşılıksız sevgi budur. Anne kız ilişkisi namaza, sınava bağlı değildir. Keşke annem kardeşlerini sevdiği kadar beni sevseydi. Kardeşlerinin her sorununda yanında olan, neredeyse hepsinin çocuğunu üniversite okurken evinde yaşatan, babamdan gizli kardeşlerine maddi destekte bulunan, hatta sonrasında babamı da inandırıp onlara para verdirip türlü borca sokan annem...
Bunlar ilk aklıma gelenler, ilk yazdıklarım. Nasıl aşacağımı bilmediğim konular. Tabii uzun yıllar biriken daha birçok konu var. Bu konular benim hayatımda değersizlik hissi, düşük özgüven, sürekli bir mutsuzluk hali, ani parlama sinirlenme, vs gibi problemler olarak yer bulmuş konular. Eğer saydığım yöntemler dışında bir yöntemle bu tarz problemlerini aşabilen varsa bana da bunun yollarını gösterebilirler. Belki bu sayede hiç düşünmediğim bir bakış açısı yakalayabilirim.
Pandemi öncesi dönemden bahsettim maalesef… Pandemi döneminde her şey durdu her şey. Tüm birikimimiz bitti şimdi her şeye sıfırdan başlamış gibiyiz. Tüm birikimizi bitirdiğimiz noktada işlerimiz başladı çok şükür. O sebeple açıkçası psikolog konusunu erteledim. Yoksa ben de sizinle aynı fikirdeyim, kesinlikle gitmek ve bu tedavi sürecini de diğer fiziksel tedaviler gibi önemsemek lazım.Psikoloğa ayıracak bütçem yok demişsiniz ama daha sonra şirket kurup mal mülk sahibi olacak kadar işlerinizin iyi gittiğini belirtmisiniz ben anlamadım. Ana- baba travmaları terapisiz aşılmaz kanımca kanaatim bu. Belli bir seviyeye dek gelir lakin derin bir kazı çalışması olmaz. Bu ihtiyaç değil zorunluluktur. Dişiniz ağrısa bütçem yok mu diyeceksiniz koşarak dişçiye gideceksiniz. Psikolojik terapide böyle bişidir.